Köşe Yazıları

BEŞ DOST, BEŞ FAHRİ KONSOLOS, TÜRKİYE DEVLET ARŞİVİ İLE HOLLANDA ULUSAL ARŞİVİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ

İlhan KARAÇAY yazdı:

TÜRKİYE DEVLET ARŞİVİ İLE HOLLANDA ULUSAL ARŞİVİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI İMZALANDI

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Muhammet Ahmet Tokdemir ve Hollanda Ulusal Arşivleri Başkanı Afelonne Doek tarafından imzalanan protokol, belge alışverişini kapsıyor.
Bir gün önceki törende, Osmanlı-Hollanda diplomatik ilişkilerinin tarihi mirasçısı Testa ailesine, Osmanlı Padişahına sunulan güven mektubunun bir nüshası hediye edildi.
Testa ailesini bulan ve kitabını yazan, Tarih araştırmacısı Mehmet Tütüncü, Arşiv Başkanının elinde tuttuğu kitaba rağmen, hediye törenine davet edilmeyişine çok üzüldü.

İçinde bulunduğumuz hafta içinde art arda yaşanan iki gecede, Hollanda ile Türkiye arasındaki tarihi ilişkiler açısında çok önemli iki etkinlik gerçekleşti.
Bu etkinliklerin birincisinde, Testa ailesine ödül töreni yaşandı.
İkinci etkinlikte ise bir anlaşmanın imza töreni vardı.
Önce imza töreni ile başlayayım:
Türkiye Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı ile Hollanda Ulusal Arşivleri Başkanlığı arasında bir işbirliği anlaşması imzalandı.
Hollanda Devlet Arşivleri’nde gerçekleştirilen anlaşmayı, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Muhammet Ahmet Tokdemir ve Hollanda Ulusal Arşivleri Başkanı Afelonne Doek imzaladılar.
Anlamlı törende konuşan Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin geçmişine değinirken, “Arşivlerde bulunan önemli belgeler ve kaynaklar, iki ülke arasındaki derin ilişkilerin zenginliğini yansıtıyor” dedi.
Aynı törende, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi öğretim üyesi Aleaddin Tekin, Türkiye-Hollanda ilişkilerinin tarihsel boyutuna değindi.
Lahey’deki Ulusal Arşiv binasındaki imza törenine, Türk kesiminden, Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ural’dan başka, Eğitim Müşaviri Miyase Koyuncu Kaya, Kültür Ataşemiz Pınar Bilgen Ermiş, Basın Müşavirimiz İsmail Erkam Sula, Büyükelçilik kâtibi Harun Aydemir,Türk Hava Yolları Müdürü Şerafettin Ekici, Tarih Araştırmacısı ve yazar Mehmet Tütüncü,
Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Adil Akaltun ve yardımcısı Bülent Evren, ve Göçmen Kadınların Mücadele Hikâyesi’ni, Ulusal Arşiv’de sergieyen, Avrasya Vakfı Başkanı Fatma Aktaş katıldılar.
Lahey’deki Ulusal Arşiv binasındaki toplantıda, taraflar arasına önemli bulunan belgeler karşılıklı olarak incelendi.
AMSTERDAM’DAKİ ÖDÜL TÖRENİ
Amsterdam’da, Yunus Emre Enstitüsü salonunda yapılan bir başka etkinlikte, Osmanlı-Hollanda diplomatik ilişkilerinin tarihi mirasçısı Testa ailesine, Osmanlı Padişahı’na sunulan güven mektubunun bir nüshası hediye edildi.
AA Muhabiri değerli dostum Selman Aksünger, bakınız bu konuda ne yazmış:
Osmanlı İmparatorluğu ve Hollanda Krallığı arasındaki diplomatik ilişkilerde 5 asır boyunca önemli roller üstlenen Testa ailesinden Gaspar Testa’nın, Osmanlı Devleti’nde maslahatgüzarlığa başlarken padişaha sunduğu güven mektubunun bir nüshası, Testa ailesinin üyelerine takdim edildi.
Törene, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Doç. Dr. Muhammet Ahmet Tokdemir, Türkiye’nin Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy, Testa ailesinin üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı.
Büyükelçi Ünal, törende yaptığı konuşmada, Testa ailesinin hikayesinin 1261’de İstanbul Galata’ya yerleşen Hollandalı tüccar Pasquale Testa ile başladığını belirtti.
Ünal, “Aile üyeleri zamanla koloninin yönetiminde önemli pozisyonlara yükseldi. İstanbul’un fethinden sonra ailenin diplomatik yetenekleri Osmanlılar tarafından takdir edildi ve zamanla diğer Avrupa güçleriyle arabulucu ve tercüman olarak görev yaptılar.” dedi.
Gaspar Testa’nın atanma sürecini anlatan Ünal, “1815’te Hollanda Kraliyet Bakanı, Amerika Birleşik Devletleri’nden gelecek yeni büyükelçinin göreve başlamasına kadar Gaspar Testa’nın temsilci olarak atandığını Sadrazam Hurşit Ahmet Paşa’ya bir mektupla bildirdi. Hollandalılar, o kritik dönemde devletlerinin dost bir imparatorluk tarafından tanınması ve temsil edilmesi amacıyla büyükelçiliğin ara dönemde de aktif kalmasını istemişti.” diye konuştu.
Ünal, ailenin Türk-Hollanda ilişkilerine katkılarının sonraki dönemlerde de devam ettiğini belirterek, “1934’te kurulan Hollanda-Türk Derneği’nin ilk başkanı Baron Testa’ydı. Lahey Büyükelçiliğimiz her zaman Testa ailesi ile yakın temas halinde olmuştur. Dostlarımızı asla unutmuyoruz.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Doç. Dr. Muhammet Ahmet Tokdemir, 1815 yılında Testa’nın Hollanda’nın İstanbul temsilcisi olarak atanmasına ilişkin güven mektubunun ikinci orijinal nüshasını aile temsilcilerine takdim etti.
Tokdemir, belgenin üçüncü nüshasının, imzalanacak mutabakat zaptı kapsamında Hollanda Arşivlerine hediye edileceği vurguladı.
1970’li yıllarda Testa hakkında Türkiye’deki arşivlerde yer alan belgeler için sorgulama yapıldığını kaydeden Tokdemir, o dönem istenilen belgenin bugün aileye takdim edilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Belgeyi alan aile üyeleri, söz konusu güven mektubunun muhafazası için kullanılan eşyaların kendilerinde olduğunu ancak mektubun olmadığını söyleyerek, aile koleksiyonlarındaki çok
önemli bir parçanın tamamlandığını ifade etti.
Törende, Testa ailesi üyeleri de Tokdemir’e, “Boğaziçi’nden Güney Denizi’ne” adlı kitabı hediye etti. (Tokdemir’in elindeki kitap, Mehmet Tütüncü’nün yayınladığı kitaptır.)
KİTABIN YAZARI MEHMET TÜTÜNCÜ DAVET EDİLMEDİ
Testa ailesinin hediye ettiği “Boğaziçi’nden Güney Denizi’ne” adlı kitap hakkında daha önce yazmış olduğum haberi altta bulacaksınız.
Ne var ki, bu kitabın yazarı Mehmet Tütüncü, kitabının başrol oynadığı bu etkinliğe davet edilmemişti.
Bu duruma çok üzülen Tütüncü, konuyla ilgili olarak bana bir açıklama yaptı.
İşte Tütüncü’nün açıklaması:
“Osmanlı-Hollanda diplomatik ilişkilerinin tarihi mirasçısı Testa ailesine, Osmanlı Padişahı’na sunulan güven mektubunun bir nüshası hediye edilirken, bu hediye törenine davet edilmemiş olmam beni derinden üzdü. Testa ailesini bulan ve bu konuda bir kitap yazan kişi olarak, böylesine önemli bir törende yer almam gerektiğini düşünüyordum.
Bu durumu sorgulamam gerekiyor: Testa ailesiyle ilgili yaptığım çalışmalar ve yazdığım kitap, neden yeterince takdir edilmedi?
Bu tür önemli bir törene davet edilmememin sebebi nedir?
Tarihi ve akademik katkılarımın göz ardı edilmesi anlaşılır bir durum değil.
Tarih araştırmaları ve bu araştırmaların yazarları, sadece eserleriyle değil, aynı zamanda bu tür törenlerde onurlandırılarak da değer görmelidir. Testa ailesini bulmuş ve bu konuda bir kitap yazmış biri olarak, hediye törenine davet edilmemem, sadece benim için değil, aynı zamanda tarihi ve akademik çalışmaların ne kadar önemsendiği konusunda da ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.
Sormak istiyorum:
-Çalışmalarım ve katkılarım neden takdir edilmedi?
-Bu tür önemli bir törene davet edilmememin sebebi nedir?
-Yokluğum, törenin tarihi ve akademik değerine nasıl bir etki yaptı?
Bu soruların yanıtları, tarihi ve diplomatik ilişkilerin önemini daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır. Tarihi araştırmalar ve bu araştırmaların yazarları, değerli çabalarıyla sadece geçmişi anmakla kalmaz, aynı zamanda bu tür etkinliklerle onurlandırılarak da yaşatılır. Bu olay, çalışmalarımın ve katkılarımın daha fazla takdir edilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.”

