
Türk Bilgi ve Belgelendirme Merkezi Vakfı (TCID), önergeye karşı Meclis’e bir itiraz mektubu gönderdi.
Henüz yasalaşmayan önerge kabulünün, yeni hükümet tarafından ele alınma olasılığı çok yüksek.
Bu nedenle Hollanda’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları teyakkuzda olmalı.
(Hollandalı siyasetçilerin, Türkiye seçimleri için, Hollanda’da oy kullanmamaları için yaptıkları girişimlerin nedenini anlatabilmek için, 11 Mayıs 2023’te yayınlamış olduğum haberi, sizlere hatırlatmak için en altta yeniden sunuyorum)
İlhan KARAÇAY yazdı:
Hollanda Temsilciler Meclisi’nin 2 Ekim 2025 tarihinde kabul ettiği Becker ve Paternotte önergesi, Hollanda’daki Türk toplumunda ciddi bir rahatsızlık yarattı. Söz konusu önerge, Türkiye gibi ülkelerde yapılan seçimlerde, Hollanda’daki oy kullanımını yalnızca mektupla ya da diplomatik temsilciliklerde yapılabilecek şekilde sınırlıyor.
Bu kararın, geçmişte Amsterdam RAI gibi büyük merkezlerde düzenlenen ve kavgaya dönüşen seçim organizasyonlarını ortadan kaldıracak nitelikte olduğu ileri sürülüyor.
Bente Becker (VVD) Jan Paternotte (D’66)
Meclisteki oylama sonuçları şöyle gerçekleşmişti:
Önergeyi destekleyen partiler: PVV 37, VVD 24, D66 9, BBB 8, SP 5, CU 3, FVD 3, PvdD 3, SGP 3 Volt 3, Ja21 1.
Önergeye karşı olan partiler:
GL/PvdA 25, NSC 19, CDA 5, DENK 3.
Böylece, 98 “evet” ve 52 “hayır” oyuyla kabul edilen önerge, henüz bir yasa olmadı. Ancak hükümete yön veren siyasi bir çağrı anlamına geliyor. Yani uygulanıp uygulanmayacağı, kurulacak olan yeni hükümetin tutumuna bağlı olacak.
TÜRK TOPLUMUNDAN GÜÇLÜ İTİRAZ
Mustafa Özcan ile yaptığımız görüşmeden bir anı
Hollanda Türk toplumunun önde gelen kuruluşlarından ‘Türk Bilgi ve Belgelendirme Merkezi Vakfı (TCID)’, önergeye karşı hem Meclis’e bir itiraz mektubu gönderdi hem de Türk kamuoyuna açıklama yaptı. TCID Başkanı Mustafa Özcan imzalı mektupta, kararın demokratik değerlere aykırı olduğu vurgulandı ve şu ifadeye yer verildi:
“Oy hakkı, Anayasa ve uluslararası hukukla korunan temel bir haktır. Oy kullanma yerlerini sadece büyükelçilik ve konsolosluklarla sınırlamak, bu hakkı fiilen ortadan kaldıracaktır. Özellikle yaşlılar, engelliler, küçük çocuklu aileler ve aracı olmayanlar için oy kullanmak imkansız hale gelecektir. Bu durum eşitlik ilkesine aykırıdır ve insanları etnik kökenlerine göre farklı bir konuma yerleştirmektedir.”
Vakıf, güvenlik gerekçesiyle oy kullanma yerlerinin kaldırılmasının çözüm olamayacağını da belirtti. “Güvenliği sağlamak devletin görevidir, temel hakları kısıtlamak değil” denilerek, daha geniş ve tarafsız salonlarda oy verme imkânı sağlanması önerildi.
MECLİSE GÖNDERİLEN İTİRAZ MEKTUBUNDAKİ TEMEL NOKTALAR
TCID’nin Meclis’e sunduğu itiraz mektubunda dört temel gerekçe yer alıyor:
1. Oy hakkı temel bir demokratik değerdir, gereksiz kısıtlamalar bu değeri zedeler.
2. Oy yerlerinin sadece diplomatik temsilciliklerle sınırlandırılması, birçok vatandaşı fiilen oy kullanamaz hale getirir.
3. Güvenlik bahanesiyle demokratik hakların kısıtlanması doğru değildir, devletin görevi güvenliği sağlamaktır.
4. Mektupla oy yöntemi, gizlilik ve güvenilirlik açısından ciddi sorunlar taşır.
Bu gerekçelerle TCID, önergenin yeniden değerlendirilmesini ve halkın demokratik katılımını engelleyecek uygulamalardan kaçınılmasını talep etti.
YASAL DURUM VE SÜRECİN GELECEĞİ
Becker ve Paternotte önergesi şu an için yalnızca Meclis kararı düzeyindedir. Yani yürürlükte olan bir yasa değildir. Ancak kurulacak olan yeni hükümet, isterse bu önergeyi yasa tasarısına dönüştürebilir. Bu nedenle, Türk toplumunu yakından ilgilendiren bu konuda dikkatli bir takip süreci gereklidir.
Yeni hükümetin bileşimi, sürecin yönünü belirleyecektir. Önergeyi destekleyen partiler iktidara gelirse, uygulama gündeme gelebilir. Buna karşılık, demokratik temsil ve eşitlik ilkelerine vurgu yapan partilerin etkili olduğu bir hükümet kurulursa, önerge rafa kaldırılabilir.
Ben, yıllardır Hollanda’daki Türk toplumunun demokratik süreçlerdeki aktif katılımını yakından izleyen bir gazeteci olarak, bu gelişmeyi endişeyle karşılıyorum. Hollanda, özgürlükler ve eşitlikler ülkesi olarak tanınır. Bu nedenle, belli bir topluluğun demokratik katılımını fiilen zorlaştıracak her girişim, bu ülkenin demokratik itibarına gölge düşürür.
Elbette seçim süreçlerinde güvenlik önemlidir. Ancak bu güvenliği sağlamak, demokratik hakları kısıtlamak yerine daha iyi organize edilmiş, daha güvenli ortamlarda katılımı teşvik etmekle mümkündür. Türk toplumunun seçimlere ilgisini “sorun” olarak görmek yerine, bu ilgiyi Hollanda’nın çokkültürlü demokrasisinin bir göstergesi olarak değerlendirmek gerekir.
Bana göre TCID’nin bu itirazı sadece Türk toplumunun değil, aynı zamanda Hollanda demokrasisinin de bir savunusudur. Çünkü demokrasi, farklı kökenlerden insanların eşit şekilde katıldığı bir düzenle ayakta kalır.
Becker ve Paternotte önergesi Meclis’ten geçti ancak henüz uygulanmıyor. Yeni hükümetin bu kararı nasıl ele alacağı önümüzdeki dönemde belli olacak. TCID ve Türk toplumunun bu konuda geri adım atmadan demokratik çerçevede tepkilerini sürdürmeleri önemlidir.
Hollanda’daki Türklerin sesi duyulmalı, çünkü bu konu yalnızca oy kullanma hakkı değil, aynı zamanda Hollanda’da eşit yurttaşlık ilkesinin korunması meselesidir.
TÜRK BİLGİ VE BELGELENDİRME MERKEZİ VAKFI (TCID)’NİN MECLİSE GÖNDERDİĞİ İTİRAZ MEKTUBU:
Mustafa Özcan bir protesto yürüyüşünde
KONU: Becker/Paternotte’nin Yurt Dışındaki Seçimler Hakkındaki Önergesine İtirazımız
Sayın Milletvekilleri,
Türk Bilgi ve Belgelendirme Merkezi Vakfı (TCID) adına, milletvekilleri Becker ve Paternotte tarafından sunulan (no. 309, 2025-2026 yasama yılı) önergeye ilişkin olarak sizlere bu mektubu yazıyoruz. Bu önerge, Türkiye gibi ülkeler için Hollanda’da sadece mektupla veya diplomatik temsilcilikler aracılığıyla oy kullanılmasına izin verilmesini öngörmektedir.
Türk toplumunun büyük bir bölümü bu önergeye derin bir biçimde karşıdır ve bu vesileyle itirazlarımızı dile getirmek istiyoruz. Bu önerge, demokratik hak ve değerlerin özüne aykırıdır ve toplumumuz için son derece olumsuz pratik sonuçlar doğuracaktır. Ayrıca vakfımız, bu önergenin Hollanda Anayasası’nda ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi uluslararası sözleşmelerde yer alan temel hakların ruhuna, hatta belki de metnine aykırı olduğunu düşünmektedir.
Başlıca itirazlarımız şunlardır:
1. Oy hakkı temel bir demokratik haktır.
Oy kullanma sürecine gereksiz sınırlamalar getirmek, demokrasinin özüne aykırıdır. Bu hak, Hollanda Anayasası’nın 4. Maddesi’nde güvence altına alınmıştır: “Her Hollanda vatandaşı, genel temsil organlarının üyelerini seçme hakkına sahiptir; kanunla belirlenen istisnalar dışında.” Her ne kadar bu madde öncelikle Hollanda seçimlerine yönelik olsa da, bu ifade, Hollanda Devleti’nin tüm sakinleri için –yurt dışındaki demokratik haklarını kullanırken dahi– koruması gereken temel bir demokratik değeri yansıtmaktadır.
2. Oy kullanma yerlerinin kısıtlanması, bu hakkı fiilen kullanılamaz hale getirir.
Oylamanın sadece büyükelçilik veya konsolosluklarda yapılması –ki bu yerler çoğu zaman küçük ve yetersizdir– Hollanda-Türk toplumunun büyük bir kısmı için saatlerce yolculuk yapmayı ve uzun kuyruklarda beklemeyi zorunlu kılacaktır. Bu durum, yaşlılar, arabası olmayanlar, küçük çocuklu aileler ve engelliler için aşılması güç bir engel oluşturur. Bu önerge, fiilen birçok kişiden oy hakkını alacaktır. Bu tür bir dışlama, Hollanda Anayasası’nın 1. Maddesi’nde yer alan eşitlik ve ayrımcılık yasağı ilkesine aykırıdır. İnsanları etnik kökenleri ya da yaşadıkları yer temelinde farklı konuma koyar. Ayrıca bu durum, kapsayıcı bir toplum olma yönündeki Hollanda hedefleriyle ve Hollanda’nın imzaladığı Engelli Hakları BM Sözleşmesi’nin yükümlülükleriyle çelişmektedir.
3. Güvenlik sorunlarının çözümü, oy kullanma yerlerini kaldırmak değil, güvenliği sağlamak olmalıdır.
Geçmişte bazı gerginlikler yaşanmış olabilir; ancak çözüm, oy verme işlemini kamusal yaşamdan kaldırmak değildir. Tam tersine, daha iyi organize edilmiş ve güvenliği sağlanmış ortamlarda oy kullanımını teşvik etmektir. Bu nedenle biz, kongre salonları gibi daha geniş, tarafsız ve profesyonel mekânların kullanılmasını öneriyoruz. Bu, süreci hem daha güvenli hem daha erişilebilir hale getirecektir. Oy verme işlemi korkunun değil, Hollanda’nın benimsediği demokrasinin bir kutlaması olmalıdır.
Hollanda devleti kamu düzenini ve güvenliği korumakla yükümlüdür. Görevi, temel hakları kısıtlamak değil, bu hakların güvenli biçimde kullanılmasını sağlamaktır. Nitekim Hollanda’da bir grubun taşkınlık çıkarma ihtimali yüzünden toplantılar yasaklanmaz; aksine organizatörlerle iş birliği içinde güvenlik önlemleri alınır. Seçimlerde de benzer bir yaklaşım benimsenmelidir.
4. Mektupla oy verme yöntemi, adil ve şeffaf bir süreç için ciddi eksiklikler barındırır.
Bu yöntem, ek bir alternatif olarak kullanılabilir, ancak tek başına güvenilir bir sistem değildir. Oy gizliliği garanti edilemez; bu da ev ortamında baskıya açık durumlar yaratır. Ayrıca posta sürecinde hile, kaybolma veya gecikme riskleri mevcuttur. Mektup oylarının sayımı yavaş ve şeffaflıktan uzaktır; çünkü sürecin büyük bölümü kamuya açık değildir. Bu da sonuçlara olan güveni zedeler. Oy özgürlüğü ve gizliliği her demokratik sistemin temel taşıdır. Sadece mektupla oylama yöntemi dayatılarak bu temele zarar verilmektedir. Ayrıca mektupla oy kullanmak çoğu kişi için karmaşık bir işlemdir; bu nedenle birçok insan bu hakkını kullanmaktan vazgeçebilir.
Bu nedenlerle sizlere güçlü bir çağrıda bulunuyoruz:
Becker/Paternotte önergesini reddedin.
Oy hakkını kısıtlamak yerine, hükümetin ve Meclis’in aşağıdaki adımları atmasını talep ediyoruz:
*Seçimlerin geniş, tarafsız ve erişilebilir mekânlarda yapılmasının sağlanması,
*Bu oy verme yerlerinde güvenlik ve tarafsızlığın garanti altına alınması,
*Hollanda’da yaşayan tüm vatandaşların demokratik haklarını güvenli, erişilebilir ve saygılı bir ortamda kullanabilmelerinin temin edilmesi.
Bu şekilde Hollanda, sadece yurt dışındaki demokrasileri desteklemekle kalmayacak, aynı zamanda kendi vatandaşlarının demokratik haklarını ve topluma entegrasyonunu da güçlendirecektir. Bu, hem Hollanda Anayasası’nda hem de uluslararası hukukta yer alan temel değerlere uygundur.
Görüşlerimizi dikkate alacağınıza inanıyoruz.
Saygılarımızla,
TÜRK BİLGİ VE BELGELENDİRME MERKEZİ VAKFI (TCID)
Mustafa Özcan (Başkan)
MECLİSE SUNULAN VE KABUL EDİLEN ÖNERGE AŞAĞIDAKİ GİBİ:
Ulusal Güvenlik (Dosya No: 30 821)
ÖNERGE – BECKER ve PATERNOTTE tarafından sunulmuştur
Tarih: 2 Ekim 2025
Türkiye seçimlerinin geçmişte Hollanda’da yapılması sırasında, özellikle Amsterdam’daki RAI fuar merkezinde, gerginlikler, tehdit olayları ve hatta kavgalar yaşandığını,
Clingendael Enstitüsü’nün araştırmasına göre Hollanda’da yaşayan Türk kökenli insanların dörtte birinin, burada Türk hükümetinin varlığı nedeniyle kendini güvende hissetmediğini ve bazılarının seçim dönemlerinde baskı altında kaldığını tespit etmiştir.
Bu nedenle hükümetten, yabancı ülkelerden gelebilecek siyasi müdahale riski bulunan ülkelerin seçimlerinin (örneğin Türkiye’nin) Hollanda’da yalnızca mektupla oy verme ya da diplomatik temsilciliklerde (elçilik ve konsolosluklarda) yapılmasını, büyük toplu alanlarda farklı grupların karşı karşıya gelebileceği seçim merkezleri kurulmasına izin verilmemesini talep eder.
İmzalayanlar:
Becker
Paternotte
********************
Siyasetçilerin, Türkiye seçimleri için Hollanda’da oy kullanmamaları için yaptıkları girişimlerin nedenini anlatabilmek için, 11 Mayıs 2023’te yayınlamış olduğum haberi, sizlere hatırlatmak için yineliyorum.
TÜM DÜNYAYA ÖRNEK TEŞKİL EDEN TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYETİNİ YERDEN YERE VURAN GERİ ZEKÂLILARA İSYANIMDIR…
Medeniyeti Türkler’den öğrenen Avrupa ülkelerine göç eden yurtaşlarımızdan bazıları, kendilerine medeni ve demokratik imkânlar sunan bu ülkelere nankörlük yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Türk kültür ve medeniyetini çiğniyorlar.
Türkiye’deki seçimler için oy kullanmaları sağlanan bazı kendini bilmezler, Lahey ve Amsterdam’daki seçim salonlarında çıkardıkları kavgalar ile kin ve nefret saçtılar.
Yurtdışında oy verme işlemini baltalamak için kasıtlı olarak olay çıkaranları konuşturan medya, “Diğer yabancılar sorun çıkarmıyor. Türklerin oy kullanımını yasaklayın” şeklinde yayın yapıyorlar.
Türkiye’de, milyonların merakla beklediği 14 Mayıs seçimleri için oy verme işlemi, 29 Nisan günü yurtdışında başlamıştı. Hollanda’daki yurttaşlarımız için, Lahey, Amsterdam, Deventer ve Eindhoven kentlerinde oy kullanma imkânı sağlanmıştı.
Ülkenin en görkemli salonlarında kurulan sandıklara yığınlar halinde giden yurttaşlarımız, demokratik haklarını kullanmanın mutluluğu içindeydiler. Ne var ki, önce Lahey’deki seçim salonunda, daha sonra da Amsterdam’daki seçim salonunda art arda kavgalar baş göstermişti.
Türkler’e oy verme imkânı sağlayan Hollanda devleti, gerekli trafik hizmetini sunduğu gibi, güvenlik için de önlemler almıştı.
Amsterdam’da oy kullanılan ünlü RAİ salonlarına akın akın gelen aileler, huzur iinde oylarını kullanırken, ben de demokratik hakkımı kullanarak oyumu kullanmıştım.
Hiç kimse, oy verme işlemleri sürerken, orada görevli bazı Türkler’in kavgaya tutuşacaklarını aklından geçirmemişti. Lahey ve Amsterdam’daki kavgalar, Hollanda medyasında tabii ki abartılarak yayınlandı.
Çıkan kavgaların fazla önemsenmemesi beklenirken, oy kullanma işleminin bitmesinden sonra meydana gelen bir başka kavga hiç hesapta yoktu. Son kavga yine Amsterdam’da meydana gelmişti. Oy kullanma işleminin bitmesinden sonra meydana gelen kavga, bu defa daha geniş kapsamlıydı. Olay yerine takviye kuvvetler gönderen polis, gece saat 02.00’ye kadar aralıklı olarak devam eden kavgaları yatıştırdı. Zırhlı araçlar ve helikopterlerin de devreye sokulduğu kavgada yaralanıp hastanelik olanlar da vardı.
Oy verme işleminin son günü meydana gelen Amsterdam’daki kavga, Hollanda medyası tarafından geniş bir şekilde ele alındı. Seçim salonlarında görevli bulunan, çeşitli partilere mensup kişilerin çıkardıkları bu kavgaların, bundan sonra daha da tehlikeli olabileceğini belirten yayın organları, “Diğer ülkelerin insanları oy kullanırken olay çıkarmazken, Türkler’in bu tarz gayrı medeni halleri düşündürücüdür. Bu nedenle Türkler’in oy verme işlemleri yasaklanmalıdır” diye yayın yaptılar.
Oy kullanma işlemlerinin ardından gelen günlerde, Türkiye’deki seçimlerle ilgili röportajlar yayınlayan organların bazıları, bazı grupların, oy verme işlemini yasaklatmak için kasıtlı olarak olay çıkardıkları da belirttiler.
Ama, bizim için büyük bir kayıp olacak olan ‘Oy kullanma’ şansımızı yok edecek tartışmalar da yaşandı. Konuyu millet meclisine taşıyan siyasiler, Sosyal İşler Bakanı Karien Van Gennip’e sorular yönelttiler. Hükümetin büyük ortağı VVD ile, ırkçı Wilders’in partisi PVV milletvekilleri, “Türkiye’ye bu konuda neden geniş bir serbesti hakkı veriliyor” sorusundan sonra, oy verme işleminin yasaklanmasını istediler. Bakan Van Gennip, “Seçim sandıkları etrafında yaşanan kavgalar Hollanda kültürüne ait değil” diyerek, olayların araştırılmakta olduğunu belirtti.
Van Gennip, oy kullanmanın temel bir hak olduğunu ve engellenemeyeceğini vurgulayarak, oy kullanma işleminin şiddetsiz ve Hollanda Anayasası’na saygı gösterilerek yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Mecliste yaşanan tartışmalar sırasında yüreğimize su serpen tek üye, DENK Partili Stephan van Baarle oldu. Bir Türk babadan olma Van Baarle, olayların ayrılıkçılar tarafından kasıtlı olarak çıkarıldığını, amacın oy verme işlemini yasaklatmak olduğunu söyledi.
Hükümet ortağı VVD Partisi milletvekili Bente Becker ise, “Olaylarda AKP’nin militanlarının yer aldığına dair işaretler var. Bu kesinlikle mümkün olmamalı” şeklinde konuştu.



