
Ekonomi-teknoloji, kültür-sanat, magazin-yaşam, eğitim haberleri, TUİK verileri..Yurt dışından Kayseri’ye 3 bin 661 kişi göç etti
En fazla 20-24 ve 25-29 yaş grubundaki nüfus göç etti
Türkiye’den göç eden nüfusun illere göre dağılımına bakıldığında ise %34 ile İstanbul’un en fazla göç veren il olduğu görüldü. İstanbul’u %8,5 ile Ankara, %7,8 ile Antalya, %3,3 ile İzmir ve Mersin izledi.
Türkiye’ye 2024 yılında gelen yabancı uyruklu nüfus içinde ilk sırayı %9,9 ile Azerbaycan vatandaşları aldı. Azerbaycan’ı %9,8 ile Türkmenistan, %7,6 ile Özbekistan, %7,5 ile Rusya Federasyonu ve %5,9 ile İran vatandaşları izledi.
Güven endeksi hizmet sektöründe %0,4 arttı, perakende ticaret sektöründe %2,5 azaldı, inşaat sektöründe %1,7 azaldı
Mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi Haziran ayında bir önceki aya göre; hizmet sektöründe %0,4 oranında artarak 110,9 değerini, perakende ticaret sektöründe %2,5 oranında azalarak 108,5 değerini ve inşaat sektöründe %1,7 oranında azalarak 86,9 değerini aldı.
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) ile Endeavor Türkiye, sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen yenilikçi çözümleri özel sektörle buluşturmak üzere güçlerini birleştirdi. Türkiye’nin sürdürülebilirlik yolculuğunda önemli bir adımı temsil eden Sector Connect Programı, çevik, yenilikçi ve etki odaklı çözümler geliştiren girişimlerle Türkiye’nin önde gelen kurumsal şirketlerini aynı çatı altında buluşturdu.
Sürdürülebilirlik ve inovasyon arasında köprü kurmayı hedefleyen Sector Connect, iş dünyasının değişen ihtiyaçlarına sahadan gelen çözümlerle yanıt veriyor. Program, bir yandan kurumsal şirketlerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına katkı sağlarken, diğer yandan girişimcilik ekosisteminde etki odaklı iş modellerinin yaygınlaşmasını destekliyor.
Girişimlerden Yoğun İlgi: 50’ye Yakın Başvuru
Sector Connect kapsamında girişimcilere açık çağrı yapılarak iklim teknolojileri, döngüsel ekonomi, tarım ve gıda teknolojileri, CBAM ve ESG gibi alanlarda çalışan startup’ların başvuruları alındı. Programa 50’ye yakın girişim başvuruda bulundu. Endeavor’un değerlendirme metodolojisi doğrultusunda; Carbon Gate, Alkazar, Agrovisio, Packpeer, Kybele’s Garden, SoilBiom, Wastespresso, iCarbon, Droneqube ve Amonos olmak üzere seçilen 10 yenilikçi girişim, SKD Türkiye üyesi şirketlerle eşleştirildi.
Demo Day, PwC AI Lab’in Ev Sahipliğinde Gerçekleşti
Girişimler ile kurumsal şirketlerin ilk kez yüz yüze geldiği Demo Day, PwC AI Lab’in ev sahipliğinde gerçekleşti. Girişimler bu buluşmada çözüm önerilerini sundu, şirket temsilcileriyle pilot projelerin temellerini attı. Etkinlikte oluşan sinerji, taraflar arasında uzun soluklu iş birliklerinin kapısını araladı.
Program kapsamında Unilever, Sütaş, Brisa, Ülker, Galata Wind ve Akkök Holding gibi öncü şirketler, girişimlerle birlikte sürdürülebilirlik stratejileri doğrultusunda ilk pilot projelerini hayata geçirmeye başladı.
Ölçeklenebilir Etki İçin Yeni Bir Dönem
Sector Connect, girişimlerin pazara erişimini hızlandırırken, gerçek saha ihtiyaçlarına karşılık veren pilot projelerle kalıcı ve ölçeklenebilir etki yaratmayı hedefliyor. İlk pilot projelerin sonuçları yıl sonunda yayımlanacak özel bir raporla kamuoyuyla paylaşılması planlanıyor.
PaperWork ve PayeSoft’tan Yeni Nesil Kalite Yönetimi Çözümü: PWQMS
“Sıfır entegrasyon maliyetiyle tam uyum, her an erişilebilir kalite yönetimi”
Türkiye’nin lider dijital süreç yönetim platformlarından PaperWork, çözüm ortağı PayeSoft ile birlikte geliştirdiği PWQMS (PaperWork Quality Management System) çözümü ile kalite yönetiminde yeni bir dönem başlatıyor.
PaperWork’ün güçlü API geliştirme altyapısı üzerinde kurgulanmış PWQMS (PaperWork Kalite Yönetim Sistemi), firmaların kalite süreçlerini uçtan uca dijitalleştirmek, yasal uyumluluğu sürekli kılmak ve operasyonel verimliliği artırmak amacıyla tasarlanmış modüler ve parametrik bir çözüm.
Tüm Süreçler Gerçek Zamanlı Entegre Çalışıyor
PWQMS’in en güçlü özelliklerinden biri, PaperWork BPM platformu üzerinde çalışan operasyonel süreçlerle entegre olması. Bu entegrasyon doğrudan platform mimarisi üzerinde gerçekleştiği için, geleneksel yazılımlarda karşılaşılan ek entegrasyon maliyetlerini, entegrasyon projelerini ve zaman kaybını ortadan kaldırıyor.
Sahada Gerçek Denetim Gücü
PWQMS, native mobil uygulaması ve mobil uyumlu web arayüzü sayesinde her yerden erişim imkanı ile daha hızlı müdahale, daha yüksek kalite farkındalığı ve daha düşük operasyonel hata oranı gibi önemli avantajlar sağlıyor.
Ofis dışında, üretim sahasında veya denetimde olan personel; denetim başlatabiliyor, uygunsuzlukları (NCR) anında sisteme girebiliyor, düzeltici/önleyici faaliyetleri takip edebiliyor, dokümanlara erişebiliyor ve kalibrasyon ve 5S kontrollerini tamamlayabiliyor.
PWQMS ile Gelen Zengin Modül Seti
PWQMS bünyesinde yer alan önemli modüller arasında Doküman Yönetimi, Denetim Planlama ve Aksiyon Takibi, Uygunsuzluk (NCR), Düzeltici Faaliyet (CAPA) ve Hata Analizi (DF) gibi temel fonksiyonlar bulunuyor. Ayrıca Müşteri Geri Bildirimi ve Şikâyet Yönetimi, Risk ve Fırsat Yönetimi, 5S Denetimleri ve Görsel Fabrika Uygulamaları gibi süreçleri de kapsıyor. Sistemin sunduğu diğer özellikler arasında Toplantı ve Karar Yönetimi, Kalibrasyon Takibi ile Tedarikçi Değerlendirme ve Anket Yönetimi gibi işlevler de yer alıyor. Bu esnek yapı, firmaların kendi süreçlerine en uygun kalite yönetim sistemini kurmalarına olanak tanıyor.
Sürekli Güncel, Sürekli Uyumluluk
PWQMS yalnızca bir yazılım değil, aynı zamanda uzman kalite danışmanlarının rehberliğinde geliştirilen, yaşayan bir sistem. Düzenli olarak güncellenen yazılım değişen yasal mevzuatlara ve sektör standartlarına uyum sağlamak için geliştiriliyor.
Coolaer, Eurasia Rail 2025’te ileri soğutma teknolojileriyle öne çıktı
Ülkemizin önde gelen ısıtma ve soğutma çözümleri firması Coolaer İklimlendirme Sistemleri AŞ, 18 – 20 Haziran tarihleri arasında, 11.Uluslararası Avrasya Demiryolu, Hafif Raylı Sistemler, Altyapı ve Lojistik Fuarı – Eurasia Rail 2025’e katıldı. Türkiye’nin tek, dünyanın en büyük 3. demiryolu ve hafif raylı sistemler fuarına, dünyanın dört bir yanından binlerce sektör temsilcisi katıldı. Fuarda, inovasyon, mühendislik gücü ve sahadaki tecrübesini sergileyen Coolaer, Eurasia Rail 2025’te ileri soğutma teknolojileriyle öne çıktı.
Coolaer ürünleri ziyaretçilerden tam not aldı
Coolaer tarafından raylı sistem uygulamaları için özel olarak tasarlanmış tren ve tramvay klimaları, otomatik sıcaklık kontrol sistemleri, yüksek verimli ve düşük gürültülü çözümler, fuar ziyaretçilerinden tam not aldı. Fuarda sergilenen ürün ailesi, EN 14750 demiryolu standartlarına uygunluğu, titreşime ve zorlu dış ortam koşullarına dayanıklılığı ile dikkatleri çekti. Özellikle kompakt rooftop tasarımı, 24/48/72 VDC ya da 400 VAC uyumu gibi teknik üstünlükler, yerli ve yabancı ziyaretçilerin beğenisini topladı. Coolaer’in özellikle raylı taşıma sistemlerine yönelik geliştirdiği çözümler, belediye temsilcileri ve uluslararası satın alma heyetlerinden yoğun ilgi gördü. Raylı sistemlerdeki iklimlendirme teknolojilerinin geleceğine yön veren fuarda, Coolaer’in güvenilirliği ve mühendislik kalitesi bir kez daha vurgulamış oldu. Coolaer, sürdürülebilir, sessiz ve güçlü soğutma çözümleriyle geleceğe değer katmaya devam edecektir.
Fabrika Duvarları Arasında Akustik Bir Yolculuk
Müzisyen Can Uzunallı, bağımsız olarak yayımladığı yeni akustik serisi Tiburon Sessions ile dinleyiciyi müziğin en sade ve filtresiz hâliyle buluşturuyor. Denizli’de faaliyet gösteren Yavuzçehre Tekstil’in markası olan Tiburon çatısı altında hayata geçen proje, ticari bir amaç gütmeden, sadece müziğin kendisine alan açma fikriyle doğdu.
Kayıtlar doğrudan Tiburon’un Denizli’deki fabrikasında yapıldı. Fabrikanın doğal atmosferi, şarkıların ham ve işlenmemiş dokusunu destekleyen bir ortam yarattı. Tüm kayıtlar kanal kayıt yöntemiyle, yalnızca in-ear monitör kullanılarak gerçekleştirildi. Görüntüler DRT (Denizli Radyo Televizyon) ekibi tarafından çekildi ve seslerle senkronize edildi. Projeye özgü bu yalın kayıt yöntemi, post-prodüksiyon aşamasını neredeyse ortadan kaldırarak sadece temel miks ile şarkıların son hâlini bulmasını sağladı. Bu yaklaşım, dinleyiciye her şeyi çalındığı anda, günahıyla sevabıyla duyurma iddiası taşıyor.
Serinin ilk şarkısı olarak Can Uzunallı, Bambaşka Düşler (F32) adlı parçayı yayımladı. Toplamda altı şarkıdan oluşacak bu özel seri, önümüzdeki haftalarda dinleyiciyle buluşmaya devam edecek.
Tiburon Sessions’a giden yolun ilk adımları, Uzunallı’nın Sonsuz Döngü albümünün tanıtım gecesinde atıldı. O geceye gelenlere, yayımlanmış şarkıların akustik versiyonlarını sunmak, bir sürpriz olarak planlanmıştı. Sonrasında İstanbul ve İzmir’de verilen akustik konserlerle bu adımlar daha da olgunlaştı ve en sonunda, Denizli’de yapılan samimi bir kayıt süreciyle proje tamamlandı.
Can Uzunallı, müzikteki yaklaşımını şöyle ifade ediyor: “Kimi şarkılarda farklı bir yaklaşım arayan biri olarak, versiyonlar denemeye devam edeceğim. Ama her şarkının akustik versiyonu olmalı gibi bir düşüncem hiç olmadı.”
Her şeyin ticari başarıya endekslendiği bir çağda, Tiburon Sessions yalnızca müziğe inanan insanların emeğiyle ve iyi niyetiyle şekillendi. Müziğin kalbine doğru, samimi bir yolculuk olarak dinleyiciyle buluştu.
EGİAD Danışma Kurulu’nda Bayrak Değişimi
Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD), 18. Yönetim Döneminin ilk Danışma Kurulu Toplantısını 23 Haziran 2025 tarihinde İzQ İnovasyon Merkezi’nde geniş katılımla gerçekleştirdi. EGİAD Danışma Kurulu Başkanı Perihan İnci’nin başkanlığında ve EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı M. Kaan Özhelvacı’nın ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda, kent, üniversite, kamu ve iş dünyasının temsilcileri bir araya geldi. Toplantının en dikkat çeken noktalarından biri, önceki dönem Danışma Kurulu Başkanı Mahmut Özgener’in görevini, iş dünyasının saygın isimlerinden Perihan İnci’ye devrettiği tören oldu. İnci, EGİAD’ın ilk kadın Danışma Kurulu Başkanı unvanını da taşıyarak önemli bir ilke imza attı. Yeni dönemde Danışma Kurulu’na katılan isimler de toplantıda tanıtıldı. İzmir iş dünyasının önde gelen kurum ve şirketlerinden yöneticilerin yer aldığı kurul, stratejik yönlendirme açısından EGİAD’ın en önemli danışma mekanizmalarından biri olmasıyla bilinmekte.
Kolektif Akıl ve Stratejik İş Birliği ile Yeni Döneme Başlangıç
Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı M. Kaan Özhelvacı, Danışma Kurulu’nun dernek için yalnızca bir istişare organı değil, aynı zamanda stratejik yön belirleyici bir güç olduğunu vurguladı. Özhelvacı, EGİAD’ın vizyonunu “sürdürülebilir ve üstün değer yaratan bir lider STK” olarak tanımlarken, bu vizyonun temelinde bilgi, deneyim ve ortak akılın yattığını ifade etti.
Özhelvacı konuşmasında şunları kaydetti: “Bu toplantı, 18. Dönem Yönetimimizin ilk Danışma Kurulu buluşması olması açısından özel bir anlam taşıyor. Yeni dönemde danışma kurulumuzun üye yapısında gerçekleşen değişiklikleri paylaşmak isterim. Kurulumuzun yeni dönem temsilcileri İzmir Teknoloji ve İnovasyon A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Andaç Pamuk, Hugo Boss İzmir Genel Müdürü Arif Kaya, NORM Holding CIO’su Erkan Yeniçare, TAİDER Yönetim Kurulu Başkanı Gülfem Yorgancılar Perçin, Arkas Holding CIO’su Mert Oruz, Cevher Group CEO’su Oğuz Özmen. Yeni üyelerimize, bu değerli kurulda yer alarak bizleri onurlandırdıkları için gönülden teşekkür ediyoruz.18. Yönetim Döneminde Danışma Kurulumuz yeniden şekillenirken, aynı zamanda EGİAD açısından çok anlamlı bir bayrak değişimine de tanıklık edeceğiz. EGİAD Danışma Kurulu Başkanlığı görevini üç dönemdir büyük bir özveriyle yürüten, bilgeliği, ileri görüşlülüğü ve her zaman yanımızda olan duruşuyla bizlere ilham veren çok kıymetli büyüğümüz Mahmut Özgener’e huzurlarınızda gönülden teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz. 2019 yılından bu yana derneğimize kattığı vizyon, sağladığı rehberlik ve üstlendiği sorumluluk, EGİAD tarihinde her zaman özel ve saygıyla anılacak bir yere sahip olacaktır. Mahmut Başkanımız, bugün Danışma Kurulu Başkanlığı bayrağını, iş dünyasında güçlü duruşu, topluma olan katkıları ve ilham verici liderliğiyle tanınan bir başka değerli isme, Perihan İnci’ye devrediyor. İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi, TÜRKONFED Başkan Yardımcısı, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı İnci’nin davetimizi kabul ederek EGİAD Danışma Kurulu Başkanlığı’nı üstlenmesi; bizler için büyük bir onur ve mutluluk kaynağıdır. Ayrıca, kendisinin derneğimizin ilk kadın Danışma Kurulu Başkanı olması da dernek tarihimizde önemli ve ilham verici bir dönüm noktasıdır. Kendisinin liderliğinde yol yürüyeceğimiz bu yeni dönemin hepimiz için üretken, ilham verici ve başarılarla dolu geçmesini diliyoruz.”
GENÇ BİR KADININ KENDİNİ ARAYIŞ HİKÂYESİ: AYRINTI, JESSICA ANDREWS’UN İLK ROMANI TUZLU SU’YU OKURLARLA BULUŞTURDU!
Jessica Andrews’un aidiyetle özgürlük arasında bocalayan bir ruhun portresini çizdiği romanı Tuzlu Su, Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı! Tuzlu Su, Londra’nın yoğun temposundan kaçarak Kuzey İngiltere’nin kırsalına sığınan ve burada geçmişiyle, ailesiyle ve kendi kimliğiyle yüzleşen Lucy’nin hikâyesini anlatıyor. Modern edebiyatın sade ama güçlü seslerinden biri olarak öne çıkan roman, genç bir kadının büyüme sancılarını samimi ve çarpıcı bir yaklaşımla gözler önüne seriyor.
Ayrıntı Yayınları’nın Edebiyat dizisinde yerini alan Tuzlu Su’yu İngilizceden dilimize Sena Dalgıç çevirdi.
“Her şey bedenlerimizle başlar. Birbirine dokunan tenlerimizle.”
Gitgide erişilmez olmaya başlayan bir anneye özlem, hayalet gibi silikleşmiş bir babayı hayatın farklı evrelerinde kabullenme çabası… Geçmişin gölgelerinden sıyrılmak ve kendine ait bir yer bulmak isteyen Lucy, zamanın ve mekânın derinliklerinde kaybolmaya çalıştıkça aslında kendine dokunmaya başlıyor.
Bu hikâye, aidiyetle özgürlük arasında bocalayan bir ruhun portresi. Çocukluğun sessiz çatlaklarından sızan özlemlerle örülü, geçmişin ağırlığıyla geleceğin belirsizliği arasında sıkışmış bir yolculuk. Lucy, iç dünyasının karmaşasında gezinirken, hem büyümenin sancılarını hem de insana ait olan o evrensel arayışı dile getiriyor.
Durak Tekstil, Çin Halk Cumhuriyeti’nde strateji değişikliğine giderek Çin’e ihracata başladı
Çin’de 2007’den beri bir geçmişe sahip olan Durak Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş., burada oluşturduğu tecrübeli ve güçlü ekibi ile hem Türkiye’ye ham madde tedarikini yönetti hem de Durak Çin fabrikasında ürettiği ürünlerini Çin ve tüm Uzak Doğu ülkelerindeki global marka imalatçılarına sattı.
İki yıllık sistem değişikliği çalışmaları sonucu, Çin yapılanmasını, Tedarik – Yeni İş Geliştirme – Türkiye’den Çin’e direkt satış şeklinde değiştirmeyi başardı. Böylece 2025 başından itibaren Durak Tekstil, Çin fabrikasında, Çin ve Uzak Doğu firmaları için yaptığı üretimi, Türkiye’ye kaydırdı, bu firmaları da Türkiye’den alım yapma konusunda ikna ederek, DURAK markasının gücünü bir kez daha ispat etmiş oldu. Durak Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş bu şekilde, Çin’deki piyasa gücünü, 17 yıldır elde ettiği pazar ve network kazanımını müthiş bir avantaja çevirmiş oldu.
Yeni yapılanma Durak Tekstil’e ve ülkemize hangi kazanımları getirecek?
-Durak Tekstil, yaklaşık 500 civarında Çin ve Uzak Doğu imalatçı müşterisine alışkın oldukları sipariş & sevkiyat trafiğini aksatmayacak şekilde her ay düzenli olarak Türkiye’den, Durak Çin merkezimize ihracata başladı. Altı aydır sorunsuz bir şekilde yapılan stok beslemeleri ile müşterilerimizin memnuniyeti de sağlanmış oldu.
-Toplam üretimini, Türkiye’de konsolide ederek, Durak Grubu önemli bir maliyet avantajını da elde etti.
-Çin’deki Durak Tekstil firması, bir Ticaret firmasına dönüştürülmüş, Çin’de elde ettiği güven ve gücü kullanarak, 2025 başından itibaren, faaliyet alanındaki ürünler dışında kalan diğer ürünlerde de Çin, Türkiye ve diğer ülkeler arasındaki Alım – Satım ticaretine girerek tüm paydaşlarına fayda sağlayacak yeni bir iş modeline girmiştir.
-Çin’deki gayrimenkulünü satarak, Türkiye’ye üretimini taşımıştır. Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığının destekleriyle makineleri Türkiye’ye getirerek, Türkiye’deki kapasitesini %30 artırmıştır. Böylece, makina değerleri dahil, Türkiye’ye toplamda 20 milyon dolar civarında doğrudan yatırım gerçekleştirmiştir. Ayrıca, Durak Tekstil, satıştan elde ettiği geliri, Bursa Vakıfköy’de üretim yaptığı mevcut fabrikasına ilave olarak TOSAB sanayi bölgesindeki arsasında projesi tamamlanmış, yeni fabrika yatırımında kullanacaktır.
Serinlerken Sağlığınızdan Olmayın: Klima Kaynaklı Baş Ağrılarına Dikkat
Yaz aylarında yaygın olarak kullanılan klimalar, baş ağrılarına yol açabiliyor. Uzman Dr. Murat Yaycı, klima kaynaklı baş ağrılarını önlemek için alınması gereken önlemleri paylaştı.
Yaz sıcaklarında serinlemek için sıkça başvurulan klimalar, yanlış kullanıldığında sağlığı olumsuz etkileyebilir. Bu etkilerden biri de sık görülen klima kaynaklı baş ağrıları.Atabay İlaç Medikal Direktörü Uzman Dr. Murat Yaycı, özellikle yaz aylarında hem evlerde hem de araçlarda yaygın olarak kullanılan klimaların, ortam havasını sürekli döndürerek çalıştığını ve bu durumun çeşitli rahatsızlıklara zemin hazırlayabileceğini belirtti. Dr. Yaycı, klimaların neden olduğu baş ağrılarının ardında yatan temel faktörleri ve alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:
Vücuttaki Sıvı Kaybı:
Klimalar çalıştıkça ortamdaki nemi alarak vücudun sıvı kaybetmesine neden olur. Yeterince su tüketilmediğinde, bu durum baş ağrılarına ve çeşitli hastalıklara yol açabilir. Bu nedenle klima kullanırken su içmek hayati önem taşır.
Klimanın Sebep Olduğu Soğuk Hava:
Soğuk hava, damarları daraltarak baş ağrısına sebep olabilir. Klimanın derecesini çok düşürmemek ve zaman zaman kapatarak oda sıcaklığını dengelemekle bu durumun önüne geçilebilir.
Klima Filtresinin Temizlenmemesi:
Klimanın düzenli olarak temizlenmemesi; ortamdaki toz akarların, evcil hayvan tüylerinin, küf sporlarının ve çeşitli alerjen maddelerin klima filtrelerine yapışmasına ve tekrar ortama yayılmasına neden olur. Bu durum, şiddetli baş ağrılarının yanı sıra sinüs tıkanıklıkları, alerji ve tahriş gibi sorunlara da yol açabilir. Düzenli filtre temizliği ve bakımı, bu riskleri ortadan kaldırır.
Hava Yoluyla Bulaşan Hastalıklar:
Klimalar iç ortam havasını sirküle ederek çalıştığı için, özellikle grip başta olmak üzere hava yoluyla bulaşabilen solunum yolu hastalıklarına sahip kişiler hastalıklarını diğer kişilere daha kolay bulaştırabilirler. Bu yüzden söz konusu hastalıkları olan kişilerle aynı ortamda klima çalıştırılmamalıdır. Klima sistemleri hava yoluyla bulaşan virüslerin yayılmasında önemli rol oynar.
“Baş ağrısı şiddetleniyorsa doktora danışarak uygun ağrı kesicilerle tedavi desteklenmeli”
Uzman Dr. Murat Yaycı, klima çarpması sonucu oluşan baş ağrısını önleyebilmek ve tedavi edebilmek amacıyla çeşitli tavsiyelerde bulundu. Yaycı; “Klima ünitesinin temizliğinden emin olun. Bu sayede hem şiddetli baş ağrılarının hem de alerji gibi meydana gelebilecek diğer hastalıkların oluşmasını engellemiş oluruz. Klima kullanımında yeterli su tüketimine dikkat etmeyi unutmayın. Baş ağrısı giderek şiddetleniyorsa veya alınan önlemlere rağmen iyileşmiyorsa doktora danışarak uygun ağrı kesicilerle tedavi desteklenmeli. Klimalar sıcak havalarda kurtarıcımız olsa da bilinçsiz ve dikkatsiz kullanımda hayat kalitemizi düşüren baş ağrıları kaçınılmaz bir sonuçtur” ifadelerini kullandı.
Kale Kilit, Güney Afrika’daki The Big 5 Fuarı’nda Güvenliğin Geleceğini Tanıttı
Güvenlik çözümleri alanında Türkiye’nin lider markası Kale Kilit, 18-20 Haziran 2025 tarihleri arasında Güney Afrika’nın Johannesburg şehrinde düzenlenen ve kıtada sektörün en önemli organizasyonlarından biri olarak kabul edilen The Big 5 Construct Southern Africa Fuarı’nda yerini aldı. Fuar süresince hem ürünlerini tanıtan hem de güvenlik teknolojilerindeki son gelişmeleri aktaran Kale Kilit, global iş ortaklarıyla buluşarak yeni iş bağlantılarına imza attı.
Johannesburg Expo Centre’da düzenlenen etkinlik, yapı ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren dünyanın önde gelen markalarını bir araya getirirken, Kale Kilit de yüksek güvenlikli kilit sistemleri, dijital geçiş çözümleri ve entegre güvenlik ürünleriyle ziyaretçilerin büyük ilgisini topladı. Güney Afrika pazarında artan güvenlik ihtiyacına cevap verecek yenilikçi ürünler, özellikle profesyonel ziyaretçilerin dikkatini çekti.
Kale Kilit Yurt Dışı Satış ve Pazarlama Direktörü Hakan Mumcu, fuara katılım süreciyle ilgili şunları söyledi:
“Kale Kilit olarak güvenliği bir yaşam biçimi haline getirmek vizyonuyla dünyanın dört bir yanında kullanıcılarla buluşuyoruz. The Big 5 Fuarı, sadece ürünlerimizi tanıtmak açısından değil, aynı zamanda Afrika kıtasındaki büyüyen potansiyeli yakından analiz etmek açısından da son derece kıymetliydi. Güney Afrika pazarı, hem ticari hem konut projelerinde güvenlik teknolojilerine olan ilgisini hızla artırıyor. Bu fuar sayesinde yerel iş ortaklarımızla ilişkilerimizi güçlendirme ve yeni iş birliklerine kapı aralama imkanı bulduk.”
Mumcu ayrıca, Kale Kilit’in inovasyon odağına da dikkat çekerek şöyle devam etti:
“Geleneksel güvenlik çözümlerini dijital sistemlerle buluşturduğumuz ürün gamımız, hem bireysel kullanıcıların hem de büyük ölçekli projelerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde geliştirildi. Özellikle temassız geçiş sistemlerimiz ve yüksek güvenlikli akıllı kilit çözümlerimiz, ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördü. The Big 5 gibi uluslararası organizasyonlarda yer almak, markamızın küresel ölçekteki büyüme stratejisinin önemli bir parçası.”
Fuarda sergilenen ürünler arasında akıllı kilit sistemleri, yüksek güvenlikli silindirler, elektronik geçiş sistemleri ve endüstriyel güvenlik çözümleri ön plana çıktı. Ayrıca Kale Kilit’in çevre dostu üretim yaklaşımı ve sürdürülebilir güvenlik teknolojilerine dair sunumu da katılımcılar tarafından takdirle karşılandı.
The Big 5 Fuarı’na Kale Kilit’in katılımı, markanın global pazardaki varlığını pekiştirirken, Afrika kıtasındaki büyüme hedeflerinin de altını çizmiş oldu.
Yapay Zeka Destekli Siber Saldırılar Yükselişte!
Fark edilmeyen uzun süre devam eden yapay zeka destekli siber saldırıların sonuçları ağır oluyor. Trend Micro, proaktif güvenlik çözümleriyle işletmelerin riskleri önceden tespit etmelerine ve bu tür saldırıları erken aşamada önlemelerine yardımcı oluyor.
Dünyanın önde gelen siber güvenlik şirketlerinden Trend Micro’nun son araştırmaları, yapay zeka teknolojilerinin kötü niyetli kullanımlarının artarak ciddi bir tehdit haline geldiğini ortaya koyuyor. Özellikle uzun süreli ve sessiz ilerleyen yapay zeka destekli saldırılar, kurumların sistemlerinde aylarca, hatta yıllarca fark edilmeden ilerleyebiliyor. Bu saldırılar, veri sızıntılarına, büyük çaplı maddi kayıplara ve itibar zedelenmesine neden olabiliyor.
Trend Micro’nun gerçekleştirdiği araştırmalara göre, geleneksel güvenlik yöntemlerinin bu tür sofistike saldırıları tespit etmekte giderek daha yetersiz kaldığı görülüyor. Saldırganlar, yapay zekanın sağladığı gelişmiş yetenekler sayesinde güvenlik sistemlerini atlatmakta, izlerini saklamakta ve saldırıları uzun vadeye yaymakta büyük başarı elde ediyor. Trend Micro’nun yayınladığı “2025 Siber Risk Raporu”, kuruluşların dijital varlıklarının korunmasında proaktif bir güvenlik yaklaşımına geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Rapora göre, kuruluşların Siber Risk Endeksi (CRI) ne kadar yüksekse, saldırıya uğrama olasılıkları da o kadar artıyor.
Raporda dikkat çeken bir başka nokta ise, saldırı yüzeyleri genişleyen kuruluşların bu tehditlerle başa çıkabilmesi için risk değerlendirmesini sürekli hale getirmeleri gerektiği. Trend Micro’nun Cyber Risk Exposure Management (CREM) çözümü, saldırı yüzeyindeki riskleri belirleyerek, risklerin önceliklendirilmesini ve uygun önlemlerin alınmasını sağlıyor. CREM çözümü sayesinde kuruluşlar, risklerini proaktif olarak yönetebiliyor ve siber güvenlik duruşlarını güçlendirebiliyor.
Bu gelişmeler karşısında kurumların dijital varlıklarını korumak için ileri düzey güvenlik çözümlerine yönelmesi artık kaçınılmaz hale geldi. Bu noktada Trend Micro’nun XDR (Extended Detection and Response) çözümü, genişletilmiş algılama ve müdahale kapasitesiyle önemli bir avantaj sağlıyor. Yapay zeka ve makine öğrenimi teknolojilerini entegre eden Trend Micro XDR, saldırıları gerçek zamanlı olarak tespit ederek hızlı ve etkin müdahale imkanı sunuyor. Ayrıca kurumlara kapsamlı bir görünürlük sağlayarak potansiyel tehditlerin erken aşamada engellenmesine yardımcı oluyor.
Trend Micro’nun bir diğer etkili çözümü olan Deep Security ise sanal ortamlar ve bulut altyapıları için özel olarak geliştirilmiş olup, bu platformlarda üst düzey bir güvenlik katmanı oluşturuyor. Böylece veri güvenliği ve iş sürekliliği sağlanırken, tehditlere karşı proaktif bir savunma hattı kuruluyor.
Trend Micro Avrasya Bölgesi Teknik Lideri Burçin Olgaç, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Yapay zeka destekli siber saldırılar, uzun süre sessizce ilerleyip fark edilmediklerinde kurumları büyük zararlara uğratabiliyor. Geleneksel güvenlik çözümlerinin bu saldırıları tespit etmekte zorlanması nedeniyle, gelişmiş algılama yetenekleriyle donatılmış Trend Micro XDR ve Deep Security gibi çözümler kritik önem taşıyor. Kurumların artık siber güvenlik stratejilerini yenileyerek, yapay zeka kaynaklı tehditlere karşı daha hazırlıklı hale gelmeleri gerekiyor.”
Raporda ayrıca en sık karşılaşılan riskli olayların başında bulut uygulamalarına yönelik riskli erişimlerin geldiği belirtiliyor. Bu durum, bulut ortamlarına geçiş yapan kuruluşların güvenlik eğitimine daha fazla önem vermeleri gerektiğini ortaya koyuyor. Trend Micro, risklerin daha net anlaşılması ve önceliklendirilmesi için, yapay zeka destekli analiz ve otomatik yanıt mekanizmalarını kullanıyor ve böylelikle güvenlik ekiplerinin daha etkili ve hızlı karar almasını sağlıyor.
Trend Micro, kurumları siber güvenlikte proaktif olmaya çağırarak, gelişmiş tehditlerin oluşturduğu risklere karşı yenilikçi teknolojiler ve kapsamlı koruma stratejileriyle destek sunmaya devam ediyor. Bu sayede, kurumların güvenlik duruşları güçlenirken, potansiyel tehditlere karşı dirençleri de artıyor.
Toyota Teknik Eğitim Programı, Otomotiv Sektörüne Nitelikli Mezunlar Kazandırmayı Sürdürüyor
Toyota Türkiye’nin sürdürülebilir toplumsal katkı vizyonu doğrultusunda 1992 yılından bu yana yürütülen Toyota Teknik Eğitim Programı (T-TEP), bu yıl da sektöre yeni mezunlar kazandırdı. Bir meslek eğitim programı olarak 33. yılını geride bırakan T-TEP, otomotiv sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetişmesine öncülük etmeyi sürdürüyor.
Öğrencilere lise yıllarından itibaren teknik eğitimle meslek kazandırmayı amaçlayan Toyota Teknik Eğitim Programı, Milli Eğitim Bakanlığı iş birliği ile belirlenen okullarda yürütülüyor.
1992 yılından bu yana İstanbul’da Şişli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde aktif olan program, Adana’da ise Adana Seyhan Şehit Bora Süelkan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde 2007’den bu yana uygulanıyor.
Programdan Mezun Olanların Sayısı 600’ü Aştı
Toyota Türkiye’nin uzun yıllardır sürdürdüğü sosyal sorumluluk projelerinden biri olan Toyota Teknik Eğitim Programı’nın bu yılki mezuniyet törenleri ise Şişli Öğretmen Evi’nde ve Adana Atosev Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirildi. 31. dönem mezunlarını veren Şişli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde 12 öğrenci ve 14. dönem mezunlarını veren Adana Seyhan Şehit Bora Süelkan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde 10 öğrenci mezun oldu.
Şu ana kadar 635 mezun veren Toyota Teknik Eğitim Programı’nda öğrencilere kapsamlı teknik bilgiler verilirken aynı zamanda Toyota’nın temel değerleri doğrultusunda iş kültürü, saygı, disiplin ve Kaizen (sürekli iyileştirme) anlayışı da kazandırılıyor. Mezun olan öğrencilerin önemli bir kısmı ise Toyota yetkili servislerinde ve otomotiv sektöründe istihdam ediliyor. Böylece bu program otomotiv sektörünün satış sonrası hizmetler alanında duyduğu yetişmiş teknik eleman ihtiyacını karşılamaya devam ediyor.
Türkiye’nin ticari araç markası Anadolu Isuzu, 2024 yılında üretim ve ihracatta gösterdiği üstün performansla Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) tarafından düzenlenen “İhracatın Şampiyonları” organizasyonunda bir kez daha ödüle layık görüldü. Anadolu Isuzu, İhracatın Şampiyonları 2024 Ödül Töreni’nde “Altın” kategorisinde “İhracat Başarı Ödülü”nün sahibi oldu.
Anadolu Isuzu Uluslararası Satış Direktörü Murat Dedeoğlu, ödülle ilgili değerlendirmesinde, “2021, 2022 ve 2023 yıllarında gösterdiğimiz güçlü ihracat performansımızın ardından, 2024 yılında da bu başarıyı sürdürmekten gurur duyuyoruz. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin takdim ettiği bu anlamlı ödül, global pazarlardaki gücümüzü ve sürdürülebilir büyüme stratejimizin başarısını bir kez daha teyit ediyor. Ticari araç alanındaki 40 yılı aşan deneyimimiz, güçlü mühendislik ve Ar-Ge altyapımız, yenilikçi üretim anlayışımızla Türkiye’nin ihracatına katkı sunmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“46 Ülkeye İhracat, Avrupa’da Güçlü Büyüme”
Murat Dedeoğlu, Anadolu Isuzu’nun küresel ticari araç piyasasındaki varlığını güçlendirmeye öncelik verdiğini söyledi. Dedeoğlu, “Bugün itibarıyla 46 ülkeye otobüs ve midibüs ihraç ediyoruz. Türk mühendislerimizin geliştirdiği, çevreci ve modern tasarıma sahip araçlarımız, özellikle Avrupa belediyelerinden yoğun talep görüyor. Güçlü distribütör ağımız ve satış sonrası destek yapımızla hedefimiz; yalnızca ihracat yapmak değil, kalıcı ve sürdürülebilir bir marka değeri oluşturmak. Ar-Ge, dijitalleşme ve müşteri odaklılıkta sektöre yön veren bir marka olarak, Avrupa başta olmak üzere yeni pazarlara açılmayı sürdüreceğiz.” diye konuştu.
Keşfedilmeyi Bekleyen Erythrai Antik Kenti’nde Gurme Tatil Deneyimi
Çeşme’nin Antik Kentlerinden Ildırı’da Lezzet Yolculuğu
Ege’nin antik cennetlerinden Ildırı’da, tarih ve doğanın iç içe geçtiği büyülü bir atmosferde konumlanan Sibyl Hotel Erythrai By Muup, misafirlerine sadece huzur dolu bir tatil değil, aynı zamanda unutulmaz bir gastronomi deneyimi sunuyor. Executive Şef Serhat Güneysu tarafından özenle hazırlanan menü, deniz ürünlerinden zeytinyağlılara, çocuklara özel seçeneklerden gurme tatlılara kadar her damak zevkine hitap ediyor. Misafirlere kendi damak zevklerine göre özel seçimler yapma özgürlüğü sunan Sibyl’in Ala Carte Restoranında ise, her tabak şefin özenli sunumuyla adeta bir sanat eserine dönüşüyor.
Çeşme’nin antik kentlerinden biri olan Ildırı’da üst düzey konaklama hizmeti sunan Sibyl Hotel Erythrai By Muup, tarihi dokusuyla bezenmiş doğayla iç içe bir tatil deneyimi yaşamak isteyen misafirlerine kusursuz bir atmosfer sunuyor.
Denizden Sofraya Gelen Ege’nin Tazeliği
Denizden gelen zenginliği Ala Carte menüsüne yansıtan Sibyl Hotel Erythrai By Muup deniz mahsulleri ile öne çıkıyor. Tereyağlı karides, çıtır kalamar (badem soslu ve tarator soslu alternatifleriyle), nohut püresi eşliğinde tahin soslu ahtapot bacağı ve deniz mahsullü linguini gibi şef dokunuşlu lezzetler dikkat çeken menüde, çıtır midye ve karides kroket ile sunulan özel tabaklar öne çıkıyor. Ana yemeklerde, günlük olarak limandan taze gelen balık çeşitleri ve bonfile alternatifleri sunulurken; tatlı menüsünde enginar tatlısı, ılık çikolatalı kek, havuç dilim baklava ve fırın helva gibi zarif ve özgün seçenekler bulunuyor. Meze menüsünde ise Ege mutfağının ferah dokunuşları hissediliyor. Deniz börülcesi, Ege usulü bahçe salatası, ince kıyım çoban salata, atom, patlıcan salatası, kavun-karpuz, yeşil elmalı kuru cacık ve İldır domates salatası gibi hafif ama lezzetli meze çeşitleri, taptaze keçi peyniri ile tamamlanarak sunuluyor.
Sibyl Hotel Erythrai By Muup’da her gün farklı tatlar sunan açık büfe, zengin içeriğiyle misafirlerin beğenisini kazanıyor. Soğuk büfede günlük taze salatalar, zeytinyağlılar ve mezeler yer alırken; humus, portakallı kereviz, çiğ köfte ve kuru cacık gibi seçenekler öne çıkıyor. Akşam saatlerinde ise haftada iki kez düzenlenen “show menüsünde” hindi dolma, ossobuco, yaprak ciğer ve kuzu tandır gibi özel ana yemekler hazırlanıyor.
AstraZeneca ile CSPC, yapay zekâ tabanlı ilaç araştırmaları için 5 milyar dolara varan iş birliğine imza attı
AstraZeneca, Çinli CSPC Pharmaceuticals ile ağızdan alınacak yeni ilaçlar geliştirmek üzere toplam potansiyel değeri 5,33 milyar dolara ulaşan stratejik iş birliği yaptı. Kronik ve bağışıklık hastalıklarına odaklanan çalışmalar, yapay zekâ destekli ilaç keşif platformu üzerinden yürütülecek.
AstraZeneca, merkezi Çin’in Shijiazhuang şehrinde bulunan CSPC Pharmaceuticals Group Limited ile araştırmalar yapmak üzere stratejik bir iş birliği yaptı. Farklı hastalıklarda etkili olabilecek ve ağız yoluyla alınacak yeni ilaçların yapay zekâ kullanılarak keşfini ve geliştirilmesini hedefleyen anlaşmanın toplam potansiyel değeri, CSPC’nin alacağı peşin ödemeye ek olarak geliştirme ve satış sürecindeki başarılarına bağlı olarak hak edeceği ek ödemelerle birlikte 5,33 milyar dolara ulaşıyor.
Anlaşma kapsamında AstraZeneca ve CSPC, kronik hastalıklar da dahil olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavisi için potansiyel taşıyan birden fazla hedef üzerinde klinik öncesi ilaç adaylarını keşfetmek ve geliştirmek üzere iş birliği yapacak. Bu kapsamda, bağışıklık sistemi hastalıklarına yönelik klinik öncesi aşamada küçük moleküllü bir oral tedavi de yer alıyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, “Bu stratejik iş birliği, dünya genelinde iki milyardan fazla insanı etkileyen kronik hastalıklarla mücadelede yenilikçiliğe olan bağlılığımızın bir göstergesi. Güçlü ortaklıklar kurarak, birbirini tamamlayan bilimsel uzmanlıklarımızı birleştiriyor ve yeni nesil tedavilerin geliştirilmesini sağlayacak yüksek kaliteli, yenilikçi moleküllerin hızla keşfedilmesini destekliyoruz.” dedi.
Araştırma, Shijiazhuang şehrinde CSPC tarafından yürütülecek ve şirketin yapay zekâ destekli, çift motorlu verimli ilaç keşif platformu kullanılacak. Bu platform, hedef proteinlerin mevcut bileşik moleküllerle bağlanma kalıplarını analiz etmek, hedefe yönelik optimizasyon gerçekleştirmek ve geliştirme potansiyeli yüksek, etkili küçük molekülleri seçmek amacıyla yapay zekâ teknolojisini kullanıyor.
Bain & Company Türkiye Enerji sektörü analizini yayınladı; Enerji bağımsızlığı yolunda Türkiye’den yatırımcılara 500 milyar dolarlık fırsat
Küresel danışmanlık şirketi Bain & Company’nin Türkiye ofisi, Türkiye Enerji sektörü analizini yayınladı. Bain & Company Türkiye’nin yayınlandığı analize göre, 2035 Enerji Planı ve 2053 Net Sıfır Stratejisi, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı yolunda yatırımcılara 500 milyar dolarlık fırsat sunuyor. Analizden çıkan sonuç enerji arz güvenliği, verimlilik ve karbon nötrlüğü odaklı bu dönüşüm, Türkiye için çevresel olduğu kadar ekonomik bir zorunluluk
İstanbul, 23 Haziran 2025 – Bain & Company Türkiye’nin yayımladığı kapsamlı enerji analizi, Türkiye’nin mevcut enerji dengesine dair çarpıcı veriler sunarken, ülkenin enerji dönüşüm sürecinde izlemesi gereken stratejik yol haritasını da ortaya koyuyor.
Analize göre, Türkiye artan enerji talebi ve yüksek dışa bağımlılık nedeniyle enerji dönüşümünü yalnızca çevresel değil, ekonomik bir zorunluluk olarak ele almalı. 2023 itibarıyla, ülkenin birincil enerji arzının yaklaşık %75’i ithal ediliyor ve bu durum yılda yaklaşık 50 milyar dolarlık dış ticaret açığına yol açıyor. Bu tablo, enerji dönüşümünün Türkiye’nin ekonomik kalkınması için kilit bir unsur olduğunu açıkça gösteriyor.
Sanayi, ulaşım ve konut gibi enerji tüketimi yoğun sektörlerdeki dönüşüm, yalnızca karbon emisyonlarını azaltmayı değil, aynı zamanda enerji ithalatına olan bağımlılığı da düşürmeyi amaçlıyor. Toplam enerji tüketiminin ve karbon emisyonlarının en büyük alanlardan biri olan sanayi sektörü öne çıkarken, bazı sektörler ise enerji yoğunluğu ve kaynak dağılımı açısından önemli farklılıklar gösteriyor. Örneğin, demir-çelik sektöründeki enerji kullanımının %52’si kömüre dayanırken, çimento sektöründe petrol türevleri kullanımı öne çıkıyor. Bu durum, tüm sektörlere aynı yaklaşımı uygulamak yerine, dönüşümün tek tip olarak değil de sektörel bazda özelleştirilmiş stratejilerle yönetilmesini zorunlu kılıyor.
Bain’in analizine göre, Türkiye’nin 2050 projeksiyonlarında öne çıkan “Yeşil Senaryo”, önemli değişimlere işaret ediyor. Bain & Company Türkiye Yönetici Ortağı Onur Candar bu durumu şöyle özetliyor: “Sanayide elektrikli ve alternatif enerji kaynaklarına (hidrojen, biyokütle gibi) geçiş ivme kazanırken, ulaşımda ise elektrikli araçlar, yeşil hidrojenle çalışan ağır taşıtlar ve biyoyakıtlar öne çıkıyor. Elektrifikasyonun ve sürdürülebilir havacılık yakıtı gibi alternatif yakıtların kullanımının hız kazanması yalnızca teknolojik bir değişim değil. Bu, değişim Türkiye’nin sanayi ve ulaşım geleceğini yeniden tanımlıyor. Bu sektörlerde elektriğin payının %50’ye ulaşması öngörülürken, altyapı öncelikleri de yeniden şekilleniyor. Türkiye’nin enerji dönüşümünde kamu iradesi ve özel sermayenin buluşması gereken bir noktadayız. Erken harekete geçenler pazara yön verecek.”
2035 Enerji Politikası: Yatırım yol haritası şekilleniyor
Türkiye’nin 2035 enerji politikası; enerji güvenliği, bağımsızlık, verimlilik ve karbon nötrlüğü olmak üzere dört temel hedef üzerine inşa ediliyor. Bu hedeflere yönelik stratejiler, 2053’e kadar yaklaşık 500 milyar dolarlık yatırım ihtiyacını ortaya koyuyor. Yatırımların sektörlere göre dağılımı ise şu şekilde öngörülüyor: %30 konut dönüşümüne, %20 elektrik altyapısına, %15 sanayiye ve %10 ulaşıma. Batarya depolama sistemleri, nükleer enerji kapasitesi, doğal gaz üretimi ve atık ısı geri kazanımı gibi alanlardaki hedefle ise, dönüşümün yalnızca planlara değil, uygulanabilir yatırım adımlarına dayandığını gösteriyor.
Teknoloji cephesinde ise küçük modüler reaktörler (SMR), karbon yakalama (CCUS) ve yeşil hidrojen gibi alanlara yapılacak Ar-Ge yatırımları kritik rol oynuyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) “2050’ye Kadar Net Sıfır” raporuna göre, 2050’ye kadar beklenen emisyon azaltımının önemli bir kısmı henüz prototip aşamasındaki teknolojilerden gelecek. Türkiye’nin bu alanlarda erken konumlanması, dönüşümü hızlandırmanın yanı sıra küresel ölçekte rekabet avantajı da sağlayacak.
Yatırımcılara stratejik uyarı: Tek tip çözüm yetersiz, sektörel yol haritası şart
Enerji dönüşümünün heterojen yapısı; demir-çelik, çimento ve kimya gibi sektörlerde sektörel bazlı, özelleştirilmiş dönüşüm stratejilerinin gerekliliğini ortaya koyuyor. Bain & Company Türkiye analizine göre; “tek tip çözüm” yaklaşımı yerine, sektöre özel yol haritaları, teknolojik geçiş planları ve altyapı gerekliliklerinin birlikte ele alınması, yatırımcılara uzun vadede avantaj sağlayacaktır. Ulaşımda bataryalı elektrikli araç (BEV) dönüşümü hızla yaygınlaşırken, sanayide elektrikli üretim sistemleri ve biyoyakıt uygulamaları pilot projelerle ilerliyor. Konut ve hizmet sektörlerinde ise ısı pompası ve verimlilik önlemleri standart hale geliyor. Bu yol haritaları, yatırımcılara yalnızca bugüne değil, 2030 ve sonrasına yönelik net bir vizyon sunuyor.
Beş tematik yatırım alanı yeni bir ekosistem oluşturuyor
Tüm bu gelişmeler ışığında, enerji dönüşümü yatırımcılar için artık yalnızca bir sürdürülebilirlik vaadi değil; yüksek getirili, öngörülebilir ve stratejik bir yatırım alanı haline gelmiş durumda. Ancak bu ekosistemin karmaşıklığı; sektör seçimi, değer zinciri kırılımı, şirket bazlı strateji geliştirme ve organizasyonel yapı yönetimi gibi konuların eş zamanlı olarak ele alınmasını zorunlu kılıyor. Bain analizine göre, Türkiye’nin dönüşüm süreci yalnızca politika belgelerinde değil, reel yatırım ortamında da karşılığını bulan, çok boyutlu ve sürdürülebilir bir ilerlemeye işaret ediyor.
Bain’in analizine göre, Türkiye’de enerji dönüşümüne yönelik sermaye akışları beş tematik alanda yoğunlaşıyor: üretim ve şebeke ekipmanı imalatı, yenilenebilir enerji proje geliştirme ve konsolidasyonu, elektrik ve doğal gaz dağıtımında dönüşüm, petrokimya ve batarya değer zinciri. Özellikle, kablo, inverter ve güneş paneli gibi ekipmanların yerli üretimindeki artış, önemli ihracat fırsatları da yaratıyor. Türkiye, otomotivdeki konumunu enerji depolama teknolojilerine de taşımayı hedefliyor ve 2030’a kadar 5 GW üretim kapasitesine sahip entegre bir batarya ekosistemi kurmayı planlıyor.
Bain & Company Türkiye Ortağı Volkan Kara, Türkiye’de enerji dönüşümünün, artık politika, performans ve kârlılık ekseninde şekillenen dinamik ve verimli bir yatırım alanına dönüştüğünü söylüyor. Ancak gerçek başarı için stratejik netliğin şart olduğunu vurgulayan Kara, “Dönüşümün başarılı olması için sektörün dinamiklerini doğru okumak, değer zincirini iyi analiz etmek ve geleceğe dönük farklılaşan yatırım tezleri oluşturmak gerekiyor. Türkiye, enerji dönüşümünde sadece plan yapan değil, bunu hayata geçiren bir ülke olmalı” dedi.
Türkiye enerji dönüşümünde yatırımcılar cazip fırsatlar sunuyor
Türkiye, enerji dönüşüm sürecinde yalnızca iddialı hedefler koymakla kalmıyor; bu hedefleri gerçekleştirecek sermaye çekme, sağlam altyapı kurma ve teknolojik yetkinlik geliştirme kapasitesine de sahip bir yatırım ortamı sunuyor. Bain & Company Türkiye’ye göre, enerji dönüşümü yalnızca bir sürdürülebilirlik taahhüdü değil – bugünün yatırımcıları için yüksek getirili ve dinamik bir yatırım alanı.
Modüler tasarımıyla öne çıkan ZF ürünleri, raylı yolcu taşımacılığı uygulamalarının %95’ini kapsıyor
ZF Aftermarket’in küresel yapısı, aracın kullanım ömrü boyunca servis ve bulunabilirlik avantajı sağlıyor
ZF Teknoloji Grubu ve satış sonrası bölümü ZF Aftermarket için demiryolu araçları endüstrisi pazarı giderek daha fazla önem kazanıyor. ZF, ilk kez yolcu demiryolu işletmecilerinin diğer tedarikçilerin orijinal damperlerini ZF bileşenleriyle değiştirmelerine olanak tanıyor. Bu retrofit, filolarda kullanılan damperleri standartlaştırıyor, işletme maliyetlerini düşürüyor ve trenlerin bakım aralıklarını uzatıyor.
Dünyanın önde gelen demiryolu damper tedarikçilerinden biri olan ZF Aftermarket, geliştirme ve üretim uzmanlığını ZF süspansiyon damperleri ile demiryolu araçlarının retrofiti gibi yeni bir pazar segmentine uyguluyor. Pek çok özel zorluğu içeren bu alan, demiryolu endüstrisindeki güvenlik yönetmelikleri, yedek parçanın orijinal parçanın özelliklerine tam olarak uymasını ve operatör tarafından montaj için onaylanmasını gerektiriyor.
Raylı yolcu taşımacılığı uygulamalarının yüzde 95’ini kapsıyor
ZF Aftermarket, raylı yolcu taşıma uygulamalarının %95’ini kapsayan yeni modüler damper programı ile bu alana özel pek çok zorluğun üstesinden geliyor. Ürün Haziran 2025’ten itibaren Avrupa’dan başlayarak piyasaya sunuluyor.
Damperlerin, genellikle 1 – 1,5 milyon kilometre yol kat ettikten sonra, yani 6 ila 10 yıllık hizmet ömrünün sonunda değiştirilmesi gerekiyor. Raylı araç üreticileri, bir parti üretimde genelde farklı tedarikçilerden damper tedarik ettikleri için, operatörlerin damperleri değiştirilirken kullandıkları çözümü standartlaştırılması mantıklı bir hareket kabul ediliyor. Böylelikle tedarik süreci ve lojistik daha etkin hale getiriliyor. ZF ayrıca aşağıdaki avantajları da sunuyor:
Daha düşük işletme maliyetleri: Amortisörler, tekerlekler, akslar ve ray altyapısı üzerindeki baskıyı en aza indirecek şekilde tasarlandıkları için uzun vadede bakım maliyetleri düşüyor.
İyileştirilmiş tedarik zinciri: ZF’nin küresel organizasyonu, verimli üretim ağı ve çok sayıda bölgesel müşteri hizmetleri merkezi, her zaman güvenilir teslimat ve destek olanakları sunuyor. Böylece orijinal üreticiye bağımlılık azalıyor.
Yüksek kaliteli ürün: ZF ürünleri en yüksek kalite kriterlerini karşılıyor. Bu sayede raylı sistem müşterileri için yüksek konfor ve daha uzun araç hizmet ömrü garanti altına alınıyor.
AHBİB BAŞKANI VEYSEL MEMİŞ: MAYIS AYI İHRACATIMIZ 142 MİLYON DOLARI AŞTI
AHBİB BAŞKANI VEYSEL MEMİŞ: İHRACAT HACMİNDE EN GÜÇLÜ İVMELENMEYİ CEZAYİR, BELÇİKA VE FİLİSTİN’DE YAKALADIK
Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AHBİB) Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Memiş, mayıs ayında 142,3 milyon dolar ihracat gerçekleştirdiklerini açıkladı. İhracat performansının dalgalı, dönüşüme açık ama aynı zamanda potansiyel barındıran bir tablo yansıttığını vurgulayan AHBİB Başkanı Veysel Memiş, küresel ticaretin sarsıntılı döneminde pazarlama ve lojistik altyapılarının dijitalleşmesi ile tüketici trendlerine göre yapılanmanın ihracatı sürdürülebilir kılacak anahtar adımlar olduğunu söyledi.
Marka, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik, yeni nesil tarımın şifreleri
Stratejik planlama, inovasyon odaklı üretim ve dış pazarlarda güçlü bir marka konumlandırması ile sektörün nitelikli bir sıçrama yaratmasının mümkün olduğunu belirten Başkan Veysel Memiş, “Türk hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektöründe büyümenin temel kaldıraçlarının markalaşma ve katma değerli ürün geliştirme olduğuna inanıyoruz. Bunun yanında pazar çeşitlendirilmesi faaliyetlerinin de kırılgan pazarlara bağımlılığı azaltarak risk yönetimini güçlendireceğini düşünüyoruz. Pastacılık ürünleri başta olmak üzere niş ürünlerde yeni nesil tüketicilere ulaşmak açısından dijital ihracat altyapıları ve e-ticaret kanallarının hayati önem taşıdığı bilinciyle bu alanlarda yatırımların hızlandırılması gerektiğine inanıyoruz. Sürdürülebilir tarım ve izlenebilir tedarik zinciri uygulamalarının da özellikle Avrupa pazarlarına erişimde bizlere rekabet avantajı sağlayacağı, bu konularda da sektör paydaşlarının iş birliği içinde çalışmalar yürütmesinin büyük önem taşıdığı kanaatindeyiz. AHBİB olarak bu alanlarda kamu başta olmak üzere tüm paydaşlarımız ile birlikte gerekli adımları atmanın gayretini gösteriyoruz.” dedi.
“Mayısta en çok pastacılık ürünleri, bakliyat ve bitkisel yağlar ihraç ettik”
Mayıs ayında sektörün, AHBİB sorumluluk bölgesinde 172 bin 446 ton ürünü değere dönüştürdüğünü dile getiren Başkan Veysel Memiş, “Yılın beşinci ayında en çok ihracat yaptığımız ürün grupları listesinde pastacılık ürünleri, bakliyat ve bitkisel yağlar ilk üç sırada yer aldı. Pastacılık ürünlerinde 29,9 milyon dolar, bakliyatta 28,1 milyon dolar ve bitkisel yağlarda 19,8 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Söz konusu dönemde bölge ihracatımızda en önemli ürün kırmızı mercimek oldu. 17,4 milyon dolar değere ulaştığımız kırmızı mercimek, bölge sektör ihracatımızın yüzde 12’sini oluşturdu.” diye konuştu.
“Cezayir, Belçika ve Filistin’de ihracat hacminde rekor artışlar sağladık”
AHBİB’in mayıs ayı ihracatını ülkelere göre değerlendiren Başkan Veysel Memiş, en önemli pazarların Orta Doğu, Afrika, Avrupa Birliği ve Amerika ülkeleri olduğunu, toplam 122 ülkenin 67’sinde ihracat hacminde artış kaydettiklerini belirtti. Başkan Veysel Memiş, şunları söyledi: “Mayıs ayında en fazla ihracat yaptığımız ülkeler listesinde Irak, İran ve Suriye, ilk üçte yer aldı. Irak’a 17,2 milyon dolar, İran’a 13,8 milyon dolar ve Suriye’ye 10,6 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Söz konusu dönemde ihracat hacminde anlamlı artışlar yakaladığımız pazarlar arasında Cezayir, Belçika ve Filistin dikkat çekti. Cezayir pazarında yüzde 1.298 artışla 6,4 milyon dolar, Belçika pazarında yüzde 961 artışla 2,9 milyon dolar ve Filistin pazarında yüzde 580 artışla 3,2 milyon dolar değere ulaştık. Mayıs ayında anlamlı artışlar kaydettiğimiz diğer pazarlar; Senegal, Seyşel Adaları, Cibuti, Singapur, Özbekistan, Slovenya ve Bahreyn oldu.”
Başkan Veysel Memiş, 2025 yılının Ocak-Mayıs döneminde AHBİB’in ihracat performansının 738,4 milyon dolar düzeyine ulaştığını sözlerine ekledi.
Redington Türkiye & CIS’de Bayrak Değişimi!
Redington Türkiye & CIS Genel Müdürü Cem Borhan, Redington Group Asya bölgesinden sorumlu üst düzey yönetici olarak atandı. Bu atamayla birlikte Türkiye & CIS bölgesinin yeni Genel Müdürü ise Bora İncir oldu.
2016’dan itibaren Redington Türkiye & CIS Genel Müdürü pozisyonunu yöneten Cem Borhan, 1 Temmuz 2025 itibarıyla Redington Asya Bölge CEO’luk görevine terfi edecektir. Singapur merkezli olarak görev yapacak olan Cem Borhan, Redington Group CEO’ya bağlı 3 ana bölgeden biri olan ve Endonezya, Malezya, Tayland, Sri Lanka,gibi yüksek büyüme potansiyeline sahip 18 ülkeyi kapsayan kapsayan Yeni Pazarlar: SESA (Güneydoğu ve Güney Asya) bölgesini yönetecek.
Bu değişim ile Borhan’ın, Türkiye ve CIS’de elde ettiği organizasyonel gelişim, marka portföyünün genişletilmesi ve finansal büyüme alanlarındaki dikkat çekici başarısını yeni ülkelere taşıyarak, grubun küresel büyüme hedefleri doğrultusunda deneyimini yeni pazarlara aktarması bekleniyor. Cem Borhan’ın bu yeni görevi, Türk yöneticilerin global ölçekte üst düzey sorumluluklar üstlenmesinin de değerli bir örneğini oluşturuyor.
ZAMANIN ÖTESİNE YOLCULUK: SİNOP TARİHİ CEZAEVİ MÜZESİ YENİDEN AÇILDI
DİJİTAL ÇAĞ, GEÇMİŞİ BUGÜNE TAŞIDI.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen Sinop Tarihi Cezaevi, modern müzecilik anlayışıyla yeniden ziyarete açıldı. Avrupa Birliği destekli “Ortak Kültürel Miras” projesi kapsamında yürütülen çalışmalarla yenilenen müze, dijital teknolojiyle geçmişi bugüne taşıyan kurgusuyla dikkat çekiyor.
3.469m²’lik sergi alanına ve 4.590 m²’lik yürüyüş yoluna sahip olan müze, hem tarih meraklılarını hem de dijital çağın sunduğu yeni anlatı biçimlerine ilgi duyanları ağırlıyor. Sabahattin Ali, Refik Halit Karay gibi ünlü sanatçıların geçmişinin izlerini taşıyan bu müze, Türkiye’nin edebi mirasıyla buluşma imkânı sağlıyor.
Sabahattin Ali koğuşunda ziyaretçilerini bekliyor.
Müzenin en etkileyici bölümlerinden biri olan Sabahattin Ali koğuşu, ziyaretçilerini birebir deneyimleyecekleri özel bi ratmosferle karşılıyor. Küp Prodüksiyon, tarafından geliştirilen hologram teknolojisi sayesinde, Sabahattin Ali’nin silueti koğuşun içinde can buluyor; ziyaretçileri zamanda yolculuğa çıkarıyor.
Dalgaların sesi immersive room’da hayat buluyor.
Cezaevinin surlarına vuran Karadeniz dalgaları, immersive room teknolojisi sayesinde yeniden kurgulandı. Ziyaretçiler, dalgaların sesi ve görüntüsüyle çevrelenerek o zorlu yalnızlık hissini deneyimliyor. Böylece ziyaretçiler yalnızca bir müzeyi değil, zamanın içinde donmuş bir edebiyat evrenini adımlamış oluyor. Müzenin tüm dijital altyapı ve içerik tasarımı, alanında öncü firma Küp Prodüksiyon tarafından hayata geçirildi. Geliştirilen hologram teknolojileri, 3D mapping projeksiyonları ve immersive room (sürükleyici oda) gibi yenilikçi uygulamalar sayesinde ziyaretçiler yalnızca tarihi görmekle kalmıyor; aynı zamanda hissediyor, duyuyor ve yaşıyor.
Küp Prodüksiyon, bu projedeki yaklaşımını şu sözlerle ifade ediyor: “Geleceği anlamanın en iyi yolu, geçmiş mirasımızı detaylarıyla anlamak ve anlatmaktan geçer. Sinop Cezaevi’nde sürgün olan yazarların, gazetecilerin ve şairlerin yaşadığı o günlerin duygusunu dijital teknoloji kullanarak aktarıyoruz. Dijital çağın gelişimi, insana ait yaşanmışlıkları birebir ifade etmeyi mümkün kılıyor.”