Politika

CHP’li Gürer ve Ün’den iktidarın tarım politikasına sert eleştiri, TZOB’den Kahverengi kokarca uyarısı

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, son aylarda gündemde yer alan Türkiye’den ihraç edilen bazı ürünlere AB ülkelerinden ret kararları gelirken, ülkemize gelen gıda ürünlerinin denetlenmesi gerektiğini belirtti. Gürer, “Ülkemiz ile aynı dönemde farklı ülkelerden AB’ye giden ürünlerde sorunlar yaşanmasına rağmen, o ürünlerin ülkemize sorunsuz bir şekilde girmesi dikkat çekici” dedi.
CHP’li vekil Gürer, “Ülkemiz, 21 üründe arz açığı yaşarken, ticari ilişki kapsamında 100’den fazla ithalat yapıyor. Bakanlar, bu ithalatçıların kimler olduğunu, ürünlerin nereden getirildiğini ve alış fiyatlarının ne olduğunu sorularımıza ticari sır kapsamında yanıt vermiyor. İthal gıda ürünlerini denetlemek, iktidarın sorumluluğundadır. Ülkemize gelen ithal ürünler, farklı ülkelerde sorunlu olarak reddedilirken, ülkemize gelen her ürünün kabul edilmesi de düşündürücüdür” ifadelerini kullandı.
2025 YILINDA TÜRKİYE İÇİN 84 BİLDİRİM YAPILDI
Gürer, Türkiye’nin 1 Ocak – 3 Mart 2025 tarihleri arasında Avrupa Birliği’ne (AB) ihraç ettiği gıda ürünlerine ilişkin çarpıcı verileri kamuoyuyla paylaştı. Yapılan analizler sonucunda, Türkiye’den AB’ye ihraç edilen ürünler için toplam 84 bildirim yapıldığı ortaya çıktı. Bu veriler, Türkiye’nin AB ülkeleri arasında en çok bildirim alan ülke olduğunu ortaya koyuyor. Aynı dönemde tüm Avrupa genelinde yapılan toplam 755 bildirimin %11’inden fazlası Türkiye için yapıldı.

TÜRKİYE’NİN İTHAL ETTİĞİ ÜRÜNLERDE SORUN GÖRÜLMÜYOR
Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerin sorunsuz olmasını düşündürücü olduğunu söyleyen CHP’li vekil Ömer Fethi Gürer, “Farklı ülkelerden Türkiye’ye ithal edilen ürünlerde böyle sorunlar var mı, hiç iade edilmiş mi diye araştırmak istedik. Bu araştırmalarımızın sonucunda gördük ki farklı ülkelerde iade edilmiş ürünler, ülkemizde hiçbir sorun olmadığı tespit edilip giriş yapmıştır. Örneğin, Türkiye’ye İran’dan 23.153 ton hurma ithal edilmiştir. Türkiye’ye gelen hurmalarla ilgili herhangi bir sorun saptanamamış; ama aynı dönemde Slovenya, İran’dan ithal ettiği hurmalarda norovirüs tespit ederek iadeye karar vermiştir. Keza Lüksemburg, İtalya’dan mısır unu ithal etmiştir. Bu mısır ununda olmaması gereken madde tespit edilerek iade edilmiştir. Türkiye ise aynı dönemde İtalya’dan 34 ton mısır unu ithal etmiş, ancak Türkiye’de bu ürünün doğrudan geçişi sağlanmıştır.” dedi.
Gürer, “Fransa, Belçika’dan ithal ettiği çikolatalarda olumsuzluk raporu vererek iade ederken, Türkiye aynı dönemde 116 ton çikolata aynı ülkeden ithal etmiş ve herhangi bir sorun saptanmamış” diye konuştu.
İTHAL ÜRÜNLERE AVRUPA’DAN HASSAS DENETİM
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ithal edilen ürünlerle ilgili farklı ülkelerden gelen bildirimlerin iki yıl içinde 9 bini aştığını belirtti.
Gürer, Brezilya’dan ithal edilen 868 ton karabiberin Türkiye’de sorunsuz kabul edildiğini, ancak Almanya’nın Brezilya’dan ithal ettiği karabiberde seviye aşımı tespit edildiğini, Amerika’dan ithal edilen bademlerde Almanya’nın aflatoksin bulup iade ettiğini, Türkiye’nin ise aynı dönemde ithal ettiği 20.604 ton bademde herhangi bir sorun bulunmadığını dile getirdi.
TÜRKİYE’NİN DENETİMLERİ YETERLİ Mİ?
Peru’dan ithal edilen kahvede Belçika’nın mineral yağ tespit ederek iadeye karar verdiğini hatırlatan Gürer, Türkiye’nin aynı dönemde ithal ettiği 313 ton kahvede herhangi bir sorun bulunmadığını ifade etti.
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Ayrıca, Avustralya’dan ithal ettiğimiz bademde de Hollanda tarafından aflatoksin saptanmış; yine bizim aynı ülkeden ithal ettiğimiz bademde herhangi bir soruna rastlanmamıştır. İspanya’dan gelen bademlerde Hollanda aflatoksin tespit etmiştir. Türkiye ise o dönemde İspanya’dan 1.812 ton badem aldığı halde yine bir olumsuzluk tespit edilmemiştir.
14 Ağustos 2024 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nden Almanya’nın ithal ettiği cevizlerde Salmonella’ya rastlanmış, bu nedenle ürün iade edilmiştir. O dönemlerde Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nden 30.547 ton ceviz ithal etmiş, ama Türkiye’de yine herhangi bir olumsuzluğa rastlanmamıştır. Ayrıca Hollanda, Amerika’dan ithal ettiği benzer durumdaki cevizleri o süreçte iade etmiştir. 100’ü aşkın ülkeden farklı ürün ithalatı sorunsuz bir şekilde kabul edilirken, son aylarda ihraç ettiğimiz ürünlere yönelik dikkat çekici olumsuz bildirimlerin alınması da değerlendirilmesi gereken bir durumdur.” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’DE NİHAYET İADE KARARI ALDI
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Türkiye’de 2025 yılında Almanya’dan ve Hollanda’dan ithal edilen tohumluk patateslerde, Türkiye’de yapılan laboratuvar incelemeleri sonucu yaprak kıvırcığı virüsü tespit edilmiştir. İki ayrı ithal parti üründe, tespit edilen virüsün kabul değerine uymadığı belirlenmiş ve bu ürünlerin iade edilmesine karar verilmiştir. Böylece, Türkiye’ye gelen patates tohumlarında, her iki ülkenin ürünlerinde istenmeyen yaprak kıvırcıklık virüsü tespiti ile iade gerçekleşmiştir. Daha önce, ülkemizde görülen patates siğili hastalığının da ithal tohumlarla ülkemize geldiği iddiaları gündeme gelmiş, ancak herhangi bir iade ürünü bildiriminden söz edilmemiştir.” dedi.
Gürer, “Patates tohumu Türkiye’ye Hollanda, İngiltere ve Almanya’dan geliyor. Türkiye, bu yıl gelen ürünlerde daha sıkı denetim uygulamış ve yaptığı kontrolde, Almanya ve Hollanda’dan ithal edilen patates tohumlarında yaprak kıvırcığı virüsü tespit edilmiştir. Bu doğrultuda 500 ton tohumun iade edilmesine karar verildiği açıklanmış ve bu durumun önemi de vurgulanmıştır.” şeklinde konuştu.
GÜRER: SORULAR YANIT BEKLİYOR
Ömer Fethi Gürer, “Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerde sıklıkla sorun yaşandığını, buna karşın ithal ürünlerde patates tohumu dışında ceviz, badem, ayçiçek tohumu, kahve, hurma ve çikolata gibi ürünlerle ilgili kamuoyuna yansıyan ya da AB yem ve gıda alarm sistemine takılan herhangi bir bildirim bulunmaması, pürüzsüz bir tablo ortaya çıkması dikkat çekicidir. Türkiye’nin şu anda ihraç ürünlerde sicili bozukken, ithal ettiği tüm ürünler pırıl pırıl, tertemiz geçmektedir. Bu durum, acaba Türkiye’nin veriler üzerinden değerlendirilmesinde Avrupa Birliği’ne göre daha mı esnek, daha mı kontrolsüz olduğu sorusunu akla getiriyor. Yoksa gerçekten Türkiye’ye gelen bütün ürünler sorunsuz mu?” diye sordu.
AB BİLDİRİM TÜRLERİNDE TÜRKİYE İLK SIRALARDA
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “2025 yılında bildirim türlerine bakıldığında, Türkiye’den ihraç edilen ürünler için 49 sınır reddi, 22 dikkat edilmesi gereken bilgi bildirimi, 11 uyarı bildirimi ve 2 takip için bildirim yapıldığına işaret etti. En çok bildirim yapılan ülkeler sıralamasında, ihraç edilen ürünlerimizle ilgili Almanya 21 bildirimle ilk sırada yer alırken, Fransa ve İtalya 10’ar bildirim, Hollanda 9 bildirim, Bulgaristan ve Yunanistan ise 8’er bildirimle Türkiye’ye en fazla bildirimde bulunan ülkeler oldu.” şeklinde konuştu.
Gürer, 2023-2024 yıllarında Avrupa Birliği yem ve gıda hızlı alarm sistemine 10.000 ürünün takıldığını ve bu ürünlerin iade edildiğini ifade etti. Gürer, “Türkiye, bu süreçte 851 ürünle bildirim yapılan ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı. Bu sorun mutlaka gelen ve giden ürünlerin incelemesinde daha sıkı kontrolü gerektiriyor. Ayrıca, ihraçta sorun saptanan her ürün takip sisteminde her ülke tarafından anında görülüyor, bu nedenle Türkiye’nin ürünleri konusunda hassasiyet artmakta. Bu durum, ülkemiz için ihraç edilen gıda ürünleri açısından dikkatle ele alınması gereken bir durumdur” dedi

Ediz Ün: “Hayvancılıkta Dışa Bağımlılıkla Ucuz Et Mümkün Değil”

Edirne Milletvekili ve Ziraat Mühendisi Ediz Ün, Türkiye’nin hayvancılık politikalarını eleştirerek, vatandaşın ucuz ete ulaşamadığını vurguladı. Ün, AKP iktidarının hayvancılığa destek vermek yerine ithalata öncelik tanıdığını belirterek, bu yanlış politikalar sonucunda ülkenin hem kırmızı et hem de yem konusunda dışa bağımlı hale geldiğini ifade etti.

“7,2 Milyon Büyükbaş, 3,2 Milyon Küçükbaş İthal Edildi, Ama Sorun Bitmedi”

Ün, AKP döneminde bugüne kadar 7,2 milyon büyükbaş, 3,2 milyon küçükbaş ve 423 bin ton kırmızı et ithalatı yapıldığını hatırlatarak, “Tüm bu ithalata rağmen sorun çözülemedi, aksine ithalat daha da arttı. Hayvancılığı desteklemek yerine ithalatı tercih eden bu anlayış yüzünden bugüne kadar 12,3 milyar dolar döviz ödendi. Ramazan ayında bile vatandaşın sofrasına ithal et koymak zorunda kalan bu hükümet, başarısız tarım ve hayvancılık politikalarıyla halkı giderek fakirleştirdi” dedi.

“Et Fiyatları Neden Uçtu?”

Ün, hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin yeterince desteklenmediğini ve yem fiyatlarının kontrolsüz bir şekilde arttığını belirterek, “Türkiye’de yıllık 27-28 milyon ton hazır yem üretiliyor, ancak bunun hammaddesinin yarısından fazlası ithal ediliyor. Geçtiğimiz yıl 14,5 milyon ton yem hammaddesi ithal edildi. Hayvan ithal, yem ithal, çoban bile ithal ama sorsanız yerli ve milli tarım yapıyoruz. AKP’nin tarım politikaları yüzünden ülke hayvancılığı çöküşün eşiğinde” diye konuştu.

“Ramazan’da İthalata 263 Milyon Dolar, Emekliye 4 Bin Lira”

Ocak ayında 136 bin büyükbaş, 8 bin küçükbaş hayvan ve 7 bin ton kırmızı et ithal edilerek Ramazan ayına girildiğini hatırlatan Ün, sadece yılın başında 263 milyon dolar ödeme yapıldığını belirtti. “Aynı AKP, emekliye bayram ikramiyesi olarak 4 bin lira verecek. Bugün 4 bin lira ile ancak 6 kilo et alınabiliyor. Emekliye reva gördükleri bu! Emeklinin sofrasına et koymaması için ellerinden geleni yapıyorlar” dedi.

“Bayramdan Sonra Et 1.000 TL Olabilir”

Ün, et fiyatlarının bayramdan sonra hızla yükseleceğine dikkat çekerek, “Şu an ithalatla kesim fiyatlarını dengelemeye çalışıyorlar ama bu çok tehlikeli bir süreç. Yaz aylarında milyonlarca turist gelecek, ayrıca bu yıl kuraklık nedeniyle yeterli ot olmayabilir. Bu da hayvancılık maliyetlerini artıracak ve et fiyatları yaz aylarında 1.000 TL’ye ulaşabilir. Ne kadar baskılamaya çalışsalar da maliyetler ortada ve bu fiyatlara yansıyacak” dedi.

“Ucuz Et İçin Çözüm Ne?”

Ün, hükümetin yanlış ekonomik politikalarının vatandaşı giderek daha fazla fakirleştirdiğini belirterek, “Vatandaşın sofrasına et gitsin istiyorlarsa, yandaş müteahhitlere verilen hazine garantili projeler yerine, emeklinin ve asgari ücretlinin maaşlarını iyileştirsinler. Ancak bugüne kadar bunu yapmadılar, yapmayacaklar. Onların derdi halk değil, yandaş zengin etmek” dedi.

Son olarak, hayvancılığın sürdürülebilir hale gelmesi için ithalata bağımlı politikalardan vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Ün, “Türkiye’de hayvancılığın düze çıkması için önce AKP’den kurtulmamız, ardından hep birlikte üretime dayalı bir modeli hayata geçirmemiz gerekiyor. Çiftçilerimiz için güzel günler yakın” ifadelerini kullandı.

Ediz Ün: “Yanlış Politikalar Süt Hayvancılığını Krize Sürüklüyor”

Edirne Milletvekili ve Ziraat Mühendisi Ediz Ün, Türkiye’de süt hayvancılığının büyük bir krize sürüklendiğini belirterek, yanlış tarım politikalarının hem üreticiyi hem de tüketiciyi mağdur ettiğini vurguladı.

Süt sektöründe yaşanan sıkıntıların et krizinin de temel sebebi olduğunu dile getiren Ün, “2020 yılının Ekim ayında başlayan süt hayvancılığı krizi nedeniyle yüzbinlerce süt ineği kesime gitti. O dönemde süt para etmediği için üreticiler hayvanlarını elden çıkarmak zorunda kaldı ve kısa vadede et fiyatları düşse de uzun vadede besi hayvancılığı da büyük zarar gördü. Aradan geçen 4,5 yılın ardından hâlâ süt krizini konuşuyoruz. Ulusal Süt Konseyi, 2025 yılı için çiğ süt tavsiye fiyatını 17,15 TL olarak açıklarken, TÜSEDAD’ın son hesaplamalarına göre çiğ süt üretim maliyeti 19,58 TL’ye ulaştı. Üreticinin sürdürülebilir bir üretim yapabilmesi için satış fiyatının en az 25,2 TL olması gerekiyor. Ancak şu anda litre başına 8 TL’lik bir zarar söz konusu. Dünyanın hiçbir yerinde üretici bu kadar büyük bir maliyet farkını karşılayamaz. Böyle giderse Mayıs ayında Türkiye yeni bir krizle karşı karşıya kalacak ve yine yüzbinlerce süt hayvanı kesime gidecek” dedi.

“Tarım Bakanlığı Üreticinin Yanında Değil”

Ün, süt alım fiyatlarının üretim maliyetlerine uygun hale getirilmesi gerektiğini vurgulayarak Tarım ve Orman Bakanlığı’nı eleştirdi. “Bakan İbrahim Yumaklı, Ulusal Süt Konseyi’nin yönetmeliğini değiştirmekle uğraşacağına bir kez olsun süt üreticisinin yanında dursun. Ancak görüyoruz ki bakanlık bürokratları tercihini yine sanayiciden yana kullanıyor. AKP’nin bugüne kadar tarım politikalarında hep büyük sermaye sahiplerini kayırdığı ortada. Tarımda sanayiciyi koruyarak küçük üreticiyi ezmeye devam ediyorlar. Eğer süt alım fiyatlarını revize edecek hızlı bir karar alınmazsa, bugün nasıl besi hayvanı ithal ediyorsak, yarın da süt ithal eder hale geleceğiz. Kimse ‘bu olmaz’ demesin, AKP’nin beceriksiz politikaları nedeniyle bu ülke defalarca ithalata mahkûm edildi” diye konuştu.

“Üretici de Tüketici de Mağdur”

Süt fiyatlarının üreticiye para kazandırmadığını, ancak tüketicinin de süte ve süt ürünlerine ulaşamadığını belirten Ün, “Bugün Erzurumlu süt üreticisi, litresini 11 TL’ye bile satamazken isyan ediyor. Öte yandan vatandaş, çocuğuna süt veremiyor, kahvaltıya peynir koyamıyor, yoğurt ve ayran alamıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon verileri bile gerçeği gizleyemiyor: Süt fiyatları aylık %9, peynir %7, tereyağı ise %14 arttı. Tüketicinin cebinden çıkan para sürekli artarken üreticiye süt alım fiyatında tek kuruşluk bir iyileştirme yapılmadı. AKP, hayvancılığı ette olduğu gibi sütte de dışa bağımlı hale getiriyor” dedi.

“Çözüm Belli Ama İrade Yok”

Ün, süt ve besi hayvancılığının sürdürülebilir hale getirilmesi için atılması gereken adımları da sıraladı:

  • Meraların ıslah edilerek üreticinin uygun yem temin etmesi sağlanmalı.
  • Hayvancılığa verilen destekler en az dört katına çıkarılmalı.
  • Et ve Süt Kurumu, piyasaya müdahale ederek üreticinin zarar etmesini önlemeli.

Ancak mevcut hükümetin bu adımları atacak ne iradesi ne de bütçesi olduğunu savunan Ün, “AKP, yıllardır tarımı ve hayvancılığı kendi yandaşlarına rant sağlamak için yönetti. Sonuç olarak kasada para kalmadı. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan milyonlarca insanın mağduriyetini gidermek için sandığın gelmesini beklemekten başka çare kalmadı. O gün geldiğinde bu kâbus sona erecek” ifadelerini kullandı.

“Kahverengi kokarca kışlaklarda öldürülmeli”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kahverengi kokarca ile kışlaklarda mücadelenin önemini gerçekleştirdiği görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi. Kahverengi kokarcanın, Karadeniz ve Marmara bölgemizde 300 bitkisel ürüne zarar verdiğini söyleyen Bayraktar, “Fındık başta olmak üzere, tüm bitkisel ürünlerimizin korunabilmesi için kahverengi kokarca ile topyekûn mücadele hız kesmeden devam etmelidir.” dedi.

Bayraktar, değerlendirmesine şöyle devam etti;

“Karadeniz ve Marmara bölgelerimizde bütün ürünler tehdit altında”

“Karadeniz Bölgesi ve Marmara’da başta fındık olmak üzere 300’den fazla tarım ürününe zarar veren kahverengi kokarca, özellikle kış aylarında terk edilmiş binalar, ahırlar ve depolarda barınmaktadır. Hava sıcaklıkları arttığında, zararlı bu alanlardan tarım alanlarına yayılmaya başlar. Bu durumun önüne geçmek ve zararlının yayılmasını engellemek için, hiçbir ara vermeden eksiksiz mücadele edilmesi büyük önem taşımaktadır.”

“Birlikte mücadeleye devam edilmeli”

“Kahverengi Kokarca ile etkin mücadele için halk sağlığı ilaçlamaları ve mekanik yok etme yöntemleri önerilmektedir. Ancak toplu mücadelede karşılaşılan bazı zorluklar bulunmaktadır. Bunlar arasında, tarım alanları dışında kışlayan zararlının kontrol altına alınmasının güç olması, bölgede ikamet etmeyen bazı çiftçilerin etkili mücadeleyi katılmaması, doğal düşman böcek üretiminin yeni başlaması ve bu üretimin tüm bölgeye yayılamaması, ayrıca kimyasal mücadelede kullanılan ilaçların yüksek fiyatları ve coğrafi koşullar nedeniyle uygulama güçlükleri yer almaktadır.

Bu sebeplerle, kahverengi kokarca istilasının fındık üretiminde büyük kayıplara yol açmaması için, Valilik koordinasyonunda Tarım ve Orman Bakanlığı, Belediyeler ve tarımla ilgili tüm kurumların birlikte hareket ederek toplu kimyasal mücadele yürütmesi büyük bir önem taşımaktadır.”

“Devam eden mücadeleye hız verilmeli”

“Ziraat odalarımız ile Tarım ve Orman Bakanlığı ortaklığında yürütülen “Kahverengi Kokarca Eylem Planı” kapsamında, çiftçi eğitimi, tuzak asımı, doğal düşman böcek üretimi ve mekanik mücadele yöntemleriyle istilanın yayılmasını engellemeye çalışmaktadır. Mücadelenin daha etkin ve kapsamlı hale gelmesi için yetkili kurumlar ve paydaşların ortak hareket etmesi büyük önem taşımaktadır.

Evlerde, terk edilmiş binalarda, ahırlarda ve depolarda halk sağlığı ilaçlamaları ve mekanik yok etme yöntemlerinin uygulanması konusunda ise belediyelere ve muhtarlıklara büyük sorumluluk düşmektedir.

Havaların ısınmasıyla bu zararlı tarım alanlarına yayılmaktadır. Çok zamanımız kalmadı, bu süreçte kışlak mücadelesini hızlandırmalıyız.

Fındık başta olmak üzere, tüm bitkisel ürünlerimizin korunabilmesi için kahverengi kokarca ile topyekûn mücadele hız kesmeden devam etmelidir.”

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu