İdlib ve çevresinde yeniden yükselen tansiyon uluslararası barış ve güvenlik için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Bu durum hem oradaki nüfusta tarifi zor bir insanlık krizine neden olmakta, hem de bölge ve ötesi için ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Avrupa Birliği, bu korkunç insanlık krizinin çözümüne yönelik elindeki tüm imkanları iki katına çıkarmalıdır.
Bu nedenle, önümüzdeki hafta Dış İlişkiler Konseyi’ni, özellikle de Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın talebi üzerine, mevcut durumu görüşmek üzere olağanüstü bir toplantıya çağırıyorum.
Son günlerde kilit aktörlerle temas halindeydim. Bölgede tansiyonun acilen düşürülmesi ve ateşkeş çağrısında bulunarak yaşanan ölümleri kınadım, krizin sonuçlarını hafifletmek için ise Avrupa Birliği’nin desteğini önerdim.
Bu kriz sadece siyasi yollarla çözülebilir.
Herkes, özellikle de Suriye rejimi, acilen Birleşmiş Milletler himayesindeki bir siyasi sürece katılmalıdır.
Barınma, yiyecek ve ilaç sağlamalı ve sivil nüfusun maruz kaldığı acıyı azaltmak için kaynakları seferber etmeye devam etmeliyiz. AB üye ülkeleri de üzerlerine düşeni yapmaya devam etmektedir. En savunmasız kişilerin bulunduğu en uzak bölgeler de dahil olmak üzere her bölgeye insani erişim sağlanmalıdır. Son günlerde tüm temaslarımda bunun altını özellikle çizdim.
Aynı zamanda sınırlarımız ötesindeki göç durumunu da yakından takip ediyoruz. Türkiye-AB mutabakatının sürdürülmesi gerekiyor. AB, mevcut durumun çözümü için Yunanistan ve Bulgaristan’ı desteklemektedir.
Önümüzdeki hafta düzenlenecek olan olağanüstü Dış İlişkiler Konseyi, en son gelişmelere odaklanma ve ortak çalışmalarımızı tüm cephelerde sürdürme kapsamında önemli bir fırsat olacaktır. Krizi etkin bir şekilde ele almak ve siyasi bir çözüm için katkıda bulunmak istiyorsak, ortak eylemlerimizin mümkün olan en yüksek etkiye sahip olmasını sağlamalıyız.