Mehmet Tütüncü, arşivlerde yapmış olduğu araştırmalarda, Osmanlılar’a ait pek çok doküman bulmuştu. İşte bunlardan birini gösteren Tütüncü’ye ilginin derecesini gösteren bir fotoğraf.
HOLLANDA ARŞİVİNDE ATATÜRK’ÜN HOLLANDA’YA İLK MEKTUBU
30 Nisan 1920 tarihli, Meclis Başkanı Mustafa Kemal imzası ile Hollanda’ya gönderilen ve 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açıldığını bildiren mektubun orijinal imzalı nüshası Mehmet Tütüncü tarafından, Hollanda arşivinde bulunarak kamuoyu ile paylaşılmıştı.
Metindeki en önemli cümle;
“Hilafetin, saltanatın ve Osmanlı hükûmetinin merkezi İstanbul, Osmanlı milleti tarafından İtilaf Devletleri’nin esiri olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden işgal altındaki İstanbul çıkışlı emirler ve fetvaların hiçbir hukuki ve dinî değeri olmayacaktır. Sözde İstanbul hükûmeti tarafından yapılan bütün angajmanlar (yükümlülükler) millet tarafından yok ve yapılmamış sayılacaktır.”
Mehmet Tütüncü tarafından Hollanda arşivinde bulunan Atatürk’ün Hollanda’ya yazdığı ilk mektubun, 4 sayfalık çerçevesi, Lahey Büyükelçiliğimizin duvarında asılıdır.
MEKTUBUN TAM METNİ
30 Nisan 1920 – Ankara
EKSELEANSLARI SAYIN HOLLANDA DIŞİŞLERİ BAKANINA
Sayın Bakan,
Yüksek bilgilerinize sunmaktan şeref duyarız ki İstanbul şehrinin İtilaf güçlerince haksız ve adaletsiz işgali sonrasında Halife Sultan ve hükûmetini esir olarak değerlendiren Osmanlı milleti bir Büyük Millet Meclis toplamaya girişti ve geniş çaplı seçimler gerçekleştirdi.
Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’deki açılış oturumunda görkemli bir oylama ile Halife Sultan ve ebedî şehri yabancı işgal ve baskısı altında kaldığı sürece vatanın hâlde ve gelecekteki mukadderatını eline aldığını ilan etti.
Büyük Millet Meclisi, Osmanlı toplumunu Paris Barış Konferansı sonuçları üzerinde kötümserliğe bir kez daha düşüren ve Mondros Mütarekesi’nin hükümlerine aykırı bu keyfî ve haksız tutuma üyelerinin protestosunu siz ekselanslarının bilgisine sunma onurunu bana verdi.
Kutsal olan ve bütün medeni milletlerce de böyle kabul edilen yüce Meclis oturum esnasında basıldı ve genel kurul salonunun ortasında milletin temsilcileri İngiliz polisi tarafından genel kurulun şiddetli protestolarına rağmen suçlular gibi götürüldüler. Ayan üyeleri, milletvekilleri, generaller, eli kalem tutan insanlar ikametlerinde tutuklandılar ve elleri kelepçelenerek sürgün edildiler. Ayrıca resmî ve özel kurumlarımız sadece hak
kuvvetlinindir anlayışı ile silahlı güçler tarafından işgal edildi.
Bütün haklarının çiğnendiğini ve egemenliğinin ihlal edildiğini gören Osmanlı halkı daha sonra, Ankara’da toplanan temsilcilerinin emri ile ülkenin yönetimini ele alan ve Meclisin bağrından çıkan bir icra komitesi seçti.
Ekselanslarına olup biteni arz ederken 29 Nisan 1920 tarihli oturumda kabul ve ifade edilen milletin isteklerini de bildirmekle şeref duyarım:
1-Hilafetin, saltanatın ve Osmanlı hükûmetinin merkezi İstanbul, Osmanlı milleti tarafından İtilaf Devletleri’nin esiri olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden işgal altındaki İstanbul çıkışlı emirler ve fetvaların hiçbir hukuki ve dinî değeri olmayacaktır. Sözde İstanbul hükûmeti tarafından yapılan bütün angajmanlar (yükümlülükler) millet tarafından yok ve yapılmamış sayılacaktır.
2-Bütün soğukkanlılığını ve ılımlılığını muhafaza eden Osmanlı milleti yüzlerce yıllık hür ve bağımsız devlet olarak kutsal haklarını savunmaya kararlıdır ve kendi nam ve hesabına hareket etme hakkını öz temsilcilerine tanıyarak şerefli ve eşit bir barışla sonuca gidilmesi arzusunu da ifade eder.
3-Ülkede bulunan Osmanlı Hristiyan unsurları ve yabancı unsurlar milletin koruması altındadırlar.
Bununla beraber onlar ülkenin genel güvenliğine karşı hiçbir faaliyette bulunamazlar.
Osmanlı milletinin bu haklı isteklerini olumlu karşılayacağınız ümidi ile en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.
Osmanlı Büyük Millet Meclisi Adına
Başkan Mustafa Kemal
KAYNAK: Hollanda Millî Arşivleri Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Fon
Kodu: 2.05.18.742
*******************************
İşte Tütüncü’nün Testa ailesi hakkında yazdığı kitabın ilk haberi:
TÜRKİYE’DEKİ HOLLANDA ASILLI TÜRK AİLESİNİN YAŞAM ÖYKÜSÜ KİTAP OLDU
Araştırmacı Mehmet Tütüncü’nün hazırladığı kitapta, yüz yıllarca Türkiye’de yaşayan TESTA soyunun, en ilginci olan GASPARD BARON TESTA’nın maceraları anlatılıyor.
Van de Bosporus naar de Zuiderzee’ (Boğaziçi’nden Güney Denizi’ne) adlı kitabın tanıtım resepsiyonunda, Osmanlı Hanedanı’nı sevenler misali, eski Hollanda’yı seven kalburüstü zenginleri ve tarihçileri, Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli kucakladı.
Türkiye-Hollanda ilişkilerini 400 yıl olarak kitaplaştırmıştım. Aslında bu iki ülkenin ilişkileri 400 değil, 1000 yıla dayanıyormuş.
Öyle ya, bir Hollandalı tüccar olan Pasquale TESTA, 1261 yılında Türkiye’ye gelip yerleşmiş ve çoğalan ailesi de yüzyıllarca orada aktif faaliyetlerde bulunmuşsa, ilişkiler de o zaman başlamış demektir.
TESTA ailesinin 1261’den 1793’lere kadar süren Türkiye’deki faaliyetleri, küçümsenecek faaliyetler değildi. Osmanlı Devleti nezdinde tercümanlık görevlerinden başlayarak, Bakanlığa kadar uzanan faaliyetlerdi bunlar…
İstanbul’a, 1261 yılında Ceneviz’den gelerek yerleşen TESTA ailesi, Galata’ya sahip olmuşlar, orada idarecilik (Belediye Başkanlıkları) yaptılar. Fetih’ten sonra sınırdışı edilmeleri beklenen TESTA ailesi, Fatih Sultan Mehmed’e Galata’nın anahtarlarını teslim ettikleri için, Türkiye’de kalmalarına izin verildi.
Fatih, TESTA ailesinin becerili olduklarını öğrendikten sonra, tüm aile fertlerine devlet görevi verdi. TESTA fertleri tercümanlıkla başlayan görevlerden sonra, Osmanlı ile Avrupa ülkeleri arasında arabulucu rolü üstlenmiş ve Osmanlı lehinde lobicilik faaliyetleri de yürütmüş.
Osmanlı Devleti’ndeki rolleri, 1793’te başlayan Hollanda yolculuğuna kadar devam eden TESTA ailesinin maceraları, Türkiye’deki son ferdi Gaspart TESTA ile son buldu.
Gaspart Testa 1770 yılında doğdu. 23 yaşına geldiği zaman 9 kişilik bir grupla at arabaları ile Hollanda yoluna düştü. 84 gün süren meceralı yolculuk sırasında tuttuğu notlar ile, Osmanlı Devleti ile Avrupa ülkeleri arasında kıyaslama yaptı.
Yolda karşılaştıkları olayları da anlatan bu notlar, bir seyahatname olarak arşivlerde çürürken, Mehmet Tütüncü adlı bir araştırmacı Türk, bu seyahatnameyi devlet arşivinin tozlu raflarında buldu.

