Ekonomi-teknoloji, eğitim, magazin-yaşam haberleri, TUİK verileri (17.01.2024)
SAVUNMA SANAYİNDE SAHA EXPO HEYECANI BAŞLADI
Uluslararası Savunma Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı SAHA EXPO 2024’ün Hazırlıkları Resmen Başladı
SAHA İstanbul tarafından, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve Savunma Sanayii Başkanlığı’nın katılım ve destekleriyle 22-26 Ekim 2024 tarihleri arasında SAHA EXPO 2024 Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı düzenlenecektir. Sektör profesyonellerine ev sahipliği yapacak olan fuar; savunma, havacılık, denizcilik ve uzay sanayine yönelik üretim yapan ana platform üreticilerinin, tedarikçilerin ve bu sektörlerde tedarikçi olarak yer almak isteyen firmaların bir araya geldiği bir platform olacak.
100’den fazla ülkeden katılımcı ve ziyaretçi gelmesi beklenen SAHA EXPO 2024, 1.300’e yakın şirketi ve 500 resmi & ticari heyeti bir araya getirmeyi hedefliyor. SAHA EXPO Fuarcılık Hizmetleri A.Ş. organizatörlüğünde 22-26 Ekim 2024 tarihleri arasında İstanbul Yeşilköy’deki İstanbul Fuar Merkezi’ndeki 8 salonda ve dış sergi alanlarıyla birlikte 90.000 m2 alanda gerçekleştirilecek Fuarı 150.000 profesyonel ziyaretçinin gezmesi ve Fuar sırasında 20.000 civarında B2B, B2G ve G2G görüşmelerinin yapılması bekleniyor.
İlk koordinasyon toplantısı Ankara’da gerçekleşti
45 şehirden1.061 üye firma ve 28 üniversite ile Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük Savunma, Havacılık ve Uzay kümelenmesi olan SAHA İstanbul’un organize ettiği, 2024 yılının en önemli etkinliği olacak fuarın ilk koordinasyon toplantısı Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, AFAD ve Türkiye Uzay Ajansı gibi kamu kurumları yetkililerinin katılımları ile 9 Ocak 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleşti.
Türkiye’nin bağımsız üretim gücünü gözler önüne sermeyi hedefliyor
Türk savunma, havacılık ve uzay sektörünün yerlilik oranının artırılması ve uluslararası rekabette üst seviyelere taşınması amacıyla üyelerinin teknolojik ve sektörel yetkinliklerini geliştirmek, üyeleri arasındaki iş birliğini destekleyerek güçlü bir ekosistem oluşturmak misyonuyla hareket eden SAHA İstanbul tarafından savunma sanayine üretici/tedarikçi olarak katkıda bulunan veya bulunmak isteyen firmaları bir araya getirme hedefi ile ilk kez 2018 yılında düzenlenen SAHA EXPO Fuarı, 2022 yılından itibaren bir dünya markası olarak rüştünü ispatladı, 2024 yılında ise Türkiye’nin yerli üretim potansiyelindeki artışı ve bağımsız üretim gücünü gözler önüne sermeyi hedeflemektedir.
150 binden fazla ziyaretçi ağırlaması planlanıyor
Sektör profesyonellerine ev sahipliği yapacak, savunma, havacılık, denizcilik ve uzay sanayine yönelik üretim yapan ana platform üreticilerinin, tedarikçilerin ve bu sektörlerde tedarikçi olarak yer almak isteyen firmaların bir araya geleceği platormun, 90 bin metrekare fuar alanında 1300 firmanın ve 150 binden fazla ziyaretçiyi ağırlaması planlanmaktadır.
Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo kapılarını açtı
Dijital dünyanın son yenilikleriyle donatılmış Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, Akasya’da ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. Katılım Emeklilik DigiZoo, 850 metrekarelik deneyim alanında geçmiş ile gelecek, doğal canlı yaşamı ile insan arasında bilgi ve eğlenceyi birleştiren teknolojik bir köprü kuruyor.
Katılım Emeklilik Genel Müdürü Ayhan Sincek, “Faizsiz BES ve sigortacılığın öncü şirketi olarak sektörde 10’uncu yılımıza girdik. Bu kez farklı bir kulvarda bir ilke imza atmanın heyecanını yaşıyoruz. DigiZoo deneyim alanımızda geleceğin teknolojileri aracılığıyla özellikle genç nesillerde sürdürülebilir geleceğe dair farkındalığı artırmayı hedefliyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, alışveriş, sanat ve eğlencenin buluşma noktalarından İstanbul Acıbadem’deki Akasya’da ziyaretçileriyle buluştu. Katılım esaslı BES ve sigortacılığın öncü şirketi Katılım Emeklilik ile Türkiye’nin önde gelen dijital tasarım stüdyosu ve teknoloji şirketi Polyvision iş birliğinde hayata geçirilen Katılım Emeklilik DigiZoo, son yılların en dikkat çekici yeni teknolojilerinden biri olan hologram tekniği ile 25’ten fazla canlı türünü deneyimleme fırsatı sunuyor. Katılım Emeklilik Digizoo, 550m2 deneyim alanı, 150m2 kafeterya ve 150m2’lik giriş alanı olmak üzere toplamda 850 metrekarelik alan üzerine kuruldu.
Çocuklar için gün boyu eğlence
Katılım Emeklilik Digizoo; Brifing Odası, Laboratuvar, Avatar Ormanı, Dinozorlar Alanı, Günümüz Doğa Canlıları ve Denizaltı alanı olmak üzere 6 bölümden oluşan sergi alanının yanı sıra etkinlik alanları ve kafesi ile misafirlerini ağırlıyor. Katılım Emeklilik DigiZoo’da ziyaretçiler, zaman yolculuğu temasıyla senaryolaştırılmış bir hikaye üzerinden sadece günümüzde yaşayan değil, nesli tükenen dinozorlar ve tek boynuzlu at gibi mitolojik canlılara da büyüleyici bir atmosfer eşliğinde tanıklık ediyor.
Atölye alanında ise gün boyu çocuklara yönelik bez çanta boyama, ahşap kuş evi boyama, oyun atölyesi, geri dönüşümden oyuncak yapımı, pop-up kart yapımı gibi geniş içerikte beceri gelişim atölyeleri düzenleniyor. Giriş alanında kurulu “Dino ile selfie” ve “animatik köpeği sev/besle” gibi ekranlar özellikle küçükler için eğlenceli anlar yaşatıyor. Ziyaretçilerin Türkiye’nin ilk holografik yaşam parkı Katılım Emeklilik DigiZoo hakkında daha geniş bilgi edinmesi ve bilet satışı için www.digizoo.com.tr adresinde bir web sitesi de hazırlandı.
Ayhan Sincek: Katılım Emeklilik 10’uncu yaşını kutluyor
DigiZoo açılış etkinliğinde yaptığı konuşmasında Katılım Emeklilik’in 10’uncu yaşını kutladığını da vurgulayan Katılım Emeklilik Genel Müdürü Ayhan Sincek, “10 yıl önce katılım esaslı BES ve sigortacılık alanında ülkemizdeki ilk öncü adımları atarak yola çıkarken, hedefimiz sektörümüzün en güvenilir ve tanınan markalarından biri olmaktı. Bugün 19 milyar fon büyüklüğü ve 1,1 milyon BES sözleşmesi ile katılımcılarımızın geleceklerinin teminat alarak sektörün en hızlı büyüyen şirketlerinden biri haline geldik” dedi.
“Sürdürülebilirlik farkındalığını artırmayı amaçlıyoruz”
“Katılım Emeklilik olarak bu kez farklı bir kulvarda bir ilke imza atmaktan dolayı heyecanlıyız” ifadelerini kullanan Ayhan Sincek sözlerine şöyle devam etti: “Katılım Emeklilik kurulduğu ilk günden bu yana sektörün dijital dönüşümünde her zaman ön sıralarda yer alan bir şirket oldu. Katılım Emeklilik desteğiyle hayata geçirdiğimiz DigiZoo da bizim için ayrı bir önem taşıyor. Dijital teknolojinin en son yenilikleri sayesinde geçmiş ile gelecek arasında köprü kuracak olan Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkını ziyaretçiler ile buluşturmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. DigiZoo deneyim alanımızda öncelikle geleceğin teknolojileri aracılığıyla genç nesillerde sürdürülebilir geleceğe dair farkındalığı artırmayı hedefliyoruz. Geleceğimizin mimarları olan çocuklarımızın dünyadaki en ileri teknolojilerle genç yaşta tanışmalarını da çok önemsiyoruz. Tüm vatandaşlarımızı aileleriyle, çocuklarıyla bu farklı deneyimi yaşamaları için Katılım Emeklilik DigiZoo’ya davet ediyoruz.”
Hep Beraber Sektörün Geleceğini İnşa Ettik
2840 yabancı ziyaretçi olmak üzere toplamda 18960 profesyonel ziyaretçi, 250 katılımcı ve marka tarafından sergilenen ürün ve hizmetleri görmek, bağlantı kurmak ve iş fırsatlarını değerlendirmek için İstanbul’da buluştu.
Fuar Hem Basında hem de sektörde büyük yankı uyandırdı. Öncesinde ve sonrasında çok sayıda uluslararası ve ulusal yayında yer aldı.
Rekor düzeyde yurtdışı ilgilisi ve büyük iş bağlantıları ile sektöründe dünyadaki önemli fuarlar arasındaki konumunu güçlendirdi.
Başarımızı her yıl katlamaya ve yeniliklerle karşınıza çıkmaya devam edeceğiz.
Şirketler Siber Risklere Karşı Nasıl Sigortalanmalı?
Günümüz iş dünyası, hızla gelişen dijital teknolojilerle birlikte yeni fırsatlar sunarken, aynı zamanda giderek karmaşıklaşan siber risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Şirketler, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygın kullanımıyla birlikte, siber saldırılar, veri ihlalleri ve diğer dijital tehditlerle mücadele etmek zorunda kalıyorlar. İşletmeler için siber güvenlik, sadece bilgi teknolojisi departmanlarının değil, tüm organizasyonun sorumluluğundadır. Çalışanların siber tehditlere karşı bilinçli olması, güvenlik politikalarına uyması ve güvenlik açıklarını rapor etmesi, şirketin bütünü için önem taşır. Bir şirketin siber güvenliği, sadece teknik önlemlerle değil, aynı zamanda insan faktörüyle de yakından ilişkilidir. Generali Sigorta, şirketlerin siber risklere karşı neler yapması ve korunması gerektiğine dair bilgileri paylaştı.
Siber Sigorta Poliçesi Edinme
Şirketler, siber sigorta poliçeleri aracılığıyla siber risklere karşı korunabilirler. Bu poliçeler, veri ihlalleri, fidye yazılım saldırıları, hizmet kesintileri ve diğer siber tehditlere karşı maddi ve maddi olmayan zararları kapsayabilir. Siber sigorta poliçeleri, çeşitli dijital tehditlere karşı koruma sağlar. Bu tehditler arasında veri ihlalleri, fidye yazılımlar, zararlı yazılımlar, iş kesintileri, itibar kayıpları ve benzeri olaylar yer alabilir. Poliçenin kapsamı, seçilen plana ve sigorta şirketine göre değişebilir. Siber sigorta poliçeleri geniş bir yelpazede maddeleri kapsayabilir. Temel olarak, bu poliçeler fidye maliyetlerini, hukuki giderleri, kriz iletişim masraflarını, iş kesintilerini ve itibar kayıplarını içerebilir. Ancak, her poliçe farklı olabilir, bu nedenle şirketler, ihtiyaçlarına en uygun olanı seçmek için poliçe detaylarını dikkatlice incelemelidir.
Risk Değerlendirmesi
Şirketler, siber güvenlik konusunda bir risk değerlendirmesi yaparak organizasyonlarının ne tür tehditlere maruz kaldığını belirlemelidir. Bu, doğru bir siber sigorta poliçesi seçiminde yardımcı olabilir.
Politika Detaylarını İnceleme
Şirketler, siber sigorta poliçelerini dikkatlice incelemeli ve hangi tür tehditleri kapsadığını, poliçe limitlerini ve özel koşulları anlamalıdır. Her şirketin ihtiyaçları farklı olduğundan, poliçe detaylarına uygun bir şekilde uyarlanmalıdır.
Güvenlik Standartlarına Uyum
Güvenlik standartlarına uyum, bir organizasyonun siber güvenlik politika ve uygulamalarını belirli bir standart veya regülasyona uygun hale getirme sürecidir. Bu standartlar, genellikle sektöre özgüdür ve organizasyonların bilgi güvenliği, veri koruma ve siber risk yönetimi konularında belirli bir düzeyde uyum sağlamalarını amaçlar. Uyum, organizasyonların siber risklere karşı daha güçlü bir savunma sağlamalarına, veri güvenliğini artırmalarına ve uygunluk gereksinimlerini karşılamalarına yardımcı olabilir. Şirketler, siber sigorta poliçelerinin şartlarına uymak ve güvenlik standartlarına uygunluğu sağlamak için gerekli önlemleri almalıdır. Bazı sigorta şirketleri, belirli güvenlik protokollerine uyum sağlayan şirketlere indirimler sunabilir.
Bilinçli Personel Eğitimi
Şirket içindeki personel, siber güvenlik konularında bilinçli olmalı ve temel güvenlik protokollerine uymalıdır. Bu, siber risklerin minimize edilmesine yardımcı olabilir ve potansiyel zararları azaltabilir.
Güvenlik İncelmesi ve İyileştirmeler
Şirketler, düzenli olarak güvenlik incelemeleri yapmalı ve var olan güvenlik önlemlerini güncellemelidir. Bu, siber saldırılara karşı direnci artırabilir ve sigorta taleplerinde olumlu bir etki bırakabilir.
Şirketler, siber saldırılara karşı acil durum planları oluşturmalı ve bu planları düzenli olarak güncellemelidir. Acil durum planları, saldırı anında etkili bir şekilde tepki verebilmek adına önemlidir.
Olası Zarar Senaryolarını İnceleme
Şirketler, olası zarar senaryolarını inceleyerek hangi tür tehditlere karşı sigortalanmaları gerektiğini belirlemelidir. Bu, siber sigorta poliçesinin doğru şekilde uyarlanmasına yardımcı olabilir.
ManpowerGroup araştırdı: İşte şirketlerin en çok aradığı ESG yetenekleri
ManpowerGroup tarafından yapılan “ESG Yeteneklerini Arayış” isimli araştırmada yer alan bilgilere göre her 10 kuruluştan yaklaşık 8’i ESG (çevre, sosyal, yönetişim) stratejisini geliştirmiş olsa da yüzde 94’ü hedeflerini uygulamak için gerekli yetenekli çalışanlardan yoksun. Ankete göre işverenlerin en çok aradığı ESG pozisyonları içerisinde ilk beş sırada şu roller yer alıyor: Çevre, sağlık ve güvenlik (yüzde 59), kurumsal sürdürülebilirlik (yüzde 39), sağlık ve refah (yüzde 39), geri dönüşüm ve atık yönetimi (yüzde 37), ekosistem ve biyoçeşitlilik yönetimi (yüzde 33). Yeni nesil tüketiciler, şirketlerden toplumsal ve çevresel konulara dair bir duruşa sahip olmalarını ve insanlar, toplumlar ve gezegen için doğru olanı yapmalarını bekliyor.[1] Bu nedenle şirketlerin de taahhütler vermekten ziyade ilerlemeye her zamankinden daha fazla odaklanmaları; çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) konularında anlamlı ilerlemeler kaydetmeleri gerekiyor.[2] Durum bu iken ManpowerGroup’un “ESG Yeteneklerini Arayış” isimli araştırmasında yer alan bilgilere göre her 10 kuruluştan yaklaşık 8’i ESG stratejisini geliştirmiş olsa da yüzde 94’ü hedeflerini uygulamak için gerekli yetenekli çalışanlardan yoksun. ManpowerGroup’un ESG önceliklerini karşılamaya yönelik stratejik yetenek yönetimi planlarını öğrenmek için 41 ülkedeki işe alım yöneticileri ile yaptığı ankete göre işverenler artık çevre, sosyal ve yönetişim alanlarında işe alım yapmaya önem veriyor. Ankete göre işverenlerin en çok aradığı yetenekler şunlar:Çevresel Pozisyonlar | Sosyal Pozisyonlar | Yönetişim Pozisyonları |
Çevre, Sağlık ve Güvenlik (%59) | Sağlık ve Refah (%39) | Etik ve Uyum (%27) |
Kurumsal Sürdürülebilirlik (%39) | Yetenek ve Liderlik Gelişimi (%31) | Siber Güvenlik (%25) |
Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi (%37) | Çeşitlilik ve Kapsayıcılık (%29) | Veri Gizliliği ve Koruması (%24) |
Ekosistem ve Biyoçeşitlilik Yönetimi (%33) | İş Gücü Planlaması (%26) | Kurumsal Risk Yönetimi (%22) |
Yenilenebilir Enerji Üretimi ve Bakımı (%31) | Yetenek Kazanımı ve İşe Alım (%23) | Hükümet ve Kamu İşleri (%18) |
Ankete katılan şirketlerin yarısından azının uzun vadeli ESG hedefleri var, ancak çalışanların yüzde 64’ü ise topluma olumlu katkıda bulunan kuruluşlarda çalışmak istiyor. Çalışanların bu talebine rağmen, işverenlerin yüzde 22’si bir ESG stratejisi geliştirme konusunda emin değil ya da böyle bir niyetleri yok. İşverenlerin yüzde 44’ü hâlihazırda uzun vadeli ESG hedefleri belirlemiş ve geliştirmiş durumda olsa da yüzde 34’ü bu hedefleri planlama aşamasında, yüzde 11’i ESG stratejisi geliştirme niyetinde değil, yüzde 11’i ise ne yapmaları gerektiği konusunda emin değil. ManpowerGroup’un araştırmasında doğru yeteneklere ulaşmaları için şirketlere uygulayabilecekleri şu dört yöntem tavsiye ediliyor:
- Ödünç Alın: Mevcut iş gücünü tamamlamak için yarı zamanlı, serbest, sözleşmeli ve geçici çalışanları işe almayı değerlendirin. Ankete katılanların yüzde 27’si bu konuda dış danışmanların uzmanlığından yararlanmayı planlıyor.
- Oluşturun: Kurum içi yetenek grupları oluşturun, kendi içinize bakın ve çok işlevli ekipleri bir araya getirerek eğitim ve deneyim fırsatlarından faydalanmalarını sağlayın. Ankete katılanların yüzde 52’si hâlihazırda mevcut iş gücünü geliştirmeyi ve yüzde 39’u mevcut rollerine ESG sorumlulukları eklemeyi planlıyor.
- Köprü Kurun: Çalışanların şirketinizin farklı alanlarına yeniden yerleştirilip yerleştirilemeyeceğini veya yeni rollere geçmeleri için yardıma ihtiyaçları olup olmadığını değerlendirin.
- Alın: Şirket içinde yetiştirilemeyen en iyi yetenekleri bulmak için dış pazara bakın. Ankete göre işverenlerin yüzde 41’i yeni, dış yetenekleri işe alacak.
Hazırladıkları araştırma hakkında değerlendirmede bulunan ManpowerGroup Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı, “ESG taahhütleri, bir şirketin sürdürülebilirlik çalışmalarını ve toplumsal sorumluluğunu gösteren önemli bir unsurdur. ESG taahhütlerini yerine getirmek ise bir şirketin sadece yasal düzenlemelere uymasını değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik ve toplumsal sorumluluk konularında öncü bir rol üstlenmesini gerektirir. Bu yolda başarıya ulaşmak için ise yeteneğe erişim büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde şirketlerin ESG stratejilerini gerçekleştirmek için bu alanda yetenekli ekiplere ihtiyaç duydukları da artık bir gerçek. ESG alanlarında yetenekli çalışanların bir araya gelmesi şirketlerin çevre ve toplumsal sorumluluklarını etkili bir şekilde yerine getirmelerini de sağlayacaktır.” dedi.
BAKAN URALOĞLU ‘HALKALI-KAPIKULE HIZLI TREN PROJESİ’ İÇİN TARİH VERDİ: ‘ÇERKEZKÖY-KAPIKULE’ ARASI 2025 SONUNDA BİTECEK
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Projesi’nin Çerkezköy- Kapıkule arasındaki 153 kilometrelik kesimindeki yapım çalışmalarının hızla devam ettiğini ve projede yüzde 73 fiziki ilerleme sağlandığını belirtirken, “Projemizin İlk etabı olan Çerkezköy Kapıkule arasındaki 153 kilometrelik kesimi 2025 yılı sonuna kadar bitirmeyi planlıyoruz. Projenin diğer bir fazları olan; Ispartakule-Çerkezköy arasındaki 67 kilometrelik kesim ve Halkalı-Ispartakule arasındaki 9 kilometrelik kesimi de 2028 yılına kadar tamamlamayı hedefliyoruz. Böylelikle projemizin tamamını 2028 yılında faaliyete geçirmiş olacağız” dedi. Bakan Uraloğlu, “Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Projesi, Asya-Avrupa koridorunun ilk parçasını oluşturmaktadır. Bu proje İpek Demiryolu güzergâhının ülkemizden geçen bölümünün Avrupa bağlantısını oluşturan en önemli halkalarından birini teşkil etmektedir” dedi.
Bakan Uraloğlu Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Projesi’nin Çerkezköy- Kapıkule arasındaki 153 kilometrelik kesiminde incelemelerde bulundu. Uraloğlu, Türkiye’de yapımı devam eden en önemli demir yolu projeleri arasında yer alan Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Hattı Projesi’nde yapılan çalışmalarda gelinen son noktayı anlattı.
Bakan Uraloğlu, Türkiye’nin Asya-Avrupa arasında taşımacılık yönünden bir köprü konumunda olduğunu belirterek, “Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Projesi, Asya-Avrupa koridorunun ilk parçasını oluşturmaktadır. Bu proje İpek Demiryolu güzergâhının ülkemizden geçen bölümünün Avrupa bağlantısını oluşturan en önemli halkalarından birini teşkil etmektedir” dedi.
“HALKALI-KAPIKULE ARASINDA 229 KİLOMETRE UZUNLUĞUNDA ‘DEV DEMİRYOLU PROJESİ”
Halkalı-Kapıkule hattının “153 kilometrelik Kapıkule-Çerkezköy”, “67 kilometrelik Çerkezköy-Ispartakule” ve “9 metrelik Ispartakule-Halkalı” arası olmak üzere 3 fazdan oluştuğunu bildiren Uraloğlu, şu bilgileri verdi:
“Projemizin İlk etabı olan Çerkezköy Kapıkule arasındaki 153 kilometrelik kesimi 2025 yılı sonuna kadar bitirmeyi planlıyoruz. Projenin diğer bir fazları olan; Ispartakule-Çerkezköy arasındaki 67 kilometrelik kesim ve Halkalı-Ispartakule arasındaki 9 kilometrelik kesimi de 2028 yılına kadar tamamlamayı hedefliyoruz. Böylelikle projemizin tamamını 2028 yılında faaliyete geçirmiş olacağız. Halkalı – Kapıkule arasında toplam 229 km uzunluğundaki güzergâhta 200 km/s hıza uygun, çift hatlı, elektrikli ve sinyalli olarak hem yük hem de yolcu taşımacılığı yapılabilecek yeni hızlı tren hattı inşa ediyoruz. Projenin yaklaşık 55 km’si Edirne, yaklaşık 62 km’si Kırklareli, 68 km’si İstanbul, 44 km’si ise Tekirdağ il sınırları içerisinde yer almaktadır. Hattımızın Kırklareli, Edirne ve Kapıkule’de istasyonları olacak. Tekirdağ ilimizde Çerkezköy yeni yolcu istasyonu ve yeni yük istasyonları kurulacaktır. İstanbul ilimizde ise Halkalı, Çatalca ve Ispartakule istasyonları olacaktır.”
“HALKALI-KAPIKULE ARASI 4 SAATTEN 1 SAAT 30 DAKİKAYA DÜŞECEK”
Uraloğlu, Halkalı-Kapıkule projesinin tamamlanmasıyla; Halkalı-Kapıkule arası yolcu seyahat süresinin 4 saatten 1 saat 30 dakikaya; yük taşıma süresinin ise 6 saat 30 dakikadan 2 saat 30 dakikaya düşeceğini, mevcut hat kapasitesinin ise 4 kat artacağını belirtti.
“ÇERKEZKÖY-KAPIKULE FAZINDA YÜZDE 73 FİZİKİ İLERLEME SAĞLADIK”
Bakan Uraloğlu, Halkalı-Kapıkule hattının ilk etabı olan Çerkezköy-Kapıkule kesimi olan 153 kilometre uzunluğundaki güzergâhta 200 km/s hıza uygun, çift hatlı, elektrikli ve sinyalli olarak hem yük hem de yolcu taşımacılığı yapılabilecek yeni hızlı tren hattı inşa edildiğini belirterek, “Çerkezköy-Kapıkule kesimi 275 milyon avro Avrupa Birliği Hibe Fonlarından (IPA) faydalanılarak yapılıyor. Çerkezköy- Kapıkule kesiminde yapım çalışmalarımız hızla devam ediyor. 153 (349 hat km) kilometrelik bölümün 53 kilometrelik (106 hat km) kesiminin hat serimi işlemini tamamladık böylelikle yüzde 73 fiziki ilerleme sağladık” ifadelerine yer verdi.
“ISPARTAKULE-ÇERKEZKÖY VE HALKALI-ISPARTAKULE FAZLARINDA ÇALIŞMALARIMIZ HIZLA DEVAM EDİYOR”
Uraloğlu, projenin diğer etapları olan Ispartakule-Çerkezköy arasındaki 67 kilometrelik ve Halkalı-Ispartakule arasındaki 9 kilometrelik üçüncü fazın ihale edildiğini ve çalışmaların devam ettiğini de ifade etti.
“DEMİR YOLU HATTI TÜRKİYE VE AB ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ GÜÇLENDİRECEK”
Türkiye’nin AB açısından çok önemli bir paydaş olduğunu vurgulayan Uraloğlu, “Avrupa için Türk üreticiler üretim ve tedarik zincirinin önemli bir parçası ve vazgeçilmez ticari ortaklardır. Bu noktalardan bakıldığında Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren projemizin önemi daha da iyi anlaşılmaktadır. Bu demir yolu hattı Türkiye ve AB arasındaki ilişkileri daha güçlendirecek ve dostluğumuzu perçinleyecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Karne gününde velilere tavsiyeler
2023-2024 eğitim öğretim yılı yarıyıl tatiline sayılı günler kala, online eğitim platformu tonguçAKADEMİ’nin rehberlik öğretmeni Çağla Akyavaş, karne gününde velilerin neler yapması gerektiğine dair önemli tavsiyelerde bulunuyor. Karne günleri, öğrencilerin bir dönem boyunca yaptıkları çalışmaların ve verdikleri çabaların değerlendirildiği ve onlara “tatili” hatırlatan önemli günlerin başında geliyor. Online eğitim, yayıncılık ve teknoloji çözümleri sunan yenilikçi eğitim ekosistemi tonguçWORKS’un online eğitim platformu tonguçAKADEMİ’nin rehberlik öğretmeni Çağla Akyavaş, karne gününde velilerin çocuklarına nasıl davranmaları gerektiği konusunda tavsiyeler veriyor. 1.E-okuldan dönem içinde not takibi yapılmalı, notlar hakkında konuşma karne gününe bırakılmamalı. Öğrenciler ve veliler karne notlarını artık e-okul üzerinden görebildikleri ve ortalamalarını hesaplama şansı bulabildikleri için karneler onlara sürpriz olmayabilir. Ortalaması belli olan, takdir-teşekkür belgesi alma şansı olmayan veya istediği başarıyı yakalayamayan öğrenciler, ailelerinin verecekleri tepkiden çekinmeye başlayabilirler. Buradaki ilk önerimiz, velilerimizin düzenli olarak öğrencinin e-okul hesabını kontrol ederek öğrencinin akademik takibini yapması ve kötü notlar üzerine yapılacak konuşmaları karne gününe bırakmamasıdır. 2.Karneye sakin bir aile ortamında bakılıp başarılar çok abartılmamalı; başarısızlıklarından dolayı ise öğrenci etiketlenmemelidir. Karne, bir sonuç olmaktan ziyade çocuklarımızın eksiklerini fark ederek bir sonraki dönem daha başarılı olmaları için atmamız gereken adımları bize gösteren bir araçtır. Bu nedenle çekirdek ailenizin olduğu bir ortamda bir dönemi özetleyen, öğrencimizdeki gözlemlerinizi ona aktardığınız, onun gözünden de bu dönemi ve kendini dinlediğiniz bir değerlendirme konuşması yapabilirsiniz. Ayrıca, karnedeki iyi notları için pahalı hediyeler alınan, karnesi tüm akrabalara gösterilen ve sosyal medyada paylaşılan çocuğun gözünde, başarı bir araç olmaktan çıkarak aile içinde onaylanma ya da sevilme nedeni haline gelir. Öğrenci bilinçaltında “ben başarılı olduğum sürece seviliyorum” hissiyatına kapılır ve ileride herhangi bir konuda beklediği başarıyı yakalayamamak, böyle bir öğrenci için oldukça yaralayıcı olabilmektedir. 3.Düşük notların nedenini sadece öğrenciye yüklemeyin. İçsel ve dışsal faktörlerin bu noktada etkili olabileceğini unutmayın. Çocuklarının başarısında her veli biraz payı olduğunu düşünebilir. Gerektiğinde özel ders aldırmak, dershaneye göndermek, kitaplar almak, yapamadığı soruları çözmek… Velilerimiz başarıyı nasıl kabul ediyorsa başarısızlığı da aynı şekilde kabul edebilmelidir. Belki öğrencimizin ders çalışma stilini inceleyip ona uygun önerilerde bulunmak, derslerini ve notlarını düzenli olarak e-okuldan takip etmek, kullanılan metotlarda değişikliğe gitmek ve ona huzurlu bir aile ortamı sağlamak gerekebilir. Başarısının önünde dışsal engeller varsa (Bilinçsiz sosyal medya kullanımı, derslere ilgisiz arkadaş ortamı, öğretmenle arasındaki iletişimsizlik veya çatışmalar gibi) bu engellerle baş edebilmesi için öğrenciyle gözlemlerinizi paylaşabilir ve onu dinleyerek sorunlarına çözüm üretebilirsiniz. Başarılı olamamanın altında yatan nedenler içsel de olabilir. Dikkat eksikliği, odaklanma süresinin azlığı, çok yönlülük, unutkanlık, program yapamama, işlenen konuların zor gelmesi ya da ilgisini çekmiyor olması, zaman yönetimi, verimli ders çalışma tekniklerini bilmiyor olması gibi. Bu tip durumlar için öğrencimizle, öğretmeniyle ve okulun rehberlik servisiyle görüşülüp ona göre adımlar atılmalıdır. 4.Özellikle başarılı anne babalara not: Onun farklılıklarına saygı duyun ve çocuğunuzun sizden farklı olabileceğini kabul edin. Çocuklar anne ve babalarının zekalarını ve yeteneklerini elbet alabilirler. Fakat akademik başarının bu durumla bir ilgisi yoktur. Anne ve babalar kendi öğrencilik yıllarında çok başarılı olmuş, iyi okullarda öğrenim görmüş olabilirler. Durum böyle bile olsa çocuğunuzun sizin gibi olmayabileceğini unutmayın. Siz matematiği kolay bulabilir ve çok analitik bir zekaya sahip olabilirsiniz ancak çocuğunuz bu kavramları anlamakta zorlanıyor olabilir. Sizin ezberiniz çok kuvvetliyken çocuğunuz bunu yapmayı sevmiyor ve çabuk unutuyor olabilir. Ona sizin gibi öğrenebildiğini farz ederek yardım etmeye çalışırsanız, derslerden daha çok soğumasına neden olabilirsiniz. Çocuğunuzun farklılıklarına saygı duyarak neye yeteneği varsa, zeka türü ve öğrenme şekli nasılsa ona göre çocuğunuza yardımcı olmalısınız. 5.Karne nasıl gelirse gelsin tatil hakkı öğrencinin elinden alınmamalıdır. Öğrencilerimizin tatilde bolca dinlenmelerini ve hobileriyle uğraşmalarını sağlamalıyız. Sömestir tatilinde de her gün öğrencilerin ders çalıştığını görüyoruz. Sınava hazırlanan öğrenciler için bu durum absürt olmamakla beraber ara sınıflarımız için -karneler iyi olmasa bile- yoğun bir ders çalışma temposuna gerek yoktur. Öğrenci 1. dönemdeki eksiklerini kapatmak adına konu anlatım çalışmaları yapabilir veya test kitaplarında dönem içinde çözmediği kısımları çözebilir. Ancak önemli olan dinlenmek, hobilerle ilgilenmek, aile ve arkadaşlarla geçirilen güzel zamanları artırmaktır diyebiliriz. Sonuç olarak karne günlerinde çocukları yargılamadan, sakinliğimizi koruyarak, suçlayıcı tavırlar yerine yapıcı bir şekilde konuşarak, öğrenciye düşünme ve kendini gözlemleme fırsatı verecek sorular sorarak, kimseyle karşılaştırmadan, cezalandırmadan ve başarıyı abartmadan, sadece onun her durumda yanında olduğumuzu belirtecek konuşmalar yapmalıyız. Unutmayalım ki eğitim hayatı sadece karneden ibaret değildir. Şimdi yapılacak yanlış davranışlar, öğrencinin gelecek eğitim hayatını olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle velilerimiz öğrencilerimize olumlu geri bildirimler vererek hem öz saygıları hem de akademik hayatları için destekleyici adımlar atmalıdır.TGDF ve Karma Grup İş Birliği ile “Temel Proses Validasyonu Eğitimi” Yapılacak
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) ve Karma Grup iş birliği ile “Temel Proses Validasyonu Eğitimi” düzenlenecek.
Eğitim, 9 Şubat 2024 tarihinde, Pendik Crowne Plaza İstanbul Asia’da yapılacak. Saat 10:00 ve 16:00 arasında yapılacak eğitim bir gün sürecek.
Prof. Dr. Barbaros ÖZER (Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi) ve Mehmet Onur Türkdoğru’nun (ThermoFisher) eğitimci olarak yer alacağı eğitim, gıda ve gıdaya eşdeğer üretim sektörlerinde kalite, üretim ve laboratuvar alanında görev yapmakta olan bilgilerini güncellemek ve uygulamalar yapmak isteyen sektör çalışanları, yöneticileri ve gıda üreticilerine yönelik olacak.
Eğitim Temel Kavramlar: Validasyon, Doğrulama ve İzleme arasındaki ilişki, Validasyon öncesi yapılması gerekenler, Validasyon İşlemi ve Tekrarlı validasyon (Re-validation) Süreci, Örnek validasyon uygulamaları, Temizlik ve sanitasyon validasyonu (CIP ve SIP validasyonu), Analiz-metot validasyonu, Validasyon raporlaması ve validasyon protokolü hazırlanması konularında verilecek.
Temel Validasyon, ürünlerin geliştirilmesi, üretimi ve kontrolünde kullanılan temel işlemlerin ve makinelerin sistematik olarak gözden geçirilmesi, önerilen üretim ve kontrol yöntemleri kullanıldığında tekrarlanabilir sonuçlar alınacağından ve istenen kalitenin sağlanacağından emin olunması için yapılan işlemdir.
Validasyonla amaç sistemlerin (ekipman, süreçler, yardımcı araçlar, aletler, sensörler, analitik test yöntemleri ve tesisler/binalar/odalar) amaçlanan gereksinimlerine uygun olduğuna dair güvence sağlayan belgelenmiş kanıt oluşturmaktır. Temel Validasyon Eğitimi ile validasyonun temel bölümlerinin tanıtılması, validasyon gerektiren proseslerde yöntemler ve dokümanlarının oluşturulmasının aktarılması amaçlanmıştır.
Proses validasyonu eğitimi sırasında temel kavramlar tanıtıldıktan sonra validasyon öncesi yapılması gereken işlemler, validasyon ve gerekli hallerde yeniden-validasyon süreçlerinin nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda bilgi aktarımı yapılacaktır. Ayrıca, örnek validasyon uygulamaları ile olgu sunu gerçekleştirilecek ve hem temizlik/sanitasyon hem de analitik yöntem validasyonunda izlenmesi gereken yollar tanıtılacaktır. Son olarak ise validasyon raporlaması ilkeleri hakkında bilgi sunulacaktır.
DÜNYANIN YAKITI “VERİ”, MOTORU “YAPAY ZEKA”, YOLLARI “MOBİL İLETİŞİM ŞEBEKELERİ” OLACAK
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “Yerli ve milli olarak geliştirdiğimiz ‘Avcı, Azad, Kasırga, Atmaca ve Kule’ gibi uygulamalarımız ile ülkemizin siber güvenliğini sağlıyoruz. Bugüne kadar kendi yazılımlarımızla sayısız siber saldırıyı engelledik” dedi.
Bakan Uraloğlu, Ankara’da Bilgili Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nda (BTK) düzenlenen BTK Akademi Yapay Zekâ Zirvesi ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile yapılan İmza Töreni’ne katıldı. Programın açılış konuşmalarını gerçekleştiren Uraloğlu, Pençe Kilit Harekât Bölgesinde şehit düşen askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralı askerlere ise acil şifalar diledi.
ŞEHİTLERİMİZE MİNNET BORCUMUZU ‘ÇOK ÇALIŞARAK’ ÖDEYECEĞİZ
Uraloğlu, 85 milyonun güven ve huzur içinde yaşaması için gözlerini kırpmadan şehit düşen askerlerin her birine Türk milletinin minnet borcu olduğunu ifade etti. Uraloğlu, “Bu borcu daha çok çalışarak, ülkemizi dünyanın en güçlü ülkeleri arasına sokarak ödeyebiliriz. Ben şahsen güvenlik güçlerimizin mücadelesiyle savunma sanayi, teknoloji, bilişim ve akademi alanında yapılan çalışmaları birbirinden ayırt etmiyorum. Ülkemizin her alanda ileriye gitmesi bizim için asırlık hayallerimizin sembolü olan kızıl elmamız; Türkiye Yüzyılı hedeflerimize daha da yaklaşmak anlamını taşımaktadır.” dedi.
YAPAY ZEKÂ TEKNOLOJİLERİNİN EKONOMİK BÜYÜKLÜĞÜ 250 MİLYAR DOLARI AŞTI
İlk Sanayi Devriminden içinde bulunulan Dördüncü Sanayi Devrimine varıncaya kadar iş yapma, üretme felsefemizden araçları kullanma pratiklerimize birçok alanda büyük bir değişim yaşandığını kaydeden Uraloğlu, “Bugün üretim-tüketim dengesini sağlamak isteyen tüm sektörler nesnelerin internetini, kuantum bilgisayarları, bulut bilişimi, makineler arası iletişimi, blok zincir uygulamalarını ve bugünkü zirvemizin teması olan Yapay Zekâ Teknolojilerini konuşmaktadır.” diye konuştu.
‘Yapay zekâ teknolojilerinin, bir insanın yapabileceği birçok görevi daha fazla veriyle daha hızlı bir şekilde yapılmasına imkân tanıyor’ diyen Uraloğlu, “Sağlıkta; tıbbi teşhis ve tedavi süreçlerinde, ulaşımda; sürücüsüz araç teknolojilerinde, ekonomide; finans sektöründeki müşteri hizmetleri ve dolandırıcılık tespiti konularında, hukukta, tarımda, eğitimde, mimaride neredeyse hayatımızın her safhasında kullanılıyor. Yapay zekâ teknolojilerinin dünya genelindeki ekonomik büyüklüğünün bu yıl 250 milyar doları aşması, 2030 yılında ise 1,8 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor.” şeklinde konuştu.
YAPAY ZEKÂ’NIN BERABERİNDE GETİRDİĞİ BÜYÜK RİSKLERİ GÖRÜYOR ÖNLEM ALIYORUZ
Yeni teknoloji ‘yapay zekâ’nın aynı zamanda büyük riskleri de beraberinde getirdiğine dikkati çeken Uraloğlu, yapay zekâ projelerinin sağlıklı bir şekilde hayata geçmesi için güçlü bir siber güvenlik altyapısına ihtiyaç olduğunu söyledi. Uraloğlu, “Maalesef, yapay zekâların sunduğu imkânlar kötü niyetli kişiler, yabancı istihbaratlar ve terör örgütleri tarafından da kullanılabiliyor. Geçtiğimiz hafta Türk müziğinde, unutulmaz sesi ve yorumuyla iz bırakan rahmetli Zeki Müren’in sesinin yapay zekâ yardımıyla yeni bir parçayı seslendirmesi için kullanılmasına şahit olduk. Yine, geçtiğimiz yıl yapay zekâ yardımıyla Cumhurbaşkanımızın sesini taklit edip, bazı iş insanları ile üst düzey kamu yöneticilerini arayarak çıkar sağlamaya çalışan bir kişi oldu. Ama failleri süratle tespit edildi ve yakalandı.” ifadelerini kullandı.
‘YERLİ VE MİLLİ’ OLARAK GELİŞTİRDİĞİMİZ YAZILIMLARIMIZLA ‘SAYISIZ SİBER SALDIRIYI’ ENGELLEDİK
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak Türkiye’nin dijital alanda güvenliğini sağlamaya odaklandıklarını kaydeden Uraloğlu, “Siber güvenlik konusunda Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezimiz üzerinden ulusal ve uluslararası düzeyde iş birlikleri kurarak, siber tehditlere karşı etkin bir mücadele yürütüyoruz. Gururla altını çizmek istiyorum ki tamamen yerli ve milli olarak geliştirdiğimiz ‘Avcı, Azad, Kasırga, Atmaca ve Kule’ gibi uygulamalarımız ile ülkemizin siber güvenliğini sağlıyoruz. Bugüne kadar kendi yazılımlarımızla sayısız siber saldırıyı engelledik.” açıklamasında bulundu.
ÜÇ SANAYİ DEVRİMİNİ KAÇIRDIK, DÖRDÜNCÜSÜNÜ KAÇIRMAYA NİYETİMİZ YOK
‘Üç sanayi devrimini kaçırdık, dördüncüsünü kaçırmaya niyetimiz yok.’ diyen Uraloğlu, “
Her şeyin birbiri ile iletişim halinde olacağı bağlantılı dünyanın yakıtı ‘veri’ motoru ‘yapay zekâ’ yolları ‘mobil iletişim’ şebekeleri olacaktır. Özel sektördeki ve kamudaki tüm kurum ve kuruluşlarımızla birlikte var gücümüzle çalışacağız. Yapılan araştırmalara göre; bilişim alanında çalışanların yüzde 54’ü, veri mühendislerinin yüzde 35’i , veri güvenliği uzmanlarının yüzde 26’sı yapay zekâdan yararlanmaktadır. Pazar payının her geçen gün arttığı bu teknoloji için ülkeler de teknoloji yarışı içerisindedir.” diye konuştu.
TÜRKİYE 193 ÜLKE ARASINDA 47. SIRADA
Uraloğlu, Oxford Insight’ın 2023 yılında hükümetlerin kamu hizmetlerinde yapay zekâ kullanımı açısından ne kadar hazır olduğunu ortaya koymak amacıyla yayınlamış olduğu ‘hükümet yapay zekâ endeksi” raporuna göre; 193 ülke arasında Türkiye, 47. sıradadır. Güney ve Orta Asya ülkeleri arasındaki sıralamada ise 2. sıradadır.” dedi.
ÜLKEMİZDE 250 VE ÜZERİ ÇALIŞANI OLAN GİRİŞİMLERİN YÜZDE 18,5’İ ‘YAPAY ZEKÂ’ KULLANIYOR
Türkiye’de de yapay zekâ teknolojisine ilişkin girişimlerinde hızla arttığını kaydeden Uraloğlu, “TÜİK 2023 verilerine göre ülkemizde 250 ve üzeri çalışanı olan girişimlerin yüzde 18,5’inin yapay zekâ teknolojilerini kullanmaktadır. Bunun yanı sıra TÜBİTAK BİLGEM Yapay Zekâ Enstitüsü, belirlediği beş alanda ‘Yapay Zekâ̂ Ekosistem 2023 Çağrısı’nda bulunmuştur. Bu kapsamda 17 proje destek almıştır.” ifadelerine yer verdi.
2020’DE 64 ZETABYTE OLAN VERİ HACMİ 2025’TE 181 ZETABYTE’A ULAŞACAK
Dünyada üretilen, kopyalanan ve tüketilen verinin büyük bir hızla arttığına dikkati çeken Uraloğlu, “2010 yılında 2 Zetabyte, 2020’de 64 Zetabyte olan veri hacminin 2025’te 181 Zetabyte’a ulaşacağı öngörülmektedir. Yani sadece 15 yılda veri neredeyse 90 kat artmış olacaktır. 2028 yılında bu sektörün de dünya çapında 69 milyar dolar büyüklüğe erişmesi beklenmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Hitaplar sonrası Bakan Uraloğlu ve Yükseöğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr.Erol Özvar himayelerinde iki kurum arasında iş birliği protokolü imzalandı. Bakan Uraloğlu, imza töreni sonrası zirveye katılan öğrencilerle bir araya geldi. Öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Uraloğlu, öğrencilerle ‘yapay zeka’ teknolojileri hakkında sohbet etti, hatıra fotoğrafı çektirdi.
AstraZeneca Türkiye ile Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi arasında klinik araştırmalar alanında önemli iş birliği
AstraZeneca Türkiye’nin biyofarma ve onkoloji klinik çalışmaları için başlayacak stratejik ortaklık ile daha fazla hastanın klinik çalışmalara dahil edilerek yenilikçi tedavilere ulaşmaları hedefleniyor. AstraZeneca Türkiye’nin bu hastanede yürüteceği klinik araştırma sayısının en az 20’ye çıkması bekleniyor. Türkiye’de en fazla sayıda klinik araştırma yürüten firmalar arasında yer alan AstraZeneca Türkiye, hastaların umut verici yeni tedavilere erişimlerinin yeni yollarını keşfetmek ve klinik araştırmalarda ülkemizin bölgede lider konuma gelmesini desteklemek amacıyla Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile klinik araştırmalar alanında önemli bir iş birliğine daha imza attı. AstraZeneca Türkiye’nin biyofarma ve onkoloji klinik çalışmaları için başlayacak stratejik ortaklık ile klinik çalışma sayısının artırılması ve daha fazla hastanın klinik çalışmalara dahil edilerek yenilikçi tedavilere ulaşmaları hedefleniyor. İş birliği kapsamında ayrıca hastane çalışma ekibi ve saha koordinatörlerinin eğitimi ile kaliteli veri oluşturulması amaçlanıyor. Bunların yanı sıra hastanedeki klinik çalışmaların başlama süreçlerinin hızlanması ve klinik araştırmalara dair iş süreçlerinde iyileşme ve kolaylık sağlanması planlanıyor. AstraZeneca Türkiye tarafından, iki Faz1b onkoloji çalışmasının da yürütüldüğü Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bugüne kadar 3’ü biyofarma, 9’u onkoloji olmak üzere toplam 12 klinik çalışma gerçekleştirildi. Bu süre zarfında iki farklı onkolojik (akciğer kanseri ve prostat) hastalık için araştırmacılar tarafından 98 hasta taraması yapıldı ve 52 hasta klinik araştırma tedavilerine dâhil edildi. Ayrıca iç hastalıkları ve kardiyoloji çalışmalarında 19 hasta tarandı ve 2 hasta çalışmaya alındı. 2024 yılında ise 1 onkoloji, 3 iç hastalıkları ve 1 kardiyoloji alanındaki yeni çalışmanın daha başlatılması planlanıyor. Başlatılacak bu araştırmalar ile birlikte AstraZeneca Türkiye’nin bu hastanede yürüteceği onkoloji ve hematoloji klinik çalışma sayısı 17’ye yükselecek. Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mehmet Volkan Harput: “Ülkemiz hem kanser hem de diyabet, hipertansiyon, obezite ve yağlı karaciğer hastalığı gibi sık görülen hastalıkların tanı ve tedavi uygulamaları bakımından dünyanın en gelişmiş ülkeleri ile yarışır düzeydedir. Kanıta dayalı uygulamalar ışığında ülkemizde her türlü kanser ve kronik hastalıklara yönelik ilaca ve tedavi yöntemine ulaşmak mümkündür. Klinik araştırma düzeyindeki tedavilere erişim için de yoğun bir gayret devam etmektedir. Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi ülkemizin önemli ve kapsamlı bir akademik sağlık üssü konumundadır. Merkez yalnızca nitelikli sağlık hizmeti sunmakla kalmayıp aynı zamanda ülkemizin önemli eğitim ve klinik araştırma merkezlerinden biridir. Hastanemizde sadece yurt içine değil yurt dışına da eğitim ve danışmanlık hizmetleri verilmektedir. Hastanemiz ülkemizdeki ve çevre ülkelerden gelen hastalara umut ışığı olmaktadır. Bölgemizdeki en donanımlı klinik araştırma merkezlerinden birisi olan hastenemizde kanser, obezite, yağlı karaciğer hastalığı, kalp yetmezliği olan hastaların yeni tedavilere erişilebilirliği sağlanmaktadır. Böylece birçok yeni tedavilere dünya ile eş zamanlı ulaşmak mümkün olmaktadır.’ dedi. “Hastaların hayatlarında fark yaratacak çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz” İş birlikleri hakkında konuşan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, “Dünyada kanser 2020 yılında yaklaşık 10 milyon kişinin ölümüne[1], 2019 yılında kardiyovasküler hastalıklar her yıl yaklaşık 18 milyon kişinin ölümüne neden olurken,[2] diğer yandan ülkemizde 2019 yılında gerçekleşen ölümlerin yüzde 12,9’u solunum yolu hastalıklarından kaynaklanmıştır.[3] Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bu hastalıklar ile mücadelede başarı için klinik çalışmalarda iş birlikleri yapmak gerekiyor. Bu nedenle bu yöndeki çalışmalara büyük önem veriyoruz. Türkiye’de en fazla sayıda klinik araştırma yürüten firmalar arasındayız. Hedefimiz bu konuda ilk sırada olmak ve klinik araştırmalarda ülkemizin bölgede lider konuma gelmesini sağlamak. Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) verilerine göre 2021 yılında klinik araştırmalara yatırımımız 147 milyon TL iken 2022 yılında bu rakam yüzde 90 artışla yaklaşık 280 milyon TL’ye yükseldi. Sektörümüz genelinde artış ise yüzde 36 oldu. 2022 yılında klinik araştırmalarımızdaki artış da yüzde 81 olurken Türkiye’de sektör genelinde yüzde 60’lık bir büyüme gerçekleşti. Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile yaptığımız bu iş birliği sayesinde klinik çalışmalarımızı daha da artırma fırsatını bularak tüm tedavi alanlarında hastaların umut verici yeni tedavilere erişimlerinin yeni yollarını keşfetme yolculuğumuza devam edeceğiz. Hastaların hayatlarında anlamlı farklar yaratacak çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz.” dedi.Tarım-ÜFE’de (2015=100), 2023 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre %6,34 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre %52,66 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %52,66 artış ve on iki aylık ortalamalara göre %72,04 artış gerçekleşti.
Sektörlerde bir önceki aya göre, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde %1,86 artış, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde %2,62 artış ve tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde %6,55 artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre çok yıllık bitkisel ürünlerde %1,98 azalış, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde %4,96 artış ve tek yıllık bitkisel ürünlerde %11,81 artış gerçekleşti.
Yıllık Tarım-ÜFE’ye göre 4 alt grup daha düşük, 8 alt grup daha yüksek değişim gösterdi
Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, %25,93 ile lifli bitkiler ve %26,76 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, %170,59 ile yağlı meyveler ve %102,77 ile canlı kümes hayvanları ve yumurtalar oldu. Bir önceki yılın aynı ayına göre azalış gösteren tek alt grup ise %24,96 ile turunçgiller oldu.
Aylık Tarım-ÜFE’ye göre 9 alt grup daha düşük, 3 alt grup daha yüksek değişim gösterdi
Bir önceki aya göre artışın düşük olduğu alt gruplar %0,89 ile lifli bitkiler ve %0,93 ile çeltik oldu. Bir önceki aya göre artışın yüksek olduğu alt gruplar, %23,54 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular ve %11,65 ile canlı kümes hayvanları ve yumurtalar oldu.
Aralık 2023’te, endekste kapsanan 86 maddeden, 57 maddenin ortalama fiyatında artış, 25 maddenin ortalama fiyatında ise azalış gerçekleşti.
Sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı 2023 Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %1,8 arttı. Ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayında 14 milyon 833 bin 144 kişi iken, 2023 yılı Kasım ayında 15 milyon 106 bin 556 kişi oldu.
Ücretli çalışanların alt detaylarına bakıldığında; 2023 Kasım ayında ücretli çalışan sayısı yıllık olarak sanayi sektöründe %1,3 azaldı, inşaat sektöründe %10,2 arttı ve ticaret-hizmet sektöründe %2,1 arttı.
Ücretli çalışan sayısı aylık %0,2 azaldı
Sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı 2023 Kasım ayında bir önceki aya göre %0,2 azaldı.
Ücretli çalışanların alt detaylarına bakıldığında; 2023 Kasım ayında ücretli çalışanlar aylık olarak sanayi sektöründe %0,5 azaldı, inşaat sektöründe %0,2 arttı ve ticaret-hizmet sektöründe değişmedi.
Ticari süt işletmeleri tarafından toplanan inek sütü miktarı, Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %12,8 arttı, Ocak-Kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %4,3 arttı.
Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, inek peyniri üretimi %13,5 arttı, ayran üretimi %18,1 arttı, yoğurt üretimi %12,0 arttı, içme sütü üretimi %13,0 arttı, tereyağı üretimi %1,2 azaldı. Ocak-Kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre, inek peyniri üretimi %9,8 arttı, ayran üretimi %8,1 arttı, yoğurt üretimi %4,4 arttı, içme sütü üretimi %0,8 arttı, tereyağı üretimi %10,3 azaldı.
Bir önceki ay 819 bin 386 ton olan ticari süt işletmelerince toplanan inek sütü miktarı Kasım ayında %1,1 oranında azalarak 810 bin 220 ton oldu.
Bir önceki ay 136 bin 232 ton olan içme sütü üretimi Kasım ayında %2,1 oranında artarak 139 bin 149 ton olarak gerçekleşti.
Tavuk eti üretimi 202 bin 143 ton, tavuk yumurtası üretimi 1,80 milyar adet olarak gerçekleşti
Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, tavuk yumurtası üretimi %3,5 arttı, kesilen tavuk sayısı yüzdesel olarak değişmedi, tavuk eti üretimi %1,0 arttı, hindi eti üretimi %4,3 azaldı. Ocak-Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, tavuk yumurtası üretimi %3,9 arttı, kesilen tavuk sayısı %6,2 azaldı, tavuk eti üretimi %3,9 azaldı, hindi eti üretimi %12,2 azaldı.