
İlhan Karaçay’dan Hollanda haber ve değerlendirmeleri
HOLLANDA HÜKÜMETİ ÇÖKTÜ: İSRAİL-FİLİSTİN KRİZİ KOALİSYONU DAHA ÇOK DAĞITTI
İsrail-Filistin krizi koalisyonu parçaladı
Dışişleri Bakanı’nın istifasıyla başlayan kriz, NSC Bakanlarının çekilmesiyle kabineyi tamamen felç etti.
Sürekli bozulan koalisyonlar yüzünden, Hollandalı seçmenlerin siyasete güveni giderek azalıyor.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Hollanda’da geçtiğimiz yıl büyük zorluklarla kurulan koalisyon hükümeti, bir kez daha siyasi krizin merkezine oturdu. Zaten düşük olan kabine, İsrail-Filistin meselesinde yaşanan görüş ayrılığı yüzünden tamamen dağıldı.
Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp, hükümetin İsrail’e yönelik hiçbir yaptırım uygulamayı kabul etmemesi üzerine istifa etti. Veldkamp, özellikle İsrail yerleşimlerinden gelen ürünlerin boykot edilmesi için çaba göstermişti. Ancak hükümet ortakları VVD ve BBB bu öneriye karşı çıktı. Bunun üzerine Veldkamp, “Savunduğum politikayı hayata geçiremiyorum” diyerek görevini bıraktı.
NSC BAKANLARI DA PEŞİNDEN GELDİ
İstifanın ardından, Veldkamp’ın partisi NSC’den diğer Bakanlar da hükümeti terk etme kararı aldı. Parti lideri Eddy van Hijum, yaptığı açıklamada “Artık işin sonuna geldik” diyerek kabineden çekildiklerini duyurdu. Böylece kabine resmen laçka oldu ve işlevsiz hâle geldi.
Aslında bu gelişme sürpriz olmadı. Zira koalisyon daha kurulurken çatlaklarla başlamıştı. Haziran ayında PVV’nin hükümetten ayrılmasıyla kabine zaten “düşük hükümet” konumuna gelmişti. NSC’nin de çekilmesiyle birlikte, Başbakan Dick Schoof’un elinde sadece “gündelik işleri yürüten” bir demissionary (geçici) kabine kaldı.
BAŞBAKAN SCHOOF’UN AÇIKLAMASI
Başbakan Dick Schoof, yaptığı kısa değerlendirmede, “Halkımızla aramızda güveni koparmak istemiyoruz. Ancak artık büyük kararlar alınamaz. Bundan sonrası seçim sürecidir” dedi. Schoof, kabinenin 29 Ekim’de yapılacak erken seçimlere kadar sadece zorunlu devlet işlerini yürüteceğini açıkladı.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Hollanda, son yıllarda bir türlü siyasi istikrar sağlayamıyor. Sürekli bozulan koalisyonlar, halkın siyasete güvenini zedeliyor. Son yaşanan kriz, aslında çoktan çökmüş olan hükümetin sadece “resmen” dağılmasına yol açtı.
Artık gözler 29 Ekim 2025 erken seçimlerine çevrilmiş durumda. Bu tarihe kadar:
*Hükümet sadece “zorunlu idari işleri” yürütecek.
*İsrail-Filistin meselesinde yeni bir karar alınamayacak.
*Partiler seçim kampanyasına hız verecek.
Hollanda’da hükümet 3 Haziran’da düşmüştü ve o günden bu yana demissionair (geçici) olarak devam ediyor.
İsrail’e yaptırım başlığında uzlaşma sağlanamadığı için Veldkamp’ın istifası ve NSC’li bakanların çekilmesi, zaten düşmüş olan hükümette kadrosal ve siyasal çözülmeyi derinleştirdi. Gözler, 29 Ekim seçimlerinde ortaya çıkacak yeni Meclis aritmetiğine ve sonrasındaki koalisyon pazarlıklarına çevrildi.
Kabine’den çekilen NSC Partisi Bakanları ve Devlet Sekreterleri
Seçimlerde en büyük mücadele, sağın güçlü partileri ile solun birleşik cephesi arasında olacak. PVV, VVD, BBB gibi sağ partilerle, GroenLinks-PvdA’nın başını çektiği sol blok kıyasıya yarışacak.
Hollanda halkı, birkaç yıldır sürekli hükümet krizleriyle karşı karşıya. Bu son gelişme, “zaten ayakta zor duran bir kabinenin” tamamen devrilmesi oldu.
Şimdi ülke, 29 Ekim seçimlerinde çıkacak sonuca kilitlenmiş durumda.
“DEMISSIONAIR” NE DEMEK?
Hükümet düştüğünde, yeni hükümet kurulana kadar mevcut kabine günlük ve acil işleri yürütür. Büyük, tartışmalı kararlar için Meclis’in tutumu belirleyicidir. Bu statü PVV’nin çekildiği 3 Haziran’dan beri geçerlidir; NSC’nin son çekilişi bu statüyü başlatmadı, sadece siyasal dayanağı daralttı.
KABİNE NASIL KURULMUŞTU?
Schoof kabinesi 2 Temmuz 2024’te yemin etti. Koalisyon, PVV–VVD–NSC–BBB bileşiminden oluşuyordu.
Kabine, 2023 seçimlerinden sonra uzun pazarlıkların ürünü olarak şekillendi ve birçok başlıkta “anahatlar anlaşması”yla ilerleyen bir yapıya sahipti.
ZAMAN ÇİZELGESİ
2 Temmuz 2024: Schoof kabinesi yemin etti (PVV–VVD–NSC–BBB).
3 Haziran 2025: PVV koalisyondan ayrıldı → Hükümet düştü; kabine demissionair oldu.
6 Haziran 2025: 29 Ekim için erken seçim tarihi açıklandı.
22 Ağustos 2025: Dışişleri Bakanı Veldkamp istifa etti; ardından NSC’li Bakanlar da çekildi.
****
HOLLANDA TÜRKLERİ, YÜZLERİNİN AKI OLAN DENK PARTİSİ’NE SAHİP ÇIKMALI
Partinin siyasi lideri Stephan van Baarle adaylıktan çekildiğini açıkladı
DENK’in kaderi, iç kavgaların değil, ortak hedeflerin belirleyeceği bir yolda çizilmeli.
Eğer bugün toparlanmazsa, yarın çok geç olabilir.
Bugün atılacak doğru adımlar, hem partiyi hem de temsil ettiği toplulukları yeniden ayağa kaldırabilir
Hollanda siyasetinin son yıllarda en dikkat çeken partilerinden DENK, seçimlere iki ay kala tarihinin en ciddi krizlerinden birini yaşıyor.
Dün akşam saatlerinde, partinin siyasi lideri Stephan van Baarle, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla aday listesinden çekildiğini duyurdu. Van Baarle, “Parti yönetiminin tarzı, liste lideri rolümü imkânsız hâle getirdi. DENK’in huzura ihtiyacı var. Parti hepimizden büyüktür. Bu konuda başka açıklama yapmayacağım” ifadelerini kullandı.
Bu şok açıklama, hem parti içinde hem de kamuoyunda deprem etkisi yarattı. Seçim kampanyasının en güçlü yüzlerinden biri olarak görülen Van Baarle’nin çekilmesi, sadece liderlik boşluğu değil, aynı zamanda partinin geleceği için de büyük bir soru işareti doğurdu.
DESTEKLER VE TEPKİLER
Açıklamanın hemen ardından, milletvekilleri İsmail el Abassi ve Doğukan Ergin, Van Baarle’ye destek mesajları yayımladı. Yönetim Kurulu’nu “kaba ve aşağılayıcı” davranışlarla suçlayan iki isim, partinin acilen istikrara kavuşması gerektiğini vurguladı.
Kuzu vertrok door grensoverschrijdende relatie met medewerkster’
DENK’in kurucu liderlerinden Tunahan Kuzu da sessizliğini bozdu ve X üzerinden yaptığı paylaşımda, “Partiye yıllarca emek vermiş bir ismin bu şekilde harcanması kabul edilemez” diyerek Genel Başkan Ejder Köse’ye açıkça istifa çağrısı yaptı.
Sosyal medyada ise Van Baarle’ye yönelik destek mesajları öne çıktı. Birçok kullanıcı, “haksızlığa uğramış gerçek lider” söylemini dile getirerek, onun yokluğunda kampanyanın zor geçeceğini belirtti.
İÇ ÇEKİŞMELERİN GÖLGESİNDE BİR PARTİ
Bu gelişmeler, zaten bir süredir parti içinde yaşanan gerilimleri daha görünür hâle getirdi.
Geçtiğimiz haftalarda, kurucu liderlerden Tunahan Kuzu’nun yeniden sahneye çıkma çabaları, parti içinde farklı kutupların oluşmasına yol açmıştı. Kulislerde, Kuzu’nun eski yakın çalışma arkadaşları üzerinden yeniden etkili olmaya çalıştığı, Başkan Köse’nin ise buna karşı sert bir tavır aldığı konuşuluyordu.
Dogukan Ergin | Nederlandse Vereniging voor Raadsleden
Bir diğer kriz, milletvekili Doğukan Ergin’in seçilebilir sıraya konulmamasıyla başlamış, bağış toplama yöntemleri ve iletişim sorunları nedeniyle yönetimle arası açılmıştı.
Tüm bu tartışmalar, kamuoyunda “DENK kendi içinde kavga eden bir partiye dönüştü” algısını güçlendirdi.
BU KAVGA NASIL BİTERSE BİTSİN…
Seçimlere iki ay kala, bu kavganın galibi ya da mağlubu olsa da, nihayetinde bir aday listesi ortaya çıkacak. İşte asıl mesele bundan sonrası…
Küsler mutlaka olacaktır. Ama bu küsler, kin besleme yerine partinin güçlenmesi için en azından köstek olmamayı tercih etmelidir. Tabii ki tam destek vermek çok daha iyidir.
Aday listesinde 5, 6 veya 7’nci sıralarda olmak, kimseyi korkutmamalıdır. Zira seçimlerde sürpriz sonuçlar, tercih oyları ve kampanya performansı, bu sıraları da seçilebilir hâle getirebilir.
DENK SADECE GÖÇMENLERİN PARTİSİ OLMAMALI
DENK’in kuruluş ruhu, yalnızca göçmen kökenlileri değil, her türlü ayrımcılığa uğramış kesimleri savunmaktı. Parti, bugüne kadar bu vizyonu kısmen korudu; ancak hâlâ toplumun geniş kesimlerinde “Türk partisi” algısını yıkabilmiş değil.
Oysa doğru mesajlarla ve kapsayıcı bir kadroyla, yerli Hollandalı seçmenlerden de oy alınabilir. Bu potansiyelin gerçekleşebileceğine inancım tamdır.
AKİL İNSANLAR GÖREVE
Şimdi, akil insanlarımızın bir araya gelerek hem parti yönetimine hem de adaylara yol göstermesi gerekir. Seçime çok az zaman kaldı. Birlik ruhu yeniden tesis edilmeli, kırgınlıklar tamir edilmeli, kamuoyuna “parti hepimizden büyüktür” mesajı verilmelidir.
Unutmayalım: DENK, sadece bir partinin adı değil, Hollanda’daki azınlıkların ve ayrımcılıkla mücadele edenlerin sembolüdür. Bu sembol, kişisel hırslarla değil, ortak akılla güçlenir.
SON SÖZÜM:
DENK’in kaderi, iç kavgaların değil, ortak hedeflerin belirleyeceği bir yolda çizilmeli. Eğer bugün toparlanmazsa, yarın çok geç olabilir. Ama bugün atılacak doğru adımlar, hem partiyi hem de temsil ettiği toplulukları yeniden ayağa kaldırabilir.
NOT: Türk medyasından bazıları, “Stephan van Baarle Genel Başkanlıktan istifa etmiştir” ibaresini kullandılar. Van Baarle ‘Genel Başkan’ değidir. Siyasi liderdir yani Fraksiyon Başkanı ve Liste birincisi. İstifa söz konusu değil. Sadece adaylıktan çekilmiştir. Seçime kadar siyasi liderliği devam edecektir.
Partinin Genel Başkanı ise Ejder Köse’dir.
***
AYDIN, DEMOKRAT, İLERİCİ İLE MİLLİYETÇİ, DİNDAR, TUTUCU ARASINDAKİ ‘TU-KAKA’ AYIBI
Hollanda’da Türk ve göçmen toplumunun sesi olan DENK Partisi, kendi eliyle kendi ayağına sıkıyor.
DENK’e sahip çıkalım dedim, “o adamlarla asla aynı masaya oturmayız” diyenler…
DENK’i ayakta tutacak tütünleşmeye, “Bizim medeniyet sevdalılarıyla işimiz olmaz” diyenler…
İç çekişmeler, kaprisler, “Biz onlarla aynı masaya oturmayız” böbürlenmeleri… Hangi akla, hangi mantığa sığıyor bu?
Bülent Ecevit, ülke menfaati için hem Necmettin Erbakan’la hem de Devlet Bahçeli’yle ülkeyi yönetmek için koalisyon kuraraken, peki siz kimsiniz ki, bu görüşmeme lüksünü kendinizde görüyorsunuz?
Siyaset dediğin, farklılıklarla masaya oturma sanatıdır.
DENK, sadece bir parti değil; azınlıkların en yüksek düzeyde temsil hakkı olan bir oluşum.
Bu hakkı çöpe atarsanız, yarın “Niye kimse sesimizi duymuyor?” diye ağlamayın.
Kapıları kapatmayın. Masaya oturun. Yoksa bu ses, sizin suskunluğunuz yüzünden susar ve tarih bunu size yazar.
Siyaset, sadece aynı düşüncedekilerin bir araya gelmesi değil; farklı görüşlerin ortak paydada buluşabilmesi sanatıdır.
Bugün “Biz onlarla aynı masaya oturmayız” diyenlere, tarihten ders verecek en güçlü örnek, rahmetli Bülent Ecevit’tir. Kendisine “solun sembol ismi” denmesine rağmen, ülke menfaati söz konusu olduğunda hem Necmettin Erbakan hem de Devlet Bahçeli ile koalisyon kurmuştu.
ECEVİT’TEN UZLAŞMA DERSİ
Ecevit’in, ideolojik çizgisi kendisinden çok farklı olan iki siyasi liderle hükümet kurabilmesi, demokratik olgunluğun, uzlaşma kültürünün ve ülke çıkarlarını kişisel ya da parti menfaatlerinin önünde tutmanın en net göstergesiydi.
1974’te Erbakan ile yaptığı koalisyon sayesinde Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleşti.
1999’da Bahçeli ile kurulan koalisyon ise hem ekonomik toparlanma adımlarına hem de Avrupa Birliği’ne uyum sürecine zemin hazırladı.
Bu örnekler, “farklıyla yan yana gelmenin” vatana ihanet değil, aksine büyük kazanımlar getirebileceğinin kanıtıdır.
DENK’SİZ BİR GELECEK, SESSİZ BİR TOPLULUK DEMEKTİR
Bugün Hollanda’da, Türk toplumunun ve geniş anlamda göçmenlerin sesi olan DENK Partisi, iç çekişmelerin kıskacında parçalanma tehlikesi yaşıyor.
Dün yayınladığım “Hollanda Türkleri, yüzlerinin akı olan DENK Partisi’ne sahip çıkmalı” başlıklı haber-yorumumdan sonra aldığım destek mesajları sevindirici olsa da, bazı dost bildiklerimden gelen tepkiler hayli düşündürücüydü.
Bana, “Sen nasıl demokratsın? Bu Selefi, Alevi düşmanlarına nasıl sahip çıkalım?” diyecek kadar önyargılı konuşanlar oldu.
Kendilerine şunu anlattım:
Hollanda’da elde edilmiş bir hakkı ve kazanımı kaybetmeyelim.
Bu ülkede bini aşkın sivil toplum kuruluşu var. Elbette çok değerli çalışmalar yapanlar oldu; kültürümüzü, inançlarımızı, dayanışmamızı ayakta tuttular. Ama hiçbiri, bir siyasi parti olma seviyesine gelemedi.
Oysa DENK, bu eşiği geçti; ülke genelinde seçimlere katılma hakkını kazandı.
Bir siyasi parti, belki bir grup insanın iradesiyle kurulabilir ama ülkenin her seçim bölgesinde varlık göstermek, yıllar süren örgütlenme, sabır, kadro yetiştirme ve finansman mücadelesi ister.
Bugün mecliste azınlıkların ve Müslümanların haklarını savunan üç milletvekilimiz var; anketler bu sayının beş ya da altıya çıkabileceğini söylüyor.
Ama iç çekişmeler bu kazanımı elimizden alacak gibi görünüyor.
KAPILARI KAPATMAYIN, MASAYA OTURUN
O nedenle diyorum ki:
Bu partiye girin, üye olun, genel kurullara katılın, yönetime girme mücadelesi verin. Kendi düşüncenizi, kendi renginizi oraya taşıyın. Farklılıklarımız masada çözülsün; kapılar kapatılarak değil, kapılar açılarak güçlenelim.
KENDİMDEN BİR ÖRNEK VEREYİM
Ben 1984’te Mersin Belediye Başkanlığı’na Doğruyol Partisi’nden aday olduğumda, CHP kökenli bir aileden geliyor ve hatta CHP İl Gençlik Kolu Başkanlığı yapmış bulunuyordum. Teklif geldiğinde, “Yerel yönetimle ülke siyaseti farklıdır” diyerek kabul ettim. Amacım, siyasi hesap gütmeden halkın ihtiyaçlarını karşılamaktı.
Daha sonra rahmetli Süleyman Demirel, milletvekilliği teklifinde bulunduğunda ise, “Artık Hollanda’dan dönmem mümkün değil” diyerek nazikçe reddettim.
41 yıl önce de ılımlı olduğumu kanıtlamıştım. Bugün hâlâ aynı yerde duruyorum: Ilımlılık, diyalog, ortak akıl… Bunlar olmadan siyaset, yalnızca kısır çekişmelerin arenası olur.
Eğer DENK Partisi toparlanmazsa, temsil ettiği topluluk büyük bir sesi kaybedecek. Oysa şimdi yapılması gereken, kimin “aşırı” kimin “ılımlı” olduğuna takılmadan, masaya oturmak ve ortak hedeflerde birleşmektir.
SİYASİ PARTİ OLMANIN DEĞERİ
Yapmayın kardeşler… Hollanda’da elde edilmiş bir hakkı ve kazanımı kaybetmeyelim.
Bu ülkede bini aşkın sivil toplum kuruluşu var; kültürümüzü, dayanışmamızı, kimliğimizi ayakta tuttular. Ama hiçbiri, siyasi bir varlık olarak parlamentoda temsil edilmeye, ülke çapında seçimlere katılmaya hak kazanmadı.
DENK Partisi, tam bu noktada bir kilometre taşıdır: STK sınırlarının ötesine geçerek kurumsal bir siyasi yapıya dönüştü; sandıkta oy aldı, mecliste yer buldu.
Bir siyasi partinin ülke çapında seçimlere katılabilmesi; örgüt kurmak, güçlü kadro oluşturmak, finansal ayakları oturtmak, gönüllü ağı yaratmak ve topluluk desteğini yıllarca canlı tutabilmek gibi zorlu süreçlerden geçer.
Bugün mecliste azınlıkların ve Müslüman toplumun haklarını savunan üç milletvekilimiz var. Anketler bu sayının beş ya da altıya yükselebileceğini öngörüyor. Ancak iç çekişmeler bu kazanımı yok edebilir.
O nedenle diyorum: Bu siyasi mücadeleye katılın! Partiye üye olun, genel kurullarda söz sahibi olun, yönetime girme çabasına dahil olun. Renklerinizi, düşüncelerinizi, umutlarınızı o masaya taşıyın.
Siyasi partili olmanın, sivil örgütlenmeden çok daha fazlası olduğunu unutmayın. Bu, sadece bir partiye üyelik değil; aynı zamanda temsil edilme hakkı, topluluğun sesi olma, geleceğe yönelik karar mekanizmalarında var olma mücadelesidir.
DENK Partisi bir zamanlar yönetici arayışını afişler ile duyuracak kadar demokrattı
Hollanda’da DENK Partisi’nin Oy Oranları ve Seçmen Profili (2017–2023)
DENK, 2017 genel seçimlerinde %2,1 oy oranı ile üç milletvekili çıkararak Hollanda parlamentosuna giren ilk göçmen kökenli parti oldu. Bu, yalnızca Türk toplumu için değil, ülkedeki tüm azınlıklar açısından da tarihi bir adımdı.
2021 seçimlerinde oy oranı %2,0 olarak sabit kaldı ve üç sandalyeyi korudu. 2023’te ise %2,37 ile yine üç milletvekili çıkarmayı başardı. Bu oranlar küçük görünse de Hollanda gibi çok partili ve rekabetin yoğun olduğu bir siyasi sistemde büyük bir başarıdır; zira %0,1’lik oynamalar bile meclis aritmetiğini değiştirebilmektedir.
Daha da çarpıcı olan, DENK’in özellikle büyük şehirlerdeki başarısıdır. Rotterdam’ın bazı mahallelerinde %35–40’a ulaşan oy oranları görülürken, Amsterdam ve Utrecht’te de göçmen nüfus yoğun bölgelerde %25–30 seviyeleri yakalanmıştır. Bu da partinin, ülke genelinde küçük ama belirli bölgelerde çok güçlü bir tabana sahip olduğunu gösteriyor.
Seçmen profiline bakıldığında, oyların büyük kısmını Türk ve Fas kökenli göçmenler oluşturuyor. Ancak partinin Hollandalı sol seçmenden, özellikle de ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele konularında duyarlı gençlerden de destek aldığı biliniyor. Bu karma yapı, DENK’in sadece “etnik köken partisi” olmadığını, belli bir değerler sistemini savunan kapsayıcı bir siyasi hareket olarak algılandığını gösteriyor.
Bütün bu tablo, “Bir siyasi parti kurmak kolay, ama ülke çapında seçimlere katılma hakkını almak çok zordur” sözümü sayılarla doğruluyor. DENK, Hollanda’daki azınlık topluluklarının bugüne kadar ulaşabildiği en üst düzey siyasi temsil biçimidir.
Bu nedenle, iç çekişmeler yüzünden bu kazanımın kaybedilmesi, sadece bir partinin değil, bir toplumsal mücadelenin geriye gitmesi anlamına gelir.
Unutmayın, Birliği kaybederseniz, sadece sandıktaki gücü değil, gelecekte “biz de vardık” deme hakkınızı da kaybedersiniz.
Bilin ki, bugünkü inat ve kibir, yarının sessizliği ve pişmanlığı olacak.
**************
DENK PARTİSİ’DEKİ GELİŞMELER
Van Baarle’nin adaylığa dönüşü için çalışmalar yapılıyor
DENK Partisi Genel Başkanı Ejder Köse, adaylıktan geri çekilmesi ile büyük bir krize yol açan Stephan van Baarle’nin adaylığa dönüşü için çağrı yaptı.
DENK yönetiminden yapılan açıklamada, krizin çözülmesi için birçok öneride bulunulduğunu, bunlar arasında olağanüstü genel kurulda iki farklı liste seçeneği sunmak, ilk üç sırada yetenekli bir kadın adaya yer vermek olduğu belirtildi.
Açıklamada, “Bu kriz, partinin genel menfaatinden çok, halihazırda görev yapan bir adayın sandalyesini korumaya odaklanmış durumda. Böyle kişisel çıkar kampanyaları, aday listesinin oluşumunda yeri olmayan ve partimize zarar veren girişimlerdir” denildi.
Parti yönetimi, Stephan van Baarle’nin yıllardır partiye kattığı katkıları takdir ettiklerini ancak “ortak ideallerin her zaman kişisel çıkarların üzerinde durduğunu” vurguladı. Yönetim, üyelerin aday listesini belirleme yetkisini tüzük gereği yönetime verdiğini, bu kuralın kayırmacılığı ve güç yoğunlaşmasını engellemek için konduğunu hatırlattı.
Yönetim Kurulu Başkanı Ejder Köse, basına yaptığı sözlü açıklamada, tüzük gereği yönetim kurulu değişikliğinin belirli kurallara bağlı olduğunu söyledi:
“Bir yönetim kurulu başkanı tüzük gereği seçilir, yine tüzük gereği görevini bırakır. Her kafası esen yönetimi değiştirmeye kalkamaz. Genel kurul yapılması için üye sayısının yüzde 10’unun imzası gerekir. Ancak o zaman genel kurula gidilir ve seçim yapılır.”
KURT POLİTİKACI HÜSEYİN ATILGAN DA DEVREDE
Hollanda’da yıllar süren politikacılığı ile ünlenmiş olan Hüseyin Atılgan, yaptığı bir açıklamada, akil kişilerin devreye girerek, DENK Partisi içindeki krizin çözülmesine katkıda bulunmaları gerektiğini bildirdi. Atılgan, “Bu sorun ivedilikle çözülmeli” dedi.