***

BEŞ DOST, BEŞ FAHRİ KONSOLOS

Yıldıray Karaer Hollanda’nın Antalya, İlyas Keskin Kongo’nun İstanbul, Osman Şahbaz Macaristan’ın Kayseri, rahmetli Joost Peters Türkiye’nin Leiden ve son olarak da Titus Kramer Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu oldular.
Bu derlemede, Fahri Konsolos dostlarımın, bu güne kadar neler yaptıklarını ve neler yapacaklarını okuyacaksınız.
Fahri Konsolosların görev ve sorumluluklarını ve bu görevin önemini anlatan bu derlememde, diplomat olarak yapılan bu gönüllü hizmetin önemini ve anlamını bulacaksınız.
Fahri konsolosluk görevi üstlenen dört dostum vardı.
‘Vardı’ diyorum, zira bunlardan birini, Joost Peters’i ahirete uğurladık.
Diğer üç Fahri Konsolos dostlarım, İlyas Keskin, Osman Şahbaz ve Yıldıray Karaer görevlerine devam ediyorlar.
İlyas Keskin Kongo’nun İstanbul Fahri Konsolosu, Osman Şahbaz da Macaristan’ın Kayseri Fahri Konsolosu, Yıldıray Karaer de Hollanda’nın Antalya Fahri Konsolosu olarak görevlerini sürdürüyorlar.
Bu üç dosta, şimdi biri daha ekleniyor: Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu Titus Kramer.
Bu derlememde sizlere, bu dostlarımın yaptıkları bu ulvi görevde neler yaptıklarını, neler yapacaklarını ve Fahri Başkonsolosluğun önemini ve anlamını anlatacağım.
Bir Fahri Konsolos, görevini gönüllü olarak ve genellikle tam zamanlı bir iş olarak yapmayan bir diplomattır. Genellikle bulunduğu ülkenin vatandaşı olan veya o ülkeyle güçlü bağları olan kişiler arasından seçilir. Fahri Konsolosların görev ve sorumluluklarını ve bu görevin önemini şu şekilde yorumlayabiliriz:
Fahri Konsoloslar, kendi ülkelerini bulundukları ülkede temsil ederler. Kültürel, ticari ve diplomatik etkinliklerde yer alarak ülkelerini tanıtırlar.
İki ülke arasındaki dostane ilişkileri güçlendirmeye çalışırlar. Ticaret ve yatırım fırsatlarını teşvik ederler. İş insanlarını, yatırımcıları ve ticari heyetleri destekleyerek iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesine katkı sağlarlar. Kendi ülke vatandaşlarına yardım ve destek sağlarlar. Bu, pasaport yenileme, vize işlemleri, hukuki danışmanlık gibi hizmetleri kapsayabilir.
Kendi vatandaşlarının haklarını ve çıkarlarını korumaya çalışırlar.
Kültürel etkinlikler düzenleyerek ülkeler arasındaki kültürel bağı güçlendirirler.
Eğitim programları, burslar ve öğrenci değişim programları ile iki ülke arasındaki eğitim işbirliğini desteklerler.
Fahri Konsoloslar, diplomatik ilişkilerin güçlenmesine yardımcı olurlar. Resmi diplomatik misyonların olmadığı veya sınırlı olduğu yerlerde önemli bir rol oynarlar.
Doğal afetler, siyasi krizler veya diğer acil durumlarda kendi ülke vatandaşlarına ve bulundukları ülkeye destek sağlarlar.
İki ülke arasında kültürel ve ekonomik bir köprü görevi görürler. Bu, hem ülkeler arası anlayışı artırır hem de ekonomik kazançlar sağlar.
Bazı durumlarda, bir ülkenin başka bir ülkede resmi büyükelçiliği veya konsolosluğu bulunmayabilir. Fahri Konsoloslar bu boşluğu doldurarak temel konsolosluk hizmetlerini sağlarlar.
Fahri Konsoloslar, diplomatik ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinde, kültürel anlayışın artmasında ve kendi vatandaşlarının ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynarlar. Bu gönüllü pozisyon, ülkeler arası ilişkilerin daha güçlü ve verimli olmasına katkı sağlar.
Hem ticari ilişkiler konusunda hem de konsolosluk işlemlerini yerine getirme noktasında çok önemli olan Fahri konsolosluk, ülkeler arası olan önemli işlemlerinin yapılması konusunda görevi bulunan bir kurumdur.
Ülkeler, Başkonsolosluk açamadığı dünya şehirlerinde, saygın olan gönüllüler bularak, bu görevi bahşederler.
TÜRKİYE’NİN HOLLANDA UTRECHT BÖLGESİ FAHRİ KONSOLOSU TİTUS KRAMER
Hollanda’da çok ünlü olan Titus Kramer ile ilk tanışmamız bir resepsiyonda gerçekleşmişti.
Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu olmak için başvuru yaptığını biliyordum.
Resepsiyondaki konuşmamızda, başvurusuna hâlâ cevap verilmediğini belirtirken, bunun nasıl çabuklaştırılabileceğini de sormuştu. Ben de kendisine, ‘Araştıracağım ve size döneceğim’ demiştim.
Bir süre sonra, 1 Ağustos 2024’te Ankara’dan olumlu cevap alan Kramer, Türkiye’de geçirdiği bir trafik kazasında ölümden döndü ve işe başlama ve açılışı 4 Ekim 2024’te yapabildi.
Titus Kramer’in Woudenberg’deki açılış törenindeki hoş olmayan görüntüler ve eleman seçimi konusunda ağır eleştirilerde bulunmuştum. Kravat takmayan kendisi ve üç elemanının yanı sıra elemanlarının yetersiz ve liyakatsız olduğunu vurgulamıştım. Bu eleştiriler üzerine Kramer ile yazıştık ve sonrasında yüz yüze görüştük. Karşılıklı hoşgörü ve medeni davranış göstererek barışmış olduk.
İşte şimdi, çok güzel ve önemli meziyetlere sahip olduğunu, araştırarak öğrendiğim Titus Kramer’in yaptıklarını ve yapacaklarını anlatmaya çalışacağım.
Ama önce, kendi anlatımıyla Titus Kramer:
“Çeşitli sektörlerde hissedar, girişimci ve danışma kurulu üyesi olarak aktif bir şekilde çalıştım ve çalışıyorum. Bu sektörler arasında telekomünikasyon (Baron), leasing sektörü (ProfiLease), IT (Hands Group/OSA Software) yer almaktadır. Kendi iş deneyimlerimden yola çıkarak, devamsızlık ve iş sağlığı hizmetleri konusunda hisse sahibi ve Galliata Grubu BV’nin yönetim kurulu başkanı olma motivasyonum oluştu. “İş sağlığı dünyasından başlayarak, önleme, hastalık devamsızlığı ve yeniden entegrasyon alanlarında daha iyi hizmet sunmak büyük bir meydan okuma oldu.
Galliata’da (Capability) yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığım dönemde, küçük işletmelerin (KOBİ’ler) devamsızlığın etkileri, bununla nasıl başa çıkılacağı ve hem işveren hem de çalışan için devamsızlığı nasıl iyi bir şekilde sonlandıracağı konusunda hiçbir fikirlerinin olmadığını fark ettim. Pratikte, KOBİ’lerin devamsızlığın etkileri, finansal sorunlar, iş yükü ve şirket içindeki atmosferin değişmesi nedeniyle batmakta olduğunu gördüm.
Bu nedenle www.Preventh.nl sigorta şirketini kurdum (KOBİ’ler için eksiksiz devamsızlık bakım sigortası). Bu sigorta, devamsızlığın önlenmesine ekstra dikkat eder, hem işveren hem de çalışan için devamsızlık (iş sağlığı) konusunda aktif yardım sağlar ve yeniden entegrasyon sırasında süreçleri hızlandırmak ve iyileştirmek için Preventh araçları sunar. Tüm bunlar tek bir fiyat altında sunulmaktadır.
Yaklaşımımızla, işvereni ve çalışanı aktif hale getirerek daha düşük primler ve daha az devamsızlık sağlıyoruz”
Türkiye’nin Fahri Konsolosluğu, Titus Kramer’in, Woudenberg’teki şatosunda yer alıyor.
Kramer, kendisini çok kısa anlatmış.
İşte, şimdi benim araştırarak yazdığım Titus Kramer.
Yazımın sonunda yazmam gereken yorumu önceden yazıyorum.
Diğer bilgiler daha sonra:
Titus Kramer’in Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosluğu görevini yerine getirirken, Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermeden çalışabileceği konusunda birkaç önemli faktörü değerlendirmem gerekiyor.
Titus Kramer’in iş dünyasında geniş bir deneyime sahip olduğu, özellikle iş sağlığı, güvenliği ve turizm sektörlerinde başarılı projeler yürüttüğü bilinmektedir. Corendon Tourism Group gibi büyük bir kuruluşun parçası olarak Türkiye’de yatırımları ve faaliyetleri bulunmaktadır. Bu deneyimler, Kramer’in diplomatik görevlerini yerine getirirken profesyonel bir yaklaşım sergileyebileceğini göstermektedir.
Kramer’in Türkiye ile olan güçlü ticari bağları, onu bu görev için daha uygun hale getirmektedir. Türkiye’de yatırımları bulunan bir iş adamı olarak, ülkenin ekonomik ve kültürel çıkarlarını koruma ve geliştirme konusunda motive olduğu söylenebilir. Bu durum, Türkiye’ye zarar vermeden konsolosluk görevini yerine getirme olasılığını artırmaktadır.
Fahri konsolosların rolü genellikle ekonomik, ticari, kültürel ve bilimsel ilişkileri geliştirmek üzerine odaklanır. Kramer’in mevcut ticari ağları ve Türkiye ile olan bağlantıları, bu tür görevleri etkin bir şekilde yerine getirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, fahri konsolosluk görevleri genellikle diplomatik olmayan, destekleyici roller içerir, bu da Kramer’in uzmanlık alanlarına uygun düşmektedir.
Titus Kramer, az sonra açıklık kazandıracağım, Corendon Foundation Başkanlığı ve diğer sosyal sorumluluk projeleriyle tanınmaktadır. Bu tür projeler, onun toplumda ve iş dünyasında güvenilir ve saygın bir figür olduğunu göstermektedir. Bu güven ve itibar, diplomatik ilişkilerde olumlu bir etki yaratabilir.
Her ne kadar Kramer’in iş dünyasında başarılı ve güvenilir olduğu bilinse de, diplomatik görevlerin doğası gereği bazı zorluklar ve çıkar çatışmaları yaşanabilir. Ancak, Kramer’in mevcut tecrübesi ve Türkiye ile olan ilişkileri göz önüne alındığında, bu tür zorlukları aşma konusunda yetkin olabileceğini söylenebilirim.
Titus Kramer’in, Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosluğu görevini, Türkiye’ye zarar vermeden başarılı bir şekilde yerine getirebileceği konusunda iyimserlik taşıyorum. Onun geniş iş deneyimi, Türkiye ile olan ticari bağları ve sosyal sorumluluk projelerindeki aktif rolü, bu görevi etkin bir şekilde sürdürebileceğine dair güçlü göstergelerdir. Ancak, her diplomatın karşılaşabileceği potansiyel zorlukları göz önünde bulundurmak da önemlidir.
Şimdi gelelim, Titus Kramer’in diğer meziyetlerine:
Titus Kramer, Hollanda’nın iş dünyasında tanınmış bir girişimci ve Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu olarak görev yaparken, kendisinin doğum tarihi ve aile geçmişi hakkında spesifik bilgilere ulaşmak zor olsa da, Kramer’in iş dünyasındaki başarıları ve diplomatik görevleri onun ailesinden aldığı değerler ve eğitimle şekillendiğini göstermektedir.
Kramer, genç yaşlardan itibaren iş dünyasına ilgi duymuş ve bu alanda kendini geliştirmek için çeşitli eğitimler almıştır. İş sağlığı ve güvenliği alanında uzmanlaşarak kariyerine başlayan Kramer, bu alandaki girişimcilik faaliyetleriyle dikkat çekmiştir. Arbo-ondernemer (iş sağlığı ve güvenliği girişimcisi) olarak birçok projede yer almış ve iş sağlığı alanında önemli katkılarda bulunmuştur.
Kramer’in kariyerindeki önemli dönüm noktalarından biri, Corendon Foundation’ın başına geçmesi olmuştur. Corendon Foundation, sosyal sorumluluk projeleri ve kültürel etkinlikler ile bilinen bir vakıftır. Kramer, bu vakıf aracılığıyla çeşitli sosyal ve çevresel projelere destek vermektedir. Ayrıca, Corendon Tourism Group’un bir parçası olarak Türkiye’de ve diğer ülkelerde turizm sektöründe de aktif rol almaktadır. Corendon Hotels & Resorts kapsamında Türkiye’de Grand Park Lara ve Corendon Playa Kemer gibi otelleri işletmektedir.
Titus Kramer, konsolosluk görevinde ekonomik, ticari, kültürel ve bilimsel ilişkileri teşvik ederek, Türkiye’nin çıkarlarını koruyacaktır. Kendisinin Türkiye ile olan güçlü ticari bağları ve Hollanda’daki iş dünyasındaki deneyimi, bu rolü etkin bir şekilde yerine getirmesine olanak tanımaktadır.
Kramer, iş dünyasındaki başarılarının yanı sıra, sosyal sorumluluk projelerine verdiği önemle de tanınmaktadır. Corendon Foundation aracılığıyla yürüttüğü projeler, onun topluma ve çevreye olan duyarlılığını göstermektedir. İş dünyasındaki profesyonel yaklaşımı ve sosyal sorumluluk konusundaki duyarlılığı, onun geniş bir çevrede saygınlık kazanmasını sağlayacaktır.
Titus Kramer, Türkiye’de yatırım yapan ve Corendon Foundation’ın başında olan bir iş adamı olarak, özellikle turizm sektöründe aktif bir yer almakta ve Türkiye’de birkaç otel işletmektedir. Corendon Hotels & Resorts’un bir parçası olarak faaliyet gösteren otelleri arasında, Antalya’daki Grand Park Lara ve Corendon Playa Kemer bulunmaktadır. Bu oteller, genellikle lüks hizmetler sunmakta ve aile dostu konseptlere sahip olmalarıyla bilinmektedir​.
Corendon Foundation, sosyal sorumluluk projeleriyle de öne çıkmaktadır. Bu vakıf, çeşitli sosyal ve çevresel projelere destek vermekte ve toplum üzerinde pozitif bir etki yaratmayı amaçlamaktadır.​
Corendon Vakfı, Kraliyet Konservatuarı’nın en iyi yeteneklerini destekliyor
Kraliyet Konservatuarı, Corendon Vakfı’nın yeni ortağı olmasından mutluluk duyuyor. Corendon Vakfı, doğal afetler veya savaşlar gibi son derece zor koşullarla karşı karşıya kalan yetenekleri destekliyor. Corendon Vakfı’nın desteğiyle eğitimlerine devam edebiliyorlar.
Corendon Vakfı Başkanı Titus Kramer, bu konuda şunları söylüyor: : “Corendon Vakfı olarak en zor koşullarda bile eğitimin ve yaratıcılığın gücüne inanıyoruz. Birlikte, yeteneklere, karşılaştıkları zorluklar ne olursa olsun müzik ve dansa olan tutkularını geliştirmeye devam edebilecekleri ve hayallerinin peşinden koşabilecekleri bir platform sağlamaya çalışıyoruz.’
Dünyanın her yerinden öğrenciler Lahey Kraliyet Konservatuarı’nda bir araya geliyor. En üst düzeyde müzik çalmak veya dans etmek için eğitilirler. Kraliyet Konservatuarı’nın birçok mezunu şu anda dünyanın en iyi müzisyenleri ve dansçıları arasında yer alıyor. “
Corendon Vakfı Hakkında
2011 yılında Atilay Uslu tarafından kurulan Corendon Vakfı, yerel projeleri destekleyerek tatil destinasyonlarını iyileştirmeye ve daha sürdürülebilir hale getirmeye kendini adamış bağımsız bir vakıftır. Vakıf, otel ortakları, STK’lar ve yerel yönetimlerle birlikte çalışmaktadır. Destek, Corendon çalışanlarının mali katkıları ve zaman ve uzmanlık taahhüdünden oluşur. Vakıf, sürdürülebilir girişimlere yatırım yaparak hem yerel sakinler hem de Corendon müşterileri için yaşanabilir destinasyonlara katkıda bulunuyor.
Titus Kramer, iş dünyasında elde ettiği başarılar ve Türkiye’nin Utrecht (Amersfoort) Fahri Konsolosu olarak üstlendiği görevle, her iki ülke arasında önemli bir köprü görevi yapacaktır.
Onun kariyerindeki başarıları ve sosyal sorumluluk projelerine olan bağlılığı, hem Hollanda’da hem de Türkiye’de olumlu bir etki yaratacaktır. Kramer’in profesyonel ve kişisel değerleri, onun bu görevde Türkiye’ye zarar vermeden, aksine fayda sağlayarak çalışabileceğini göstermektedir.
PAPA’YI ZİYARET
Titus Kramer, Hollanda’da ve uluslararası alanda çeşitli etkinliklere ve yardım projelerine de katılmaktadır. Örneğin, Vatikan’daki Aziz Petrus Meydanı’nın, her yıl Hollanda çiçekleriyle süslenmesi etkinliğine katkıda bulunan önemli kişilerden biridir. Bu tür etkinliklere yaptığı katkılar, kültürel ve dini etkinliklere verdiği önemi göstermektedir.
Ayrıca, Titus Kramer’in Hollanda’da ve uluslararası düzeyde tanınmış çeşitli ödüller aldığı ve saygın bir konuma sahip olduğu bilinmektedir. Onun bu tür etkinliklere katılımı ve desteği, sosyal sorumluluk ve hayırseverlik konusundaki bağlılığını da ortaya koymaktadır.
Afbeelding met begrafenis, buitenshuis, persoon, bloem Automatisch gegenereerde beschrijving
Titus Kramer, içinde bulunduğumuz yılın 05 Nisan günü, Çiftçi Partisi Lideri Caroline van der Plas, zamanın Dışişleri Bakanı Hugo de Jonge ve birkaç siyasi kişilikle birlikte, Paskalya vesilesiyle, Hollanda çiçekçilik sektörü tarafından her yıl düzenlenen etkinliğe katılmak üzere Roma’ya gitmişti. Papa Franciscus ile görüşenler arasında bulunan Karmer, bu etkinlikte Arbo (iş sağlığı ve güvenliği) girişimcisi olarak tanımlanmıştı. Kramer’in, bu rolüyle hem Hollanda’da iş dünyasında hem de Türkiye Fahri Konsolosu olarak diplomatik ilişkilerde önemli bir konuma sahip olduğu anlaşılıyor.
Titus Kramer için söyleyebileceğim son sözlerim şu olur:
Çok yönlü ve çok başarılı ve de deneyimli bir iş adamı.
İş dünyasının tüm kurallarını biliyor ve uyguluyor.
Diplomasi kurallarını da çabucak kavrayıp, liyakatlı elemanlar ile başarıya çabuk ulaşacağına inanıyorum.
ZARURİ BİR AÇIKLAMA Değerli Okurlarım,
Titus Kramer hakkındaki yazıya başlarken şöyle bir paragraf yazmıştım:
‘Titus Kramer’in Woudenberg’deki açılış törenindeki hoş olmayan görüntüler ve eleman seçimi konusunda ağır eleştirilerde bulunmuştum. Kravat takmayan kendisi ve üç elemanının yanı sıra elemanlarının yetersiz ve liyakatsız olduğunu vurgulamıştım. Bu eleştiriler üzerine Kramer ile yazıştık ve sonrasında yüz yüze görüştük. Karşılıklı hoşgörü ve medeni davranış göstererek barışmış olduk.
İşte şimdi, çok güzel ve önemli meziyetlere sahip olduğunu, araştırarak öğrendiğim Titus Kramer’in yaptıklarını ve yapacaklarını anlatmaya çalışacağım.’

Kramer ve elemanlarının, yazmış olduğum haberden hoşlanmayıp bana kızmış olmalarını anlayışla karşılıyorum. Haberin yayınlanmasından sonra Kramer bana, Türkiye’de trafik kazası geçirdiğini ve bu kaza sonunda kaburgalarının ve boynunun zedelendiğini, bu nedenle de kravat takamadığını anlatan bir mesaj geçmişti.
Daha sonra yine bir resepsiyonda karşılaştığımız Kramer ile bu konuyu şaka ile karışık çok kısa bir şekilde konuşmuştuk. Kravatsızlığı ile eleştirdiğim, aynı zamanda iyi tanıştığım elemanlardan biri de, “İlhan abi kravat alacak param yok, bana bir kravat hediye eder misin?” şeklinde konuştu. Tabii ki bunu söylerken espri yapıyor gibiydi ama, ardındaki niyetin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ben de, ‘Bu konunun şakaya gelir bir yanı yok. Lütfen bu konuyu burada kapatalım’ diyerek noktayı koymuştum.
Tesadüf olacak ya, ardından ikinci bir resepsiyonda yine Karşılaştık Kramer ve iyi tanıdığım kişi ile. Orada da kravat esprisi başlamadan önce, noktayı koyan yine ben oldum.
Bu görüşmeler sırasında sayın Kramer’den yanlış bir söz ve hareket göremediğim gibi, kendisinden şöyle bir whatsapp mesajı aldım:
“Sayın Bay Karacay,
Keyifli bir sohbet için sizi Woudenberg’deki konsolosluğa davet edebilir miyim?
Hollanda’daki Türk toplumunun takdir edeceği, diplomatik makamları sevindirecek pek çok olumlu haberi hep birlikte ortaya koyabileceğimizi düşünüyorum, sonuçta bu, ülkelerimiz arasında ve Hollanda’daki toplum içinde olumlu bir bağ kurulmasıyla ilgili.
Bana biraz veri gönderebilir misiniz, tercihen Cuma günleri, yani benim fahri konsolosluğumun ofisteki, konsolosluktaki günüdür.
Saygılarımla,
Honorary Consulate General of the republic of Turkiye in the Netherlands
Kasteel de Viersprong
Zeisterweg 82
3931MG Woudenberg /Amersfoort”
Daha sonra ben, bu davete icabet edeceğimi bildirdim ve şu mesajı geçtim:
‘Sayın Titus Kramer,
İyi arkadaşlarım olan üç fahri konsolosun şimdiye kadar yaptıkları ve gelecekte yapacakları faaliyetler hakkında yazacağım. Bu kişiler, Antalya’daki Hollanda Fahri Konsolosu Yıldıray Karaer, Kayseri’deki Macaristan Fahri Konsolosu Osman Şahbaz ve İstanbul’daki Kongo Fahri Konsolosu İlyas Keskin’dir. Elbette, merhum Joost Peters’i de anacağım.
Siz henüz yeni fahri konsolos oldunuz. Şimdiye kadar yaptıklarınız az olabilir, ancak gelecekte yapacaklarınızın çok olacağını tahmin ediyorum. Bana kısaca şimdiye kadar neler yaptığınızı ve neler yapmayı planladığınızı anlatabilir misiniz?
Bir ara yanınıza uğrayacağım ve birlikte bir fotoğraf çekeceğiz.
Saygılarımla,
İlhan’
Titus Kramer, bu mesajdan çok memnun olduğunu ve sekreterliğinin yakın bir zamanda bu isteğe cevap vereceğini belirtmişti.
Aradan çok uzun bir zaman geçtiği halde cevap gelmemesi üzerine, daha fazla bekleyemedim, Titus Kramer’in de çok beğeneceği yukarıdaki bilgileri sizler için yazdım.
Haberin yayınlanmasına bir gün kala bana Fahri Konsolosluğun ‘Pazarlama ve Halkla İlişkiler’ görevlisi Seyit Seme imzasıyla şöyle bir mesaj geldi:
“Sayın Karacay,
Fahri Başkonsolosumuz Sayın T.F.P. Kramer’e hitaben yazdığınız 11 Kasım tarihli mektubunuz için çok teşekkür ederim.
Amersfoort’taki Türkiye Fahri Başkonsolosluğu’nun çalışmalarına ve Fahri Başkonsolosumuz Sayın Kramer’in faaliyetlerine gösterdiğiniz ilgi takdire şayandır. Sizin de belirttiğiniz gibi, Sayın Kramer bu görevi kısa bir süredir yürütmektedir ve hem atılan ilk adımlar hem de geleceğe yönelik planlar konusunda sizi bilgilendirmekten memnuniyet duyacaktır.
Çalışmalarımızın doğru ve dikkatli bir şekilde yansıtılmasına büyük önem veriyoruz. Bir gazeteci olarak konsolosluk faaliyetlerinin kamuoyunda daha geniş bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunma çabalarınız takdire şayandır. Bununla birlikte, olası yanlış anlamaları önlemek için yayınlamadan önce gerçekleri iyice doğrulamanızı tavsiye ederiz. Kurumumuz bunu sağlamak için yapıcı diyalog ve işbirliğine her zaman açıktır.
Talebinizi görüşecek ve herhangi bir takip konusunda sizi zamanında bilgilendireceğiz.
Saygılarımla,
Seyit Seme
Pazarlama ve Halkla İlişkiler
Türkiye’nin Hollanda Amersfoort Fahri Başkonsolosluğu”
Yukarıda, bana gönderilen sözümona kibarca yazıldığı sanılan mesaj, gerçekten diplomasi yoksunu birinin yazısı olmalı.
“Çalışmalarımızın doğru ve dikkatli bir şekilde yansıtılmasına büyük önem veriyoruz. Bir gazeteci olarak konsolosluk faaliyetlerinin kamuoyunda daha geniş bir şekilde anlaşılmasına katkıda bulunma çabalarınız takdire şayandır. Bununla birlikte, olası yanlış anlamaları önlemek için yayınlamadan önce gerçekleri iyice doğrulamanızı tavsiye ederiz.
Gördünüz mü değerli okurlarım. Yukarıdaki satır aralarında bana nasıl bir tavsiyede bulunmuş bu diplomasi yoksunu kişi.
Ne demem lâzım şimdi? Baş üstüne sayın Pazarlama Müdürü. Tavsiyeniz üzerine, bundan sonra yazılarımı, gerçekleri iyice doğrulattıktan sonra yazarım.
Şimdi, çok iyi niyetli olan Fahri Konsolos Titus Kramers’e benim bir tavsiyem var:

Sayın Kramer, şahsınız için yazdığım tüm övücü yazılar, okurlarım tarafından takdirle karşılanacaktır.
Ne var ki, daha önce de belirttiğim gibi, göreve getirdiğiniz elemanların diplomatik kifayetsizliği, ileride sizi çok zor duruma sokabilir.
Ayrıca, daha önce de belirttiğim gibi, Konsolosluklarda Genel Sekreter ve Pazarlama ve Halkla İlişkiler diye bir makam yoktur.
Ortak dostlardan işittiğim kadarıyla, diplomasi yoksunu elemanlarınız benim hakkımda olur olmaz sözler sarfediyorlar ve benim gazeteciliğimi sorguluyorlar. Sanırım, bugünkü yayınımda gazeteciliğin nasıl yapıldığını öğrenmiş olacaklardır.

********************************************************************************************************
HOLLANDA’NIN ANTALYA FAHRİ KONSOLOSU YILDIRAY KARAER
Hollanda’nın Antalya Fahri Konsolosu Yıldıray Karaer: “Hollandalı turist sayısında ilk üçü zorlayacağız”Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands ve çok sayıda iş insanının katıldığı görev teslim töreni Akra Hotel’de yapılmıştı.
Antalya’da konsolos eksikliği hisseden Hollanda, bu göreve Corendon’un ortağı Yıldıray Karaer’i lâyık buldu. Corendon Havayolları’nın Yönetim Kurulu Başkanı olan dostum Yıldıray Karaer, çok yoğun işlerine rağmen bu görevi kabul etti ve buna zaman ayıracağını bildirdi.
Büyükelçi Joep Wijnands, Karaer’in fahri konsolosluk görevine gelmesiyle iki ülke arasındaki iş birliğinin daha da güçleneceğini belirtmişti.
Antalya’nın, ülkeleri açısından çok önemli bir kent olduğuna dikkat çeken Wijnands, bu kenti tatilde tercih eden Hollandalı sayısının 500 bini geçtiğini ifade etmişti. (Türkiye genelini ziyaret eden Hollandalı sayısı her yıl bir milyonu aşıyor)
Büyükelçi Joep Wijnands, açılış sırasında şu konuşmayı yapmıştı: “Antalya’da temsil edilmek çok güzel bir duygu. Kasım ayı ortasında olmamıza rağmen yaz ayı devam ediyor. Logosu portakal olan bir şehirde bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Portakal rengi bizim ulusal renklerimizden bir tanesidir. Türkiye’de bulunduğum süre zarfında öğrendim ki, Türkler bizim milli takımımıza portakallar diyormuş. Aslında biz kendimize “Aslanlar” deriz. Antalya bizim için başka alanlar için de önemlidir. Bunun başında da turizm geliyor. Buraya tatile gelen Hollandalı turist sayısının 500 bini geçtiğini söyleyebilirim.
Turizmin yanı sıra, tarım da bizim için önemlidir. Bu sektör Hollanda’da mükemmeliyete ulaştı. Seracılık ve sebze alanında çok iyi seviyede bulunuyoruz. Tarım ve tarım teknolojisi alanında Türkiye gibi ülkelere de destek veren bir ülkenin büyükelçiliğini yapmanın gururunu yaşıyorum.”
Corendon Airlines Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Karaer de, Hollanda’da ilk uçak şirketini kurduklarını Türkiye’ye önce 180 bin, daha sonraki yıllarda 1,2 milyon Hollandalı turist getirdiklerini belirtti. Bu sayının daha sonra 750-800 bin dolayına düştüğünü anlatan Karaer, ‘’Antalya’ya her yıl 500 bin Hollandalı turist geliyor. Önümüzdeki yıllarda Türkiye, turizmde daha da parlayacak diye düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte yeniden 1 milyonun üzerinde Hollandalı turistin Türkiye’ye gelmesini hedefliyoruz’’ dedi.
Kendisine verilen fahri konsolosluğun, çok gurur verici bir görev olduğunu belirten Hollanda’nın Antalya Fahri Konsolosu Yıldıray Karaer, “Hollanda’nın önümüzdeki yıllarda gelen turist sayısında ilk üçü zorlayacağını düşünüyorum. Ben Hollanda’da turizm yapmaya başladığım zaman 180 bin turist geliyordu. Biz bunu 1 milyon 200 bin turiste kadar çıkarmıştık. Biz daha önce de yaptığımız atraksiyonları yapmaya devam edeceğiz. Zaten fahri elçiliğimizi yapıyorduk, bundan sonra bu iş resmileşti” diye konuştu.
Yıldıray Karaer, Fahri Konsolosluk görevini üstlendikten sonra yaptığı faaliyetleri şöyle anlatıyor:
“Antalya, Burdur, Karaman ve Isparta bölge temsilciliğimizde, LP Pasaport (Laissez Passer) ve normal pasaportunu kaybeden Hollandalı turistlere tek kullanımlık geçici pasaport veriyoruz.
Yılda 2 kez (1 hafta boyunca), Elçilik yetkililerince bölgemizde yaşayan Hollanda vatandaşlarının yeni pasaportu/ kimlik kartı başvurularını alıyoruz
Hollanda’dan emekli maaşı alan Hollanda vatandaşlarına, ülkelerinin Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan her yıl Yaşam Belgesi gönderilir. Kişiler şahsen ofisimize gelir, hayatta olduklarına dair evrakları tarafımızca onaylanır.
Bölgemizde bulunan Hollandalı firmalar, dönem dönem ziyaret edilir, ihtiyaç durumunda Elçilikle yapılacak işbirlikleri için destek sağlanır.
Adli vakalarda resmi makamlar ile iletişime geçilir ve bilgi akışında aktif rol oynarız.
KRAL GÜNÜ
Hollanda’nın Antalya Fahri Konsolosluğu, temsilciliğini yaptığı ülkenin dini ve milli bayramlarında, Antalya’da da etkinlikler düzenler. Örneğin bu yıl yapılan Kral Günü etkinliği çok görkemli geçti.
Bu yıl yapılan, Hollanda’nın Kral Günü Antalya’da Fahri Konsolos Yıldıray Karaer’in evsahipliğinde kutlandı.
Grand Park Lara’da düzenlenen Kral Günü Resepsiyonu’na Antalya protokolü, iş insanları ve Antalya’da yaşayan Hollanda vatandaşları katıldı.
Afbeelding met kleding, persoon, pak, schoeisel Automatisch gegenereerde beschrijving
Hollanda’nın ulusal günü olan Kral Gününü kutlamak üzere Hollanda Krallığı Ankara Büyükelçiliğini temsilen Büyükelçi Yardımcısı Nathalie Lintvelt ve eşi, Vali Yardımcısı Mustafa Hulusi Arat, Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İdris Taş, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Dışiliskiler Genel Koordinatörü Mevlüt Yeni’nin katıldığı resepsiyonda Türkiye ile Hollanda arasındaki Dostluk Antlaşması’nın 100. yılı, aynı zamanda Çalışma İş birliği Anlaşmasının da 60. yıl dönümü kutlandı.
Corendon Turizm Grubuna ait Grand Park Lara otelde düzenlenen resepsiyona 300 kişi katıldı. Yıldıray Karaer yapmış olduğu konuşmasında,“Bu yüzyıl boyunca iki ülke sadece diplomatik bağlarını güçlendirmekle kalmamış, aynı zamanda kültürel, ekonomik, turizm ve sosyal alanlardaki iş birliklerini de geliştirmiştir. Bu dostluk her iki ülke halkı arasında köprüler kurmuş ve ortak değerleri paylaşmanın gücünü göstermiştir” dedi.
Hollanda’nın ulusal günü nedeni ile düzenlenen resepsiyonda konuşan Büyükelçi Yardımcısı Nathalie Lintvelt konuşmasında, iki ülke arasındaki dostluğun yüzyıllar öncesine dayandığını, bugün Türkiye’de 3.000’den fazla Hollandalı şirketin faaliyet gösterdiğini, Türkiye’de en büyük yabancı yatırımcı ülke olmaktan gurur duyduklarını ifade etti. Lintvelt, Fahri Konsolos Yıldıray Karaer’in Türkiye ve Hollanda arasındaki bağları güçlendirmek için gösterdiği özveri için teşekkür ederek, ortak kültürel faaliyetlerin yanı sıra ticaret ve yatırımla ilgilenen Hollandalı şirketleri desteklemek için mükemmel çalışmalar yapıldığına değindi.
Yıldıray Karaer’in, Fahri Konsolos olarak yaptığı etkinliklerden biri de, tiyatro etkinliği oldu.
Hollanda Büyükelçiliği ve Sema Çiftçi Çocuk Tiyatrosu ortak projesi olan, “JIP İLE JANNEKE / Birlikte Oynayalım mı?” oyunu, bölgedeki dezavantajlı çocuklara yönelik sahnelendi.
Afbeelding met kleding, persoon, schoeisel, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving
Yıldıray Karaer, yürütmekte olduğu Hollanda Fahri Konsolosluğu görevini, daha aktif olarak sürdüreceğini ve çalışmalarının iki ülkeye de yararlı olması için gayret sarfedeceğini söyledi.

******************************************************************************************************************
KONGO’NUN İSTANBUL FAHRİ KONSOLOSU İLYAS KESKİN
Hollanda’daki yaşamı sırasında, Türk toplumu içinde parmakla gösterilen Dr. İlyas Keskin, daha sonraki yaşamında da başarılı işlere imza attı.
Hollanda’da telekom, İstanbul’da dondurma imalatı işleri ile meşgulken bir anda Fas’a göç eden Keskin, bir gün karşımıza ‘Türk-Fas İş Konseyi Başkanı’ olarak çıktı. Fas’ta turizm işine el atan Keskin, Afrika’daki çevre ülkeler ile ilişkisini zenginleştirdi.
Vaya Group CEO’su ve Afrika BirliğiGıda ve Tarımdan sorumlu baş raportör Danışmanı olarak da görev yapan Keskin’in başarılı faaliyetleri, Kongo Cumhuriyeti’ni yönetenlerin dikkatini çekti.
Keskin’in bir Türk olduğunu öğrenen Kongolular O’na İstanbul Fahri Konmsolosluğu görevini teklif ettiler. Bu teklifi tereddütsüz kabul eden İlyas Keskin, İstanbul Hilton Oteli’nde yapılan bir törenle mazbatasını aldı.
Keskin bu görevin verilmesinden dolayı Türkiye ve Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlarına ve Dışişleri Bakanları’na teşekkür ederken şunları söyledi: “Bu göreve atanmama karar veren Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Denis Sassou N’guessou’ya, Başbakan Sayın Clément Mouamba’ya, Dışişleri Bakanları Sayın Jean Claude Gakosso ile Basile İkouebe’ye ve desteklerini esirgemeyen Büyükelçi Sayın Luc Joseph Okio ile Brazzaville Ticaret Odası Başkanı Sayın George Mampouya’ya çok teşekkür ederim. Aynı şekilde, Benim Kongo Cumhuriyeti’nin İstanbul Fahri Konsolosu olarak atanmama onay veren devletimize de şükranlarımı arzederim. Şahsıma tevdi edilen ve onur duyarak kabul ettiğim bu görev sırasında, hem Türkiye’deki Kongo Cumhuriyeti vatandaşlarına ve iş insanlarına, hem de ülkemin vatandaşları ile iş insanlarına bütün tecrübelerimi aktararak yardımcı olacağıma, Kongo Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin talimatları ve önerileri çerçevesinde Kongo ile Türkiye arasındaki turizmin, ticaretin ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine tüm gücümle katkıda bulunmaya çalışacağıma emin olmanızı isterim.”
İLYAS KESKİN’İN YAPTIKLARI VE YAPACAKLARI
Kongo Cumhuriyeti’nin İstanbul Fahri Konsolosluğu görevinden başka, Avrupa Birliği
örneği olana Afrika Birliği’nin Gıda ve Tarımdan sorumlu baş raportör danışmanlığına getirilişini duyuran bildiri.
İlyas Keskin, Kongo’nun İstanbul Fahri Konsolosu olarak yaptığı faaliyetleri şöyle özetledi:
“Kongo Cumhuriyeti Fahri Konsolosu oluşumdan bu yana, iki ülke arasında ekonomik sosyal kültürel, kadına ve çocuğa yönelik birçok faaliyetlerimiz oldu.
Faaliyetlerimizi aşağıdaki başlıklar altında size sıralamak istiyorum:
Ekonomik ilişkileri geliştirme açısından Kongo’daki fırsatları Türk iş adamlarının, ilgisine ve bilgisine açtık. Ticaret hacmi neredeyse hiç yok iken, şu anda büyük boyutlara ulaştı.
Yıllık işlem hacmi 8-9 milyon dolarken, şu anda ihracatımız 190 milyon dolara yaklaşmıştır. Kongo’dan ithalatımız ise, 10 Milyon Dolardır.
Ekonomik işbirliğini geliştirme amaçlı, Kongo’daki fırsatları, tıpkı Fransızlar, Belçikalılar, İngilizler ve İtalyanlar gibi Türk iş adamlarına da tanıttık ve diğer ülkelerin işadamları gibi, orada iş yapmaları için vize kolaylıkları sağladık. Normalde en az iki buçuk hafta süren vize alımını, Türk iş adamlarına bir günde alınmasını sağladık.
Afbeelding met Menselijk gezicht, kleding, persoon, muur Automatisch gegenereerde beschrijving
Bu bağlamda İstanbul konsolosluğundan vize verilmeye başlanmış olup, vize kolaylığı sağlandığından, ihracatçılarımız, bir günde vizesini alıp, mallarını tanıtmak için Kongo’ya gidebilmektedirler.
Kongo, kayıtsız, şartsız, amasız ve lakinsiz şüpheli okulları kapatıp, direk maarif okullarına devrini sağlayan dünyada tek ülkedir. Üstelik de Hıristiyan bir ülkedir. Şu anda bu okullar maarif vakfı altında devam etmektedir.
Kadın ve çocuk temalı çalışmalar yapılmıştır. Toplamda 600 öğrencilik okula kuyu açılarak, güneş enerjili su sağlanmıştır.
Kadına yönelik çalışmalarda ise, doğum aleti edevatı masası olmayan bir köye de, doğum masası ekipmanı sağlanmıştır
Yine köyler arasındaki sağlık anlaşmalarına konsolos olarak katılmış ve Kongo’daki hemşirelerin, Ankara Zübeyde Hanım Hastanesi’nde eğitimleri sağlanmıştır.
Kültürel çalışmalar doğrultusunda ise, Türk sanatçı fotoğrafçı İsmet Keten’in çalışmaları Kongo büyükelçiliğince sergilenmiştir. Çok yakında Türk fotoğrafçıları Kongo’ya götürerek, Kongo temalı fotoğraflar, Türkiye’de sergilenip, Kongolu fotoğrafçı ve gazetecileri de, Türkiye’ye getirerek, Türkiye temalı fotoğrafları Kongo’da sergilenmesini sağlayacağız.”

*******************************************************************************************************************
MACARİSTAN’IN KAYSERİ FAHRİ KONSOLOSU OSMAN ŞAHBAZ
Macaristan Türk İşadamları Derneği Başkanı olan Şahbaz,
Pek çok uluslararası konferans düzenleyen bir ‘İyilik Meleği’.
O’nu 2014 yılında Macaristan’da yapılan Turan Kurultayı Şöleni’nde tanımıştım.
TRT BELGESEL ekibiyle iki gün süren şölenleri birlikte izlemiştik.
Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye gitmeden önce yaptığım araştırmada, orada bize yardım edecek kişi olarak O’nun adı en başta yer almıştı.
O’nu telefonla aradığım zaman, yoğun işlerine rağmen bizimle ilgileneceğini belirtmişti. Yoğundu, çünkü, hem Macaristan Türk İşadamları Derneği Başkanıydı, hem Macaristan’ın Kayseri Fahri Konsolosuydu ve hem de büyük çapta yaptığı tekstil ticaretiyle uğraşıyordu.
Bırakın ilgilenmeyi, bizimle 24 saat beraber oluyordu. Bu ara tabii ki, orada yapacağımız çalışmalardaki konuların kaynağını da buluyordu.
Macaristan Budapeste Sehitligi Osman Sahbaz ve TRT ekibi (1)Osman Şahbaz (ortada kravatlı), TRT BELGESEL ekibinden, soldan sağa, Orhan Aybertürk, İsmail Elden, İlhan Karaçay, Sacit Şahin ve Mehmet Türkoğlu ile Türk Şehitliği’nde. Sağdaki Mehmet Türkoğlu’nu 7 Mayıs 2015’te 46 yaşındayken kaybettik
Osman Şahbaz’ın TRT ekibine yaptığı yardımları sıralarsam sayfalar dolacak.
Şahbaz’ın TRT ekibine katkılarını fotoğraf ve fotoğraf altı yazılarda görebileceksiniz.
Osman Sahbaz-ilhan Karaçay (2)Osman Şahbaz, Turan Kurultayı Şenlikleri’i sırasında, Parlamento Başkanı (sağda) ve Kurultay Başkanı (solda) ile yaptığımız söyleşilerde tercümanlığımızı yaptı.
Şahbaz’ı tanıyalım
İstanbul, Kayseri ve Budapeşte’de yerleşik sanayici ve tüccar bir ailenin oğlu olan Osman Şahbaz, 35 yıldır Macaristan’da ticari faaliyetlerde bulunuyor.
Macaristan’daki Türk İş Dünyası’nın çatı işadamları örgütü olan Türk Macar İşadamları Derneği’nin (TÜMİŞAD) Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı olan Şahbaz, DEİK-Dünya Türk İş Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi ve Avrupa Bölge Komitesi Başkan Yardımcısı olarak da görev yapıyor. 3000’den fazla mimar ve mühendis üyesi bulunan Mimar ve Mühendisler Grubu Derneği (MMG) Genel Başkan Yardımcısı olan Şahbaz, Yıldız Teknik Üniversitesi mezunudur. Makine Mühendisi ve Yıldız Üniversitesi Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi olan Şahbaz, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den sonra, Macaristan Cumhurbaşkanı Dr. Ader Janos tarafından ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’ verilen ikinci Kayserili Türk’tür.
Macaristan Kaposvár Üniversitesi Bilimsel Genel Kurul Üyeleri ve Senatosunun kararıyla, Macaristan Kayseri Fahri Konsolosu olan Osman Şahbaz’a, Uluslararası Siyaset Bilimi alanında “Akademik Fahri Doçent” ünvanı verildi.
Kaposvár Üniversitesi, Sportcsarnok salonunda düzenlenen törende, Osman Şahbaz’a, Akademik Fahri Doçent’lik beratını, üniversitenin 2014 – 2015 eğitim yılı açılış töreninde, Kaposvár Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Szávai Ferenc ve Macaristan Milli Parlamentosu Başkan Vekili Dr. Mátrai Márta takdim etmişti.
Osman Sahbaz (1)Osman Şahbaz, Koposvar Üniversitesi’nden aldığı Fahri Doçent ünvanından sonra, okul yöneticileri ile bu hatıra fotoğrafını çektirmişti.
Osman Şahbaz, ödül töreninde teşekkür konuşmasında, bu onurlu ödüle layık görülmenin mutluluk ve heyecanı içinde olduğunu belirtirken şöyle konuştu: “İnsanlığın ortak değerleri olan bilim, sanat, spor, sevgi ve hoşgörünün sınırları yoktur. Bu değerleri sınırlandırmaya kalkmak tabiatın kanununa aykırıdır. Son 25 yıldır milletlerarası evrensel değerlerin etkileşimi konusunda uğraş vermekteyim. Ülkelerin ve milletlerin farklılıkları uluslararası ilişkilerin zenginliğidir. Milletlerarası ilişkileri, diplomatik ilişkilerin ötesinde, ana temelini halklararası ilişkilerin ve ekonomik işbirliklerinin oluşturduğuna inanmaktayım.”
Osman Sahbaz ve dr martai marta
Osman Şahbaz’a Akademik Fahri Doçent belgesini, Macaristan Milli Parlamentosu Başkan Vekili Dr. Mátrai Márta takdim etmişti.
Osman Şahbaz konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün bana bahşetmiş olduğunuz bu onur, benim için oldukça önemli bir değer taşıyor. Kalbimin en değerli yerinde saklayacağım. Daha önce bir başka üniversiteden fahri doktora unvanı tevdi etmişlerdi.
O gün de farklı bir duygu yaşamıştım.
Bugüne gelişimde, Macaristan ve Türkiye’de her daim desteğini yanımda hissettiğim değerli dostlarımın, Dışişleri mensuplarının, Büyükelçilerinin, TÜMİŞAD üyelerinin, Türkiye’deki dostlarımın ve özelliklede fedakar ailemin çok özel yerleri vardır. Hep birlikte bugüne adım adım sabırla çalışarak ulaştık. Bu onur şimdiye kadar ki çalışmalarımıza bir teşekkür mahiyetindedir. Marifet iltifata tabidir. Bu Fahri Doçent unvanı Macaristan ve Türkiye’ye karşı üzerimdeki sorumlulukları daha da arttırmıştır. Fahri Doçent diplomasını ömür boyu saklayacağım ve çocuklarıma bırakacağım önemli bir miras olacaktır.
Üniversiteler, bilim, kültür, sanat ve düşünsel alanda başarı sağlamış, ülke kalkınmasına, önemli katkıda bulunmuş kişilere fahri doçent unvanı verir. Bu onur ve takdir anlamı taşıyan fahri doçent unvanı onayını veren Kaposvár Üniversitesi değerli Rektörüne, senatosuna içtenlikle teşekkür ediyorum.”
http://www.mmg.org.tr/upload/dosya/images/HUNGARY_.jpg
Kaposvár’da Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi
Osman Şahbaz’ın yapmış olduğu sayısız etkinliklerden biri de, Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi oldu.
Türk Macar İşadamları Derneği (TÜMİŞAD)’ın katkılaryla, Macaristan Kaposvár Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi (SAÜ), bu kongrede bir araya geldiler.
Türkiye’den Sakarya, İstanbul, Marmara, Gazi, Hacettepe, Kültür, Nişantaşı, Yalova, Süleyman Demirel, Mehmet Akif Ersoy, Celal Bayar, Gaziantep, Nevşehir Hacı Bektaş Veli, Abant İzzet Baysal, Artvin Çoruh, Aydın, Giresun, Pamukkale, Bülent Ecevit, Hitit, Aksaray, Bilecik Şeyh Edebali, Kırklareli, Adıyaman, Yeni Yüzyıl, Medeniyet, Ordu, İnönü, Çanakkale 18 Mart, Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Makedonya Uluslararası Vizyon, Kazakistan Yesevi Üniversiteleri başta olmak üzere, 40’dan fazla farklı üniversiteden 150’den fazla profesör ve Macaristan’dan 33 bilim adamının katıldı.
Macaristan’a ayak basan Türkler arasında mağdur kalanların da başvurduğu ‘Baba’ olan Osman Şahbaz, burada bir imparator olarak anılıyor.
OSMAN ŞAHBAZ’DAN UNUTULMAYACAK ETKİNLİKLER
Macaristan’ın Kayseri Fahri Konsolosu Osman şahbaz, yaptıklarını ve yapacaklarını şöyle anlattı:
“Dönemin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Avukat Mehmet Özhaseki, Macaristan Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. János Hóvári, Macaristan İstanbul Başkonsolosu Gábor Kiss ile başlayan süreçte birçok devlet büyüğü ile bu çalışmaları başarılı bir şekilde sürdürüyorum.
Ben de Kayserili olmaktan büyük onur duyuyorum. Girişimci ve risk alma ruhu yüksek Kayseri İş insanları için sunduğum imkânlar çok iyi değerlendirilmektedir.
Kayseri ile Miskolc kentlerini ‘Kardeş Şehir’ yaparak, geleceğe dönük, ekonomi, sanayi, eğitim, turizm ve diplomasiyi iyi bilen insanları bir araya getiriyoruz. Konusunda uzman değerli insanlar yan yana gelerek birçok faaliyet gerçekleştiriyorlar.
MACAR KÜLTÜR GÜNLERİ
Kayseri’de Macar Günü coşkusu
Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Kayseri Hilton Hotel’de ‘Macar Kültür Günleri’ etkinliği düzenlendik. Etkinliğe, Kayseri Valisi Şerif Yılmaz, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Janos Hovari, Macaristan İstanbul Başkonsolosu Kiss Gabor, MÜSİAD Kayseri Şubesi Başkanı Ahmet Çolakbayraktar ve çok sayıda davetli katıldı.
Açılış konuşmalarıyla başlayan etkinlikte ilk konuşmayı Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki yaptı. Kayseri’nin oldukça köklü bir geçmişe sahip olduğunu anlatan Başkan Özhaseki, “Anadolu coğrafyası bir açık hava müzesi gibidir. Kayseri’miz de Anadolu’nun en kadim şehirlerinden biri. Bizler kadim bir coğrafyanın mirasçılarıyız” dedi. Kayseri’nin son 20 yıl içerisinde çok önemli bir gelişme gösterdiğini belirten Başkan Özhaseki bu gelişmenin şehircilikten ticarete, sanayiden kültür-sanata, spora kadar her alanda olduğu söyledi.
KAYSERİ ANADOLU’NUN KALBİDİR
Ardından Macaristan Büyükelçisi Janos Hovari, Türkçe yaptığı konuşmada, Anadolu’nun pek çok kentini gördüğünü ancak Kayseri’ye ilk defa geldiğini belirterek, “Kayseri’ye şimdiye kadar gelmemiş olmam benim büyük bir hatam. Kayseri, çok gelişmiş, çok kalkınmış bir büyükşehir, Anadolu’nun kalbidir.” dedi. Macarlarla Türkler arasındaki yakın ilişkilerden söz eden Büyükelçi Hovari, bu sıcak ilişkilerin gelişerek sürmesi gerektiğini ifade etti.
Programda son konuşmayı Macaristan İstanbul Başkonsolosu Kiss Gabor yaptı. Kayseri’de olmaktan duyduğu mutluluğu ifade eden Başkonsolos Gabor, “Macaristan Büyükelçimizi konuşmasını sizin harika dilinizle yapabildiği için çok kıskandım. Umarım bir sonraki konuşmamızda ben de Türkçe konuşurum” dedi. Macar Kültür Günleri etkinliği hakkında bilgiler veren Başkonsolos Gabor, etkinliğe desteklerinden dolayı Başkan Özhaseki’ye teşekkür etti.
Karşılıklı olarak birçok defa Kayseri Sanayi Odası Macaristan’a İş seyahati düzenledi.
Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci Başkanlığında, KAYSO üyelerinden oluşan 17 kişilik heyet çeşitli ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Macaristan’a iş seyahati düzenledi
Kayseri ile Macaristan’ın Miskolc şehri arasındaki kardeşlik bağları daha da güçlenirken, Kayseri OSB’de faaliyet gösteren Ravaber firması “kardeş şehir” Miskolc’da 40 milyon euroya yakın yatırım yaptı. “Kardeşlik bağlarını pekiştiren yatırım” gözüyle bakılan projeye Macar hükümeti de karşılıksız yüzde 50 destek verdi.
Macaristan’ın Başkenti Budapeşte’de 22.’si düzenlenen ”Uluslararsı Tarih Yarışmasına” Türk Macar İş adamları Derneği (TÜMİŞAD) ve Fahri Konsolos olarak ben yardımcı oldum. 1841 Yılında kurulan Petőfi Sándor Gimnázium Lisesinin ev sahipliğinde gerçekleşen ”Uluslararası Tarih Yarışması” farklı ülkelerden öğrencilerin katılımı ile gerçekleşti. Yarışmanın ana konularını ” Türk, Macar ve Polonya Tarihi, Sanat ve Edebiyatı” oluşturdu. Bu üç ülkeden jüri başkanlarının denetiminde yapılan yarışmada Türkiye’yi Macaristan Fahri Konsolosu ve Türk Macar İş adamları Derneği (TÜMİŞAD) Başkanı Osman Şahbaz jüri başkanı olarak temsil etti.
Budapeşte’nin güneydoğusunda 184 km. mesafedeki Kaposvár kenti, İstanbul Üsküdar kardeş şehir ve Kaposvár Üniversite ve Marmara Üniversiteleri arasında kardeş üniversite olmalarına katkı sunduk.
Muğla Üniversitesinde ”Gelişen Türk Macar İlişkileri ve Mevcut Fırsatlar” adlı Konferans sonrasında, Macaristan Ankara Büyükelçisi Dr. János Hóvári ve şahsım, Türk Macar Akademik İşbirliği Uygulama ve Araştırma Merkezi ( TÜMACAM)’nin açılışını yaptık.
İstanbul Küçükçekmece Belediyesi ile Macaristan’ın başkenti Budapeşte’nin Józsefváros Belediyesi arasında kardeş şehir anlaşması imzalanması hususunda katkı sağladık.
Daha bir çok aktivite ve çalışmalarımız oldu, ancak bunları sizinle paylaşıyorum.
Doçent’lik beratını, üniversitenin 2014 – 2015 eğitim yılı açılış töreninde Kaposvár Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Szávai Ferenc DSc. ve Macaristan Milli Parlamentosu Başkan Vekili Dr. Mátrai Márta takdim etti.
ESKİ FİRST LADY MACAR KIYAFETLERİNİ TANITTI
Kayseri’de Macar Günü coşkusu
Konuşmalarının ardından geleneksel Macar kıyafetlerinin tanıtıldığı bir defile yapıldı. Defilede Macaristan’ın bir önceki cumhurbaşkanının eşi Schmitt Palne Katalin Makray de mankenlerle birlikte podyuma çıkararak Macar kıyafetlerini tanıttı.
Defilenin sonunda uluslararası modacı ve defilenin organizetörü Katalin Hampel, kendisine hediye edilen kıyafetle podyumdaki yerine aldı. Daha sonra Macar halk müziği sanatçısı Nikoletta Nagy-Füredi, Macar şarkılarını seslendirdi. Etkinlikte ünlü piyanist Adrienna Hauser de katılımcılara bir müzik ziyafeti sundu. Ardından Macar fotoğraf sanatçıları tarafından hazırlanan serginin açılışı yapıldı.
Oldukça renkli görüntülerin yaşandığı etkinlik birbirinden lezzetli Macar yemeklerinin yenilmesi ile sona erdi. Programın sonunda etkinliğe destek veren Vali Şerif Yılmaz’a, Başkan Mehmet Özhaseki’ye ve Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Oktay Durukan’a Macar diplomatlar tarafından plaket takdim edildi.
************************************************************************
BİR TÜRKİYE SEVDALISININ ARDINDAN…
Joost Peters’in yeri doldurulur mu?
Peters’in patronu olan Achmea Grubu, aynı görevin kendi bünyelerinden biri tarafından sürdürülmesinden yana.
Türkiye’nin Hollanda’daki Leiden şehri Fahri Başkonsolosu olan Joost Peters’i yitirmiştik.
Tam bir Türkiye sevdalısı olan Joost Peters ile tanışıklığımız, Fahri Başkonsolosluk görevini üstlenmesinden öncesine dayanıyor.
Joost Paters, Sigorta şirketlerini ve bankaları nezdinde barındıran dünyaca ünlü ve güçlü Achmea Holding’in en önemli yetkililerinden biriydi.
AGİS
Joost Peters’in etkili ve yetkili olduğu şirketlerden biri AGİS adlı hastalık sigortasıydı. AGİS’in Türk müşterisi 5 bin kadardı. AGİS’te göreve başlayan Savaş Avcı, Türk müşteri sayısını artırabilmek için bir kadro oluşturmuştu. Bu kadronun içinde şahsım da, Halkla İlişkiler konusunda görev almıştım.
Türkiye’ye tatile giden Türkler ve Hollandalılar, orada hastalandıkları zaman, başvurdukları doktorlar ve hastaneler tarafından suistimale uğruyorlardı. Hasta olanlara yüksek faturalar kesiliyor ve bu faturaların bedelleri de Hollanda’da ödenmiyordu.
Savaş Avcı bu gidişe bir son verme yoluyla, AGİS’e daha çok müşteri toplama başarısını gösterdi.
Türkiye’de 200’ü aşkın hastane ile yapılan sözleşmeler sonrasında, Türkiye’de hastalanan Türkler ve Hollandalılar, İstanbul’daki AGİS Merkezi’ne bir telefonla istedikleri hastanelere gidiyorlar ve hesap ödemiyorlardı.
Bu yöntemin halka iyi bir şekilde duyurulmasından sonra, AGİS’in Türk mişteri sayısı 5 binden 150 bine çıkmıştı. Tabii ki, Türkiye’ye her yıl tatile giden milyonlarca Hollandalı’dan 300 bini de AGİS müşterisi olmuştu.
Achmea Holding’e bağlı olan AGİS’te yapılmak istenenlerin çoğu Joost Peters tarafından onaylanıyor ve destekleniyordu.
Joost Peters, AGİS’in Türkler tarafaından daha çok ilgi görmesi için çeşitli etkinlikler düzenliyordu.
Bu etkinliklerden biri de bir yat gezintisiydi.
Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Almanya ile oynayacağımız çeyrek final maç gününde düzenlenen bu yat gezisine, Hollanda’daki Türk dünyasının etkin isimleri davet edilmişti.
Akşam oynanacak olan maç öncesinde, özel olarak yaptırmış olduğu Türk milli takımı formalarını bize dağıtan Peters, sırtımıza geçirdiğimiz formalar ile fotoğraf çektirdikten sonra, akşam da maçı formalarımızla izlememizi sağladı.
Böylesine Türk hayranı olan Joost Peters’e, Türkiye’nin fahri başkonsolosu olma tavsiyesini yaptım. Bu uyarımı kabul eden Joost Peters’in başvurusu olumlu bulundu.
Joost Peters’in Fahri Başkonsolosluk başvurusu, Ankara tarafından kabul edilirken, görevin Utrecht bölgesinde yapılması şart koşulmuştu. Peters’in çalışma alanı ise Leiden ve çevresiydi. Ankara, Utrecht’te diretirse, Fahri Başkonsolosluk işi suya düşecekti. Bu nedenle Lahey Büyükelçiliğimize bir mektup gönderdim ve isteğin Leiden olarak kabul edilmesini tavsiye ettim. O mektuptan sonra Peters’in Leiden isteği de kabul edildi.

İşte, yazdığım o mektup:
Joost Peters icin mektup
Fahri Başkonsoloslukların önemi:
Uluslararası ilişkilerin ve diplomasinin önemli bir unsuru olan fahri konsolosluğun, dış ekonomik ilişkiler açısından da önem kazanması iş dünyasının dikkatini çekiyor. Yurtdışında Türkiye’yi temsil eden fahri konsolos sayısı 170’e ulaşıyor. Türkiye’nin en çok ABD, Brezilya, Fransa ve Almanya’da fahri konsolosu bulunuyor.
Elçilikler kalkıyor
Birçok ülke büyükelçilik ya da konsolosluk açamadığı ülkelerde fahri konsoloslar aracılığıyla ilişkilerini geliştirirken, aralarında Kanada’nın da bulunduğu ülkeler de, var olan elçiliklerini ve konsolosluklarını kaldırıp, bu görevi fahri konsoloslara devretmeye başladı. Bunda da, ekonomik nedenler ve konsolosların her 4 yılda bir değişmesi yüzünden adaptasyon sorunu yaşamaları etkili oldu. Fahri konsolos, genellikle o ülkenin vatandaşı olduğu ya da orada ikamet ettiği için tercih ediliyor. Avrupa Birliği’nde de ülkelerdeki tüm büyükelçilikleri kapatıp, yerine yalnızca bir ‘Avrupa Birliği Büyükelçisi’ ya da fahri konsoloslara devretmek için çalışmalar yapılıyor.
JOOST PETERS’İN ATANIŞ HABERİ
Ölümünün ardından çok kişiyi hüzne boğan Joost Peters’in, Fahri Başkonsolosluk haberini 2008 yılında şöyle yayınlamıştık:
Hollanda’nın dev kuruluşlarından Achmea Holding’in, Yönetim Kurulu’na Badanışmanlık yapan Joost Johan Peters, Tükiye’nin Fahri Başkonsolosu oldu. Hizmet alanı Leiden, Utrecht, Amersfoort, Alkmaar, Hoorn ve Den Helder olan Joost Peters, kendisine verilen bu görevden çok memnun.
Dünyaca ünlü Eureko’nun şemsiyesi altında faaliyet gösteren Achmea; Rabobank, İnterpolis, Agis, Zileveren Kruis, Groeneland, PWZ, OZF, FBTO gibi kuruluşları yönetiyor. 2009 yılında yapılan değerlendirmelerde, Rabobank ve Devlet Karayolları işletmelerinin ardından en iyi üçüncü işveren seçilen Achmea’nın bu başarısında, Başdanışman Joost Peters’in rolü çok büyük.
İşte, bu başarılı Holdingler zincirinin Başdanışmanı olan Joost Peters, Türkiye’nin Hollanda’daki ikinci Fahri Başonsolosu oldu.
Achmea, Leiden şehrindeki Kort Rapenburg 1-3 adresinde tarihi bir binayı kiralayarak, Türkiye Fahri Bakonsolosluğu’na tahsis eden Joost Peters’in bu konudaki en büyük destekçisi olacak.
Fahri Başkonsolosluk tabelası önünde konuştuğumuz Joost Peters şöyle konuştu: “Bu tabela benim için en büyük gurur kaynağıdır. Hollanda ile Türkiye arasında bir köprü görevi yapmaya çalışacağım. İki ülke insanlarının sorunlarının çözme amacının yanı sıra, ekonomik alanlarda işbirliğini de üstleneceğim.Hollanda ile Türkiye’nin karşılıklı yatırımları iyi koordine edilirse,Türkiye ile Hollanda arasındaki ekonomik işbirliğinin artarak sürmesi de kesinleşir. Türkiye Hollanda için çok önemlidir. Çünkü pozitif ve dinamik bir ekonomik yapısı var.Türkiye’nin önünde uzun bir yol var. Türkiye’nin gelişeceğini ve daha da modernleşeceğini düşünüyorum. Ümit ederim ki, bu bağlamda Fahri Konsolosluğun açılmasından sonra Hollanda ile Türkiye arasındaki ilişkiler daha iyi gelişir. Hollanda’dan Türkiye’ye giden turist sayısının her yıl artış göstermesinin nedenini araşırdığınız zaman, Hollandalı turistlerin Türkiye’de gördükleri hizmetten memnun kaldıkları anlaşılr.”
Çalışmaları arasında, Hollanda’daki Türk gençlerine staj yeri sağlamak olduğunu belirten Peters, Hollanda’dan Türkiye’ye de stajyerler göndermeyi amaçladığını söyledi. Özellikle Türkiye’deki modern hastanelere stajyer doktor göndermeyi çok arzuladığını belirten Peters, kendi bünyelerinde olan sağlık sigortalarının da, Türkiye’de Agis gibi hizmet vermeleri için çalışma yapıldığını sözlerine ekledi..
Türkiye’de, Savaş Avcı’nın yönetimindeki Agis Hizmet Merkezi’nin, 10 yıl içinde 200 bini aşkın Türk ve Hollandalı hastayı tedavi ettirdiği vurgulanırken, aynı hizmetin Zilveren Kruis gibi diğer Achmea sağlık sigortalıları için verilmesinin mutlaka sağlanması gerektiğini söyleyen Peters, “Bu sorunu kısa bir zamanda çözeceğiz” dedi
Öte yandan, Agis Sağlık Sigortası’nın Türkiye’deki Hizmet Merkezi Genel Müdürü ve hissedarı olan Savaş Avcı, Joost Peters’in TC Fahri Başkonsolosluğu’na getirilmesi ile ilgili olarak şunları söyledi: “Agis olarak, Türkiye ile Hollanda arasında başlattiğımız ve her yıl daha da güçlenmesi için çalıştığımız sağlık köprüsüne, Holdingimizin Başdanışmanı Joost Peters’in Fahri Başkonsolos olması bizi çok heyecanlandırmş ve gururlandırmıştır. Joost Peters’in getireceği ivmeyle iki ülke arasında kurulacak yeni iş ve sosyal ilişkilerinin geliimi için bizim de varoluş amacımız olmasından kaynaklanan heyecanımızı ve enerjimizi hiç kaybetmeden desteğimizi vereceğimizi belirtmek isteriz.”

XXXX

UZAKTAKİ DOSTLAR HOLLANDA:Türkiye’den 3 bin kilometre uzakta bir köy var: TÜRKİYE

Turkeye sokak tabelalari ve koyun havadan goruntusu (4)

* 80 yıl süren İspanya savaşını, Osmanlı’nın katkısı ile galip bitiren Hollanda’nın o zamanki lideri Prens Maurits, minnet borcunu ödemek için geniş bir yöreye TÜRKİYE adını verdi.
* Hollanda Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan ülke 1612’de Osmanlı oldu. Hollanda o tarihten sonra ticarette ve tarımda atak yaptı ve bugün sayılı zengin ülkelerden biri oldu.
* Kraliyet’e geçtikten sonra da Osmanlı ve Cumhurıyet Türkiyesi ile ilişkilerini sürdüren Hollanda, 50 yıldır yararlandığı Türk işçiler sayesinde de endüstriyel ve ekonomik gelişme sağladı.
* Hollanda, tütün, kahve, çiçek, müzik, seramik ve Türkçe kelimeleri de kültürüne katarak, her bakımdan zenginleşmiş bir ülke oldu.
Röportaj: İlhan KARAÇAY

Hollanda, Avrupa’nın kuzeyinde, laleleri, değirmenleri, Johan Cruyffları ve de sarışınları ile ünlü bir ülkedir.
Bu ülkenin en büyük kenti ise, ‘Kuzeyin Venediği’ olarak anılan bir kanallar kentidir. Amsterdam’da özgürlüğün sınırı olmayan bir yaşam sürmektedir.

80 yıl süren İspanya savaşını, Osmanlı’nın katkısı ile galip bitiren Hollanda’nın o zamanki lideri Prens Maurits, minnet borcunu ödemek için geniş bir yöreye TÜRKİYE adını verdi.

Hollanda Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan ülke 1612’de Osmanlı oldu. Hollanda o tarihten sonra ticarette ve tarımda atak yaptı ve bugün sayılı zengin ülkelerden biri oldu.Kraliyet’e geçtikten sonra da Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi ile ilişkilerini sürdüren Hollanda, 50 yıldır yararlandığı Türk işçiler sayesinde de endüstriyel ve ekonomik gelişme sağladı. Hollanda, tütün, kahve, çiçek, müzik, seramik ve Türkçe kelimeleri de kültürüne katarak, her bakımdan zenginleşmiş bir ülke oldu.

Türkiye Köyü
Hollanda’nın Belçika’ya komşu olan Zeeland bölgesine TRT’den Prodüktor İsmail Elden, Yönetmen Sacit Şahin, kameramanlar Ercan İşsever ve Mehmet Ali Uzuncular ile birlikte gittik.

Türkiye’den 3 bin kilometre uzakta, her yıl onbinlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği bir köy var. Bu köyün adı TÜRKİYE’dir.
Hollanda’nın Zeeland bölgesindeki bu köye ‘Türkiye’ adını, 400 yıl önce, Hollanda’nın kurucusu olan Willem van Oranje’nin oğlu Prens Maurits vermiş.
Osmanlı dayanışması sonunda, 80 yıl süren savaşta İspanyollar’ı yenilgiye uğratan Maurits, Türkiye’ye minnet borcunu ödeyebilmek için bu yöreye ‘Türkiye’ adını bahşetmiş.

Turkeye sokak tabelalari ve koyun havadan goruntusu (5) Turkeye sokak tabelalari ve koyun havadan goruntusu (6)
İşte şimdi bu köye giriyoruz.

Zeeland’ın Oostburg ilçesi sınırları içinde yol alırken önce Turkeijeweg (Türkiye yolu) tabelası ile karşılaşıyoruz.
‘Bu ne güzel raslantı’ diye düşünürken, bu kez karşımıza bir köy adı olarak ‘Turkeye’ (Türkiye) tabelası çıkıyor.

Turkeye Koyunden goruntuler (6) Turkeye Koyun’de Turk bayragi dalgalaniyor

Köye yaklaşınca, gönderde dalgalanan bir Türk bayrağı görüyoruz.
Zira bu köyde bir gönüllü elçimiz var. Monique Strum adlı bu elçimiz, eşi Cor ile birlikte ziyaretçilere Tam bir Türk konukseverliği ile hizmet ediyor.

Monique’nin evine girerken, duvardaki “Türkiye elçiliği, numara 16.” yazılı küçük bir tabela da dikkat çekiyor.

Monique’e duygularını soruyorum: ‘Böylesi hoş bir duyguya başka bir konu ile ulaşamazsınız. Kendimi gerçekten Türkiye Büyükelçisi gibi hissediyorum’ diyor Monique.
Bu temsilciliğin ne kadar süreceğini, kendisinden sonra bu temsilciliği kimin yapabileceğini sorduğum zaman da. ‘Benim aile efradım yok. Benden sonrasını Türk makamları düşünsün ve şimdiden hazırlık yapılsın’ diye ekliyor Monique.

Turkeye Koyu (33) Turkiye Koyu ve Ijzeldijke Muze acilisi (135)

Avrupa’da yaşayan ve bu köyden haberi olan gurbetçilerin yanında, Türkiye’den gelenlerin de azımsanmayacak kadar çok olduğunu belirten Monique, gelenlerin duygularını kaleme aldığı bir hatıra defteri bile oluşturmuş. Evin içindeki bütün ayrıntılar Türkiye üzerine. Seccade, tespih, Türkiye fotoğrafları, Türk gazeteleri, Türk takvimi, Türk kahvesi, Türk sanatçıların kasetlerine kadar ne ararsanız var.

Monique, okullardaki tarih kitaplarında Türkiye ve Osmanlı hakkında yeteri kadar bilgi verilmediğinden yakınıyor.
Monique ve eşi Cor Van Doeselaar iki kez Türkiye turu yapmışlar. Önümüzdeki yıl ise köyden kalabalık bir ekiple, Türkiye’ye bisiklet turu yapmayı planlıyorlar.

Sint Anna Ter Muiden
Türkiye köyüne çok yakın olan Sint Anna Ter Muiden, Hollanda-Türkiye
ilişkilerinin en önemli ve başlangıç noktası oluyor.
400 yıl önceki savaşlar sırasında, Akdeniz’de, İspanyollar’dan para karşılığı kurtarılan Türk denizciler bu köye getirildiler.
Yerli halk Türkler’in hastalık yaymasından korktu. Ama sonuçta yine de Türk esirlere kucak açıldı.
Kurtarılan Türk esirler, İspanyollar’ın savaş planlarına ait belgeleri Hollandalılar’a verdiler. Türk denizcilerin verdikleri bilgi ve taktik sayesinde İspanyollar’ı yenigiye uğratan Hollandalılar, daha sonra Türk esirleri sağlıklı bir şekilde İstanbul’a ulaştırdılar.
İşte o zaman Türk Sultanı Hollanda’ya bir şükran plaketi gönderdi. Gönderilen yarım ay şeklindeki bu plaket, köy meydanındaki çeşmenin üzerine yerleştirildi. Bir başka yarım aylı plaket de belediye binasının üzerine vidalandı.

Aslında bu konuda birkaç rivayet vardır:
1590-1604 yılları arası. Hollanda Prensi Maurits döneminde, İspanyollarla yaşanan savaşlarda en önemli savunmanın yapıldığı yer Sint Anna Ter Muiden’dir. Buranın Hollanda için stratejik önemi çok fazla. O dönem İspanyollar’ın elinde esir bulunan 1400 kadar Türk forsa, Hollandalılar’ın yardımı ile kurtarılır. Leventler kendilerini kurtaran Hollandalılar’a kıyafetlerini ve üç hilalli flamalarını hediye eder. Üç hilalli Osmanlı flamalarını gemilerinde göndere çeken Hollandalılar’ı gören İspanyollar, ‘Osmanlı buraya donanma göndermiş’ diyerek korkar ve geri çekilir. Böylece ülke büyük bir istiladan kurtulur.

Diğer bir rivayette ise Prens Maurits, İspanya’ya karşı Osmanlı’dan yardım ister. Gelen cevapta, asker gönderme yerine, Osmanlı flamasının kullanılması önerilir. Gemilerdeki Osmanlı flamalarını gören İspanyollar, Osmanlı’dan korkarak kaçarlar.

“TURKEYE” köyünde muhteşem gün.

Bolwerk Müzesi’nde ‘Türkiye Sergisi’nin açılış törenindeydik.

Türkiye ile Hollanda arasındaki resmi ilişkilerin 400’üncü yılı kutlamaları çerçevesinde, her iki ülkede planlanan kutlamalardan biri de Hollanda’nın “Türkeye” adlı köyünün bağlı olduğu İjzendijke kasabasında gerçekleşti.

Türk köyü yetkililerinin inisiyatifi ile İjzendijke kasabasındaki Bolwerk Müzesi’nin bir bölümü, Türkiye-Hollanda ilişkilerine ait obje ve dökümanlara ayrıldı.
22-10-Muze
İŞTE BU MÜZE: Türk ve Hollanda bayrağı ile süslenen Ijzendijke kasabasındaki Müze’nin bir bölümünde sergilenen Türkiye obje ve dökümanları büyük ilgi gördü.

Hollanda- Türkiye ilişkileri aslında bin yıla dayanır ama, diplomatik ve ticari resmi ilişkiler 1612′ de başlamıştır. Yani tam dörtyüz yıl önce.
Dörtyüz yıl önce, 6 aylık uzun bir yolculuk ve iki ay süren bir beklemeden sonra, Sultan Birinci Ahmet tarafından kabul edilen Hollanda Büyükelçisi Cornelis Haga, resmi ilişkilerin anahtarı olmuştur.
Daha açık söylemek gerekirse, pek çok devletin karşı çıkmasına rağmen, Haga’nın huzura kabul edilmesiyle, Hollanda’yı devlet olarak tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur.
İşte bu nedenle 2012 yılı, bu ilişkilerin 400’üncü yılı olarak kutlanmıştır.
Türkiye ve Hollanda’da çok çeşitli etkinliklerle kutlanan bu dostluğun, bundan sonra da asırlarca süreceğine inandığını belirten Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, kutlamalar sırasında geldigi Hollanda’da, Kraliçe Beatrix tarafmdan çok sıcak bir şekilde karşılandı.

Turkiye Koyu ve Ijzeldijke Muze acilisi (84) Turkiye Koyu ve Ijzeldijke Muze acilisi (93)

Ijzendijke’nin merkezindeki Leglise adlı Protestan kilisesinde toplanan konuklara karşı yaptığı açış konuşmasına Türkçe olarak, “Sayın Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan ve tüm davetliler, Türk köyünüze hoş geldiniz.” diyerek başlayan Het Bolwerk Müzesi Müdürü Ruud van der Berg, bölgelerinde bir ilke imza attıkları için mutluluğunu dile getirdi.

Turkiye Koyu ve Ijzeldijke Muze acilisi (53) Turkiye Koyu ve Ijzeldijke Muze acilisi (49)
NEBAHAT ALBAYRAK’TAN VALİ’YE, BÜYÜKELÇİ’DEN BELEDİYE BAŞKANI’NA PLAKET:
Ulaştırma Bakanlığı yaptığı sırada bir Türkiye ziyaretinde, Hollanda’daki Türkeye Köyü’nün de içinde bulunduğu bölgeye valilik teklifi aldığını belirten Karla Peijs, bugün bu görevinden mutluluk duyduğunu söyledi.
Türk Hollanda Dostluk Vakfı Başkanı Bülent Türker, konuşmacıların hepsine birer plaket hazırlattı. Lahey Büyükelçimiz Uğur Doğan, Sluis Belediye Bakanı Jacques Suurmond’a plaketini verirken.

Açılışa katıldığ için kendisine teşekkür edilerek mikrofona davet edilen Milletvekili Nebahat Albayrak, yaptığı konuşmada, 400 yıllık Türk-Hollanda dostluğuna değindikten sonra, “Bir gün bana Hollanda’nın Zeeland bölgesinde Türk köyü var. Bu ismi de 1604 yılında Prens Maurits vermiş. Bundan haberin var mı, oraya gittin mi? diye sordukları zaman çok şaşırmıstım. Sonra buraya geldim ve bisiklet turu da yaptım. Bugün de, böylesi güneşli bir havada buradayız. Burada bulunmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.” dedi.

22-7-Ilhan Karacay-Monique Sturm Turkeye-Senol Ocakli-Baskonsolos
MONİQUE STRUM’A İLHAN KARAÇAY’DAN, ŞENOL OCAKLI’YA HOLLANDA KONSOLOSUNDAN PLAKET: Törende, Türkiye Köyün’ün Fahri Konsolosu olan Monique Strum’a İlhan Karaçay, Türkiye Köyü ile ilgili yaptığı çalışmalardan ötürü ödüle layık görülen Şenol Ocaklı’ya da, Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Marco Hennis plaketlerini verdiler.

Daha sonra mikrofona davet edilen Sluis Belediye Başkanı Jacques Suurmond, ilişkilerin öemine değindikten sonra, “Bir gün Dalaman’da tatil yaparken, üzerinde ‘Turkeye-Sluis’ yazılı bir tabela görünce çok şaşrmıstım. Öyle ya, Hollanda’da Belediye Başkanlığını yaptığım bir kentin ve o kente bağı bir köyün adını, Türkiye’de bir başka köyün girişinde görmek gerçekten şaşırtıcı olmaz mı? Meğer bu güzel girişimi, bugün de aramızda bulunan Şenol Ocaklı yapmış. Kendisine teşekkürlerimi sunuyorum.” diye konuştu.

Turkiye Koyu ve Ijzeldijke Muze acilisi (32) Turkiye Koyu ve Ijzeldijke Muze acilisi (36)
BÜYÜKELÇİ DUYGULANDI: Lahey Büyükelçimiz Uğur Doğan, Hollanda-Türk ilişkileri üzerine yaptığı konuşmadan sonra, Lavent Müzik Grubu’ndan dinlediği şarkıdaki “Haydi yolla İstanbul’a yolla” dizesinden sonra çok duygulandı.

Türk müziği ziyafeti

Türkiye Köyü’nde 10 yıl önce kurulan beş kişilik Laventen adlı müzik grubu, kilisede düzenlenen toplantıda yarım saatlik bir program yaptı. Türkçe ve İbranice repertuvarları ile büyük alkış toplayan grubun bir şarkıdaki “Haydi yolla İstanbul’a yolla, haydi yolla Beyoğlu’na yolla” sözleri salondakilere ve özellikle de Büyükelçi Uğur Doğan’a duygulu anlar yaşattı.

Ödül ve lale çiçeği yağmuru

Hollanda Dostluk ve Engelliler Vakfı Başkanı Bülent Türker, konuşmacıların hepsine 400’üncü yıl anısına özel olarak yaptırılan porselen tabaklar hediye etti. Ayrıca, serginin açılışına katılan davetlilere lale buketleri verildi.

Turkeye-muzesi- yemek
VALİ VE BÜYÜKELÇİ’YE YEMEK: Türkiye Köyü’nün bağl olduğu Ijzendijke kasbası yöeticileri, sergi öncesinde Lahey Büyükelçimiz Uğur Doğan ve eşi ile Zeeland Valisi Karla Peijs’e bir öle yemeği ikram ettiler. Bu yemeğe, katkılarından ötürü İlhan Karaçay ve Şenol Ocaklı da davetliydiler.

Turkiye Koyu ve Ijzeldijke Muze acilisi (66)
AY YILDIZLI KRAVAT: Ijzendijke Müzesi’nin Genel Koordinatörü Tonyy Verhage Ay Yıldızli kravatıla dikkat çekti. Verhage, müzelerinde böyle bir etkinlik yapmalarından dolayı mutlu olduğunu söyledi.

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu