Ekonomi-teknoloji haberleri, TUİK verileri (02.05.2024)

Motorlu Kara Taşıtları, Mart 2024 Mart ayında 226 bin 617 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı
Mart ayında trafiğe kaydı yapılan taşıtların %45,5’ini motosiklet, %39,1’ini otomobil, %8,7’sini kamyonet, %3,8’ini traktör, %1,8’ini kamyon, %0,6’sını minibüs, %0,4’ünü otobüs ve %0,1’ini özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre %17,1 arttı

Kolay İK’dan şirketlere ücretsiz mevzuat rehberi

Çalışma hayatını düzenleyen İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gibi pek çok kanunla bağlantılı mevzuatları doğru uygulamak şirketler için milyonları bulan maddi-idari cezaların önüne geçiyor. Şirketlere bu alanda destek olmak için tamamen ücretsiz bir mevzuat rehberi hazırlayan insan kaynakları ve personel yönetim platformu Kolay İK’nın CEO’su Çağlar Yalı, 50 kişilik bir şirkette fazla mesai ücretlerinin mevzuata uygun şekilde ödenmemesinin cezasının yıllık 2,69 milyon TL’yi geçtiğine dikkat çekti.

İş ve sosyal güvenlik alanındaki mevzuat ve kanun hükümleri kendi yapısı içerisinde birçok farklı kola ayrılıyor ve dönem dönem değişebiliyor. Bu mevzuatlara hakim olmamak veya değişikleri gözden kaçırmak ise bordroların yanlış hazırlanmasından çalışanlar ve işverenler arasındaki ihtilaflı durumlarda yüksek miktarlarda ceza ödemeye kadar bir dizi kritik soruna yol açabiliyor. 2 binden fazla şirkette 4.500’den fazla İK yöneticisi ve 180 binden fazla çalışan tarafından kullanılan insan kaynakları ve personel yönetim platformu Kolay İK tarafından hazırlanan Kolay Mevzuat sayfası, bordro ve mevzuat süreçlerini basitleştirip hata yapmayı önleyen bir rehber niteliği taşıyor.

Çağlar Yalı: “Mevzuatlar hem işverenlerin hem de çalışanların haklarını koruyor”

Kolay İK CEO’su Çağlar Yalı, “Çalışma hayatını düzenleyen İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gibi pek çok kanun bulunuyor. İnsan kaynakları departmanları bu kanunlar ve mevzuatlar çerçevesinde ücret ödemelerinden yasal izinlere, teşvik hesaplarından fesih koşullarına kadar pek çok süreci yönetiyor. Bu kanun ve mevzuatlar aynı zamanda çalışan bordrolarının her ay doğru ve eksiksiz hesaplanmasından olası bir ihtilaflı işten ayrılma durumunda her iki tarafın da haklarının korunmasına kadar tüm süreçlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlıyor. Ancak kanunların tamamının bilinmemesi ve değişen mevzuatlar nedeniyle zaman zaman işverenler ile çalışanlar karşı karşıya gelebiliyor. Ayrıca yanlış bir hesaplama dolayısıyla işverenler çok büyük miktarlarda cezalar ile karşı karşıya kalabiliyor. Biz Kolay İK olarak kullanıcılarımıza mevzuat danışmanlığı hizmeti sağlıyoruz. Bu hizmetimizin yanı sıra herkesin kullanımına açık olan, ücretsiz bir mevzuat rehberi de hazırladık. Kolay Mevzuat isimli bu rehberimiz sayesinde işverenler, İK departmanları ve çalışanlar, iş kanunuyla ilgili detaylara hakim olabiliyor. Bu sayede hem işverenlerin hem de çalışanların hakları korunuyor” dedi.

“İK süreçlerini dijitalleştirmek doğru hesaplama yapmayı sağlıyor”

İş kanunlarına ve mevzuatlara uygun olarak hareket etmemenin büyük para cezalarını beraberinde getirdiğini vurgulayan Yalı, “Bir örnek ile açıklamak gerekirse fazla mesai ödemelerini mevzuata uygun şekilde hesaplamayan, eksik veya hatalı ödeme yapan 50 kişilik bir şirket, 4857 sayılı İş Kanunu’nun ilgili maddeleri gereğince yıllık 2,69 milyon TL’lik bir ceza ile karşı karşıya kalabilir. Bunlara ek olarak Gelir Vergisi Kanunu ilgili hükümlerine muhalefetten dolayı ek para cezaları ve çalışanla ihtilaf sonucu ortaya çıkan cezalar da söz konusu olabilir. Dolayısıyla iş süreçlerini kanun ve mevzuatlara uygun bir şekilde gerçekleştirmek cezalardan kaynaklanan maddi yükün önüne geçtiği gibi iş yeri barışına da katkı sağlıyor” diye konuştu.

Yalı ayrıca İK süreçlerinin manuel olarak yürütülmesinin hata payını artırdığına, bordro hesaplama, izin yönetimi gibi işlerin dijitalleştirilmesinin ise doğru ve eksiksiz hesaplama yapmayı sağladığına dikkat çekti.

Masdaf Pazarlama Müdürü Nihan Göksal, Kazan Endüstrisindeki Kadınların Sesi Oldu!

Kazan ve Basınçlı Kap Sanayicileri Derneği (KBSD), ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı kapsamında düzenlediği panelde bir ilke imza atarak sözü sektörün kadınlarına verdi.

Pompa sektörünün öncü markalarından Masdaf’ın Pazarlama Müdürü ve KBSD Yönetim Kurulu Üyesi Nihan Göksal’ındakonuşmacıları arasında yer aldığı panelde kadınlar, sektörde ve şirketlerde yaşadıkları avantajları, zorlukları ve beklentilerini paylaştılar.

Kazan ve Basınçlı Kap Sanayicileri Derneği (KBSD), ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı kapsamında düzenlediği panelde, sözü sektörün kadınlarına verdi.

26 Nisan’da “Kazan Endüstrisinde Kadınlar” temasıyla düzenlenen panelde sektörün başarılı kadın liderleri, sektörde ve şirketlerde yaşadıkları avantajları, zorlukları ve beklentilerini paylaştılar.

Moderatörlüğünü ICCI Enerji Fuarları Direktörü Meral Baysal Ergin’in yaptığı panelin konuşmacıları arasında Masdaf Pazarlama Müdürü ve KBSD Yönetim Kurulu Üyesi Nihan Göksal da yer alıyordu.

Nihan Göksal, panelde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Bugüne kadar erkeklerin egemen olduğu sektörlerde çalıştım, ancak buna rağmen kadın olmamdan kaynaklı bir sorun yaşamadım. Bu konuda şanslı kadınlar arasında yer alıyorum. Erkek egemen ısıtma sektörünün önemli derneklerinden biri olan KBSD’de Yönetim Kurulu Üyesi olmam da bu sektörün vizyonunu ve kadına verilen önemi gözler önüne seriyor. Ancak ne yazık ki kadınlar birçok nedenden dolayı iş dünyasında cam tavanlarla karşı karşıya kalabiliyorlar. Bu zorlukların yalnızca şirketten şirkete değil, sektörden sektöre farklılık gösterdiğini düşünüyorum.

“Cinsiyete dayalı basmakalıp yargıların aşılması gerekiyor”

Kadınlara yönelik basmakalıp yargıların aşılması için şirketlerin kadın iş gücünü desteklemeleri gerekiyor. Ben iş hayatımda doğru tercihler yaptım, ancak bu konuda herkes benim kadar şanslı değil. Birçok kadın, evlenme ve çocuk sahibi olma hallerinde mobbing görebiliyor veya işten çıkarılabiliyor. Kriz durumlarında da önce kadınlar işten çıkarılıyor. Kadınlar; terfi, ücret ve sosyal haklar konusunda da eşitsizlik yaşabiliyor. Bu noktada önce şirketlerin IK politikalarının iyileştirilmesi, erkek egemen örgüt kültürünün ve cinsiyete dayalı basmakalıp yargıların aşılması gerekiyor. Cinsiyet eşitliği politikalarının yaygınlaştırması noktasında şirketler kadar kamu kurumlarımıza da önemli roller düşüyor.” dedi.

“Kadınların sektörlerdeki katkılarını göz ardı edemeyiz.” diyen Nihan Göksal, kadın yöneticilerin avantajlarını ise şu şekilde açıkladı:

“Kadın yöneticilerin sosyal zekâları, erkeklerden daha gelişmiş olduğu için ekiplerini daha iyi anlıyorlar. Bu özellikleri, çalışanların iş dünyasındaki motivasyonu açısından oldukça önemli. Ayrıca kadın liderler, erkek liderlere göre iletişime daha fazla önem veriyorlar. Kaliteli bir iletişim; ekip yönetimindeki başarıyı, ekibin motivasyonunu ve aidiyet duygusunu artırıyor, sorunların daha etkili bir şekilde çözülmesini sağlıyor. Kısacası kadın liderlerin çalışanlar üzerinde aidiyet duygusu yaratma ve motivasyonu artırma konusunda daha yetenekli olduklarını söyleyebilirim.” dedi.

DepOrtak depo yönetimini dijitale taşıyor

DepOrtak 6 trilyon doları geçen e-ticaret sektöründe depolamayı platform tabanlı teknoloji çağına taşıyor. 1 Mart 2023’te canlıya alınan Türkiye’nin dijital depocusu DepOrtak, sadece ülkemizde değil, dünyada depolama sektörüne büyük değer katarak, son kilometre depolamanın (The Last Mile Warehousing) önünü açacak teknolojileri kullanıma sunuyor. Birinci yılında, 7 ülkede 1 milyon m2’nin üzerinde kapasiteyi geçen DepOrtak, bu yılın sonunda sadece Türkiye’de 2,5 milyon m2’yi geçerek ülkemizin en büyük depocusu olmayı hedefliyor. DepOrtak sayesinde, artık tüm dijital platformlardan (Web, Android, İos, Tablet) depolama için uygun yer bakmak ve farklı yerlerde depolanmış ürünleri tek Dashboard’tan yönetebilmek, tıpkı Airbnb gibi uygun maliyetli “Gri Depolar” olarak kategorize edilen alanlara ulaşabilmeyi mümkün hale gelmiştir.

Yapay zeka destekli teknolojilerle depolama alanlarına ulaşılıyor

Yapay zeka destekli teknolojilere sahip DepOrtak sayesinde, dünyanın her yerinden, ihtiyaç duyulan standartlarda uygun depolama alanlarına; cepten, evden ve işten ulaşılabiliyor. Ülkemizin yanı sıra Avrupa’da da dijital depolama sektörüne yön vermesi ve küresel e-ticarette ilgi odağı olması hedeflenen DepOrtak, tüm süreçlerin uçtan uca olarak gerçek zamanlı, konum tabanlı, her platformdan erişilebilir, anlık raporlanabilir, ölçülebilir ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesine imkan sağlıyor.

Ezber bozan teknolojilerle klasik perakendecilere ve e-ticaret’in önde gelen pazaryerlerine değer katmaya devam ettiklerini anlatan DepOrtak kurucu ortağı Oruç Kaya, şunları söyledi: “Global markalara, zincir marketlere, üreticilere ve e-ticarette satış yapanlara ülkemizde ve globalde ürünlerini en uygun koşullarda depolamalarının önünü açtık. Cep telefonundaki DepOrtak Kurumsal App’ten veya tek dashboard’tan dijital depolama süreci uçtan uca yönetilmektedirler. Lojistiğe ihtiyaç duyulduğunda da dijital lojistik platformu Tırport ile güvenli ve hızlı çözümler sağlıyoruz.” dedi.

Lojistik yönetimi “dijitalleşme” ile kökten dönüşüyor

Türkiye’nin ve bulunduğumuz coğrafyanın lojistikte en büyük dijital platformu haline gelen Tırport, artırılmış zeka destekli teknolojileri mobilite gücü ile birleştirerek, lojistik yönetimi uçtan uca dijital şekilde kökten dönüştürüyor. Gerçek zamanlı, konum tabanlı teknolojiler ve optimizasyon gücünün yarattığı akıllı eşleştirme imkanlarıyla kapasitelerin maksimize edilmesine imkan tanıyan Tırport, lojistiğin yönetilebilir, verimli ve sürdürülebilir olmasına olanak sağlıyor.

Lojistiğin ve depolamanın dijitalleşme ile kökten dönüştüğünün altını çizen Tırport ve DepOrtak kurucu ortağı Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:

“Nasıl, Tırport ile lojistik sektörünü uçtan uça dijitalleştirerek, ülkemizde ve dünyada kökten dönüştürdük ve dönüştürmeye devam ediyoruz. Kurucu ortağı olduğum DepOrtak ile de depolama sektörünü uçtan uca dijitalleştirerek kökten dönüştürüyoruz ve dönüştürmeyi sürdüreceğiz.” şeklinde konuştu.

AB ve Türkiye yeşil ve dijital dönüşümde işbirliğini derinleştiriyor

AB Komisyonu’nun İnovasyon, Araştırma, Kültür, Eğitim ve Gençlikten Sorumlu Üyesi Iliana Ivanova ile Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, AB-Türkiye bilim, araştırma, teknoloji ve inovasyon Yüksek Düzeyli Diyalog Mekanizmasının ikinci toplantısı için bugün İstanbul’da bir araya geldi. Toplantı, AB ile Türkiye arasında araştırma ve inovasyon iş birliğinde önemli bir kilometre taşı niteliğinde.
Taraflar Türkiye’den üç inovasyon programının Avrupa İnovasyon Konseyi (EIC) Plug-in mekanizmasında yer almaya hak kazandığını duyurdu, bu sayede programlar portföylerindeki projeleri doğrudan EIC Hızlandırıcısının tam başvuru aşamasına sunabilecek. Buna ek olarak, Avrupa İnovasyon ve Teknoloji Enstitüsü (EIT) yılsonuna kadar Türkiye’de bir Community Hub kuracak. Ayrıca Komisyon’un Ortak Araştırma Merkezi, Türkiye’de bölgesel Akıllı Uzmanlaşma Stratejilerinin tasarımını destekleyecek ilk yol haritasının başlatılmasına destek oldu.
Komisyon Üyesi Ivanova ve Bakan Kacır, AB ve Türkiye’nin bilim, teknoloji ve inovasyon politikaları hakkında görüş alışverişinde bulunarak, yenilik ve teknoloji transferini mümkün kılan nitelikli iş gücünün önemli rolüne vurgu yaptı. Söz konusu alanlarda iş birliğini artırma kararlılıklarını yineleyerek, AB’nin araştırma ve inovasyon programı Ufuk Avrupa kapsamındaki AB Misyonları ve Ortaklıkları da dâhil olmak üzere, Türkiye’nin Avrupa Araştırma Alanına daha yakın ve derin entegrasyonunu amaçladılar.
Toplantı, kritik sektörlerdeki mevcut çabaları değerlendirme, üniversiteler ile sanayi sektörleri arasındaki gelecek işbirliği fırsatlarını masaya yatırma imkanı sundu. AB ve Türkiye, araştırma ve inovasyon kapasitelerinde ve teknoloji transfer faaliyetlerinde daha güçlü bir entegrasyonunun, beşeri sermayenin geliştirilmesi ile birlikte devam eden geçiş sürecinin sürdürülebilir kılınmasında elzem olduğu hususunda mutabık kaldı.
2023-2024 Avrupa Kadın Yenilikçiler Ödülünü kazanan Türk bilim insanı Rana Sanyal’ın önemli başarısı, AB-Türkiye yenilikçilik işbirliğinin başarılı bir sonucu olarak vurgulandı.
Komisyon Üyesi Ivanova ve Bakan Kacır bugün öğleden sonra Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri Merkezinin açılışını da gerçekleştirecek. Merkez, AB programlarından sağlanan yaklaşık 8 milyon Avroluk destek sayesinde yenilenmiştir. Merkezde, protein dizilimi ve kanser tedavisi konularında en ileri araştırmalar gerçekleştirecek.
Önbilgi
Türkiye, 2003’ten bu yana AB’nin araştırma ve inovasyon programlarında yer almakta olup bu süre zarfında AB tarafından toplam 743 milyon Avro destek sağlanan Türk araştırmacı ve inovasyoncuların mevcut program Horizon Europe (Ufuk Avrupa) programına katılımları özellikle başarılı olmuştur. AB’nin Türk kuruluşlarına yönelik katkısı 2022’de 91 milyon Avro’ya ulaşarak bu kuruluşların AB Misyonları ve Ortaklıkları ile Bilim ve Teknolojide İşbirliği (COST) ve EUREKA gibi bilim, teknoloji ve inovasyon ağlarına ve Marie Skłodowska-Curie Eylemlerine katılımı desteklenmiştir. Bununla birlikte araştırmacıların eğitimi, beceri gelişimi ve hareketliliği ile uluslararası doktora programları da teşvik edilmiştir. AB ayrıca, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında da Türkiye ekonomisinin rekabetçiliği ve yenilikçiliğine dönük 700 milyon Avro’dan fazla mali destek sağlamış; bu kapsamda üretkenliği, teknoloji gelişimini ve inovasyonu arttıran projelerin yanı sıra yeşil ve dijital dönüşümü teşvik eden projeler de finanse edilmiştir.
AB-Türkiye arasında bilim, araştırma, teknoloji ve inovasyona ilişkin ilk Yüksek Düzeyli Diyalog toplantısı, 15 Kasım 2022 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilmiş; bu toplantıda, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın beşeri sermaye gelişimi, inovasyon ve teknoloji transferini artırmaya yönelik yönlerine odaklanılmıştır.
1 Eylül 2023 tarihinde iki taraf arasında Türkiye’nin Dijital Avrupa Programına dahlini öngören bir anlaşma imzalamıştır. Bu sayede Türk işletmeleri, kamu kurumları ve diğer uygun kuruluşlar dijital teknolojilerin uygulandığı projelerde yer alabilecektir. Anlaşma aynı zamanda Türkiye’de Dijital İnovasyon Merkezlerinin kurulmasını da sağlayacaktır.

BNP Paribas Cardif, “Kadına Değer ” sigortasıyla zor zamanlarında kadınların yanında

“Kadına Değer Sigortası” ile en zor zamanlarında kadınların yanında yer alan BNP Paribas Cardif, 7 farklı kanser türü için sunduğu 5 farklı teminat paketi ile kadınları finansal güçlüklere karşı güvence altına alıyor.

Kadınların yaşadığı kanser risklerine dikkat çeken BNP Paribas Cardif; maddi olduğu kadar manevi olarak da yıpratıcı olan tedavi süreçlerinde kadınlara tam destek sağlıyor.

“Değişen dünyanın sigortacısı” BNP Paribas Cardif, “Kadına Değer Sigortası” ile en zor zamanlarında kadınların yanında yer almaya devam ediyor ve kadınlara özgü 7 farklı kanser türünden birine ilk kez yakalanılması durumunda 5 farklı teminat paketi ile poliçe sahibi sigortalıları finansal güçlüklere karşı güvence altına alıyor. Ücretsiz olarak sunduğu asistans hizmetleriyle de fark yaratan “Kadına Değer Sigortası”, kadınlara sadece hastalık döneminde değil yaşam boyunca ihtiyaçları olan her alanda destek oluyor.

BNP Paribas Cardif Türkiye Banka Sigortacılığı ve Acente Sigortacılığı Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Sertsöz, “Kadınlara verdiğimiz değerin özel bir göstergesi olan ‘Kadına Değer Sigortası’yla, kadınlarımızın zor zamanlarında onlara bir adım daha yakınız. Bu sigorta çözümümüzle, kadın sigortalılarımızı Türkiye’de son yıllarda ciddi şekilde artan kadınlara özgü 7 farklı kanser türlerinden birine yakalanmaları durumunda oluşabilecek finansal güçlüklere karşı güvence altına alıyoruz. Asistans hizmetleri kapsamında check-up, mamografi, psikolojik danışmanlık ve diyetisyen gibi ücretsiz sağlık hizmetleri sunan ‘Kadına Değer Sigortası’ çözümümüz, kariyer geliştiren eğitimler, tasarım hizmeti ve hukuki danışmanlık gibi desteklerle de sektörde fark yaratıyor” diye konuştu.

7 farklı kanser türüne 5 farklı teminat paketi

BNP Paribas Cardif, 18 – 70 yaş arasındaki tüm kadınların faydalanabileceği “Kadına Değer Sigortası” çözümü ile, kadınlara özgü bu 7 farklı kanser türüne 5 farklı teminat paketi sunuyor. BNP Paribas Cardif müşterileri limitleri 100.000 TL ile 1.500.000 TL arasında değişen teminat paketleri arasından, kendi ihtiyaç ve bütçelerine göre en uygun paketi seçebiliyor.

Kadınlara yaşamları boyunca ihtiyaçları olan her alanda tam destek sağlıyor

Kanserin tedavisindeki en büyük etken erken teşhis. Bu sebeple, ‘Kadına Değer Sigortası’ kapsamında tüm müşterilerimize herhangi bir hastalığa yakalanmasa dahi yılda 1 kez ücretsiz mamografi hizmeti veya mini check-up hediye ediyoruz. Bu hizmete ek olarak stres, hareketsiz yaşam ve beslenme düzenindeki değişikliklerin etkisini azaltmak amacıyla ücretsiz online psikolojik danışmanlık, online diyetisyen ve sağlıklı beslenme danışmanlığının yanı sıra Yumurtalık Dondurma, Smear Testi işlemlerinde %30’a kadar indirim sağlıyoruz.

Kadına verdiğimiz değerin bir ifadesi olarak kadınlara sadece hastalık döneminde değil yaşam boyunca ihtiyaçları olan her alanda destek olmayı hedefliyoruz. Yılda 1 kez ücretsiz lastik değişimi, 7/24 yeni doğan bakım ve bilgi hizmetleri gibi hizmetlerimizle poliçe dönemi süresince sigortalılarımızı maddi ve manevi olarak destekliyoruz. Ev temizliği, çocuk bakımı, oyun ablası hizmetlerinde %30’a kadar indirim sağlıyoruz. ‘Kadına Değer Sigortası’, kadınlarımızın toplumdaki rolünü güçlendirmek amacıyla online hizmet paketi kapsamında yayınlanan eğitim başlıkları ile ilgili eğitim, hukuksal danışmanlık, KOSGEB kredi danışmanlığı, Liderlik Akademisi Eğitimi, web sitesi tasarımı, logo ve kurumsal kimlik tasarımı gibi kendi işini kurmak isteyen kadınlara yönelik önemli destekler de içeriyor” diye konuştu.

Hizmet, Perakende Ticaret ve İnşaat Güven Endeksleri, Nisan 2024
Güven endeksi hizmet sektöründe %2,8 azaldı, perakende ticaret sektöründe %1,9 arttı, inşaat sektöründe aynı kaldı
Mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi Nisan ayında bir önceki aya göre; hizmet sektöründe %2,8 oranında azalarak 117,1 değerini, perakende ticaret sektöründe %1,9 oranında artarak 115,5 değerini ve inşaat sektöründe aynı düzeyde kalarak 88,6 değerini aldı.

Hanehalkı Yurt İçi Turizm, IV. Çeyrek: Ekim-Aralık ve Yıllık, 2023 Yurt içinde ikamet eden 9 milyon 616 bin kişi seyahate çıktı

Türkiye Hazır Beton Birliği 2023 Yılı Hazır Beton Sektör Raporu: İnşaat sektörünün yeniden ivmelenmesi için çok yönlü dönüşüm gerekiyor

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sunan hazır beton sektörünü 2023 yılı özelinde kapsamlı olarak analiz eden “Hazır Beton Sektör Raporu”nu açıkladı. Kentsel dönüşümün büyük bir fırsat olduğuna dikkat çeken Rapor, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında daha vizyoner bir zihinsel ve yönetsel dönüşümü gerçekleştirmemiz gerektiğini ortaya koydu. İnşaat sektörünün yeniden ivmelenmesinin verimlilik, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme başta olmak üzere çok yönlü dönüşümünü bir an önce hayata geçirmesine bağlı olduğunu belirten Rapor, konut stokunun azalmasını sağlamak için ilk el konut satışlarına odaklanılması gerektiğini vurguladı. Hazır beton sektörünün 2022 verilerine göre 94 milyar Türk liralık cirosu, 40 bine ulaşan istihdam hacmi ve yıllık 105 milyon metreküplük üretimiyle Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli olduğunu gösteren Rapor, Türkiye’nin hazır beton üretiminde Avrupa’da lider ülke konumunu sürdürdüğünü ortaya koydu.

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkez Bankası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verileri ile THBB üyelerinin, THBB dışındaki üreticilerin ve tedarikçilerin sağladığı bilgiler ışığında hazırlanan 2023 yılı “Hazır Beton Sektör Raporu”nu yayımladı. Rapor, Türkiye ekonomisi, inşaat sektörü ve hazır beton sektörüne yönelik detaylı analizler, değerlendirmeler ve projeksiyonlar içeriyor.

Türkiye, hazır beton üretiminde Avrupa liderliğini sürdürüyor

Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının sağlanması için 36 yıldır çalışan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), kalite, çevre, sürdürülebilirlik, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarıyla inşaat, hazır beton ve ilgili sektörlerin gelişimine büyük katkı sağlıyor. Hazır beton sektörü, 2022 yılı verilerine göre 94 milyar Türk liralık cirosu, 40 bine ulaşan istihdam hacmi ve yıllık 105 milyon metreküplük üretimiyle Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli bir yerde duruyor. Avrupa Hazır Beton Birliğinin (ERMCO) 2022 yılı verilerine göre AB üyesi bütün ülkelerin toplam üretim miktarı 262 milyon metreküp iken, Türkiye tek başına 105 milyon metreküp beton üretmiştir. Bu üretim miktarıyla Türkiye, AB ülkeleri arasında birinci ülke konumunda yer alıyor. Hazır beton sektörünün, inşaat sektörüne ve buna bağlı olarak ülke ekonomisine sağladığı büyük katkı, inşaat sektörünün en temel kolu olduğunu gösteriyor.

İnşaat sektörünün yeniden ivmelenmesi için çok yönlü dönüşüm gerekiyor

İnşaat sektörü, 2 milyonluk istihdam gücüyle yaklaşık 250 yan sektörü doğrudan ve dolaylı bir şekilde etkileyen geniş kapsamlı bir sektördür. Uzun yıllar ülkemiz için lokomotif görevi gören olan inşaat sektörü 2018 yılından beri eski günlerini arar bir konuma gelmiştir. Sektörün yeniden ivmelenmesi ve gelişmesi, ekonomik belirsizliklerin giderilmesi kadar inşaat sektörünün de verimlilik, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme başta olmak üzere çok yönlü dönüşümünü bir an önce hayata geçirmesine bağlıdır. Son yıllarda öne çıkan nitelikli iş gücü sorunu da sektörün çözüm üretmesi gereken bir konu olmuştur.

2011-2017 yılları arasında inşaat sektörü bileşik yıllık %10 büyürken; 2018-2022 yılları arasında sürekli küçülmüştür. 2023 yılında ise sektör %7,8’lik büyüme ile bu trende son vermiştir.

İnşaat sektörünün canlanması için ilk el konut satışlarına odaklanılması gerekiyor

11 yıllık süre içinde toplam konut satışları 2020 yılında rekor seviyeye ulaşmış ve sonraki iki yılda da benzer bir performans sergilemiştir. Bu performansta ilk el konut satışlarından ziyade ikinci el konut satışları etkili olmuştur.

2023 yılı ise olumsuz yönde rekorların öne çıktığı bir yıl olmuştur. Konut satış verilerinin TÜİK tarafından paylaşılmaya başlandığı 2013 yılından beri en düşük ilk el konut satışı, en düşük ipotekli konut satışı adedi ve en düşük ipotekli konut oranı 2023 yılında gerçekleşmiştir.

Yaklaşık 1,2 milyon konut satışı, %14,5 ipotek oranı ile gerçekleşmiştir. Bir önceki yıla göre hem ilk hem de ikinci el konut satışları ve ipotekli satış oranı azalmıştır. -2017 yılından beri yıllık ilk el konut satışlarında sürekli bir düşüş meydana gelmektedir. Konut satışlarındaki bu olumsuz tablo 2024 yılı için de endişe yaratmaktadır.

İnşaat sektöründe canlanmaya neden olacak, konut stokunun azalmasını sağlayacak ve gelecek adına motivasyon oluşturacak olan veri, ilk el konut satışlarıdır. Bu nedenle inşaat sektörünü değerlendirmek için bu veriye odaklanmak daha isabetli analizler yapılmasını sağlamaktadır.

Yapı Denetim Sistemi ile depreme dayanıklı binaların inşası mümkün olmuştur

T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinden etkilenen 11 ilimizde yıkılan binaların %98’i 2000 yılından önce inşa edilmiş ve mühendislik hizmeti almamış, denetime tabi olmamış yapılardı. Oysa 2000 yılı öncesinde de deprem yönetmelikleri, uygulama standartları, İmar Kanunu, fenni mesuliyet “TUS” sistemi gibi birçok husus yürürlükteydi. 1999 Marmara Depremi ile tüm bunların depreme dayanıklı, can ve mal güvenliğini sağlayan yapıların inşasında etkili olmadığı görülmüş ve sonrasında önemli aksiyonlar alınmıştı. Bu aksiyonlara örnek olarak; hazır beton ve nervürlü çelik donatı kullanımının zorunlu hâle gelmesi, Yapı Denetimi Sistemi’nin (YDS) tüm ülke geneline yayılması ve Deprem Yönetmeliklerinin güncellenmesi verilebilir. Bu aksiyonlar sonucunda 2000 yılı sonrasında ve özellikle 2011 yılında YDS’nin tüm Türkiye’de uygulamaya geçmesi sonucunda daha güvenilir ve depreme dayanıklı binaların inşası mümkün olmuştur ancak günümüzde dahi yapı stokumuzun yaklaşık yarısı 2000 yılı öncesi inşa edilmiş durumdadır.

Kahramanmaraş ve Hatay Depremlerinde yıkılan binaların %2’si ise 2000 yılından sonra inşa edilmiştir ancak bunların büyük bir çoğunluğu yapı denetimine tabi tutulmamıştır. Depremin etkilediği 11 ilde yapı denetim yönetmeliği yürürlüğe girdikten sonra ve hazır beton kullanılarak yapılan 151 bin 990 binadan 272’si yıkılmıştır. Yıkılmayan bina oranı %99,8’dir.

Kentsel dönüşüm büyük bir fırsattır

2012 yılında yürürlüğe giren Kentsel Dönüşüm Kanunu’nda 2023 yılında yapılan değişiklikler ile sürecin daha hızlanması beklenmektedir. Kentsel dönüşümün ana teması riskli yapıların dönüştürülmesi olarak algılansa da dönüşüm sürecinin çok boyutlu bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Kent madenciliği prensipleri ile inşaat ve yıkıntı atıklarının sürdürülebilir bir şekilde değerlendirilmesi, olası afetler için tam donanımlı toplanma alanlarının yapılması, ulaşım akslarının yeniden planlanması, düşük karbonlu malzemelerin kullanılması gibi birçok boyutta süreç desteklenmelidir.

THBB Başkanı Yavuz Işık: “Daha vizyoner bir zihinsel ve yönetsel dönüşümü gerçekleştirmeliyiz”

Hazır Beton Sektörü Raporu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “Cumhuriyetimizin 100. yaşını büyük bir kıvanç ve gururla karşıladığımız 2023 yılında yaşadığımız depremler ve kaybettiğimiz canlar hepimizde büyük bir hüzne sebep olmuştur. Tarihimiz boyunca yaşadığımız savaşlar ve afetler ulusumuzu her zaman birbirine kenetlemiş ve daha da güçlendirmiştir. Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında aynı acıları yaşamamak için benzer hataları yapmadan daha vizyoner bir zihinsel ve yönetsel dönüşümü gerçekleştirmeliyiz.” dedi.

Hazır beton sektörünün 2023 yılında %10-15 arasında bir büyüme gerçekleştirdiği tahmin ediliyor

Hazır beton sektörü verilerini değerlendiren THBB Başkanı Yavuz Işık, THBB tarafından yapılan sektör araştırması sonucunda hazır beton sektörünün 2023 yılında %10-15 arasında bir büyüme gerçekleştirdiğinin tahmin edildiğini belirterek “2024 yılında hazır beton sektörünün kötümser senaryoda %5 oranında küçüleceği, iyimser senaryoda ise %5 kadar büyüyebileceği tahmin edilmektedir.” dedi.

Güvenli yapılar için sorumluluk bilinciyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz

Birliğin kaliteli yapılaşma odaklı çalışmalarına değinen THBB Başkanı Yavuz Işık, “Uzun yıllardır hem raporlarımızda hem de basın açıklamalarımızda kentsel dönüşüm sürecinin hızlanmasının ve riskli yapı stokunun ivedi olarak dönüştürülmesinin altını çizdik. Hazır beton kalitesini ülke genelinde artırmak için paydaşlarımızla birlikte şimdiye kadar büyük çaba sarf ettik. Güvenli yapılar için standartlara uygun hazır betonun olmazsa olmaz bir unsur olduğunu bilmemize ve vurgulamamıza rağmen bunun yeterli olmadığını ve inşaat uygulamalarındaki hataların neler olduğunu da anlatmaya çalıştık. Sayısız seminer, toplantı, eğitim, teknik doküman ve raporumuza karşın yeterli gelişimin sağlanamaması, gelecek adına daha çok çalışmamız gerektiğini göstermektedir. Birliğimiz daha yüksek bir motivasyon ve sinerji ile güvenli ve sağlam yapılaşma için tüm gücünü kullanmaya kararlıdır. Birliğimiz ayrıca, yazılı ve görsel medyada hazır beton ile ilgili bilinçsiz ve art niyetli dezenformasyon ile de mücadele etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeye devam edecektir.” şeklinde konuştu.

Birliğin Bilim Kurulunda yer alan 45 akademisyen tarafından hazırlanan “Hazır Beton ve Depreme Dirençli Yapılar İçin Akademik Değerlendirme”ye, önemine istinaden Sektör Raporunda da yer verdiklerini söyleyen THBB Başkanı Yavuz Işık, “Akademik Değerlendirme, yapıların, depreme dayanıklı olması için; işlevsellik, hizmet görebilirlik, her çeşit iç ve dış etkenlere direnç ve sürdürülebilirlik bakımından; ilgili standartlara ve şartnamelere uygunluğu sağlayacak deneyim ve yetkinlikte mühendislerden oluşan yönetim tasarım, yapım ve denetim ekibi tarafından inşa edilmesi zorunluluğuna dikkat çekmektedir.” diye konuştu.

Yıllardır riskli yapı stokunun dönüştürülmesini sürekli gündeme getirdiklerini belirten THBB Başkanı Yavuz Işık, “1995 yılında ülkemizde hazır beton üretimine yönelik herhangi bir denetim mekanizması yokken THBB üyeliğinin birinci şartı Kalite Güvence Sistemi (KGS) Belgesi almaktı. Başka bir sektörde benzeri olmayan bu uygulama ile THBB, üyelerinin standartlara uygun üretim yapmasına liderlik ederken bir yandan da tüm sektörün bu yöne evrilmesini sağlamıştır. Daha sonra yürürlüğe giren G İşareti Yönetmeliği ile bu süreç tüm sektöre yayılmıştır. THBB olarak bütün hazır beton üreticilerini standartlara uygun üretim yapmak üzere KGS Sistemi’ne davet ediyoruz. Kahramanmaraş Depremleri sonrasında sadece riskli yapıların değil, üretimden tasarıma, tasarımdan uygulamaya, uygulamadan denetime kadar tüm süreçlerdeki iş yapış şeklinin ve zihniyetin de dönüşmesi gerektiğinin önemini bir kez daha gördük. Bu konuda gerekli politikaların ve eylem planlarının oluşturulmasını destekliyor ve tüm paydaşları göreve çağırıyoruz.” dedi.

Fortinet 2023 sürdürülebilirlik raporunu yayınladı 
Rapor, Fortinet’in geçtiğimiz yıl sürdürülebilirlik alanında kaydettiği ilerleme ve girişimlere kapsamlı bir genel bakış sunuyor.
Ağ ve güvenliğin birleşmesine öncülük eden küresel siber güvenlik lideri Fortinet, 2023 Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Bu yıllık rapor, Fortinet ve çalışanları, yatırımcıları, tedarikçileri, ortakları ve müşterileri de dahil olmak üzere paydaşları için en önemli olan sürdürülebilirlik konularında şirketin yaklaşımını, taahhütlerini ve kaydettiği ilerlemeleri özetliyor.
Fortinet Kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Ken Xie şu değerlendirmeleri yaptı: “Sürdürülebilirlik taahhüdümüz, işimizin uzun vadeli başarısını ve dayanıklılığını desteklerken günümüzün toplumsal zorluklarını çözmeye yardımcı olma açısından da büyük önem taşıyor. Bu taahhüdün bir parçası olarak, daha güvenli bir dijital dünya inşa etme çalışmalarımız, toplumumuz ve ekonomimiz için kritik ve gerekli hale geldi. Bu yılki sürdürülebilirlik raporumuzda kaydettiğimiz ilerlemeden gurur duymakla birlikte, sürdürülebilirlik hedeflerimizi ve çabalarımızı ilerletmenin sürekli bir gelişim yolculuğu olduğunun bilincindeyiz.”
Raporda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere Fortinet’in sürdürülebilirlik yaklaşımının dört ayağı bulunuyor: topluma yönelik siber risklere çözüm getirmek, siber güvenlik yeteneklerini çeşitlendirmek, çevreye saygı göstermek ve değer zinciri boyunca sorumlu iş yapmayı teşvik etmek. Fortinet, şirketin sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne (SKH) olan bağlılığını desteklemek için 2023 yılında BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne katıldı ve insan hakları, çalışma, çevre ve yolsuzlukla mücadele ilkelerine bağlı kaldığını gösterdi.
Fortinet 2023 Sürdürülebilirlik Raporu‘nda öne çıkan başlıklar arasında şunlar yer alıyor:

  • Net sıfır sera gazı emisyonu hedeflerinde kaydedilen ilerleme: Şirket, Sunnyvale’deki yeni garaj alanı da dahil olmak üzere yeşil enerji kaynaklarına yatırım yapmaya devam ediyor; burada güneş panelleri Fortinet’in genel merkezinin ve yakındaki sahip olunan tesislerin enerji ihtiyacını karşılayacak. Fortinet, 2024 yılına ait karbonsuzlaşma planını onay için Bilim Temelli Hedefler girişimine (SBTi) sunacak.
  • Ürün enerji verimliliğinin artırılması: Fortinet, FortiGate cihazlarının güç verimliliğini artırmaya devam ediyor. 2023 modelleri, önceki nesil eşdeğer modellere göre ortalama yüzde 62 daha az güç tüketiyor.
    Sürdürülebilir ambalaj: Fortinet, biyolojik olarak parçalanabilen malzemelerden yapılmış ambalajları keşfetmeye ve tanıtmaya devam ediyor ve bunu ürün gruplarında 60’tan fazla modele uyguluyor. 2023’te üretilen çevre dostu ambalaj, Fortinet’in tahmini 455 ton CO2 emisyonunu önlemesine yardımcı oldu.
  • 2026’ya kadar 1 milyon kişiye siber güvenlik eğitimi verme yolunda kaydedilen ilerlemeler: 31 Aralık 2023 itibarıyla Fortinet, beş yıllık hedefinin yüzde 43’üne ulaştı. Geçen yıl şirket, çeşitli müfredatlara ücretsiz erişim sağlayarak, çevrimiçi güvenlik bilincini teşvik ederek ve öğrenciler arasında geleceğin siber güvenlik profesyonellerini yetiştirerek siber beceri açığını kapatma çabalarını artırdı.
  • Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık (DEI): Fortinet, 2023 yılında kapsayıcılığa daha fazla odaklanmak için şirket içi liderlik gelişim programının kapsamının güçlendirdi. Sonuç olarak, 340’tan fazla Fortinet liderine kapsayıcılığı teşvik etme amacıyla eğitim sunuldu.
  • Siber suçları engellemek için ortaklıklar: Fortinet, siber suçlarla mücadele için iş birliği çalışmalarının kapsamını genişletiyor. Şirket, 2023 yılında Joint Cyber Defense Collaborative’e (JCDC) katıldı ve INTERPOL Gateway programı aracılığıyla 15 siber suç grubunun tutuklanmasına ve 40 milyon dolarlık mali kaybın önlenmesine katkıda bulundu.
  • Etik iş uygulamalarına ve yasal uyumluluğa bağlılık: 2023’te şirketin distribütörlerinin ve kilit sözleşmeli üreticilerinin yüzde 100’ü Fortinet’in iş etiği ve uyum eğitimini tamamlayarak Fortinet’in değerleri ve ilkeleriyle uyumlu olduklarını teyit etti.
  • Bilgi güvenliği ve gizlilik: Fortinet, müşterilerine sertifikalar, uyumluluk ve güvenlik bilgileri hakkında görünürlük sunmak için Güven Kaynak Merkezi’ni hayata geçirdi. Fortinet ayrıca ISO 27001, SOC 2 ve HIPAA kapsamındaki ürün ve hizmetleri de dahil olmak üzere bilgi güvenliği sertifikalarını ve incelemelerini yeniledi ve süreçleri tamamladı.

Fortinet’in 2023 Sürdürülebilirlik Raporu, İklimle İlgili Finansal Açıklamalar Görev Gücü (TCFD), Küresel Raporlama Girişimi (GRI) Standartları, Sürdürülebilirlik Hesap Verebilirlik Standartları Kurulu (SASB) Standartları ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne (UN SDGs) atıfta bulunuyor. Rapor, Fortinet’in sekiz öncelikli konudaki ilerlemesini ve ölçümlerini detaylandırıyor: Konular arasında güvenli bir internet için inovasyon, bilgi güvenliği ve gizlilik; ürün çevresel etkileri; çevre yönetimi ve iklim değişikliği etkileri; çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık; siber güvenlik becerileri açığı; iş etiği ve sorumlu ürün kullanımı yer alıyor.

‘Denizin Büyülü Melodisi’ yeniden okurla buluştu

Hülya Şalk’ın ilk baskısı kısa sürede tükenen başarılı ilk romanı “Denizin Büyülü Melodisi”, deniz ve kumun hikayesi olmasıyla birlikte derin karakter analizleriyle de dikkat çekiyor. Kitabın ikinci baskısı Zeyrek etiketiyle okurla buluştu.

Denizin Büyülü Melodisi’ yeniden okurla buluştu

Hülya Şalk’ın ilk baskısı kısa sürede tükenen başarılı ilk romanı “Denizin Büyülü Melodisi”, deniz ve kumun hikayesi olmasıyla birlikte derin karakter analizleriyle de dikkat çekiyor. Kitabın ikinci baskısı Zeyrek etiketiyle okurla buluştu.

Zeyrek Yayınları, Hülya Şalk’ın okuyuculardan yoğun ilgi gören ve deniz temasıyla bezenmiş romanı “Denizin Büyülü Melodisi”nin ikinci baskısını yayımladı. İlk baskısı kısa sürede tükenen eser, kitapseverlerin beğenisine sunuldu.

Deniz ve kumun hikayesi kadar içinde barındırdığı derin karakter analizleriyle de dikkat çeken roman, yazarın etkileyici anlatımıyla okuyucularını bir sahil kasabasının sakin sokaklarına ve derin maviliklerine davet ediyor. Şalk, bu eserinde bireysel değişim süreçlerini anlatırken anıların canlılığı ve yaşamın karmaşasında bir duraklama anı sunuyor.

KİTABIN DENİZLE OLAN BAĞI

Kapak tasarımında kullanılan mavi ve bej tonları, kitabın denizle olan güçlü bağını görsel bir dile dönüştürerek okuyucunun ilgisini çekmeyi başarıyor. Kapaktaki “2. Baskı” ibaresi eserin okurlarca nasıl benimsendiği ifadesi gibi göze çarpıyor.

Hülya Şalk, romanıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Okurlarımın hikayeme gösterdiği ilgi ve sevgi beni çok mutlu ediyor. Bu yeni baskıda, romanımdaki karakterlerin yaşamına dair daha fazla insanın deneyimleyebilmesi umuduyla, deniz kenarındaki bu büyülü yolculuğa herkesi davet ediyorum” dedi.

“Denizin Büyülü Melodisi”, okurları yalnızca bir okyanusun kıyısında hissettirmekle kalmıyor; aynı zamanda onları hayatın içinde bir duraklama noktasına, kendi içsel yolculuklarına çıkmaya teşvik ediyor. Şimdi, yenilenmiş baskısı ve tazelenmiş ruhuyla, kitabevlerinde ve online satış platformlarında edebiyatseverlerle buluşmayı bekliyor.

OKURLARDAN YOĞUN İLGİ

Kitabının ikinci baskısının ardından İzmir Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluşan yazar Hülya Şalk, kitapseverlerin yoğun ilgisine mazhar olurken Denizin Büyülü Melodisi de fuarın en ilgi çeken kitaplarından biri oldu.

ARKA KAPAKTAN

Arkama dönüp artık çok farklı görünen şehre baktım. Yüksek katlı, cam, beton ve metal yüzlü binalarıyla diğer şehirlerden bir farkı kalmayan şehre. Az ötede, sol yanımda uzanan iskeleyi anılarımda yer eden biçimiyle bir benzerlik bulmaya çalışarak, bakışlarımda uzun uzun taradım. Yenileşmişti. Çok değişmişti. Belki yeri bile. Ama eminim eskiden de aşağı yukarı buralardaydı. Sonra uzakta yakında ne varsa, gördüğüm her şeyi anılarımda yeri yerine oturtmaya çalıştım. Birçoğunu hatırlayamadım. Belki de o zaman yoklardı. Unutmuş olabilir miydim? Anımsadıklarımsa benzerlik kuramayacak kadar değişmişti. Balıkçı teknelerinin şekilleri, sayıları, suda demirledikleri, kuma çektikleri yerler, hatta koyun biçimi bile. Bir tek deniz hariç! Hiç değişmemiş. O hep aynı. Bunu defalarca yaptım, biliyorum. Devam edersem önce başım dönmeye başlayacak. Sonra ben de dalgalarla birlikteymişim, onlardan biriymişim gibi gidip geldiğimi düşleyeceğim. Belki de durduğıum yerde salınmaya başlarım. Devamında ısrarlıysam ben de bir dalga olacağım; kıyıya vurup kumda izini oluşturduktan sonra denize katılacak bir dalga… Bu hep böyleydi.

4. İSTANBUL DİJİTAL SANAT FESTİVALİ 2 MAYIS’TA AKM’DE BAŞLIYOR!

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen İstanbul Dijital Sanat Festivali (IDAF), 2 Mayıs’ta Atatürk Kültür Merkezi’nde başlıyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle, PASHA Bank ana sponsorluğunda, Mezo Dijital tarafından hayata geçirilen festival, dijital sanatlar alanında yurt içinden ve yurt dışından önemli isimleri bir kez daha sanatseverlerle buluşturacak. Türkiye’nin uluslararası ilk ve tek dijital sanat festivali, 5 Mayıs’a kadar; çocuk ve gençlik atölyelerine, panellere, görsel ve işitsel performanslara ev sahipliği yapacak.

DİJİTAL SANATIN KALBİ İSTANBUL’DA ATACAK!

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle, PASHA Bank ana sponsorluğunda, Mezo Dijital tarafından düzenlenen İstanbul Dijital Sanat Festivali, dördüncü kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. 2-5 Mayıs tarihleri arasında AKM’de gerçekleşecek festival, dijital sanatlar alanında önemli isimlere, ulusal ve uluslararası 50’den fazla sanatçıya ev sahipliği yapacak.

“Search Reality” (Gerçekliği Ara) temasıyla gerçekleştirilecek olan festivalde sanatçılar eserleri ile dijital sanatın ve sanal dünyaların gerçeklik kavramıyla nasıl etkileşime girdiğini ve bu etkileşimin insan deneyimini nasıl dönüştürdüğünü keşfetmeyi amaçlayacak.

DİJİTAL SANATIN ÖNCÜ İSİMLERİ IDAF’TA BULUŞACAK!

Küratörlüğünü Rahim Ünlü, Julie Walsh, Samed Karagöz, Niyazi Erdoğan ve Yapay Zeka Avind’in üstlendiği festivalde; Ahmet Zahid Dönmez, Friedemann Banz& Giulia Bowinkel, Jean-Michel Jarre, Emilila Sanchez Chiquetti, Julian Palacios, Karen Vanderborght, Mohsen Hazrati, Ning Tsai, Steven Harmon, Marc Da Costa, Tim Deussen, Bruno Deussen, Zeynep Uzun, Hsin- Chien Huang, Portrait XO, Barış Kabalak, Juan Cortes, Matthew D. Gantt, Holly Herndon& Mathew Dryhurst, Hamza Kırbaş, Memo Akten, Pınar Yoldaş, Riccardo Acciarino, Matthew Neiderhauser, Watanabe Shinichiro, Morita Shuhei, Li Wei, Weng Ming, Ruth Gibson, Bruno Martelli, Alexa Pollmann, Bine Roth, Arzu Kaprol, Kerim Dündar, Mauro Martino, Ezra Çetin, Tuba Çetin, Susha, Farhad Farzali, Pietro Dossena, Jakob Kukula, Busrayok, /da, Granul, Fat ve Koi Failure’un eserleri yer alacak.

HERKESE AÇIK VE ÜCRETSİZ!

Herkese açık ve ücretsiz olacak festivalde müzik, oyun, sinema ve moda bölümlerinde yer alacak işitsel ve görsel performansların yanı sıra; Teknolojik Harmoni Çalışması, Dijital Dönüşüm Atölyesi, Makine Estetiği Atölyesi, Geçmişten Günümüze İTÜ Sergisi, Yaratıcı Kodlama Atölyesi, AI Çizgi Anime Atölyesi, FCR Deneyim Atölyesi, Lego Atölyesi, İleri Dönüşüm-Sanat Atölyesi gibi pek çok konuda panel ve atölyeler gerçekleştirilecek.

Çocuklar tarafından çok sevilen ve büyük ilgi gören Neci’nin Diji Maceraları adlı tiyatro oyunu da bir kez daha sahnede olacak.

MEZO Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital Dönüşüm Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova festivalle ilgili olarak Türkiye’nin tek uluslararası dijital sanat festivalini gerçekleştirmenin mutluluklarını yaşadıklarını belirterek her yaş grubundan sanatseveri dijital dünyayı yeniden keşfedecekleri İstanbul Dijital Sanat Festivali’ne davet etti.

URALOĞLU, 74. KARAYOLLARI BÖLGE MÜDÜRLERİ TOPLANTISINDA KONUŞTU:

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Karayolları Genel Müdürlüğünün 85 milyon vatandaşa dokunarak, 22 yıllık eser ve hizmet siyasetinde bir lokomotif olduğunu belirterek, “Bu doğrultuda, 2053 yılına kadar öngördüğümüz Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’nı hazırladık. Gelecek planımızın gereği olarak 2053 yılına kadar bölünmüş yol ağını 38 bin 60 kilometreye yükseltmeyi hedefliyoruz” dedi. 2002 yılı sonunda bölünmüş yol seferberliğiyle önemli mesafeler kat ettiklerini belirten Uraloğlu, “Bölünmüş yol ağımız 22 yıl önce 6 bin 101 km uzunluğunda ve sadece 6 ilimizi birbirine bağlıyordu. Bugün bölünmüş yol ağımız toplam 29 bin 405 km’ye çıktı, 77 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine bağlandı.” şeklinde konuştu. Uraloğlu, Kamu harcamalarında tasarruf ilkesini gözden kaçırmayacaklarını belirterek, “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kamu kaynaklarının efektif kullanımı konusunda azami dikkati göstermenizi özellikle istirham ediyorum.” dedi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Karayolları Genel Müdürlüğü 74. Bölge Müdürleri toplantısında konuştu. Karayolları Bölge Müdürleri Toplantılarının yol haritası belirlemede bir Karayolculuk geleneği olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Tam 34 yıl kesintisiz olarak hizmet verdiğim Karayolları Teşkilatının bu toplantılarına daha önce bölge müdürü ve genel müdür olarak katılmıştım. Bu toplantılarda ilk kez bakan olarak yer alıyorum. Bugün sizlerle yine aynı heyecanı, aynı idealleri paylaşıyorum. Bir karayolcu olarak aranızda bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum.” dedi. Karayolları Genel Müdürlüğünün, her mensubunun daima işini daha iyi yapmanın, geleceğin ihtiyaçlarını planlayarak yüksek hizmet standardını getirmenin gayreti içerisinde olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Karayolu yatırımlarıyla her bölgenin erişim ağını yükselterek rekabetçi bir konuma gelmesinde de kaldıraç görevi görmüştür. Bu noktada Bölge Müdürleri Toplantıları da bizlere; birbirimizle olan bağlarımızı güçlendirmek, deneyimlerimizi paylaşmak ve Karayolları Teşkilatımızın hedeflerini belirlemek adına çok önemli bir fırsat sunuyor. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki coğrafi konumu itibarıyla stratejik öneme sahip ülkemizin; uluslararası alanda siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yönden avantajlarını koruması ve ona göre stratejiler oluşturması şarttır.” diye konuştu.

“22 Yıllık Eser ve Hizmet Siyasetimizin Lokomotifi Oldu”

Güçlü bir toplumun en temel ihtiyacı olan ulaşım altyapısının, küresel etkileşimin sürekli olarak arttığı günlerde, giderek daha fazla önem kazandığını vurgulayan Uraloğlu, “Dolayısıyla bizlere medeniyet yolunu açan, dünya ile entegre olmamızı, ulaşım ve erişimde söz sahibi olmamızı sağlayan Karayolları Genel Müdürlüğü’müzdür. Bu güzide kurum, 85 milyon vatandaşımıza dokunduğumuz 22 yıllık eser ve hizmet siyasetimizin de lokomotifi olmuştur.” şeklinde konuştu.

“Bölünmüş Yol Ağımızı 29 Bin 405 Kilometreye Çıkardık”

2002 yılı sonunda Acil Eylem Planı kapsamında başlatılan bölünmüş yol seferberliğiyle önemli mesafeler kat ettiklerini belirten Uraloğlu, “Bölünmüş yol ağımız 22 yıl önce 6 bin 101 km uzunluğunda ve sadece 6 ilimizi birbirine bağlıyordu. Bugün bölünmüş yol ağımız toplam 29 bin 405 km’ye çıktı, 77 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine bağlandı. Bölünmüş yollarımız; toplam yol ağının yaklaşık yüzde 43’ünü oluşturmakla birlikte tüm yol ağında hareket eden trafiğin yüzde 83’üne hizmet vermektedir. Bu nedenle güvenli ve konforlu ulaşım için kritik önemdedir. Yıllar itibariyle karayollarımızda seyreden araç sayısı artarken, bölünmüş yollarımızdaki hızımızı iki katından fazla yükselttik, seyahat süresini yarı yarıya azalttık. Bu sayede iş gücü ve akaryakıt tasarruflarıyla ülke ekonomisine katkı sağladık.” dedi.

“Otoyol Ağımızı 3 Bin 726 Kilometreye Ulaştırdık”

Son 22 yılda 3 bin 920 adet köprü inşa ederek, Türkiye’de toplam köprü uzunluğunu 777 kilometreye ulaştırdıklarının altını çizen Uraloğlu, “Coğrafyamızın sarp noktalarını tüneller, köprüler ve viyadüklerle birbirine bağladık. Tünel uzunluğumuzu ise 14 kat artırarak, 753 kilometreye çıkardık. Geçit vermez denilen dağları tünel konforuyla geçtik. Denizlerin ayırdığı kıtaları köprülerle birleştirdik. Kamunun tecrübesini özel sektör dinamizmi ve uluslararası finans kuruluşlarının mali desteğiyle bir araya getirerek risk paylaşımı sağladık. 2003 öncesi 1.714 km olan otoyol ağımızı 2 bin 12 kilometre artırarak 3 bin 726 kilometreye ulaştırdık.”

“Otoyolları Ağımızı Genişlettik”

İleri teknoloji gerektiren büyük ölçekli projelerle ulaşım altyapısını çağın ilerisine taşıdıklarını vurgulayan Uraloğlu, “Marmara Ringinin önemli bir parçası olan Kuzey Marmara Otoyolu ile Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hayata geçirdik. İstanbul ile Türkiye’nin diğer büyük sanayi kentlerini yakınlaştıran İstanbul-İzmir Otoyolu ile Osmangazi Köprüsü’nü, Malkara-Çanakkale Otoyolu ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nü, Ankara-Niğde Otoyolu, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu ve son olarak Aydın-Denizli Otoyolu’nun bir bölümünü tamamlayarak otoyolları ağımızı genişlettik.” açıklamasında bulundu.

“Çıtayı En Tepeye Çıkardık”

Aydın-Denizli Otoyolu’nun kalan bölümünü bu yıl bitirerek, devamında yapmayı planladıkları Denizli-Burdur ve Burdur-Antalya Otoyolları ile Avrupa’dan Akdeniz’e uzanacak otoyol ağını da tamamlayacaklarını vurgulayan Uraloğlu, “Türkiye yüzyılı vizyonuna yakışan projeler ile çıtayı en tepeye çıkardık. Son dönemde inşa edilen önemli projelerimiz pek çok uluslararası ödülün sahibi oldu. Son olarak Zigana Tüneli ve Eğiste Hadimi Viyadüğü de ödüllü projeler vitrinimizdeki yerini aldı. Mühim başarılar elde eden projelerimiz gösteriyor ki ülkemiz mühendislik alanında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında ve alınan ödüller de bunun tescilidir.” diye konuştu.

“Türk İnşaat Firmalarının Başarıları Gurur Vericidir”

Türk Müteahhitlerinin yüklenici oldukları nice büyük projelerin yapımı sırasında kazanmış oldukları deneyimleri sayesinde Türkiye’de hayata geçen diğer yeni projelerin de kısa zamanda ve başarılı bir şekilde inşa edilmesine fayda sağladıklarını belirten Bakan Uraloğlu, “Hatta bugün Türk müteahhitlik firmalarının hem yurtiçi hem yurt dışında inşa ettiği yapılar, Ülkemizi dünyaya mühendislik ihraç edecek seviyeye yükseltti. Bugün Avrupa’dan Afrika’ya, Türk Cumhuriyetlerinden Arap Yarımadasına birçok ülkede Türk müteahhitleri tarafından inşa edilen yolları, havalimanlarını, metro hatlarını görüyoruz. Türk inşaat firmalarının bu başarıları hem ülkemiz hem de milletimiz adına gurur vericidir.” dedi.

“Zengezur Koridoruyla, Türkiye ile Orta Asya Arasında Yeni Bir Bağlantı Kuracağız”

Uluslararası standartta yol ağıyla kuzeyi-güneye, doğuyu-batıya bağladıklarını anımsatan Uraloğlu, “Türkiye’nin yeni İpek Yolu olacak Kalkınma Yolu Projesi ve Zengezur Koridoru kapsamında planlanan kara ve demir yolları için çalışmalarımızı başlattık. Hindistan, Doğu Asya ve Basra Körfezi üzerinden Irak’a gelecek yükleri, demiryolu ve karayolu bağlantısıyla Avrupa’ya ulaştıracak projelerin geniş bir coğrafyaya fayda sağlayacağını öngörüyoruz. Kalkınma Yolu Projesinin 1.923 kilometrelik karayolu koridoru için 1.592 kilometrelik yolumuz mevcut durumda. Şanlıurfa-Ovaköy arasındaki 331 kilometrelik yeni otoyol yatırımını da planladık. Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan demiryolu ve karayolu ulaşımı sağlayacak Zengezur Koridoruyla da Türkiye ile Orta Asya arasında yeni bir bağlantı kurmuş olacağız. Görüldüğü üzere Türkiye’nin sadece kendi içinde değil dünyaya entegre olduğu uluslararası ulaşımına öncelik veriyoruz. Karayolu koridorlarımızda bu ağın önemli bir parçası. Her birini tamamlayan ve geliştiren yeni lojistik koridorlar oluşturarak eksik bölümlerimizi hızla tamamlıyoruz.” açıklamasında bulundu.

“Bölünmüş Yol Ağını 38 Bin 60 Kilometreye Çıkaracağız”

Küresel eğilimleri dikkate alarak ulaştırma politikalarını planlayıp yatırımlara dönüştürerek, Türkiye’nin kalkınmasına destek olmak için çalıştıklarını belirten Uraloğlu, “Bu doğrultuda, 2053 yılına kadar öngördüğümüz Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’nı hazırladık. Gelecek planımızın gereği olarak 2053 yılına kadar bölünmüş yol ağını 38 bin 60 kilometreye yükseltmeyi hedefliyoruz. Geleceğin ulaşım sistemlerinde entegrasyonu merkeze koyarak bizleri daha ileriye taşıyacak proaktif politikalarımızla yeni bir ulaşım çağı başlatıyoruz.

“Yeni Çağın Odak Noktası Akıllı Ulaşım Sistemleri”

Bu yeni çağın odağında Akıllı Ulaşım Sistemleri bulunduğunu ifade eden Uraloğlu, “Hızla gelişen otonom araç, araç-araç, araç-altyapı haberleşme teknolojileri gibi yeni nesil teknolojilerin takibi amacıyla, ülkemiz için bu alanda ilk örnek çalışma olacak Kooperatif Akıllı Ulaşım Sistemleri (K-AUS) Uygulama Koridorunun kurulması için Bakanlık olarak çalışmalara başladık. İstanbul’da Hasdal ve İstanbul Havalimanı arasında kurulacak koridor ile kazaların ve trafik sıkışıklığının azaltılması, trafik güvenliğinin sağlanması, yakıt tüketimi ve çevresel olumsuz etkilerin azaltılmasını amaçlıyoruz. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün akıllı ulaşım sistemlerinden azami ölçüde faydalanması gerektiğini ve buna yönelik yatırımlarını arttırması gerektiğine inanıyorum.” ifadelerini kullandı.

“Ana Tema, Birbiriyle Entegre Olmuş Ulaşım Sistemleridir”

Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi yapı itibariyle mevcut bulunan ulaşım modları arasında gerek ulaşım ağı ve gerekse teknolojik bakımdan uyum sağlamanın, zaruri olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Biliyorsunuz ki son 22 yıldır yapmış olduğumuz tüm ulaşım projelerinin ana teması, birbiriyle entegre olmuş ulaşım sistemleridir. Hayata geçirdiğimiz imalatların tamamlayıcı olması gerekir. Yapımları devam etmekte olan projeleri biran evvel tamamlamalıyız. Öncelikle yeni BSK yapmak yerine mutlaka eksik aşınmaların ve BSK onarımlarının yapılmasının doğru olduğunu unutmamalıyız. Ve elbette tüm çalışmalarımızda kaliteliden asla ödün vermeyeceğiz. Yapım sırasında gerçekleştirilecek her türlü kontrol, yapım metotları, taraflar arasında olması gereken diyaloglar ve bilgi akışı, geçici ve kesin kabul kriterleri gibi konularda son derece titiz olacağız. İnşa ettiğimiz yollara hem canlarımızı hem de malımızı emanet ettiğimizi asla aklımızdan çıkarmayacağız.” dedi.

 “Yol Sayesinde Yatırım Gelir”

Türkiye’nin göstermiş olduğu bu ekonomik başarılarda hiç şüphesiz ulaşım ve iletişim alanında gerçekleştirilen yatırımların etkisinin tartışılmaz olduğunu söyleyen Uraloğlu, “Ulaştırmaya yapılan yatırımlar aslında üretim yeteneği olan bölgelerimizin ürettiklerini hem yurtiçi hem yurtdışındaki alıcılara en modern en hızlı en güvenli şekilde ulaştırması yönünde ciddi katkılar sağlamaktadır. Bir ülke ekonomisinin nasıl gelişeceğine dair hiçbir bilgisi olmayan bazı kişiler tarafından bunca yol yaptınız da ne oldu? Vatandaş yol mu yiyecek? gibi akıl dışı sözler ediliyor. Bu tür sözler asla çalışma azminizi ve şevkinizi kırmasın. Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği üzere “yol yenmez ama yol sayesinde üretim olur”. Çiftçi mahsulünü satar, turist seyahat eder. Sanayici ihracat yapar, nakliyeci malzeme taşır. Yol yenmez ama yol sayesinde yatırım gelir.” diye konuştu.

Karayollarında hayata geçirilen projeler ve başarıların birer gurur kaynağı olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Sanayi gelişir, ülke kalkınır, ekonomi büyür, istihdam oluşur. 85 milyon vatandaşımız hem birbirine kavuşur hem de evine helal rızık götürür. Yani yol; tıpkı enerji, teknoloji, inovasyon gibi ekonominin, üretimin, sanayinin bel kemiğidir. Bugün, Türkiye’nin her tarafında Bölgelerde, Şubelerde, Şantiyelerde görev yapan binlerce on binlerce arkadaşımızın, yüklenicimizin, altyüklenicimizin bu projelerin gerçekleştirilmesinde ciddi katkıları vardır. Bu vesileyle gece gündüz demeden çalışan siz değerli Karayolcu arkadaşlarıma; yollarımızın planlanmasından projelendirilmesine, yapımından bakımına kadar verdiğiniz emek için teşekkür etmek istiyorum.” şeklinde konuştu. 

“Kamuda Tasarruf İlkesini Gözden Kaçırmayacağız”

Bundan sonraki süreçte de başarıları sürdürerek ve daha da ileriye taşıyarak kararlı bir şekilde çalışmaya devam edeceklerini vurgulayan Bakan Uraloğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu bağlamda hem ulusal hem de uluslararası pazar dinamiklerindeki değişime uyum sağlayan entegre, insan ve çevre odaklı, güvenli, hızlı ve konforlu bir ulaşım ağı geliştirmek ve daha güçlü bir Türkiye inşa etmek için birlikte hareket etmeye devam edeceğiz. Bundan sonraki çalışmalarımızda da her adımı birlikte atacağımızdan, hizmet bayrağını devraldığımız noktadan çok daha ilerilere götüreceğimizden ve çalışma motivasyonunuzun yükselmesinde elimizden geleni yapacağımızdan emin olmanızı istiyorum. Çalışmalarınızda maddi ve manevi desteğimiz konusunda tereddüt yaşamayın, kaynak temini için elimizden gelen her imkânı seferber edeceğiz. Ancak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kamuda tasarruf ilkesini gözden kaçırmayarak; kamu kaynaklarının efektif kullanımı konusunda azami dikkati göstermenizi özellikle istirham ediyorum. 2024 yılında yapılacak tüm çalışmaların bütçede ayrılan ödenekler ve yapılan planlamalar çerçevesinde olmasını istiyorum. Bu duygularla, 74’üncüsü düzenlenen Bölge Müdürleri toplantısının, bugüne kadar elde edilen tecrübeler ışığında; içinde bulunduğumuz bilgi ve iletişim çağının gereklerine uygun kararlar alınması açısından verimli geçmesini temenni ediyorum.”

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

ERHAN MATARACI TÜRKİYE’NİN DEPREM GERÇEĞİNİ HATIRLATTI: DEPREM KONUTLARIYLA YENİ TOPLU MEZARLAR İNŞA ETMEYELİM

Malatya ve Sivas’ta meydana gelen depremlerin ardından Türkiye’de gözler bir kez daha deprem gerçeğine çevrildi. …