TL ve $ ikileminde yaşananlar (Köşe yazısı)
TARİH VE GÜNÜMÜZ PENCERERESİNDEN
TARİHTEN GÜNÜMÜZE İKİ KİMLİKLİ VE ÇİFTE STARDARTLI BİR MİLLET HALİNE GELİŞİMİZ TÜRK LİRASI – AMERİKAN DOLARI İKİLEMİNDE YAŞANANLAR
Süleyman KOCABAŞ
kocabassuleyman@gmaim.com
Aziz dostlar, bu yazımızda sizlere tarih ve günümüz penceresinden bakarak bir harmanlama yapmak suretiyle dünden bugüne devasa problemlerimizden olarak hayatımızın “İKİ KİMLİKLİ” veya “ÇİFTE STANDARTLI” oluşunu dili getireceğiz, yazacağız.
Bu yazımızı sizlere bu sefer “sabrınızı taşırmamak” için geleneğimde olduğu halde 8-10 sayfalık uzun değil kısanın kısasa veya özetin özeti olarak yazacağım.
İki Kimlikli ve Çifte Standartlı Oluş Sürecimizin Başlaması
Modern Batı Medeniyetinin üzerimizde olan devasa etkilerinden olarak, kendi Türk –İslam Medeniyetimizle adı geçen medeniyet arasında, bunlardan hangisine dahil olacağımız “MEDENİYET TERCİHİ” i davamız, Osmanlı’nın Tanzimat döneminde (1839- 1876) gündeme “devlet politikası” ve “toplum problemleri” olarak gelince, Batı Medeniyeti’ ni tamamen “TAKLİT” mi edeceğiz veya iki medeniyet arasında “TELİF” mi, yoksa bir “SENTEZLEME” mi yapılacaklarına yönelik 183 yıllık (1839 – 2022) “Medeniyet Tarihi Devasa Tarihimizi henüz layıkıyla yazamadığımız, devasa TARİHİ MEDENİYET DAVAMIZ’ ı hâlâ çözemediğimiz” için yaklaşık 200 yıldan beridir hep “BOCALIYORUZ”.
Birkaç bölümlük dizi yazı şekline anlatacağımız 2022 yılı itibariyle de hayatımızın her alanında artık gözle iyice görülür hale gelen Türk Milletimizin, özellikle de “Modern Batı Medeniyetinin devasa etkilerinde kalmışlık” tan ileri gelen “İKİ KİMLİKLİ” ve “ÇİFTE STANDARTLI” hale gelişini ve bunun nereye varacağını “BİLİMSEL TAHLİLER” le anlatacağız. Girişte vurguladığımız gibi, anlattıklarımız, bir makalenin boyutlarını aşacak veya aşmayacaktır. Aşsa da aşmazsa da benin siz sayın okuyucularımdan isteğim, büyük bir sabır ve metanet örneği sergileyerek bunları sonuna kadar okumanızdır. Zira, insanlar ve toplumları, büyük atılımlar ve başarılara götürecek sırlar, ipuçları, başarılı olmanın anahtarları vb. teferruatlarda, uzunlukların içinde gizlidir. “Gelişmişlik” anlamında, adı üzerinde “kısa kısa” kalır, uzunluk, “daha gelişmişlik ve zenginliği” ifade eder.
Bu konu başlığımızdan olarak çok “güncel” olması sebebiyle aşağıdaki konuyu işleyeceğiz.
Parada İki Kimlikli ve Çifte Standartlı Hale Gelişimiz
Aziz dostlar, inanın, böyle bir dizi yazıyı yazmak hiç aklımda yoktu. Bunu yazmamda bana “doping ve motivasyon” yaptıran, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Ocak 2022’de yaptığı bir konuşmada sarf ettiği “çifte para” sözü oldu. “İhracatçılar hariç herkes alışverişini dolar yerine Türk parasıyla yapmalı, çifte para kullanmaktan vazgeçmeli, Türk parasını ön plana çıkarmalıyız. Yastık altındakileri ekonomiyi kazandırmalıyız, yakında bununla ilgili bir yasal düzenleme yapacağız” demesi oldu. Kendisine muhalefet partilerinden sert eleştiriler geldi. Bunlardan olarak, “Türkiye şikayetçi olduğun çift para kullanımına bir gecede gelmedi. 20 yıllık iktidarın süresince bunu bu hale sen getirdin; oto yolları, köprüleri, tünelleri, hava limanları, şehir hastanelerini vb. sen hep dolar üzerinden ihaleye verdin, bütün ödemelerini dolar üzerinden sen yapmadın mı? Dövize-Dolara endeksli mevduat hesabı açmak demek ne demektir? Bu da bir çeşit “cifte kullanımlı bir para sistemi” değil midir? Dolarım üstünlüğünü Türk parasına tercih etmek demek değil midir? Senin de dolarların, altınladır vardır; önce bunları sen bozdur, Türk parasına çevir.”
Konumuzla ilgili olarak muhalefetin bu değerlendirmeleri haklıdır. “Türk pasının önce çifte para ve belki de giderek yerini dolara bırakma süreci” diyebileceğimiz olay da yalnızca Sayın Erdoğan’ın şahsı ve yönetiminde başlamış bir olay değildir
Amerika Demek Dolar, Silah ve Filim Demektir
İlimler veya bilimler tarihinde adını “SÜPER GÜÇLER SOSYOLOJİSİ” diyebileceğimiz bir “ilim -bilim dalı” da olsa gerektir. Ve de vardır.
Günümüz dünyasına, az veya çok “zayıflama ve devrini doldurma süreci” ne girmişse de hâlâ “birinci süper güç” olarak damgasını vurmaya devam eden Amerika Birleşik Devletleri (kısaca Amerika) nın bu halinin “Süper Güçler Sosyolojisi” nden olarak bir değerlendirmeye tabi tutulursa, bu süper güç oluşunu şu üç esas yapılandırma üzeri kurmuş olduğu görülür: “Dolar, silah ve filim”.
Bu, sadece bu satırların yazarı benim değil, bütün konu uzmanları ve tarihçilerin görüşüdür. Yani anlayacağınız, maddeler halinde bir “açılım” dan olarak:
1-Dolar: “Amerikan Ekonomik Emperyalizmi” nin,
2-Silah: “Amerikan Askeri Emperyalizmi” nin
3-Filim: “Amerikan Kültür Emperyalizmi” nin
Adları ve simgeleridir.
Amerika’nın Dolar veya Ekonomik Emperyalizmi
Konumuz itibariyle, burada üzerinde “okuma sabırsızlığınız” ı yenmek için makalemizi kısanın da kısası veya özetin de özeti olanak yazmaktan yalnızca “Amerika’nın Dolar veya Ekonomik Emperyalizmi” üzerinde duracağız.
Zaten hepiniz biliyorsunuzdur, bir millet tarihinde bağımsız bir devlet kurdu mu, bunun toplumuna ve dünyaya “bir göstergesi” veya “adresi” olarak yaptığı ilk iki iş, devletinin semalarına tasarlayıp bastırdığı “ milli bayrağı” nı çekmek ve matbaada kendisine özgü “milli parası” nı bastırıp toplumuna ve dünyaya, “ekonomide bir değişim aracı” olarak “tedavüle çıkarmaktan” olarak salıverir.
Tarihte ve günümüzde “Dünya’nın birinci süper gücü millet ve devlet olmak” bu “MİLLİ EMEL – MİLLİ MİSYON” a soyunmuş olanların, bu halini belirleyen ve varlığına sebep olan onun, diğer milletler –devletlerden çok farklı olarak büyük ekonomik ve silahlanma gücü gibi iki faktör belirler. Bu hale gelmiş bir devlete, kendisi, “Süper Devletler Sosyolojisi” nin terimlerinden olarak “büyük gelişmişlik halinde olan devlet” denildiği halde “gelişmemiş veya az gelişmiş ülkeler” denilen dünyanın bütün diğer devletlerini hakimiyeti veya nüfuzuna alınca, “Dünyanın birinci süper gücü SÜPER DÜNYA DEVLETİ” haline gelmiş devlet demektir.
Adı üzerinde “Devlet olmak” ın iki şartından birisi, “milli parası” olmaktı. Bunu kıyasla tabii ki, “Süper Dünya Devleti” olmanın da “ilk göstergesi” kendi milli parasını “DÜNYA DEVLETİ” ve ona bağlı devletler göstergesinden olarak “DÜNYA’NIN RESERVE PARASI” adı altında bir nevi “DÜNYA PARASI” haline getirmesi geleneğinden olarak Amerika da II. Dünya Harbinden sonra kendisini “DÜNYA’NIN BİRİNCİ SÜPER GÜCÜ AMERİKAN DEVLETİ” haline getirdikten sonra, kendi “MİLLİ PARASI DOLAR” ı da “Süper Güçlerin Sosyolojisi” ndan olarak hem kendi “MİLLİ PARASI “ ve hem de “DÜNYA PARASI” halini getirecekti. Kendisinden önce yıkılma sürecine giren birinci süper güç İngiltere de milli parası “STERLİN” i “Dünya Parası” haline getirerek hakimiyet ve nüfuzun sürdürmemiş miydi?
Türkiye’nin Amerika’nın “Yeni Birinci Dünya Düzeni” ne Dizaynı
19’uncu asrın ortaları ve 20’inci asrın ilk çeyreğinde “Azgelişmiş Devletler” yapılandırılmasından olarak anlatılan Osmanlı Devleti de bu özeliği sebebiyle “İNGİLİZ EMPERYALİZMİNİN BİRİNCİ YENİ DÜNYA DÜZENİNE DİZAYN” için denilerek, bunun tezahürleri kendisini 17 Ağustos 1838 – 30 Ekim 1918 zaman diliminde ve I. Dünya Harbinden sonra gelen yeni konjonktürel konsepte ise, İngiltere’nin bu sefer de “İKİNCİ YENİ DÜNYA DÜZENİ” ne de 30 Ekim 1918 – 19 Mayıs 1945 zaman diliminde dizayn edilmiş, Osmanlı’yı bu iki dizayn hali yıkmış, TC Devletini de “güdük” bırakmanın ilk merhalesi de bu ikinci dizayn hali olmuştu.
Dünyanın birinci süper gücü olan İngiltere, II. Dünya Harbi içinde iyice zayıflayıp halden düşmeye başlayınca, süper güç oluş rolü ve yapılanmasını, Anglo – Sakson (İngiliz –Amerikan Bileşkesi) geleneğinden gelen “İKİZ KARDEŞİ” denilen Amerika’ya kendi eliyle teslim etti.
Artık bundan böyle T. C. Devleti de, İngiltere nezdinde olduğu gibi onun iki dünya düzenine benzerlikten olarak, “DÜNYANIN BİRİNCİ SÜPER GÜCÜ AMERİKA” nın ortaya çıkacak olan iki yeni dünya düzenine dizaynın tezahürlerinden olarak, birincisi 19 Mayıs 1945 – 17 Ocak 1990 zaman diliminde yaşanan “BİRİNCİ AMERİKAN DÜNYA DÜZENİ” ne ikincisi ise “YENİ VEYA İKİNCİ AMERİKAN DÜNYA DÜZENİ” ne dizayndan olarak 17 Ocak 1990’dan günümüzde de devam eden (17 Ocak 1990 – …..) “İkinci Yeni Dünya Düzeni” ne dizayn edilecek ve buna ana hatlarıyla “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) damgasını vuracaktır. Bizde, 2013’e kadar, “BOP’un eş başkanı benim” diyen Başbakan Sayın Erdoğan olacaktır ama, daha sonra “Beni aldattılar” kabilinden BOP’un eş başkanıyım demekten vaz geçecekti.r
Fazla uzatmadan hemen belirtelim ki, T. C. Devleti, kuruluşunun 100’üncü (1923 – 2023) zaman diliminde bile, kendi emsalleri hem de bir kere değil iki kere (örneğin Almanya ve Japonya) bunlar bölgelerinde ve dünyada süper güç hale geldikleri halde, kendisinin de bölgesinde ve dünyada süper güç olamamasının en önemli sebeplerinden birisi de işte adı geçen bu iki yeni dünya düzenine dizaynda aranmalıdır.
Türkiye’nin “EMPERYALİZMİ” ne Teslim Oluşu
Türkiye’nin birinci ve ikinci olarak Amerika’nın yeni dünya düzenlerine dizaynı demek, çok sayıda emsallerine benzeyen diğer gelişmiş veya azgelişmiş ülkeler ve devletlerine benzerlikten olarak, Amerika’nın kurmaya başladığı “Dolar Emperyalizmi” ne kendisini de kendi eliyle teslim etmesi sonucu, sanki bu da onu bir nevi “Osmanlı’nın çöküş örneği” ne benzer, önce geri kalmışlığı veya azgelişmişliğinin devamından olarak belki de kendisini “çöküş süreci” ne taşıyabilecek özellikler gösteriyordu. Bu süreç, süper güç Amerika’nın Türkiye’de de devasa boyutlara ulaşan “Silah ve Kültür Emperyalizmleri” nin izahını, makalemizin boyutlarını çok aşacağından izahını bir yana bırakalım, Türkiye’nin de Amerika’nın “DÜNYA’NIN RESERVE PARASI DOLAR” ın bu statüsünü kendisinin de kabullendiği halde, 1947 – 2022 zaman diliminde “DOLAR –FAİZ – ENFLASYON” birbirine bağımlı yapılanmasından olarak Türk ekonomisini “güdük” bırakmaya devam veya “yok etmek” e yönelik, “DOLAR KUR AYARLAMALARI” veya “yıkımlarından” olarak neredeyse Türkiye’de darbelerin her 10 yılda bir yapıldığı askeri darbeler (Bunlar da Amerikan –CIA –NATO sebeplerinden olarak ülkemizi onlara yeni yeni dizayn etmek için) gibi şu “ALTI EKONOMİYİ DOLAR DARBESİ” yapılmıştı:
1-1947de ilk “Dolar Darbesi”: Bunun özelliği, ülkemizde “Dolar Emperyalizmi” nin başlangıcı, milat başından olarak da, , ABD- Komünist Rusya arasında yapılan danışıklı ve dünyayı paylaşımlı (1945’de Yalta’da yapılan üçlü (Amerika- Rusya –İngiltere) nüfuz bölgelerine göre paylaşım antlaşması) Türkiye’nin Amerika’nın hakimiyet ve nüfuzu bölgesi olarak kabul edilmesi sonucu, onun “sahte ve kurgulanmış bir Komünist Rusya tehdidi” sonucu, “bundan kurtulmak için” denilerek Komünist Rusya tarafından da “Amerika’nın kucağına atılması ” nın tam başlangıcı işte bu 1947 tarihi olmuştu.
1947 tarihi ayını zamanda, Türkiye ile Amerika arasında imzalanan “ilk ticaret antlaşması” nın tarihi olması idi. Tarihin tekerrürü açısında bu, 1838 Osmanlı –İngiliz Ticaret Antlaşmasına neredeyse tıpa tıp benziyordu. Bu antlaşma, Osmanlı’yı nasıl ki “Yarı Sömürge Ülke” haline getirip, onun yıkılışında büyük rolü olacaksa, 1947 Antlaşması da günümüz Türkiye’sini bir çeşit “yarı sömürge statüsü” de tutmaktan olarak “güdük” bıkacaktı. Bu antlaşma ile Amerika ülkemizi artık “DOLAR EMPERYALİZMİ” olarak giriyordu. Çünkü, bununla Türkiye de artık tam anlamıyla Amerikan Doları’nı “DÜNYA’NIN RESERVE PARASI” olarak kabul etmiş, ekonomisini ona endekslemiş bulunuyordu. Bunun tezahürlerinden olarak Cumhuriyet tarihinde Türk lirası Dolar karşısında devalüasyona uğradı. Cumhuriyetin ilanından beri 2 lira olan Doların değeri birkaç lira artırıldı. Bu, kamuoyundan tepki aldı. “Toplumumuzu bir günde yarı yarıya fakirleşti” denildi.
2-Esasında “Dolara bağımlı olarak gelen” denilen, “ekonomik darboğazları” aşmaktan olarak 1958’de Başbakan Adnan Menderes hükümeti tarafından Doların Türk parası karşısındaki değerini ikinci defa artırıldı. Bunun ardından da yine “bir gecede yarı yarıya fakirleştik” denildi.
Burada anti parantez bir notumuz: “Zaten ‘Amerikan Kapitalist Emperyalizminin kuruluşları’ denilen Uluslararası Para Fonu (İMF), Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü vb. gibi kuruluşlar tarafından dikte edilen bu “1958 Stabilizasyon Anlaşması” sivil hükümetlerce uygulanamaz” denilerek, bunların ancak “askeri bir rejim” yapılanmasında uygulanabileceğine de vurgu yapılarak, bunu temine yönelik 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesinin yapılması bir tesadüfün eseri olmasa gerektir. Zaten, yine “bunları uygulamak için” de denilerek 1969 ve 1980 “yeni ekonomik kararları” nın da darbelerden olarak 12 Mart 1971 ve 12 Eylül Askeri Darbelerine sebep olduğu da gün gibi ortadadır. Görülüyor ki ana görevi, “Türkiye’yi emperyalist işgallerden korumak” olan Türk Silahlı Kuvvetleri de bu işe âlet edilerek, ülkemize “DOLAR İMPERYALİZMİ” nin yerleştirilmesinde iç unsurlardan birisi olarak kullanılacaktır. Bu da herhalde Amerika’nın “ASKERİ EMPERYALİZME” nin bir diğer “iç tezahürü” olarak da değerlendirilebilir.
3-Üçüncü devalüasyon 1969’da Başbakan Süleyman Demirel Hükümeti tarafından yapıldı. Yine, Türk parasının değerinin Dolar karşısında düşmesi sebebiyle “Yarı yarıya fakirleştik” denildi.
4-Döndüncü devalüasyon, yine Başbakan Demirel zamanında, bunun “mimarlarından ” denilen Devlet Planlama Teşkilatı Başkanı Turgut Özal’ın da buna “büyük katkısı” olduğu halde, 24 Ocak 1980’ de yapıldı. Bu, ekonomimize Dolar bazında “en büyük darbe” yi vurduğundan “ekonomimizi büyük yangın sardı” teşhisi konulmuştur.
5-Başbakan Özal döneminde (1983 – 1993), yalnızca Merkez Bankası’nın kasalarında bulunması gereken ve kur ayarlamaları da yalnızca adı geçen bankanın inhisarında olduğu halde, bunlardan vazgeçilerek Dolar alım satımının ve kur ayarlamasının serbest bırakılması da “DOLAR EMPERYALİZMİ” hakimiyetini Özal döneminde zirveye taşıdı. İşte Türk lirasının Doların yanında sanki “İKİNCİ PARAMIZ” imiş gibi muamele görmesi süreci böyle başladı. Bunu, aşağıda göreceğimiz üzere daha büyük boyutlarıyla Ocak 2022’de yeniden dillendirir hale geleceğiz.
Başbakan Özal’ın kendi döneminde, “Türkiye Ekonomisini Küresel Sermaye ve Serbest Piyasa Ekonomisi ve Özelleştirmeye Adaptasyon Kararları ve Operasyonları” da büyük ekonomik buhranımızın diğer bir cabası oldu.
7-6’ıncı dolar yapılanması: Bu yapılanma Başbakan Bülent Ecevit zamanında 2001 Mart’ında yaşandı. Özal döneminden beri gelip biriken “devasa ve bir türlü çözülemeyen sebeplerden” denilerek, “Türkiye ekonomisinin dibe vurması” sonuçlarından olarak da, Başbakan Ecevit, “Ekonomiyi düzeltmek için dışarıdan, ülke haricinden bir kurtarıcı çağırmak” cümlesinden olarak Amerika’daki Dünya Bankası Başkan Yardımcısı, Kemal Derviş’ i çağırdı. Herhalde Amerika, onu da ekonomimizi kendi ekonomik emellerine dizaynı etmesi için gönderdi veya Ecevit’e telkin etti. Onu “Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı” olarak atamasının ardından yaptığı ilk iş, Doları 6.5 liradan 14.5 liraya çıkarmak oldu. Bununla da bir geçede iki katından fazla fakirleştik.
Görülüyor ki, “Dolar Emperyalizmi” nin sebeplerinden olarak 1947’den beri tam üst üste 7 defa fakirleşmişiz. Fakirleşe fakirleşe milletimizin iflahı kesilmiş, dermanı tükenmiş, ülkemiz “AMERİKAN –NATO TESİRLİ” olarak bölgesinde “güdük” kalmış, süper güç olamamış, onların bölgeye ve dünyayı hakimiyeti için bölgesinde devamlı “zayıf” bırakılmıştır.
8-Başbakan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dönemi (3 Kasım 2002- …….): Bu bahsi, makalemizde haddi aştığımız için fazla uzatmayacağım. Sayın Erdoğan’ın siyasetindeki bütün iddiası; ana hatlarıyla “Türk Milletinin tarihi misyonu ve ‘genetik kodları’ na da dönmek” ten olarak, onu süper güçlerin eteğine yapışma geleneğinden de kurtarmaya yönelik, “Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada süper güç yapmak” idi. Bu uğurda, ortalama 2015’e kadar “Doları disipline etmek ve IMF’ye olan bütün borçları ödemekten” de az – çok bir mesafe alındı. Ama, ne oldu, nasıl olduysa, “olumsuzlukların art arda sıralanması” ya başlanmasıyla birlikte, adı geçen tarihte bir “milat başı” veya “kırılma noktası” ortaya çıktı. Bu “kırılma” halinin tam bir “kırılmanın dökülmeye başlaması”, 20 Aralık 2021 ve 20 Ocak 2022’de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın yeni açıklamalarıyla kendisini gösterdi.
20 Aralık’ta “DOLAR EMPERYALİZMİ” nin zirve yaptığı görüldü. 1947’den beri Türk lirası tarihinde en yüksek değer kaybına uğrayarak 1 Dolar karşısında 18 lirayı geçti. “Türk lirasını yeniden değerlendirmek için” derilerek “20 Aralık 2021 Yeni Ekonomik Kararlar” uygulanmaya başlandı. Bunun esasını, “Dolara –dövize endeksli mevduat hesabı” açmak, herkesin dolar cinsinden bankalara yatırdıkları mevduatlarını Türk parasına çevirerek yatırmaları halinde, eğer dolar yükselmeye devam eder, Türk parası değer kaybederse, bundan doğacak zararın Merkez Bankası tarafından mevduat sahiplerine ödeneceği teşkil ediyordu. İşin esasını bakılırsa, bir “garip uygulama” denilen bu uygulama 1970’ yıllar ve Özal döneminde 1987’de de yapılmış, fakat tutmamıştı. Bunu “tutturmak” a yönelik amaç taşıyan Sayın Erdoğan ikinci açıklamasını 20 Ocak 2022’de yapmış, makalemizin başlarında bahsettiğimiz üzere bunun esası, ihracatçılar hariç, herkesin alışverişini Türk parasıyla yaparak, “çift para” yapılanmasının terk edilmesi isteği olmuştu.
“Çift para” demek, makalemize de bir “dizi yazı” olarak konu olduğu halde, hayatımızın her alanında olduğu gibi paramız konusunda da toplumumuzun “iki kimlikli” veya “çifte standartlı” hale gelmesinin resmi ağızlardan da “belgelendirilmesi” anlamına geliyordu.
Yukarıda kısaca bahsettiğimiz üzere biraz detaylandıralım: Bir millet, bağımsız devletini kurunca, bunun bir “göstergesi veya ona bir “adres” vermekten olarak, öncelikle ve başlıca “iki simge veya işaret” gösterisinde bulunur. Bunlarda birisi semalarına “milli bayrak” çekmek ve ekonomide tedavülde kullanılması için “milli para” basmak olur. Bizim de bir bağımsız devletimiz olarak çok şükür semalarımızda ay yıldızlı ve rengini kendisinin kurucusu olan şehitlerimizin kanlarından alan al bayrağımız semalarımızda dalgalanmaya devam ediyor. Allah daim etsin.
Ama, lakin, fakat, ikinci olarak “milli paramız” ın içine düştüğü büyük buhran karşısında çok sıkıntılıyız. “Tam bağımsız” bir devletin parası, hem kendisini “güdük” bırakmaya soyunmuş ve belki de onu “yok etmek” i milli emeli haline getirmiş bir milletin (Amerika’nın) kendi bağımsızlığının simgesi milli parası Doları karşısında paramızın, insanlarımız nezdinde ondan “düşük” görülerek, “aşağılık” olarak da görülmesi sonucu, onun yerine Doları kullanmaya başlaması karşısında, halihazır kurulu devletimize “tam bağımsız devlet” olarak bakabilir miyiz bunun cevabını siz okuyucularımın taktirlerine bırakıyorum. “Allah paramızı ‘Dolar Emperyalizmi’ nin ‘eli veya yarı esaretinden kurtarsın ‘ ” diye de dua ediyorum.
200 yılı aşkın bir süreyle, “toplumsal çözülme” olumsuzluklarını yaşamaya devam ettiğimiz günümüz ortamında, “çifte kimlikli para hastalığı” nın “20 Aralık 2021 Yeni Ekonomik Kararları” yla aşılıp aşılmayacağını zaman gösterecektir. Dileğimiz her şeyin iyiye gitmesidir.