ATATÜRK’Ü TANIMAYAN SUUDİ ARABİSTANLILARA BİRKAÇ SÖZÜM VAR

İlhan KARAÇAY
ATATÜRK’Ü TANIMAYAN SUUDİ ARABİSTANLI GERİ KAFALILARA SÖYLEYECEK BİRKAÇ SÖZÜM VAR.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve modern Türk devletinin kurucusu ve mimarı olan Atatürk, Türkiye’yi çağdaş bir hukuk sistemine kavuşturmak ve demokratik kurumları güçlendirmek amacıyla önemli reformlar gerçekleştirdi. Medeni Kanun, Ceza Kanunu gibi çağdaş hukuk kurallarını kabul etti.
Atatürk, sadece bir ulusun değil, tüm insanlığın ortak değerlerine hizmet etmiş bir lider olarak, modern giyim konusundaki görüşleriyle, Türk toplumunu çağdaşlaşmaya ve Batı standartlarına uyum sağlamaya teşvik etmiştir.
Suudlu’nun zaafiyeti, Atatürk’ü daha çok tanıttı. Dünya’nın dört bir yanındaki Atatürk anıtları, sokakları, meydanları ve parklarını yazımızın altında sunuyorum.
Suudlular gibi, dünyanın bir çok yerindeki gelişmemiş insanlar, aşağıdaki fotoğrafa baktıkları zaman, görüntüde olanların bir Türk ailesine ait olduğunu akıllarından bile geçirmezler. İşte bu aile, benim Mersin’de yaşayan ailemdir.

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve modern Türk devletinin mimarıdır. Onun hayatı ve liderliği, Türk milleti için bir dönüm noktası oluşturmuş, aynı zamanda dünya tarihindeki önemli liderlerden biri ve hatta en büyüğü olarak kabul edilmiştir. Atatürk’ü tanımayanlara, ilk etapta, madde madde şunları söyleyebilirim:
Bağımsızlık Mücadelesi: Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde, I. Dünya Savaşı’nın ardından başlayan bağımsızlık mücadelesine önderlik etti. 1919’da Samsun’a çıkarak, işgal altındaki topraklarda halkı örgütledi ve Kurtuluş Savaşı’nı başlattı.
Savaş Stratejisi: Atatürk, Türk ordusunu modern savaş teknikleriyle donatarak, düşman kuvvetlere karşı büyük zaferler elde etti. Büyük Millet Meclisi’nin kurulması ve Ankara’nın başkent yapılması gibi stratejik hamlelerle bağımsızlık mücadelesini yönetti.
Cumhuriyetin İlanı: Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923’te ilan edildi. Atatürk, cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Bu, monarşinin yerine çağdaş bir devletin kurulması anlamına geliyordu.
Hukuki ve Siyasi Reformlar: Atatürk, Türkiye’yi çağdaş bir hukuk sistemine kavuşturmak ve demokratik kurumları güçlendirmek amacıyla önemli reformlar gerçekleştirdi. Medeni Kanun, Ceza Kanunu gibi çağdaş hukuk kurallarını kabul etti.
Eğitim ve Dil Reformları: Dil ve alfabe reformları ile Türkçe’yi modernleştirdi. Eğitim sistemi üzerinde yapılan reformlarla, halkın eğitim seviyesini yükseltti. Kız çocuklarının da eğitim almalarını teşvik etti.
Laik Devlet Anlayışı: Atatürk, laiklik ilkesini benimseyerek din ile devlet işlerini ayrı tuttu. Bu, bireylerin inançlarına özgürce yaşamalarını sağladığı gibi, toplumun genel gelişimine de katkıda bulundu.
Uluslararası Saygı: Atatürk, uluslararası alanda da saygı gören bir liderdi. Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin sınırlarını belirledi ve ülkeyi uluslararası alanda tanıttı.
Toplumsal Değişim: Atatürk’ün liderliği, sadece siyasi ve hukuki alanlarda değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel değişimlerde de etkili olmuştur. Kadın hakları, giyim tarzları gibi konularda toplumu çağdaş bir düzeye taşıdı.
Atatürk, sadece Türkiye’nin değil, dünya tarihindeki önemli liderlerden biri olarak saygı gören ve Türkiye’nin modernleşme sürecine liderlik eden bir dehadır. Atatürk, sadece bir ulusun değil, tüm insanlığın ortak değerlerine hizmet etmiş bir liderdir.
Mustafa Kemal Atatürk, modern giyim konusundaki görüşleriyle, Türk toplumunu çağdaşlaşmaya ve Batı standartlarına uyum sağlamaya teşvik etmiştir. Modern giyimle ilgili olarak Atatürk’ün bazı önemli izahları ve düşünceleri şunlardır:
Ulusal Bir Kimlik Oluşturma: Atatürk, ulusal kimliğin oluşturulmasında kıyafetlerin önemli bir rol oynadığını biliyordu. Osmanlı dönemindeki geleneksel giyim tarzları, zamanla toplumsal, kültürel ve ekonomik değişimlere ayak uyduramamıştı. Bu nedenle, modern giyimle, Türk milletinin ulusal kimliğini güçlendirmeyi hedefliyordu.
Çağdaşlık ve Modernleşme: Atatürk, Türkiye’yi çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak amacıyla bir dizi reform gerçekleştirdi. Bu reformlardan biri de giyim alanındaki değişimdi. Batı tarzı giyim, çağdaşlığı ve modernleşmeyi simgeliyordu ve bu, Türkiye’nin diğer ülkelerle eşit seviyelere ulaşmasında önemli bir adımdı.
Toplumsal Eşitlik ve Cinsiyet Rollerinin Değişimi: Atatürk’ün giyim reformları, toplumsal cinsiyet rollerinde de değişikliklere yol açtı. Örneğin, kadınların geleneksel peçe ve çarşaf yerine daha modern kıyafetler giymesi teşvik edildi. Bu, kadınların kamusal alanda daha aktif bir rol oynamasına olanak tanıdı.
Pratik ve Fonksiyonel Giyim: Atatürk, giyimde pratiklik ve fonksiyonelliği önemsiyordu. Geleneksel kıyafetlerin ağır ve kullanışsız olabileceğini düşündü. Bu nedenle, daha rahat, işlevsel ve günlük hayata uygun giyim tarzlarını teşvik etti.
Uluslararası İmaj ve İletişim: Atatürk, Türkiye’nin uluslararası arenada güçlü ve modern bir ülke olarak tanıtılmasını istiyordu. Bu bağlamda, Türk insanının modern giyimle Batı’da kabul görmesini, Türkiye’nin dünya sahnesinde etkili bir şekilde temsil edilmesini sağlamak istiyordu.
Atatürk’ün bu giyim reformları, Türk toplumunu çağdaş bir görünüm ve yaşam tarzına kavuşturarak, ulusal ve uluslararası düzeyde Türkiye’nin imajını güçlendirmeyi amaçlıyordu. Bu, sadece giyim tarzıyla değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel dönüşümle birlikte gerçekleşen bir süreçti.
Suudlu geri kafalılara Atatürk’ü daha iyi tanımaları için, O’nun adının tüm dünya ülkelerindeki sokaklara, parklara ve meydanlara verilen isimlerine bakmalarını tavsiye ederim.
Hollandaca haberin ardından: Dünyadaki Atatürk isimlerinin verildiği yerler.
ATAMIZ YURTDIŞINDA BİR BAŞKA ANILIYOR VE SEVİLİYOR…
Varsın, bazı kendini bilmezler Atatürk’ümüze hakaret etsinler. Varsın, bazı kara cahiller, Atatürk’ümüz için çeşitli iftiralar yaratsınlar. Varsın, Atatürk’ümüze yapılan bu haksızlıklara başta göz yumanlar, şimdi gerçeği görmüş olsunlar ve Atatürk’ümüze saygıda kusur etmemeye başlasınlar. Halkımızın büyük bir kesiminin, daha doğrusu tamamına yakınının yüreklerindeki Atatürk sevgisi, sadece anavatınımızda değil, dünyanın dört bir yanında, aynı duygularla yaşatılıyor.
Ata’mız yurtdışında bir başka anılıyor ve seviliyor. Anavatanımızdaki bazı kendini bilmez kara cahillerin acımasız ve insafsız yalan ve iftira çirkinlikleri, ne mulu ki yurtdışına sıçramamış.
Yurtdışındaki Türkler’in Atatürk sevgisine gıpta eden yerel yöneticiler, bu sevgi karşısında hayrete düşüyorlar ve Türkler’e jest yapmak için Atatürk ismini sokak ve caddelere veriyorlar.
İşte, bu jeste başlayan kentlerden ilki belki de Amsterdam oluyor. Bir zamanlar, Amsterdam’ın kuzeyindeki gemi tersanesinde çalışan Türkler için kurulan Atatürk Kampı’nın bulunduğu sokağa ‘Atatürk’ ismini veren Amsterdam Belediyesi, jest yapan kentlerden ilki oluyordu.
1969 yılında Amsterdam’daki Atatürk Kampı’nda bir mülakat
Hollanda’da sokaklarına ‘Atatürk’ ismini veren kentler arasına Rotterdam’ da katılmış.
Ermeniler ve ayrımcıların kışkırtması ile harekete geçen bir ırkçı siyasetçi buna karşı çıkmıştı ama, geçen hafta yapılan oylamada, Atatürk Sokağı’nın idame edlmesine karar verilmişti. Dün yazdığım haberde bu konuya geniş yer vermiştim.
Utrecht Belediyesi de Atatürk adını bir sokakta yaşatıyor.
Amsterdam’da Atatürk Sokağı’nda bir de Atatürk anıtı var
Daha sonra çeşitli Belediyeler sokaklarına Atatürk adını yakıştırıyor.
Hollandalılar’daki Atatürk sevgisini anlayabilmek için, soğanını bizden aldıkları bir lale çeşidine ‘Atatürk’ adını vermelerine bakmalıyız. Hollandalılar, zenginliklerini bize borçlu oldukları lale soğanlarından yeni bir tür yarattılar. 10 yıllık bir çalışmadan sonra ürettikleri bir lale çeşidine ‘Atatürk’ adını verdiler ve dünyanın en büyük çiçek bahçesi Keukenhof’ta bu laleyi sergilediler.
Keukenhof’taki dünyanın en büyük çiçek bahçesini gezen milyonlarca kişi, Atatürk ismi verilen laleye hayran kalıyorlar.
DÜNYA’DA ATATÜRK’ÜN İSMİNİN VERİLDİĞİ VE ANITININ YAPILDIĞI ÜLKELER
Türkiye’nin kurucusu ve kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’ün Dünya’nın her yerinde tanınıyor ve O’nun anısına soskaklara ismi veriliyor anıtlar yapılıyor. (Derleme / Semra BAYRAKTAR)
PLACE ATATÜRK-Vise / BELÇİKA: Belçika`nın Almanya sınırı yakınında, Vise kentine bağlı Cheratte kasabasında bulunan Mustafa Kemal Atatürk`ün adını taşıyan meydan, bölgedeki Türkler`in gurur kaynağı. Maden ocaklarında çalışmak için Belçika`ya gelen Türk ailelerin yaşadığı bölgede, Türkiye ve Atatürk hayranı Vise Belediye Başkanı Marcel Neven`in girişimi ile, 2003`te asılan 2002 yılında önce bir caddeye Atatürk adı verilmiş, bazı çevrelerden tepki gelmesi üzerine levha kaldırılmıştı. Bunun üzerine bir yıl sonra caddenin hemen yanındaki meydana Atatürk adı verilmişti.
Ancak daha sonra Atatürk Meydanı`nın “Place Attaturk” diye yanlış yazıldığı anlaşıldı. Bir süre sonra bu hatadan dönüldü ve yazı “Place Ataturk” şeklinde değiştirildi.
MEKSİKA’DA OSMANLI SAATİ VE ATATÜRK: Meksika`nın başkenti Mexico City`de 1910 yılında yaptırılan ve “Osmanlı Saati” olarak bilinen tarihi saat kulesi, Türkiye`den binlerce kilometre uzaklıktaki ülkenin Osmanlı izlerini taşıyan tek yapısı olarak yükseliyor. Meksika`da ayrıca bir Atatürk anıtı da yer alıyor. Osmanlı saat kulesi, başkentin tarihi Zocalo meydanı yakınlarındaki Venustiano Carranza ve Bolivar sokaklarının kesiştiği köşede bulunuyor. Çinilerle bezenmiş saat kulesinin üzerindeki levhada, İspanyolca “Osmanlı Cemaatinden Meksika`ya-Eylül 1910″ yazıyor.
Saat kulesinin, Meksika`nın bağımsızlığının 100. yıl dönümünü kutlamak üzere, Meksika`ya göç eden çoğu Lübnan ve Arap kökenli Osmanlı vatandaşı tarafından hediye edildiği belirtiliyor.
Saatinde hem Latince hem de Arapça sayıların kullanıldığı kulenin açılışının, 22 Eylül 1910 tarihinde, dönemin Meksika Cumhurbaşkanı Guillermo de Landa ile Osmanlı 100. Yıl Komitesi Başkanı, Osmanlı vatandaşı Antonio Letayf tarafından yapıldığı biliniyor.
1970`li yılların sonunda Lübnan asıllı Meksika vatandaşları, saat kulesinin atalarının mali katkısıyla yapıldığını ileri sürerek, levhadaki “Osmanlı” kelimesini “Lübnan” olarak değiştirtmiş, ancak Türk Büyükelçiliğinin çabaları sonucu 1986 yılında “Osmanlı” kelimesi levhaya yeniden yazdırılmıştır.
Meksika`da ki Atatürk Anıtı 2002 yılında Türkiye’nin Meksika Büyükelçisi Ergün Pelit tarafından yoğun girişimler sonucunda TİSK’in de katkılarıyla La Reforma caddesine yaptırılmış.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK STREET – Santo Domingo / DOMİNİCAN REPUBLİC:
Calle Mustafa Kemal Ataturk, Santo Domingo, Dominican Republic Dominik Cumhuriyeti (İspanyolca República Dominicana, okunuşu `Republika Dominikana`), Karayiplerdeki Hispanyola adasında yer alan bir ülkedir. Hispanyola, Porto Riko`nun batısında, Küba ve Jamaika`nın doğusunda yer alır. Venezuela ile deniz sınırı vardır.
Adanın batı kısmında Haiti bulunur. Dominik Cumhuriyeti Avrupalıların Amerika kıtalarında ilk oluşturdukları yerleşimdir. Başkenti, Santo Domingo da Amerika`lardaki ilk sömürge başkentiydi.
Bağımsızlığının büyük bir bölümünde ülkede siyasi buhran yaşanmış, halkı temsil etmeyen ve baskıcı pekçok hükümet tarafından idare edilmiştir. 1961`de diktatör Rafael Leonidas Trujillo Molina`nın ölümünden sonra Dominik Cumhuriyeti temsili demokrasiye geçmiştir.Yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip.
ATATÜRK Statue – Be`er Sheva / ISRAEL: Sderot David Tuviyahu ile Ali Daivis caddelerinin kesiştiği yerde.
ATATÜRK ANITI – Wellington / YENİ ZELANDA

M. K. Atatürk Anıtı; Tarakina koyu, başkent Wellington`ta. Anıt Cook Boğazı`na bakıyor, burasını Gelibolu Yarımadası`na benzemesinden dolayı seçmişler.
Mustafá Kemal Atatürk – Caracas / VENEZUELA: Reconocido como fundador
del moderno estado Turco, La plaza Santa Sofía, municipio Baruta.
Havana / KÜBA;Başka hiçbir yabancı devlet adamın heykeli bulunmamaktadır!
Canberra / AVUSTRALYA: Anzac Savaş Anıtı karşısında ki Atatürk Anıtı.
Albany / BATI AVUSTRALYA: The Ataturk Channel
Mustafa Kemal Ataturk (1881-1938) Heykel Atatürk`e benzemiyor, ama adı yeter.
Bükreş / ROMANYA: Statuia lui Mustafa Kemal Ataturk
Santiago /ŞİLİ: Şili`nin başkenti Santiago`da Apoguindo Caddesi Novigod Parkı`ndaki Atatürk Anıtı. Şili`nin başkenti Santiago`da belediye, kentte yaşayan kişilerin örnek alması için bir parka, Atatürk`ün sözlerinin yer aldığı rölyefini yaptırdığı bildirildi.
Statue of Mustafa Kemal ATATÜRK – Kuşimoto / JAPONYA
Kashino, Kushimoto, Higashimuro District, Vakayama, Japonya
18 Eylül 1890`da ERTUĞRUL FIRKATEYNİ Kushimoto açıklarında tayfuna yakalanınca kayalara çarparak batmıştı.
Amiral Osman Bey dahil 655 mürettebattan, sadece 69 kişi kurtulabildi.
Şehitler arasında Hasan Âli Yücel`in annesi Neyyire Hanım tarafından dedesi ve Can Yücel`in büyükdedesi Kaptan Âli Bey de bulunmaktaydı.
Kazada ölenlerin anısına Kuşimoto’da bir anıt yapılmıştır.
İlk anıt Japonlar tarafından 1891’de dikilirken, 1929 yılında yine Japonlar tarafından genişletilmiştir. Şehitlik Anıtı, 3 Haziran 1929 tarihinde Japon İmparatoru tarafından da ziyaret edilmiştir. 1937’de Türkiye tarafından restore edilen anıt önünde her yıl düzenli olarak anma törenleri yapılmaktadır.
Kuşimoto kasabası Mersin ve Yakakent ile kardeş şehirdir.Kuşimoto’da bir de müze bulunmaktadır. 1974 yılında inşa edilen “Türk Müzesi”nde Ertuğrul Fırkateyni’nin maketi, gemideki asker ve komutanların fotoğrafları ve heykelleri bulunmaktadır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG CADDESİ – Yeni Delhi /HİNDİSTAN
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG CADDESİ, KONSOLOSLUKLAR BÖLGESİ – YENİ DELHİ / HİNDİSTAN
Largo Mustafa Kemal Atatürk – Roma / İTALYA
THE ATATÜRK AVENUE – İslamabad / PAKİSTAN
Bu da değişik bir hikâye
Muhammed Alparslan Civrilli adlı bir dost yazmış ama altına da Hüsnü Oral’dan alıntı demiş.
Gemi ile yapılan bir dünya turu sırasında başlarından geçenler şöyle anlatılmış:
Yıl 1971
Fırat adlı gemiyle, Amerika’nın Philadelphia limanına 10 bin ton tütün götürmüştük. 3 kişi olarak şehri dolaşmış gemiye dönüyorduk. Yanımıza bir araba yaklaştı. Sürücü nereye gittiğimizi sordu. ‘Limana’ deyince bizi götürebileceğini söyledi. Bizi geminin bordasına kadar getirdi. Bu kibar Amerikalıyı ‘Türk kahvesi’ ikram etmek için gemiye davet ettim. Memnuniyetle kabul etti.
Zabitan salonuna geçtik. Kaptanımız da oradaydı. Misafirimiz salonu inceledıkten sonra; “Bu geminin Türk gemisi olduğunu söylediniz. Ancak, salonda Atatürk resmi yok” dedi ve hemen ilave etti; “Önce Atatürk’ün resmini koymalıydınız”.
İnanır mısınız, çok kızdığı için kahveyi içmeden gemiden ayrıldı. Hepimiz şaşırıp kalmıştık. Karşılaştığımız olaya bir anlam veremiyorduk. Bu olayı çok düşündüm.Sanırım bu kibar Amerikalı, varlık nedenimiz olan Atatürk’e kayıtsız kaldığımızı düşünmüş ve tavrımızı vefasızlık olarak değerlendirerek bizi protesto etmişti. Karşılaştığımız bu sıradışı olaya başka açıklama bulamamıştım…
Yıl 1985
İzmir’e yük getiren Yunan bandralı gemide baş mühendis mide kanaması geçirdiği için hastahaneye kaldırılmış. İşe davet ettikleri için görev aldım. Gemide tek Türk, baş mühendis olarak benim. Bir sohbet esnasında gemi kaptanı Kosta, gümrükte fotoğraf makinesinin mühürlü kamaraya kilitlendiğini ve bu duruma çok üzüldüğünü söyledi. ‘Makine yanında olsaydı ne yapacaktın’ diye sordum. Oğlu istediği için, Kordon’daki Atatürk Anıtı’nın resmini çekeceğini söyledi.
Şaşırmıştım.“Atatürk size tarihinizin en büyük darbesini vuran komutandı, neden onun resmini çekmeyi düşünüyorsunuz” dedim.
Adam şu cevabı verdi;
“Biz, emperyalizmin emrinde haksız ve işgalci olarak Anadolu’ya geldik. Uçurumdan aşağı yuvarlanırken Atatürk sizi uçurumun kenarından alıp, özgür uluslar arasına modern bir ulus olarak kattı.Bunu yaparken, insanlık tarihine ezilen ulusların kurtuluşuna örnek olan, yeni bir deneyim kazandırdı. Onlara, özgürlükleri için mücadele ederlerse kazanacaklarını öğretti. Atatürk, bu nedenle bizim için de değerlidir”.
Bu cevap nedeniyle, etkisini hayatım boyunca taşıdığım bir duygu yoğunlaşması yaşamıştım…
Yıl 1988
Ekvador’un Guayaquil şehrindeyiz.
Gemideki işim bitince, çevreyi tanımak için dolaşmaya çıktım. Bir okula rastladım. okulun girişindeki alanda 5 tane büst gördüm.
Birinci büst Simon Bolivar’a aitti. İkincisi Che Guavera’ya, üçüncüsü Fidel Castro’ya, dördüncüsü Emiliyano Zapata’ya ve Beşinci büst de Mustafa Kemal Atatürk’e aitti.
Büstleri inceleyip İspanyolca açıklamaları anlamaya çalışırken, öğretmen olduğunu düzgün İngilizcesi ile söyleyen bir kişi geldi. Nereli olduğumu sordu. Türk olduğumu söyleyince, içtenlikli bir ilgi gösterdi.
Atatürk hakkında konuşmaya başladık. Türk devrimi konusundaki bilgisi yüksekti.
Atatürk’ü, saygı duyduğu diğer 4 devrimciden ayrı tuttuğunu söyledi. “O yalnızca ülkesini kurtarıp modern bir ulus yaratmakla kalmadı, ezilen uluslara evrensel bir örnek yarattı. İnsanlık tarihinde hiçbir lider bunu başaramamıştır” dedi. O an duyduğum övünç ve mutluluğu unutmam mümkün değildir.
Yıl 1999
Hindistan’ın Visakapatman limanındayız.
Şehri dolaşırken büyük bir kitapçı dükkanına girdim.
Çocuklar için kısaltılmış İngilizce dünya klasikleri dizisi olduğunu gördüm. İncelediğim listede, ‘Atatürk’ün Hayatı ve Devrimleri’ isimli bir kitap bulunuyordu.
Listede olmasına rağmen raflarda yoktu. Görevliyi buldum ve diğerleri ile bu kitabı istediğimi söyledim.
Görevli, okulların yeni açıldığı, ilginin fazla olması nedeniyle kitabın kalmadığını, ısmarladıklarını ve bir hafta sonra uğramamı söyledi.
Ertesi gün limandan hareket edeceğimiz için zamanım olmadığından bu kitabı alamadım. Bir yandan bütün kitabevi benim olmuş gibi mutlu oldum, diğer yandan, derin bir acı ve üzüntü duydum. Dünyanın öbür ucunda, çocuklara öğretilen Atatürk’ün, kendi ülkesinde unutturulmaya çalışılması ne hazin değil mi?
Yıl 2003
Kamerun’un Douala Limanındayız.
Kütük kereste yüklenecek. Yükün sahibi, gemiye yüklemeye nezaret edecek bir kaptan göndermişti.
Kaptan Hırvattı. Zabitan odasına geldiğinde, karşısına düşen duvardaki Atatürk resmini görünce duraladı.
Bir süre durduktan sonra resme doğru yürüdü.
Saygı ifade eden davranışlarla resmi nazikçe düzeltti ve hepimizin yüreğine bir ok gibi saplanan şu sözleri söyledi; “Siz bu insanı ve ideallerini anlayamadınız. Anlamış olsaydınız bugün Avrupa kapılarında sürünmez, Avrupalılar sizin kapılarınızda bekleşirlerdi. ”
Yıl 2017
Bangladeşin Chittgong limanındayız.
Gemiden inmiş limanın çıkış kapısına doğru gidiyordum. Takkeli, entari ya da şalvar giyimli, yaşlı birisi ile hafifçe çarpıştık. Çarpışmanın nedeni o olmamasına rağmen özür diledi ve konuşmaya başladık.
Nereli olduğumu sordu. Türk olduğumu söyledim.
Hiç beklemediğim bir cevap verdi;
“Atatürk’ün çocuğusun yani” dedi. Heyecanlanmıştım.
Sohbeti sürdürdüm.
Birçok kimseye inanılmaz gelebilir ama bana şunları söyledi; “En büyük Müslüman Atatürk’tür. Biz Bangaldeş olarak onun öğrettiği yoldan gittik ve özgürlüğümüze kavuştuk. Fakiriz ama onun yaptıklarını yaparsak fakirlikten de kurtulabiliriz. O sadece Türklerin değil tüm Doğu halkları için de büyük bir liderdir.”

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

ABD ve İsrail’in Çöküş Süreci mi Başlıyor

Prof. Dr. Ata Atun (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi …