Yaban av hayatı…(Köşe yazısı 13.02.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com
Tüm canlılar, ahirette cennet ile ödüllendirilmek hayali ile yaşıyor.
Allah, canlıları yaratırken, bu Dünyayı belki de cennet gibi yarattı.
Ama biz insanlar, gittiğimiz, gezdiğimiz, ayağımızın bastığı, elimizin değdiği neresi varsa o yerlerin içine, kısaca imha ettik.
Tarih kitaplarına şöyle bir bakın.
Türkiye’nin tamamen ormanlarla kaplı, ağaçların sincaplarla, binbir çeşit canlılarla dolu olduğundan az değil, sıkça bahseder.
Kayseri’den geçen ünlü gezginci Evliya Çelebi, gerek Erciyes’in gerekse Pınarbaşı Şirvan tepesi çevresinin tamamen ormanlarla kaplı olmasına dikkat çeker.
Bugün ister ormanlık ve yeşillik alanlarımızı, isterse sulak alanlarımızı şöyle bir hatırlayın.
Bir bir, karnı doyan, gözü doymayanlar için hızla yok ediyoruz.
Bunun sonunda, uluslararası, şehirlerarası, ilçe, mahalle yollarına şöyle bir bakın.
İnsanoğlunun imha etmesi ile yerinden, yuvasından edilen yaban av hayvanları da ‘Güya insanım’ diye geçinenler tarafından, çarpma, vurma, avlanma gibi nedenlerle tüketiliyor.
Sivil Toplum örgütleri, ‘doğal cennet’ bu yerlerin korunması için çalmadık kapı bırakmıyor.
Bulundukları yerlerde pasif eylemler yapıyor.
İmza kampanyaları düzenliyor.
Yolları kapatıyor, basın aracılığı ile toplumu harekete geçirmek istiyor.
Ama dinleyen, duyan, gören kim var ki?
Ağır kış şartlarının etkili olduğu şu günlerde yollara baktığınızda, kedi, köpek, tilki, domuz, kuş, kartal gibi hayvan leşleri ile dolu.
Sulak alanlar kuruyor: Bu yüzden Dikkuyrukların yüzde 40’ı, yaz ördeğinin yüzde 90’ı yok oldu
Son altmış yılda kaybedilen sulak alanların yüzölçümü iki milyon hektara, yani yaklaşık bir buçuk Marmara Denizi büyüklüğüne ulaştı. Sorunun çözümüne yönelik adımlar ise olumlu yönde gelişmek yerine gerileme gösteriyor.
Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından uygulanan sulama ve baraj projeleri Türkiye’de sulak alanların kurumasının birinci nedeni olarak kabul ediliyor. Hal böyleyken DSİ planlama aşamasındaki sulama ve baraj projelerinde hiçbir revizyon yapmıyor. Daha çok baraj yapımını içeren bir vizyon ileri sürüyor. Söz konusu projelerin önündeki tek yasal engel olan Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği ise defalarca değiştirilerek zayıflatıldı. Yönetmeliğin uğradığı son revizyon ise sulak alanları tehlike altına soktuğu gerekçesiyle Danıştay tarafından engelledi.
Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan bilimsel araştırmanın verilerine göre Türkiye tatlı su balıklarının en hızlı yok olduğu ülke. Su kuşlarının durumu da aynı. Türkiye’de üreyen nesli küresel ölçekte tehlike altındaki beş su kuşunun dördü hızla azalıyor.
Nesli tükenen dikkuyruk adlı ördeğin Türkiye’deki üreme nüfusu son on yılda % 40-69, yaz ördeğinin ise % 90’dan çok azaldı. Yale Üniversitesi nesli tükenen canlılara yönelik hiçbir önlem alınmaması nedeniyle Türkiye’nin doğa koruma açısından 180 ülke arasında 177. sırada olduğunu açıklamıştı.
Doğa Derneği Başkanı Dicle Tuba Kılıç bu konuda şunları söyledi.
“1990’ların ikinci yarısında Türkiye’de sulak alanların korunması konusunda önemli adımlar atıldı. Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği yayınlanarak pek çok alanın koruma sınırları çizildi, bölge halkı ile ortak çalışmalar yapıldı, yeni koruma alanları ilan edildi. Ne var ki son beş yıl içerisinde alınan önlemlerin sulak alanlara yönelik tehditlerin çok gerisinde kaldığını görüyoruz. Sulak alanların ne yönde geliştiğini bize şüphesiz ki en iyi orada yaşayan canlılar anlatıyor. Türkiye’de sulak alanlara bağımlı hangi canlı grubuna bakarsanız bakın sayısının büyük hızla azaldığını görüyoruz. Pek çok türün nesli tümüyle tükenme noktasına geldi. Bunlar arasında turnalar gibi kültürümüzde önemli yeri olan kuşlardan, sadece Anadolu’ya özgü balıklara ve dikkuyruk gibi nesli tehlikedeki ördek türlerine kadar pek çok canlı yer alıyor. Bu canlılar sadece kendilerinin değil, topyekûn Anadolu’daki yaşam kalitesinin bir göstergesi.”
Böyle giderse, yakın bir gelecekte yaban-av hayatındaki bir çok canlıyı kitaplardan çocuklarımıza göstererek ‘Bak, bunları biz insanoğlu tüketti’ diyerek övüneceğiz.