Ekonomi-teknoloji haberleri (14.06.2022)

LPG Türkiye’de anneler çocuklarını günde ortalama 7 kez kontrol ediyor. Helikopter ebeveynler için dijital çözüm

Çocuklarını risklerden uzak tutmaya çalışan ebeveynler bazen fazla kontrolcü olabiliyor ve bu da özellikle ergenlik döneminde çocukla anne baba arasında özgürlük ve kontrol çatışmalarına yol açabiliyor. Okul servislerinde unutulan çocuklar, sokak ve parklardaki kaybolma olayları, ev içi kazalar, akran zorbalığı ve daha başka pek çok tedirgin edici olay doğal olarak anne babaları korkutuyor. Ebeveynlerin çocuklarını risklerden koruma isteği kimi zaman istenmeyen sonuçlara da neden oluyor.

Aşırı kontrolcü anne babaları ifade etmek için kullanılan ‘helikopter ebeveyn’lik, hem anne babaların hem de çocukların özgürlüğünü kısıtlayan bir kavram. İşte bu sorunun çözümüne yine teknoloji yardımcı oluyor. Anne babalar Find My Kids uygulamasıyla çocuklarının nerede olduğunu harita üzerinde ve gerçek zamanlı görebiliyor, günlerini nasıl geçirdiklerini takip ederek bu sorunun üstesinden gelebiliyor. Uygulamayı her ay dünyada 3,5 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 50 bin ebeveyn kullanıyor.

Çocukları kaç yaşında olursa olsun, ebeveynler yanlarında olmadığı zaman çocuklarının nerede ve nasıl bir ortamda bulunduğunu bilmek istiyor. Merak ettikleri için sürekli telefonla arayan ya da bunaltıcı sorular soran ebeveynler ise çocuklarının üzerinde istemeden de olsa baskı unsuru olabiliyorlar. Ebeveynler ve çocuklar arasında sıkıntılar oluşmasına neden olabilecek bu durumun önüne geçmek için dijital dünya önemli bir fırsat sunuyor.

Çocukları rahatsız etmeden kontrol etmeliyiz

Teknolojik gelişmeler sayesinde ebeveynlerin ve çocuklarının artık çok daha özgür olabildiklerini söyleyen Find My Kids Ülke Müdürü Neşen Yücel, “Helikopter ebeveyn tanımı çocuğunun üzerinde adeta bir helikopter gibi dolaşan aşırı kontrolcü anne babaları ifade etmek için kullanılıyor. Birçok ebeveyn bu durumun çocukları mutsuz ettiğini bilse de çocuklarının her an nerede olduğunu ve kiminle ne yaptığını bilme isteğinden vazgeçemiyor. Bu durum da doğal olarak gün içindeki telefon aramalarının sayısını artırıyor ve her iki tarafın da özgürlüğünü kısıtlıyor. Find My Kids tam da bu noktada devreye girerek anne babaların kontrolü elden bırakmadan çocuklarını diledikleri gibi takip edebilmelerine yardımcı oluyor” dedi.

Teknoloji aile ilişkilerine katkı sağlıyor

Dünyada çocuk takip uygulamalarının kullanımın hızla artığını ifade eden Yücel “Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmaya göre, ailelerin yüzde 40’ı çocuklarını lokasyon bazlı uygulamalarla takip ediyor. Find My Kids ise dünya çapında aylık olarak 3,5 milyon anne baba tarafından kullanılıyor. Bu rakam Türkiye’de 50 bine yaklaşmış durumda. Kullanıcı davranışlarına baktığımızda ise Türkiye’de anne babalar günde ortalama 6,6 kez çocuklarını kontrol etme ihtiyacı hissediyor. Sadece annelere baktığımızda bu rakam 7’ye çıkıyor. Dünya ortalaması ise 4,8. Teknoloji insanların sorunlarına çözüm üretiyor. Aile ilişkilerinde de hatırı sayılır bir iyileştirme yapıyor’’ dedi.

“Kızımı sürekli arayıp neredesin, vardın mı, yolda mısın diye sormam gerekmiyor.”

Neşen Yücel, Find My Kids uygulamasının “helikopter ebeveyn” yaklaşımının ortadan kalkmasına yardımcı olduğunu da belirtiyor: “Helikopter ebeveynlik günümüzde pek çok ailede önemli bir sorun haline gelmiş bulunuyor. Örneğin, bir Find My Kids kullanıcısı bu konuda yaşadıklarını bizimle paylaşmıştı. Bu kullanıcımız, kızı hava aydınlanmadan evden çıktığı ve tek başına toplu taşıma kullandığı için, basında sürekli gördüğü kadın cinayetleri haberleri dolayısıyla oldukça endişelenmektedir. Bu nedenle de kızını sürekli arayıp ‘neredesin ne yapıyorsun’ diye sorar. Kızı bir gün psikoloğa gitmek ister. Psikolog seanstan sonra kendisini de içeri çağırır. Canı sıkkın bir şekilde içeri giren kullanıcımız, ebeveyn olma konusundaki hatalarından bahsedilip psikologdan tavsiyeler dinleyeceğini beklerken, bunun tam tersi bir durumla karşılaşır. Psikolog, bir anne olarak kaygılarının hiç de anormal olmadığını belirtir ve kızına biraz da annesinin tarafından bakmasını öğütler. Bunun üzerine takip konusunda rahatsız etmeyeceğine kızına söz verir ve psikoloğun kendisinin de kullandığını söylediği Find My Kids uygulamasını indirerek telefonlarına kurarlar. Artık sürekli kızını arayıp ‘neredesin, vardın mı, yolda mısın’ diye sorması gerekmez, çünkü uygulamada yerini canlı olarak görebilmektedir. Kullanıcımız olan anne, kendisinin de, artık arkadaşlarının yanında daha rahat olan kızının da çok mutlu olduğunu belirtmektedir.”

Find My Kids uygulamasını kullanan ebeveynler, çocuklarının konumunu harita üzerinde anlık olarak görebiliyor; çocuk daha önceden belirlenen bir konuma ulaştığında ya da belirlenen bölgenin dışına çıktığında anında haberdar olabiliyorlar. Telefon sessizde bile olsa yüksek sesle zilini çaldırabilme çocuğa ulaşmaya yardımcı olurken, çocuğun panik anında tek bir dokunuşla anne babasının telefonlarına ​​imdat çağrısı (SOS mesajı) gönderebilmesi, istenmeyen olayların engellenmesi konusunda öne çıkan bir özellik olarak dikkat çekiyor. Telefonda hangi uygulamanın ne kadar kullanıldığını görebilme gibi özellikler de ebeveynlerin birçok endişesini ortadan kaldırarak hayatı kolaylaştırıyor.

Find My Kids uygulaması, telefon sahibi olmayan çocuklar için GPS özellikli uygun akıllı kol saatine yüklenerek de kullanılabiliyor. Uygulama App Store, Google Play ve App Gallery’den indirilebiliyor.

Find My Kids uygulamasını App Store ve Google Play’den indirmek için:

https://panel.basinlistem.com/UrlRedirect.ashx?Mail=davutgulec@hotmail.com&MailID=21668849&url=https%3a%2f%2fl.findmykids.org%2fxY6s%2fturkiye22

Find My Kids web sitesini ziyaret etmek için:

https://panel.basinlistem.com/UrlRedirect.ashx?Mail=davutgulec@hotmail.com&MailID=21668849&url=https%3a%2f%2ffindmykids.org%2ftr%3futm_source%3dpr%26amp%3butm_campaign%3dturkiye22

Xylem iki markasının faaliyet alanını yeniden yapılandırdı

Küresel su teknolojisi şirketi Xylem bünyesinde operasyonlarını sürdüren dünya lideri Goulds Water Technology ve Lowara markaları, temiz su ve atık su hizmetleri kapsamında en zorlu uygulamalar için tasarlanmış geniş ürün yelpazeleri ile müşterilerine eksiksiz çözümler sağlıyor. Bu yenilikçi markaların ülkemizdeki faaliyet alanını yeniden konumlandıran Xylem Türkiye; böylece bu markalarının engin deneyim ve uzmanlıklarından daha fazla yararlanmayı ve müşterilerinin zorlu su sorunlarına tam kapsamlı ve mükemmel çözümler sunmayı hedefliyor.

Hem temiz su hem de atık su uygulamalarında belediyeler, çeşitli endüstri segmentleri, ticari ve konut bina uygulamaları başta olmak üzere 150’den fazla ülkede birçok sektörde en zorlu su sorunlarını çözmeye kendisi adamış küresel su teknolojisi şirketi Xylem, kilit pazar olarak gördüğü Türkiye’deki müşterilerine yüksek kaliteli ürünler, uygulama uzmanlığı, tasarım ve satış sonrası destek hizmeti sunuyor. Ülkemizdeki büyüme hedeflerinin bir parçası olarak varlığını güçlendirmeye yönelik hamlelerine devam eden şirket; Goulds Water Technology ve Lowara markalarını pazarda yeniden konumlandırdı. Bu kapsamda Lowara; genel endüstriyel uygulamalar ile konut ve ticari bina sistemlerine odaklanırken, Goulds Water Technology ise petrokimya, demir-çelik, madencilik gibi ağır endüstriyel ve kamusal uygulamalarda sektörün ihtiyaçlarını karşılamaya devam edecek. Şirket bu kararı ile Goulds Water Technology ve Lowara markalarının engin deneyim ve uzmanlıklarından daha fazla yararlanmayı ve Türkiye pazarındaki müşterilerinin zorlu su sorunlarına tam kapsamlı ve mükemmel çözümler sunmayı hedefliyor.

“Yeni yapılanmamızın bize çok büyük bir dinamizm getireceğine inanıyoruz”

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Xylem Türkiye Genel Müdürü Altuğ Bilgiç, “Goulds Water Technology markamızı 2019 yılında Türkiye pazarına sunduk. O tarihten beri de markanın ürünlerini müşterilerimizle buluşturuyoruz. Markamızın sahip olduğu geniş ürün portföyü ile kamusal su ve atık su projelerinde ve ağır endüstriyel uygulamalarda müşterilerimize kapsamlı hizmet sunuyoruz. Lowara markamızın ise Türkiye’de satış ve pazarlama faaliyetlerini uzun yıllardır Xylem Lowara Türkiye Distribütörü İlpa Su Teknolojileri Ticaret A.Ş. başarıyla yürütüyor ve kurulu satış kanallarından Xylem Türkiye’nin de yakın desteğiyle daha da geliştirerek yürütmeye devam edecek. Lowara ürünleri Türkiye’de birçok büyük ticari bina projelerinde ve genel endüstri uygulamalarında yüksek memnuniyetle kullanılıyor. Xylem’in küresel liderliği ve kaynaklarının bütünleyici desteği ışığında yenilenen yapılanmamızın bize çok büyük bir dinamizm getireceğine ve alanında uzman güçlü bir ekiple müşterilerimize mükemmel hizmet vermemize olanak sağlayacağına gönülden inanıyoruz.” dedi.

Sürdürülebilirlik Hakkında Kanun Maddesi ile İlgili B4G’den Açıklama Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’ndan Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan “sürdürülebilirlik” değişikliği hakkında açıklama: “Düzenleme iş dünyasının sürdürülebilirlik önceliklerini güçlendirecek” 4 Haziran 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanan kanun değişikliğine göre Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, belirlediği işletmeler ve kuruluşlar için uygulamada birliği ve sürdürülebilirliğe ilişkin raporlamaların uluslararası alanda geçerliliğini sağlamak amacıyla uluslararası standartlarla uyumlu olacak şekilde Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarını belirlemeye ve yayımlamaya yetkili kılındı. Kanun değişikliği uyarınca, belirli alanları düzenlemek ve denetlemek üzere kanunla kurulan kurum ve kurullar, Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarına uygun olmak şartıyla, kendi alanları için geçerli olacak standartlarla ilgili olarak ayrıntıya ilişkin düzenlemeler yapabilecekler. Hedefler İçin İş Dünyası Platformu Yönetim Kurulu Başkanı İrem Oral Kayacık, Türk Ticaret Kanunu’nda Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nu Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları oluşturulması için yetkilendiren mevzuat değişikliği ile ilgili açıklamalarda bulundu. Sürdürülebilirliği bir kavram ve uygulama olarak düzenleme altına alan gelişmelerden mutluluk duyduklarını belirten Kayacık şunları söyledi: “Düzenleme, yatırım kararları alırken sürdürülebilirliğe ilişkin risk ve fırsatlara dair kaliteli ve karşılaştırılabilir bilgiye ulaşılmasını kolaylaştıracak. Bu adımı, 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda Uluslararası Muhasebe Standartları Vakfı tarafından Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu’nun kurulmasının ardından atılan önemli bir adım olarak görüyoruz. Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişiklikle, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ilgili standartları benimseyecek ve yayımlayacak. Bu da kurumların Türkiye’de gerçekleştirecekleri yatırım projelerinin finansmanında söz konusu standartlarda raporlama yapma önceliğini iş dünyasının gündemine getirecek. Bu alanda halihazırda önemli adımlar atan şirketlere yenilerinin de eklenecek olmasından memnuniyet duyuyoruz.”Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’nun iş dünyasının söylem ve eylem tutarlılığına katkı sunarak, sürdürülebilir kalkınmadaki rolünü güçlendirme misyonunu üstlendiğini belirten İrem Oral Kayacık, şu eklemeyi yaptı: “Tüm dünyada yaşanan yeşil dönüşüm konusunda ülkemiz öncü bir ülke olabilir. Politik zeminde atılan adımlara iş dünyası olarak destek vermemiz gerekiyor. Türkiye ekonomisinin itici gücü olan Türkiye iş dünyasında sürdürülebilirlik farkındalığını artıracak çalışmalar yapmaya devam edeceğiz.”

RESMEN YÜRÜLÜĞE GİRDİ! ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERİ İLGİLENDİREN PROJELERE 20 MİLYON TL’LİK DEVLET DESTEĞİ

Son satış verilerinde de göze çarpan elektrikli otomobillerdeki artış talebinin TOGG ile ilerleyen süreçte zirveye çıkması bekleniyor. 3 bin 500 elektrikli araç şarj istasyonuna sahip olan ülkemiz, artan bu talebi karşılamada yeterli sayıya ulaşabilmek için çalışmalarını sürdürüyor. Resmi gazetede yayımlanan yönetmelik ile dolum istasyonlarına yönelik projelerdeki harcamaların yüzde 75’ine geri ödemesiz destek sağlanacağı ifade ediliyor. Dolum noktalarını yeterli seviyeye çıkarmada satış ve servis hizmet verecek olan Üçay Grup ise bir yeniliğe daha imza attı. Mart ayında 1 milyon doları aşan bir yatırımla araç filolarını %100 elektrikli araçlara dönüştürmeye başladığını duyuran Üçay Grup CEO’su Turan Şakacı, “Bu yatırımı devam ettirerek araç filomuzun tamamını elektrikli şarj istasyonlarından oluşacak şekilde değiştirmeyi ve karbon izimizi sıfırlamayı hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Dünya genelinde elektrikli araç satışları her geçen gün katlanarak artmaya devam ediyor. Ülkemizde de kur hareketleri ve uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının yükselmesi nedeniyle akaryakıt fiyatlarında oluşan yukarı yönlü seyrediş tüketicilerin satın alma tercihlerinin elektrikli araçlara yöneltmesine neden oluyor. Dünyaca ünlü çok sayıda otomotiv markası tarafından yapılan açıklamalarda da 2030 yılına kadar tamamen elektrikli otomobil üretimine geçileceği ifade edildi. Bu ihtiyaç ve gelecek vizyonuyla yola çıkılarak, Türkiye’nin Otomotiv Girişimi Grubu (TOGG) tarafından tasarlanan ve 2023 yılında yerli ve milli olarak yollarda olması hedeflenen elektrikli araçlar ise tüketiciler tarafından merakla bekleniyor. Ülkemizde milli elektrikli araç projesi kadar önem arz eden bir diğer önemli konu olan elektrikli şarj istasyonlarının kurulumu hususunda da çalışmalarını sürdüren ve alanında lider olma hedefinde olan Üçay Grup’tan ise dikkat çeken bir inovasyon hamlesi geldi.

ELEKTRİKLİ ARAÇLAR İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIYAN SİSTEMLERİ TÜRKİYE’YE GETİRECEKLER

Ülkemizde elektrikli araçlara rağbetin hızla artmasına rağmen şarj istasyonlarının yeterliliği konusu kullanıcıların en merak ettiği soruların arasında yer alıyor. Bu soruna çözüm amaçlı olarak harekete geçen Üçay Grup, geçtiğimiz Ekim ayında güç yönetim firması EATON ile partnerlik anlaşmasına imza attı. Anlaşmaya göre elektrikli araçlar için hayati değer taşıyan AC ve DC şarj istasyonları, yük dengeleme üniteleri, network şarj yönetim yazılımı (CNM) ve RFID ödeme sistemleri gibi çözümleri Türkiye’ye getirerek, satış ve satış sonrası temsilciliğini de üstlenecek olan Üçay Grup, araç filolarının tamamını elektrikli araç şarj istasyonu oluşacak şekilde yenilemeyi amaçladıklarını duyurdu.

ELEKTRİKLİ ARAÇ ŞARJ İSTASYONLARINDA DESTEK VE TEŞVİKLER BAŞLIYOR

Benzinli ve dizel otomobillerden kaçışın sürdüğü Türkiye’de, yatırımların odağında elektrikli araçların gerek duyduğu altyapı sistemleri yer aldı. Resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelikle, birden çok sektörde gelişimi hızlandırma potansiyeline sahip mobilite alanında hızlı şarj istasyonlarına yönelik yatırımların desteklenmesi kararlaştırıldı.

Projelerdeki harcamaların yüzde 75’ine geri ödemesiz destek sağlanacağı belirtilirken, söz konusu yardımların tutarının ise 20 milyon TL ile sınırlandırılacağı açıklandı. Hali hazırda 3 bin 500 dolum istasyonun bulunduğu ülkemiz, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bu programıyla geleceğe yönelik adımlarını hızlandırdı.

“TOGG’UN ÇIKIŞIYLA PAZARDAKİ TALEP DAHA DA ARTACAK”

Türkiye ve dünyada elektrikli araç pazarı ile ilgili çok önemli gelişmelerin yaşandığını aktaran Üçay Grup CEO’su Turan Şakacı, yaptığı değerlendirmede, elektrikli araçların önümüzdeki süreçte tüketicilerin tercihlerinde önemli bir yer alacağını vurguladı. Şakacı, yerli ve milli araç projesi TOGG’un da yollara çıkışıyla birlikte elektrikli araç pazarındaki talebin daha da artacağına inandığını belirtti.

YAKLAŞIK 15 MİLYON TL’LİK YATIRIM

Yenilenebilir enerji kaynaklarına verdikleri önemin bu süreçte daha da önem kazandığını belirten ve araç filolarını tamamen elektrikli araçlardan oluşacak şekilde güncelleyeceklerini açıklayan Şakacı, “Üçay Mühendislik olarak karbon izimizi sıfırlamanın yanı sıra sürekli artan yakıt maliyetleri karşısında da yenilenebilir enerji kaynaklarına verdiğimiz önem daha da artıyor. Bu kapsamda araç filomuzun tamamını elektrikli otomobillerden oluşacak şekilde yenileyeceğiz. Aldığımız karar doğrultusunda, 1 milyon doları aşan bir yatırımla, 25 adet yüzde 100 elektrikli otomobili araç filomuza kattık. Kısa ve orta vadede bu yatırımı devam ettirerek ve önce filomuzun yüzde 50’sini, daha sonra ise tamamını elektrikli otomobillerden oluşacak şekilde değiştirmeyi hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

ELEKTRİKLİ ARAÇ SATIŞLARI KATLANDI

Ülkemizdeki elektrikli araçlara olan ilgi satış rakamlarındaki artışla da dikkat çekiyor. Türkiye’de Ocak ayı verilerine göre elektrikli otomobil satışları geçen yıla oranla 237,2 artışla 2 bin 846’ya yükselirken, hibrid otomobil satışları ise yüzde 105,1 artışla 49 bin 493’e ulaştı. Elektrikli otomobillerin toplam satıştaki payı bir önceki yıla göre yüzde 0,1’den yüzde 0,5’e; hibrid otomobillerin payı ise yüzde 4’ten yüzde 8,8’e çıktı. Dünya genelinde artık üretimi yavaş yavaş azaltılan dizel motorlu araç satışlarında ise geçen yıl yüzde 39,5 olan oran yüzde 19,7’ye kadar geriledi. Veriler elektrikli araç satışlarındaki artış trendinin ve pazardan alınan payın ilerleyen dönemlerde otomotiv sektöründeki gelecek planlaması doğrultusunda daha da artacağı tahmin ediliyor.

2030 YILINA KADAR ÇOK SAYIDA MARKA TAMAMEN ELEKTRİKLİ ARAÇ ÜRETİMİNE GEÇECEK

Küresel ısınma ile mücadele kapsamında sektörün önde gelen çok sayıda otomotiv markası gelecek planlamalarının temelini elektrikli modellere geçiş doğrultusunda oluşturuyor. Dünyaca ünlü çok sayıda marka 2030 yılına kadar tamamen elektrikli araç üretimine geçeceklerini duyururken bu plan çerçevesinde milyarlarca dolarlık yatırımlar gerçekleştiriyor.

Deprem Sonrası Yangınla Mücadele

Kapalı ve geniş alanlar içerisinde deprem, yangın gibi doğal afet olayları hali hazırda yeterince risk taşırken bu alanda mahsur kalan insanlar için ve veya o anda popülasyon bulunmayan ortamlarda sonrasında meydana gelebilecek zehirlenmeler konusunda gerekli havalandırmanın sağlanamıyor olması riskleri hat safhaya çıkarabilir. Bu nedenle bu tip doğal afetler sırasında kullanılan cihazların afete ve doğabilecek risklere karşı dayanıklı olması gerekir. Cvsair dünya üzerinde AMCA’nın deprem dayanıklılık testini geçen nadir havalandırma firmalarından bir tanesi.

AMCA (Air Movement and Control Association International), Amerika merkezli kar amacı gütmeyen bir havalandırma kontrol kuruluşu. Sektördeki firmaları detaylı testlerden geçirerek ürünlerin farklı durumlardaki dayanıklılık seviyelerini ölçen ve sertifikalar veren AMCA sektörel anlamda havalandırma firmaları açısından en güvenilir referans noktası.Cvsair’ın AMCA Deprem Dayanıklılık Testi’ni geçen duman tahliye fanlarına dair test videoları ve raporlara buradan ulaşabilirsiniz.

Özellikle kapalı otopark, sığınak, kazan daireleri, kat koridor, atrium, sprinkler sistem bulunan mahaller, endüstriyel mutfaklar, tüneller ve diğer yangın riski bulunduran büyük hacimli yapılar söz konusu olduğunda deprem anında yapı içerisi insansız olsa ve veya kişilerin dışarı tahliyesi başarıyla gerçekleşmiş olsa da bu tip ortamlardaki asıl risk depremi takiben çıkabilecek yangınlardır. Deprem süresince içerideki havalandırma cihazlarının titreşim ve etkilere dayanıklı olmayışı bu alanlarda deprem sonrasında çıkacak yangınlarda içerideki zehirli gaz ve dumanların tahliyesinin başarıyla yapılamamasına neden olur. İstatistikler duman içine giren kişilerin %90’ının 9 metreden fazla yürüyemediklerini göstermiştir. İnsanlar için asıl risk yangın anından ziyade sonrasında solunacak olan zehirli kimyasallardır. New York Department of Health’in yayımladığı makalede yangın sonrasında kısa süreli yaşanan solumalarda bile karbonmonoksit ve onun yanı sıra insan gözüyle görülemeyecek kadar küçük parçacıkların sonrasında insan sağlığı üzerinde büyük ölçüde etki yaptığı açıklanmıştır.

The University of Columbia’dan Nina N Sun, The University of Arizona’dan Clark Lantz ve Odyssey Research Institute’dan Mark L Witten’ın “Yangın dumanı solumasını takiben akut solunum sıkıntısı sendromunun gelişiminde Madde P ve nötr endopeptidaz” makalesinde yaptıkları deneyde solunan dumanların etkilerini inceleyerek bulgularında bu dumana maruz kalınan sürecin abartılı bir nörojenik inflamasyonu indüklediğini ve bunun artan vasküler geçirgenliğin bir sonucu olarak proteinden zengin ödem sıvısı ve hücrelerinin alveollere kontrolsüz bir akışına yol açabileceğini tespit etmişlerdir.

Deprem sırasında yangın riski taşıyan ortamlarda duman tahliyesini sağlayacak havalandırma cihazlarının mühendislik tasarımlarının depreme ve risklere dayanıklı olması sonrasında gerçekleşebilecek zehirli gaz ve duman salınımları açısından kurtarıcı niteliktedir. Özellikle son dönemlerde ülkemiz için sıkça yapılan ve hatırlatılan deprem uyarıları göz önüne alındığında deprem sonrası yangın riski taşıyan toplanma ve kullanım alanlarındaki gaz ve duman tahliyelerini deprem ve yangın kapımızı çalmadan hatırlama ve önlem almanın bizler ve etrafımızdakiler için hayati önem taşıdığını unutmamalıyız.

Türkiye konumu tektonik bir aktivite alanı olan fay hatlarının üzerinde bulunmakta bu nedenle de yüksek deprem riski taşımaktadır. Uzmanların sürekli olarak yaptığı uyarılar bir yana deprem ne zaman ve nerede olacağı konusunda kesin tahminlerde bulunulamayan bir doğal afet olduğu için alınması ertelenen önlemlerin hayat kurtarıcı olduğunu hatırlamak ve en kısa zamanda harekete geçmek gerekmektedir. Depremin ve sonrasında getireceği felaketlerin her an kapımızı çalabileceğinin bilincinde olarak hem deprem sırasında dayanıklılık gösterecek hem de sonrasında çıkabilecek olası yangınlarda hayat kurtarıcı ve alınacak riski yok edici şekilde çalışabilecek havalandırma sistemlerini tercih etmek hem afetleri kazasız atlatmamızı hem de afete kadarki süreyi endişe ve kaygıdan uzak yaşamamızı sağlar.

Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen havalandırma firmalarından Cvsair, AMCA’nın deprem dayanıklılık sertifikasına sahip olarak gerekli kullanım alanlarında sizlere olası her riski gözetmiş şekilde hizmet ve kullanım sunmaktadır.

Toyota Le Mans 24 Saat’te Arka Arkaya Beşinci Zaferini Kazandı 

TOYOTA GAZOO Racing, 90. Le Mans 24 Saat’e baştan sona kadar liderlik ederek ilk iki sırayı aldı ve efsanevi yarıştaki üst üste beşinci galibiyetini elde etti. Tarihi La Sarthe Pisti’nde yapılan yarışta, damalı bayrağı ilk geçen otomobil Toyota’nın yeni hibrit yarış aracı GR010 HYBRID oldu. 8 numaralı Toyota yarış aracını kullanan Sebastien Buemi, Brendon Hartley ve Ryo Hirakawa, harika bir yarış çıkararak 380 tur süren yarışın kazananı oldular. Brendon Hartley’in elde ettiği Hyperpole, başarılı bir performansın ardından yarış galibiyetine dönüştürüldü.

Toyota, bu zorlu dayanıklılık yarışında ikinciliği de alarak tarihi başarısını daha ileriye taşıdı. 7 numaralı GR010 HYBRID ile yarışan Mike Conway, Kamui Kobayashi ve Jose Maria Lopez, lider Toyota’nın 2 dakika 1.2 saniye gerisinde yarışı ikinci olarak tamamladı. Böylece Le Mans 24 Saat’te toplamda beş zafer alan Toyota, dördüncü duble zaferini elde etti.

İki GR010 HYBRID Hypercar yarış aracı da ön sırada birbiriyle yakın bir mücadele ortaya koydu ve liderlik birkaç kez el değiştirdi. Toyota’nın yüksek performans ve dayanıklılık ortaya koyan araçları, en yakın rakibine 5 tur fark atmayı başardı. Yarışın en hızlı turu ise Jose Maria Lopez tarafından atıldı.

TOYOTA GAZOO Racing bu sonuçlarla birlikte 2022 FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası Markalar Sıralaması’nda, üç yarışın ardından en yakın rakibinin 22 puan önünde ilk sırada yer alıyor. Toyota’nın 8 numaralı ekibi, Pilotlar Şampiyonası’nda ise en yakın rakibinin üç puan önünde lider olarak konumlandı.

Toyota’nın önemli galibiyetinin ardından açıklama yapan Toyota Başkanı ve Takım Kurucusu Akio Toyoda, ilk iki sırayı alan pilotlarını tebrik ederek “Yarışın büyük bir bölümünde sorunsuz bir şekilde yarıştık. İki aracımızın da birbirleriyle sıkı bir mücadeleye girmesi gerçekten kolay değildi. Yüksek performansımız ve dayanıklılığımızla beşinci kez üst üste Le Mans’ı kazanmayı başardık.” diye konuştu.

Dünya Şampiyonası’nda bir sonraki ayak ise 10 Temmuz’da Monza 6 Saat yarışı ile yapılacak.

Lidya Grup, FESPA Global Print Expo 2022’ye katıldı

Lidya Grup Dijital Deneyim ve Eğitim Üssü’ne, global markalardan iş birliği teklifi geliyor

Dijital baskı sektörünün lideri Lidya Grup, 31 Mayıs – 3 Haziran 2022 tarihleri arasında Almanya Messe Berlin’de düzenlenen FESPA Global Print Expo 2022’ye katıldı. Geniş format, dijital baskı, tekstil baskı gibi küresel baskı alanında Avrupa’nın önde gelen fuarına, pandeminin etkisinin azalmasıyla dünya genelinden çok yoğun bir katılım gerçekleşti. Fuara katılan global markalar; endüstriyel baskı, tekstil baskı, ambalaj, dekor, grafik gibi alanlardaki en son yenilikleri, yeni makineleri ve sarf malzemeleri, binlerce ziyaretçiye sergilediler. Fuarda, Lidya Grup’un temsil ettiği Epson, Efi, Kongsberg global markalarının standları vardı. Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz ve Lidya Grup Geniş Format ve Bayiler Müdürü Mehmet Döner, markaların üst düzey yöneticileri ile bir araya geldiler ve müşterilerini de üç global markanın stantlarında ağırladılar.

Türkiye, baskıda büyük bir pazardır

Global markaların ülkemiz pazarına verdiği öneme değinen Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi:

Dünyada baskı sektörü 800 milyar dolar civarında ve ülkemizde ise yaklaşık 9 milyar dolarlık bir baskı pazarı bulunuyor. Pandemiden sonra yoğun katılımın olduğu FESPA Fuarında, temsil ettiğimiz global markaların yöneticileri ile bir araya geldik. Karşılıklı her iki taraf için olumlu ve verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Ülkemiz reklam ve ambalaj başta olmak üzere baskı sektöründe ciddi bir pazara sahiptir ve bu durum global markaları heyecanlandırıyor ve Türkiye pazarına her zaman pozitif bakıyorlar. Lidya Grup’un bilgi birikimi ve tecrübesini, organizasyon ve finansal gücünü, iş sürecine katkısını bilen global markalar ile yaptığımız görüşmelerde yeni çalışmalar ve yeni projeler hakkında görüş alışverişinde bulunduk.” dedi.

Lidya Grup Dijital Deneyim ve Eğitim Üssü, yüksek ilgi gördü ve takdir topladı

Mayıs ayında kapılarını açan Lidya Grup Dijital Deneyim ve Eğitim Üssü’nün ülkemizin yanı sıra yurtdışında da ses getirdiğinin altını çizen Lidya Grup Başkanı Bekir Öz, şunları kaydetti: “Lidya Grup olarak, sektörümüzde bir ilke daha imza atarak, Türkiye’de ve EMEA (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) bölgesinde ilk ve tek olan Lidya Grup Dijital Deneyim ve Eğitim Üssü’nü 17 Mayıs tarihinde Başakşehir’de açarak ülkemize kazandırdık. Temsil ettiğimiz Xerox, Epson, Efi, Sutec, Kongsberg markalarının, tek çatı altında, yıl boyunca yerinde incelenerek, uygulama sonuçlarının alınabileceği Merkezimizin, fuar sırasında yurtdışında da ses getirdiğini gördük. Epson, Efi, Kongsberg markalarının yöneticileri ile yaptığımız toplantılarda, ilk olarak Dijital Deneyim ve Eğitim Üssü’müzü sordular. Ülkemizde ve coğrafyamızda ilk ve tek olan böylesine kapsamlı bir merkezi şirketimize ve ülkemize kazandırmış olmanın haklı gururunu bir kez daha yaşamış olduk. Hiç tahmin etmediğimiz, aklımıza gelmeyen kişilerden ve kurumlardan, deneyim merkezinin takip edildiğini ve takdir edildiğini gözlemledik. Görüşmeler sırasında, temsil ettiğimiz markalardan, dijital deneyim ve eğitim üssümüzün, EMEA bölgesi merkezi olarak kullanılması noktasında iş birliği talepleri geldi. Önümüzdeki günlerde, bu konudaki iş birliği taleplerini değerlendirerek, planlarını yapıyor olacağız.” diye konuştu.

Dijital baskı sektöründeki son teknoloji ve yeni ürünler tanıtıldı

FESPA’da yenilikçi teknolojilerin sergilendiğini anlatan Lidya Grup Geniş Format ve Bayiler Müdürü Mehmet Döner, konuşmasına şöyle devam etti: “Fuarda, temsil ettiğimiz Epson, Efi ve Kongsberg global markalarının stantları vardı. 3 stantta da, yenilikçi teknolojiler sergileniyordu. Örnek verirsem, performasının çok yukarıda olduğunu düşündüğümüz, fiyat-performans olarak bizleri ve sektörü heyecanlandıran Efi 30H hibrit makinesini sergilendi. Yine, Efi’nin yenilikçi teknolojiler arasında, makinelere ekledikleri kamera sistemi ve otomatik kalibrasyon sistemi vardı. Kamera sistemi sektörümüz için çok yenilikçi bir teknolojidir. Nitekim, makinelerinin üzerindeki kafaların nozzle tıkanıyor olduğunda, bu durum baskı üzerinde belli oluyordu. Bunun önüne geçmek için Efi makineye bir kamera sistemi ekleyip, nozzle tıkanıkları anında görüp, aksaklığı başka bir kanaldan giderecek müthiş bir sistem tasarlamıştır. Bu yenilikçi teknoloji kısaca, reklam sektörünün yaşamış olduğu tüm firenin önüne geçecek bir teknolojidir. Efi’nin bundan sonraki yeni modellerinin tamamında kamera sisteminin olacağı kaydedildi. Epson standında, Epson, bu fuarda ilk kez V7000 Uv makinesini (10 renk, beyaz, gri, kırmızı rengi olan) sergiledi. Bunun yanında R5010 ve R5010L model, reçine mürekkep kullanan makineleri fuarda ilk kez tanıttı. Aslında bu iki ürün de Epson için şu ana kadar ilk kez ürettikleri ve pazarda çok farklı alanları kapsayabilecek teknolojiler anlamına geliyor. V7000 modeli ile UV makine üreticileri ile rekabet edebilir hale gelmektedir. Bunun yanında reçine mürekkep teknolojisi ile birlikte bu alanda pazarı domine edebilecek ve rakiplerine göre hem maliyet hem de işletim kolaylığı sağlayacak iki müthiş ürün ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda, yaptığımız görüşmelerde, Lidya Grup Dijital Deneyim ve Eğitim Üssü’müze yoğun ilgi vardı. Hem ülkemizdeki müşterilerimiz ve yatırımcılar, hem bölgemizdeki yatırımcılar, dijital baskı sektöründeki son teknoloji cihazlardan oluşan Merkezimizde, fikirlerini ve uygulamalarını geliştirerek, doğru yatırımları yapmaya devam edeceklerdir.” şeklinde konuştu. 

BURSA’NIN SİYAH İNCİRİ YENİ PAZARLARDA BOY GÖSTERECEK”

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB), T.C. Ticaret Bakanlığı desteği ile başlatılan ve yaklaşık 3 ay süren Bursa Siyahı İncirinin Bilinirliğinin Çeşitli Coğrafyalarda Artırılması Ur-Ge projesinin ‘’Hedef Pazarlarda Yerinde Pazar Araştırması’’ konulu danışmanlık faaliyetinin kapanış toplantısı gerçekleştirildi.

Online olarak gerçekleştirilen toplantıya Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB) Başkan Prof. Dr. Senih Yazgan, proje danışmanı Akdan Danışmanlık firması temsilcisi, danışman Nilüfer Arıak’ın yanı sıra Ur-Ge Küme Projesi’nde yer alan firmaların temsilcileri katıldı.

Yaklaşık 3 aylık danışmanlık faaliyeti kapsamında kümedeki firmalara, ihtiyaç analizlerinde belirlenmiş hedef ülke pazarlarında araştırmanın nasıl yapılacağı konusunda bilgiler verildi. Dış ticarette sosyal medya kullanımı, pazar araştırmasında incelenmesi ve dikkat edilmesi gereken platformlar ile pazar bilgileri hakkında bilgilerin paylaşıldığı Ur-Ge projesi kapsamındaki danışmanlık faaliyetinde ayrıca sektörün küresel pazarda rekabet güçlerini artırmaları için izlemeleri gereken stratejiler de masaya yatırıldı.

Bursa’nın birçok ürünüyle dünya ticaretinde söz sahibi olabilecek bir şehir olduğunu vurgulayan UYMSİB Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan, Birlik olarak sadece kaliteli ürün üretme ve ihraç etme hedefiyle sınırlı kalmadıklarını aynı zamanda Birliğin portföyünde yer alan ürünlerin sosyal medyada tanıtılması için de birçok çalışmayı yürüttüklerini ifade etti.  Bursa’yla özdeşleşmiş siyah incirin dış ticaretteki pazar payını daha da artırmak istediklerini söyleyen Başkan Yazgan, Mart ayında başlayan “Hedef Pazarlarda Yerinde Pazar Araştırması” konulu danışmanlık faaliyetindeki Ur-Ge projemizle dünyada siyah incirimizin yerini, girebileceği yeni pazarları, ihracatta yapılan yanlışları kümede yer alan firmalarımızla değerlendirdik. Proje kapsamında desteklerden yararlanmak isteyen üyelerimize danışman firma tarafından örnek projeler ve öneriler sunuldu. Projemizde yer alan firmalarımız eğitimlerden çok yararlandılar. Bursa’yla özdeşleşmiş siyah incirin, yeni pazarlara açılmasını sağlayacak projemizin ürünün tarımına da önemli katkı yapacağı inancındayım” dedi.

Akdan Danışmanlık firması temsilcisi, deneyimli danışman Nilüfer Arıak da, “Çok farklı firmalarla çalışıyoruz. Bursa ihracatta İstanbul’un ardından gelen ve önemi gittikçe artan bir şehir. Firmalarımız zaten tecrübeli ve gayet iyi durumdalar ama daha fazla pazar payı lazım. Proje kapsamında sahaya gitmeden önceki hazırlıklar, pazar araştırma metodolojileri gibi eğitimlerde bir araya geldik.  Bursa siyah incirinin tanıtılması noktasında eksiğimiz var. Bu konuda firmalarımızın yanındayız. ABD’nin cevizde yaptığı gibi bizim de dünyada dijital platformlar üzerinden ürünlerimizin tanıtımını yapmamız gerekiyor” diye konuştu.

EİB, yenilenebilir enerji zirvesini İzmir’de topluyor

Yenilenebilir enerji zirvesi, sektörün başkenti İzmir’de Ege İhracatçı Birlikleri’nin ev sahipliğinde yapılacak.

“Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilirlik Zirvesi” 15 Haziran 2022 Çarşamba günü Ege İhracatçı Birlikleri Konferans Salonu’nda yenilenebilir enerji sektörünün tüm taraflarını bir araya getirecek.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, dünyanın enerji talebinin her gün arttığını, ihtiyacın çevreyle uyumlu yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesinin dünya için hayati derecede önemli olduğunu dile getirdi.

“Büyüyen bir ekonomide güvenilir ve düşük maliyetli enerjinin çevresel açıdan sürdürülebilir şekilde sağlanması enerji politikaları açısından vazgeçilmez hale geldi” tespitinde bulunan Eskinazi, “İzmir, yenilenebilir enerji kaynakları ve ekipmanları üretimi açısından Türkiye’nin merkezi konumunda. Genel tabloya bakıldığında Türkiye’deki elektrik üretiminde yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin oranı yüzde 20’yi geçmiş durumda. Hedefimiz bu oranı yüzde 50’nin üzerine taşımak” şeklinde konuştu.

İzmir’in; rüzgâr, jeotermal, biyokütle ve güneş enerjisi açısından sahip olduğu yüksek potansiyelin sağladığı avantajlar ve coğrafi konumu nedeniyle aynı zamanda bir yenilenebilir enerji merkezi konumunda olduğunun altını çizen EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türkiye’nin yenilenebilir enerji ekipmanları ihracatının da hızla arttığını, bu sektörde Yenilenebilir Enerji Ekipmanları İhracatçıları Birliği’nin İzmir merkezli kurulması için çalışma yürüttüklerini de sözlerine ekledi.

“Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilirlik Zirvesi”nin Toplantı Yöneticiliğini Gazeteci Banu Şen yaparken, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürü Dr. Ömer Erdem, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknolojileri Komisyonu Başkanı Başkanı Ziya Altunyaldız açılış konuşmalarını yapacak.

“Yenilenebilir Enerji ve Sürdürülebilirlik Zirvesi”nde birinci oturumda Gazeteci Murat Gülderen moderatörlüğünde; ENSİA Başkanı Alper Kalaycı, GENSED Başkanı Halil Demirdağ, TPI Kompozit EMEA CFO’su Özgür Soysal ve GENSED Asbaşkanı Tolga Murat Özdemir konuşmacı olarak katılacaklar.

İkinci oturumda ise; Biyogazder Başkanı Altan Denizsel, Teksis İleri Teknolojiler Genel Müdürü Hüseyin Devrim ve JESDER Başkanı Ufuk Şentürk konuşmacı olurken moderatörlüğü Gazeteci Bilal Emin Turan üstlenecek.

FAG WheelSet tamirhanelerin hayatını kolaylaştırıyor

Halihazırda hem seri üretimde hem bağımsız otomotiv yenileme pazarında tüm tekerlek rulmanı nesillerini portföyünde barındıran Schaeffler, neredeyse tüm araçlara ve onarım gereksinimlerine uygun çözümler sunuyor; dünya çapında binek ve ticari araçlarda kullanılan FAG tekerlek rulmanlarıyla sektörde öne çıkıyor. FAG WheelSet ile tekerlek rulmanının yanı sıra profesyonel onarımda ihtiyaç duyulabilecek tüm aksesuarları bir arada sunan Schaeffler, böylece tekerlek rulmanı onarımında da standardı belirliyor. FAG WheelSet, tamirhanelere hızlı, profesyonel ve güvenli hizmet sağlayabilecekleri eksiksiz bir onarım kiti sunuyor. Schaeffler ayrıca REPXPERT tamirhane portalı ile tekerlek rulmanı onarımında tamirhane profesyonellerinin ihtiyaç duyabilecekleri tüm bilgilere kolayca ve ücretsiz olarak erişmesini sağlıyor.

Otomotiv ve endüstri sektörlerinin küresel çapta lider tedarikçilerinden Schaeffler, FAG markası altında tekerlek rulmanı geliştirme çalışmalarını son yıllarda yaptığı birçok yenilik ve aldığı birçok patentle kayda değer ölçüde ilerletti. Schaeffler’in FAG tekerlek rulmanları, seri üretimde kazanılan deneyimi, bağımsız otomotiv yenileme pazarına sunuyor. Onarım kitleri gerekli tüm aksesuarları içeriyor. Ayrıca tamirhane profesyonelleri geniş kapsamlı hizmetlere erişim sağlayabiliyor.

Tamirhane profesyonellerine büyük kolaylık sağlıyor

Tekerlek rulmanı değiştirilirken bazı aksesuarların da değiştirilmesi gerekiyor. Ancak, doğru aksesuarları arayıp bulmak tamirhaneler için çoğu kez zaman kaybına neden oluyor. Schaeffler’in FAG WheelSet tekerlek rulmanı seti, üretici tarafından onarım için gerekli görülen tüm aksesuarlarla birlikte geliyor. Böylece sipariş esnasında zaman kazandırıyor ve güvenli bir onarım sağlıyor. Somun, cıvata ve diğer tüm parçaların ilgili tekerlek rulmanı ve araca uygun olması sayesinde yeni parçaların daha uzun ömürlü olmaları da garantilenmiş oluyor. FAG WheelSet, kalitesiyle pazarda öncü olan tekerlek rulmanları ve aksesuarlarıyla tam uyumlu ve sorunsuz olarak çalışmayı sağlıyor.

Tamirhaneler için tekerlek rulmanlarının montajını kolaylaştırıyor

Her tekerlek rulmanı nesli ayrı bir onarım süreci gerektiriyor. Bazı durumlarda profesyonel parça değişimi için özel servis takımlarına gerek duyulabiliyor. Kilitleme halkası ve alından freze gibi farklı FAG yenilikleri 2.1 Nesil tekerlek rulmanlarının montajını kolaylaştırarak onarım sürecinin daha güvenli ve hızlı şekilde tamamlanmasına katkıda bulunuyor. Düşük sürtünmeli tork sızdırmazlık elemanı da modern FAG tekerlek rulmanlarını kirlenmeye karşı etkin şekilde korurken, sürtünmenin azaltılması sayesinde kayda değer verimlilik sağlıyor.

Binden fazla parça içeriğiyle tüm onarımlar için çözüm oluyor

Schaeffler, binden fazla parça içeren FAG WheelSet ile neredeyse tüm onarımlar için doğru çözümü sunuyor. Ürün yelpazesi, sürekli olarak, ülkeye özel araç filoları ve araca özel onarım gereksinimlerine göre güncellenerek, rulmanların özellikle verimli bir şekilde kullanılmasını sağlıyor. Bu durum da tamirhanelerin gündelik işlerini oldukça kolaylaştıran bir avantaja dönüşüyor.

Uzmandan uzmana: REPXPERT tamirhane portalı

Schaeffler, tekerlek rulmanı onarımında tamirhane profesyonellerine geniş bir hizmet yelpazesi sunuyor. Tüm hizmetlerini REPXPERT markası altında toplayan Schaeffler bu kapsamda; online katalog, teknik eğitim, destek hattı ve tekerlek rulman montajı konularında ipuçları veriyor. Tamirciler tüm bu hizmetlere Schaeffler REPXPERT tamirhane portalı üzerinden rahatlıkla erişebiliyor. Ayrıca teknik broşürler ve servis bülteni gibi materyallerin yanı sıra araca özel montaj talimat dokümanları ve videoları gibi yeni içeriklere, Schaeffler’in REPXPERT portalından 7/24 ulaşılabiliyor.

Burçak Çelik, Roche Diagnostik İtalya Genel Müdürü oldu

 2016 yılından bu yana Roche Diagnostik Türkiye Genel Müdürü, Türkiye & Orta Asya ve Kafkas Ülkeleri Yönetim Merkezi Başkanı olarak görev yapan Burçak Çelik, 1 Temmuz 2022’den itibaren Roche Diagnostik İtalya ekibinin liderliğini üstlenecek. Sağlık hizmetleri ekosisteminde insanların yaşamlarını iyileştirme misyonuyla faaliyetlerine devam eden Roche, dünya çapında yapılanmasını güçlendirmek üzere yeni bir lider ataması gerçekleştirdi. Bu kapsamda, 2016 yılından bu yana Roche Diagnostik Türkiye Genel Müdürü, Türkiye & Orta Asya ve Kafkas Ülkeleri Yönetim Merkezi Başkanı görevini üstlenen Burçak Çelik, Roche Diagnostik İtalya Genel Müdürü olarak atandı. 1 Temmuz 2022 itibarıyla yeni görevine başlayacak olan Burçak Çelik, Roche Diagnostik EMEA-LATAM Bölgesi Liderlik Ekibinin bir üyesi olmaya devam edecek. TGDF Dış Ticaret Bülteni

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Dış Ticaret Verileri baz alınarak Agrimetre tarafından hazırlanan TGDF Dijital Veri Paneli’ne göre 2022 yılının ilk 4 ayında tarım, gıda ve içecek sektörü 8,3 milyar dolar ihracat, 6,8 milyar dolar ithalat gerçekleştirdi. 01 ile 23 fasılları arasındaki tüm GTIP kalemleri ile 29. ve 35. fasıllardan seçili ürünlerin dahil edildiği hesaplamalara göre, 2022 yılının ilk 4 ayında sektörün dış ticaret fazlası önceki yılın aynı ayına kıyasla %30 arttı.

Özel Ticaret Sistemi (ÖTS) çerçevesinde yayınlanan dış ticaret verilerine göre 2022 yılının ilk 4 ayında ihracat, önceki yılın aynı dönemine göre %22,7 oranında artarak 8,3 milyar dolara, ithalat %21,1 artarak 6,8 milyar dolara ulaştı. İhracatın 2022 yılının üçte birlik bölümünü önceki yıla kıyasla %22,7 artışla geçirmesi sektör açısından olumlu değerlendirilirken, ithalattaki artış hızının da bu orana yaklaşmış olması da dikkat çekti.

Nisan 2022’de, önceki yılın aynı ayına göre %13,3 artan aylık ihracat değeri 1,97 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ithalat %49,9’luk bir artışla 2 milyar dolar oldu. Aylık ithalattaki bu büyük artış dikkat çekti.
Nisan ayında tarım ve gıdada dış ticaret açığı

2022 yılının ilk 4 ayında dış ticaret fazlası önceki yılın aynı dönemine göre %30 artışla, 1,55 milyar dolar olarak gerçekleşti ve sektör, net ihracatçı konumunu korudu. Yılın ilk aylarında dış ticaret fazlasındaki artış %50 seviyesindeydi. Mart ayında bu oran %101,5’e ulaştı. Ancak Nisan ayındaki yüksek aylık ithalat rakamı ve dış ticaret açığı verilmesi, dış ticaret fazlasını aşağıya çekti.

Birim ihracat değeri 2022 yılının ilk 4 ayında önceki yılın aynı dönemine göre %4,4 artarak 1.110 dolar/ton olarak gerçekleşti. İthalat birim değeri ise önceki yıla göre %13,5 artışla 667 dolar/ton’a yükseldi.
Dış ticarette öne çıkan ürünler

2022 yılının ilk 4 ayında ihracatta öne çıkan ürünler sırasıyla Un (0,43 milyar dolar), Fındık İçi (0,36 milyar dolar) ve Makarna (0,30 milyar dolar) olurken bu ürünler toplam ihracatın yaklaşık %13,1’ini oluşturdu.

2022 yılının ilk 4 ayında en çok ithal edilen ürünler ise sırasıyla Buğday (1,09 milyar dolar), Soya Fasulyesi (0,64 milyar dolar) ve Ham Ayçiçeği Yağı (0,52 milyar dolar) oldu. Bu 3 ürün, toplam ithalatın yaklaşık %33,3’ünü, yani 3’te 1’ini oluşturdu.

2022 Nisan ayında ihracatta öne çıkan ürünler Buğday unu (88 milyon dolar), Makarna (85,6 milyon dolar) ve Dondurulmuş tavuk eti (83,9 milyon dolar) oldu. Aynı dönemde en çok ithal edilen ürünler Buğday (464,1 milyon dolar), Soya fasulyesi (256,1 milyon dolar) ve Ham ayçiçeği yağı (110 milyon dolar) oldu. Buğday ve Soya fasulyesindeki Nisan ayındaki ithalat rakamlarının bir önceki ayın 2 katı olması dikkat çekti.
En fazla ithal edilen ürün kalemlerinde Rusya-Ukrayna’nın yeri

İthalatta ilk sırada yer alan buğdayın (1,09 milyar dolar) en fazla ithal edildiği ilk 2 ülkenin şu anda savaşta olan Rusya (0,75 milyar dolar) ve Ukrayna (0,21 milyar dolar) olması dikkat çekti. Yılın ilk 4 ayındaki buğday ithalatında bu 2 ülkenin payı %88’in üzerinde yer aldı. Nisan ayında yapılan 464,1 milyon dolarlık buğday ithalatının 371,3 milyon doları, yani %80’i, Rusya’dan geldi. Önceki aylarda, aylık buğday ithalatında Rusya’dan sonraki 2. ülke Ukrayna’ydı. Nisan ayında bu durum değişti ve 2. ülke Brezilya (aylık 52,7 milyon dolar buğday ithalatı), 3. ülke (aylık 18 milyon dolar buğday ithalatı) Estonya oldu. Bu veriler, Türkiye’nin Ukrayna’dan yaptığı buğday ithalatının savaş nedeniyle sekteye uğradığını gösterdi.

İthalatta 3. sırada yer alan ham ayçiçeği yağında (0,52 milyar dolar) da ilk 2 sırada Rusya (0,47 milyar dolar) ve Ukrayna (0,05 milyar dolar) yer aldı. Yılın ilk 4 ayındaki ham ayçiçeği ithalatında bu 2 ülkenin payı %98,6 oldu. Buğday ithalatına benzer şekilde, Nisan ayında önceki ayların aksine, Ukrayna’dan ayçiçek yağı ithalatı yapılmadı.

Türkiye’nin ithalatında ilk 3 sırada yer alan 2 üründe, ithalatın çok büyük bir bölümü şu anda savaş halinde olan Rusya ve Ukrayna’dan yapıldı.
En çok ihracat yapan sektörler

2022 yılı ilk 4 ayına ait dış ticaret verileri sektörlere göre incelendiğinde Şeker ve Şekerli Mamuller (808 milyon dolar), Sert Kabuklu Meyveler (709 milyon dolar), Bitkisel Yağ (627 milyon dolar), Yaş Meyve (588 milyon dolar) ve Balıkçılık-Su Ürünleri (467 milyon dolar) Sektörleri en fazla ihracat yapan sektörler olarak sıralandı. Toplam ihracatın %38,5’i bu 5 sektör tarafından gerçekleştirildi.

2022 yılı ilk 4 ayında Hayvan Yemi (2.026 milyon dolar), Bitkisel Yağ (1.210 milyon dolar), Un (1.191 milyon dolar), Kakao-Çikolata (211 milyon dolar) ile Kahve, Çay ve Baharat Sektörü (175 milyon dolar) sektörleri ise en çok ithalat yapan sektörler olarak sıralandı. Toplam ithalatın %71.3’ü, neredeyse 4’te 3’ü bu 5 sektör tarafından gerçekleştirildi. Bu oranın yüksek olması ve geçmiş dönemlere göre artması, ithalatın az sayıda sektörde yoğunlaştığını gösterdi.

Tek başına Hayvan Yemi Sektörü, 2022 yılının ilk 4 ayında 1.021 milyon dolar hacim ile toplam ithalatın %30’unu, yani neredeyse 3’te 1’ini oluşturdu.

Bitkisel Yağ Sektörü, 2021 yılında 3 milyar doları aşan ithalat ile toplam ithalatın %17,9’unu oluşturmuştu. 2022 yılının ilk 4 ayında da 888 milyon dolar ile toplam ithalatın yine %17,9’unu oluşturdu.
İhracatın arttığı ve azaldığı sektörler

2022 yılının ilk 4 ayında, önceki yılın aynı ayına göre ihracatını değer olarak en fazla arttıran sektörler Bitkisel Yağ Sektörü (161 milyon dolar artış), Hayvan Yemi Sektörü (156 milyon dolar artış), Süt-Süt Ürünleri Sektörü (150 milyon dolar artış), Un Sektörü (150 milyon dolar artış) ve Beyaz Et Sektörü (148 milyon dolar artış) oldu.

Aynı dönemde ihracatın gerilediği sektörler Sert Kabuklu Meyveler Sektörü (86 milyon dolar düşüş), Yaş Meyve Sektörü (16 milyon dolar düşüş) ve Kahve, Çay ve Baharat Sektörü (4 milyon dolar düşüş) oldu.

2022 yılının ilk 4 ayında, önceki yılın aynı ayına göre ithalatı değer olarak en fazla artan sektörler Hayvan Yemi Sektörü (661 milyon dolar artış), Un Sektörü (475 milyon dolar artış), Kahve, Çay ve Baharat Sektörü (53 milyon dolar artış), Bitkisel Yağ Sektörü (34 milyon dolar artış) ile Şeker ve Şekerli Mamuller Sektörü (32 milyon dolar artış) oldu.

Aynı dönemde ithalatı en çok düşen sektörler Pirinç Değirmenciliği Sektörü (119 milyon dolar düşüş), Canlı Hayvan Ticareti Sektörü (88 milyon dolar düşüş), Kakao ve Çikolata Sektörü (82 milyon dolar düşüş), Makarna Sektörü (67 milyon dolar düşüş) ve Tohumculuk Sektörü (43 milyon dolar düşüş) ve oldu.
Dış ticarette öne çıkan ülkeler

2022 yılının ilk 4 ayına ait dış ticaret verileri ülkeler bazında incelendiğinde en çok ihracat yaptığımız 5 ülke Irak (1.177 milyon dolar), Almanya (568 milyon dolar), ABD (510 milyon dolar), Rusya (342 milyon dolar) ve İtalya (301 milyon dolar) oldu. Bu 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatımızın %34,9’unu oluşturdu.

Ülkelere göre en çok ihraç ettiğimiz ürünler Irak için un, dondurulmuş tavuk eti, domates salçası; Almanya için fındık içi, ambalajlı fındık, domates; ABD için elma suyu, sakızlı jöleli şekerler ve soya fasulyesi oldu.

Ülke bazında ithalat verileri incelendiğinde, 2022 yılının ilk 4 ayında en fazla ithalat yaptığımız ülkeler Rusya (1.707 milyon dolar), Ukrayna (730 milyon dolar), Brezilya (565 milyon dolar), ABD (429 milyon dolar) ve Malezya (384 milyon dolar) ve oldu. Bu 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın %56,5’ini oluşturdu.

Türkiye’nin en fazla ithalat yaptığı ilk 2 ülkenin, şu anda savaşta olan Rusya ve Ukrayna olması dikkat çekti. Bu 2 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın %36,1’ini oluşturdu.

İthalatta öne çıkan ürünler Rusya için buğday, ham ayçiçeği yağı ve arpa; Ukrayna için buğday, dane mısır ve arpa; Brezilya için soya fasulyesi, kahve ve buğday oldu.

Tırport Başkanı Dr. Akın Arslan,
“70 bin kişi aynı fikri düşünür, sadece 1 kişi yapar.”

Start-up konusundaki tecrübelerini anlatan Tırport Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:
“70 bin kişi aynı fikri düşünür, sadece 1 kişi yapar ve en az 11 kişi de yapılanı inovasyon ile farklılaştırarak kendine pazarda bir şekilde yer bulur. Esas olan düşünmek değil, hayata geçirebilmek yani “execution”dır. Eğer, çok değerli olduğunu düşündüğünüz fikrinizi paylaştığınızda çalınacağını düşünüyorsanız, hızla o fikirden ve ağırlığından kurtulun, çöpe atın ve yolunuza devam edin. Çünkü, çalınabilecek kadar kolay ve taklit edilecek bir fikriniz varsa, içinde size özel iş zekaları barındırmıyorsa, o işe hiç kafa yormaya ve beş kuruş harcamaya değmez. İşte, bu ‘Tecrübe’dir.” dedi.
Start-up Başarı Rehberi lansmanında, start-up ekosistemindeki girişimciler ve yatırımcılar yaşamış oldukları tecrübelerini paylaştılar. KPMG Türkiye’nin ev sahipliğinde, 13 Haziran pazartesi tarihinde Kolektif House KoLounge Maslak’ta “Start-up Başarı Rehberi” lansmanı düzenlendi. Açılış konuşmalarını, KPMG Türkiye Ülke Başkanı Murat Alsan ve Kolektif House CEO’su Ahmet Onur gerçekleştirdi. Ardından, Start-up Ekosistemine 360° Bakış oturumunun moderatörlüğünü KPMG Türkiye Birleşme ve Satın Alma Danışmanlığı Şirket Ortağı Gökhan Kaçmaz’ın yaptığı panelde, Tırport Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, 212 Kurucu Ortak Ali Karabey, Revel Games, Kurucu Ortak & CEO / Q Angels Ayşe İnal, 500 İstanbul, Başkan Yardımcısı Esat Acar, girişimci ve yatırımcı olarak yaşanmış tecrübelerinin yer aldığı birer konuşma yaptılar. Panelin ardından, KPMG Türkiye Strateji ve Operasyonlar Şirket Ortağı Serkan Ercin, Girişim Sermayesi ile Doğru Yatırım Sunumunu gerçekleştirdi.

Dünya lojistik sektörü 7 trilyon dolara gidiyor, Türkiye’nin konjonktürel avantajı var

Dünya ticaretinin yaklaşık 1/3’nün doğrudan lojistikle ilgili olduğunu ifade eden Tırport Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:
“Lojistik sektörünün global büyüklüğü 7 trilyon dolara doğru gidiyor. Pandeminin yarattığı kısıtlamalar üretimi doğrudan vurmuştur ve tedarik zincirinin sürekliliği bozulmuştur. Yıllardır farkında olunmadan neredeyse yüzde yüz Çin’e doğrudan bağımlı hale gelinen çip, elektronik kart vb. komponentlerdeki üretim aksaklıkları, ürün kuyruklarını arttırmış ve dünya lojistik trafiğinin ağırlık merkezi bozulmuştur. Çin ile Batı ticaret koridoru arasındaki lojistik trafiği büyük zarar görmüş, arz-talep dengesizliği navlun fiyatlarında 6 kata varan artışlara sebep olmuştur. Çin’den Avrupa’ya normalde 4 hafta olan konteynerin yolculuğu 8-12 haftaya çıkmıştır. Çin’den 8-12 haftada Avrupa’ya ulaşabilen bir konteyner, eğer ticari kısıtlamalar olmazsa, Türkiye’den Avrupa’nın en uç noktalarına sadece 5 günde ve Çin’e göre çok daha uygun fiyata ulaşabilmektedir. Bu süreç, Türkiye için çok büyük bir konjonktürel avantaja dönüşmüştür.” diye konuştu.

Tırport, 7 ülkede 6 dilde lojistiği uçtan uca dijitalleştiriyor

Türk lojistik teknolojileri start-up’ı Tırport’un global çaptaki başarı öyküsünü anlatan Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Tırport olarak, 2016 yılında Türk lojistik sektörünü dijitalleştirmek ve Avrupa’dan Çine ve Afrika’ya uzanan lojistik aksta önemli oyunculardan birisi olmak vizyonuyla yola çıktık. Bugün 7 ülkede, 6 dilde tüm dijital platformlarda faaliyet gösteriyoruz ve günlük 4.500’ün üzerinde nakliye trafiğinin yönetilmesine destek veriyoruz. Bilindiği üzere, ülkemiz 930 bini bulan 16 ton ve yukarısı kamyon ile Avrupa’nın en büyük kamyon pazarı durumundadır. Bu kamyonların, 550 bini doğrudan ticari yük taşımacılığı yapıyor. Her gün ortalama 450 bin kamyonun FTL yük aldığı Türkiye’de, 1,2 milyon SRC belgeli kamyon şoförü ekmeğini lojistik sektöründen kazanıyor. 450 bin taşımanın sadece 1/3’ü kontratlı taşıma, geri kalanı tamamen serbest piyasa koşullarıyla spot pazarda gerçekleşiyor. Türk pazarının, Avrupa ve dünyadan en büyük farklarından birisi de, yollarda gördüğünüz kamyonların yaklaşık %90’ının şahıslara ait olmasıdır. Faaliyet gösteren 8 bini aşkın kayıtlı lojistik firmasında, özmal kamyon oranı sadece %5’tir. Birçok önde gelen lojistik firmasının, tek bir özmal kamyonu yoktur. Çoğu lojistik firması, aslında birer yük brokerıdır. Türkiye’nin en büyük lojistik firmaları günde 3-4 bin arası FTL taşıma yapabilmekte ve pazarda ancak %0,8 civarı bir pazar payı alabilmektedirler. Türkiye’deki en büyük 12 lojistik firmasının pazardaki toplam payı %6’dır. Tırport olarak, Haziran 2022 itibariyle 95 bini aşkın üye kamyoncuya ulaştık ve önümüzdeki süreçte, Avrupa-Çin-Afrika arasındaki lojistiğin dijital HUB’ı haline gelerek, pazaryeri olmayı ve 1,5 milyonu aşkın uluslararası kamyoncuya ev sahipliği yapmayı hedefliyoruz.” şeklinde konuştu.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Ekonomi-teknoloji, kültür-sanat, magazin-yaşam, spor haberleri (01.04.2024)

KAYMEK’İN ‘TEKNOFEST’ GENÇLİĞİ, 92 PROJE İLE ÖN DEĞERLENDİRME AŞAMASINA GEÇTİ Kayseri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet …