Ekonomi

TÜRKONFED ve TÜSİAD iş birliğiyle düzenlenen ‘Anadolu Buluşmaları’ ORSİFED ev sahipliğinde Kayseri’de yapıldı

İŞ DÜNYASININ LİDERLERİNDEN REFAH VURGUSU

TÜRKONFED ve TÜSİAD’ın ‘Anadolu Buluşmaları’nın üçüncü etkinliği Kayseri’de düzenlendi. ORSİFED ev sahipliğinde gerçekleşen etkinlikte TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, Türkiye’nin refah toplumu olması için atılması gereken adımlara dikkat çekti. Turan refah seviyemizi yükseltmenin yolunun insanımızın eğitimine, bilime ve kurumlara yatırım yapmaktan geçtiğine vurgu yaparken, Sönmez ise barış ve uzlaşma dilinin hâkim olduğu siyasal ve toplumsal zeminin yaratılması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin önde gelen iş dünyası örgütleri TÜRKONFED ve TÜSİAD iş birliğiyle düzenlenen ‘Anadolu Buluşmaları’nın üçüncü toplantısı Orta Anadolu Girişim ve İş Dünyası Federasyonu (ORSİFED) ev sahipliğinde Kayseri’de gerçekleşti. Kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katıldığı buluşmada TÜRKONFED’in “Yeni Dönem, Yeni Ufuklar” vizyon belgesi ile TÜSİAD’ın “Yeni bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” raporu iş insanları ile paylaşıldı.
Orhan Turan: “Refah seviyemizi yükseltmenin yolu insanımızın eğitimine, bilime ve kurumlara yatırım yapmaktan geçiyor”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan konuşmasında TÜSİAD’ın “Geleceği İnşa” çalışmasının ana bulgularına değinerek şu ifadeleri kullandı: “Hayal ettiğimiz Türkiye üç sütun üzerinde yükseliyor. Birinci sütun; beşeri sermayemiz ve geleceğimiz olan insanımızın yetkinliklerinin geliştirilmesi; ikinci sütun; bilim, teknoloji ve inovasyonun hayatımızın her noktasına sirayet etmesi; üçüncü sütunsa; ekonomiden hukuka ve demokrasiye kadar tüm alanlarda güvenilir, adil, kapsayıcı kurumlar ve kuralların hayata geçirilmesidir. Artık günümüzde büyüyen refahın kaynağı, bu üç sütunun kurumsallaşmasında yatmaktadır. Bu nedenle refah seviyemizi yükseltmenin yolu maddi olmayan bu üç alana yatırım yapmaktan geçiyor. Yani insanımızın eğitimine, bilime ve kurumlara. 85 milyonluk nispeten genç bir nüfusa sahip olan, reel ve finansal kesimi dayanıklı, imalat sanayisi Doğu Avrupa ülkelerine kıyasla çok daha gelişmiş bir ülke olarak potansiyelimiz büyük; bunu biliyoruz. İnanıyoruz ki doğru adımları atarsak ülkemizi hayal ettiğimiz noktaya kavuşturmamız hiç de zor değil.”
Süleyman Sönmez: “Sorunlarımızın çözümü için somut yapısal çözümlere ihtiyacımız var”
Federasyon ve dernekler üzerinden 50 bini aşkın şirketi temsil ettiklerini söyleyen TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, “Her ses, her renk ve her düşüncenin en büyük zenginliğimiz olduğu düşüncesiyle Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına doğru ilerlerken, yerelden ulusala ve küresele uzanan kalkınma yolunun Anadolu’dan geçtiğine inanıyoruz. Günümüzde kalkınmış bir Türkiye’nin tanımı bellidir: İş dünyasını oluşturan her ölçekten şirketiyle dijitalleşen; yeşil dönüşüm sayesinde su ve enerjide kaynak verimliliği ile hem cari açığı azaltan hem de yeni ihracat pazarlarında rekabet gücünü artıran; gelişmiş bir ekonomi için gelişmiş bir demokrasiye
içselleştiren, eğitimden kadına, gençlikten girişimciliğe toplumun tüm katmanlarını dönüşümün odağına alan bir ülke” diye konuştu.
Türkiye’nin ‘Demokrasi’, ‘Çevre’, ‘Dijitalleşme’, ‘Kalkınma’ ve ‘Cinsiyet Eşitsizliği’ alanlarında somut ve etkili yapısal çözümlere ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Sönmez şöyle devam etti; “İlerleme, gelişme ve iyileşme; uzlaşma ve barış ortamında olur. Ayrıştırma ve kutuplaştırma değil barış ve uzlaşma dilinin hâkim olduğu siyasal ve toplumsal zemini yaratmak hepimizin görevi olmalı. Gelişmiş bir demokrasi ve hukuk sistemi; adil, şeffaf, hesap verebilir ve liyakat esaslı bir devlet yönetimi, Türkiye’yi bir refah toplumu haline getirecek reçetenin olmazsa olmaz parçalarıdır.”
Soner Türküm: “Teşvik ve ulaşım sorunları ilimize yatırımları olumsuz yönde etkiliyor”
‘Ticaret şehri’ olarak bilinen ve 24 milyon metrekare yüzölçümü ile Türkiye’nin en geniş alana yayılmış OSB’sine sahip olan Kayseri’nin yaşadığı sorunlara dikkat çeken ORSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Soner Türküm ise “Teşvik belgeli  yatırımlar açısından çevre illerin birçoğu 4. ve 5. bölgede yer alırken Kayseri 2. bölgede yer alıyor. Ayrıca il merkezimiz ve merkez ilçelerde  tarım teşvikleri bulunmuyor. Şehrimize en yakın otoyol bağlantısının 90 km mesafede olması ve hızlı tren hattının merkeze 165 km mesafedeki Yerköy ilçesinden bağlanmasının planlanması da hem ulusal hem de uluslararası yatırımların ilimizle ilgili tercihlerini olumsuz yönde etkiliyor” açıklamasında bulundu. Kayseri’de ömrü 40 yılı aşan şirket sayısının yalnızca 200 civarında olduğunu belirten Türküm ayrıca kurumsallaşma, aile ilişkileri yönetimi  ve kuşaklar arası geçişin önemine vurgu yaparak, Anadolu Buluşmaları etkinliğinin önemine değindi.
İş insanlarıyla fikir alışverişi
Açılış konuşmalarının ardından TÜSİAD’ın “Yeni bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” raporunun detayları, raporun Proje Koordinatörü Hüsamettin Onanç tarafından paylaşıldı. Toplantıda ayrıca iş insanlarının görüşleri dinlendi ve fikir alışverişinde bulunuldu. Bu zamana kadar Mersin ve Mardin’de düzenlenen TÜRKONFED ve TÜSİAD’ın Anadolu Buluşmaları, Kayseri’nin ardından 22 Aralık’ta Bursa’da gerçekleştirilecek.
ANADOLU BULUŞMALARI KAYSERİ TOPLANTISI KONUŞMASI
ORHAN TURAN – TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Konuşmama başlamadan önce geçen hafta sonu İstanbul’da yaşanan alçak terör saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyorum. Terör saldırısını şiddetle kınıyoruz.
Terörün amacı korku iklimi yaratmak, Türkiye’nin mutlu, huzurlu, istikrarlı bir ülke olması doğrultusunda ilerlemesini sabote etmektir. Terörün amacına ulaşmasına geçit vermemek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu çerçevede biz de iş dünyası olarak, ülkemizin ikinci yüzyılında ilerlemesini hızlandırmak için yaptığımız çalışmalarımıza kararlılıkla devam edeceğiz.
Değerli Konuklar,
Bugün ülkemizin en önemli eserlerini ilmek ilmek işlemiş, zamanının çok ötesinde bir vizyonla bizlere nice eserler bırakmış olan Mimar Sinan’ın, hicivleriyle devlet insanlarına ışık tutmaya çalışan Aşık Seyrani’nin, halk şiiri geleneğine farklı nazım biçimleriyle kalıcı bir damga vuran Dadaloğlu’nun ve birçok üyemizin memleketi olan Kayseri’de bulunmak bizler için ayrı bir gurur.
TÜRKONFED ile birlikte ilkini Mersin’de, ikincisini Mardin’de gerçekleştirdiğimiz Anadolu Buluşmaları’na Kayseri’de devam ediyoruz.
TÜSİAD olarak 50. yılımızı kutladığımız geçen sene “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” isimli çalışmamızı kamuoyu ile paylaştık.
Bizler, bu ülkede yetişmiş, çalışanlarımız ile birlikte üreten, katma değer yaratan, istihdam sağlayan, risk alan iş insanları olarak, içinde bulunduğumuz zorlu koşullardan şikayet etmek yerine;
Ekonomik olarak gelişmiş,
Gelir adaletini, toplumsal cinsiyet eşitliğini, dengeli bölgesel kalkınmayı sağlamış,
Diplomasi ile rol model olan ve AB entegrasyonunu sağlamış,
Yeşil dönüşümü başarmış,
Kısacası gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye hayalimizi dile getirdik. Bu önemli dört hedefi kapsayan hayalimizin gerçekleşmesi için yapılması gerekenleri ve bu hedeflere ulaşmak için yol haritası önerimizi de kamuoyuna sunduk. Siyasi partiler, iş dünyası örgütleri, sendikalar, gençler gibi farklı kesimlerle buluşmalar gerçekleştirdik.
Ülkemizin ve vatandaşlarımızın geleceğini inşa etme vizyonumuzun altındaki temel motivasyon; herkes için refah, herkes için gelişme ve herkes için kalkınmadır.
Hayal ettiğimiz Türkiye üç sütun üzerinde yükseliyor.
Birinci sütun; beşeri sermayemiz ve geleceğimiz olan insanımızın yetkinliklerinin geliştirilmesi;
İkinci sütun; bilim, teknoloji ve inovasyonun hayatımızın her noktasına sirayet etmesi;
Üçüncü sütunsa; ekonomiden hukuka ve demokrasiye kadar tüm alanlarda güvenilir, adil, kapsayıcı kurumlar ve kuralların hayata geçirilmesidir.
Artık günümüzde büyüyen refahın kaynağı, bu üç sütunun kurumsallaşmasında yatmaktadır. Bu nedenle refah seviyemizi yükseltmenin yolu maddi olmayan bu üç alana yatırım yapmaktan geçiyor. Yani insanımızın eğitimine, bilime ve kurumlara.
85 Milyonluk nispeten genç bir nüfusa sahip olan, reel ve finansal kesimi dayanıklı, imalat sanayisi Doğu Avrupa ülkelerine kıyasla çok daha gelişmiş bir ülke olarak potansiyelimiz büyük; bunu biliyoruz. İnanıyoruz ki doğru adımları atarsak ülkemizi hayal ettiğimiz noktaya kavuşturmamız hiç de zor değil. İzninizle bunun için odaklanmamız gereken konuları biraz açmak istiyorum.
Arzu ettiğimiz yüksek refah seviyelerine kavuşmak için, işe, insan kaynağımızın yetkinleştirilmesi ile başlamalıyız. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin dediği gibi “Dün söylenenler dünde kaldı bugün yeni şeyler söylemek lazım”. Düşük ücret-vasıfsız iş gücü-standart ürün üzerine kurulu olan ekonomik yapı dünde kalmış ve tarih olmuştur. Bu nedenle 1970’lerde, 80’lerde özellikle Doğu Asya ülkelerinin uygulamış olduğu düşük kur-düşük ücrete dayalı ihracata dönük sanayileşme modelini bugün uygulayarak, 50 sene önce onların bu model ile elde ettiği kalkınmayı sağlamamız mümkün değil.  Artık yeni şeyler söylemek yeni şeyler yapmak lazımdır.
Günümüzün ekonomisi bilgiye dayalı ve yüksek katma değerli üretim üzerine kurulu. Yetkin, iyi yetişmiş, insan kaynağı olmadan hayalimizdeki Türkiye’nin de olmayacağını bilmemiz gerekiyor.
İş insanları olarak bizler bir araya geldiğimizde kurdaki dalgalanmalar, yüksek enflasyon ve finansmana erişim sıkıntısı gibi konjonktüre ait gündem maddelerinin yanı sıra, en çok konuştuğumuz konulardan biri de iyi yetişmiş insan kaynağının eksikliği. Öte yandan çalışanlar da kendi niteliklerine uygun iş bulamıyorlar. Genel işsizlik oranı %10; genç işsizlik oranı ise %20. Hem eğitim hem de istihdam politikamızı bu potansiyeli doğru harekete geçirebilmek yönünden ele almalıyız. Pırıl pırıl gençlerimizi kaybetmemek için onlara fırsat eşitliği sunan, kendilerini özgürce geliştirip ifade edebilecekleri, yaşamak isteyecekleri bir ülke iklimi sunmalıyız.
İnsani gelişme ve yetkinleşme, aynı zamanda gelir dağılımı eşitsizlikleri ve yoksulluk gibi sorunlarla mücadelede, toplumsal olarak eşitlikçi ve adil Türkiye hayalimizi gerçekleştirmekte de en önemli unsur. İnsani gelişmenin önemli ayaklarından biri de kadınların toplumdaki yeri. Kadınların ve erkeklerin eğitime, ekonomik yaşama, karar alma mekanizmalarına, siyasete ve toplumsal hayata eşit katılımı, bir ülkenin demokrasi ve kalkınma düzeyinde önde gelen, belirleyici bir faktördür. Kadınlara yönelik erkek şiddeti ise ciddi bir insan hakkı ihlali ve toplumsal bir yara. Paydaşlarımızla hayata geçirdiğimiz “İş Dünyası Ev içi Şiddete Karşı Ağı”mız ile iş dünyası olarak bizler de kadına karşı şiddetle mücadeleye katkı koymaktayız.
Ülkemizin her yerinde ve bu salonda iyi eğitimli, girişimci, yönetici kadınlarımızın sayısı arttıkça, hayal ettiğimiz ülkeye daha fazla yaklaşmış olacağız.  TÜSİAD olarak yıllar önce de vurguladığımız gibi “tek kanatla geleceğe uçamayız”.
Değerli Konuklar,
Ülkemizin kalkınmasını destekleyecek bir diğer sütun, bilim, teknoloji ve inovasyondur. Geçmişte de, günümüzde de ekonomik kalkınmanın dinamosu bilim ve teknolojidir.
Dünyada bu alanda çok hızlı bir gelişme yaşanıyorken, bizlerin bu gelişmelerin dışında kalmamız ya da geriden gelen takipçisi olmamız düşünülemez. Bu, bundan önceki sanayi devrimleri gibi sonuncu teknolojik devrimi de ıskalamamız anlamına gelir.
Verimlilik artışı ve yüksek katma değerin yolu bilimsel gelişmeden ve teknolojik ilerlemeden geçiyor. İthal girdi ve yatırım malına bağımlılığımızı teknolojik ilerleme ve inovasyon kapasitemizin genişlemesi ile azaltabiliriz. İhracatımızda yüksek teknolojili ürünlere geçişi yine bilim ve teknoloji alanında atacağımız adımlarla hızlandırabiliriz. Hep şikayet ettiğimiz yüksek cari açığı da ancak bu şekilde kapatabilir, TL üzerindeki baskıyı ancak bu şekilde hafifletebiliriz.
Değerli Konuklar,
İnşa etmeyi hedeflediğimiz geleceğin üzerinde yükseldiği üçüncü sütun ise kurumlar ve kurallardır. Kurumlar ve kurallar, toplumu, siyaseti, ekonomiyi ve geleceğimizi düzenler, ekonomide istikrarı ve toplumda güveni tesis eder, toplumsal uzlaşı için temelleri atar, karar alıcılara ve bunları uygulayıcılara uymaları gereken sınırları gösterir. Devlet ve toplum yapılanmasını, dayanıklı ve iyi tasarlanmış kurum ve kurallara dayandırmayan ülkelerin sonradan yaşadığı zorlukları tarih bize pek çok defa göstermiştir.
Güçlü ve güvenilir kurum ve kurallar hukukun üstünlüğünü sağlar, adalet kavramının önemini korur, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alır, keyfi uygulamaların önüne geçer, katılımcı demokrasiyi yüceltirken sağlıklı bir kamu yönetimine yol açar.
Kurum ve kurallarla ilgili sorunların yaşandığı yerde, herhangi bir alanda süreklilik arz eden bir ilerleme kaydetmek mümkün değildir. Bir süre için görülen ilerleme, zaman geçtikçe yerini tökezleme ve gerilemeye bırakır. Nitekim, bugün dünyaya baktığımızda bunun ipuçlarını pek çok yerde görebiliyoruz.
Dayanıklı, güvenilir, kapsayıcı ve iyi tasarlanmış kurum ve kurallar sadece ülkemiz açısından değil, dünya açısından da önemli.
Dünya düzeniyle ilgili alıştığımız birçok kuralın ortadan kalktığı, küreselleşmenin gerilediği, jeopolitik rekabetin öne çıktığı bir dönemden geçiyoruz.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı küresel jeopolitikte önemli bir kırılma noktası oluşturdu. Enerji arz güvenliği bir kez daha ön plana çıktı. Ekonomi, finans, enerji, teknoloji gibi konular jeostratejik rekabetin unsurları haline geldi.
Bu gelişmelerden en çok etkilenen bölgelerin başında AB geliyor. Euro mimarisi, Schengen’in bir Kale Avrupası’na dönüşümü, üye ülkeler arası dengesizlikler gibi iç sorunlar söz konusu. Güvenlikte ABD’ye, ucuz enerjide Rusya’ya, tedarik zincirlerinde Çin’e, göçte Türkiye’ye bağımlı bir Avrupa Birliği var.
Küresel jeopolitikte önemli değişimler yaşanırken Türkiye-AB ilişkilerindeki katılım sürecinin, iki taraftan kaynaklanan sorunlar nedeniyle kâğıt üzerinde kaldığını görüyoruz. Ayrıca Türkiye’yi jeopolitik yönden bir tampon bölgeye çeviren, pek çok ilimizde demografik dengeleri de bozan mülteci anlaşmasının sürmesi giderek daha sakıncalı hale geldi. Alış veriş ilişkisi modelinin artık sona ermesi ve  Türkiye ile Avrupa Birliği arasında entegrasyonu hedefleyen, değer ve kural temelli ilişkinin yeniden canlandırılması gerektiğine inanıyoruz.
Bugünün dünyasında demokrasileri zorlayan yapısal sorunların çözümünün; güvenilir ve iyi tasarlanmış kurum ve kurallardan geçtiğine, bu çözüme de küresel uzlaşıyla varılabileceğine inanıyoruz.  Bu nedenle ülkemizde olduğu kadar dünyada da liberal demokrasilerin ve hukukun üstünlüğü anlayışının güncel sorunlara tatminkar çözümler üretebilmesini önemsiyoruz.
Türkiye hayalimizin dört parçasından birini oluşturan uluslararası alanda saygın, AB entegrasyonunu sağlamış bir Türkiye’nin, küresel düzendeki sorunların çözümü açısından da kilit bir rol oynayacağına inanıyoruz.
Değerli Konuklar,
Türkiye hayalimizin bir parçasını da yeşil dönüşümü başarmış çevreci bir Türkiye oluşturuyor.
Bugün dünyanın birçok yerinde iklim krizi ile mücadelede önemli stratejilerin, eylem planlarının uygulamaya alındığını görüyoruz. Avrupa Birliği’nin hayata geçirdiği Yeşil Mutabakat başta olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri, Güney Kore, Japonya gibi dünyanın dört bir tarafındaki ülkeler ticaretten sanayiye, tarımdan finansa birçok alan ve sektörde sürdürülebilirlik dönüşümünü sağlamak için harekete geçiyor. Rekabet kuralları yeniden yazılıyor. Çok kritik iki dönüşümü eş zamanlı olarak sağlamamız gerekiyor: yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm.
Ukrayna-Rusya Savaşı’nın yarattığı jeostratejik riskler ve küresel enerji krizi konuya yeni bir boyut ekledi. Bütün değer zinciri boyunca enerji fiyatları rekor düzeye çıktı ve tüm dünyada arz güvenliğine dair endişeler doğdu.
Mevcut kriz sonucunda ülkemizin enerji tedarikinde bir kısıt oluşmamış olsa da enerji fiyatlarındaki artış cari açığı olumsuz etkiliyor. 12 aylık cari açık 40 milyar dolar seviyesine dayandı. 2013 yılından sonra bu düzeyde bir açığı sadece 2017 senesinde görmüştük. Enerji faturasındaki bu artış jeopolitik risklerle alakalı olsa da, dünyada enerji fiyatlarının 1970’lerden bu yana dönem-dönem risk yaratıyor olması, bizi bu konuda daha kapsamlı adım atmaya zorluyor.
Tüketici davranışları da dahil olmak üzere, tüm sektörlerde ve değer zincirinin tüm halkalarında enerjinin sürdürülebilir olmasına, enerji verimliliğine ve enerji tasarrufuna odaklanmalıyız.
Temiz enerjiye geçişi sağlamak hem iklim krizi ile mücadelemize, hem enerjide arz güvenliğini sağlama hedeflerimizi gerçekleştirmeye katkı sağlayacaktır.
Yeşil dönüşüm deyince su konusundan bahsetmemek olmaz. İklim değişikliğinden en fazla etkilenen bölgeler arasında yer alan ülkemizde son birkaç on yılda yaklaşık 1,3 milyon hektar sulak alan kaybedildi. Kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 2000 yılında 1652 m3 iken, iklim değişikliğinin yanı sıra, artan nüfus artışı ve hızlı kentleşmenin de etkisi ile, bu miktarın 2030 yılında 1120 m³’e gerileyeceği hesaplanıyor. Bu veriler su stresi yaşayan ülkelerden biri olduğumuzu gösteriyor. Su fakiri olma riski ile karşı karşıyayız. Bu nedenle, suyun verimli kullanımı, geri kazanımı ve yeniden kullanımı uygulamalarının yaygınlaştırılması yönünde tedbirleri kritik görüyoruz ve bu yönde önerilerimizi ilgili kurumlarımızla paylaştık. Su kaybını en aza indirmek amacıyla yasal düzenlemelerin ivedilikle ve bütüncül bir şekilde hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.
Değerli Konuklar,
Ekonomik olarak gelişmiş bir ülke olmak, hepimizin ortak hayali. 2002’de Türkiye’nin dünya ekonomisinden aldığı pay yüzde 0,6 idi. Bu pay 2013 yılında yüzde 1,2’ye yükselmişti. Sonradan bu pay yeniden yüzde 0,8’e kadar geriledi. Dünya ekonomisinden aldığımız payın arttığı on yıllık dönem, aynı zamanda Türkiye’nin yukarıda saydığım alanlarda ilerleme sağladığı, insan ve yetkinliklerine, bilim ve teknolojiye yatırım yaptığı, AB üyelik süreciyle beraber demokratik bir siyasi düzen ve liberal bir ekonomik yapı için kurum ve kurallarda önemli düzenlemeler gerçekleştirdiği bir dönemdi.
Başta da belirttiğim gibi, hayallerimizi gerçekleştirme potansiyelimizin yüksek olduğunu biliyoruz.
Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken Anadolu’nun çok kültürlü yapısı, dinamik ve girişimci ruhu, Atamızın açtığı yolu ve gösterdiği hedefleri kılavuz edinerek, büyük bir atılım yapmaya hazır durumdadır.
Yeter ki hayallerimizden vazgeçmeyelim; potansiyelimizden şüphe etmeyelim. Zorluklarla baş etme konusunda deneyimli, krizlere dayanıklı, adaptasyon kabiliyeti yüksek, dinamik bir ülkeyiz. Ülkemizin geleceğine güvenelim. Güveni kurumlara ve kurallara dayalı olarak inşa ederek, günümüz dünyasının türlü belirsizliklerinde yolumuzu kaybetmeden ilerleyebiliriz. Gençlerimizin önüne umutlu bir gelecek koymak hepimizin sorumluluğu.
Bugün Kayseri’de, pek çok değerli sivil toplum kuruluşuyla, iş insanı ile birlikte olmak, ülkemizin potansiyeli harekete geçirecek bir ortak aklı, işbirliğini konuşmak bizim için çok kıymetli.
Sözlerime son verirken, bu toplantının ev sahipliği için ORSİFED Başkanı Soner Türküm’e, TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez’e ve teşrifleriyle etkinliği daha da değerli kılan tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.
TÜRKONFED YÖNETİM KURULU BAŞKANI SÜLEYMAN SÖNMEZ
TÜRKONFED-TÜSİAD ANADOLU BULUŞMALARI KAYSERİ ETKİNLİĞİ
KONUŞMASI
İş dünyası ve sivil toplumun ortak sesi olarak konuşmaya, paylaşmaya, ortak umutlar ve ortak hayalleri hep birlikte yaşamaya, fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz.
Ayrışma, kutuplaşma, ötekileştirme, şiddet ve terör dili ile konuşanlara verilecek en güzel cevabın, birlik ve beraberlik ruhunu korumaktan geçtiğini düşünüyoruz. Taksim’de geçtiğimiz günlerde gerçekleşen bombalı saldırıda hayatını kaybedenlerin derin üzüntüsünü yaşarken; ideolojisi, fikri, düşüncesi ne olursa olsun, terörü ve terörden beslenenleri en sert şekilde lanetliyoruz. Yaralılarımıza acil şifalar dilerken, “milletimizin başı sağ olsun” diyoruz.
Her ses, her renk ve her düşüncenin en büyük zenginliğimiz olduğunu bilerek çıktığımız yolda, TÜRKONFED-TÜSİAD Anadolu Buluşmaları’nın 3. durağında, üye federasyonumuz ORSİFED ev sahipliğinde Kayseri’de olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
26 bölgesel, 4 sektörel olmak üzere 30 federasyon, ulusal-uluslararası 300’ün üstünde dernek ve 50 bini aşkın şirketi temsil eden TÜRKONFED olarak, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına doğru Anadolu’muzun eşsiz potansiyelini ve beşeri zenginliğini, Hayalimizdeki Türkiye için seferber etmeyi amaçlıyoruz.
Anadolu, kadim günlerinden bu yana yeni fikirlerin, yeni medeniyetlerin doğduğu ve geliştiği coğrafya oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında da yerelden ulusala ve küresele uzanan kalkınma yolu, biliyoruz ki yine Anadolu’dan geçecek.
Günümüzde, kalkınmış bir Türkiye’nin tanımı bellidir: İş dünyasını oluşturan her ölçekten şirketiyle dijitalleşen; yeşil dönüşüm sayesinde su ve enerjide kaynak verimliliği ile hem cari açığı azaltan hem de yeni ihracat pazarlarında rekabet gücünü artıran; gelişmiş bir ekonomi için gelişmiş bir demokrasiyi içselleştiren, eğitimden kadına, gençlikten girişimciliğe toplumun tüm katmanlarını dönüşümün odağına alan bir ülke…
Böyle bir geleceğin inşası için ilham alacak, ne mutlu ki nice değerimiz var. Tıpkı dünyanın en büyük mimarlık dehalarından Mimar Sinan gibi. Mimar Sinan Kayseri’de doğmuş, bir imparatorluk medeniyetinin inşasına yüzlerce yapı ve köprü ile katkıda bulunmuştu. Dehası yalnızca yeni eserlerinde değil, geçmişten miras aldığı yapıları dayanıklı bir şekilde geleceğe taşımasında gizliydi.
Geleceğe yine Kayseri’den, Mimar Sinan’ın gözünden bakarak, yaşadığımız çağın dayanıklılığını değerlendirmekte fayda görüyorum.
