Kararsızların seçimi ve alıntı..(Köşe yazısı 29.03.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Bu seçim, 31 Mart’ta seçime girecek partiler, ittifaklar, liderler, adaylar için en zor seçim.
Öyle, meydanlarda birilerinin ‘suni gündem’ yarattığı konuşmalarına sakın aldanmayın. Zaten aldananlar, tempo tutanlar belli bir kesim.
Tüm partilerin çadırlarını, gezilerini takip eden ayrı bir grup var.
Birde dağıtılanları daha çok almak için yarışanlar ‘almadım’ diye yalvaranlar.
‘Tek ses-tek yürek olan’ bizim basında ayrı bir sınavda.
Zaten ortada ideoloji, fikir kalmadı. Hepsi ‘çorba’ gibi birbirine karıştı.
O nedenle, seçmenin kafası bugüne kadar olmadığı kadar karışık.
Kiminle görüşsem, konuşsam, hepsine lanet ediyor, siyasetten, din adamlarından, cemaatlerden, din adına ticaret yapanlardan, yalan söyleyenlerden nefret ediyor.
Artık, siyasetçiler sayesinde seçmenin büyük bölümü ‘binbir surat’ olurken projelere, adaylara, partilere, liderlere bakıyor, inceliyor, oyunun kıymetini daha bilinçli kullanmak için çaba harcıyor.
Şurada saatler kala, halen ortada bir seçim havası yok ise bunun sorumlusu, liderler, partiler, adaylar, kısaca ‘halkı tiksindiren’, sürekli ‘suni gündem’ yaratan politikacılar.
Hiç kimse bu seçimin sonucunu tahmin edemiyor.
Anketler, kamuoyu araştırmaları, istatistikler herkesi yanıltıyor.
Mitingler, üzerine atılan ve dağıtılan eşantiyonlar, oyuncaklar kimseyi kandıramıyor.
‘Oy’ siyasiler için hiç bu kadar zor olmamıştı.
Bu seçimi en iyi kim mi belirleyecek?
Kararsızlar.
Genel seçim havasındaki yerel seçimde adayların dürüstlüğü, temiz olması, yerli-köylü olması, kendi ekibini kurması, öncekilerle iç çatışma yaşaması hiç önemli değil.
Ortada bu kadar sorun ve bunalım varken tepedekilerin üslupları da, sözleri de siyasetten herkesi nefret ettirdi, adaylarını da zor durumda bıraktı.
Bu seçimde açık, net ve önemli olan ‘kararsızların oyları.’
Bu oyları alanlar ipi göğüsleyecek.
***
Bu arada seçimle ilgili çok iyi bilinen alıntıyı tekrar hatırlatmak ve yazmakta yarar olduğuna inanıyorum.
Bir hanımefendi diyor ki; 1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgâli altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim.
Güzel bir kızdım. Dünür gelmeye başladılar.
Biri avukatmış. Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim.
Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum..
Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum.
Ama çok geçmedi ki mahallede bir dedikodu yayıldı.
“Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş” dediler.
Alt üst oldum. Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu…
Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık.
Aradan 5 yıl geçti. Evlenmiştim, bir de çocuğum olmuştu.
1924 yılıydı. Artık ülkemiz özgürdü.
Bir gün Beyoğlu’nda rastladım ona.
Oğlum yanımdaydı.
Beni görünce titredi, ceketini düğmeledi.
Saygı göstererek durdu önümde. “Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim” dedi.
“Olur”, dedim. Bir büroya girdik.
Burası bir avukatlık bürosuydu ve kapıda adı yazıyordu.
İçerde yardımcıları çalışıyordu.
“Siz gerçekten avukat mısınız” dedim. “Evet” dedi.
“Peki, avukatsınız da neden cami önlerinden tabut taşıyordunuz” diye sordum.
Durdu, başı öne eğildi. “Beni affedin” dedi.
“İstanbul işgâl altındaydı. Her taraf İngiliz askeri kaynıyordu.
Her şeyi didik didik arıyorlardı.
Biz de Anadolu’ya, Milli kuvvetlere ancak, cenaze süsü vererek tabutlarla silah kaçırıyorduk.
Bu ülke için hayatî bir işti.
Bunu size bile söyleyemezdim…”
Bu Vatan’ı, canlarını ve aşklarını fedâ edebilenlere borçluyuz…
***
Bu ülke öyle ‘ben yaptım, benim dediğim olacak’ diye diretenlerin, yanlışlarını yanlışla düzeltmek yerine hala bunda ısrar edenlere prim verenlerin ülkesi değil.
Bu seçimde tüm partiler, liderler, adaylar seçmenden en iyi uyarıyı alacak.
Ben ona inanıyorum.
Bu uyarıda tüm Dünyaya örnek olacak ve sonrasını hep birlikte okuyacak, duyacağız.
Her zaman dediğim ve yazdığım gibi.
Kazanan Türkiye Cumhuriyeti, Devleti, Milleti, bu topraklarda yaşayanlar olsun.