Tercümelerde tercihlerden doğan belirsizlikler (Köşe yazısı)

İlhan Karaçay

Kur’an-ı Kerim’i bile tercüme ederken, meallere dikkat etmeyen tercümanlar zihin karışıklığına yol açmışlardır.

9 aylık bir zaman birimi içinde Hollandacayı öğrenip, resmen ‘tercüman’ oldum ve Hollanda’ca diline birkaç kelime kazandırdım.

Bir dili bir başka dile çevirme işlemine verilen ‘tercüme’ adı, aslında bir sanattır.
Tercüme işini yapana da ‘tercüman veya mütercim veya çevirmen’ denir.

Aslında bu konuda da söylem ve anlam kargaşası vardır.
Örneğin, Hollandacada bu işi sözlü yapana ‘tolk’, yazılı yapana ‘vertaler’ denir.
Türkçe de de, bu işi yazılı yapanlara ‘Mütercim tercüman’ deniyor. Bir de ‘çevirmen’ var.
Şimdi, yazılı mı, sözlü mü, ne olursa olsun, biz bu işi yapanların becerilerine bakalım.

Eldeki orijinal bir metini, tercüme etmeleri için birkaç mütercime verdiğiniz zaman, onlardan alacağınız metinlerde farklılıklar görürsünüz.
Örneğin, kutsal kitaplar çok kişi tarafından tercüme edilmiştir. Ama ne var ki her çeviride farklılıklar vardır.
Kur’an-ı Kerim’i tercüme edenlerin sayısı 30’u geçmiştir. Her tercümede farklılıklar vardır.
Bir arkadaşım, Arapça bilmediği halde, ‘Kur’an-ı Kerim’i ben de tercüme edeceğim’ dedi ve tercüme edilmiş olan kitapları masasının üzerine sererek ve kıyaslama yaparak daha düzgün bir şekilde yazmaya çalıştı. Hoş, buna tercüme denmez, dense dense düzenleme denir.

Kur’an-ı Kerim, aslında tercüme değil, meal olarak Türkçeye geçmiş sayılır.
Zira, Kur’an mealleri veya Kur’an çevirileri, basit anlamda Kur’an‘ı oluşturan sure ve ayetlerin tümünün, Arapça dışında bir dile, yazarın anladığı mana üzerinden aktarımıdır ve bu açıdan tercüme‘den farklıdır.

Yukarıdaki tercüme konusuna neden girdiğimi soracak olursanız, ‘Son günlerde yaşanan taciz olaylarından kaynaklandı’ diyebilirim.
Biliyorsunuz, son bir ay içerisinde, Hollanda’da sanat, spor ve siyaset dünyasında yaşanan taciz olayları gündeme oturmuş vaziyette.
Taciz olaylarının çoğu ‘cinsel taciz’den oluşuyor.
En son taciz olayı, Türk kökenli milletvekili Nilüfer Gündoğan imzasını taşıyor.

Hollanda dilinde taciz, ‘grensoverschrijdend gedrag’, yani ‘Sınırı aşan davranış’ diye. kullanılıyor.
Son günlerdeki taciz olaylarının hemen hemen hepsi ‘cinsel taciz’ olduğu için, ben de Nilüfer Gündoğan’ın suçlandığı haberde ‘cinsel taciz’ sözünü kullandım. Sınırı aşan davranışın ne olduğunu tam bilmediğimiz için, ben de sadece taciz yazmalıydım. Yanlış yaptım.
Tabii ki şimdilik yanlış yapmış sayılırım. Zira tacizin şekli hâlâ taraflar tarafından açıklanmadı.

Deventer eski Başkonsolosumuz Orhan Ertuğruloğlu, Facebook’ta yayınladığı yazısında, ‘Sınırı aşan davranışlar’ı, ‘Şirazeyi aşan davranışlar’ olarak tercüme etmiş. Bu da bir tercüme tercihidir tabii.
Tercüme konusundan bu kadar söz etmişken, biraz da şirazeden söz edeyim isterseniz.
Şiraze’nin iki anlamı vardır:
1- Ciltçilikte, kitap yapraklarını diplerinin ucundan birbirine bağlayan ve onları düzgün tutmaya
yarayan ince bez şerit.
2- Pehlivan kispetinin bir parçası.
Şirazenin mecazi anlamı ise denge ve düzendir.
Şirazesi kaymak, kontrolünü kaybetmek, saçma sapan konuşmak ya da davranmak demektir.

9 AYDA TERCÜMAN OLDUM
Naçizane şahsım, Hollanda’ya giriş yaptığım günden 9 ay sonra, hem de hiç kurs görmeden tercümanlık görevi üstlendim.
Konya ve çevresinden bir fabrikaya getirirlen 70 Türk işçisi için tercüman bulamayan Friesland’daki Halbertsma fabrikasının personel şefi, Büyükelçiliğimiz kanalıyla beni buldu ve tercümanlık teklifi yaptı. Bir yıl bu fabrikada tercümanlık yaptıktan sonra, bu kez Zeist’teki Gevato adlı fabrikanın iki direktörü, Gaziantep ve çevresinden getirilen 90 işçi için tercüman bulamayınca, Friesland’a kadar gelip bana çift maaşlı tercümanlık işi teklif ettiler. Burada da bir yıl tercümanlık yaptım.
Bir yandan gazeteciliği bir yandan da tercümanlığı yürütürken, Hollandaca dilini daha iyi kavradım. Bu arada Hollandaca diline de birkaç kelime kazandırma şansım oldu.

1976 yılında, yabancılar için ‘Wet arbeid buitenlanders’ (Yabancılar Çalışma Yasası) sözcüğünü ben ‘Yabancılar İstihdam yasası’ olarak tercüme ettim.
Ülkede illegal olarak kalmakta olan ve ‘kaçak işçi’ diye anılan yabancılara af verilmesi için çıkarılması istenen yasaya ben ‘Generaal Pardon’ demiştim.

O zamanlar burada sendikacılık yapan ve daha sonra ülkesi olan İspanya’ya gidip Bakan olan, ismini unuttuğum ünlü kişi, televizyonda yaptığı bir konuşmada benden söz ederken ‘Bay general pardon’ diye söz etmişti. Şimdi Wikipedia’yı tıkladığınız zaman, bu deyimin, ‘Hollanda’da ikamet ve çalışma izni olmayanlara, bu hakkın verilmesi için çıkarılan yasa’ için kullanıldığını okursunuz.

SONUÇ
Bakınız, taciz kelimesinin tercüme edilişinden kaynaklanan tercümanlık konusu nerelere kadar uzandı.
Eeeeee, böylece şahsımın da Hollandaca’ya kazandırmış olduğu bazı kelimeleri öğrenmiş oldunuz.
Peki, Nilüfer Gündoğan için yanlış olarak kullandığım ‘cinsel taciz’ sözü için ne mi yapacağım?
Taciz şekli açıklandıktan sonra, işin içinde cinsellik yoksa, tabii ki özür dileyeceğim.

DİREK Mİ LATA MI?
Tercüme konusuna değinmişken, yıllardır mücadele etiğim ama düzeltilmesine bir türlü nail olamadığım bir konu daha var. Konu, direk mi lata mı konusu.
Futbol maçı spikerleri, kaleyi meydana getirmiş olan tahta, lata veya odunlara ‘direk’ diyorlar.

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, ağaçtan, demirden ya da betondan yapılmış, ağırlık çekebilecek kalınlıkta, uzun ve genellikle yuvarlak desteklere ‘direk’ denir. Yani dik duran destekler için kullanılır bu terim.
Peki, futbol oyunundaki kalenin üstündeki tahtaya Hollandalı spikerler ‘Lat’ (lata) diyor da, bizimkiler neden ‘lata’ demeyip de ’direk’ diyor? Tesadüf olacak ki, bizim ‘lata’, Hollandacada da ‘lat’ olarak geçiyor.

40 defa yazdım, ‘üst direk’ değil, ‘üst lata’ denmeli. Peki üstteki tahta değil de demir olursa ne mi diyeceğiz? O zaman da ‘Üst demir’ denir.

KRİTİK

Bir de ‘Kritik’ kelimesine değineyim.
Futbol spikerleri bu kelimeyi de yanlış kullanıyorlar. ‘Tehlikeli, endişe veren (durum)’ anlamı taşıyan bu kelimeyi çok sık kullanan spikerler, dilimizi dejenere ediyorlar. Topun kaleye girmesini önleyen harekete ‘çok kritik bir kurtarış’ diyorlar. Kaldı ki bu hareketler tehlikeli ve endişe verici durum değildir.
Futbolcunun güzel bir hareketine ‘kritik’ diyen bu spikerler için de dil bilimciler harekete geçmeli.

Dil bilgisi çok önemlidir değerli okurlarım. Dil bilgisi güçlü olanlar, yaşamdaki gidişatı da güçlü tutarlar.
Bu nedenle, çocuklarımıza da dilleri iyi öğretmemiz şarttır.

Kalın sağlıcakla.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

ABD ve İsrail’in Çöküş Süreci mi Başlıyor

Prof. Dr. Ata Atun (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi …