POMPEİPOLİS-KARAÇAY TESİSLERİNİN HAZİN HİKÂYESİ.. (KÖŞE YAZISI)

MERSİNLİLER’E 50 YIL HİZMET VERMİŞ OLAN POMPEİPOLİS-KARAÇAY TESİSLERİNİN HAZİN HİKÂYESİ…

İLHAN KARAÇAY
Tüm Çukurovalılar’ın, hatta Gaziantep, Kahramanmaraş ve Konyalılar ile turistlerin yararlandıkları 60 yıllık tesislerin yerinde şimdi yeller esiyor.
İtalya’dan Dianalar, İstanbul’dan Abdullah Yüceler, Beyaz Kelebekler, Erol Büyükburçlar ve Berkantlar’ın aylarca program yaptığı gazino, her gün 2 bin kişinin doldurduğu plaj ve kamping alanı ve de turistlerin de yararlandığı motel odaları şimdi çok sessiz.

Duygulandıran ve unutulmayan tesislere imzasını atan Karaçay kardeşlerin en küçüğü İlhan, sizler için yazdı:
Dillere destan olacak bir hikâyedir Pompeipolis Tesisleri’nin hikâyesi…
Tam 60 yıl sadece Mersinliler’e değil, tüm Çukurovalılar’a, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Konyalılar’a, rekreasyonun tüm güzelliklerini tattırmış olan Pompeipolis’in yaşam öyküsü, ne yazık ki yarım kaldı.
Yıl 1962. Mersin Özel İdare’si Mezitli’deki Viranşehir mevkiine küçük bir restaurant inşa etmiş ve açık artırma ile kiraya sunmuştu.
Açık artırma sonunda bu restaurantın işletmesi, Numan’dan olma, Vahide’den doğma Hüseyin, Zekeriya, Kıymet, Ayhan, İlhan ve Nimet Karaçay kardeşlere kalmıştı.
Karaçay kardeşler, 48 yıllığına kiraladıkları bu restaurantı müzikli gazinoya çevirerek, müşterilere sadece yemek ziyafeti değil, müzik ziyafeti vermeyi de amaçladılar.
Akşamları yemek müziği eşliğinde karınlarını doyuran müşteriler, daha sonra yine canlı müzik eşliğinde dans ederek eğlence sefası yaşamaya başladılar.
İlgi o kadar çoktu ki, Karaçay kardeşler kiraladıkları yeri üç misli büyüttüler ve deniz kenarındaki terası da denize kadar uzattılar.
Akşam yemek ve eğlencesine uzaklardan gelenler, dönüş için zorluk çekiyorlardı. Öyle ya, Pompeipolis’in ünü Mersin’i aşmıış, Adana, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Konya’dan da müşteriler gelmeye başlamıştı. Kendilerini dans ve müziğe kaptıranlar, içkiyi de kaçırınca dönüş yolculuğu zor oluyordu. Bu nedenle, sabahı sandalyelerde uyuyarak geçirenler oluyordu. Dostların da tavsiyesi üzerine, restaurantın yanına motel odaları kurma fikri Özel İdare tarafından kabul edildi. Sadece 17 oda yapma şartı ile işe koyulan Karaçay kardeşler, moteli kısa bir sürede tamamladılar.
Müzikli gazino şehir dışından gelenler tarafından doldukça, motel müşterileri de artıyordu.
Yolunu şaşıran turistler de gelmeye başlayınca, bu kez mokamp kurma fikri doğdu.
Özel İdare’den kiralanan yer, sahil boyunca 7 bin metrekareden büyüktü. Aynı yere çadır konma izni de alındıktan sonra sıra, Mersinliler’in yüzebilecekleri bir plaj yapmaya gelmişti.
1984 yılında Hollanda’yı terkedip eşim Jeanne ve çocuklarım Ruşen ve Vahide ile birlikte Mersin’e dönüş yaptık. Aynı yıl tesislerin tamamı restore edildikten sonra, bir de tam ikibin kişinin sığacağı bir plaj alanı yaptık. Plaj alanına kurduğumuz beton masa ve sandalyeler ile, gelenlere mangal partisi imkânı da vermiş olduk.
Plaj da çok rağbet görüyordu. Mersin Belediye Otobüsleri her gün ikibin insanı Pompeipolis’e taşıyordu. Kimi piknik ihtiyacını karşılıyor, kimi de yüzme ve güneşlenme ihtiyacını…
Restaurant-gazino bölümümüz o kadar ünlenmişti ki, bize ilgi gösteren müşterilerimize, bizim de daha kaliteli hizmet verme mecburiyetimiz doğmuştu. Müşterilerimiz arasında, Mersin’deki İtalyanlar, Adana’daki Amerikalı ve Almanlar vardı. İtalya Başkonsolosu da müşterilerimiz arasındaydı. Onların yardımı ile İtalyan şantöz Diana ve kocası Bisio ile altı aylık mukavele imzaladık.
Başta TRT Radyosu, Kıbrıs Radyosu ve Hürriyet gazetesinde çıkan haber ve ilanlar nedeniyle, Pompeipolis, İstanbul gazinoları ile rekabet eder hale gelmişti. Öyle ki daha sonra Abdullah Yüce, Beyaz Kelebekler, Erol Büyükburç ve Berkant gibi ünlülerle de altışar aylık mukaveleler yapmıştık.
İstek üzerine Diana ile daha sonra bir altı aylık mukavele daha yaptık.
1984 yılında şahsım, Mersin Belediye Başkanlığı için Doğru Yol’un adayı olarak seçime girmiştim. O zaman Özal’ın adayı Okan Merzeci seçimi kazanmıştı. Ben de Merzeci’yi tebrik etmek için bir öğle yemeği daveti vermiştim.
KIRILMA NOKTASI
Pompeipolis’te her şey tıkır tıkır işlerken, benim ailevi nedenlerle Hollanda’ya dönüş yapmam gerekti. Zor bir karardı ama bunun gerçekleşmesi lâzımdı.
Benim Hollanda’ya dönüşümden sonra ağabeylerim, fazla iş yükünden kurtulmak için tesisleri Ferhat isimli bir müzisyen dosta kiraya verdiler.
Daha sonra, Başta İsmet Akol ve Ahmet Bilyeli olmak üzere, hatırı sayılır bir dost grubu ağabeylerim ile konuştular ve tesisleri tanıdıkları Taşkıran kardeşlere kiraya vermeye ikna ettiler.
İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Taşkıranlar’ın tesisleri çalıştırma şekli Özel İdare’nin, yani devletin hoşuna gitmemişti. Devlet, hizmeti ve hatıralarıyla çok kişiyi duygulandıracak olan tesisleri Taşkıranlar’dan aldı ve tamamen yıkarak orayı dümdüz yaptı.
Bir Mersin ziyaretinde göz atmaya gittiğim Pompeipolis’in yerinde yeller esiyordu.
O dümdüz alanı görüntülerken göz yaşı dökmeyi engelleyemedim.
Afbeelding met tekst, lucht, buiten Automatisch gegenereerde beschrijving
Terasımız böyleydi Şimdilerde böyle…
Dile kolaydı…
Öylesi başarıların ve hatıraların sonu hüsran olmuştu.
Bir Mersin ziyaretinde oğlum Ruşen de, yerinde yeller esen Pompeipolis’e uğramıştı.
O da ıslak gözlerle izlediği manzarayı görüntüledi.
Daha önceki görüntüler ile, sonradan çekilen görüntüleri harmanlayan Ruşen, sizleri de duygulandıracak olan ekteki klibi hazırladı. Bu klibi en altta sizlere sunuyorum.

Pompeipolis-Karaçay Tesileri’ne kimler müşteri olmamıştı ki…
Bunları sıralamaya kalkışırsam altından kalkamam.
Ama çok hoşlandığım bir anımı kısaca anlatayım.
Sosyal Medya denen iletişim sayesinde pek çok dost ile yeni temaslar kurduğum bir sırada, yazılarımı takip eden Posta Gazetesi’nin ünlü yazarlarından Mehmet Coşkundeniz’den kısa bir not almıştım. Notta şunlar yazıyordu: ‘Sizi şimdi daha iyi hatırladım. Mersin yıllarımda sizin tesislere hergün gider denize girer ve güneşlenirdim.’

Ne yazık ki, onbinlerin yararlanabildiği Pompeipolis tesislerinin yerinde şimdi yeller esiyor. 3 palmiye ağacının dışında…
Atatürk, yaşamının en son ziyaretini Pompeipolis’e yapmıştı
Pompeipolis’in tarihçesi
Mersin’de daha çok Viranşehir olarak tanınan Mezitli’deki tesislerimiz, antik kent Pompeipolis harabeleri arasında kurulmuştur. SİT alanı olduğu için büyük inşaat yapılamayan bu alanın tarihini Kemal Kaya şöyle kaleme almış.
Güneşin Şehri: Soli Pompeipolis
Soli Antik Kenti, Mersin’in 14 km. batısında MÖ 700. yüzyılda Rodoslu koloniciler tarafından kurulmuş. Mersin gibi büyük bir şehrin bu derece zengin antik kalıntı birikimine sahip olduğunu ancak burada uzun süre kalınca fark edebildim. Kaldığım 10 gün boyunca Antik Kilikya coğrafyasına dair bu etkileyici mirasları keşfetmeye çalıştım. Birçoğunun ismini dahi duymadığımız bu zenginlik karşısında şaşırmamak elde değil.
Güneş anlamına gelen Soloi ismi verilen Soli Pompeipolis Antik Kenti’ni Persler Darius döneminde (MÖ 521-485) ele geçirerek, burada sikke bastırmış. Antik çağlarda Kıbrıs ve Mısır’la gerçekleştirilen ticaretle zenginleşen kentte, ortaya çıkarılan eserlerde bu ticaretin izlerine rastlamak mümkün.
Soli Pompeiopolis Antik Kenti, Mersin kent merkezinde, Mezitli ilçesinin Viranşehir Mahallesinde yer alıyor. Neolitik, Helenistik ve Roma dönemlerinden birçok medeniyetin izlerini taşıyan Soli Pompeiopolis Antik Kenti’nin MÖ 700 yılında Kıbrıs üzerinden Anadolu’ya geçen Rodos korsanları tarafından kurulduğu düşünülüyor.
UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesine aday gösterilen 3 bin yıllık antik kent, kurulduğu yıllarda bölgenin en önemli liman kentlerinden biriydi. MÖ 78 yılında Pompeius kumandasındaki Roma İmparatorluğu ordusunun eline geçti. Bu dönemden sonra güneş anlamına gelen Soloi ismi Roma Komutanı Pompeius’un ismi ile değiştirildi.
Filozof Chrysippoz ile takım yıldızları ve fenomenler hakkında öğretici şiirler yazan matematikçi ve astronom Aratos, MÖ 3. yüzyılda Soli’de yaşayan bilim insanları arasında biliniyor. MÖ 449’da Pers-Yunan savaşları sırasında, Kilikya’yı işgal eden Atinalılar, Soli’yi yönetim merkezine dönüştürse de Kilyos Barışı ile Persler bölgenin tek hakimi olmuş. MÖ 333’te Asya seferine çıkan İskender, Pers egemenliğine son veren hamleyi gerçekleştirmiş.
Büyük İskender’in ölümünün ardından hiçbir varisinin olmamasından yararlanıp Balkanlar’dan Hindistan’a kadar olan bölümde imparatorluğunu ilan eden General Selevkos tarafından yönetilen bölge, bu dönemin sonunda Kilikya korsanlarının denetimine geçmiş.
Roma Devleti’nin Akdeniz’deki korsan faaliyetleri sonlandırmak üzere MÖ 64’te görevlendirdiği Pompeius, İtalya, Yunanistan ve Kilikya’ya kadar olan tüm bölgelerde korsan faaliyetlere son vermeyi başarmış. Soloi’de de büyük bir operasyon yürüttükten sonra bu zaferin anısına kenti yeniden imar eden komutan, kentin ismini Pompeipolis olarak değiştirmiş.
Bizans döneminde Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesi, Soloi’yi piskoposluk merkezine dönüştürmüş. 527’de meydana gelen deprem ile tamamen harap olan kent yıllar içerisinde yeniden inşa edilmeye çalışılsa da Arap ve Sasani akınlarının gölgesinde kalarak terk edilmiş. Bugün ören yerinin Viranşehir olarak anılmasının sebebi, kentin harap halde terk edilmiş olması.
Arkeolojik açıdan Kilikya tarihinin önemli hazinelerden biri olan antik kentte sürdürülen çalışmalar sayesinde günümüzden 3 bin yıl öncesine yüzlerce muhteşem eser bulunmuş. Kazıların sürdüğü ve bulunan eserlerin Mersin Müzesi’nde sergilendiği Pompeipolis kentinde liman, sütunlu cadde, tiyatro, Roma hamamı, kent duvarları, nekropol ve su kemeri gibi yapılar bulunuyordu.
Günümüzde dağ kapısından deniz kapısına kadar uzanan korint başlıklı sütunlu yol antik kentin en ihtişamlı noktası. Liman, hamam kalıntıları, su kemeri günümüzde ziyaretçilerin görebildiği eseler arasında yer alıyor. Ayrıca antik kentten Bizans dönemine ait bir kiliseden götürüldüğü anlaşılan altın ve gümüş objeler Rusya Petersburg Hermitage Müzesi’nde ziyaret edilebiliyor.
Sütunlu Cadde, Soli Pompeipolis Antik Kenti’nden günümüze ulaşabilen en etkileyici yapılardan biri. Caddede toplam 33 sütun ayakta. Bu sütunlardan 4’ü batı, 29’u ise doğu sütun dizisine ait. Korint düzenindeki sütun başlıklarından bazılarında figürler bulunuyor. Sütunların üzerinde yer alan yazıtlardan, caddeye bakan konsolların Roma imparatorları ya da üst düzey yöneticilerinin büstlerini taşıdığı anlaşılıyor.
Soli Höyük, antik kentin merkezinde 22 metre yükseklik ve 300 metre çapındaki yerleşim yeri. Höyük içerisinde yapılan arkeolojik kazılarda Erken Demir Döneminden Roma Dönemine kadar tarihlenen çok sayıda keramik parçası bulunmuş. Höyükteki arkeolojik kazılar devam ediyor.
Antik Liman, Soli Pompeipolis Antik Kenti’nin kurulduğu dönemde şehrin bölgedeki farklı devletlerle olan ticaretinin kalbini oluşturuyordu. Kalıntılarının bir bölümü günümüze kadar ulaşan antik limanda birbirinden 200 metre aralıklarla düzenlenmiş iki ayrı dalgakıran bulunuyor.
Demir perçinlerle tutturulan büyük kalker blokların izleri hala görülebiliyor. Antik Liman’ın batıdaki dalgakıranının batısı kum yığıntısı ile dolmuş durumda. Uzunluğu 160 metre, eni ise 23 metre olan batı dalgakıranının yanı sıra doğudaki dalgakıranın ise ancak 40 metrelik bölümü günümüze ulaşabilmiş.
(Pompeipolis’in duygulandırıcı görüntülerini videoda izlemek için, aşağıdaki klibi tıklayınız.)
https://youtu.be/KhAk67D-LDQ

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

HOLLANDALILAR’IN, ŞÜKRAN BORCU OLARAK ÜRETTİKLERİ ATATÜRK VE İSTANBUL TÜRÜ LALE, BAHARIN ZARİF MÜJDECİSİ, AŞKIN VE ROMANTİZMİN SEMBOLÜDÜR.

https://www.ilhankaracay.com/dunyamizdan-ahirete-goc-eden-unlu-dostlar-ile-anilarim-2/ İlhan KARAÇAY yazdı: Lahey Büyükelçiliğimizin bahçesine, soyu tükenmekte olduğu sanılan İstanbul Lalesi’nden 100 soğan …