
Kapı kulu değil, emekçiyiz. İktidarın Sefalet –Yoksulluk- Güvencesizlik Teklifine Karşı grevdeyiz
KESK Kayseri Şubeler platformu üyeleri iş bırakırken, iktidarın sefalet, yoksulluk, güvencesizlik tekliflerine karşı greve giderek iş bıraktıklarını belirtti ‘Kapı kulu değil emekçiyiz’ sözlerini tekrarladı. Bu konuda Uğur Sedat Ünsal, platform adına şu açıklamayı yaptı.
Bizler bu ülkede kamu emekçileri mücadelesinin yapı taşı, fiili meşru mücadelenin adı olan KESK’e bağlı sendikaların üyeleriyiz. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz, bugün hizmet üretmiyoruz. Sokaklarda, alanlardayız.
Çünkü ülkeyi yönetenler 2025’in Türkiye’sinde bizleri hala kapı kulu olarak görüyor. Hepimize daha fazla yoksulluk, sefalet ve geleceksizlik dayatmaya çalışıyor.
Bu ülkede kamu emekçileri olarak sadece bizlerin hakları değil, tüm vatandaşların nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir bir kamu hizmeti alma hakkı yıllardır yok sayılıyor.
Bu modelde biz kamu emekçilerinin payına ise düşük maaşlarla, güvencesiz, angarya çalışma, çalışırken yoksulluk, emeklilikte sefalet düştü.
Dolayısıyla bizler bugün sadece kendimiz için değil,
- Nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir kamu hizmeti hakkı yok sayılan başta dar gelirliler olmak üzere bu ülkenin tüm insanları, tüm yurttaşlar için
- Yıllar boyu verdikleri emekler yok sayılan, göz göre göre sefalete itilen milyonlarca emeklinin hakkını savunmak için g(ö)revdeyiz. İşyerlerinde, alanlarda omuz omuzayız.
Başta kamu emekçileri ve emekliler olmak üzere tüm kamuoyu 4 milyon kamu emekçisini 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecini yakından takip ediyor. Ne yazık ki yıllardır uygulanan senaryo tekrar ediliyor, süreç bir kez daha oldubitti ye getirilmek isteniyor.
En son 3 gün önce hükümet ikinci teklifini açıklamıştır.
Söz konusu teklifle 12 Ağustos’ta yapılan ilk teklife yani altışar aylık dilimler halinde 2026 için %10 + %6, 2027 için %4+%4 teklifine ek olarak sadece 2026 için mevcut taban aylığa sade bin TL (1.000 TL) artış teklif etmiştir.
Mevcutta 18 bin 316 TL olan taban aylıkta bin TL artışın karşılığı toplam maaşta, vergi kesintilerinden sonra günlük 1 simit parasına bile denk gelmemektedir.
Yani hükümet ilk teklife göre en düşük maaşta sadece 2 puan, ortalama maaşta ise sadece 1,5 puan artış teklif etmektedir. Üstelik 2 yıl için geçerli olan bu teklifte şu ana kadar enflasyon farkı verilmesine ilişkin tek bir cümle bile kurulmamıştır.
Her şey 86 milyon yurttaşın gözleri önünde yaşanmaktadır.
Hükümet günlük bir simit parasına bile denk gelmeyen artışla kamu emekçileri ve emeklileri ile dalga geçmektedir.
Mevcut takvime göre toplu sözleşme görüşmeleri yarın bitecek. Yarın mesai bitiminden sonra hakeme başvuru süreci başlayacak. Ama şu saate kadar kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı temel sorunlara, sendikaların taleplerinin hangilerinin kabul edilip hangilerinin kabul edilmediğine ilişkin tek bir cümle dahi duymadık.
Çalışma Bakanı haftalardır “müzakerelerimizin tüm tarafları memnun edecek şekilde hayırla sonuçlanacağını ümit ediyorum” açıklaması yapıyor.
Bizde buradan Sayın Bakan’ın şahsıdan kamu işverenine, iktidara soruyoruz. Bu teklifte 4 milyon kamu emekçisini, 2,5 milyon kamu emeklisini memnun edecek ne vardır?
- İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret artışı var mı?
- Bugün itibari ile 18 bin 680 TL tutarındaki ilave seyyanen ödeneğin taban aylığımıza ve emeklilerin mevcut aylıklarına yansıtılmasına ilişkin bir adım var mı?
- Hangi ad altında olursa olsun emekli maaşlarımızı adeta kemiren, tüm ek ödemelerin taban aylığımıza, emekliliğimize yansıtılması var mı?
- Barınma hakkı kapsamında konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı – kira desteği var mı?
- Büyümeden, refahtan pay var mı? Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim buharlaştıran Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesi var mı?
- Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerine ilişkin bir adım var mı?
- Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli, İHS’li gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi, güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi var mı?
- Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi var mı?
- Kayırmanın, torpilin kapısını sonuna kadar açtığını kabul ettiğiniz, seçim öncesi sözünü verdiğiniz mülakatın kaldırılması var mı?
- Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulması var mı?
- Bizim için en önemlisi Grev Hakkı ile Tamamlanmış Gerçek Toplu Sözleşme Sistemi, Demokratik Bir Çalışma Yasasına ilişkin tek bir cümle var mı?
YOK, YOK, YOK. Çünkü aslında ORTADA BİR TOPLU SÖZLEŞME TEKLİFİ YOKTUR.
TEKLİF YERİNE; 4 milyonu aşkın kamu emekçisini çalışırken daha fazla yoksulluk ile 2,5 milyon emekliyi ise daha fazla sefalet ile TEHDİT VARDIR.
- Vergi, harç ve cezaları %44 arttırdılar. Gelir Vergisinden, ÖTV’ye KDV’ye tüm vergileri ortalama %70 arttırdılar.
- Sermayeye, patronlara teşvik üstüne teşvik vermeye, vergilerini affetmeye, faizden beslenen bir avuç asalak takımına dünyanın en yüksek faizini ödemeye devam ediyorlar. Tüm vergi yükünü bizlerin, halkın sırtına yıkıyorlar.
- Ama sıra bizim maaşlarımıza gelince her seferinde önümüze TÜİK’in sahte rakamlarını, hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyon rakamlarını koyuyorlar.
- Yoksulluk sınırının 2026 Ocak itibari ile en az 100 bin TL olacağı koşullarda bizlere sefalet oranları dayatıyorlar. “Talep ettiğiniz rakamları verirsek ekonominin, bütçenin dengesi bozulur” diye nutuk atıyorlar.
Ülkenin tüm dengelerini bozanların bu nutuklarına Artık Yeter diyoruz!
Hepimiz biliyoruz ki bu durum ilk defa yaşanan, yeni bir durum değildir. KESK olarak en başından beri altını çizdiğimiz üzere 13 yılda tam 7 kez aynı tablo ile karşılaştık.
Kapsamından, tarafların belirlenmesine, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmamasından uyuşmazlık durumunda devreye girecek olan Hakem Kurulunun yapısına kadar onlarca temel sorunu bulunan mevcut garabet sistem sürdükçe iktidar hepimizle dalga geçtiği teklifleri toplu sözleşme” teklifi diye sunmaya devam edecektir.
Dolayısıyla buradan masada “yetkili” sıfatı ile oturan konfederasyonu ve sendikaları uyarıyoruz. Hiçbir kamu emekçisinin tarihe kara bir leke olarak geçecek yeni bir satış sözleşmesine tahammülü kalmamıştır.
Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz.
Yıllarca bu ülkenin kamu emekçilerine “kapı kulu” muamelesi yaptılar. “Sendika kuramazsınız, yasak” dediler. Sendikalarımızın kapılarını mühürlediler. Ama bizler, haklar yasalardan, yasaklardan önce gelir diyen kamu emekçileri olarak o mühürleri söküp attık. Kapı kulu değil emekçiyiz diye haykırdık.
Şimdi de yıllardır ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımızı yok sayıyorlar. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasayı ayaklar altına alıyorlar. Bizler bir araya gelmediğimiz sürece tüm haklarımız 2025’in Türkiye’sinde bizleri hala kapı kulu olarak görenlerin iki dudağı arasında kalmaya devam edecek.
Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu; Yetkinin asıl sahipleri olarak bizlerin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, ‘hak verilmez mücadele ile alınır’ ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor.
Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu, ‘Hepimiz aynı gemideyiz” diyenlere karşı “Geminin gerçek sahipleri olarak hakkımızı, emeğimizin, alın terimizin karşılığını istiyoruz” diyerek tüm farklılıklarımıza rağmen birbirimize kenetlenmekten geçiyor.
Bugün bunun ilk adımını atıyoruz. Bizleri yok sayan bu yoksulluk, sefalet, güvencesizlik teklifine itirazımızı yükseltiyoruz. Üretimden gelen gücümüzü kullanıyor, bu daha başlangıç, mücadeleye devam diyoruz.
Sözlerimizi kamu emekçilerine seslenerek tamamlamak istiyoruz.
Sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler çok kritik bir süreçten geçiyoruz.
Bizi görmeyen gözlere, taleplerimizi duymayan kulaklara KAPI KULU DEĞİL, EMEKÇİ OLDUĞUMUZU hatırlatmak zorundayız.