Dünya

MEDENİ DÜNYADA LİDERLER NASIL ELEŞTİRİLİYOR, NASIL ÖVÜLÜYOR?

Amsterdam’daki sinagog ziyareti ve Kral’ın sessizliği…

Sinagog’da İsrail devleti, ordu ve rehineler için dua edildi. Kral Willem-Alexander oradaydı. Tebessümler ve kibar alkışlar dışında tek bir şey belli etmedi. Muhabir, kralın bu “duygusuz” hâlini özellikle öne çıkardı.

İLHAN KARAÇAY’IN YORUMU

Günümüzde gazetecilik anlayışı ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Her toplumun kendine özgü bir üslubu ve bir gazetecilik terbiyesi vardır. Medenî dünyada gazetecilik, gelişmemiş ülkelerdekinden hem üslup hem de nezaket bakımından ayrılır. Demokratik ve gelişmiş ülkelerde basın özgürdür; fakat bu özgürlük, liderlerin uluorta küçümsenmesi ya da aşağılanması anlamına gelmez. Türkiye’de ise basın özgürlüğü tartışmaları sık sık gündeme gelir; gazeteciler ya sert eleştirilerle ya da otosansür baskısıyla karşı karşıya kalabilir. İşte bu farkı daha iyi anlamak için Hollanda’dan dikkat çekici bir gazetecilik örneğine bakalım:

Geçtiğimiz günlerde Hollanda gazetelerinde Kral Willem-Alexander’ın Amsterdam’daki Portekiz Sinagogu ziyaretine dair haberler yayınlandı. Haberi okuduğumda kendi kendime şu soruyu sordum: “Kral eleştiriliyor mu, övülüyor mu?”

Cevabı kolay değildi. Muhabir, kralın törendeki tavrını aktarırken, kimi yerde onu nazik, kibar ve toplumla sıcak ilişki kuran bir figür olarak yansıtıyordu. Ama aynı muhabir, dua sırasında kralın yüzünden tek bir şey okunmadığını defalarca vurguluyor, Belçika Kralı Filip’in Gazze konusunda yaptığı net açıklamaları hatırlatıyordu.

Yani aslında kralı açıkça eleştirmiyor ama satır aralarında “neden sessiz kaldı?” sorusunu sorduruyordu.

MEDENİ DÜNYADA ELEŞTİRİNİN DOLAYLI DİLİ

Bu durum bize şunu gösteriyor: Medeni dünyada liderler, çoğu zaman doğrudan değil, dolaylı yollarla eleştirilir.

Gazeteci, “yanlış yaptı” demez; bunun yerine “hiç tepki vermedi”, “belki zor durumda kaldı” gibi ifadeler kullanır. Böylece hem okura mesaj verir, hem de resmi saygıyı korur.

AMSTERDAM’DAKİ SİNAGOG ZİYARETİNİN MESAJI

Portekiz Sinagogu’nun 350’nci yılı vesilesiyle düzenlenen törende Yahudi toplumu, İsrail devleti, ordu ve rehineler için dua etti. Kral Willem-Alexander oradaydı, tebessümler ve kibar alkışlar dışında tek bir şey belli etmedi. Muhabir, kralın bu “duygusuz” hâlini özellikle öne çıkardı.

Ama işte gariplik de burada: Kral bir yandan “ülkesinin toplumu ile kucaklaşan, sembolik görevini yerine getiren” olarak gösterildi, diğer yandan “politik mesajı olmayan, sessiz bir lider” olarak resmedildi. Övgü ile eleştiri aynı anda yan yana verildi.

MEDENİ DÜNYADA ELEŞTİRİNİN İNCELİĞİ

Demokratik ve gelişmiş ülkelerde basın özgürdür; ama bu özgürlük, liderlerin uluorta aşağılanması anlamına gelmez. Eleştiri, daha çok şu yöntemlerle yapılır:

ÖRTÜLÜ ELEŞTİRİ: Liderin tavrını “hiçbir şey göstermedi” diyerek yansıtmak.

KARŞILAŞTIRMALI YÖNTEM: Belçika Kralı Filip örneğinde olduğu gibi, başka bir liderin tavrı hatırlatılarak “bizimki neden söylemedi?” iması yapmak.

SEMBOLİK SESSİZLİK: Bir liderin sessizliği bile, “yanlış tavır aldı” demeden eleştirinin aracı hâline getirilir.

DÜNYADAN ÖRNEKLER: ELEŞTİRİ VE ÖVGÜNÜN DENGE OYUNU

DONALD TRUMP (ABD)

Amerikan ve İngiliz basınında Trump açık hedef hâline geldi. The Guardian ve Washington Post gibi gazeteler, onun “kuralları tanımayan, kutuplaştırıcı” tarzını rahatlıkla eleştiriyor. Ama aynı zamanda, onun popülist yöntemlerle kitle desteği bulduğunu da göz ardı etmiyorlar. Trump örneği, “sert eleştiri + toplumsal gerçeklik” ikilemini net şekilde ortaya koyuyor.

VLADİMİR PUTİN (RUSYA)

Batı basını Putin’i çoğu zaman doğrudan “otoriter” ve hatta “diktatör” olarak tanımlıyor. Çünkü Rusya’daki medya kontrolü, muhalefete baskı ve Ukrayna savaşı gibi konular, uluslararası kamuoyunda kesin ve sert bir dille ele alınıyor. Burada diplomatik dilin sınırları aşılıyor, çünkü Putin demokratik kulvarın dışına yerleştiriliyor.

NARENDRA MODİ (HİNDİSTAN)

Modi hakkındaki haberlerde genellikle bir denge gözetiliyor. Bir yandan “bölücü ve medya kontrolünü seven” bir lider olarak eleştiriliyor, diğer yandan “ülkesinde çok güçlü halk desteğine sahip” olduğu özellikle belirtiliyor. Yani eleştiriyle övgü yan yana veriliyor.

LULA DA SİLVA (BREZİLYA)

Latin Amerika basını Lula’yı demokrasiye bağlılığı ve sosyal adalet için verdiği mücadele nedeniyle övüyor. Ancak çevre politikaları ve ekonomik krizler söz konusu olduğunda hemen eleştiriler geliyor. Bu da liderlerin tek boyutlu değil, çok boyutlu şekilde değerlendirildiğini gösteriyor.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN (TÜRKİYE)

Batı basınında Erdoğan sık sık “otoriterleşen lider” olarak ele alınıyor. Özellikle basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve seçim güvenliği konularında sert eleştiriler var. Ama öte yandan, Erdoğan’ın “krizlerde hızlı karar alabilen, uluslararası arenada güçlü pazarlıklar yapabilen” bir lider olduğu da teslim ediliyor. Mesela mülteci krizi, Ukrayna savaşı veya NATO içindeki pazarlıklarda “olmazsa olmaz bir aktör” olarak gösteriliyor. Yani Erdoğan da Batı basınında hem eleştirilen hem de pragmatik gücü nedeniyle takdir edilen liderler arasında.

KRİZ DÖNEMLERİNDE LİDERLERİN ELEŞTİRİSİ

Kimi zaman liderler kriz dönemlerinde eleştiriden geçici olarak muaf tutulur. Buna, “rally round the flag” (bayrağın etrafında toplanma) etkisi denir.

Örneğin Zelenskyy, Rusya saldırısı sonrası Batı basınında “kahraman” ilan edildi. Ama aynı basın, savaş uzadıkça ve ekonomik yük arttıkça eleştirilerini de artırdı. Yani övgü ve eleştiri, zamanın ruhuna göre değişebiliyor.

ELEŞTİRİ İLE ÖVGÜ ARASINDA İNCE ÇİZGİ

Sonuç olarak medeni dünyada liderler ne tamamen övülür, ne de tamamen yerilir. Basın özgürlüğü sayesinde liderlerin tavırları rahatça incelenir, ama bu eleştiriler çoğu zaman diplomatik ve ince yollarla yapılır.

Amsterdam’daki Kral Willem-Alexander örneği bize şunu gösterdi: Muhabir, kralı doğrudan eleştirmedi ama satır aralarına yerleştirdiği ifadelerle okura mesaj verdi. Bu da aslında sessizliğin bile en gürültülü eleştiri olabileceğini ortaya koydu.

SESSİZLİK BAZEN GÜRÜLTÜDEN DAHA GÜRÜLTÜLÜDÜR

Bugün dünya basını liderleri değerlendirirken şu ince çizgiyi gözetiyor:
Demokrasi ve evrensel değerlere yakın duranlar övülüyor.
Popülizm, otoriterlik ve sessizlikle krizlerden kaçanlar ise eleştiriliyor.

Ama bu eleştiri çoğu zaman “yumuşak”, satır aralarına gizlenmiş ve diplomatik bir dille yapılıyor.

Hollanda Kralı Willem-Alexander’ın sinagog ziyaretinde yaşanan “sessizlik” bunun en çarpıcı örneğiydi. Aynı şekilde, Trump’ın açıkça eleştirilmesi, Putin’in diktatör diye anılması, Modi’nin bölücü politikalarının vurgulanması, Lula’nın çevre politikalarının sorgulanması ve Erdoğan’ın otoriterleşme eleştirileri…

Hepsi, medeni dünyada basının liderlerle kurduğu karmaşık ilişkinin göstergeleri.

Ve unutmayalım:
KİMİ ZAMAN EN GÜRÜLTÜLÜ MESAJ, EN SESSİZ DURUŞTAN ÇIKAR.

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, Kayseri ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Küresel Gazeteciler Konseyi, TSYD, TİMEF, AVKON, ADD üyesi, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği, Tüm Mücadele Sporları Derneği, Kayseri Spor Adamları Derneği, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Android Uygulama Popup
Logo

📲 Davut Güleç Haberler

Android cihazınızdan kolayca haberleri takip edin!

📥 Uygulamayı İndir
Android Uygulama Popup
Logo

📲 Davut Güleç Haberler

Android cihazınızdan kolayca haberleri takip edin!

📥 Uygulamayı İndir
Davut Güleç Panel İletişim Davut Güleç – Sağ Menü