Sakıp Sabancı, 20’nci Yıl Anma Töreninde Yapay Zeka Modeliyle Mesaj Yolladı
Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı Merhum Sakıp Sabancı, aramızdan ayrılışının 20’nci yılında özel bir törenle anıldı. Sabancı Center’da düzenlenen “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri ve 20’nci Yıl Anma Töreni” kapsamında “Sakıp Sabancı’nın Vizyonu: Küreselleşen Dünyamızda Geleceğe Yol Alırken Trendler, Riskler ve Fırsatlar” temalı bir de panel gerçekleştirildi. Panele Türkiye’den ve dünyadan önde gelen bilim insanları katıldı.
Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı, hayırsever iş insanı merhum Sakıp Sabancı, aramızdan ayrılışının 20’nci yılında özel bir törenle anıldı. Sabancı Center’da düzenlenen anma törenine; İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, akademi çevrelerinden temsilciler, iş, sanat, medya ve cemiyet dünyasının önde gelenleri, Sabancı Ailesi ve Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç başta olmak üzere dostları ile birlikte çok sayıda konuk katıldı.
“Sakıp Sabancı’nın Vizyonu: Küreselleşen Dünyamızda Geleceğe Yol Alırken Trendler, Riskler ve Fırsatlar” konulu bir panelin düzenlendiği tören kapsamında Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi E. Melisa Sabancı Tapan tarafından; Sakıp Sabancı’nın zihnini, bilgi birikimini ve düşünce tarzını yansıtmak üzere geliştirilmiş olan yapay zeka modelinin tanıtımı da yapıldı. Sakıp Sabancı ile ilgili tüm görsel, işitsel ve yazılı içeriklerin üretken yapay zeka teknolojileri tarafından işlenerek geliştirilen dijital model, 2004 yılında aramızdan ayrılan Sakıp Sabancı’nın fikirlerini bugüne taşırken, onun zihnini gerçeğe en yakın şekilde simüle edebiliyor.
“Sabancı Üniversitesi, Sakıp Sabancı’nın gençlere, eğitime, bilime ve teknolojiye olan inancının en büyük yansıması”
Törenin açılış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı yaptı. “Sakıp Sabancı, kendi deyimiyle; ülkesini çok seven, bu ülkenin bir evladıydı,” diyerek başlayan Güler Sabancı, sözlerine şöyle devam etti: “Ülkesinin her bir ferdini ayrı ayrı seven, her konuya, her kişiye ön yargısız ve yapıcı bakan, birlik ve beraberliğe, ortak akıl üretmeye çok önem veren, Türkiye aşığı ve Türkiye’nin muasır medeniyetler yolunda ilerlemesi için yılmadan çalışan bir kişiliğe sahipti. Şimdi bize düşen görev, onun fikirlerini ve değerlerini her daim yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmayı sürdürmektir.”
Sakıp Sabancı’yı vasiyetindeki gibi sosyal bilimlerle, insanla, toplumla ve bilimsel araştırmalarla da andıklarını belirten Güler Sabancı, “Sakıp Sabancı için Sabancı Üniversitesi’nin yeri çok ayrı ve ayrıcalıklıydı. Aramızdan ayrıldığında üniversitemiz 5 yaşındaydı. Şimdi 25 yaşında genç bir kurum. 11 binden fazla lisans mezunumuz var. Yüksek lisans ve doktora mezunlarımızın sayısı 6 binin üzerine çıktı. Ülkemizde akademi-sanayi iş birliklerinin en iyi örneklerini hayata geçirmiş bir kurum olarak şimdiye kadar 2 binden fazla proje gerçekleştirdik. Sabancı Üniversitesi, Sakıp Sabancı’nın gençlere, eğitime, bilime ve teknolojiye olan inancının en büyük yansıması oldu. Gerek eğitim anlayışı, gerekse üniversite yapılanması ile akademik ve bilimsel araştırma alanında Türkiye’de her zaman öncü ve yenilikçi oldu. Üniversitemizin Tuzla kampüsünün kalbinde Ulu Önder Atatürk’ün ‘Benim manevi mirasım, ilim ve akıldır’ sözü yer alıyor. Bu sözden de ilham alarak her zaman en ileri teknoloji ve en yenilikçi araştırmaların odağında yer almak için çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
2025 Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nin konusu belli oldu
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nin de alanında bir ilki başardığına dikkat çeken Güler Sabancı, şöyle konuştu: “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri, Türkiye’de sosyal bilimler alanında uluslararası çapta verilen tek ödül programı. Program için merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyetinde ayrı bir fon oluşturuldu. Ödül programı, şimdiye kadar ekonomiden sosyolojiye, Türk ve İslam sanatından, Türkiye tarihine kadar farklı birçok alanda onlarca genç araştırmacıyı ve alanında dünyadaki en iyi bilim insanlarını destekledi. Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri her yıl olduğu gibi önümüzdeki yıl da genç bilim insanlarını desteklemeye devam edecek. 2025 Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nin konusunu; ‘Dönüşen dünya düzeninde değerleri yeniden tasarlamak: Neler korunmalı, neler yeniden değerlendirilmeli ve tanımlanmalı?’ sorusundan hareket ederek belirledik. Şimdiden ödüle başvuracak genç bilim insanlarına başarılar dilerim.”
Sakıp Sabancı yapay zeka ile mesaj verdi
Sakıp Sabancı’nın torunu Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Melisa Sabancı Tapan, törende yaptığı konuşmada Sakıp Sabancı’nın kendisinden sonra gelen kuşaklara ilham verdiğini vurguladı. Melisa Sabancı Tapan, Sakıp Sabancı’nın vizyonunu gelecek nesillere taşıyabilme düşüncesinden aldıkları ilhamla, Sabancı’nın geniş içerik arşivi, videoları, metinleri, kitapları ve ses kayıtlarından faydalanılarak bir yapay zeka modeli geliştirdiklerini anlattı. Tapan konuşmasının ardından yapay zeka yardımıyla dedesi ile bir sohbet gerçekleştirdi.
Duygusal anların yaşandığı sohbette, Melisa Sabancı Tapan’ın sorularına içten yanıtlar veren Sakıp Sabancı, hayata bakışı, toplumsal fayda, gelecek beklentileri gibi konulara değinerek şu mesajı yolladı: “2024’te sizlerle bir arada olma şansım olsaydı, ‘Hadi, bir bakalım önümüzdeki yıllar bize neler getirecek?’ derdim. İlk işim, bu çılgın hızda ilerleyen teknoloji dünyasına dalıp, ‘Acaba biz bunları işimize nasıl katabiliriz?’ diye düşünmek olurdu. Ardından topraklarımıza, suyumuza nasıl daha iyi bakabiliriz, işte bu benim için önemli. Günümüz diliyle sürdürülebilirlik, benim dönemimdeki ‘iyi komşuluk’, ‘doğayı koruma’ çabasıyla aynı şey aslında. Evet, 2024’te aranızda olaydım, yeni fırsatlar peşinde, tam gaz devam derdim. Durmak bize göre değil. ‘Yaparız’ diye bağırırdım. Her zaman dediğim gibi, en büyük gücümüz birliğimiz.”
“Sakıp Sabancı’nın izinden giderek riskleri fırsatlara çevirmeliyiz”
20’nci yıl anma töreninde gerçekleştirilen“Sakıp Sabancı’nın Vizyonu: Küreselleşen Dünyamızda Geleceğe Yol Alırken Trendler, Riskler ve Fırsatlar” paneli de büyük ilgi çekti. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Müftüler-Baç moderatörlüğünde düzenlenen panele Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri Jüri Özel Ödülü kazananlarıLondon School of Economics and Political Sciences Ekonomi ve Yönetim Profesörü Lord Nicholas Stern, University College London Davranışsal Değişim Merkezi Direktörü Susan Michie ve Princeton Üniversitesi L.S. Rockefeller İnsani Değerler Profesörü Philip Pettit katılarak görüşlerini paylaştı.
Lord Nicholas Stern, 21’nci yüzyıl büyüme ve kalkınmasının sürdürülebilir, dayanıklı ve uzun vadeli olması gerektiğini söyledi. Stern, “İklim krizi de gelecek açısından büyük bir risk taşıyor. 3 derecelik ısı artışıyla Güney Avrupa, Sahra Çölü’ne dönüşebilir. Şehirlerin enerji ortamını değiştirmemiz gerekiyor ve bu birçok fırsatı beraberinde getiriyor. Tüm bunlar başarılı sosyal bilimler sayesinde gerçekleştirilebilir; esnek sosyal bilimler ve insanlar, bu dönüşümü mümkün kılabilir. Risklerle başa çıkabileceğimize ve bunu yapmamız gerektiğine inanıyorum. İyi politikalar, iyi sosyal bilimciler ve bilimsel çalışmalar bu konuda bize yardımcı olabilir. Sakıp Sabancı’nın izinden giderek riskleri fırsatlara çevirmeliyiz” dedi.
Profesör Susan Michie, panelde şu açıklamada bulundu: “Geleceğin dünyasına henüz hazır değiliz. Davranış değişikliğini birçok seviyede gerçekleştirmeliyiz. Kolektif bir şekilde hareket etmeliyiz. Nüfusumuzu, toplumları eğitmeliyiz. Bir şeyleri daha iyi hale getirirken, yapay zeka gibi unsurlardan yararlanabiliriz. Bunun için demokratik kontrole, şeffaflığa ve hesap verebilirliğe ihtiyaç var. Su, gıda, hava kirliliği, pandemik hastalıkların önüne geçmek ve medikal teknolojinin geliştirilmesi için çalışmalar artırılmalı.”
Profesör Philip Pettit, gelecek yıllarda dünyanın karşı karşıya kalması muhtemel riskleri; kaynakların kıtlığı, kitlesel nüfus geçişleri ve bilgi anarşisi olarak sıraladı. Gelecekte iklim sığınmacıları ile karşılaşılacağını dile getiren Pettit, ayrıca yaşlanan nüfusa dikkat çekti. Philip Pettit, “2070 yılında dünya nüfusu çok yaşlı olacak. Merak, en önemli erdemlerden biridir. Gençlerin her şeyi var saymak ya da kabul etmek yerine, kafa yorması gerekiyor. Bunun yanında sosyal medyada bilgi anarşisi yaşanıyor. Bu bakış açısıyla; ‘Sorgulanmayan hayat, hayat değildir’ diyorum” dedi.
“Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri ve 20’nci Yıl Anma Töreni” panelin ardından plaket takdimleri ve anma filminin gösterimi ile sona erdi.
Aydın Ticaret Borsası Üyelerine, İhracat Yıldızları Ödülü
Zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarının Türkiye’deki tek çatı kuruluşu olan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nde düzenlenen 2023 yılı Mali Genel Kurul Toplantısı’nda gerçekleştirilen ‘EZZİB İhracatın Yıldızları Ödül Töreni’nde, Aydınlı ihracatçılar gururlandırdı.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin (EZZİB) düzenlemiş olduğu 2023 yılı Mali Genel Kurul Toplantısı’na Aydın Ticaret Borsası Meclis Başkanı A. Bahri Erdel, Meclis Başkan Yardımcıları Ali Çevik ve Rıza Uyar, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Ülgen, Yönetim Kurulu Üyesi Yakup Er ve Meclis Üyesi Ahmet Şenel katılım sağladı.Gerçekleşen toplantıda Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, 2022/2023 zeytin ve zeytinyağı sezonunu değerlendirdi. Er, “2022/23 sezonunda rekor kırarak, sektör tarihin en yüksek ihracat rakamlarına ulaştık. Sofralık zeytin ihracatımız bir önceki sezona kıyasla tutar bazında %7 artarak 172 milyon dolardan 184 milyon dolara yükseldi. 1 Kasım tarihinde başlayan 2022/23 zeytinyağı ihracat sezonunda ise; 118 ülkeye ihracat gerçekleştirdik, toplam zeytinyağı ihracatımız miktar bazında %158 artarak 58 bin tondan 150 bin tona, tutar bazında ise %259 artarak 201 milyon dolardan 723 milyon dolara yükseldi.” dedi.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği 2023 yılı Mali Genel Kurulu’ndan Aydınlı İhracatçılar Ödülle Döndü
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği 2023 yılı Mali Genel Kurulu’nda düzenlenen “EZZİB İhracatın Yıldızları Ödül Töreni”nde 2023 yılında en çok ambalajlı zeytin ve zeytinyağı ihracatı yapan firmalar ödüllendirildi. Efeler Diyarı Aydın’dan 7 firma ise 2023 yılındaki ihracat başarılarını ödülle taçlandırdı. Aydın Ticaret Borsası üyelerinden ERAYDIN Tarım Ürünleri Gıda Petrol Hayvancılık İnşaat Nakliye San.ve Tic.İhr.İth .Ltd.Şti. 2023 yılı ambalajlı zeytinyağı kategorisinde; EKER GIDA Nak.İnş.San.Tic.Ltd. Şti. , GÜNKAR İnşaat Gıda Tekstil Nakliyat İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, MAROLİ GIDA Sanayi Ve Dış Ticaret Anonim Şirketi, AYDONA GIDA İNŞAAT.TESTİL .TUR.ENERJİ NAK.OTO.SAN.İÇ VE DIŞ TİC.LTD.ŞTİ., SALTAY Dış Ticaret Limited Şirketi ve EROĞLU Yerli Ürünler Gıda Hayvancılık Turizm İnşaat Sarrafiye Nakliye İhracat İth.San.ve Tic.Ltd.Şti ise 2023 yılı ambalajlı zeytin kategorisinde derece elde ederek 2023 yılının en çok ihracat yapan firmaları arasında yerini aldı.
“AYDINLI İHRACATÇILARIMIZ GURURLANDIRDI “
Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, düzenlenen EZZİB İhracatın Yıldızları Ödül Töreni’nde, Aydınlı zeytin ve zeytinyağı ihracatçı firmaların, ambalajlı zeytin ve zeytinyağı kategorisinde ihracat yıldızı ödülünü almasının Aydın için büyük bir gurur ve onur olduğunu ifade etti.
Aydınlı ihracat şampiyonlarını tebrik eden Başkan Çondur; “2023 yılı ihracat yıldızları ödülüne layık görülen üyelerimiz, Türk iş dünyamıza, ülkemiz ihracatına ve ilimize büyük gurur kaynağı olmuştur. Gerçekleştirdikleri ihracatla ülkemiz ekonomisine sağladığı katkılardan dolayı üyelerimizi kutluyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.
Tek Seferlik Ödeme ile İçerik Platformu: KiVVON İlk Adımı Atıyor
Son yıllarda geleneksel yayıncılığın dönüşümüne tanık oluyoruz. Sosyal medya platformları yükselişteyken tüketiciler, içerik tüketme alışkanlıklarını değiştiriyorlar. Bu değişime yanıt olarak, Türk kökenli Alman girişimci Coşkun Tuna tarafından kurulan KiVVON, Almanya’da yepyeni bir içerik platformu sunuyor.
Tüketici eğilimindeki değişikliği ortaya koyan anket
Almanya’da yapılan güncel bir anket, tüketicilerin %74’ünün içerikleri okuduktan hemen sonra aboneliklerini iptal ettiğini gösteriyor. Bu, mevcut ödeme modellerine karşı bir hayal kırıklığının açık bir işareti. Yine aynı anket sonuçları, tüketicilerin tek seferlik ödemeyi daha cazip bulmasında abonelik bağımlılıklarından ve tuzaklarından kaçınma eğilimin yattığını ortaya koyuyor. KiVVON da bu duruma basit ve adil bir çözüm sunarak tek seferlik ödeme yöntemini getiriyor. Siz de bu konudaki düşüncelerinizi paylaşmak isterseniz, aşağıdaki bağlantı ile anketin Türkçe versiyonuna katılarak görüşlerinizi paylaşabilirsiniz.
İçerik Üreticileri için Yepyeni Kazanç Fırsatı
Bu strateji, kullanıcıların uzun vadeli taahhütler olmadan kaliteli içerik üreticiliği için ödeme yapmalarını sağlıyor. Platform, net gelirlerinin %80’ini doğrudan içerik üreticilerine dağıtarak, geleneksel reklam gelirlerinin ötesinde yepyeni kazanç fırsatları sunuyor. Bu sayede içerik üreticileri, emeklerinin karşılığını daha adil bir şekilde alabiliyorlar.
İçerik Üreticiliğinin Geleceğini Yeniden Şekillendirme
KiVVON, videolardan podcast’lere ve metinlere kadar çeşitli formatlarda içerikler sunuyor. Kısa ön gösterimlerle merak uyandıran platform, kullanıcıların içeriğin tamamına tek seferlik ödemeyle erişmesine olanak tanıyor. Düzenli kullanıcılar için tek tıkla erişim sağlayan bir cüzdan sistemi de bulunuyor.
Bir Topluluk Oluşturma Hayalimiz Var
“KiVVON’daki misyonumuz, nefret söyleminden ve sahte haberlerden arındırılmış kaliteli içerik üreticiliğini teşvik etmek. Sadece bir platform değil, büyük medya kuruluşlarından bağımsız gazetecilere kadar herkesin hikâyesini anlatabileceği bir topluluk oluşturmayı amaçlıyoruz,” diyor Coşkun Tuna. İçerik üreticilerinin ve tüketicilerin ihtiyaçlarına güçlü bir şekilde odaklanmak, KiVVON’un sadece mevcut medya zorluklarına bir yanıt olmadığını, aynı zamanda gazetecilik ve içerik üreticiliği için sürdürülebilir bir gelecek sunduğunu gösteriyor.
Inooster GeX Meetup ile iş süreçlerinde verimliliği artırmak için oyunlaştırma yöntemleri ele alındı
İş süreçlerinde verimliliği artırmak için oyunlaştırma yöntemlerinin ele aldığı Inooster GeX Meetup etkinlikler dizisi başladı. Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Çakır Aker, İpekyol Group Perakende Direktörü Köksal Kaysı ve Inooster Kurucu CEO’su Murat Yılmaz gibi sektör liderlerinin konuşmalarıyla zenginleşen etkinlik, APY Tekmer’de 100’e yakın uzman ve karar verici profesyonelin katılımıyla gerçekleşti.
Inooster GeX Meetup serisinin ilk etkinliği, iş dünyasında giderek artan bir öneme sahip olan “Oyunlaştırma ile İş Süreçlerinde Verimlilik” konusuna odaklandı. Ayrıca, iş süreçlerinin verimliliğini artırmak için oyunlaştırma yöntemlerinin ne kadar kritik olduğu ve nasıl kullanılabileceği üzerine önemli tartışmalara ev sahipliği yaptı. Ebubekir Kaplan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlik, iş dünyasının değişen dinamiklerine uyum sağlamak ve rekabet avantajı elde etmek isteyenler için büyük bir fırsat sundu.
Oyunlaştırmanın iş süreçlerindeki etkisini ele alan Dr. Çakır Aker, konuşmasında oyunlaştırmanın, süreçleri veya etkinlikleri oyun unsurlarıyla zenginleştirerek katılımcıların ilgisini artırmayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca, Türkiye’deki oyunlaştırma alanındaki artan ilgiye dikkat çekerek, metodolojik bir çerçevenin oluşturulması gerektiğini ve çok daha fazla araştırma verisine ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Inooster CEO’su Murat Yılmaz ise oyunlaştırma odaklı yazılım ürünleri geliştirdiklerini ve bu ürünlerin iş verimliliğini artırarak müşterilere değer kattığını ifade etti. Yılmaz, özellikle çalışan ve müşteri deneyimi, eğitim ve performans yönetimi gibi alanlarda fayda sağladıklarını belirtirken, şirketlerin ihtiyaçlarına uygun özelleştirilebilir çözümler sunduklarını vurguladı. Ayrıca, şirketlerin en çok yeni jenerasyonların iş hayatında daha fazla yer almasıyla geleneksel hedef / ödül yöntemleriyle süreçleri yönetmek ve manevi tatmin eksikliğini gidermekte zorlandıklarını söyledi. Ve tüm bu zorlukları iş süreçlerinin oyunlaştırılmasıyla rahatlıkla çözdüklerini ekledi.
İpekyol Group’un Perakende Direktörü Köksal Kaysı ise şirketlerinde oyunlaştırma tabanlı ürünlerin kullanımını anlattı. Kaysı, oyunlaştırılmış dijital ürünlerin özellikle iş süreçlerini otomasyona çevirerek çalışanlarının işlerine daha bağlı olmalarını ve verimlilikte ciddi artışlar sağladıklarını söyledi. İpekyol’un Inooster ile birlikte geliştirdiği ve mağaza çalışanlarına bir ayrıcalık olarak sunduğu KOZA uygulamasının ise bir başarı ve inovasyon örneği olduğunu söyleyerek detaylarını paylaştı.
Uçtan uca oyunlaştırma tabanlı tasarlanan İpekyol KOZA uygulamasında; moda akademisi başta olmak üzere yarışmalar, eğlenceli düellolar, performans takibi, anlık sürprizler, atölyeler ve motivasyon eksenli çeşitli görevler bulunuyor. Kullanıcılar, bu aktivitelerde başarı elde ettikçe puanlar ve sanal marketten hediye çekleri, yöneticilerle yemek, genel merkez ziyaretleri, mentörlük görüşmeleri gibi çeşitli maddi/manevi ödüller kazanıyor, takdirler topluyor ve başarılarını liderlik tablolarına yansıtıyor. Ayrıca, mağaza çalışanları arasında gerçekleştirilen kombin yarışması ve paylaşımların oylanması gibi interaktif özellikler de uygulamaya entegre edilmiş durumda. Mağaza çalışanlarının eğitimlerine katkı sağlamak amacıyla mikro öğrenme temelli “quiz” ve “düello” alanları mevcut. Aynı zamanda, kurum içi iletişimi desteklemek ve gereksinim duydukları dokümanlara kolayca erişmelerini sağlamak için “dokümanlar” alanı ve satış süreçlerine destek olabilmek adına “ipucu” tool’ları da uygulamada yer alıyor.
Inooster GeX Meetup serisinin, iş süreçlerinde verimliliği artırmak için oyunlaştırmayı ele alarak sektörel bakış açılarını geliştirecek etkinlikler dizisi olduğu ve yıl boyunca devam edeceği belirtildi. Bu etkinliklerin iş dünyasında yenilikçi ve rekabetçi yaklaşımların yaygınlaşmasına katkı sağlaması bekleniyor.
Nisan ayı üretici market fiyat değişimi Aylık ve yıllık girdi fiyatlarındaki değişim
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Nisan ayı üretici ile market arasındaki fiyat değişimlerini, aylık ve yıllık girdi fiyatlarındaki değişimlerini yaptığı görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi.
“Nisan ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 284,3 ile kuru incirde görüldü” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Kuru incirdeki fiyat farkını yüzde 229,9 ile limon, yüzde 227,4 ile karnabahar, yüzde 176,6 ile kuru üzüm, yüzde 169,5 ile patates takip etti.
Kuru incir 3,8 kat, limon ve karnabahar 3,3 kat, kuru üzüm 2,8 kat, patates 2,7 kat fazlaya satıldı. Üreticide 115 lira olan kuru incir markette 441 lira 99 kuruşa, 7 lira 50 kuruş olan limon markette 24 lira 74 kuruşa, 10 lira 88 kuruş olan karnabahar 35 lira 61 kuruşa, 60 lira olan kuru üzüm 165 lira 99 kuruşa ve 10 lira olan patates 26 lira 95 kuruşa satıldı.
Nisan ayında fiyatı en fazla artan ürün markette kuru soğan, üreticide limon olurken, fiyatı en fazla düşen ürün hem markette hem de üreticide patlıcan oldu.”
Market fiyatları
“Nisan ayında markette 39 ürünün 22’sinde fiyat artışı, 17’sinde ise fiyat azalışı görüldü. Nisan ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 73,8 ile kuru soğan oldu. Kuru soğandaki fiyat artışını yüzde 52 ile patates, yüzde 47,9 ile limon, yüzde 23,2 ile tavuk eti ve yüzde 22,9 ile karnabahar takip etti.
Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 51 ile patlıcan oldu. Patlıcandaki fiyat düşüşünü yüzde 50,7 ile sivri biber, yüzde 31,4 ile salatalık, yüzde 19,5 ile yumurta ve yüzde 14,5 ile kabak izledi.”
Üretici fiyatları
“Nisan ayında üreticide 31 ürünün 8’inde fiyat artışı olurken 14’ünde fiyat düşüşü görüldü. 9 üründe ise fiyat değişimi olmadı.
Üreticide en çok fiyat düşüşü yüzde 60,4 ile patlıcanda görüldü. Patlıcandaki fiyat düşüşünü yüzde 58,6 ile sivri biber, yüzde 35,6 ile salatalık, yüzde 34,1 ile karnabahar, yüzde 25,8 ile yumurta ve yüzde 12,5 ile kabak izledi.
Üreticide en çok fiyat artışı yüzde 114,3 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 68,1 ile yeşil soğan, yüzde 20,1 ile maydanoz, yüzde 13,8 ile dana eti ve yüzde 7,2 ile kuzu eti izledi.”
Üretici fiyat değişiminin nedenleri
“Limonda sezonunun sonuna gelindiği için fiyatlar yükseldi. Arzdaki azalışa bağlı olarak yeşil soğan ve maydanozda fiyatlar arttı. Mevsim sonu itibarıyla havuca olan talebin azalmasıyla fiyat düştü. Yumurta sektöründeki dönemsel arz fazlası ile ihracatta yaşanan sıkıntılar birleşince yumurta fiyatları geriledi.”
Sera ürünlerinde fiyatlar düştü
“Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre; şubat ayı son 53 yılın en sıcak ikinci Şubat ayı, Mart ayı ise son 53 yılın en sıcak dokuzuncu Mart ayı oldu. Nisan ayında da sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde olduğu 30 dereceleri aştığı görüldü.
Mevsim normalleri üzerinde gerçekleşen aşırı sıcaklıklar serada yetiştirilen sebzelerde erken olgunlaşmayı sağladı, verimi artırdı. Olgunlaşmanın hızlanması ile birlikte hasat edilen ürün miktarındaki artış, diğer taraftan ihracata giden ürün talebinde azalma ile patlıcan, sivribiber, salatalık ve kabakta fiyatlar düştü.”
Nisan ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimler
“Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; Nisan ayında, Mart ayına göre 20.20.0 gübresi yüzde 1,8, amonyum sülfat gübresi yüzde 1,7 ve DAP gübresi yüzde 1,6 oranında artış gösterdi. Buna karşın ÜRE gübresi yüzde 2,6, amonyum nitrat gübresi ise yüzde 2,2 oranında düştü.
Geçen yılın Nisan ayına göre son bir yılda amonyum sülfat gübresi yüzde 40,2, ÜRE gübresi yüzde 38,7, DAP gübresi yüzde 31,2, amonyum nitrat gübresi yüzde 29,5 ve 20.20.0 gübresi yüzde 26,5 oranında arttı.
Nisan ayında Mart ayına göre süt yemi yüzde 3, besi yemi yüzde 2,7, son bir yılda süt yemi yüzde 49, besi yemi yüzde 47 oranında arttı.
Elektrik fiyatları yıllık olarak yüzde 19,8 oranında artarken tarım ilacı fiyatları yüzde 56,6 oranında arttı.
Nisan ayında mazot fiyatı aylık olarak yüzde 2 oranında düşmesine rağmen girdi fiyatlarında yıllık bazda en fazla artış yüzde 108,8 oranıyla mazotta görüldü.”
Eleman Sıkıntısı Nedeniyle Hasat Edilemeyen Mahsuller Yalnızlığa Sürükleniyor
Köylerde Genç Nüfus Azalıyor, Tarım Sektörü Alarm Veriyor
Ülke ekonomisi için hayati öneme sahip olan tarım sektörü son yıllarda karşılaştığı eleman sorunuyla mücadele ediyor. Köylerde yaşayan genç ve yaşlı nüfusun yaş grupları incelendiğinde 65 yaş ve üstü nüfusun 1 milyonu aştığına dikkat çeken Dr. Aronia Kurucusu Agronomist Aylin Kalafatoğlu, “Köylerde genç nüfusun azalması tarım sektöründe iş gücü eksikliğini artırıyor. Sektörde çalışan eleman sayısının azalması, hasat edilemeyen ürünlerin artmasına ve milli servet zararına yol açıyor. Bu durum da dolayısıyla üretim ve tüketim dengesini bozarak sofralara ulaşana kadar ürünlerin fiyatının artmasına neden oluyor” dedi.
Tarım sektöründe saha çalışan eleman sorununun giderek büyümekte ve bu durumun tarımsal üretimi olumsuz yönde etkilediğini belirten Dr. Aronia Kurucusu Agronomist Aylin Kalafatoğlu, “Özellikle köylerde yaşayan genç nüfusun azalması ve yaşlı nüfusunun artması, tarımda çalışacak iş gücünün azalmasına yol açmaktadır. Eleman sıkıntısı yaşanan tarlalarda, ne yazık ki hasat edilemeyen ürünler yalnızlığa terk ediliyor. Bu durum, ciddi anlamda milli servetin zarar görmesine neden oluyor. Ekonomik değer kazanamayan ürünlerin yok olmasıyla yeterli miktara ulaşamayan az ürünler sofralara ulasana kadar geçen süreçte ciddi anlamda pahalı oluyor. Üretim ve tüketim dengesi arasında bir doğru oluşmuyor. Tarım sektöründeki eleman sorununu çözmek için eğitim sektörüyle iş birliği yapmak büyük önem arz ediyor. Ziraat Mühendisi ve Gıda Mühendisi gibi alanlarda eğitim alan öğrenciler sahada uygulamalı olarak çalışarak hem bilgi birikimlerini artırmalı hem de iş gücü sorununa can suyu olmalılar. Son yıllarda, Türkiye’nin nüfusunun yüzde 90’ı büyük şehirlerde ve ilçelerde yaşamayı tercih ederken, geri kalan kısmı köylerde yaşamayı tercih etmektedir. Bu yüzden kentten köye dönüşü teşvik etmek adına çalışmalar yapılmalıdır. Köy hayatının desteklenmesi için ekonomik, sosyal ve eğitim olanaklarının artırılması gerekmektedir. Bu şekilde, tarım sektöründeki iş gücü sorununa kalıcı çözümler bulunabilir ve tarımda ekonomik büyüme sağlanabilir” dedi.
Tarım sektöründeki iş gücü sorununu çözmek için makinalı tarıma yönelmenin de önemli bir adım olduğunu söyleyen Kalafatoğlu, “Türkiye’nin aronya yetiştiriciliği alanında öncü bir rol üstlenen firmamız, dikim aşamasından başlayarak bahçe kurulumunda benzersiz bir yaklaşım sunuyor. Fidanların dikimi için özel tasarlanmış makineler kullanarak, minimum elemanla maksimum kalitede hizmet sağlama fırsatı elde ediyoruz. Bu yaklaşım sayesinde, hem nakit hem de zaman tasarrufu sağlarken, aynı zamanda ilerleyen dönemlerde hasat süreçlerinde de verimliliği artırmak için altyapı oluşturuyoruz. Yurt dışından temin ettiğimiz ve Türkiye’deki tek yetkili distribütörü olduğumuz tarım makineleri ile işlerimizi daha profesyonel ve verimli bir şekilde yürütüyoruz. Bu sayede, aronya yetiştiriciliği sektöründe standartları belirleyen bir konuma gelerek, kalite ve yenilikçilikte öncü rolümüzü pekiştiriyoruz” açıklamasında bulundu.
“AKILLI ULAŞIM SİSTEMLERİMİZİ MİLLİ ALTYAPIYLA DÜNYA STANDARTLARINA TAŞIYORUZ”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, akıllı ulaşım sistemleriyle ilgili bakanlık olarak önemli yatırımlar ve projeler gerçekleştirdiklerini söyledi. Bakan Uraloğlu, akıllı ulaşım sistemlerini yerli ve milli sistemlerle dünya standartlarına taşıdıklarını belirterek, “Türksat tarafından geliştirilen K-AUS Test ve Uygulama Koridoru ile de AUS Merkez Yazılım IoT Platformu’nun yanı sıra Uydu Destekli Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Otomasyon Projesi’nin geldiği son durumu da kamuoyu ile paylaşacağız” dedi. Türksat 5B uydusu ile ulaşım sektörlerinin birbiriyle entegrasyonunu da sağlandığını belirten Uraloğlu, “Kara araçları başta olmak üzere yeni nesil ulaşım teknolojilerinde kullanılan araçların iletişiminin Türksat uyduları ile kesintisiz hale getirilmesi amaçlanan projede yerli ve milli uydu haberleşme teknolojilerinin geliştirilmesi ve AUS alanında kullanımının yaygınlaştırılması da amaçlanıyor” diye konuştu.
4. Uluslararası Akıllı Ulaşım Sistemleri Zirvesi 2-4 Mayıs tarihlerinde Hacettepe Üniversitesi Tunçalp Özgen Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı himayelerinde, Türkiye Akıllı Ulaşım Sistemleri Derneği (AUS Türkiye) tarafından Hacettepe Üniversitesi’nde yapılacak zirvenin açılışı Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu tarafından gerçekleştirilecek. Zirvede ulaşım sistemlerinde geliştirilen projeler, gelinen son nokta ve geleceğe dair planlamalar ele alınacak.
Bakan Uraloğlu, akıllı ulaşım sistemleri ile amaçlarının kazaları önlemek ve hayatları kurtarmak olduğunu belirterek, “Akıllı ulaşım sitemleri ile kullanıcı, araç, altyapı ve merkez arasında çok yönlü veri alışverişi ile izleme, ölçme, analiz ve kontrol mekanizmaları kurularak kazaların önlenmesi sağlanıyor. Amacımız akıllı yollar kazaları önlemek ve hayatları kurtarmak” dedi.
“Yollarımıza Sinyalizasyon, Kamera, Araç Algılama Sistemleri ve Simülasyon Yazılımları Kurulacak”
Başlatılan Kooperatif ve Akıllı Ulaşım Sistemlerine (K-AUS) Yönelik Merkezi Yazılım Platformu Geliştirilmesi Projesi kapsamında ilk olarak İstanbul’da K-AUS Test ve Uygulama Koridoru uygulamasının başlatılmasını hedeflediklerini belirten Bakan Uraloğlu, “Karayolları Genel Müdürlüğü Ana AUS Merkezinde ise kurulacak sistemlerin yazılım altyapısını oluşturacak Akıllı Ulaşım Sistemleri Merkezi Yazılım Platformu ve Mobil Uygulaması da devreye alınacak. Proje kapsamında sinyalizasyon sistemleri, kamera sistemleri, araç algılayıcı sistemler ve simülasyon yazılımları da kurulacak. Merkez ve bölge sistem donanımları ile kontrol odalarının altyapısı da yine Türksat tarafından tamamlanacak” diye konuştu.
Karayolları Genel Müdürlüğü’ndeki Ana AUS Merkezinde iş zekâsı ve karar destek sistemi sayesinde, karayollarındaki yüzlerce sensörden toplanan bilgilerin anlamlandırılarak stratejik kararların alınabilmesi için yol gösterici olacağını vurgulayan Bakan Uraloğlu, “Akıllı ulaşım sistemlerimizi milli altyapıyla dünya standartlarına taşıyoruz” dedi.
“İstanbul’a 30 Kilometrelik Akıllı Koridor Yapıyoruz”
30 kilometrelik Hasdal-İstanbul Havalimanı yolunda kurulacak olan K-AUS Test ve Uygulama Koridoru’nu gelecek yılın sonunda hizmete almayı planladıklarını da kaydeden Bakan Uraloğlu, “Proje ile AUS sistemlerinden elde edilen verilerin araç-içi ünitelere iletilmesini sağlayacak yapı da kurulacak. K-AUS kapsamında yol kenarı üniteleri, araç İçi üniteleri, çeşitli araç algılayıcı sistemleri, plaka tanıma, kamera gibi birçok altyapı sistemi kurulacak. K-AUS uygulamaları ile akıllı ulaşım ekosisteminin asli unsurları olan araç-altyapı-merkez arasındaki iş birliği geliştirilerek karayolu ulaşımındaki kapasite ve performans da artırılacak. Karayollarının etkin kullanımıyla birlikte ulaşımda hareketlilik ve sürdürülebilirlik sağlanacak. Dünyada sayılı olan proje ile Türkiye, akıllı ulaşım sistemlerinde dünya teknolojilerini de yerli ve milli imkanlarla yakalayacak.” İfadelerini kullandı.
BOLU DAĞI TÜNELİ UZATILIYOR
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Bolu Dağı Tüneli’nin heyelanlara karşı güçlendirilmesine yönelik 2. Etap çalışmalarının temmuz ayında başlayacağını açıkladı. Bakan Uraloğlu, 2022 yılında meydana gelen heyelan sonrası 2 etap olarak planlanan çalışmalarda, 1. etabın 7 Kasım 2023’de tamamlandığını anımsatarak, “2. etap çalışmaları kapsamında Bolu Dağı Geçişi’nin Kaynaşlı-Abant Kavşakları arasında kalan ve Bolu Dağı Tüneli’ni de kapsayan 23 kilometrelik kesiminin İstanbul istikameti 2024 yılı Temmuz ayında trafiğe kapatılacak, söz konusu istikamette trafik Abant Kavşağı’ndan D-100 Devlet Yolu’na aktarılacak. Sürücüler otoyola Kaynaşlı Kavşağı’ndan tekrar katılabilecekler. Çalışmaları 50 günde tamamlamayı planlıyoruz” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Anadolu Otoyolu Bolu Dağı Tüneli’nin İstanbul-Ankara istikametinde 2 Nisan 2022 tarihinde meydana gelen heyelanın ardından yaşanabilecek benzer durumların önlenmesi amacıyla, tünel giriş yapısının betonarme temel üzerine çelik konstrüksiyon imalatı ile uzatılmasının projelendirildiğini belirten Uraloğlu, “Bu doğrultuda yapılan çalışma kapsamında Bolu Dağı Tüneli’nin her iki tüpünde portal uzatma çalışması yapılması planlandı. Projede bir tüpün 90 metre diğer tüpün ise 67 metre uzatılması ile viyadüklerde 9 adet çelik genleşme derzi değişimi yer almaktadır” dedi.
“Tünelin Toplam Uzunluğunu 3 Bin 115 Metreye Çıkardık”
Çalışmaların 1. etabı kapsamında, tünel portalının Ankara yönünün tünel girişinin, çelik konstrüksiyon, her biri 7 mm kalınlığında olan çift plakalı körüğe çelik yapı olarak ve 370 ton çelik kullanılarak 90 metre uzatıldığını hatırlatan Bakan Uraloğlu, “Böylelikle tünelin toplam uzunluğunu 3 bin 25 metreden 3 bin 115 metreye çıkardık. Yapılan bu çalışmayla söz konusu kesimde meydana gelebilecek bir heyelanın trafik güvenliği açısından tehlike oluşturmamasını hedefledik.” diye konuştu.
“5 Adet Çelik Genleşme Derzi Değişimi Yapıldı”
3 adet viyadükte depreme karşı özel tasarlanmış sigorta kutulu 5 adet çelik genleşme derzi değişimi yapıldığını da anımsatan Uraloğlu, trafiğe kapatılan kesimde ağır yük şeridindeki tekerlek izi oturmalarının giderilmesi amacıyla 3.2 kilometre üstyapı onarım çalışması, 3 kilometrelik kesimde de orta refüjdeki beton bariyerlerin yenilenerek 7 Kasım 2023 tarihinde otoyolun trafiğe açıldığını ifade etti.
“2. Etap Çalışmaları Temmuz’da Başlıyor”
Bakan Uraloğlu, çalışmaların 2. etabı kapsamında, Bolu Dağı Geçişi’nin Kaynaşlı-Abant Kavşakları arasında kalan ve Bolu Dağı Tüneli’ni de kapsayan 23 kilometrelik kesiminin İstanbul istikametini temmuz ayında trafiğe kapatılarak çalışmalara başlanacağını söyledi. D-100 üzerindeki heyelan çalışmalarına bağlı olarak tarihin değişkenlik gösterebileceğini belirten Uraloğlu, söz konusu istikamette trafiğin Abant Kavşağı’ndan D-100 Devlet Yolu’na aktarılacağını belirten Uraloğlu, Sürücülerin otoyola Kaynaşlı Kavşağı’ndan tekrar katılabileceklerini bildirdi.
300 Ton Çelik Kullanılacak
Tünel portalının İstanbul yönü tünel çıkışının, çelik konstrüksiyon her biri 7 milimetre kalınlığında olan çift plakalı körüğe çelik yapı olarak ve 300 ton çelik kullanılarak 67 metre uzatılacağını da aktaran Bakan Uraloğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her iki tüp üzerine mühendislik dolgusu yapılarak çalışmalar tamamlanacaktır. Yapılacak bu çalışmayla söz konusu kesimde meydana gelebilecek bir heyelanın trafik güvenliği açısından tehlike oluşturmamasını hedefledik. Viyadük-1 ve Viyadük-4’de depreme karşı özel tasarlanmış sigorta kutulu 4 adet çelik genleşme derzi değişimi yapacağız. Ayrıca, trafiğe kapatılan kesimde orta refüjdeki beton bariyerler yenilenecek. Ankara ve İstanbul arasında ulaşımı sağlayan bu önemli güzergahı bakanlık olarak ihtiyaçlar ve talepler doğrultusunda güçlendiriyor ve yeniliyoruz. Söz konusu çalışmaların yaklaşık 50 gün sürmesi planlanmakta olup otoyol trafiğe açıldıktan sonra mühendislik dolgusu ve gabion yapısının tamamlanması için şerit daraltmaları olabilecektir.”
Kırmızı et üretim tahmini, Tarımsal İşletmelerde Hayvansal Üretim Araştırmasından elde edilen demografik verilere dayalı olarak belirlenen “Kasaplık Güç Oranı” ile hesaplanan “iç popülasyondan kesilen hayvan sayısı” ile “ithalattan kesilen hayvan sayısı”nın ortalama karkas ağırlıkları ile çarpılması suretiyle elde edilmektedir.
Buna göre 2022 yılında 2 milyon 191 bin 625 ton olan kırmızı et üretimi, 2023 yılında %8,8 artarak 2 milyon 384 bin 47 ton olarak tahmin edildi. Bu kapsamda bir önceki yıla göre sığır eti üretimi %6,2 artarak 1 milyon 670 bin 606 ton, koyun eti üretimi %16,3 artarak 569 bin 66 ton, keçi eti üretimi %11,3 artarak 128 bin 989 ton, manda eti üretimi ise %13,3 artarak 15 bin 386 ton oldu.
Son on yıla ilişkin kırmızı et üretim tahminleri incelendiğinde, toplam kırmızı et üretiminin 2014 yılında 1 milyon 123 bin 59 ton iken 2023 yılında 2 milyon 384 bin 47 tona ulaştığı görüldü. Kırmızı et üretiminin 2023 yılında %70,1’ini sığır eti, %23,9’unu koyun eti, %5,4’ünü keçi eti ve %0,6’sını manda eti oluşturdu.
Mart ayında trafiğe kaydı yapılan taşıtların %45,5’ini motosiklet, %39,1’ini otomobil, %8,7’sini kamyonet, %3,8’ini traktör, %1,8’ini kamyon, %0,6’sını minibüs, %0,4’ünü otobüs ve %0,1’ini özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre %17,1 arttı
Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı, Mart 2022-Mart 2024
Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı geçen yılın aynı ayına göre %18,2 arttı
Trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı Mart ayı sonu itibarıyla 29 milyon 367 bin 254 oldu
Mart ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı taşıtların %52,8’ini otomobil, %18,1’ini motosiklet, %15,5’ini kamyonet, %7,5’ini traktör, %3,3’ünü kamyon, %1,7’sini minibüs, %0,7’sini otobüs ve %0,4’ünü özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Mart ayında 865 bin 144 adet taşıtın devri yapıldı
Mart ayında 88 bin 718 adet otomobilin trafiğe kaydı yapıldı
Ocak-Mart döneminde 633 bin 710 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı
Ocak-Mart döneminde trafiğe kaydı yapılan otomobillerin %66,1’i benzin yakıtlıdır
Ocak-Mart döneminde en fazla 1300 ve altı silindir hacimli otomobil kaydı yapıldı
Ocak-Mart döneminde trafiğe kaydı yapılan otomobillerin 110 bin 374’ü gri renklidir
Kolay İK’dan şirketlere ücretsiz mevzuat rehberi
Çalışma hayatını düzenleyen İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gibi pek çok kanunla bağlantılı mevzuatları doğru uygulamak şirketler için milyonları bulan maddi-idari cezaların önüne geçiyor. Şirketlere bu alanda destek olmak için tamamen ücretsiz bir mevzuat rehberi hazırlayan insan kaynakları ve personel yönetim platformu Kolay İK’nın CEO’su Çağlar Yalı, 50 kişilik bir şirkette fazla mesai ücretlerinin mevzuata uygun şekilde ödenmemesinin cezasının yıllık 2,69 milyon TL’yi geçtiğine dikkat çekti.
İş ve sosyal güvenlik alanındaki mevzuat ve kanun hükümleri kendi yapısı içerisinde birçok farklı kola ayrılıyor ve dönem dönem değişebiliyor. Bu mevzuatlara hakim olmamak veya değişikleri gözden kaçırmak ise bordroların yanlış hazırlanmasından çalışanlar ve işverenler arasındaki ihtilaflı durumlarda yüksek miktarlarda ceza ödemeye kadar bir dizi kritik soruna yol açabiliyor. 2 binden fazla şirkette 4.500’den fazla İK yöneticisi ve 180 binden fazla çalışan tarafından kullanılan insan kaynakları ve personel yönetim platformu Kolay İK tarafından hazırlanan Kolay Mevzuat sayfası, bordro ve mevzuat süreçlerini basitleştirip hata yapmayı önleyen bir rehber niteliği taşıyor.
Çağlar Yalı: “Mevzuatlar hem işverenlerin hem de çalışanların haklarını koruyor”
Kolay İK CEO’su Çağlar Yalı, “Çalışma hayatını düzenleyen İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gibi pek çok kanun bulunuyor. İnsan kaynakları departmanları bu kanunlar ve mevzuatlar çerçevesinde ücret ödemelerinden yasal izinlere, teşvik hesaplarından fesih koşullarına kadar pek çok süreci yönetiyor. Bu kanun ve mevzuatlar aynı zamanda çalışan bordrolarının her ay doğru ve eksiksiz hesaplanmasından olası bir ihtilaflı işten ayrılma durumunda her iki tarafın da haklarının korunmasına kadar tüm süreçlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlıyor. Ancak kanunların tamamının bilinmemesi ve değişen mevzuatlar nedeniyle zaman zaman işverenler ile çalışanlar karşı karşıya gelebiliyor. Ayrıca yanlış bir hesaplama dolayısıyla işverenler çok büyük miktarlarda cezalar ile karşı karşıya kalabiliyor. Biz Kolay İK olarak kullanıcılarımıza mevzuat danışmanlığı hizmeti sağlıyoruz. Bu hizmetimizin yanı sıra herkesin kullanımına açık olan, ücretsiz bir mevzuat rehberi de hazırladık. Kolay Mevzuat isimli bu rehberimiz sayesinde işverenler, İK departmanları ve çalışanlar, iş kanunuyla ilgili detaylara hakim olabiliyor. Bu sayede hem işverenlerin hem de çalışanların hakları korunuyor” dedi.
“İK süreçlerini dijitalleştirmek doğru hesaplama yapmayı sağlıyor”
İş kanunlarına ve mevzuatlara uygun olarak hareket etmemenin büyük para cezalarını beraberinde getirdiğini vurgulayan Yalı, “Bir örnek ile açıklamak gerekirse fazla mesai ödemelerini mevzuata uygun şekilde hesaplamayan, eksik veya hatalı ödeme yapan 50 kişilik bir şirket, 4857 sayılı İş Kanunu’nun ilgili maddeleri gereğince yıllık 2,69 milyon TL’lik bir ceza ile karşı karşıya kalabilir. Bunlara ek olarak Gelir Vergisi Kanunu ilgili hükümlerine muhalefetten dolayı ek para cezaları ve çalışanla ihtilaf sonucu ortaya çıkan cezalar da söz konusu olabilir. Dolayısıyla iş süreçlerini kanun ve mevzuatlara uygun bir şekilde gerçekleştirmek cezalardan kaynaklanan maddi yükün önüne geçtiği gibi iş yeri barışına da katkı sağlıyor” diye konuştu.
Yalı ayrıca İK süreçlerinin manuel olarak yürütülmesinin hata payını artırdığına, bordro hesaplama, izin yönetimi gibi işlerin dijitalleştirilmesinin ise doğru ve eksiksiz hesaplama yapmayı sağladığına dikkat çekti.
Masdaf Pazarlama Müdürü Nihan Göksal, Kazan Endüstrisindeki Kadınların Sesi Oldu!
Kazan ve Basınçlı Kap Sanayicileri Derneği (KBSD), ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı kapsamında düzenlediği panelde bir ilke imza atarak sözü sektörün kadınlarına verdi.
Pompa sektörünün öncü markalarından Masdaf’ın Pazarlama Müdürü ve KBSD Yönetim Kurulu Üyesi Nihan Göksal’ındakonuşmacıları arasında yer aldığı panelde kadınlar, sektörde ve şirketlerde yaşadıkları avantajları, zorlukları ve beklentilerini paylaştılar.
Kazan ve Basınçlı Kap Sanayicileri Derneği (KBSD), ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuar ve Konferansı kapsamında düzenlediği panelde, sözü sektörün kadınlarına verdi.
26 Nisan’da “Kazan Endüstrisinde Kadınlar” temasıyla düzenlenen panelde sektörün başarılı kadın liderleri, sektörde ve şirketlerde yaşadıkları avantajları, zorlukları ve beklentilerini paylaştılar.
Moderatörlüğünü ICCI Enerji Fuarları Direktörü Meral Baysal Ergin’in yaptığı panelin konuşmacıları arasında Masdaf Pazarlama Müdürü ve KBSD Yönetim Kurulu Üyesi Nihan Göksal da yer alıyordu.
Nihan Göksal, panelde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bugüne kadar erkeklerin egemen olduğu sektörlerde çalıştım, ancak buna rağmen kadın olmamdan kaynaklı bir sorun yaşamadım. Bu konuda şanslı kadınlar arasında yer alıyorum. Erkek egemen ısıtma sektörünün önemli derneklerinden biri olan KBSD’de Yönetim Kurulu Üyesi olmam da bu sektörün vizyonunu ve kadına verilen önemi gözler önüne seriyor. Ancak ne yazık ki kadınlar birçok nedenden dolayı iş dünyasında cam tavanlarla karşı karşıya kalabiliyorlar. Bu zorlukların yalnızca şirketten şirkete değil, sektörden sektöre farklılık gösterdiğini düşünüyorum.
“Cinsiyete dayalı basmakalıp yargıların aşılması gerekiyor”
Kadınlara yönelik basmakalıp yargıların aşılması için şirketlerin kadın iş gücünü desteklemeleri gerekiyor. Ben iş hayatımda doğru tercihler yaptım, ancak bu konuda herkes benim kadar şanslı değil. Birçok kadın, evlenme ve çocuk sahibi olma hallerinde mobbing görebiliyor veya işten çıkarılabiliyor. Kriz durumlarında da önce kadınlar işten çıkarılıyor. Kadınlar; terfi, ücret ve sosyal haklar konusunda da eşitsizlik yaşabiliyor. Bu noktada önce şirketlerin IK politikalarının iyileştirilmesi, erkek egemen örgüt kültürünün ve cinsiyete dayalı basmakalıp yargıların aşılması gerekiyor. Cinsiyet eşitliği politikalarının yaygınlaştırması noktasında şirketler kadar kamu kurumlarımıza da önemli roller düşüyor.” dedi.
“Kadınların sektörlerdeki katkılarını göz ardı edemeyiz.” diyen Nihan Göksal, kadın yöneticilerin avantajlarını ise şu şekilde açıkladı:
“Kadın yöneticilerin sosyal zekâları, erkeklerden daha gelişmiş olduğu için ekiplerini daha iyi anlıyorlar. Bu özellikleri, çalışanların iş dünyasındaki motivasyonu açısından oldukça önemli. Ayrıca kadın liderler, erkek liderlere göre iletişime daha fazla önem veriyorlar. Kaliteli bir iletişim; ekip yönetimindeki başarıyı, ekibin motivasyonunu ve aidiyet duygusunu artırıyor, sorunların daha etkili bir şekilde çözülmesini sağlıyor. Kısacası kadın liderlerin çalışanlar üzerinde aidiyet duygusu yaratma ve motivasyonu artırma konusunda daha yetenekli olduklarını söyleyebilirim.” dedi.
DepOrtak depo yönetimini dijitale taşıyor
DepOrtak 6 trilyon doları geçen e-ticaret sektöründe depolamayı platform tabanlı teknoloji çağına taşıyor. 1 Mart 2023’te canlıya alınan Türkiye’nin dijital depocusu DepOrtak, sadece ülkemizde değil, dünyada depolama sektörüne büyük değer katarak, son kilometre depolamanın (The Last Mile Warehousing) önünü açacak teknolojileri kullanıma sunuyor. Birinci yılında, 7 ülkede 1 milyon m2’nin üzerinde kapasiteyi geçen DepOrtak, bu yılın sonunda sadece Türkiye’de 2,5 milyon m2’yi geçerek ülkemizin en büyük depocusu olmayı hedefliyor. DepOrtak sayesinde, artık tüm dijital platformlardan (Web, Android, İos, Tablet) depolama için uygun yer bakmak ve farklı yerlerde depolanmış ürünleri tek Dashboard’tan yönetebilmek, tıpkı Airbnb gibi uygun maliyetli “Gri Depolar” olarak kategorize edilen alanlara ulaşabilmeyi mümkün hale gelmiştir.
Yapay zeka destekli teknolojilerle depolama alanlarına ulaşılıyor
Yapay zeka destekli teknolojilere sahip DepOrtak sayesinde, dünyanın her yerinden, ihtiyaç duyulan standartlarda uygun depolama alanlarına; cepten, evden ve işten ulaşılabiliyor. Ülkemizin yanı sıra Avrupa’da da dijital depolama sektörüne yön vermesi ve küresel e-ticarette ilgi odağı olması hedeflenen DepOrtak, tüm süreçlerin uçtan uca olarak gerçek zamanlı, konum tabanlı, her platformdan erişilebilir, anlık raporlanabilir, ölçülebilir ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesine imkan sağlıyor.
Ezber bozan teknolojilerle klasik perakendecilere ve e-ticaret’in önde gelen pazaryerlerine değer katmaya devam ettiklerini anlatan DepOrtak kurucu ortağı Oruç Kaya, şunları söyledi: “Global markalara, zincir marketlere, üreticilere ve e-ticarette satış yapanlara ülkemizde ve globalde ürünlerini en uygun koşullarda depolamalarının önünü açtık. Cep telefonundaki DepOrtak Kurumsal App’ten veya tek dashboard’tan dijital depolama süreci uçtan uca yönetilmektedirler. Lojistiğe ihtiyaç duyulduğunda da dijital lojistik platformu Tırport ile güvenli ve hızlı çözümler sağlıyoruz.” dedi.
Lojistik yönetimi “dijitalleşme” ile kökten dönüşüyor
Türkiye’nin ve bulunduğumuz coğrafyanın lojistikte en büyük dijital platformu haline gelen Tırport, artırılmış zeka destekli teknolojileri mobilite gücü ile birleştirerek, lojistik yönetimi uçtan uca dijital şekilde kökten dönüştürüyor. Gerçek zamanlı, konum tabanlı teknolojiler ve optimizasyon gücünün yarattığı akıllı eşleştirme imkanlarıyla kapasitelerin maksimize edilmesine imkan tanıyan Tırport, lojistiğin yönetilebilir, verimli ve sürdürülebilir olmasına olanak sağlıyor.
Lojistiğin ve depolamanın dijitalleşme ile kökten dönüştüğünün altını çizen Tırport ve DepOrtak kurucu ortağı Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:
“Nasıl, Tırport ile lojistik sektörünü uçtan uça dijitalleştirerek, ülkemizde ve dünyada kökten dönüştürdük ve dönüştürmeye devam ediyoruz. Kurucu ortağı olduğum DepOrtak ile de depolama sektörünü uçtan uca dijitalleştirerek kökten dönüştürüyoruz ve dönüştürmeyi sürdüreceğiz.” şeklinde konuştu.
AB ve Türkiye yeşil ve dijital dönüşümde işbirliğini derinleştiriyor
AB Komisyonu’nun İnovasyon, Araştırma, Kültür, Eğitim ve Gençlikten Sorumlu Üyesi Iliana Ivanova ile Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, AB-Türkiye bilim, araştırma, teknoloji ve inovasyon Yüksek Düzeyli Diyalog Mekanizmasının ikinci toplantısı için bugün İstanbul’da bir araya geldi. Toplantı, AB ile Türkiye arasında araştırma ve inovasyon iş birliğinde önemli bir kilometre taşı niteliğinde.
Taraflar Türkiye’den üç inovasyon programının Avrupa İnovasyon Konseyi (EIC) Plug-in mekanizmasında yer almaya hak kazandığını duyurdu, bu sayede programlar portföylerindeki projeleri doğrudan EIC Hızlandırıcısının tam başvuru aşamasına sunabilecek. Buna ek olarak, Avrupa İnovasyon ve Teknoloji Enstitüsü (EIT) yılsonuna kadar Türkiye’de bir Community Hub kuracak. Ayrıca Komisyon’un Ortak Araştırma Merkezi, Türkiye’de bölgesel Akıllı Uzmanlaşma Stratejilerinin tasarımını destekleyecek ilk yol haritasının başlatılmasına destek oldu.
Komisyon Üyesi Ivanova ve Bakan Kacır, AB ve Türkiye’nin bilim, teknoloji ve inovasyon politikaları hakkında görüş alışverişinde bulunarak, yenilik ve teknoloji transferini mümkün kılan nitelikli iş gücünün önemli rolüne vurgu yaptı. Söz konusu alanlarda iş birliğini artırma kararlılıklarını yineleyerek, AB’nin araştırma ve inovasyon programı Ufuk Avrupa kapsamındaki AB Misyonları ve Ortaklıkları da dâhil olmak üzere, Türkiye’nin Avrupa Araştırma Alanına daha yakın ve derin entegrasyonunu amaçladılar.
Toplantı, kritik sektörlerdeki mevcut çabaları değerlendirme, üniversiteler ile sanayi sektörleri arasındaki gelecek işbirliği fırsatlarını masaya yatırma imkanı sundu. AB ve Türkiye, araştırma ve inovasyon kapasitelerinde ve teknoloji transfer faaliyetlerinde daha güçlü bir entegrasyonunun, beşeri sermayenin geliştirilmesi ile birlikte devam eden geçiş sürecinin sürdürülebilir kılınmasında elzem olduğu hususunda mutabık kaldı.
2023-2024 Avrupa Kadın Yenilikçiler Ödülünü kazanan Türk bilim insanı Rana Sanyal’ın önemli başarısı, AB-Türkiye yenilikçilik işbirliğinin başarılı bir sonucu olarak vurgulandı.
Komisyon Üyesi Ivanova ve Bakan Kacır bugün öğleden sonra Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri Merkezinin açılışını da gerçekleştirecek. Merkez, AB programlarından sağlanan yaklaşık 8 milyon Avroluk destek sayesinde yenilenmiştir. Merkezde, protein dizilimi ve kanser tedavisi konularında en ileri araştırmalar gerçekleştirecek.
Önbilgi
Türkiye, 2003’ten bu yana AB’nin araştırma ve inovasyon programlarında yer almakta olup bu süre zarfında AB tarafından toplam 743 milyon Avro destek sağlanan Türk araştırmacı ve inovasyoncuların mevcut program Horizon Europe (Ufuk Avrupa) programına katılımları özellikle başarılı olmuştur. AB’nin Türk kuruluşlarına yönelik katkısı 2022’de 91 milyon Avro’ya ulaşarak bu kuruluşların AB Misyonları ve Ortaklıkları ile Bilim ve Teknolojide İşbirliği (COST) ve EUREKA gibi bilim, teknoloji ve inovasyon ağlarına ve Marie Skłodowska-Curie Eylemlerine katılımı desteklenmiştir. Bununla birlikte araştırmacıların eğitimi, beceri gelişimi ve hareketliliği ile uluslararası doktora programları da teşvik edilmiştir. AB ayrıca, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında da Türkiye ekonomisinin rekabetçiliği ve yenilikçiliğine dönük 700 milyon Avro’dan fazla mali destek sağlamış; bu kapsamda üretkenliği, teknoloji gelişimini ve inovasyonu arttıran projelerin yanı sıra yeşil ve dijital dönüşümü teşvik eden projeler de finanse edilmiştir.
AB-Türkiye arasında bilim, araştırma, teknoloji ve inovasyona ilişkin ilk Yüksek Düzeyli Diyalog toplantısı, 15 Kasım 2022 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilmiş; bu toplantıda, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın beşeri sermaye gelişimi, inovasyon ve teknoloji transferini artırmaya yönelik yönlerine odaklanılmıştır.
1 Eylül 2023 tarihinde iki taraf arasında Türkiye’nin Dijital Avrupa Programına dahlini öngören bir anlaşma imzalamıştır. Bu sayede Türk işletmeleri, kamu kurumları ve diğer uygun kuruluşlar dijital teknolojilerin uygulandığı projelerde yer alabilecektir. Anlaşma aynı zamanda Türkiye’de Dijital İnovasyon Merkezlerinin kurulmasını da sağlayacaktır.
“Kadına Değer Sigortası” ile en zor zamanlarında kadınların yanında yer alan BNP Paribas Cardif, 7 farklı kanser türü için sunduğu 5 farklı teminat paketi ile kadınları finansal güçlüklere karşı güvence altına alıyor.
Kadınların yaşadığı kanser risklerine dikkat çeken BNP Paribas Cardif; maddi olduğu kadar manevi olarak da yıpratıcı olan tedavi süreçlerinde kadınlara tam destek sağlıyor.
“Değişen dünyanın sigortacısı” BNP Paribas Cardif, “Kadına Değer Sigortası” ile en zor zamanlarında kadınların yanında yer almaya devam ediyor ve kadınlara özgü 7 farklı kanser türünden birine ilk kez yakalanılması durumunda 5 farklı teminat paketi ile poliçe sahibi sigortalıları finansal güçlüklere karşı güvence altına alıyor. Ücretsiz olarak sunduğu asistans hizmetleriyle de fark yaratan “Kadına Değer Sigortası”, kadınlara sadece hastalık döneminde değil yaşam boyunca ihtiyaçları olan her alanda destek oluyor.
BNP Paribas Cardif Türkiye Banka Sigortacılığı ve Acente Sigortacılığı Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Sertsöz, “Kadınlara verdiğimiz değerin özel bir göstergesi olan ‘Kadına Değer Sigortası’yla, kadınlarımızın zor zamanlarında onlara bir adım daha yakınız. Bu sigorta çözümümüzle, kadın sigortalılarımızı Türkiye’de son yıllarda ciddi şekilde artan kadınlara özgü 7 farklı kanser türlerinden birine yakalanmaları durumunda oluşabilecek finansal güçlüklere karşı güvence altına alıyoruz. Asistans hizmetleri kapsamında check-up, mamografi, psikolojik danışmanlık ve diyetisyen gibi ücretsiz sağlık hizmetleri sunan ‘Kadına Değer Sigortası’ çözümümüz, kariyer geliştiren eğitimler, tasarım hizmeti ve hukuki danışmanlık gibi desteklerle de sektörde fark yaratıyor” diye konuştu.
7 farklı kanser türüne 5 farklı teminat paketi
BNP Paribas Cardif, 18 – 70 yaş arasındaki tüm kadınların faydalanabileceği “Kadına Değer Sigortası” çözümü ile, kadınlara özgü bu 7 farklı kanser türüne 5 farklı teminat paketi sunuyor. BNP Paribas Cardif müşterileri limitleri 100.000 TL ile 1.500.000 TL arasında değişen teminat paketleri arasından, kendi ihtiyaç ve bütçelerine göre en uygun paketi seçebiliyor.
Kadınlara yaşamları boyunca ihtiyaçları olan her alanda tam destek sağlıyor
Kanserin tedavisindeki en büyük etken erken teşhis. Bu sebeple, ‘Kadına Değer Sigortası’ kapsamında tüm müşterilerimize herhangi bir hastalığa yakalanmasa dahi yılda 1 kez ücretsiz mamografi hizmeti veya mini check-up hediye ediyoruz. Bu hizmete ek olarak stres, hareketsiz yaşam ve beslenme düzenindeki değişikliklerin etkisini azaltmak amacıyla ücretsiz online psikolojik danışmanlık, online diyetisyen ve sağlıklı beslenme danışmanlığının yanı sıra Yumurtalık Dondurma, Smear Testi işlemlerinde %30’a kadar indirim sağlıyoruz.
Kadına verdiğimiz değerin bir ifadesi olarak kadınlara sadece hastalık döneminde değil yaşam boyunca ihtiyaçları olan her alanda destek olmayı hedefliyoruz. Yılda 1 kez ücretsiz lastik değişimi, 7/24 yeni doğan bakım ve bilgi hizmetleri gibi hizmetlerimizle poliçe dönemi süresince sigortalılarımızı maddi ve manevi olarak destekliyoruz. Ev temizliği, çocuk bakımı, oyun ablası hizmetlerinde %30’a kadar indirim sağlıyoruz. ‘Kadına Değer Sigortası’, kadınlarımızın toplumdaki rolünü güçlendirmek amacıyla online hizmet paketi kapsamında yayınlanan eğitim başlıkları ile ilgili eğitim, hukuksal danışmanlık, KOSGEB kredi danışmanlığı, Liderlik Akademisi Eğitimi, web sitesi tasarımı, logo ve kurumsal kimlik tasarımı gibi kendi işini kurmak isteyen kadınlara yönelik önemli destekler de içeriyor” diye konuştu.
Hizmet, Perakende Ticaret ve İnşaat Güven Endeksleri, Nisan 2024
Güven endeksi hizmet sektöründe %2,8 azaldı, perakende ticaret sektöründe %1,9 arttı, inşaat sektöründe aynı kaldı
Mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi Nisan ayında bir önceki aya göre; hizmet sektöründe %2,8 oranında azalarak 117,1 değerini, perakende ticaret sektöründe %1,9 oranında artarak 115,5 değerini ve inşaat sektöründe aynı düzeyde kalarak 88,6 değerini aldı.
Yıllık olarak değerlendirildiğinde, 2023 yılında toplam seyahat sayısı bir önceki yıla göre %17,5 artarak 61 milyon 463 bin olarak gerçekleşti. Bu yılda seyahate çıkanların yaptıkları toplam geceleme sayısı bir önceki yıla göre %10,9 artarak 473 milyon 79 bin olarak gerçekleşti. Ortalama geceleme sayısı 7,7 gece oldu.
Seyahate çıkanlar, 45 milyar 734 milyon 935 bin TL harcadı
Yerli turistlerin, yurt içinde yaptıkları seyahat harcamaları 2023 yılının IV. çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %140 artarak 45 milyar 734 milyon 935 bin TL olarak gerçekleşti. Bu harcamaların %93’ünü 42 milyar 526 milyon 11 bin TL ile kişisel harcamalar, %7’sini ise 3 milyar 208 milyon 924 bin TL ile paket tur harcamaları oluşturdu. Seyahat başına yapılan ortalama harcama ise 3 974 TL oldu.
Bu yıl, yurt içindeki seyahatlerde yapılan toplam seyahat harcamaları geçen yıla göre %101 artarak 229 milyar 795 milyon 451 bin TL oldu. Bu harcamaların %91’ini 209 milyar 128 milyon 153 bin TL ile kişisel harcamalar, %9’unu ise 20 milyar 667 milyon 298 bin TL ile paket tur harcamaları oluşturdu. Seyahat başına ortalama harcama ise 3 739 TL oldu.
Bu çeyrekte, harcama türlerinin toplam seyahat harcamaları içerisindeki dağılım oranları incelendiğinde en fazla paya %30,2 ile yeme ve içme harcamaları, %30 ile ulaştırma harcamaları ve %11,6 ile konaklama harcamaları sahip oldu. Bu harcama türlerinin geçen yılın aynı dönemine göre değişim oranları incelendiğinde ise yeme ve içme harcamalarında %136,2, ulaştırma harcamalarında %126 ve konaklama harcamalarında ise %189,9’luk artış görüldü.
Yıllık olarak harcama türlerinin seyahat harcamaları içerisindeki dağılım oranları incelendiğinde ise en fazla paya %32 ile yeme ve içme harcamaları, %26,3 ile ulaştırma harcamaları ve %17 ile konaklama harcamaları sahip oldu. Bu harcama türlerinin geçen yıla göre değişim oranları incelendiğinde ise yeme ve içme harcamalarında %111, ulaştırma harcamalarında %72 ve konaklama harcamalarında ise %164,3’lük artış görüldü.Yakınları ziyaret amacı ile yapılan seyahatler %60,5 ile ilk sırada yer aldı
Seyahate çıkış amaçları yıllık olarak değerlendirildiğinde ise, %58,3 ile “yakınları ziyaret’ birinci sırada yer alırken, ikinci sırada %33,1 ile “gezi, eğlence, tatil”, üçüncü sırada ise %3,7 ile “sağlık” amacıyla yapılan seyahatler yer aldı.
Seyahate çıkanlar en çok arkadaş veya akraba evinde kaldı
Konaklama türleri yıllık olarak değerlendirildiğinde, seyahate çıkanlar 320 milyon 410 bin geceleme sayısı ile en çok “arkadaş veya akraba evinde” kaldı. İkinci sırada 72 milyon 620 bin geceleme ile “kendi evi” yer alırken, “otel” 38 milyon 263 bin geceleme sayısı ile üçüncü sırada yer aldı.
Türkiye Hazır Beton Birliği 2023 Yılı Hazır Beton Sektör Raporu: İnşaat sektörünün yeniden ivmelenmesi için çok yönlü dönüşüm gerekiyor
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sunan hazır beton sektörünü 2023 yılı özelinde kapsamlı olarak analiz eden “Hazır Beton Sektör Raporu”nu açıkladı. Kentsel dönüşümün büyük bir fırsat olduğuna dikkat çeken Rapor, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında daha vizyoner bir zihinsel ve yönetsel dönüşümü gerçekleştirmemiz gerektiğini ortaya koydu. İnşaat sektörünün yeniden ivmelenmesinin verimlilik, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme başta olmak üzere çok yönlü dönüşümünü bir an önce hayata geçirmesine bağlı olduğunu belirten Rapor, konut stokunun azalmasını sağlamak için ilk el konut satışlarına odaklanılması gerektiğini vurguladı. Hazır beton sektörünün 2022 verilerine göre 94 milyar Türk liralık cirosu, 40 bine ulaşan istihdam hacmi ve yıllık 105 milyon metreküplük üretimiyle Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli olduğunu gösteren Rapor, Türkiye’nin hazır beton üretiminde Avrupa’da lider ülke konumunu sürdürdüğünü ortaya koydu.
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkez Bankası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verileri ile THBB üyelerinin, THBB dışındaki üreticilerin ve tedarikçilerin sağladığı bilgiler ışığında hazırlanan 2023 yılı “Hazır Beton Sektör Raporu”nu yayımladı. Rapor, Türkiye ekonomisi, inşaat sektörü ve hazır beton sektörüne yönelik detaylı analizler, değerlendirmeler ve projeksiyonlar içeriyor.
Türkiye, hazır beton üretiminde Avrupa liderliğini sürdürüyor
Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının sağlanması için 36 yıldır çalışan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), kalite, çevre, sürdürülebilirlik, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarıyla inşaat, hazır beton ve ilgili sektörlerin gelişimine büyük katkı sağlıyor. Hazır beton sektörü, 2022 yılı verilerine göre 94 milyar Türk liralık cirosu, 40 bine ulaşan istihdam hacmi ve yıllık 105 milyon metreküplük üretimiyle Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli bir yerde duruyor. Avrupa Hazır Beton Birliğinin (ERMCO) 2022 yılı verilerine göre AB üyesi bütün ülkelerin toplam üretim miktarı 262 milyon metreküp iken, Türkiye tek başına 105 milyon metreküp beton üretmiştir. Bu üretim miktarıyla Türkiye, AB ülkeleri arasında birinci ülke konumunda yer alıyor. Hazır beton sektörünün, inşaat sektörüne ve buna bağlı olarak ülke ekonomisine sağladığı büyük katkı, inşaat sektörünün en temel kolu olduğunu gösteriyor.
İnşaat sektörünün yeniden ivmelenmesi için çok yönlü dönüşüm gerekiyor
İnşaat sektörü, 2 milyonluk istihdam gücüyle yaklaşık 250 yan sektörü doğrudan ve dolaylı bir şekilde etkileyen geniş kapsamlı bir sektördür. Uzun yıllar ülkemiz için lokomotif görevi gören olan inşaat sektörü 2018 yılından beri eski günlerini arar bir konuma gelmiştir. Sektörün yeniden ivmelenmesi ve gelişmesi, ekonomik belirsizliklerin giderilmesi kadar inşaat sektörünün de verimlilik, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme başta olmak üzere çok yönlü dönüşümünü bir an önce hayata geçirmesine bağlıdır. Son yıllarda öne çıkan nitelikli iş gücü sorunu da sektörün çözüm üretmesi gereken bir konu olmuştur.
2011-2017 yılları arasında inşaat sektörü bileşik yıllık %10 büyürken; 2018-2022 yılları arasında sürekli küçülmüştür. 2023 yılında ise sektör %7,8’lik büyüme ile bu trende son vermiştir.
İnşaat sektörünün canlanması için ilk el konut satışlarına odaklanılması gerekiyor
11 yıllık süre içinde toplam konut satışları 2020 yılında rekor seviyeye ulaşmış ve sonraki iki yılda da benzer bir performans sergilemiştir. Bu performansta ilk el konut satışlarından ziyade ikinci el konut satışları etkili olmuştur.
2023 yılı ise olumsuz yönde rekorların öne çıktığı bir yıl olmuştur. Konut satış verilerinin TÜİK tarafından paylaşılmaya başlandığı 2013 yılından beri en düşük ilk el konut satışı, en düşük ipotekli konut satışı adedi ve en düşük ipotekli konut oranı 2023 yılında gerçekleşmiştir.
Yaklaşık 1,2 milyon konut satışı, %14,5 ipotek oranı ile gerçekleşmiştir. Bir önceki yıla göre hem ilk hem de ikinci el konut satışları ve ipotekli satış oranı azalmıştır. -2017 yılından beri yıllık ilk el konut satışlarında sürekli bir düşüş meydana gelmektedir. Konut satışlarındaki bu olumsuz tablo 2024 yılı için de endişe yaratmaktadır.
İnşaat sektöründe canlanmaya neden olacak, konut stokunun azalmasını sağlayacak ve gelecek adına motivasyon oluşturacak olan veri, ilk el konut satışlarıdır. Bu nedenle inşaat sektörünü değerlendirmek için bu veriye odaklanmak daha isabetli analizler yapılmasını sağlamaktadır.
Yapı Denetim Sistemi ile depreme dayanıklı binaların inşası mümkün olmuştur
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinden etkilenen 11 ilimizde yıkılan binaların %98’i 2000 yılından önce inşa edilmiş ve mühendislik hizmeti almamış, denetime tabi olmamış yapılardı. Oysa 2000 yılı öncesinde de deprem yönetmelikleri, uygulama standartları, İmar Kanunu, fenni mesuliyet “TUS” sistemi gibi birçok husus yürürlükteydi. 1999 Marmara Depremi ile tüm bunların depreme dayanıklı, can ve mal güvenliğini sağlayan yapıların inşasında etkili olmadığı görülmüş ve sonrasında önemli aksiyonlar alınmıştı. Bu aksiyonlara örnek olarak; hazır beton ve nervürlü çelik donatı kullanımının zorunlu hâle gelmesi, Yapı Denetimi Sistemi’nin (YDS) tüm ülke geneline yayılması ve Deprem Yönetmeliklerinin güncellenmesi verilebilir. Bu aksiyonlar sonucunda 2000 yılı sonrasında ve özellikle 2011 yılında YDS’nin tüm Türkiye’de uygulamaya geçmesi sonucunda daha güvenilir ve depreme dayanıklı binaların inşası mümkün olmuştur ancak günümüzde dahi yapı stokumuzun yaklaşık yarısı 2000 yılı öncesi inşa edilmiş durumdadır.
Kahramanmaraş ve Hatay Depremlerinde yıkılan binaların %2’si ise 2000 yılından sonra inşa edilmiştir ancak bunların büyük bir çoğunluğu yapı denetimine tabi tutulmamıştır. Depremin etkilediği 11 ilde yapı denetim yönetmeliği yürürlüğe girdikten sonra ve hazır beton kullanılarak yapılan 151 bin 990 binadan 272’si yıkılmıştır. Yıkılmayan bina oranı %99,8’dir.
Kentsel dönüşüm büyük bir fırsattır
2012 yılında yürürlüğe giren Kentsel Dönüşüm Kanunu’nda 2023 yılında yapılan değişiklikler ile sürecin daha hızlanması beklenmektedir. Kentsel dönüşümün ana teması riskli yapıların dönüştürülmesi olarak algılansa da dönüşüm sürecinin çok boyutlu bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Kent madenciliği prensipleri ile inşaat ve yıkıntı atıklarının sürdürülebilir bir şekilde değerlendirilmesi, olası afetler için tam donanımlı toplanma alanlarının yapılması, ulaşım akslarının yeniden planlanması, düşük karbonlu malzemelerin kullanılması gibi birçok boyutta süreç desteklenmelidir.
THBB Başkanı Yavuz Işık: “Daha vizyoner bir zihinsel ve yönetsel dönüşümü gerçekleştirmeliyiz”
Hazır Beton Sektörü Raporu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “Cumhuriyetimizin 100. yaşını büyük bir kıvanç ve gururla karşıladığımız 2023 yılında yaşadığımız depremler ve kaybettiğimiz canlar hepimizde büyük bir hüzne sebep olmuştur. Tarihimiz boyunca yaşadığımız savaşlar ve afetler ulusumuzu her zaman birbirine kenetlemiş ve daha da güçlendirmiştir. Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında aynı acıları yaşamamak için benzer hataları yapmadan daha vizyoner bir zihinsel ve yönetsel dönüşümü gerçekleştirmeliyiz.” dedi.
Hazır beton sektörünün 2023 yılında %10-15 arasında bir büyüme gerçekleştirdiği tahmin ediliyor
Hazır beton sektörü verilerini değerlendiren THBB Başkanı Yavuz Işık, THBB tarafından yapılan sektör araştırması sonucunda hazır beton sektörünün 2023 yılında %10-15 arasında bir büyüme gerçekleştirdiğinin tahmin edildiğini belirterek “2024 yılında hazır beton sektörünün kötümser senaryoda %5 oranında küçüleceği, iyimser senaryoda ise %5 kadar büyüyebileceği tahmin edilmektedir.” dedi.
Güvenli yapılar için sorumluluk bilinciyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz
Birliğin kaliteli yapılaşma odaklı çalışmalarına değinen THBB Başkanı Yavuz Işık, “Uzun yıllardır hem raporlarımızda hem de basın açıklamalarımızda kentsel dönüşüm sürecinin hızlanmasının ve riskli yapı stokunun ivedi olarak dönüştürülmesinin altını çizdik. Hazır beton kalitesini ülke genelinde artırmak için paydaşlarımızla birlikte şimdiye kadar büyük çaba sarf ettik. Güvenli yapılar için standartlara uygun hazır betonun olmazsa olmaz bir unsur olduğunu bilmemize ve vurgulamamıza rağmen bunun yeterli olmadığını ve inşaat uygulamalarındaki hataların neler olduğunu da anlatmaya çalıştık. Sayısız seminer, toplantı, eğitim, teknik doküman ve raporumuza karşın yeterli gelişimin sağlanamaması, gelecek adına daha çok çalışmamız gerektiğini göstermektedir. Birliğimiz daha yüksek bir motivasyon ve sinerji ile güvenli ve sağlam yapılaşma için tüm gücünü kullanmaya kararlıdır. Birliğimiz ayrıca, yazılı ve görsel medyada hazır beton ile ilgili bilinçsiz ve art niyetli dezenformasyon ile de mücadele etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeye devam edecektir.” şeklinde konuştu.
Birliğin Bilim Kurulunda yer alan 45 akademisyen tarafından hazırlanan “Hazır Beton ve Depreme Dirençli Yapılar İçin Akademik Değerlendirme”ye, önemine istinaden Sektör Raporunda da yer verdiklerini söyleyen THBB Başkanı Yavuz Işık, “Akademik Değerlendirme, yapıların, depreme dayanıklı olması için; işlevsellik, hizmet görebilirlik, her çeşit iç ve dış etkenlere direnç ve sürdürülebilirlik bakımından; ilgili standartlara ve şartnamelere uygunluğu sağlayacak deneyim ve yetkinlikte mühendislerden oluşan yönetim tasarım, yapım ve denetim ekibi tarafından inşa edilmesi zorunluluğuna dikkat çekmektedir.” diye konuştu.
Yıllardır riskli yapı stokunun dönüştürülmesini sürekli gündeme getirdiklerini belirten THBB Başkanı Yavuz Işık, “1995 yılında ülkemizde hazır beton üretimine yönelik herhangi bir denetim mekanizması yokken THBB üyeliğinin birinci şartı Kalite Güvence Sistemi (KGS) Belgesi almaktı. Başka bir sektörde benzeri olmayan bu uygulama ile THBB, üyelerinin standartlara uygun üretim yapmasına liderlik ederken bir yandan da tüm sektörün bu yöne evrilmesini sağlamıştır. Daha sonra yürürlüğe giren G İşareti Yönetmeliği ile bu süreç tüm sektöre yayılmıştır. THBB olarak bütün hazır beton üreticilerini standartlara uygun üretim yapmak üzere KGS Sistemi’ne davet ediyoruz. Kahramanmaraş Depremleri sonrasında sadece riskli yapıların değil, üretimden tasarıma, tasarımdan uygulamaya, uygulamadan denetime kadar tüm süreçlerdeki iş yapış şeklinin ve zihniyetin de dönüşmesi gerektiğinin önemini bir kez daha gördük. Bu konuda gerekli politikaların ve eylem planlarının oluşturulmasını destekliyor ve tüm paydaşları göreve çağırıyoruz.” dedi.
Fortinet 2023 sürdürülebilirlik raporunu yayınladı
Rapor, Fortinet’in geçtiğimiz yıl sürdürülebilirlik alanında kaydettiği ilerleme ve girişimlere kapsamlı bir genel bakış sunuyor.
Ağ ve güvenliğin birleşmesine öncülük eden küresel siber güvenlik lideri Fortinet, 2023 Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Bu yıllık rapor, Fortinet ve çalışanları, yatırımcıları, tedarikçileri, ortakları ve müşterileri de dahil olmak üzere paydaşları için en önemli olan sürdürülebilirlik konularında şirketin yaklaşımını, taahhütlerini ve kaydettiği ilerlemeleri özetliyor.
Fortinet Kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Ken Xie şu değerlendirmeleri yaptı: “Sürdürülebilirlik taahhüdümüz, işimizin uzun vadeli başarısını ve dayanıklılığını desteklerken günümüzün toplumsal zorluklarını çözmeye yardımcı olma açısından da büyük önem taşıyor. Bu taahhüdün bir parçası olarak, daha güvenli bir dijital dünya inşa etme çalışmalarımız, toplumumuz ve ekonomimiz için kritik ve gerekli hale geldi. Bu yılki sürdürülebilirlik raporumuzda kaydettiğimiz ilerlemeden gurur duymakla birlikte, sürdürülebilirlik hedeflerimizi ve çabalarımızı ilerletmenin sürekli bir gelişim yolculuğu olduğunun bilincindeyiz.”
Raporda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere Fortinet’in sürdürülebilirlik yaklaşımının dört ayağı bulunuyor: topluma yönelik siber risklere çözüm getirmek, siber güvenlik yeteneklerini çeşitlendirmek, çevreye saygı göstermek ve değer zinciri boyunca sorumlu iş yapmayı teşvik etmek. Fortinet, şirketin sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne (SKH) olan bağlılığını desteklemek için 2023 yılında BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne katıldı ve insan hakları, çalışma, çevre ve yolsuzlukla mücadele ilkelerine bağlı kaldığını gösterdi.
Fortinet 2023 Sürdürülebilirlik Raporu‘nda öne çıkan başlıklar arasında şunlar yer alıyor:
- Net sıfır sera gazı emisyonu hedeflerinde kaydedilen ilerleme: Şirket, Sunnyvale’deki yeni garaj alanı da dahil olmak üzere yeşil enerji kaynaklarına yatırım yapmaya devam ediyor; burada güneş panelleri Fortinet’in genel merkezinin ve yakındaki sahip olunan tesislerin enerji ihtiyacını karşılayacak. Fortinet, 2024 yılına ait karbonsuzlaşma planını onay için Bilim Temelli Hedefler girişimine (SBTi) sunacak.
- Ürün enerji verimliliğinin artırılması: Fortinet, FortiGate cihazlarının güç verimliliğini artırmaya devam ediyor. 2023 modelleri, önceki nesil eşdeğer modellere göre ortalama yüzde 62 daha az güç tüketiyor.
Sürdürülebilir ambalaj: Fortinet, biyolojik olarak parçalanabilen malzemelerden yapılmış ambalajları keşfetmeye ve tanıtmaya devam ediyor ve bunu ürün gruplarında 60’tan fazla modele uyguluyor. 2023’te üretilen çevre dostu ambalaj, Fortinet’in tahmini 455 ton CO2 emisyonunu önlemesine yardımcı oldu. - 2026’ya kadar 1 milyon kişiye siber güvenlik eğitimi verme yolunda kaydedilen ilerlemeler: 31 Aralık 2023 itibarıyla Fortinet, beş yıllık hedefinin yüzde 43’üne ulaştı. Geçen yıl şirket, çeşitli müfredatlara ücretsiz erişim sağlayarak, çevrimiçi güvenlik bilincini teşvik ederek ve öğrenciler arasında geleceğin siber güvenlik profesyonellerini yetiştirerek siber beceri açığını kapatma çabalarını artırdı.
- Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık (DEI): Fortinet, 2023 yılında kapsayıcılığa daha fazla odaklanmak için şirket içi liderlik gelişim programının kapsamının güçlendirdi. Sonuç olarak, 340’tan fazla Fortinet liderine kapsayıcılığı teşvik etme amacıyla eğitim sunuldu.
- Siber suçları engellemek için ortaklıklar: Fortinet, siber suçlarla mücadele için iş birliği çalışmalarının kapsamını genişletiyor. Şirket, 2023 yılında Joint Cyber Defense Collaborative’e (JCDC) katıldı ve INTERPOL Gateway programı aracılığıyla 15 siber suç grubunun tutuklanmasına ve 40 milyon dolarlık mali kaybın önlenmesine katkıda bulundu.
- Etik iş uygulamalarına ve yasal uyumluluğa bağlılık: 2023’te şirketin distribütörlerinin ve kilit sözleşmeli üreticilerinin yüzde 100’ü Fortinet’in iş etiği ve uyum eğitimini tamamlayarak Fortinet’in değerleri ve ilkeleriyle uyumlu olduklarını teyit etti.
- Bilgi güvenliği ve gizlilik: Fortinet, müşterilerine sertifikalar, uyumluluk ve güvenlik bilgileri hakkında görünürlük sunmak için Güven Kaynak Merkezi’ni hayata geçirdi. Fortinet ayrıca ISO 27001, SOC 2 ve HIPAA kapsamındaki ürün ve hizmetleri de dahil olmak üzere bilgi güvenliği sertifikalarını ve incelemelerini yeniledi ve süreçleri tamamladı.
Fortinet’in 2023 Sürdürülebilirlik Raporu, İklimle İlgili Finansal Açıklamalar Görev Gücü (TCFD), Küresel Raporlama Girişimi (GRI) Standartları, Sürdürülebilirlik Hesap Verebilirlik Standartları Kurulu (SASB) Standartları ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne (UN SDGs) atıfta bulunuyor. Rapor, Fortinet’in sekiz öncelikli konudaki ilerlemesini ve ölçümlerini detaylandırıyor: Konular arasında güvenli bir internet için inovasyon, bilgi güvenliği ve gizlilik; ürün çevresel etkileri; çevre yönetimi ve iklim değişikliği etkileri; çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık; siber güvenlik becerileri açığı; iş etiği ve sorumlu ürün kullanımı yer alıyor.
Hülya Şalk’ın ilk baskısı kısa sürede tükenen başarılı ilk romanı “Denizin Büyülü Melodisi”, deniz ve kumun hikayesi olmasıyla birlikte derin karakter analizleriyle de dikkat çekiyor. Kitabın ikinci baskısı Zeyrek etiketiyle okurla buluştu.
Denizin Büyülü Melodisi’ yeniden okurla buluştu
Hülya Şalk’ın ilk baskısı kısa sürede tükenen başarılı ilk romanı “Denizin Büyülü Melodisi”, deniz ve kumun hikayesi olmasıyla birlikte derin karakter analizleriyle de dikkat çekiyor. Kitabın ikinci baskısı Zeyrek etiketiyle okurla buluştu.
Zeyrek Yayınları, Hülya Şalk’ın okuyuculardan yoğun ilgi gören ve deniz temasıyla bezenmiş romanı “Denizin Büyülü Melodisi”nin ikinci baskısını yayımladı. İlk baskısı kısa sürede tükenen eser, kitapseverlerin beğenisine sunuldu.
Deniz ve kumun hikayesi kadar içinde barındırdığı derin karakter analizleriyle de dikkat çeken roman, yazarın etkileyici anlatımıyla okuyucularını bir sahil kasabasının sakin sokaklarına ve derin maviliklerine davet ediyor. Şalk, bu eserinde bireysel değişim süreçlerini anlatırken anıların canlılığı ve yaşamın karmaşasında bir duraklama anı sunuyor.
KİTABIN DENİZLE OLAN BAĞI
Kapak tasarımında kullanılan mavi ve bej tonları, kitabın denizle olan güçlü bağını görsel bir dile dönüştürerek okuyucunun ilgisini çekmeyi başarıyor. Kapaktaki “2. Baskı” ibaresi eserin okurlarca nasıl benimsendiği ifadesi gibi göze çarpıyor.
Hülya Şalk, romanıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Okurlarımın hikayeme gösterdiği ilgi ve sevgi beni çok mutlu ediyor. Bu yeni baskıda, romanımdaki karakterlerin yaşamına dair daha fazla insanın deneyimleyebilmesi umuduyla, deniz kenarındaki bu büyülü yolculuğa herkesi davet ediyorum” dedi.
“Denizin Büyülü Melodisi”, okurları yalnızca bir okyanusun kıyısında hissettirmekle kalmıyor; aynı zamanda onları hayatın içinde bir duraklama noktasına, kendi içsel yolculuklarına çıkmaya teşvik ediyor. Şimdi, yenilenmiş baskısı ve tazelenmiş ruhuyla, kitabevlerinde ve online satış platformlarında edebiyatseverlerle buluşmayı bekliyor.
OKURLARDAN YOĞUN İLGİ
Kitabının ikinci baskısının ardından İzmir Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluşan yazar Hülya Şalk, kitapseverlerin yoğun ilgisine mazhar olurken Denizin Büyülü Melodisi de fuarın en ilgi çeken kitaplarından biri oldu.
ARKA KAPAKTAN
Arkama dönüp artık çok farklı görünen şehre baktım. Yüksek katlı, cam, beton ve metal yüzlü binalarıyla diğer şehirlerden bir farkı kalmayan şehre. Az ötede, sol yanımda uzanan iskeleyi anılarımda yer eden biçimiyle bir benzerlik bulmaya çalışarak, bakışlarımda uzun uzun taradım. Yenileşmişti. Çok değişmişti. Belki yeri bile. Ama eminim eskiden de aşağı yukarı buralardaydı. Sonra uzakta yakında ne varsa, gördüğüm her şeyi anılarımda yeri yerine oturtmaya çalıştım. Birçoğunu hatırlayamadım. Belki de o zaman yoklardı. Unutmuş olabilir miydim? Anımsadıklarımsa benzerlik kuramayacak kadar değişmişti. Balıkçı teknelerinin şekilleri, sayıları, suda demirledikleri, kuma çektikleri yerler, hatta koyun biçimi bile. Bir tek deniz hariç! Hiç değişmemiş. O hep aynı. Bunu defalarca yaptım, biliyorum. Devam edersem önce başım dönmeye başlayacak. Sonra ben de dalgalarla birlikteymişim, onlardan biriymişim gibi gidip geldiğimi düşleyeceğim. Belki de durduğıum yerde salınmaya başlarım. Devamında ısrarlıysam ben de bir dalga olacağım; kıyıya vurup kumda izini oluşturduktan sonra denize katılacak bir dalga… Bu hep böyleydi.
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen İstanbul Dijital Sanat Festivali (IDAF), 2 Mayıs’ta Atatürk Kültür Merkezi’nde başlıyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle, PASHA Bank ana sponsorluğunda, Mezo Dijital tarafından hayata geçirilen festival, dijital sanatlar alanında yurt içinden ve yurt dışından önemli isimleri bir kez daha sanatseverlerle buluşturacak. Türkiye’nin uluslararası ilk ve tek dijital sanat festivali, 5 Mayıs’a kadar; çocuk ve gençlik atölyelerine, panellere, görsel ve işitsel performanslara ev sahipliği yapacak.
DİJİTAL SANATIN KALBİ İSTANBUL’DA ATACAK!
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle, PASHA Bank ana sponsorluğunda, Mezo Dijital tarafından düzenlenen İstanbul Dijital Sanat Festivali, dördüncü kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. 2-5 Mayıs tarihleri arasında AKM’de gerçekleşecek festival, dijital sanatlar alanında önemli isimlere, ulusal ve uluslararası 50’den fazla sanatçıya ev sahipliği yapacak.
“Search Reality” (Gerçekliği Ara) temasıyla gerçekleştirilecek olan festivalde sanatçılar eserleri ile dijital sanatın ve sanal dünyaların gerçeklik kavramıyla nasıl etkileşime girdiğini ve bu etkileşimin insan deneyimini nasıl dönüştürdüğünü keşfetmeyi amaçlayacak.
DİJİTAL SANATIN ÖNCÜ İSİMLERİ IDAF’TA BULUŞACAK!
Küratörlüğünü Rahim Ünlü, Julie Walsh, Samed Karagöz, Niyazi Erdoğan ve Yapay Zeka Avind’in üstlendiği festivalde; Ahmet Zahid Dönmez, Friedemann Banz& Giulia Bowinkel, Jean-Michel Jarre, Emilila Sanchez Chiquetti, Julian Palacios, Karen Vanderborght, Mohsen Hazrati, Ning Tsai, Steven Harmon, Marc Da Costa, Tim Deussen, Bruno Deussen, Zeynep Uzun, Hsin- Chien Huang, Portrait XO, Barış Kabalak, Juan Cortes, Matthew D. Gantt, Holly Herndon& Mathew Dryhurst, Hamza Kırbaş, Memo Akten, Pınar Yoldaş, Riccardo Acciarino, Matthew Neiderhauser, Watanabe Shinichiro, Morita Shuhei, Li Wei, Weng Ming, Ruth Gibson, Bruno Martelli, Alexa Pollmann, Bine Roth, Arzu Kaprol, Kerim Dündar, Mauro Martino, Ezra Çetin, Tuba Çetin, Susha, Farhad Farzali, Pietro Dossena, Jakob Kukula, Busrayok, /da, Granul, Fat ve Koi Failure’un eserleri yer alacak.
HERKESE AÇIK VE ÜCRETSİZ!
Herkese açık ve ücretsiz olacak festivalde müzik, oyun, sinema ve moda bölümlerinde yer alacak işitsel ve görsel performansların yanı sıra; Teknolojik Harmoni Çalışması, Dijital Dönüşüm Atölyesi, Makine Estetiği Atölyesi, Geçmişten Günümüze İTÜ Sergisi, Yaratıcı Kodlama Atölyesi, AI Çizgi Anime Atölyesi, FCR Deneyim Atölyesi, Lego Atölyesi, İleri Dönüşüm-Sanat Atölyesi gibi pek çok konuda panel ve atölyeler gerçekleştirilecek.
Çocuklar tarafından çok sevilen ve büyük ilgi gören Neci’nin Diji Maceraları adlı tiyatro oyunu da bir kez daha sahnede olacak.
MEZO Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital Dönüşüm Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova festivalle ilgili olarak Türkiye’nin tek uluslararası dijital sanat festivalini gerçekleştirmenin mutluluklarını yaşadıklarını belirterek her yaş grubundan sanatseveri dijital dünyayı yeniden keşfedecekleri İstanbul Dijital Sanat Festivali’ne davet etti.
URALOĞLU, 74. KARAYOLLARI BÖLGE MÜDÜRLERİ TOPLANTISINDA KONUŞTU:
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Karayolları Genel Müdürlüğünün 85 milyon vatandaşa dokunarak, 22 yıllık eser ve hizmet siyasetinde bir lokomotif olduğunu belirterek, “Bu doğrultuda, 2053 yılına kadar öngördüğümüz Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’nı hazırladık. Gelecek planımızın gereği olarak 2053 yılına kadar bölünmüş yol ağını 38 bin 60 kilometreye yükseltmeyi hedefliyoruz” dedi. 2002 yılı sonunda bölünmüş yol seferberliğiyle önemli mesafeler kat ettiklerini belirten Uraloğlu, “Bölünmüş yol ağımız 22 yıl önce 6 bin 101 km uzunluğunda ve sadece 6 ilimizi birbirine bağlıyordu. Bugün bölünmüş yol ağımız toplam 29 bin 405 km’ye çıktı, 77 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine bağlandı.” şeklinde konuştu. Uraloğlu, Kamu harcamalarında tasarruf ilkesini gözden kaçırmayacaklarını belirterek, “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kamu kaynaklarının efektif kullanımı konusunda azami dikkati göstermenizi özellikle istirham ediyorum.” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Karayolları Genel Müdürlüğü 74. Bölge Müdürleri toplantısında konuştu. Karayolları Bölge Müdürleri Toplantılarının yol haritası belirlemede bir Karayolculuk geleneği olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Tam 34 yıl kesintisiz olarak hizmet verdiğim Karayolları Teşkilatının bu toplantılarına daha önce bölge müdürü ve genel müdür olarak katılmıştım. Bu toplantılarda ilk kez bakan olarak yer alıyorum. Bugün sizlerle yine aynı heyecanı, aynı idealleri paylaşıyorum. Bir karayolcu olarak aranızda bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum.” dedi. Karayolları Genel Müdürlüğünün, her mensubunun daima işini daha iyi yapmanın, geleceğin ihtiyaçlarını planlayarak yüksek hizmet standardını getirmenin gayreti içerisinde olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Karayolu yatırımlarıyla her bölgenin erişim ağını yükselterek rekabetçi bir konuma gelmesinde de kaldıraç görevi görmüştür. Bu noktada Bölge Müdürleri Toplantıları da bizlere; birbirimizle olan bağlarımızı güçlendirmek, deneyimlerimizi paylaşmak ve Karayolları Teşkilatımızın hedeflerini belirlemek adına çok önemli bir fırsat sunuyor. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki coğrafi konumu itibarıyla stratejik öneme sahip ülkemizin; uluslararası alanda siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yönden avantajlarını koruması ve ona göre stratejiler oluşturması şarttır.” diye konuştu.
“22 Yıllık Eser ve Hizmet Siyasetimizin Lokomotifi Oldu”
Güçlü bir toplumun en temel ihtiyacı olan ulaşım altyapısının, küresel etkileşimin sürekli olarak arttığı günlerde, giderek daha fazla önem kazandığını vurgulayan Uraloğlu, “Dolayısıyla bizlere medeniyet yolunu açan, dünya ile entegre olmamızı, ulaşım ve erişimde söz sahibi olmamızı sağlayan Karayolları Genel Müdürlüğü’müzdür. Bu güzide kurum, 85 milyon vatandaşımıza dokunduğumuz 22 yıllık eser ve hizmet siyasetimizin de lokomotifi olmuştur.” şeklinde konuştu.
“Bölünmüş Yol Ağımızı 29 Bin 405 Kilometreye Çıkardık”
2002 yılı sonunda Acil Eylem Planı kapsamında başlatılan bölünmüş yol seferberliğiyle önemli mesafeler kat ettiklerini belirten Uraloğlu, “Bölünmüş yol ağımız 22 yıl önce 6 bin 101 km uzunluğunda ve sadece 6 ilimizi birbirine bağlıyordu. Bugün bölünmüş yol ağımız toplam 29 bin 405 km’ye çıktı, 77 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine bağlandı. Bölünmüş yollarımız; toplam yol ağının yaklaşık yüzde 43’ünü oluşturmakla birlikte tüm yol ağında hareket eden trafiğin yüzde 83’üne hizmet vermektedir. Bu nedenle güvenli ve konforlu ulaşım için kritik önemdedir. Yıllar itibariyle karayollarımızda seyreden araç sayısı artarken, bölünmüş yollarımızdaki hızımızı iki katından fazla yükselttik, seyahat süresini yarı yarıya azalttık. Bu sayede iş gücü ve akaryakıt tasarruflarıyla ülke ekonomisine katkı sağladık.” dedi.
“Otoyol Ağımızı 3 Bin 726 Kilometreye Ulaştırdık”
Son 22 yılda 3 bin 920 adet köprü inşa ederek, Türkiye’de toplam köprü uzunluğunu 777 kilometreye ulaştırdıklarının altını çizen Uraloğlu, “Coğrafyamızın sarp noktalarını tüneller, köprüler ve viyadüklerle birbirine bağladık. Tünel uzunluğumuzu ise 14 kat artırarak, 753 kilometreye çıkardık. Geçit vermez denilen dağları tünel konforuyla geçtik. Denizlerin ayırdığı kıtaları köprülerle birleştirdik. Kamunun tecrübesini özel sektör dinamizmi ve uluslararası finans kuruluşlarının mali desteğiyle bir araya getirerek risk paylaşımı sağladık. 2003 öncesi 1.714 km olan otoyol ağımızı 2 bin 12 kilometre artırarak 3 bin 726 kilometreye ulaştırdık.”
“Otoyolları Ağımızı Genişlettik”
İleri teknoloji gerektiren büyük ölçekli projelerle ulaşım altyapısını çağın ilerisine taşıdıklarını vurgulayan Uraloğlu, “Marmara Ringinin önemli bir parçası olan Kuzey Marmara Otoyolu ile Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hayata geçirdik. İstanbul ile Türkiye’nin diğer büyük sanayi kentlerini yakınlaştıran İstanbul-İzmir Otoyolu ile Osmangazi Köprüsü’nü, Malkara-Çanakkale Otoyolu ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nü, Ankara-Niğde Otoyolu, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu ve son olarak Aydın-Denizli Otoyolu’nun bir bölümünü tamamlayarak otoyolları ağımızı genişlettik.” açıklamasında bulundu.
“Çıtayı En Tepeye Çıkardık”
Aydın-Denizli Otoyolu’nun kalan bölümünü bu yıl bitirerek, devamında yapmayı planladıkları Denizli-Burdur ve Burdur-Antalya Otoyolları ile Avrupa’dan Akdeniz’e uzanacak otoyol ağını da tamamlayacaklarını vurgulayan Uraloğlu, “Türkiye yüzyılı vizyonuna yakışan projeler ile çıtayı en tepeye çıkardık. Son dönemde inşa edilen önemli projelerimiz pek çok uluslararası ödülün sahibi oldu. Son olarak Zigana Tüneli ve Eğiste Hadimi Viyadüğü de ödüllü projeler vitrinimizdeki yerini aldı. Mühim başarılar elde eden projelerimiz gösteriyor ki ülkemiz mühendislik alanında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında ve alınan ödüller de bunun tescilidir.” diye konuştu.
“Türk İnşaat Firmalarının Başarıları Gurur Vericidir”
Türk Müteahhitlerinin yüklenici oldukları nice büyük projelerin yapımı sırasında kazanmış oldukları deneyimleri sayesinde Türkiye’de hayata geçen diğer yeni projelerin de kısa zamanda ve başarılı bir şekilde inşa edilmesine fayda sağladıklarını belirten Bakan Uraloğlu, “Hatta bugün Türk müteahhitlik firmalarının hem yurtiçi hem yurt dışında inşa ettiği yapılar, Ülkemizi dünyaya mühendislik ihraç edecek seviyeye yükseltti. Bugün Avrupa’dan Afrika’ya, Türk Cumhuriyetlerinden Arap Yarımadasına birçok ülkede Türk müteahhitleri tarafından inşa edilen yolları, havalimanlarını, metro hatlarını görüyoruz. Türk inşaat firmalarının bu başarıları hem ülkemiz hem de milletimiz adına gurur vericidir.” dedi.
“Zengezur Koridoruyla, Türkiye ile Orta Asya Arasında Yeni Bir Bağlantı Kuracağız”
Uluslararası standartta yol ağıyla kuzeyi-güneye, doğuyu-batıya bağladıklarını anımsatan Uraloğlu, “Türkiye’nin yeni İpek Yolu olacak Kalkınma Yolu Projesi ve Zengezur Koridoru kapsamında planlanan kara ve demir yolları için çalışmalarımızı başlattık. Hindistan, Doğu Asya ve Basra Körfezi üzerinden Irak’a gelecek yükleri, demiryolu ve karayolu bağlantısıyla Avrupa’ya ulaştıracak projelerin geniş bir coğrafyaya fayda sağlayacağını öngörüyoruz. Kalkınma Yolu Projesinin 1.923 kilometrelik karayolu koridoru için 1.592 kilometrelik yolumuz mevcut durumda. Şanlıurfa-Ovaköy arasındaki 331 kilometrelik yeni otoyol yatırımını da planladık. Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan demiryolu ve karayolu ulaşımı sağlayacak Zengezur Koridoruyla da Türkiye ile Orta Asya arasında yeni bir bağlantı kurmuş olacağız. Görüldüğü üzere Türkiye’nin sadece kendi içinde değil dünyaya entegre olduğu uluslararası ulaşımına öncelik veriyoruz. Karayolu koridorlarımızda bu ağın önemli bir parçası. Her birini tamamlayan ve geliştiren yeni lojistik koridorlar oluşturarak eksik bölümlerimizi hızla tamamlıyoruz.” açıklamasında bulundu.
“Bölünmüş Yol Ağını 38 Bin 60 Kilometreye Çıkaracağız”
Küresel eğilimleri dikkate alarak ulaştırma politikalarını planlayıp yatırımlara dönüştürerek, Türkiye’nin kalkınmasına destek olmak için çalıştıklarını belirten Uraloğlu, “Bu doğrultuda, 2053 yılına kadar öngördüğümüz Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’nı hazırladık. Gelecek planımızın gereği olarak 2053 yılına kadar bölünmüş yol ağını 38 bin 60 kilometreye yükseltmeyi hedefliyoruz. Geleceğin ulaşım sistemlerinde entegrasyonu merkeze koyarak bizleri daha ileriye taşıyacak proaktif politikalarımızla yeni bir ulaşım çağı başlatıyoruz.
“Yeni Çağın Odak Noktası Akıllı Ulaşım Sistemleri”
Bu yeni çağın odağında Akıllı Ulaşım Sistemleri bulunduğunu ifade eden Uraloğlu, “Hızla gelişen otonom araç, araç-araç, araç-altyapı haberleşme teknolojileri gibi yeni nesil teknolojilerin takibi amacıyla, ülkemiz için bu alanda ilk örnek çalışma olacak Kooperatif Akıllı Ulaşım Sistemleri (K-AUS) Uygulama Koridorunun kurulması için Bakanlık olarak çalışmalara başladık. İstanbul’da Hasdal ve İstanbul Havalimanı arasında kurulacak koridor ile kazaların ve trafik sıkışıklığının azaltılması, trafik güvenliğinin sağlanması, yakıt tüketimi ve çevresel olumsuz etkilerin azaltılmasını amaçlıyoruz. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün akıllı ulaşım sistemlerinden azami ölçüde faydalanması gerektiğini ve buna yönelik yatırımlarını arttırması gerektiğine inanıyorum.” ifadelerini kullandı.
“Ana Tema, Birbiriyle Entegre Olmuş Ulaşım Sistemleridir”
Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi yapı itibariyle mevcut bulunan ulaşım modları arasında gerek ulaşım ağı ve gerekse teknolojik bakımdan uyum sağlamanın, zaruri olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Biliyorsunuz ki son 22 yıldır yapmış olduğumuz tüm ulaşım projelerinin ana teması, birbiriyle entegre olmuş ulaşım sistemleridir. Hayata geçirdiğimiz imalatların tamamlayıcı olması gerekir. Yapımları devam etmekte olan projeleri biran evvel tamamlamalıyız. Öncelikle yeni BSK yapmak yerine mutlaka eksik aşınmaların ve BSK onarımlarının yapılmasının doğru olduğunu unutmamalıyız. Ve elbette tüm çalışmalarımızda kaliteliden asla ödün vermeyeceğiz. Yapım sırasında gerçekleştirilecek her türlü kontrol, yapım metotları, taraflar arasında olması gereken diyaloglar ve bilgi akışı, geçici ve kesin kabul kriterleri gibi konularda son derece titiz olacağız. İnşa ettiğimiz yollara hem canlarımızı hem de malımızı emanet ettiğimizi asla aklımızdan çıkarmayacağız.” dedi.
“Yol Sayesinde Yatırım Gelir”
Türkiye’nin göstermiş olduğu bu ekonomik başarılarda hiç şüphesiz ulaşım ve iletişim alanında gerçekleştirilen yatırımların etkisinin tartışılmaz olduğunu söyleyen Uraloğlu, “Ulaştırmaya yapılan yatırımlar aslında üretim yeteneği olan bölgelerimizin ürettiklerini hem yurtiçi hem yurtdışındaki alıcılara en modern en hızlı en güvenli şekilde ulaştırması yönünde ciddi katkılar sağlamaktadır. Bir ülke ekonomisinin nasıl gelişeceğine dair hiçbir bilgisi olmayan bazı kişiler tarafından bunca yol yaptınız da ne oldu? Vatandaş yol mu yiyecek? gibi akıl dışı sözler ediliyor. Bu tür sözler asla çalışma azminizi ve şevkinizi kırmasın. Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği üzere “yol yenmez ama yol sayesinde üretim olur”. Çiftçi mahsulünü satar, turist seyahat eder. Sanayici ihracat yapar, nakliyeci malzeme taşır. Yol yenmez ama yol sayesinde yatırım gelir.” diye konuştu.
Karayollarında hayata geçirilen projeler ve başarıların birer gurur kaynağı olduğunun altını çizen Uraloğlu, “Sanayi gelişir, ülke kalkınır, ekonomi büyür, istihdam oluşur. 85 milyon vatandaşımız hem birbirine kavuşur hem de evine helal rızık götürür. Yani yol; tıpkı enerji, teknoloji, inovasyon gibi ekonominin, üretimin, sanayinin bel kemiğidir. Bugün, Türkiye’nin her tarafında Bölgelerde, Şubelerde, Şantiyelerde görev yapan binlerce on binlerce arkadaşımızın, yüklenicimizin, altyüklenicimizin bu projelerin gerçekleştirilmesinde ciddi katkıları vardır. Bu vesileyle gece gündüz demeden çalışan siz değerli Karayolcu arkadaşlarıma; yollarımızın planlanmasından projelendirilmesine, yapımından bakımına kadar verdiğiniz emek için teşekkür etmek istiyorum.” şeklinde konuştu.
“Kamuda Tasarruf İlkesini Gözden Kaçırmayacağız”
Bundan sonraki süreçte de başarıları sürdürerek ve daha da ileriye taşıyarak kararlı bir şekilde çalışmaya devam edeceklerini vurgulayan Bakan Uraloğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu bağlamda hem ulusal hem de uluslararası pazar dinamiklerindeki değişime uyum sağlayan entegre, insan ve çevre odaklı, güvenli, hızlı ve konforlu bir ulaşım ağı geliştirmek ve daha güçlü bir Türkiye inşa etmek için birlikte hareket etmeye devam edeceğiz. Bundan sonraki çalışmalarımızda da her adımı birlikte atacağımızdan, hizmet bayrağını devraldığımız noktadan çok daha ilerilere götüreceğimizden ve çalışma motivasyonunuzun yükselmesinde elimizden geleni yapacağımızdan emin olmanızı istiyorum. Çalışmalarınızda maddi ve manevi desteğimiz konusunda tereddüt yaşamayın, kaynak temini için elimizden gelen her imkânı seferber edeceğiz. Ancak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kamuda tasarruf ilkesini gözden kaçırmayarak; kamu kaynaklarının efektif kullanımı konusunda azami dikkati göstermenizi özellikle istirham ediyorum. 2024 yılında yapılacak tüm çalışmaların bütçede ayrılan ödenekler ve yapılan planlamalar çerçevesinde olmasını istiyorum. Bu duygularla, 74’üncüsü düzenlenen Bölge Müdürleri toplantısının, bugüne kadar elde edilen tecrübeler ışığında; içinde bulunduğumuz bilgi ve iletişim çağının gereklerine uygun kararlar alınması açısından verimli geçmesini temenni ediyorum.”