Su yalıtımının önemi, Şubat ayında üretici ve market fiyatlarındaki değişim, mobil sağlık merkezi sağlık hizmetlerine erişimde kullanılacak

Su yalıtımı binaları ayakta tutuyorGüvenli bir yapı için sağlam bir temel, kaliteli ürün ve doğru işçilik kadar su yalıtımı da çok önemli. 1-7 Mart Deprem Haftası vesilesiyle açıklamalarda bulunan ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Turan, “Su Yalıtımı ve Binaların Deprem Güvenliği Algı Araştırması”na değinerek, konunun önemini vurguladı. Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların sadece yüzde 2.2’sinin binanın depreme karşı dayanıklılığında su yalıtımının öneminin farkında olduğunu söyleyen Turan, 100 katılımcıdan 45’inin oturduğu binada su yalıtımı olup olmadığını bilmediğini belirtti; bina sağlamlığı ve su yalıtımı arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunun altını çizdi.Türkiye, dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinde yer alıyor. 17 Ağustos ve 6 Şubat gibi tarihte birçok büyük depreme şahitlik etmiş ülkemizde bu gerçeği değiştirmek mümkün olmasa da depremle yaşamayı öğrenmek ve buna uygun güvenli kentler inşa etmek gerekiyor. Güvenli kentlerin yolu sağlam binalardan, sağlam binaların yolu ise sadece sağlam temellerden değil, dayanıklı yalıtım sistemlerinden geçiyor.1-7 Mart Deprem Haftası dolayısıyla, depremlere karşı dayanıklı olmak için gerekli olan su yalıtımı uygulamalarının önemine dikkat çekecek açıklamalarda bulunan ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Turan, “Türkiye bir deprem ülkesi. Bu zamana kadar yaşadığımız depremlerden sonra şahit olduğumuz acı manzaralar bize gösterdi ki binalarda uygulanan taşıyıcı sistemler, yüksek beton dayanımı gibi teknik çözümler kadar yalıtım ürünlerinin de sağlamlığı ve doğru uygulanması çok kritik bir konu. Bina sağlamlığı ve su yalıtımı arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor. Eğer bir binada su yalıtımı yoksa ya da standartlara uygun bir şekilde yapılmadıysa binanın demir donatılarının taşıma kapasitesi 10 yılda yüzde 66 oranında azalıyorken deniz kenarlarında yüzde 70’e kadar çıkıyor. Bu çok ciddi bir oran ve maalesef örneklerini yıkılan binalarda görüyoruz. Kolon içinde demir kalmaması da sadece bina hasarına değil, can kayıplarına yol açıyor. Dolayısıyla su yalıtımı alanındaki bilinci mutlaka artırmalıyız. ODE Yalıtım olarak, su yalıtım alanında pazarın değişen ihtiyaçları ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda AR-GE ekibimizin çalışmalarıyla yeni nesil ürünler üretmeye ve sektörün liderliğini yapmaya devam ediyoruz”“Binanın depreme karşı dayanıklılığında su yalıtımının önemini bilmiyoruz”Deprem ve su yalıtımı arasındaki ilişkinin en önemli gündem maddeleri olduğunu ve bu konudaki bilinci ölçümlemek ve farkındalığı artırmak için 2023 yılında “Su Yalıtımı ve Binaların Deprem Güvenliği Algı Araştırması”nı yaptıklarını belirten ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Turan, “Araştırmamıza 26 ilden toplam bin 67 kişi katıldı. Aldığımız yanıtlar maalesef bu konuda bilinç düzeyinin çok düşük olduğunu gösterdi. Katılımcılara su yalıtımı, ev seçimindeki kriterler ve deprem başlıklarında sorular yönelttik. Katılımcıların sadece yüzde 2,2’sinin binanın depreme karşı dayanıklılığında su yalıtımının öneminin farkında olduğunu gördük. 100 katılımcıdan 45’i oturduğu binada su yalıtımı olup olmadığını bilmiyor. Katılımcıların yüzde 34,2’si binasında su yalıtımı olmadığını belirtirken, yalnızca yüzde 20,4’ü su yalıtımı bulunduğunu söylüyor. Araştırmamızdaki diğer dikkat çekici sonuçlardan biri de su yalıtımı maliyetinin yüksek olduğuna yönelik algı. Katılımcıların yüzde 63,8’i su yalıtımı maliyetinin yüksek veya çok yüksek olduğunu düşünüyor. Oysa su yalıtımı toplam bina maliyeti içinde yalnızca yüzde 1’lik bir paya sahip. Bunun yanı sıra katılımcıların ev seçerken önemsedikleri kriterler arasında ilk sırada yüzde 61,9 ile fiyat gelirken, bunu yüzde 57,9 ile deprem güvenliği, yüzde 49,1 ile dairenin bulunduğu kat, yüzde 48,4 ile binanın kat sayısı, yüzde 47,8 ile ısıtma yöntemi ve yüzde 45 ile yalıtım izliyor” dedi.Su yalıtımı konusunda bilinç artırıcı çalışmalar yapmak zorunda olduklarını belirten Turan, “2023 yılında yayınladığımız araştırmadan çıkan sonuçların ardından bu konuda çalışmalara başladık ve konuyu öncelikle akademik boyutta el aldık. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Nil Türkeri’nin rehberliğinde, Y. Mimar Canan Baş ve Y. Mimar Sühan Artuğ’un katkılarıyla akademik referans kitabımız ‘Binalarda Su Yalıtımı’nı hazırlayarak sektörümüzle, akademilerimizle ve ülkemizdeki ilgili tüm paydaşlarla paylaştık” ifadelerini kullandı.

AstraZeneca Türkiye tarafından bağışlanan mobil sağlık merkezi sağlık hizmetlerine erişimde kullanılacak AstraZeneca Türkiye ve Sağlık Bakanlığı birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, halk sağlığına ilişkin bilinçlendirme ve tarama gibi faaliyetlerin yaygınlaştırılması amacıyla önemli bir iş birliği gerçekleştirdi. Ayakta muayene ve ilk müdahaleler için de kullanılabilecek tedavi ve röntgen odaları ile laboratuvar alanı bulunan mobil sağlık merkezi ile afet durumlarında da sağlık hizmetlerine erişimin desteklenmesi amaçlanıyor.  AstraZeneca Türkiye ve Sağlık Bakanlığı, toplumun sürdürülebilir sağlık hizmetlerine erişmesi için önemli bir iş birliği hayata geçirdi. Birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, halk sağlığına ilişkin bilinçlendirme ve tarama gibi faaliyetlerin yaygınlaştırılmasına destek veren AstraZeneca Türkiye, Sağlık Bakanlığı’na bir mobil sağlık merkezi bağışladı. Halk Sağlığı Genel Müdürü Prof. Dr. Sedat Kaygusuz ve AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış’ın katılımı ile düzenlenen mobil sağlık aracı teslim töreni Ankara’daki Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nde gerçekleşti. AstraZeneca Türkiye’nin Sağlık Bakanlığı’na bağışladığı mobil sağlık merkezinde temel sağlık hizmetleri verilecek. Röntgen odası, laboratuvar, solunum fonksiyon test cihazları, acil durum sedyesi ve doktorların birinci basamak sağlık hizmeti vermesini sağlayan diğer temel gerekli cihazlara sahip olan mobil sağlık merkezi ülke genelinde Sağlık Bakanlığı’nın belirleyeceği ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılacak. Mobil sağlık merkezinde bulunan kurşun kaplı x-ray odasında kalp filmi (telekardiyografi) ve akciğer filmi çekilebilecek. Ayakta muayene ve ilk müdahalelerin gerçekleştirilebileceği bir çadır alanı da olan sağlık merkezi ile afet durumlarında da sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştırılacak.   Araçtaki küçük cihazları besleyen ve jeneratör devre dışı kaldığında kullanılabilen güneş paneli sayesinde ihtiyaç duyulan enerji yenilenebilir kaynaklardan sağlanacak. Bu sayede mobil sağlık merkezinin karbon ayak izinin azaltılması ve temel sağlık hizmetlerinin enerji kesintisi halinde de devamlılığının sağlanabilmesi amaçlanıyor. Halk Sağlığı Genel Müdürü Prof. Dr. Sedat Kaygusuz açıklamasında şunları söyledi: “Birinci basamak sağlık hizmetleri, sağlık sistemimizin en önemli aşaması olarak görülmelidir. Kanser taramaları, kronik hastalıkların taranması, kadın ve çocuk takipleri gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara yönelik faaliyetlerin yanı sıra toplum sağlığını etkileyen bulaşıcı hastalıklar, zoonotik hastalıklar, meslek hastalıkları ve çevresel hastalıkların önlenmesi ve aşılama faaliyetleri gibi koruyucu yaklaşımlar Genel Müdürlüğümüz tarafından ülke genelinde yürütülmektedir. Bu hizmetleri geliştirmek üzere farkındalık oluşturmak, sağlığa erişimde daha uç noktalarda ve dezavantajlı durumda olan vatandaşlarımıza erişebilmek için mobil araçlarla hizmet vermek önceliğimizdir. Mobil sağlık hizmetleri adına AstraZeneca Türkiye’nin bize bağışladığı bu mobil araç bizleri çok mutlu etmiştir. AstraZeneca Türkiye’ye çok teşekkür ederiz.” Konuyla ilgili açıklama yapan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, “Sağlık hizmetlerine erişimi her birey için kolaylaştırmak ve daha sağlıklı bir toplum inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğu. AstraZeneca olarak biz de insanların yaşam değiştiren önleyici hizmetler ve tedavilere daha fazla erişiminin olduğu bir gelecek için çalışıyoruz. Ülkemizde de daha sürdürülebilir ve daha erişilebilir sağlık hizmetlerinin sunulduğu bir gelecek için Sağlık Bakanlığı’na verdiğimiz bu destekten büyük gurur ve mutluluk duyuyoruz. Sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için her zaman üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız. Teslimini gerçekleştirdiğimiz mobil sağlık merkezi ile bu hedefimiz doğrultusunda önemli bir adım daha atmanın gururunu yaşıyoruz.” dedi.

Şubat ayında üretici ve market fiyatlarındaki değişim

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, şubat ayı üretici ile market arasındaki fiyat değişimlerini, bu değişimlerin nedenlerini, narenciye üreticilerinin sorunlarını, aylık ve yıllık girdi fiyatlarındaki değişimleri, mazot fiyatındaki artışlar ve yüksek vergi oranları ile aynı marka gübrelerin bayilerdeki fiyat değişimlerini yaptığı görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi.

Şubat ayı üretici market fiyat değişimi

“Şubat ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 634,4 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat farkını yüzde 572,2 ile portakal, yüzde 340,1 ile kuru incir, yüzde 259,3 ile kabak takip etti.

Limon 7,3 kat, portakal 6,7 kat, kuru incir 4,4 kat, kabak 3,6 kat fazlaya satıldı. Üreticide 2 lira 50 kuruş olan limon 18 lira 36 kuruşa, 3 lira 50 kuruş olan portakal 23 lira 53 kuruşa, 115 lira olan kuru incir 506 lira 20 kuruşa, 13 lira 33 kuruş olan kabak 47 lira 90 kuruşa markette satıldı.”

Market fiyatları

“Şubat ayında markette 40 ürünün 29’unda fiyat artışı, 11’inde fiyat azalışı görüldü.

Şubat ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 61,1 ile kuru incir oldu. Kuru incirdeki fiyat artışını yüzde 42,2 ile kuru kayısı, yüzde 31,8 ile fındık içi, yüzde 29 ile kuzu eti, yüzde 20,7 ile kuru üzüm takip etti.

Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 32,5 ile beyaz lahana oldu. Beyaz lahanadaki fiyat düşüşünü yüzde 16,6 ile kuru soğan, yüzde 11,3 ile salatalık, yüzde 9,7 ile patates izledi.”

Üretici fiyatları

“Şubat ayında üreticide 32 ürününün 17’sinde fiyat artışı olurken, 8’inde fiyat düşüşü görüldü. 7 üründe ise fiyat değişimi olmadı. Üretici fiyatlarında kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru üzüm, kuru incirde fiyat değişimi yaşanmadı.

Üreticide en fazla fiyat düşüşü yüzde 41,4 ile kabakta görüldü. Kabaktaki fiyat düşüşünü yüzde 34,7 ile limon, yüzde 18,4 ile yumurta, yüzde 18,1 ile havuç, yüzde 17,2 ile salatalık izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 67,3 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğandaki fiyat artışını yüzde 39,5 ile sivri biber, yüzde 29,7 ile kuzu eti, yüzde 21,9 ile yeşil soğan, yüzde 20,6 ile patlıcan takip etti.”

Üretici fiyat değişimlerinin nedenleri

“Kuru soğanda İç Anadolu Bölgesinde sezonun sona ermesi nedeniyle fiyatlarda artış yaşandı.

Kuzu etindeki fiyat artışı arz ve talep değişiminden kaynaklandı.

Sivri biber, yeşil soğan, patlıcan, ıspanak ve marulda dönemsel arzda yaşanan azalma fiyatların yükselmesine neden oldu.

Kabak ve salatalıkta havaların sıcak gitmesi nedeniyle arzda yaşanan artış fiyatlarda düşüşe neden oldu.

Havuçta talep azalmasıyla üretici fiyatları geriledi.

Yumurtadaki fiyat düşüşünün sebebi arz ve talepteki değişimden kaynaklandı.”

“Bu yıl zarar eden narenciye üreticileri bahçelerini satmak istiyor, bahçeler yazlık evlere dönüşebilir”

“Sorunların bitmek bilmediği narenciyede sezonun sonuna gelindi. Sezon boyunca beklediği fiyat artışını bulamayan üreticilerimiz, ürünün devlet tarafından alınmasını bekledi.

Ürün fiyatının işçilik ücretini dahi karşılamadığı bahçelerde, ürününü dalında bırakan üreticilerimiz oldu. Bir üretim sezonu emek verdiği ürünlerden yeterli gelir elde edemeyen üreticilerimizin kredi borçları faizsiz ertelenmelidir. Narenciye üreticilerimize kullandırılacak faizsiz kredilerde limitler artırılmalı, kredi masrafları alınmamalıdır.

Bilindiği üzere narenciye bahçelerinin çoğunluğu sahile yakın değerli arazilerde bulunuyor. Arka arkaya ürettiği ürününden zarar eden bazı üreticilerimiz, arazilerini satmak istiyor. Bu durum ülkemizin en değerli arazilerinin imara açılma tehlikesini beraberinde getiriyor.

Üreticilerimize sahip çıkmazsak narenciye bahçeleri yazlık evlere dönüşebilir. Üretmekten vazgeçen üreticilerimizi tekrar tarıma döndürmek çok zordur. Ülkemizin uzun vadede gıdada bağımsızlığının korunması için bir karış toprağın dahi kaybedilmemesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu nedenle üreticilerimiz ürettiğine pişman olmamalıdır.

Üreticilerimiz geçimini sağlayacak geliri ürününden kazanabilmelidir. Üreticilerimizin kazanmadığı narenciyede üretici market arası fiyat farkı yüzde 634,4’ü buluyor. Üreticiye pazar garantisi verilmeli, arz fazlası sorunu yaşanan yıllarda devlet adına alımlar yapılarak, marketlere tavan fiyat sözü alınarak satılmalıdır. Bu şekilde üreticilerimizin ürünü elinde kalmayacak ve tüketici markette ürünü daha uygun fiyata satın alabilecektir.”

Şubat ayı aylık ve yıllık girdi fiyatlarında yaşanan değişimler

“Ziraat Odalarımız aracılığıyla girdi piyasalarından aldığımız fiyat verilerine göre; Şubat ayında, Ocak ayına göre, üre gübresi yüzde 7,6, amonyum sülfat gübresi yüzde 3,1, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 2, amonyum nitrat gübresi yüzde 0,7, DAP gübresi yüzde 0,3 oranında arttı.

Geçen yılın Şubat ayına göre son bir yılda üre gübresi yüzde 40,6, DAP gübresi yüzde 28 buçuk, amonyum sülfat gübresi yüzde 28,4, amonyum nitrat gübresi yüzde 27,8, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 23,6 oranında arttı.

Şubat ayında Ocak ayına göre süt yemi yüzde 2,4, besi yemi yüzde 2, son bir yılda süt yemi yüzde 42,8, besi yemi ise yüzde 42,6 oranında arttı. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 2,11 oranında arttı. İlaç fiyatları aylık yüzde 3,9, yıllık yüzde 38 oranında arttı.”

“Girdi fiyatları düşmedikçe tüketici uygun fiyatla gıda tüketemez”

“Girdi fiyatları, gıdada tüketici fiyatlarının oluşmasında en önemli etkendir. Tarımda kullanılan girdilerin ise olmazsa olmazı mazottur. Toprağın hazırlanmasından ekimine, ekiminden hasadına kadar tüm tarımsal işlemlerde mazot kullanılıyor.

Şubat ayında girdilerde yıllık değişimde en fazla fiyat artışı mazotta görüldü. Mazot fiyatı son bir yılda yüzde 103,7 oranında arttı.

Çiftçilerimiz bu aylarda yazlık ekilişleri için toprak hazırlığına başlıyor, kışlık ekilişlerde gübreleme ve diğer kültürel işlemlere devam ediyor. Son 15 günde mazotta fiyat 2 kez değişti. 13 Şubat 2024 tarihinde mazotun litre fiyatına gelen 2 lira 56 kuruşluk zamla birlikte mazotun litresi 45 lira 6 kuruşa kadar yükseldi.

Şubat ayının sonuna doğru yapılan indirim neticesinde mazotun litresi 42 lira 77 kuruş oldu. Çiftçi önünü göremiyor, değişen fiyatlara uyum sağlayamıyor.”

“Tarımda kullanılan mazottan vergi alınmamalıdır”

“3 Ocak 2024 tarihinde mazottan alınan Özel Tüketim Vergisi’ne zam geldi ve 7 lira 5 kuruştan 8 lira 86 kuruşa yükseldi. Öte yandan mazotta yüzde 20 oranında Katma Değer Vergisi alınıyor. Sonuç itibarıyla 42 lira 77 kuruş olan mazotun yaklaşık yüzde 38’i vergilerden oluşuyor.

Mazot fiyatının bu denli arttığı bir ortamda tarımsal üretimin sekteye uğramaması için mazottan alınan vergiler kaldırılmalıdır. Bu sayede girdi maliyeti düşen üreticilerimiz düşük maliyetle üretime daha rahat devam edebilecektir.”

“Gübrede 5 satış noktasında, 5 farklı fiyat”

“Tarımda kullanılan bir diğer önemli girdi ise gübredir. 2021 yılının ekim ayından itibaren yükselmeye başlayan gübre fiyatları, 2023 yılının ağustos ayında zirveyi gördü ve fiyatlar bu seviyelerde devam ediyor.

Son yıllarda artan gübre fiyatları üreticileri ucuz gübre arayışına sevk ediyor. Gübre fiyatları bayiden bayiye değişkenlik gösteriyor.

Birliğimizce Ankara’da tarımsal faaliyetin yoğun olarak yapıldığı bir ilçede, aynı gübrenin farklı satış noktalarındaki fiyat değişimine dair çalışma yapıldı. Çalışmada, ülkemizde en çok kullanılan gübrelerden;

1 tonluk amonyum sülfat (yüzde 21) gübresinin fiyatı Bayi 1’de 10 bin 480 lira iken Bayi 2 ve Bayi 3’te 8 bin 750 lira, Bayi 4’te 8 bin 500 lira ve Bayi 5’te 8 bin 250 liradır. Amonyum sülfat gübresinin fiyatı farklı satış noktalarına göre yüzde 27 oranında değişiyor.

1 tonluk ÜRE gübresinin fiyatı Bayi 1’de 15 bin 480 lira, Bayi 2’de 14 bin 600 lira, Bayi 3’te 14 bin 900 lira, Bayi 4’te 14 bin lira ve Bayi 5’te 13 bin 900 liradır. ÜRE gübresinin fiyatı farklı satış noktalarına göre yüzde 11,4 oranında değişiyor.

1 tonluk DAP gübresinin fiyatı Bayi 1’de 19 bin 980 lira, Bayi 2’de 19 bin 600 lira, Bayi 3’te 18 bin 850 lira, Bayi 4’te 18 bin 500 lira, Bayi 5’te 19 bin liradır. DAP gübresinin fiyatı farklı satış noktalarına göre yüzde 8 oranında değişiyor.

1 tonluk amonyum nitrat (yüzde 26) gübresinin fiyatı Bayi 2’de 10 bin 250 lira, Bayi 3’te 9 bin 900 lira, Bayi 4 ve 5’te ise 9 bin 500 liradır. Amonyum nitrat gübresinin fiyatı farklı satış noktalarına göre yüzde 7,9 oranında değişiyor.

Üreticilerimiz son yıllarda artan üretim maliyetleriyle gerçekleştirilen üretimde beklediği geliri elde edemediğinde üretmekten kaçınıyor, zaman zaman kullandığı gübreyi de azaltıyor. Durum böyle iken birbirinden farklı yüksek fiyatlardan çiftçilerimizi korumak gerekiyor.

Gübre fiyatlarının üreticilerimizi zorladığı bu günlerde, aynı gübrenin farklı satış noktalarındaki fiyat farkının yüzde 27’lere kadar çıkması kabul edilebilir değildir. Yaşanan yüksek fiyat farkının önüne geçmek amacıyla gübrelerde tavan fiyat uygulanmalıdır.

Nakit ödemelerde üreticilerimiz gübresini daha uygun fiyata alabiliyor. Bu nedenle üst gübrelerin atıldığı ve yazlık ekilişlerin yaklaştığı şu günlerde üreticilerimizin mazot gübre desteği bir an önce ödenmelidir.

Diğer taraftan yüksek gübre fiyatları piyasada sahte gübrelerin çoğalmasına neden oldu. Çiftçilerimiz çuvalların üzerinde bilindik firmaların amblemleri basılmış halde satılan sahte gübrelerden uzak durmalıdır. Yine yüksek gübre fiyatlarıyla bağlantılı olarak klasik gübrelere alternatif olarak birtakım ucuz gübreler de piyasada çoğaldı. Çiftçilerimiz, etkilerini bilmedikleri gübreleri almadan önce Ziraat Odalarımız veya İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüklerinden teknik bilgi almalıdır.”

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

KAYSERİ SERBEST BÖLGE YAPILAN HİZMETLERLE YENİ YATIRIMCILARIN GÖZDESİ OLDU

Kayseri Serbest Bölge Yönetim Kurulu Başkanı ve Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu, yeni …