Politik STK haberleri (13.10.2021)
Boğaziçili akademisyenlerden SİT alanı değişikliği ile ilgili itiraz başvurusu
Boğaziçi Üniversitesi’nin SİT alanı statüsünde yapılan değişikliğe itiraz eden akademisyenler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na dilekçelerini toplu olarak sundu. Bu düzenleme ile üniversitenin güney kampüsünde yapılaşma yolunun açılma tehlikesi bulunduğuna dikkat çeken Boğaziçili akademisyenler, itirazları kabul edilmezse, hukuki yollardan kampüsün korunması için girişimlerde bulunacaklarını duyurdu.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, üniversite ve çevresindeki bölgenin SİT alanı statüsünde yapılan değişiklikle ilgili itiraz dilekçelerini sunmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul İl Müdürlüğü önünde buluştu. Şimdiye kadar 100’e yakın itiraz dilekçesi sunan akademisyenler, yaptıkları basın açıklamasında, Güney Kampüs adıyla anılan alandaki asırlık binaların Koruma Kurulu kararıyla kültür varlığı olarak tescil edildiğini, alanın ayrıca 1200’den çok bitki türüne ev sahipliği yapan, asırlık ağaçlardan oluşan koruya sahip eşsiz bir doğal bölge olduğunu belirtti. Bölgenin bu özellikleriyle SİT alanı olarak tescil edildiğini vurgulayan akademisyenler aşağıdaki açıklamada bulundu:
“Burası hem SİT alanı olarak, hem de Boğaz öngörünüm bandında yer alarak Boğaziçi Kanunu çerçevesinde de korunmaktadır. Bu nedenle, Boğaziçi Üniversitesi arazisinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tâbi yeni düzenlemeyle ‘nitelikli’ ve ‘sürdürülebilir’ koruma alanı tescil işlemine itiraz ediyoruz. İtirazlarımız kabul edilmezse, hukuki yollardan kampüsün korunması için girişimlerde bulunacağız.”
EŞİTLİK İÇİN KADIN PLATFORMU (EŞİK) MUHALEFET İTTİFAKINDA KADINLAR OLACAK MI?
Basına yansıyan haberlerden “güçlendirilmiş parlamenter sistem” çalışması yapan 6 muhalefet partisinin, TBMM’de yaptıkları toplantıda 10 madde çerçevesinde uzlaşmak üzere görüşmeler yaptıklarını öğrenmiş bulunuyoruz.
Basına yansıdığı kadarıyla, parti genel başkanlarına sunulacağı belirtilen ortak ilkeler metninde RTÜK ve Basın İlân Kurumu’nun yapısı gibi konulara dahi yer verilirken, günde en az üç kadının öldürüldüğü, LGBTİ+’ların yok sayıldığı bir ülkede, kadınlar ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili (İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması vb.) tek bir cümle yer almadığını görüyoruz.
Oysa ki EŞİK olarak, kadına karşı şiddetin önlenmesi konusu da dahil olmak üzere 5 Acil Talebimizi bir yıldır siyasi parti yönetimlerine ve kamuoyuna anlatmaya çalışıyoruz.
Cumhuriyetin kuruluşundaki eşitlik hamlesi kısa süre sonra unutuldu ve sadece kadınlar değil Türkiye demokrasisi ve toplumu 100 yıl kaybetti. 100 yıl daha kaybetmeye tahammülümüz yok.
Toplantıya katılan CHP, İYİ Parti, Saadet, DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti ve bu ittifaka katılacak tüm siyasi parti yöneticilerine, kadınsız bir demokrasinin mümkün olmayacağını, toplumsal cinsiyet eşitliğinin net bir biçimde uygulanmadığı parlamento dahil hiçbir mekanizmanın milleti/cumhuru/toplumu gerçek anlamda temsil etmeyeceğini bir kez daha hatırlatıyoruz.
Tüm muhalefet partilerini derhal kadınların eşit temsil ve şiddetsiz bir hayat taleplerini hazırlamakta oldukları “İlkeler Bildirgesi” ne eklemeye ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için gerçekçi politikalar geliştirip uygulamaya çağırıyoruz.
Fatih Erbakan: Asıl mesele sistem değil zihniyet meselesi
Yeniden Refah lideri Erbakan, sistem tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada, asıl tartışılması gerekenin sistem değil zihniyet meselesi olduğunu söyledi.
Erbakan, ‘Borç-faiz-zam-vergi ekonomisi zihniyeti olduğu sürece, ülkede ister krallık olsun, ister başkanlık olsun, isterse de parlamenter sistem olsun. Değişen bir şey olmaz.’ dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, partisinin sandık başmüşahitleri toplantısına katılmak için geldiği Samsun’da dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Asıl mesele Başkanlık değil asıl mesele zihniyet!
Canik Kültür Merkezi’ne gelişinde Mehteran takımı ve büyük bir coşkuyla karşılanan Erbakan, gündemi çokça meşgul eden sistem tartışmalarına değindi.
Erbakan şöyle konuştu:
“Muhalefet partileri takmışlar başkanlık sistemine… Sanki bütün kötülüklerin anası bu sistem. ‘Biz gelip de Parlamenter Sisteme yeniden dönersek bütün bu sıkıntılardan kurtaracağız.’ Diyorlar. Biz ne diyoruz yıllardan beri; asıl mesele sistem değil asıl mesele zihniyet meselesidir. Borç-faiz-zam-vergi ekonomisini zihniyeti olduğu sürece ülkede ister Krallık olsun, ister başkanlık olsun isterse de parlamenter sistem olsun. Değişen bir şey olmaz. Dış politikada ABD’ye, Avrupa’ya, G-20’ye teslim olacaksın, ekonomide de kaynak lazım olduğunda borç alacaksın. Bu borcun geri ödemesi için de zamla, vergiyle milletin suyunu çıkar. Bu zihniyetle yönettikten sonra sen istediğin kadar sistem değiştir. Önce millet derseniz, Milli Görüş zihniyetine sahip olursanız hangi sistemde olursanız olun bu milletin yüzünü güldürürsünüz. Ama taklitçi zihniyette olursanız Milli Görüş gömleğiniz olmazsa bu millete bir faydanız mümkün olmaz.”
Başını CHP’nin çektiği muhalefet nasıl olursa…
‘Başını CHP’nin çektiği bir muhalefet nasıl olursa muhalefetin durumu da öyle işte maalesef.’ diyen Erbakan, “İstanbul Büyükşehir Belediyesine geldiler. İlk işleri daha mazbatayı alır almaz. Avrupa’daki kredi kuruluşlarına koşup oradan borç bulmak oldu. Gittiler orada kredi imkanı buldular, geldiler İstanbul Belediye Meclisinde milyarlarca liralık borç almak istediler. Muhalif belediye meclis üyeleri müsaade etmedi. 600 küsur trilyonluk bir kısmına müsaade edildi mecliste. Daha koltuğa oturur oturmaz ilk işleri borçlanmak oldu. Arkasından ekmeğe zam, ulaşıma zam, suya zam. Geçtiğimiz günler İBB Meclisinde suya CHP’li belediye yüzde 39 oranında zam yapmak istedi. Belediye meclisindeki AK Parti ve MHP’li meclis üyeleri karşı çıkınca su zammı yüzde 15.6 olarak kabul edildi. Hani bu iktidarı eleştiriyordunuz. Borç, faiz, zam, vergi, millete yük yüklemek diye eleştiriyordunuz. Alın size fırsat İstanbul Büyükşehir Belediyesini aldınız. Sizin uygulamanız da geçmiş 70 seneden yaptığınız uygulamanın devamı.” İfadelerini kullandı.
Babacan ve Davutoğlu’na eleştiriler
AK Parti’den ayrılıp parti kuran isimleri eleştiren Erbakan, “Bir tanesinin Genel Başkanı bu ülkede yıllarca ekonomi bakanlığı yaptı. Bakanlık yaptığı sürede Türkiye’de devletin ortalama yıllık faiz ödemesi 36,5 milyar dolar olmuş. Çok eleştirilen eski Bakan Berat Albayrak’ın döneminde faize ödenen para 17 milyar dolar olmuş. Sizin döneminizdekinin yarısı kadar ödemiş. Elbette 1 cent bile ödememeliyiz faize. Bunu denk bütçe ve havuz sistemi ile sağlayabiliriz. Yine bu yeni kurulan partinin başkanı, bakanlık koltuğuna otururken özel sektörün ve devletin borcu 129 milyar dolar iken bakanlık koltuğundan ayrıldığı gün toplam borç 400 milyar dolara çıkmış. Asıl borca sen batırmışsın bu ülkeyi! Devletin hazinenin resmi rakamları bunlar. Faize sen batırmışsın! Şimdi de kalkmış sanki yıllarca bakanlık yapmamış gibi hiçbir dahlin yokmuş gibi mevcut iktidara sert eleştirilerde bulunuyorsun. Diğer yeni kurulan partinin başkanı ise başbakanlık koltuğuna oturduğunda Türkiye Suriye bataklığına saplanmıştı. Yıllarca yaptığı Dışişleri bakanlığı döneminde dış politikada, Ortadoğu’da Amerika’nın postacılığı vazifesi yapan bir anlayışın müsebbibi kendisi. Şimdi de emeklinin işçinin geçim derdinden bahsediyor. Sizin başbakan olduğunuz dönemlerde memurun emeklinin yıllık maaş zamları yüzde 6 artı 6 idi. Şimdi kalkmış emeklinin memurunu hali perişan diyor. Al birini vur ötekine. Biz birinci 40 yılımızda olduğu gibi yine diyoruz ki Milli Görüş bir yana diğer partiler bir yana…” dedi.
‘Biz bu iktidar gitsin de ne olursa olsun siyaseti yapmıyoruz’
Parti olarak daha herhangi bir seçime girmeden milleti refaha ulaştıracak kaynakları bulmak için dert edindiklerini söyleyen Erbakan, “ Sadece Türkiye’de değil dünya siyasetinde de bir ilk. Milletin suyunu sıkıp çıkarmadan, borçlanmadan, devlet varlıklarını satmadan nasıl kaynak bulacağımızın kitabını yazdık. Şimdi de ikincisini yazıyoruz. 29 Ekim’de merhum Erbakan Hocamızın doğum gününde lansmanını yapacağımız ‘81 ile Yüzlerce Refah Projesi’ kitapçığıdır. Bu kitap, milyonlarca işsize nasıl iş ve istihdam oluşturacağız, Türkiye’nin doğusunu Batısını ayırt etmeden üretime istihdama, ihracata yönelik 81 ilde hangi fabrikaları kuracağız, hangi adımları atacağız bunun kitabıdır. Yeniden Refah Partisi olarak biz diğer muhalefet partileri gibi, ‘Başkanlık mı olsun Parlamenter sistem mi olsun, yok efendim sen mi Cumhurbaşkanı olursun ben mi başbakan olurum’ gibi konularla uğraşmayıp iktidar olduğumuz da bu milletin derdine nasıl derman oluruz onun çalışmasını yapıyoruz. Biz sadece bu iktidar gitsin de ne olursa olsun siyaseti yapmıyoruz. Bizim yaptığımız bu milletin derdine derman olunsun da kim derman olursa olsun siyasetidir.” şeklinde konuştu.
Fransa Senatosu raporunda Institut du Bosphore’un çalışmaları ile ilgili ifadeler gerçeklerle bağdaşmıyor ve ifade özgürlüğünü kısıtlamayı hedefliyor
TÜSİAD, Fransız Senatosu’nun 29 Eylül 2021 tarihinde yayınlandığı “Avrupa Dışı Devletlerin Fransız Üniversite ve Akademi Dünyasındaki Nüfuzları ve Bu Nüfuzların Etkileri” başlıklı bilgilendirme raporunda Institut du Bosphore’un yer almasıyla ilgili açıklama yaptı:
“TÜSİAD’a atıfta bulunulmayan raporda Institut du Bosphore (Paris Bosphorus Enstitüsü) hakkında gerçeği yansıtmayan bilgiler ve maddi hatalar yer almaktadır.
Enstitü, 1901 sayılı Fransız dernek yasası ile 2009 yılında kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir düşünce kuruluşudur. Enstitü’nün hiçbir devlet ile organik veya finansal bağı bulunmamaktadır. Etkinliklerini Fransa ve Türkiye’den şirketlerin maddi katkıları ve TÜSİAD’ın desteği ile hayata geçirmektedir. Çalışmaları, etkinlikleri ve yayınlarında ekonomi, iklim, dijital dönüşüm, enerji, Avrupa entegrasyon süreci ve sosyal konular odak noktasıdır; bu konularda farklı görüşler resmî kurumlardan bağımsız olarak ifade edilmektedir. Enstitü çalışmalarında Fransa, diğer AB ülkeleri ve Türkiye’den işdünyası, farklı görüşlerden siyasetçiler, akademisyenler, medya ve sivil toplum temsilcilerinden katkı almaktadır.
Enstitü, Avrupa’da Türkiye’nin ekonomik, siyasal ve kültürel özellikleri hakkında bilgileri derinleştirmek, Türkiye-Fransa, Türkiye- AB ilişkilerini ve AB entegrasyon sürecini geliştirmek amacıyla şeffaf bir şekilde 11 yıldır çalışmalarını yürütmektedir. Bu çerçevede, Enstitü’nün tarafsızlığına ve bağımsızlığına yönelik Senato raporundaki ifadeler gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
Fransa ve Türkiye arasındaki diyaloğu güçlendirmek amacı ile kurulmuş, her türlü fikrin tartışılmasına açık ve bağımsız bir düşünce kuruluşu olan IB hakkında raporda yer alan ifadelerin aynı zamanda Fransa ve AB’nin temel değerlerinden ifade özgürlüğünü kısıtlamayı hedeflediğini üzülerek görmekteyiz. Türkiye ve Fransa arasında köklü bir geçmişi olan ilişkilerin daha da geliştirilmesi ise, ancak her türlü görüşün paylaşılabildiği ve tartışılabildiği platformların desteklenmesi ile gerçekleştirilebilir.
Raporun hazırlığında görüşü alınmayan Enstitü, Senato raporunun somut, saydam ve denetlenebilir verilere dayalı bu bilgiler ışığında düzeltilmesi için girişimde bulunacaktır.”
Türkiye: Osman Kavala davasına ilişkin AB Sözcüsü tarafından yapılan Açıklama
İş insanı ve insan hakları savunucusu Osman Kavala, hakkında mahkumiyet kararı olmaksızın yaklaşık dört yıldır Türkiye’de cezaevinde tutulmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin 2019’da verdiği, Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmeden bağlayıcı kararı, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin bu yöndeki altı kararı ve bir Ara Kararına rağmen Sayın Kavala’nın serbest bırakılması yönünde bir gelişme olmamıştır. Başta Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri bakımından olmak üzere, bu esef verici bir durumdur.
Avrupa Konseyi’nin eskiden beri üyesi olan, AB’ye aday bir ülke olarak Türkiye’nin, AB-Türkiye ilişkilerinin temel taşı niteliğindeki temel haklara saygı alanında acilen somut ve sürdürülebilir ilerleme kaydetmesi gerekmektedir.
Türk yargısını, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve temel hakların güçlendirilmesine ilişkin Avrupa Konseyi tavsiye kararlarına uygun hareket etmeye, ve AİHM’in Sayın Kavala’nın bir an evvel serbest bırakılmasına hükmeden kararını, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin bir sonraki oturumundan önce, acilen uygulamaya önemle davet ediyoruz.