
DESAM: Hükümet, Türkiye’nin Sınav Güvenliği ve Şeffaflık Puanını Yükseltecek Çok Acil Adımlar Atmalıdır!
Hükümete ve Millî Eğitim Bakanlığı’na (MEB) LGS skandalı ve geleceğin eğitimi için tarihi bir çağrı ve tasviyede bulunan DESAM Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı, şunları söyledi: Türkiye sınav güvenliği krizi yaşayan bir ülkedir ve acil bir sınav reform ihtiyacı bulunmaktadır.
Hükümet, Türkiye’nin Sınav Güvenliği ve Şeffaflık Puanını Yükseltecek Çok Acil Adımlar Atmalıdır!
Son bir haftadır Liselere Geçiş Sınavı (LGS) üzerinden yaşanan tartışma ve yükselen itirazları çok sağlıklı bulduğumu ve bu durumun Türkiye’nin öteden beri ortak sınavlardaki şeffaflık ve güven indeksi konusundaki aşırı bozuk sicilini düzeltmesi için bir fırsat olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. LGS merkezli yaşanan tartışma ve itirazları; çocuklarımızın hakkı için yükselen bir çığlık olarak; gençlerimizin adalet arayışını, ülkemizin geleceğine sahip çıkma iradesi olarak görmek ve anlamak gerekir.
LGS skandalı, yalnızca bir sınavın değil, milyonlarca gencin hayallerinin, alın terinin ve umudunun gölgelenmesidir. LGS skandalında kamuoyuna yansıyan gerçekler, eğitim sistemimizin derin bir krizle karşı karşıya olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Şaibeli Sınavlar: Bir Neslin Güveni Karartılıyor
Bizde DESAM olarak hakkı yenilen gençlerimizin iç sesi, şeffaflık ve güven arayan milletimizin ortak manifestosunu dile getirmeye çalışıyoruz. Hükümetin ve MEB’in çarpıcı gerçekleri ve verilerle yüzleşmesi gerekmektedir. Türkiye’nin “sınav güvenliğinde örnek ülke” olduğu iddiası, tamamen gerçek dışıdır. Ak Parti hükümetleri döneminde, eğitim sistemimizin en temel yapı taşı olan sınavlar, tekrar tekrar şaibelerle anılmıştır. Bilimsel verilerle konuşalım: Uluslararası eğitim endekslerinde, Türkiye’nin sınav güvenliği ve şeffaflık puanı, 2023 PISA raporunda 100 üzerinden yalnızca 62 olarak kaydedilmiştir. OECD ortalamasının çok altında kalan bu skor, gençlerimizin geleceğinin güvenilmez bir sistemin insafına terk edildiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Daha da vahimi, 2025 LGS sonuçlarında görülen %300’lük birinci sayısı artışı, şeffaf bir raporlama mekanizmasıyla desteklenmemektedir. Eğitim uzmanları, bu anomalinin ya sistematik bir hata ya da kasıtlı bir manipülasyon olduğunu ısrarla vurgulamaktadır. Şeffaflık eksikliği, yalnızca sınav sonuçlarını değil, bir neslin güvenini karartmaktadır.
Geçmişin Kara Lekeleri: Utanç Verici Sınav Skandalları Kronolojisi
Ak Parti dönemlerindeki sınav skandallarını hatırlamakta fayda görüyorum; ortada iç karartan bir kronoloji bulunmaktadır. Sayın hükümet ve MEB yetkililerine önemle ve ciddiyetle sesleniyorum; adalet ve şeffaflık arayışımızın temeline, geçmişin acı derslerini koymalıyız. Ak Parti hükümetleri döneminde, sınav sistemimiz bir güven bunalımına sürüklenmiştir. Aklıma gelen ve kamuoyunun vicdanını sızlatan bazı skandalları hatırlatmak isterim kendilerine:
1- 2007 Adana Polislik Sınavı: Soru Satış Skandalı: Adana’da yapılan polislik sınavında, görevli bir personelin sınav sorularını sattığı tespit edildi. Üç kişi soru satmaktan, bir kişi rüşvet vermekten hapis cezasına çarptırıldı, ancak soruların nasıl ele geçirildiği aydınlatılamadı.
2- 2009 Polislik Sınavı: Deneme Sınavı Maskesiyle Sızıntı: Polis Meslek Yüksek Okulu sınav sorularının Fethullahçı yapı ile bağlantılı dershanelerde “deneme sınavı” adı altında dağıtıldığı ortaya çıktı. ÖSYM, soruların 120 sorudan 88’inin deneme sınavlarıyla büyük benzerlik gösterdiğini saptadı ve sınav iptal edildi.
3- 2010 KPSS Skandalı: Organize Hırsızlık: Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda, Eğitim Bilimleri bölümünde 350 kişi 120 sorudan 110’unu doğru yanıtladı; 20’sinin yakın ilişkiler içinde olduğu iddia edildi. Sınavın Eğitim Bilimleri bölümü 2010’da, Genel Yetenek ve Genel Kültür bölümü ise 2016’da iptal edildi. :
4- 2011 YGS Şifre Skandalı: Matematiksel Hile: Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda, şıklara rastgele yerleştirilen rakamların küçükten büyüğe sıralanmasıyla doğru cevaplara ulaşıldığı ortaya çıktı. En büyük sayının sağındaki şıkkın doğru cevabı verdiği başka bir yöntemdi. Savcılık, takipsizlik kararı verdi.
5- 2011 Yurtdışı Diplomaları Denkliği Sınavı: Kopya Sorular: Aşama sınavında, 100 sorudan 75’inin bir önceki yılki sınavdan alındığı tespit edildi. ÖSYM, sınavı iptal etti.
6- 2011-2016 Askeri Sınavlar: Kodlamayla Sızma: Deniz Harp Okulu (2011, 2012, 2014, 2015) ve Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu (2012, 2014, 2015, 2016) sınavlarında, Fethullahçı yapı ile bağlantılı öğrencilerin aday ve T.C. kimlik numaraları üzerinden kodlamaya tabi tutularak TSK’ye sızdırıldığı belirlendi.
7- 2012 KPSS Şaibesi: Soruların Kopyalanması: Birçok adayın tüm soruları doğru yanıtlaması dikkat çekti. Soruların kopyalanıp dağıtıldığı, bazı yayınevlerinin sınav öncesi sorularını yayınladığı iddia edildi. ÖSYM iddiaları reddetti, sınav iptal edilmedi.
8- 2012 Adli Yargı Sınavı: Sızdırılan Sorular: Soruların yaklaşık %75’inin bir önceki sınavdan alındığı ve Fethullahçı yapı ile bağlantılı kişilere sızdırıldığı öne sürüldü. Sınav iptal edildi, ancak soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.
9- 2012 Polis Akademisi Sınavı: 90 Soru Sızdırıldı: 100 sorudan 90’ının Fethullahçı yapı ile bağlantılı kişilere sızdırıldığı ortaya çıktı. 2018’de bu skandalla ilgili 21 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.
10- 2014 KPSS: Hazırlık Kitabıyla Örtüşen Sorular: Soruların bir hazırlık kitabındaki sorularla birebir örtüştüğü, dönemin CHP Milletvekili Nur Serter tarafından dile getirildi. ÖSYM yalnızca bir soruyu iptal etti.
11- 2014 LYS: Çalınma İddiaları: Soruların çalındığına dair iddialar ortaya atıldı, ancak resmi bir soruşturma sonucu kamuoyuyla paylaşılmadı.
12- 2015 ALES Kitapçık Krizi: Kaos ve Gecikme: Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı’nda, İzmir’de soru kitapçıklarının eksik ve sayfa sıralarının karışık olması nedeniyle sınav bir saat gecikmeli başladı.
13- 2022 KPSS Skandalı: Yayınevi ile Aynı Sorular: 31 Temmuz 2022’deki sınavda, Yediiklim Yayınevi’nin deneme kitapçığındaki onlarca sorunun KPSS ile aynı olduğu ortaya çıktı. ÖSYM iddiaları “asılsız” olarak nitelese de, hükümet ÖSYM Başkanı Halis Aygün’ü görevden aldı. Sınav, 17 Eylül 2022’de tekrarlandı.
14- 2025 Ortak Yazılı Sınav Sızıntısı: Sosyal Medya Skandalı: Liselerde 6-9 Ocak 2025’te yapılan birinci dönem ikinci ortak yazılı sınavlarının İstanbul’daki 6 okulda sınav öncesi sosyal medyada sızdırıldığı tespit edildi. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, sınavları tekrarlama kararı aldı.
15- 2025 LGS Şaibesi: 719 Birinci ve WhatsApp İddiaları: LGS’de 719 öğrencinin birinci olması şaibe iddialarını gündeme getirdi. Sınav sorularının sınav sırasında WhatsApp gruplarında paylaşıldığı iddia edildi.
Hükümetin Sorumluluğu: Zafiyet mi, Cürüm mü?
Tespit edebildiğimiz bu skandallar bile; yalnızca birer hata değil, bir sistemin çürümüşlüğünün, güvenilmez olduğunun, doğru ve düzgün işlemediğinin göstergesidir. Her bir olay, gençlerimizin “Hakkım yendi mi?” sorusunu sormasına neden olmuş; her bir şaibe, bir neslin devletine olan güvenini biraz daha eritmiştir.
Kimi sınav skandallarının müsebbibi hükümetçe Fetullahçı terör yapılanması gösterilmektedir ancak bu sınav hırsızlıklarının, bu organize sistemik skandalların yaşanmasında hükümetin ve bürokratlarının hiç mi suçu, kabahati, dahli bulunmamaktadır? Hükümetin ve o dönemki bürokratlarının, tüm bu sınav hırsızlıklarından haberi yoksa bu büyük bir zafiyettir; eğer haberi ve artı dahli varsa ve ses çıkarmamış, üstünü örtmüşse bu daha büyük bir cürüm ve vebaldir.
Sayın hükümet yetkililerine ve MEB yöneticilerine sesleniyorum! Bir sınav, sadece bir kağıt parçası ya da bir sıralama değildir. O, bir gencin gecesini gündüzüne katarak çalıştığı saatlerin, bir ailenin fedakarlıklarının, bir milletin geleceğe olan inancının, devletine duyduğu saygının ve güvenin sembolüdür.
Adalet ve Şeffaflık: Bir Milletin Omurgasıdır
2025 LGS skandalı da bu sembolü lekelemiştir. Soru sızıntıları, şaibeli süreçler ve şeffaflık eksikliği, gençlerimizin vicdanlarında bir yara açmıştır. Bir gencin “Acaba emeğim çalındı mı?” sorusu, hükümetin, MEB’in ve ÖSYM’nin vicdanında bir çığlığa dönüşmelidir.
Adalet, bir kelime değil, bir milletin omurgasıdır. Şeffaflık, bir prosedür değil, bir toplumun güveninin temel taşıdır.
Susmayacağız, Teslim Olmayacağız!
Bu karanlık ve utanılası tablo karşısında susmayacağız, teslim olmayacağız! DESAM olarak; sayın Hükümet yetkililerine, MEB ve ÖSYM yöneticilerine sınav sisteminde bilimsel bir yol haritası öneriyoruz. Bu önerilerimiz bir neslin hayallerini yeniden inşa etmek için; eğitimde bir rönesans, şeffaflıkta bir devrim, adalette bir yeniden doğuşun vizyonudur!
1- Dijital Şeffaflık Devrimi: Geleceğin sınav sistemi, blockchain teknolojisiyle desteklenmiş, her sürecin anbean izlenebildiği, sonuçların manipülasyona kapalı olduğu bir sistem olmalıdır. Soru bankaları, yapay zekâ destekli algoritmalarla korunmalı; sonuçlar, açık veri platformlarında herkesin erişimine sunulmalıdır. Finlandiya, 2024’te sınav süreçlerini %100 şeffaf hale getirerek güven endeksini %95’e çıkardı. Türkiye, bu modeli benimseyerek sınav güvenliğinde bir lider olabilir.
2- Gençlerin Gücü, Sistemin Kalbi: Eğitim sistemimizi gençlerimizle, öğretmenlerimizle ve velilerimizle birlikte tasarlayalım. 2030’a kadar her okulda bir “Eğitim ve Şeffaflık Konseyi” kurulsun; öğrenciler, sınav süreçlerini denetleyen bir paydaş haline gelsin. Gençlerimizin “Hakkım yendi” feryadını, “Hakkım korundu” güvenine çevirelim.
3- Yapay Zekâ ile Etik Eğitim: Sınavlar, sadece bilgiyi değil, eleştirel düşünceyi, yaratıcılığı ve etik değerleri ölçen bir yapıya dönüşsün. Singapur, 2025’te yapay zekâ destekli sınavlarla öğrencilerin bireysel yeteneklerini %40 daha iyi değerlendirdi. Türkiye, bu yenilikçi yaklaşımı benimseyerek gençlerimizin potansiyelini küresel bir güç haline getirebilir.
4- Bağımsız Denetim Kurumu: Sınav süreçlerini denetlemek için siyasi etkilerden arındırılmış, bağımsız bir “Ulusal Sınav Güvenliği Kurumu” kurulsun. Bu kurum, her sınavın öncesinde, sırasında ve sonrasında şeffaf denetimler gerçekleştirsin; sonuçları tafsilatlı bir raporla kamuoyuyla paylaşsın.
Geleceği Yazmak Bizim Elimde: Adalet ve Şeffaflık İçin Dönüm Noktası
Bir milletin vicdanı o milletin geleceğini şekillendirir. Sayın hükümet yetkilileri, MEB ve ÖSYM yöneticileri; eğer Türkiye sınav sisteminde güçlü bir bilimsel vizyon ortaya koyamazsa 2025 LGS skandalı bir son değil, daha büyük skandal ve şaibeler için bir başlangıçtır. Aslında bu, aklımızı başımıza almak için; adaletin, şeffaflığın ve güvenin yeniden inşa edileceği bir dönüm noktasıdır. Gençlerimizin gözlerindeki umudu, alın terlerindeki hakkı, hayallerindeki geleceği korumak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Geçmişin skandallarını bir utanç hikayesi olmaktan çıkarıp, bir dönüşüm destanına çevirelim. Çünkü biz, hakkı yenilen her gencin iç sesiyiz; çünkü biz, adalet ve şeffaflık arayan bir milletiz. Geleceği yazmak bizim elimizde. Tüm siyasi partilerimiz, eğitim sendikalarımız, tüm sivil toplum kuruluşlarımız ve tüm eğitim bileşenlerimiz, yeni bir Türkiye’nin, adil ve şeffaf bir eğitimin hikayesini yazalım!