Tacize sıfır tolerans ve yaşadığımız ülke yönetimi (Köşe yazısı)

YENİ HÜKÜMETTE İLK İLGİNÇ İCRAAT İKİ TÜRKİYELİ BAKANDAN:TACİZCİLERE SIFIR TOLERANS

İlhan KARAÇAY
Televizyon programlarında tacize uğrayan genç kızlara sahip çıkan Kültür ve Medya’dan sorumlu Devlet Bakanı Günay Uslu, ‘Bu konuda sıfır tolerans’ dedi
Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz, tacize uğramış olan tüm kurbanlara çağrı yaptı ve ‘Derhal başvuru yapın’ dedi.
En büyük skandal, ‘O ses Hollanda’ adlı ses yarışması programının prodüktörü Mol ailesinin eniştelerinden kaynaklandı.
Tacize uğrayanların ve tacizcilerin sayısı çoğalınca TV’deki programlar durduruldu.
metin, gazete içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduHolanda medyası Günay Uslu ve Dilan Yeşilgöz’ün, taciz olaylarına el koydukları haberlerini geniş bir şekilde yayınlıyorlar. Üstteki fotoğrafta De Telegraaf’taki haberi görüyorsunuz.
Hollanda’da uzun bir pazarlık maratonundan sonra kurulan koalisyon hükümetinde yer alan iki Türkiyeli Bakan Günay Uslu ve Dilan Yeşilgöz’ün ilk icraatları, ülkeyi çalkalayan taciz olaylarını ele almak oldu.
Seks özgürlüğünün sınırsız olduğu bilinen Hollanda’da, sekse doyamayan sapıkların cirit attığını ortaya koyan taciz olayları, çeşitli programlara katılan genç kızların başına geldi.
Dünya çapında TV prodüktörlüğü yapan John de Mol’un, Türkiye’de de ‘O Ses Türkiye’ adıyla yayınlanan programın Hollanda versiyonunda cereyan eden taciz olayları, son günlerde Hollanda medyasını sıkça meşgul ediyordu.
metin, kişi, poz, işaret içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduPrograma katılan genç kızları, gücü ve etkinliğini kullanarak taciz ettiğini ikrar eden Jeroen Rietbergen, eşi Linda de Mol tarafından evden kovuldu.
İlk taciz haberi, John de Mol’un, TV prodüktörü ve program yapımcısı kız kardeşi Linda de Mol’un eşi Jeroen Rietbergen’den kaynaklandı.
Jeroen Rietbergen, ses yarışması programında müzik yapımcılığı yapıyor. Programa katılan genç kızları ‘Seni birinci yaptıracağım’ vaatleri ile aldatan ve buna karşı cinsel ilişki talep eden Rietbergen’den şikâyetçi olan genç kızların sayısı fazlalaşınca, ve aynı programda çalışan arkadaşlarından biri, bu durumu ifşa edince ortalık karıştı. Bundan sonra tacize uğrayan genç kızlar konuşmaya başladılar.
metin, adam, kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Devlet Bakanı Günay Uslu, Başbakan Rutte ile ilk görüşmesini yapıyor.
Bu konudaki haberler medyada magazinsel bir durum alınca, tacize uğrayan diğer genç kızlar da konuşmaya başladılar. Aynı programda jüri üyeliği yapan şarkıcı Ali B’nin de tacizciler sınıfına girdiği anlaşılınca, Kültür ve Medya’dan Sorumlu Devlet Bakanı Günay Uslu devreye girdi ve, ‘Mevki ve güç kullanarak genç kızlara tecavüzde bulunanlar için toleransım sıfırdır. Tecavüz kurbanları derhal şikâyet başvurusunda bulunsunlar’ diyerek, konuyu çok ciddi bir şekilde ele alacağını belirtti ve RTL adlı yayın kuruluşunu da uyardı.
RTL Televizyonu’ndan yapılan açıklamada, adı geçen programın yayınlarının derhal durudrulduğu belirtildi.
kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz, Başbakan Rutte ile başbaşa ilk görüşmesini yapıyor.
Konunun kültür ve medya işlerini ilgilendirmesi üzerine harekete geçen Günay Uslu’nun yanında, Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz de, yaptığı açıklamada, genç kızlara yapılan tecavüzleri kınadı ve suçluların cezalandırılması için gayret sarfedeceğini belirtti.
Yeni buluşlar ile yaptığı TV programlarının isim haklarını 134 ülkeye satan ve Türkiye’de de çok sayıda programı yayınlanan John de Mol, kızkardeşi Linda ile.
John de Mol’un kız kardeşi Linda de Mol, TV programları yapımcılığından başka, başta satış rekoru kıran Linda dergisi olmak üzere pek çok derginin sahipliğini yapıyor. Gelişmelerden büyük züntü duyduğunu belirten Linda de Mol, eşi Jeroen Rietbergen’i, evinden kovduğunu açıkladı.
Çeşitli TV programlarına katılan genç kızların sayıları her saat başı artıyor. Daha önce korktukları ve utandıkları için açıklama yapamayan kurbanların anlattıkları, Hollanda kamuoyunu en çok meşgul eden konu oldu.
Taciz olaylarınının araştırma ve soruşturmasını üstlenen iki Türkiyeli Bakan Günay Uslu ve Dilan Yeşilgöz ise medyanın odak noktası oldular.

YAŞADIĞIMIZ ÜLKENİN YÖNETİMİ VE POLİTİKASI BİZİ HİÇ İLGİLENDİRMİYOR MU?

Yaşadığımız ülkenin yönetimi ve politikası bizi hiç ilgilendirmiyor mu?

Hollanda hükümetinin kurulması, bizim sivil toplum kuruluşlarının gündemine gelmiyor mu?

Dışlanan ve ‘Ayrılıkçı’ olarak damgalanan Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği’nin Türkçe ve Hollandaca duyurusu öğretici olsun.

Tam 299 gün, hükümetsiz yaşadığımızın hiç farkında olamadığımız Hollanda’da, uzun maraton görüşmelerinden sonra kurulan yeni hükümet, Hollanda’daki Türkler ve Türk kökenliler tarafından hiç önemsenmedi. Hem de içinde iki Türkiye kökenli kadın Bakan yer aldığı halde.

Güney Uslu, atanmasından sonra Başbakan Rutte ile ilk görüşmesinde

Türk medyası olarak biz, bu konuya çok önem verdik ve Bakan olan kızlarımızı öne çıkararak övgüler yağdırdık. Naçizane şahsım, özellikle Günay Uslu’nun, Emirdağlı bir işçinin kızı olarak başarılarını destansı bir hale getirdim.

Dilan Yeşilgöz, atanmasından sonra Başbakan Rutte ile görüşmesinde

Adalet Bakanı olan Dilan Yeşilgöz de, bir Türkiyeli olarak kadın olarak, ırkçı Wlders’in hışmına uğradı.

Ama ne var ki, birkaç istisna haricinde, bizim sivil toplum kuruluşlarımızdan bu konuda tek bir ses bile çıkmadı. Kaldı ki, yeni kurulan hükümet bizim de vergilerimizden oluşan bütçeyle, önümüzdeki dört yıl Hollanda hakkında kararlar verecek ve uygulayacak. Biz de, Hollanda’da yaşıyoruz. Uygulanacak politikalar bizim de geleceğimizi yakından ilgilendiriyor. Çocuklarımızın kaderine, geleceğine tesir edecek olan yönetime ilgilisizlik beni oldukça düşündüyor.

İçinde yaşadığımız toplumda meydana gelen gelişmelere karşı bu kadar duyarsız davranmak sadece ayıbımız değil, kaybımız da olmalıdır.

Sayıları 1200’ü geçtiği belirtilen ve bu sayının yüksekliğinden bazen gurur duyduğumuz Türk derneklerinin ve sivil toplum kuruluşlarının, ‘Sadece çay kahve içilen hemşehri kuruluşları’ olduğunu iddia edenlere hiç katılmıyordum ve bu kuruluşların yararlarını öne çıkarıyordum. Ne var ki, Hollanda’daki bu çok önemli olan gelişme hakkında hiç ses çıkarmayan bu kuruluşlarımız beni hayal kırıklığına uğrattı ve bu yorumu yazma mecburiyetinde bıraktı. Oysa aynı kuruluşlarımızın, Federasyon, Dernek ve Vakıf Başkanları, Büyükelçiliğimizin ve Konsolosluklarımızın organize ettikleri etkinliklere katılıp, sosyal medyada boy boy fotograf paylaşıyorlar. Buna asla karşı değilim ve kınamıyorum. Ancak, aynı hassasiyeti ve ilgiyi yaşadığımız ülkenin gelişmelerine göstermelerini de bekliyorum.

Ha, bakın bir ses çıktı Türkiyeli bir kuruluştan. Hollanda’daki bazı Türklerin ve devletin dışladığı ve ‘ayrılıkçı’ olarak damgaladığı, Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB’den bir ses çıktı. Hem de Türkçe ve Hollandaca olarak çok güçlü bir ses.

Şimdi ben, bu Türkiyeli kuruluştan çıkan Türkçe ve Hollandaca sesi sizlere sunuyorum.
Bundan sonraki takdir sizlerindir.

İŞTE HTİB’NİN DUYURULARI:

YENİ HÜKÜMETİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Yeni hükümetin düşündürdükleri Hollanda siyasi tarihinin en uzun koalisyon görüşmeleri sonucunda Mark Rutte’nin başbakanlığında yeni hükümet kuruldu. Yeni hükümetin bir önceki koalisyon hükümetinde yer alan partilerden oluştuğunu ve iki sol partinin hükümete birlikte katılmasını engellemek için kapalı kapılar ardında siyasi oyunlar oynandığını unutmadan bir kenara not etmek istiyoruz.

Yeni hükümetin programını oluşturan koalisyon metni kimi olumlu unsurlar içermekle birlikte Hollanda’nın önünde duran, aҫık ve gizli yoksulluğa, gelir adaletsizliğine son vermek, modern ve halka yakın yeni bir yönetim anlayışı oluşturmak, sivil toplumu güçlendirmek gibi temel sorunları çözmekten uzaktır.

Ama isterseniz önce olumlu gördüğümüz bazı gelişmelerden söz edelim. En başta bakanlar kurulunda yer alan 28 bakandan 14’unun kadınlardan oluşmasını alkışlıyoruz. Kadınlardan ikisinin Türkiye kökenli olması da alkışlanacak bir gelişmedir. Ayrıca Suriname kökenli bir bakanın da hükümette yer almasını bu gelişmelere ekleyebiliriz.

Neden?

Çünkü biz örgüt olarak öteden beri göçmenlerin toplum içerisinde görünebilir yerlere gelebilmesini önemsiyoruz. Bunun olumlu rol modeli olarak genҫ nesillere yansıyacağına ve dolayısıyla entegrasyon sürecini olumlu yönde ilerletebileceğine inanıyoruz.

Hükümetin programında yaşanabilir çevre, iklim, eğitim, öğrencilere burslar, asgari ücret, kreşler, yeni konutların inşası ve benzeri alanlarda iyileştirmeler öngörülüyor. Kağıt üzerinde hepsi güzel görünüyor ama daha önceki Rutte hükümetlerinde verilen sözlerin tümünün yerine getirilmemesi nedeniyle ihtiyatlı olmamız gerektiğini de belirtmeden geçmek istemiyoruz. Ayrıca toplumdan kopuk siyaset ve yönetim anlayışının değişebileceğini gösteren herhangi yeni bir unsuru hükümet programında göremememiz tam anlamıyla pozitif düşünmemizi engelliyor. Umarız yanılırız.

Hükümetin programında Türkiyeliler için inburgeringsplicht (uyum mecburiyeti) öngörülmesinin bizde büyük hayal kırıklığı yarattığını belirtmeden geçemeyiz. Bilindiği gibi, daha önceki hükümetler döneminde bu yönde atılan adımlar, örgütümüzün başvurması nedeniyle yargı tarafından iptal edilmişti. Hükümet şimdi hukukun çevresinden dolanarak aynı programı yine uygulamak istiyor. Ama unutulmasın ki, HTİB hâlâ yaşıyor ve diğer ilgili kuruluşlarla birlikte tekrar yargıya başvurup bu haksız tutumun engellenmesini sağlamaktan geri durmayacağız. Çünkü bu uygulama Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ortaklık anlaşmasına aykırıdır ve yargının kararı kesindir.

Üzerinde asıl durmak istediğimiz konu ise şudur. Hükümet programında toplumun belirli kesimlerinin ekonomik durumunda yüzde 0.1, yüzde 0.5 veya en fazla yüzde 1.5 oranında iyileştirmeler olacağı söyleniyor. Bu rakamların komikliği bir yana biz bunlara inanmakta güçlük çekiyoruz. Çünkü daha önceki hükümetler döneminde bu yönde verilen sözler yerine getirilmedi ve özellikle toplumun alt gelir grubuna mensup olanların satın alma gücü düştü.

Enflasyonun giderek arttığı, emekli aylıklarının on yıldır net olarak geriye gittiği, sağlık primlerinin sabit durmadığı, enerji fiyatlarının yükselmesi nedeniyle herkesin yılda 500-600 Euro daha fazla ödemek zorunda olduğu mevcut koşullarda nasıl oluyor da gelirlerin biraz ileriye gideceği veya en azından sabit kalacağı ileri sürülüyor, anlamak gerçekten zor.

Anlaşılan o ki yeni hükümet corona virüsünün yarattığı faturayı dar gelirlilerin üzerine yıkmayı düşünüyor ama bunu açıkça söylemekten çekiniyor ve bu nedenle süslü sözler kullanıyor. Bunun toplumdaki huzursuzluğu giderek artıracağını, siyasi kurumlarla halk arasındaki uçurumu derinleştireceğini şimdiden görmemek için siyaseten naif olmak gerekir. Eğer ileride bu hatalı tutum telafi edilip düzeltilmezse korkarız ki kendimizi hiç beklemediğimiz toplumsal huzursuzluk ortamında bulabiliriz.

Son olarak bir noktayı daha işaret etmeden geçmek istemiyoruz. Bu çağda hükümetlerin kuruluşlarının kapalı kapılar ardında ve belirli siyasetçilerin dar alanda paslaşmalarıyla gerçekleşmesinin modası çoktan geçti. Toplumun en geniş kesiminin, özellikle sivil toplum örgütlerinin katkıda bulunmadığı hükümetlerin başarı şansı zayıftır.

Umarız yeni hükümet toplumun beklentilerine yanıt verir ve corona virüsünün yarattığı tahribatın faturasını dengeli bir biçimde dağıtır. Aksi halde olabilecekleri düşünmek bile istemiyoruz. Çünkü toplum zaten corona virüsünün yarattığı moral bozukluğu içerisinde bulunuyor ve bu nedenle siyasetin üzerine yıkmayı düşündüğü ağır faturaya sert tepki verebilir.
Bizden şimdiden uyarması!
Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB)

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

EN TEMEL VE EN ÖNEMLİ SORUNUMUZ FAİZ

ŞENER MENGENE STRATEJİ ENSTİTÜSÜ STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ BAŞKANI En önemli ve en acil çözülmesi gereken …