Sağlık

Sağlık haberleri (14.07.2019)

Superior seedless üzümünün ihracat yolculuğu başlıyor!

Ege Bölgesi’nin önemli ihraç ürünlerinden, düşük şeker oranı ile şeker hastalarının gözdesi çekirdeksiz Superior seedless üzümünün ihracat yolculuğu 20 Temmuz 2019 Cuma günü başlıyor. Superior üzümü Sultani yaş üzüme göre ortalama 15 gün önce olgunlaşıyor.

Ticaret Bakanlığı Batı Anadolu Bölge Müdürlüğü’nün başkanlık yaptığı, Tarım ve Orman Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, İzmir Zirai Karantina, Müdürlüğü, Manisa Bağcılık Araştırma İstasyon Müdürlüğü, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, Tarım ve Orman Bakanlığı Alaşehir ve Sarıgöl İlçe Müdürlüklerinden uzmanlardan oluşan bölgemiz önemli ihraç ürünlerinden “Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzüm” için Hasat ve İhraç Tarihlerini Belirleme Komisyonu tarafından Manisa iline bağlı Alaşehir, Salihli, Sarıgöl ilçeleri ve Denizli iline bağlı Buldan ilçesi muhtelif bağlarda yapılan incelemeler ve alınan numunelerin Manisa Bağcılık ve Araştırma İstasyon Müdürlüğü Laboratuvarında yapılan analizler sonucunda Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzümlerin, 19 Temmuz 2019 tarihinden itibaren kesimine, 20 Temmuz 2019 tarihinden itibaren ihracatına izin verildi.

Türkiye’nin yaş üzüm ihracatının 2018 yılında rekoltenin düşüş olması nedeniyle 2017 yılına göre yüzde 38’lik düşüşle 197 milyon dolardan 122 milyon dolara gerilediğine işaret eden Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, 2019 yılında yaş üzüm ihracatında daha başarılı bir sezon beklediklerini, hedeflerinin 200 milyon dolarlık ihracat olduğunu kaydetti.

2018 yılında yaş üzüm ihracatında 75 milyon dolarlık tutarla Sultani Üzümün aslan payını aldığını dile getiren Uçak, “Superior seedless üzümü ise 6 milyon dolarlık tutarla üzüm çeşitleri içerisinde üçüncü sırada yer aldı. Superior üzümü düşük şeker oranı, mayhoş tadı nedeniyle şekeri düzenlemede faydalı, özellikle şeker hastaları tarafından gönül rahatlığıyla tüketilen ve yoğun ilgi gören bir üzüm çeşidi” şeklinde konuştu.

Superior üzümü ihraç edilen ilk çekirdeksiz yaş üzüm oluyor

Superior seedless üzümünün erkenci bir tür olduğunu, Superior seedless üzümünü, sultani yaş üzüme göre 15-20 gün önce piyasaya sunma şansı yakaladıklarını anlatan Uçak, Superior seedless türü ile ihraç pazarlarına 15-20 gün önce ihracata başlama fırsatı yakaladıklarını, çekirdeksiz yaş üzüm türleri içinde ilk ihraç edilen üzüm olduğunu sözlerine ekledi.

Sultani üzüm ihracatından 75 milyon dolar kazandık

Türkiye, 2016 yılında 105 milyon dolarlık yaş üzüm ihraç ederken, yaş üzüm ihracatından 2017 yılında 197 milyon dolar, 2018 yılında 122 milyon dolar döviz geliri elde etti.

2018 yılında yaş üzüm ihracatında Sultani üzüm ihracatı 75 milyon dolar olurken, Superior üzümünden elde ettiğimiz döviz miktarı 6 milyon dolar oldu.

Superior üzümünün ihracatında, Rusya 3 milyon 193 bin dolarlık tutarla ilk sırada yer alırken, Suudi Arabistan’a 556 bin dolarlık, Ukrayna’ya 496 bin dolarlık Superior türü yaş üzüm ihracatı yapıldı.

Diyabet kaynaklı hissizlik diyabetik ayak yarasının fark edilmemesine sebep oluyor
Diyabetik ayak yarası, bacağın kesilmesine kadar ilerleyebiliyor
Diyabetik ayak yarasında ampütasyondan korunmak mümkün
Diyabet hastaları ayaklarını düzenli kontrol etmeli

Uluslararası Diyabet Federasyonunun güncel verilerine göre Türkiye’de 20-79 yaş aralığında yaklaşık 7 milyon diyabet hastası bulunuyor. Diyabetik ayak tedavisinde Türkiye’nin en büyük merkezlerinden biri olan Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar ve Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Doç. Dr. Murat Kendirci, diyabetik ayak yarasından korunmak için alınacak tedbirlerden ve hastalığın oluşumundan bahsetti.
Diyabet, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu kan şekeri yüksekliği ile seyreden, kronik, ilerleyen ve Tip 1 ve 2 olmak üzere ana iki tipi bulunan bir hastalık. Tip 1 diyabeti önleme adına belirli bir risk faktörü yok, ancak Tip 2 diyabetin önlemesinde doğru beslenmenin ve sporun oldukça önemli bir yeri var. Diyabetik ayak yarası ise, diyabet hastalarının ayaklarında bileğin aşağısından başlayıp, tüm ayağı veya tüm bacağı ve hatta tüm bedeni etkileyebilecek düzeyde bir hastalık.
Diyabet hastaları hissizleşmeden dolayı ayaktaki yaraları fark etmiyor
Diyabetik ayak yarasının gelişmesinin pek çok nedeni olabilir. En sık nedeni ise nöropati denilen sinir hasarından kaynaklanıyor. Özellikle kan şekeri düzensiz olan ya da sürekli yüksek seyreden hastalarda sinir hücrelerinde hasar olabileceğini belirtenHitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar, bu hasar nedeni ile hastalarda hissizlik geliştiğini belirtti: “Hastalar, ayağında gelişen nasır ya da yaraların acısını, ağrısını hissetmeyebilir. Görme bozukluklarını da eklersek bu tür yaralar hem hissedilmemesinden hem de görememekten daha da büyüyerek tedavisi daha zor hale gelmektedir. Buna ek olarak damarlarda da harabiyet gelişebilir ancak ikisinin birlikte görülmesi diyabetik ayak yaralarının ayrı bir şekilde tedavi edilmesini gerektirmektedir.”
Antibiyotik direnci, diyabetik ayak enfeksiyon tedavisini zorlaştırıyor
Diyabetik ayak yaralarının birçok branşı ilgilendiren bir durum olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar ise hastalığın belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi verdi: “Diyabetik ayak yarası enfeksiyon açısından yüksek risk taşır ve enfeksiyon gelişmesi durumunda ise iyileşme oldukça zorlaşır. Ayrıca günümüzde artan antibiyotik direnci de düşünürsek diyabetik ayak enfeksiyon tedavisi oldukça güçleşir. Bu nedenle ayakta bulunan bir yarada akıntı, ısı artışı gibi enfeksiyon belirtileri geliştiğinde zaman kaybetmeden bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Uygun bir şekilde tedavi edilmediği takdirde yumuşak dokuda başlayan enfeksiyon kemiğe ve ekleme kadar yayılabilir. Ancak antibiyotik tedavisi, yaranın tamamen iyileşmesine kadar değil enfeksiyon bulgularının kaybolmasına kadar verilmelidir. Bu süreçte de tedavinin etkinliğini değerlendirmek gerektiğinden hastaların kontrollere gelmesi gerekmektedir.”
Diyabetik ayak yarasından korunmanın en önemli yolu beslenmeye dikkat etmek
Diyabet hastalarının diyabetik ayak yarasından korunmalarının en öncelikli yolunun kan şekerinin kontrol altında olması için beslenmelerine dikkat etmeleri olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar, düzenli bir şekilde egzersiz yapılmasının da hem kilo hem kan şekeri kontrolüne faydalı olacağını belirtti: “Diyabetik ayak yarasını önleme konusunda egzersiz oldukça önemlidir, ancak uzun süre ayakta kalınmamalıdır. Bu süreçte ayakkabı seçimi önemlidir. Ayağı sıkmayan deri veya bez ayakkabılar giyilmelidir. Çıplak ayak ya da açık ayakkabı ile yürünmemelidir. Ayaklar her gün kontrol edilmeli; ayak cildinde renk değişikliği ve cilt bütünlüğü değerlendirilmelidir. Ayak temizliğine özen gösterilmelidir. Ayaklar her gün ılık suda tahriş etmeyen bir sabunla uygun bir sürede yıkanmalıdır. Ayaklar sabunla temizledikten sonra durulanıp, özellikle parmak aralarında oluşabilecek mantar enfeksiyonlarını önlemek için iyice kurulanmalıdır. Yıkama sonrası cilt kuruluğunu önlemek için de parmak araları hariç nemlendirici losyon sürülmelidir. Tırnaklar banyodan sonra yumuşakken düz bir şekilde kesilmeli; nasırlar ise kesilmemelidir. Aile bireyleri de hastaların kan şekeri ve kilo kontrolünde mutlaka hastaya yardımcı olmalıdır.  Özellikle görme problemi olan hastaların ayaklarının bakımında, ayakkabı çıkarıldıktan sonra ayakkabıların çivi ya da yabancı cisim açısından incelenmesinde, tırnak kesiminde mutlaka yardımcı olunmalıdır. Çoraplar her gün değiştirilmelidir. Pamuklu, yünlü, olası yara akıntılarını erken fark edebilmek için açık renkli çoraplar tercih edilmeli; bilekleri sıkmayan lastiksiz çoraplar kullanılmalıdır. Mümkünse hastaların kendi ayak ölçüsüne göre üretilen ayakkabılar kullanmalıdır. Ayakta gelişen bir yarada akıntı, kızarıklık olması durumunda geciktirmeden bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurulması konusunda hastaya yardımcı olunmalıdır.”
Dünyada her 30 saniyede bir diyabete bağlı ayak kaybı yaşanıyor // Diyabete bağlı ayak kesilmesini önlemek mümkün
Diyabetik ayak hastalığında durum hastanın ayağının, hatta bazen bacağının kesilmesine kadar ilerleyebiliyor.Dr. Öğretim Üyesi Derya Yapar, ampütasyon işleminin önüne geçmenin mümkün olduğundan bahsetti: “Kan şekerinin regülasyonu ve ayak bakımı hastanın kendi kendine alacağı önlemlerdir. Diyabetik ayak yaralarının erken dönemde tespitiyle yara iyileştirilebilir. Yarada enfeksiyon gelişmesi durumunda yaranın cerrahi bakımı, uygun antibiyotik tedavisi ile parmak, ayak hatta tüm bacağın kesilmesi önlenebilir. Verilere göre tüm dünyada her 30 saniyede bir diyabete bağlı ayak kaybı yaşanmaktadır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise ülkemizde uzuv kesilmesi yılda yaklaşık 12.000 dolayındadır ve bunun çoğu maalesef diyabete bağlıdır.”
“Ampütasyondan kaçınıyoruz”
Günümüz imkanlarıyla artık çok daha fazla hastanın kurtarılabileceğini belirten Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Doç. Dr. Murat Kendirci, şimdiye kadar da birçok hastayı ampütasyondan kurtardıklarını ve başvurdukları hastaneler tarafından ampütasyon kararı verilen birçok hastayı Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde başarıyla tedavi ettiklerini paylaştı: “Birçok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de oldukça zahmetli ve uzun olan diyabetik ayak ülseri tedavisin için kesin olumlu sonuç vaat edilemediğinden hekimler ve hastaneler hem maliyetleri hem de yatak sirkülasyonlarını düşünerek ampütasyondan yana tavır almaktadır. Ancak biz Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde yer alan Diyabetik Ayak kliniğinde olabildiğince ekstremite koruyucu yaklaşım sergileyip ampütasyon kararını ancak uzuvdan ümidimizi kestiğimizde uyguluyoruz. Bununla birlikte yaranın septik odak oluşturması durumunda hasta hayatını kurtarmak için erken ampütasyon kararı aldığımız nadir vakalar da olabiliyor.”
Hitit Üniversitesi Çorum Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde dünyada uygulanan tüm tedavi protokolleri başarı ile uygulanıyor
Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesinin hizmet vermekte olduğu, diyabetik ayak tedavisinde Türkiye’nin en büyük merkezlerinden biri olan Hitit Üniversitesi Çorum Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde daha önce düzensiz aralıklarla diyabetik ayak poliklinik hizmeti veriliyor ve farklı kliniklerde yatarak tedaviler düzenleniyorken Mart 2016 tarihinde ilk olarak 8 yataklı bir birim kuruluyor ve Eylül 2016 tarihinde 14 yatak ile hizmet vermeye devam ediyor. Hastanenin yeni birimine taşınmasını takiben Ağustos 2017 tarihinden itibaren 28 yataklı, her biri tek kişilik ya da 2 kişilik odalardan oluşan bir serviste hasta tedavisine devam ediyor. Servis bünyesinde tamamı konu üzerine eğitim almış ve sertifikasyonu sağlanmış 9 hemşire çalışıyor ve genel cerrahi başkanlığında oluşturulmuş enfeksiyon hastalıkları, kardiyoloji, ortopedi, dahiliye, göz, fizik tedavi uzman hekimlerinin, diyetisyen ve psikologların dahil olduğu diyabetik ayak konseyi tarafından hastalar değerlendiriliyor. Her hafta perşembe günleri diyabetik ayak polikliniği düzenleniyor; hastaların her biri genel tıbbi durumları, vasküler durumları ve radyolojik bulguları açısından değerlendiriliyor. Gerekli görülen hastaların periferik vasküler girişimleri, medikal ve cerrahi tedavileri düzenleniyor. Klinik kapsamında diyabetik ayak tedavisine dair dünyada uygulanan hiperbarik oksijen tedavisi dışında tüm tedavi protokolleri başarı ile uygulanıyor. Tüm cerrahi girişimler Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde uygulanıyor ve hiçbir hastanın sevk ihtiyacı olmuyor.

DENİZ, KUM, GÜNEŞ ZAMANI VAJİNAL VE İDRAR YOLLARI ENFEKSİYONLARINA DİKKAT

YAZ AYLARINDA GENİTAL HİJYEN İÇİN 10 ALTIN ÖNERİ

 Sıcak havaların gelmesi ile birlikte kadınlarda vajinal ve idrar yolları enfeksiyonlarında artış gözleniyor. Özellikle tatil zamanı ıslak mayo ile oturmak, dar kıyafetler giymek, hijyenik olmayan tuvaletler kullanmak hastalıklara davetiye çıkartıyor.

 Sıcak havalarda genital hijyene daha sık dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Levent Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Nilgün Turhan, “Hijyeninden emin olduğunuz havuz ve saunayı tercih edin. Her yüzme aktivitesi sonrası mutlaka mayonuzu değiştirin. Anormal vajinal akıntı olması durumunda da doktor kontrolünü ihmal etmeyin.” diyor.

  • Yaz aylarında hava ısısının ve nem oranının artması, havuz ve denize girerken hijyen kurallarına yeterince dikkat edilmemesi sonucunda kadınlarda vajinal ve idrar yolları enfeksiyonlarının görülme sıklığı artmaktadır. Havuzlarda bazen hijyenin yeterince sağlanamaması ve su deviniminin iyi olmaması nedeni ile bakteri, virüs ve mantar gibi hastalıklar bulaşabilir.
  • Yaz aylarında terlemenin artması ile birlikte genital bölgenin daha az havalanması bakterilerin üremesine ve enfeksiyon oluşumuna neden olabilir. Genital enfeksiyona bağlı yaşanan vajinal akıntı ve diğer şikayetler, hijyenin en iyi şekilde sağlanması ile azalabilir, enfeksiyonun ortaya çıkması engellenebilir.

HAVA SICAK, MAYOM ÜZERİMDE KURUSUN DEMEYİN

  • Vajinal akıntıların en sık nedeni vajinal floranın bozulmasıdır. Normalde vajinada doğal olarak bulunan zararsız mikroplar ile vajinanın asidik olmasını sağlayan laktobasiller arasında bir denge vardır. Vajinal ortamın bu dengesi bozulursa laktobasiller azalır, vajina pH’ı değişir, vajinada az miktarda doğal olarak bulunan zararsız mikroplar fazlalaşıp, vajinal enfeksiyona neden olurlar.
  • Hormonal değişiklikler, sıcaklık nedeni ile genital bölgenin nemli ve havasız olması, adet kanaması veya sık cinsel ilişki, yaz aylarında ev dışında ortamlarda vakit geçirilmesi, hijyenik olmayan tuvaletlerin kullanılması, sık sık denize veya havuza girilmesi, ıslak mayo bikini ile kalınması, susuzluk, uykusuzluk, antibiyotik kullanımı, doğum kontrol ilaçları, kortizon gibi ilaçların kullanımı, diyabet hastalığı, anemi, tiroit problemleri, alkol ve sigara kullanımı, bazı kozmetik ürünlerin kullanımı, rahim içerisine yerleştirilen spiraller, genital bölgeye uygulanan ameliyatlar, vajinal florayı bozup vajinal enfeksiyonlara neden olabilirler.

KAŞINTI VE KIZARLIKLIĞI İHMAL ETMEYİN

  • Kadınlarda en sık rastlanılan vajinal akıntı nedeni mantar enfeksiyonlarıdır. Yapılan araştırmalarda yetişkin kadınların %75’inin yaşamlarının bir döneminde kandida vajiniti dediğimiz mantar enfeksiyonu problemi yaşadığı görülmüştür. Hastalıkta en sık belirti kaşıntıdır. Yaz aylarında ısı etkisi ile artan kaşıntı problemi geceleri daha sık yaşanabilir. Kaşınma sonucunda kızarıklık ve tahriş olabilir. Kaşıntıya ek olarak mantar enfeksiyonunun neden olduğu akıntı genellikle beyaz parçalar halinde süt kesiği görünümündedir. Bu belirtilerin yanı sıra ağrılı cinsel ilişki, vajina bölgesinde kötü koku ve dış genital bölgede özellikle idrar yapma sırasında yaşanan ağrı sıkça görülür.

BU BELİRTİLER VARSA DOKTOR KONTROLÜ ŞART!

  • Vajinal akıntı
  • Kanlı akıntı
  • Kokulu akıntı
  • Yeşil, kahverengi, sarı veya pembe kırmızı akıntı
  • Koyu, peynir kıvamında veya pıhtı gibi akıntı
  • Karın ağrısı ve ateş varsa
  • Akıntı ile birlikte dış cinsel organlarda acı, kızarıklık, yanma ve kaşıntı varsa bu durumlarda daha ciddi sorunlar oluşmaması için doktorunuza başvurmanız tavsiye edilir.

GENİTAL HİJYEN İÇİN 10 ALTIN ÖNERİ

  • VAJİNAL DUŞTAN UZAK DURUN: Vajinal duş uygulanmamalı, vajinanın içi su ile yıkanmamalıdır. Vajina bölgesinde uygulanacak herhangi bir kimyasal madde bölgenin asidik dengesini ve pH’ını değiştirmektedir. Böylece mantar enfeksiyonlarının oluşum riski artmaktadır.
  • İÇ ÇAMAŞIRINIZ PAMUKLU OLSUN: Sentetik naylon, renkli ve boyalı iç çamaşırlar vajinal bölgede hava akışını bozabilir. Beyaz, saf pamuklu olan iç çamaşırlar tercih edilmelidir.
  • BOL VE RAHAT KIYAFETLERİ TERCİH EDİN: Sıkı kıyafetler kasık ve genital bölgeyi sıkıp, havalanmasını engellediğinden tahriş edebilir. Vücudu çok sıkmayan iç çamaşırları ve plaj kıyafetleri tercih edilmelidir.
  • ÇAMAŞIRLARI PARFÜMSÜZ DETERJANLA YIKAYIN: İç çamaşırların yıkanması sırasında parfümlü ve boyalı sabunlar, çamaşır deterjanları ve kumaş yumuşatıcıları kullanılmamalıdır. Kızgın ütü ile ütülemek faydalıdır.
  • İÇ ÇAMAŞIRINIZI GÜNDE İKİ KERE DEĞİŞTİRİN: Vajina bölgesinin kuru olmasına özen gösterilmelidir. Mantar hücreleri nemli ortamlarda daha fazla ürerler. Nem kaşıntının artmasına neden olur. Genital bölgenin kuru tutulması ve iç çamaşırlarının günde en az iki kez değiştirilmesi uygun olur.
  • GENEL HİJYENE DİKKAT EDİN: Ellerin düzenli yıkanması bakterilerin yayılmasını önler. Genital bölge temizliğinde önden arkaya doğru silme işlemi bakterilerin vajinaya girmesini önler. Köpük banyosu veya diğer kokulu ürünler vajina ve idrar yollarını tahriş edebilir.
  • ENFEKSİYONLARA KARŞI PREZERVATİF KULLANIN: Prezervatif kullanımı vajinal akıntı ve enfeksiyonlara karşı koruyucu olabilir. Semptomların yoğun olarak yaşandığı günlerde cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. Çok eşlilikten uzak durulmalı ve cinsel partner seçimine özen gösterilmelidir.
  • TEMİZ OLMAYAN HAVUZA GİRMEYİN: Bunlarla birlikte deniz ve havuzlardaki mikroplardan da maksimum düzeyde korunulması gerekmektedir. Hijyenik olmayan havuz, hamam, sauna gibi ortamlardan uzak durulmalıdır. Girilecek havuzun hijyenik olduğundan emin olunmalı ve havuzdan çıktıktan sonra mutlaka duş alınmalıdır.
  • HAVUZ – DENİZ SONRASI MAYO DEĞİŞTİRİN: Islak mayo hemen değiştirilmelidir.
  • KONTROLLERİNİZİ AKSATMAYIN: Rutin periyodik jinekolojik muayeneler aksatılmamalıdır.

Önerilen bu konulara dikkat etmek vajinal ve idrar yolları enfeksiyonlarından korunmanızı sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki vajinal flora yaşam tarzı, beslenme, hijyen ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Bu nedenle özellikle yaz aylarındahijyen kurallarına maksimum derecede uyulmalıdır.

ŞEFFAF PLAKLAR İLE GÜLÜŞÜNÜZÜ GİZLEMEYİN RAHATÇA GÜLÜMSEYİN

 Büyüme çağında diş teli taktırmamış, yetişkin döneminde ise çarpık dişlerden şikayet ediyor, hatta gülerken bile ağzınızı kapatıyorsanız hızlı diş estetiği imdadınıza yetişiyor.

 Estetik görüntüye önem veren ve tel taktırmayan kişilerin tercihi şeffaf plaklar oluyor. Tel tedavisine göre hızlı ve görünmeyen şeffaf plak uygulamasında, daha işlem başlamadan önce sonucu görebilmek mümkün. Şeffaf plaklar ile inci gibi dişlere kavuşmanın çok kolay ve sağlıklı olduğunu söyleyen Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Ortodonti Uzmanı Dr.Dt. Sıla Topal Çağlayan, işlem ile ilgili şu bilgileri verdi:

  • Hastaya özel yapılan görünmeyen plaklarla dişleri düzeltmek için uygulanan telsiz ortodontik tedaviler, günümüzde yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Neredeyse görünmeyecek derecede estetik algıyla yapılan bu tedavide metal teller ve braketler kullanılmaz. Hastalar bu plakları yemek yerken, dişlerini fırçalarken çıkarabilir. Yeme içmeyle ilgili herhangi bir kısıtlamaya gerek yoktur.
  • Bu tedavinin sağladığı en büyük avantajlardan bir tanesi, dijital ortamda oluşturulan simülasyon sayesinde hastanın tedavi sonucunu henüz tedavi başlamadan önce üç boyutlu olarak görebilmesidir.
  • Dişleri düzeltmek için kullanılan plak tedavisi, kemik ve dişeti sağlıklı ise hem gençlerde hem de yetişkinlerde kullanılır. Diş çapraşıklığı, dişler arası boşlukların kapatılması, gülümseme estetiği planlaması, protez öncesi hazırlıklar için uygulanabilir. Tedavi sonrasında dişlerin eski haline dönmesini engellemek için dişler arkadan ince bir telle sabitlenir. Bu tel dışarıdan kesinlikle görünmez.

ÖZEL GÜNLER ÖNCESİ ÇIKARTILABİLİR

  • İşlem öncesi doktor, ağızdan ölçü alarak süreci başlatır. Bu ölçü 3 boyutlu tarama yöntemi ile bilgisayar ortamına aktarılır. Sanal ortama aktarılan dişler bilgisayar simülasyonu ile hareket ettirilir ve şeffaf plaklar üretilir.
  • Dişlerin hareket edilmesi istenen pozisyona göre seri şeklinde üretim yapılır. Her bir plak tek diş için 0.05 mm’lik hareket sağlar. Plaklar ortalama 15 gün takılarak sonrasında diğer plağa geçilir.
  • Dişlerin hareket edebilmesi için kuvvetin devamlı olması gerekir. Bu yüzden gece uyurken de dahil günde ortama 21-22 saat takılması gerekir. Kişinin plakları kullanırken konuşması etkilenmez. Yemek yerken ve diş fırçalarken çıkarılıp, takılıyor olması önemlidir. Eğer önemli bir toplantı, düğün gibi etkinlikler var ise haftada 2-3 saat ekstra çıkartılabilir buna karşı günlük aktiviteler, plaklar ağız içindeyken rahatlıkla gerçekleştirebilir. Spor yaparken ya da yüzerken plaklar ağızda kalabilir.

İŞLEM ÖNCESİ YAPILAN HAZIRLIKLAR

  • Tedaviye başlamadan önce bütün çürüklerin temizlenmiş olması, ağız içi tüm bakım işlemlerinin bitmiş olması gerekmektedir. Diş hekimi duruma göre 20 yaş dişi çekimlerini tedavi öncesinde isteyebilir ya da tedavi sonrasına bırakabilir. Köprü, implant gibi protetik işlemler, şeffaf plak sonrası yeni diş yapısına uygun olarak yapılmak üzere tedavi sonrasına bırakılır.
  • Ağız içi tedavi bittikten ve hazır hale geldikten sonra ağız ve diş ölçüleri yurt dışına gönderilerek, tedavi planı online sistemde doktor tarafından detaylı olarak yapılır. Plakların üretilip, gönderilmesi süreci yaklaşık 1,5 ay sürebilir.
  • Dişlerin hareket edebilmesi için kuvvet uygulanması gerekir. Şeffaf plaklar ilk defa takıldığında bir baskı hissedilebilir ancak kısa süre sonra alışılır.

 PLAKLAR 15 GÜNDE BİR YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLİR

Çay ve kahve tüketimi plakları renklendirebilir. Sigara kullanımı plakları sarartabilir ancak plaklar 15 günde 1 değişeceği için temiz plaklarla tedavi devam edecektir. Plakların bakımı her sabah ve akşam ılık suyun altında diş fırçasıyla temizleyerek yapılabilir.

ÇOCUKLAR KENDİ RENKLERİYLE KENDİ DÜNYALARINI ÇİZDİ

15. MEMORIAL GELENEKSEL ÇOCUK RESİM YARIŞMASI SONUÇLANDI!

Çocuklarda sanatsal etkinliklere yönelik ilgi uyandırmak, ebeveyn ve eğitimcilerin çocukların resim yeteneğine ilişkin farkındalıklarını artırmak amacıyla bu yıl 15’incisi düzenlenen “Benim Renklerim, Benim Dünyam” konulu Memorial Geleneksel Çocuk Resim Yarışması sonuçlandı.

Başta İstanbul, Antalya, Ankara, Kayseri ve Diyarbakır olmak üzere Türkiye genelinde yoğun ilgi gören yarışmaya katılan yaklaşık 30 bin resmi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Erdal Kara, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Ferhan Gözgü Çelik, Öğretim Görevlisi ve Ressam Saliha Genç ile Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Pedagog Dr. Melda Alantar değerlendirdi.

Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi Resmi Sağlık Sponsoru Memorial’ın düzenlediği “Benim Renklerim Benim Dünyam” konulu çocuk resim yarışmasında dereceye giren çocuklara ödülleri Türkiye Basketbol Federasyonu CEO’su Ömer Onan ve Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi Direktörü Derya Yannier ve Memorial Sağlık Grubu CEO’su Uğur Genç tarafından verildi.

Okul öncesi kategorisinde Ela Tarhan birinci olurken; Güneş Ece Kertmen, Ayşe Lina Yazıcı, Ece Kantar ve Derin Dinlenç sıralamaya girdi. Mansiyon ödüllerini ise Eftelya Çakır, Oya Mira Gün, Cemre Özen, Güneş Kayılı ve Kaan Tokaylı aldı.

İlkokul kategorisinde Nazlı Keskin birinci, Nur Günce Altınçekiç ikinci, İclal Albayrak üçüncü, Bengü Karadeniz dördüncü, Deniz Baysan beşinci oldu. Mansiyon ödüllerini Sabri Berke Aytemiz, Berat Çakmak, Beren Erşen, Sade Gökçe, Liya İmah paylaştı.

Ortaokul kategorisinde ise Zehra Çevik birinciliği alırken sıralama şu şekilde oldu: Miraç Coşkun, Fatma Şevval Arabacı, Deniz Aşut ve Melisa Güven. Mansiyon ödüllerinin sahibi de Sudenaz Avcu, İhsan Akan, M. Emin Akkum ve Ayşegül Açıkgöz oldu.

Alışık olmadığınız tarz ve sıklıkla beslenmek ve sıcak havalarda ikram masasında uzun süre açıkta bekleyen, havadan gelebilecek mikroplara karşı hassas olan yiyecekleri tüketmek tatilcilerin besin zehirlenmesiyle karşı karşıya kalmasına neden olabiliyor. Açık büfe programlarda sınırsız alkollü içkinin de beslenmeye eklenmesi bu durumu kötüleştiriyor. Mayonez içeren besinlerle süt ve sütlü tatlılar, saklanma koşullarına uyulmamış kıyma, taze olmayan deniz ürünleri ve balık bu hastalıklara en sık neden olan besinler arasında yer alıyor. Özellikle alt yapı yetersizliğinin olduğu gelişmemiş ülkelere seyahat edenlerin “soy veya kaynat ya da unut” formülünü unutmamaları gerekiyor.

Yazın gerek zehirli hayvan ve böcek ısırması-sokmasıyla gerekse sahte içki tüketimi nedeniyle zehirlenmeler daha sık görülüyor. Turizmin yoğun olduğu, geri kalmış ve insan yaşamına değer verilmeyen ülkelerde özellikle metil alkol katılarak yapılmış sahte içki tüketimi ölümcül zehirlenmelere yol açabiliyor. Tropikal ülkelerin birçoğunda çok ani ölüme yol açabilen yılan, akrep, örümcek gibi hayvanların ısırma ve sokmalarına özellikle çocuk ve yaşlılar açısından dikkat edilmesi gerekiyor.​

GEZGİNLERE SAĞLIKLI TATİL ÖNERİLERİ

 Okulların kapanması ve sıcak havaların kendisini iyiden iyiye hissettirdiği bu günlerde tatil planlarınız varsa dikkat! Seyahat rotanızı belirlerken otel, ulaşım gibi detayları araştırırken gideceğiniz ülkede karşılaşabileceğiniz sağlık risklerini de kontrol edin!

 Gezi yapmayı seven seyyahlara, tatil öncesi mutlaka seyahat hekimliğine başvurup hastalıklara karşı önleminizi alın diyen Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Doğancı; gezginlerin el kitabında bulunacak şu altın önerileri verdi:

  • Yaz aylarının gelmesi ile birlikte daha sıklaşan seyahatlerde yurtiçi ya da yurtdışı başka bölgelere gidildiğinde değişen çevre ve yaşam koşullarına bağlı olarak ortaya çıkması muhtemel hastalıklara seyahat ilişkili hastalıklar deniliyor. Bunların başında çeşitli tropikal enfeksiyonlar, travma, güneş ve ısı çarpmaları ile zehirli hayvan ısırık ve sokmaları geliyor. Mikrobik hastalıklardan ise en sık olarak mide-bağırsak sistemini tutan gastroenteritler (mide ve bağırsak enfeksiyonları), idrar ve solunum yolları enfeksiyonları, deriyi tutan enfeksiyonlar ile cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar sıklıkla gözleniyor.
  • Sağlam olarak tatile ya da iş seyahatine çıkmak, sağlıklı olarak tatili-iş seyehatini geçirmek ve dönüşte ise potansiyel olarak risk yaratabilecek enfeksiyonlardan olabildiğince korunmak en çok dikkat edilmesi gereken hususları oluşturuyor. Sağlıklı bir tatil yapılmasını, hastalanmadan ruh ve beden sağlığına olumlu katkılarla işe ve günlük yaşama dönülmesini sağlamak hekimliğinin en önemli görevi… Bu görev hekim ile tatilini sağlıklı olarak bitirmek isteyen kişi arasında iyi bir eşgüdümün sağlanmasını gerektiriyor.

ÇOCUKLU SEYAHATİ MUTLAKA DOKTORUNUZA DANIŞIN

  • Turizm ve seyahat gittikçe artan bir oranda sağlık sorunlarının kaynağı oluyor. Buna paralel olarak seyahat hekimliği alanı da genişleyerek, gezginlerin güvenli bir şekilde seyahat etmesine olanak tanıyor. Çocuklarla seyahat edecek kişilerin de pediatri uzmanları ile görüşerek seyahate çıkmaları, güneş ve sıcak çarpması açısından çok dikkatli olmaları; travma ve kazalara karşı çocukların yakından izlenmesi öneriliyor

GİDECEĞİNİZ ÜLKENİN AŞI ZORUNLULUĞUNU KONTROL EDİN

  • Bazı ülkelere seyahat etmeden uygun bir süre önce çeşitli hastalıklara karşı aşı olunması gerekiyor. Bu ülkeler resmi bir aşı sertifikası olmayan ziyaretçilere giriş izni vermiyor ve bu kişileri sınır dışı ediyor. Örneğin Suudi Arabistan, hac ve umre ziyaretleri için giriş yapmak isteyenlerden epidemik menenjit aşısını belgelemelerini istiyor. Bazı Orta Afrika ülkeleri ve Güney Amerika tropik ülkeleri de sarıhumma aşısının resmi uluslararası aşı belgesini sınır girişlerinde soruyor. Bu aşıların tam bir koruyuculuk sağlamaları için de haftalar öncesinde uygulanmış olması önem taşıyor. Uçağın kapısında yapılacak bir aşılama aktivitesinin sadece idari problemi çözeceği ancak tıbbi olarak bir koruma sağlayamayacağı unutulmamalı.

UZUN UÇUŞLARDA BOL SU TÜKETİN

  • Uzun uçuşlarda fazla oturmaya bağlı bacak damarlarında tromboflebit denilen pıhtılaşma problemleri ve buna bağlı emboliler olabiliyor. Bunları önlemek içinse uçuş öncesi iyi dinlenmek, uçuş sırasında fazla alkol kullanmamak, sık olarak uçak içinde dolaşmak ve bol su tüketmek gerekiyor.

SEYAHAT ÇANTASINA İLAÇLARINI ALMAYI İHMAL ETMEYİN

  • Tatillerde en sık rastlanan sıkıntılardan biri olan ishal (diare) insanların normal bağırsak florasının bozulmasına bağlı olarak meydana gelebiliyor ve buna turist ishali deniliyor. Ayrıca hijyen düzeyi iyi olmayan ülke ve bölgelerde sindirim sistemine yerleşen patojen mikroplar nedeniyle de ishal yaşanabiliyor. Seyahat ederken mutlaka yanınıza doktorunuzda görüşerek uygun antibiyotikleri bulundurmanız gerekir. İhtiyaç durumunda ise doktorunuza danışarak kullanın.

Erik yedikten sonra mutlaka bunu yapın

YATMADAN ÖNCE FIRÇALAYABİLİRSİNİZ BİR BARDAK ILIK SU İÇİN!

Erik yedikten sonra mutlaka bunu yapın…

Ekşi ve şekerli yiyecekler ile gazlı içecekleri tükettikten sonra sakın dişlerinizi fırçamalayın. Bunun yerine 1 bardak ılık su için.

Taze meyve, bazı bitkisel çaylar gibi sağlıklı gıdaların yanı sıra, asitli içecekler, ekşi veya şekerli yiyecekler de diş erozyonuna neden olur. Yapılan bir araştırmada, günde iki kereden fazla narenciye tüketenlerin, sık narenciye tüketmeyenlere göre 37 kat daha fazla diş erozyonu riski ile karşı karşıya olduğu sonucu ortaya çıkarıldı. Ayrıca elma sirkesi veya sporcu içeceklerini haftada bir veya daha fazla tüketenler ile her gün gazlı içecek tüketenler de risk grubunda yer alıyor. Bu alışkanlıklar, dişlerde asit erozyonu olasılığını 4-10 kat arasında daha fazla artırıyor.

DİŞ MİNESİNİ YUMUŞATIR 

Diş Hekimi Pertev Kökdemir asit erozyonuna karşı, “Yemek yedikten hemen sonra dişlerinizi fırçalamayın” diyor ve uyarıyor: “Dişlerinizi özellikle asitli yemeklerden veya içeceklerden hemen sonra fırçalamayın. Asitli içecekler, sporcu içecekleri, asidik gıdalar, ekşi meyveler, turunçgiller; diş minesini yumuşatır.”

YATMADAN ÖNCE FIRÇALAYABİLİRSİNİZ

Diş Hekimi Pertev Kökdemir, “Bu besinleri tükettikten hemen sonra dişlerinizi fırçalamak, asidin diş minesi üzerindeki etkisini hızlandırabilir ve alt tabakayı aşındırabilir. Çünkü yemekte dişlere yapışan artıklar kısa süre içinde aside döner. Yemekten hemen sonra diş fırçalamak ise o asidin ağız içinde yayılmasına neden olur. Asit, diş minesinin kalitesini düşürür, dayanıklılığını azaltır. Böylece dişler çok daha kolay çürür. Dişleri yemekten hemen sonra değil, 1-2 saat sonra fırçalayın. Aslında en ideal olanı gece yatmadan önce fırçalamaktır” diyor.

BİR BARDAK ILIK SU İÇİN!

Diş Hekimi Pertev Kökdemir, en basit çözümü ise şöyle açıklıyor:

“Basit çözüm, ekşi bir şey yedikten sonra asidi nötralize etmek için ağzımızı suyla yıkamamız gerektiğidir. Dişlerinizi fırçalama ihtiyacı hissediyorsanız, ağzınız çalkalayın ve sonra bir bardak ılık su için.”

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Davut Güleç Panel İletişim Sağ Menü
Davut Güleç Logo Ana Sayfa Davut Güleç Kimdir? Galeri Köşe Yazıları Site Haritası