Küresel ekonomi, beklenenden daha keskin ve tabana yayılmış bir yavaşlama yaşıyor. 2021’de yüzde 6 olan küresel büyümenin, bu yıl yüzde 3,2’ye, 2023’te de yüzde 2,7’ye yavaşlayacağı tahmin ediliyor. 2001’den bu yana görülen en zayıf büyüme tablosu ile karşı karşıyayız. Ve yüksek enflasyon tehdidi, son 15-20 yılda görülenden daha yüksek; Yaşam maliyeti krizi, sıkılaşan mali koşullar, gelir dağılımı dengesizlikleri ve savaşlar… Yani katı olan her şeyin bulanıklaştığı “çok katmanlı bir kriz iklimi”nin içindeyiz.
Bu iklimin coğrafi olduğu kadar insani, ekonomik ve jeopolitik bileşenleri de bulunuyor. Dünyayı 2 yıldır yıpratan pandemi, enerjiden gıdaya, ham maddeden tedarik zincirine pek çok alanda art arta arz şoklarını beraberinde getirdi. Pandeminin etkilerinin hafiflediği günümüzde bu şoklar, ne yazık ki yaşanmaya devam ediyor. Rusya-Ukrayna Savaşı, bölgesel çatışmalar, güç dengesi mücadeleleri ve iklim krizi ile onun tetiklediği insani krizler nedeniyle, küresel çapta toplumsal, ekonomik ve sosyal belirsizlikler devam ediyor.
Küresel ekonomiler yüksek enflasyonla mücadele ederken, resesyon beklentileri uluslararası kurum ve kuruluşların uyarılarında giderek daha da ağırlık kazanıyor. Dünya ekonomileri yüksek enflasyon karşısında parasal sıkılaşmaya giderken, ülkemiz ekonomi politikasında benimsenen farklı yöntemlerle küresel görünümden ayrışıyor. Artan enflasyona karşı düşük politika faizi ve cari açığa karşı ihracata dayalı büyüme modeli ile yanıt verilen bu anlayış, ne yazık ki gerekçelerinde ifade edildiği gibi “çarkların dönmesi”ne ve “istihdamın sürekliliğine” katkı sağlamaktan uzak görünüyor.
Bunun en somut göstergesini Dünya Gazetesi işbirliğinde her çeyrekte düzenlediğimiz “Anadolu’nun Nabzı Anketi”nin, 2022 yılı 3’üncü çeyrek sonuçlarında görüyoruz. 46 kentten, 304 iş insanın katılımı ile yaptığımız araştırma da ekonomideki en önemli sorunun yüzde 80 ile yüksek enflasyon olduğunu gösteriyor. Yüksek faiz ve finansmana erişim ile girdi maliyetlerindeki yüksek artış da hemen arkasından geliyor. Siparişlerin son çeyreğe girerken yavaşlaması, üretime yönelik risklerin başında gelirken; her üç iş insanından ikisi, resesyon beklentisi karşısında istihdamda azalmaya gidebileceğini belirtiyor.
Bu tabloya rağmen Anadolu iş dünyası büyüme refleksini, üretme isteğini ve risk iştahını kaybetmemiş görünüyor. İş dünyasının neredeyse yarısı yatırım yapacağını söylerken, yeni yatırım yapma iştahı da öne çıkıyor. Anadolu’nun üretim, büyüme ve yatırım arzusunu besleyecek politikaların benimsenmesi ile bardağın boş tarafını doldurmak mümkün. Yeter ki sorunları doğru teşhis edip, doğru tedavi ile kronik hastalıklarımıza derman bulalım!
Geleneği ve geleceği ile insanlığa dost şehrimiz Kayseri bunun en net örneklerinden biri. Türkiye’nin en çok ihracat yapan 11. ili olan Kayseri, genç nüfusu ve eğitim altyapısı zenginliği ile uzun yıllardır net göç alıyor. Güçlü sanayisi ve yüksek ihracat yetkinliği ile Kayseri, yeşil-dijital ve toplumsal dönüşümü aynı anda kucaklayacak ekonomik kapasitesi sayesinde ülkemizin kalkınma vizyonunda çok önemli roller üstlenebilir.
Dış ticaret ve cari açık artışına, son 3 ayda 238 milyar TL’ye yükselen bütçe açığına, net rezervlerin eksiye düşmesine, kayıt dışı ekonomi sorununa ve net hata noksan kaleminde kurumlarımızın açıklayamadığı artışa uzanan, çok bilinmeyenli bir denklemin içinde yer alıyoruz. Tüm bunların yanında dünya ekonomisinden 1960’larda yüzde 1,06 pay alan ülkemizin, 2022 yılında yüzde 0,69’luk bir paya gerilemesinin de potansiyellerimize haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Yapısal sorunlara temas etmeden hayata geçirilen “yara bandı” tarzındaki uygulamalar, uzun vadede yarayı derinleştiriyor. O nedenle “Dijital, Yeşil ve Toplumsal Dönüşüm” odaklarında Üçüz Dönüşüm olarak tanımladığımız, yeni çağın değişim gündeminin takipçisi değil rehberi olmalıyız. Bunun için de ekonomik ve toplumsal hayatımızı çevreleyen Orta Gelir-Orta Demokrasi ve Orta Eğitim tuzaklarından kurtulacak adımları atarak işe başlayabiliriz. Bu bakış açısıyla ele alınması gereken 5 temel konuyu vurguluyoruz; Demokrasi, Çevre, Dijitalleşme, Kalkınma ve Cinsiyet Eşitsizliği… Tüm bu başlıklar için SOMUT ve ETKİLİ yapısal çözümlere ihtiyacımız var.
İlerleme, gelişme, iyileşme; uzlaşma ve barış ortamında olur. Ayrıştırma ve kutuplaştırma değil, barış ve uzlaşma dilinin hâkim olduğu siyasal ve toplumsal zemini yaratmak hepimizin görevi olmalı. Gelişmiş bir demokrasi ve hukuk sistemi; adil, şeffaf, hesap verebilir ve liyakat esaslı bir devlet yönetimi, Türkiye’yi bir refah toplumu haline getirecek reçetenin olmazsa olmaz parçalarıdır.
Ham maddeden iş süreçlerine, üretimden nihai tüketiciye uzanan “insan-çevre” odaklı, “yeşil ve dijital” bir eko-sistemin kuralları yazılıyor. Teknolojinin daha insan odaklı, daha çevre odaklı, daha sürdürülebilir ve verimlilik artışı yarattığı, yeni bir refah toplumu yolculuğu planlanıyor. Yeni ekonomik dönüşüm için, yerküreyle, havayla, suyla ve toprakla ilişkimizi yeniden düzenlemek zorundayız.
Analitik düşünebilen, dünyaya-bilime ve bilgiye açık nesiller yetiştirmek; çocuklar ve gençlerin önüne yeni hedefler, yeni fırsatlar, yeni ufuklar ve yeni umutlar inşa etmek zorundayız. Yaratıcı fikirler, girişimci ruh ve yenilikçilik ancak eleştirel düşüncenin hayata geçtiği toplumlarda ortaya çıkabilir.
Hayatın yarısını oluşturan kadınların, yine hayatın her alanına etkin ve aktif katılımını sağlamalıyız. Dijital ayak izimizi geliştirmek, karbon ayak izimizi azaltmak ve kadın ayak izinin de güçlenmesi için pozitif ayrımcılık değil tam eşitlikçi bir sistemi hayata geçirmeliyiz.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis ederek, hep birlikte ülkemizin sürdürülebilir kalkınması ve refahı için hayatı dönüştürme gücüne sahibiz. Bu noktada İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden etkin bir şekilde uygulanmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.
TÜRKONFED olarak 3D vizyonumuz çerçevesinde Hayalimizdeki Türkiye’yi özetleyerek konuşmamı sonlandırmak istiyorum:
  • · Yerküreyle ve yeşil dönüşüm ile uyumlu bir ekonomik atılımı başlatmış,
  • · Sosyal, laik ve demokratik hukuk devletini yeniden inşa etmiş,
  • · Güçler ayrılığını, denge ve denetleme mekanizmalarını yerli yerine oturtmuş,
  • · Yargının tam bağımsızlığını tesis etmiş,
  • · Toplumsal ve siyasal uzlaşmalar ile yeni dönemin, yeni ve sivil anayasasını yapmış,
  • · Avrupa Birliği’ne tam üye olmuş,
  • · Hukukun üstünlüğüne inancı artırmış ve güçlü bir toplumsal dönüşümü başarmış,
  • · Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı politikalar geliştirmiş, ayrımcılığın, ötekileştirmenin, kutuplaşmanın olmadığı, toplumun refah ve huzurunun esas olduğu, bir toplumsal mutabakatı ve toplum-devlet mutabakatını sağlamış,
  • · Onurlu yaşam hakkını kurumsallaştırmış ve garanti altına almış,
  • · Adaletsizlik ve yoksullukla mücadelenin küresel öncülerinden olmuş bir Türkiye hayal ediyoruz.
Bu vesile ile Kayseri’nin misafirperverliği ile bizleri ağırlayan ev sahibimiz üye federasyonumuz ORSİFED’in Değerli Başkanı Soner Türküm ile yönetim kuruluna şükranlarımı sunuyorum. Bugün bizlerle birlikte olan siz değerli dostlarımıza da teşekkür ediyorum.
Sağlık, sevgi ve umutlarınızı hiç kaybetmeden kalın diyorum.

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Davut Güleç Panel İletişim Sağ Menü
Davut Güleç Logo Ana Sayfa Davut Güleç Kimdir? Galeri Köşe Yazıları Site Haritası