
Sağlık:Kolon Kanserinde Tedavi Yöntemleri, Kolorektal kanser, Türkiye’de en sık görülen üçüncü kanser türü ve böbrek hastalıkları hızla yaygınlaşıyor, Pfizer İtalya Ülke Müdürü Özgür Yazıyurt oldu
KOLON KANSERİNDE DÜZENLİ TARAMALAR HAYATİ ÖNEME SAHİP
Kolon kanseri dünya genelinde en yaygın görülen kanser türlerinden biri olarak gösteriliyor. Ortaya çıkmasında genetik faktörler, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı gibi birçok etkenin rol oynadığı bu kanser, genellikle bağırsaktaki poliplerden kaynaklanıyor.
Bayındır Sağlık Grubu bünyesindeki Bayındır İçerenköy Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Köksal Bilgen, dışkılama alışkanlıklarında değişiklik, karın ağrısı, şişkinlik ve kansızlığın kolon kanseri belirtilerinden olduğunu bildirerek düzenli taramalar sayesinde kolon kanserinin erken evrede tespit edilebildiğinin ve erken tanının hayati öneme sahip olduğunu vurguladı.
Kolon kanseri, kalın bağırsağın herhangi bir bölümünde gelişen anormal hücre büyümeleri sonucu ortaya çıkan ciddi bir hastalık. Genetik faktörler, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı gibi birçok etkenin rol oynadığı hastalık, genellikle bağırsakta poliplerden kaynaklanıyor. Belirtileri arasında dışkılama alışkanlıklarında değişiklik, karın ağrısı, şişkinlik ve kansızlık bulunan kolon kanseri, düzenli taramalar sayesinde erken evrede tespit edilebiliyor. Erken teşhis için düzenli tarama testleri büyük önem taşırken, tedavi sürecinde cerrahi, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi gibi yöntemler uygulanıyor.
KİMLER RİSK ALTINDA?
Kolon kanserinde genetik faktörlerin ve ailesel yatkınlığın önemli bir rol oynadığını belirten Prof. Dr. Bilgen, özellikle 50 yaş üstü bireylerin risk altında olduğunu ifade ederek, kolon kanseri riskini artıran diğer faktörleri açıkladı:
- Ailede kolon kanseri öyküsü,
- Lif bakımından fakir, kırmızı et ağırlıklı beslenme,
- Obezite ve hareketsiz yaşam tarzı,
- Sigara ve alkol kullanımı,
- Kronik bağırsak hastalıkları (örneğin inflamatuvar bağırsak hastalıkları),
- Uzun süreli stres ve düzensiz yaşam tarzı.
TARAMA TESTLERİ HAYAT KURTARIYOR
Kolon kanserinin yüzde 98-99’unun poliplerden kaynaklandığını vurgulayan Prof. Dr. Bilgen, düzenli tarama testlerinin, kanserin erken teşhis edilerek önlenmesine yardımcı olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Gaitada gizli kan testi ve kolonoskopi, kolon kanserinin erken teşhisinde en etkili yöntemler arasında yer alıyor. Genellikle 50 yaşından itibaren önerilen tarama testleri, ileri yaşlara kadar düzenli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Özellikle risk grubunda olan bireylerin, 10 yılda bir kolonoskopi yaptırmaları hayati önem taşımaktadır.”
KOLON KANSERİNDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Kolon kanseri tedavisinin evreye göre belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Bilgen, evrelere göre uygulanan tedavi yöntemlerini şu şekilde sıraladı:
- 1. evre: Kanser lokal olarak çıkarılabilir veya kısa bir bağırsak segmenti alınarak tedavi edilebilir.
- 2. evre: Kalın bağırsağın bir kısmının çıkarılması ve lenf bezelerinin temizlenmesi gerekebilir. Kemoterapi uygulanabilir veya uygulanmayabilir.
- 3. evre: Bağırsak duvarına yayılan kanserlerde cerrahi müdahalenin yanı sıra kemoterapi ve radyoterapi seçenekleri değerlendirilir.
- 4. evre: Kanserin uzak organlara yayılması durumunda öncelikli olarak kemoterapi uygulanır.
Bayındır İçerenköy Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Köksal Bilgen, kolon kanseri tedavisinde açık ve laparoskopik cerrahi yöntemlerinin kullanılabildiğini belirterek, laparoskopik cerrahinin açık cerrahiyle aynı başarı oranına sahip olduğunu ve hastalar için daha konforlu bir iyileşme süreci sunduğunu vurguladı. Kolon kanseri tedavisinde cerrahi müdahalenin yanı sıra radyoterapi, kemoterapi ve immünoterapi gibi akıllı ilaç tedavileri de önemli rol oynuyor. Özellikle rektum kanserlerinde, cerrahiden önce uygulanan radyoterapi ve kemoterapi yöntemleriyle tümör küçültülerek hastalığın daha etkili bir şekilde kontrol altına alınması sağlanabiliyor.
BÖBREK HASTALIKLARI HIZLA YAYGINLAŞIYOR: BESLENME ALIŞKANLIKLARI VE YAŞAM BİÇİMİ KRİTİK ROL OYNUYOR
Türkiye’de yaklaşık olarak 68 binin üzerinde hasta, son dönem böbrek yetersizliği nedeniyle diyaliz tedavisi görüyor. Daviva Healthcare Medikal Direktörü Prof. Dr. Zerrin Bicik Bahçebaşı, beslenme alışkanlıkları ve sosyoekonomik düzeyin bu artışta etkili olduğunu dile getiriyor.
Tüm dünyada böbrek hastalığı nedenlerinin ilk sıralarında diyabetin ve hipertansiyonun geldiğini söyleyen Daviva Healthcare Medikal Direktörü Prof. Dr. Zerrin Bicik Bahçebaşı, her iki sağlık probleminin de beslenme ve yaşam biçimi alışkanlıkları ile yakından ilişkili olduğunu aktardı.
Küresel ısınma, böbrekleri olumsuz etkiliyor
Prof. Dr. Zerrin Bicik Bahçebaşı, “Dünya Böbrek Günü” dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Diyabet ve hipertansiyona ilave olarak özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük toplumlarda yeterli hijyen koşullarının sağlanamaması, tedaviye ulaşma zorlukları enfeksiyon ilişkili böbrek hastalıklarını artırıyor. Son zamanlarda etkilerini daha şiddetle hissettiğimiz küresel ısınmaya paralel olarak temiz su kaynaklarına ulaşma zorluklarının da bu artışa katkı sağladığı araştırmalara yansıyor” diye konuştu.
Günlük yaşamdaki değişiklikler büyük fark yaratıyor
“Diyabet ve hipertansiyonu kontrol edebilmek amacıyla dengeli beslenme, tuz tüketimini azaltma ve günlük yaşamın içine yerleştireceğimiz bedensel aktivite böbrek hastalığının en sık iki sebebini kontrol etme imkânı verir” değerlendirmesinde bulunan Daviva Healthcare Medikal Direktörü Prof. Dr. Zerrin Bicik Bahçebaşı, sıvı tüketiminin böbrek hastalığından korunmak için son derece önemli olduğunu ve günlük tüketim miktarının kişinin yaş, cinsiyet, yaşam biçimi gibi gerekliliklerine göre belirlenmesi gerektiğini aktardı.
Böbrek yetmezliği evresine gelen hastaların diyaliz ve böbrek nakli olmak üzere temel olarak iki seçeneği bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Zerrin Bicik Bahçebaşı, “Böbrek nakli canlı organ vericisi olan hastalar için doğru seçim yapıldığında bilinen en iyi tedavi seçeneğidir” diye konuştu.
Verimli diyaliz tedavisi için hasta, doktor ve başhemşire ilişkisi çok önemli
Diyaliz tedavisinin evde veya bir diyaliz merkezinde olmak üzere iki şekilde uygulanabildiğine dikkat çeken Daviva Healthcare Medikal Direktörü Prof. Dr. Zerrin Bicik Bahçebaşı, diyalize ilişkin şu önemli noktalara değindi:
“Evde uygulanan diyaliz, merkezde uygulamaya göre daha uzun süreli ve hasta konforunu daha fazla sağlayan bir tedavi modelini oluşturuyor. Kadavra kaynaklı böbrek nakillerine yakın veya eşdeğer sağlık sonuçları olduğunu bildiren çalışmalar mevcut. Diyaliz tedavisinin yeterli ve verimli olabilmesi için doktor ve diyaliz hemşiresinin kişiye özel olarak planladığı diyet programına ve ilaç tedavisine uyumu çok önemli. Aynı şekilde hastanın yaşam kalitesi, kendisinin tedavi planına uyumu ile çok yakından ilişkili. Düzenli yürüyüş, kas esneklik ve gücünü artırıcı egzersizler böbrek hastalığına bağlı olarak gelişebilecek kas ve kemik problemlerini önleyen unsurlardır.”
Ev hemodiyalizi daha çok konfor sağlıyor
Prof. Dr. Zerrin Bicik Bahçebaşı, böbrek hastalığının bireyin yanında aileleri de etkilediğini belirterek, “Aile bireylerinin kendi aralarındaki dayanışma; örneğin diyet planına uygun yemekler yapılması, diyaliz programını aksatmayacak seyahat ve iş planlamaları, hastanın yaşam kalitesi açısından çok önemli. Tüm ailenin etkilendiği bu durumda, gerek görülürse psikolojik destek almaktan kaçınılmamalı. Çalışma, okul gibi aktif yaşamın içinde olan hastalar için tedavi saatlerini düzenleme özgürlüğü olduğundan ev diyalizi modelini seçmek daha doğru olabilir” ifadelerini kullandı.
Kolorektal kanser, Türkiye’de en sık görülen üçüncü kanser türü
1-31 Mart Ulusal Kolorektal Kanser Farkındalık Ayı dolayısıyla hastalık hakkında bilgiler paylaşan DoktorTakvimi uzmanlarından Genel Cerrahi Uzmanı ve Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Dr. Vahit Mutlu, Türkiye’de kolorektal kanserin hem erkeklerde hem de kadınlarda en sık görülen üçüncü kanser türü olduğunu; vakaların yüzde 90’ından fazlasının 40 yaşın üzerindeki bireylerde görüldüğünü belirtti.
Kolorektal kanserin, kolon (kalın bağırsak) veya rektumda (kalın bağırsağın son kısmı) gelişen bir kanser türü olduğunu söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Vahit Mutlu, “Genellikle bağırsak iç yüzeyinde yer alan hücrelerin anormal şekilde büyümesiyle başlayan sürecin zamanla kansere dönüşmesi durumudur. Şunu iyi bilmek gerekir ki çoğu kolorektal kanser, polip (doku yüzeyinde çıkıntı) adı verilen iyi huylu büyümelerden gelişir. Poliplerin bir kısmı zamanla kansere dönüşebilir ancak kolonoskopiyle polip erken tespit edilirse kansere dönüşmeden alınabilirler. Böylece kanserleşmeden tedavi edilir. Kolorektal kanserlerin gelişiminde yaş, genetik faktörler, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam tarzı ve sigara gibi risk faktörleri suçlanır” diyor.
40 yaş sonrasında her 10 yılda bir risk iki katına çıkıyor
Dünya genelinde her yıl yaklaşık 1,9 milyon yeni kolorektal kanser vakasının tespit edildiğini ve 935 bin kişinin bu hastalık nedeniyle hayatını kaybettiğini belirten Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Vahit Mutlu, “Türkiye’de kolorektal kanser hem erkeklerde hem de kadınlarda en sık görülen üçüncü kanser türüdür. Kolorektal kanserlerin görülme sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. Vakaların yüzde 90’ından fazlası 40 yaşın üzerindeki bireylerde görülmektedir. 40 yaş sonrasında her 10 yılda bir risk iki katına çıkmaktadır” şeklinde konuşuyor.
Kolorektal kanserin başlangıçta asemptomatik yani belirtisiz olabileceğini dile getiren Dr. Vahit Mutlu, kanserin ilerleyen aşamalarında görülebilecek semptomları şöyle sıralıyor: Bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler (ishal, kabızlık veya dışkı şeklinin değişmesi), dışkıda kan (parlak kırmızı veya koyu renkli kanama), karın ağrısı veya kramp, açıklanamayan kilo kaybı, sürekli yorgunluk ve halsizlik, bağırsakların tam boşalmadığı hissi. Bu tarz semptomlarınız olması durumunda ise doktora başvurulması gerektiğini belirtiyor.
Kolorektal kanser açısından risk altında olanlar
Kolorektal kanser açısından daha yüksek risk altında olanların aynı zamanda bir veya birden fazla risk faktörüne sahip olan bireyler olduklarını dile getiren Dr. Vahit Mutlu, bu riskleri ve kimlerin risk altında olduğunu şöyle sıralıyor:
- Yaş – 50 yaş ve üzerindeki bireyler daha yüksek risk altındadır.
- Aile öyküsü – Birinci derece akrabalarında (anne, baba, kardeş) kolorektal kanser veya polip olanlar.
- Genetik faktörler – Lynch sendromu (HNPCC) ve ailesel adenomatöz polipozis (FAP) gibi kalıtsal hastalıkları olanlar.
- İltihaplı bağırsak hastalıkları – Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı gibi inflamatuvar bağırsak hastalıkları olanlar.
- Sağlıksız beslenme – Kırmızı et ve işlenmiş gıdaları fazla tüketen, lif açısından fakir beslenen kişiler.
- Hareketsiz yaşam tarzı – Fiziksel aktivitesi düşük olan bireyler.
- Obezite – Fazla kilolu olmak, özellikle karın bölgesinde yağlanma kanser riskini artırır. Obezite son yüzyılın en önemli kronik hastalığı olduğu gibi aynı zamanda meme, pankreas, mide, karaciğer gibi birçok organda da kansere neden olduğu bilinmektedir.
- Sigara ve alkol kullanımı – Sigara içmek ve aşırı alkol tüketimi kanser riskini artırır. Ayrıca ağız, larinks, akciğer, özofagus, pankreas, karaciğer gibi birçok organda da kansere neden olur.
- Tip 2 diyabet – Diyabet hastaları, özellikle insülin direnci olanlar, daha yüksek risk taşır.
45 yaş üstü bireylerde rutin tarama yapılmalı
Hastalığı erken evrede tespit etmek ve önlenebilir riskleri azaltmak için dışkı testleri, kolonoskopi ve sanal kolonoskopi (BT kolonografi) gibi kolorektal kanser tarama testlerinin uygulandığını belirten Dr. Vahit Mutlu, “Tarama rutinde 45 yaş üstü bireylerde yapılmaktadır. Ancak ailesel kolorektal polip, kanser ve kalıtsal hastalıkları olanlarda tarama yaşı 20’li yaşlara kadar erkene çekilmektedir. Bu nedenle tarama sıklığı ve yöntemi, kişinin sağlık durumuna ve risk faktörlerine bağlı olarak değişir” diyor.
Kolorektal kanserde tedavi çeşitleri
Kolorektal kanserin tedavisinin hastalığın evresine, hastanın genel sağlık durumuna ve kanserin yayılımına bağlı olarak değiştiğini söyleyen Dr. Vahit Mutlu, “Tedavi seçenekleri genellikle cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapiyi içerir. Ayrıca kolon ve rektum kanser tedavi yöntemi erken evreler haricinde farklılık gösterir. Evreye göre kolorektal kanser tedavi seçenekleri kombine edilir. Örneğin, Evre 0 ve 1’de lokal tedaviler olarak bilinen kolonoskopi ile polipin çıkarılması ya da cerrahi olarak kanserli bağırsak dokusunun çıkarılması uygulanır. Bu tedaviler yeterli olur ve hasta takibe alınır. Ancak Evre 2 ve 3’te kanserli doku ilerlemiş lenf nodlarına yayılım olmuştur. Bu tarz hastalarda tek başına cerrahi yeterli değildir; bu nedenle kemoterapi ve radyoterapi (rektum kanserlerinde) gerekir. Evre 4’te (Metastatik Kanser) ise kanser artık ilerlemiş ve uzak organlara örneğin karaciğer, akciğer, kemik organlara yayılmıştır. Artık birincil tedavi olarak kemoterapi uygulanır. Cerrahi seçeneği azalmıştır. Radyoterapi, immünoterapi, kemoterapi ve cerrahi gibi tüm tedavi seçeneklerine rağmen beklenilen yaşam süresi kısalır. Kolorektal kanser tedavisinde erken teşhis sağ kalımı uzatır ve hastanın daha konforlu bir yaşam sürmesini sağlar” şeklinde konuşuyor.
Sağlıklı bir diyet ve aktif bir yaşam tarzı riski düşürür
Yapılan araştırmaların, sağlıklı beslenme ve aktif bir yaşam tarzının, bu kanser türüne yakalanma riskini önemli ölçüde düşürebileceğini gösterdiğini dile getiren Dr. Vahit Mutlu, “Beslenme alışkanlığı açısından lif açısından zengin gıdaların (sebze, meyve, tam tahıllar) ve Omega-3 yağ asitleri içeren gıdaların (balık, ceviz, keten tohumu) tüketimini artırmayı, kırmızı ve işlenmiş et tüketimi (sucuk, salam, sosis gibi) ile şeker ve rafine karbonhidratları azaltmayı öneriyorum. Yaşam tarzı değişikliği açısından ise fiziksel aktiviteyi artırmak, sigara ve alkol tüketimini bırakmak ve sağlıklı kiloyu korumak önemli” diyor.
Pfizer İtalya Ülke Müdürü Özgür Yazıyurt oldu
Kariyerine 2004 yılında Pfizer Türkiye’de başlayan ve 2022’den bu yana Pfizer Rusya Ülke Müdürü olan Özgür Yazıyurt, 1 Mart 2025 itibarıyla Pfizer İtalya Ülke Müdürü olarak görev yapacak.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Özgür Yazıyurt, Pfizer Türkiye bünyesine 2004 yılında katıldı ve ilk olarak finans departmanında çalışmaya başladı. Sonrasında iş geliştirme, solunum ve üroloji terapötik alanlarında satış ve pazarlama, kurumsal eğitim ve gelişim alanlarında görev yaptı. Yazıyurt, 2013’te Pfizer Gelişen Pazarlar EURIT (Avrupa, Rusya, Hindistan, Türkiye) Bölgesi Ağrı ve Merkezi Sinir Sistemi Terapötik Alan Lideri olarak atandı. Ardından Pfizer Türkiye Global Yenilikçi Portföy (Solunum, Üroloji, Kardiyovasküler ve Nadir Hastalıklar) İş Birimi Direktörü, Avrupa Biyobenzerler Bölgesel Direktörü gibi önemli ve farklı coğrafyalara uzanan görevler üstlendi. Özgür Yazıyurt, 2016’da Nadir Hastalıklar Orta ve Doğu Avrupa Lideri olarak çalışmasının ardından, 2018’de Pfizer İtalya Temel Sağlık İş Birimi Lideri olarak İtalya’da yerleşik olarak görev yaptı. Aynı yıl Pfizer’in bir divizyonu olan Upjohn’da Pfizer İtalya Genel Müdürü oldu. 2020’de Upjohn Bölge Başkanlığını, ardından Pfizer Belarus ve Kafkasya Bölgesel Liderliği’ni de kapsayacak şekilde Pfizer Rusya Ülke Müdürlüğü görevlerini üstlenen Yazıyurt, oldukça zorlu bir ortamda organizasyonu büyütmeyi başardı.
Avrupa’da ve Gelişen Pazarlarda çeşitli kilit liderlik rollerini başarıyla yürüten Yazıyurt, özellikle İtalya organizasyonu içinde önemli başarılara ve deneyime sahip oldu. Özgür Yazıyurt, 1 Mart 2025 itibarıyla Pfizer İtalya Ülke Müdürü olarak yeni görevine başladı.