Sağlık haberleri (12.10.2018)
Kayseri Şehir Hastanesi Heliport Alanı Hizmete Açıldı
Kayseri Şehir Hastanesi’nde çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Son olarak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden onayı alınan heliportta, gerekli önlem ve eğitimlerin tamamlanmasının ardından ilk kez helikopter ambulansın iniş denemesi yapıldı.
11 Ekimde yapılan simülasyonda Hava-38 (Helikopter Ambulans) İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Ali Ramazan Benli ve Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Dr. Ahmet Özyalçın’ı Talas yerleşkesindeki heliporttan alarak Kayseri Şehir Hastanesi içerisindeki heliporta indirdi.
Simülasyon öncesi açıklama yapan İl Sağlık Müdürü Benli “Şehir Hastanesinin heliport ünitesinin açılışı için helikopter ambulansımızla deneme inişi yaparak açılışını gerçekleştirmiş olacağız.
Helikopter Ambulansımız Kayseri’de 2009 yılından beri hizmet vermekte olup yaz aylarında 30 saate yakın uçuş gerçekleştirmektedir. Kayseri Bölgesi olarak Sivas, Yozgat, Niğde, Kırşehir, Nevşehir illerimize hizmet götürmekteyiz. Adana’daki merkez ise Kahraman Maraş’a hizmet götürmekte, Tufanbeyli ilçesine ise biz hizmet vermekteyiz. Şu bir gerçek ki acil sağlık hizmetlerinde geldiğimiz nokta çok ileri bir düzeye ulaştı. Vakaları yarım saatin altında hastaneye ulaştırmayı hedefliyoruz. Yarım saati geçebilecek yerlerde ise helikopter ambulansımız sayesinde hızlı bir şekilde transferi gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz.
İniş alanında açıklama yapan Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İlhami Çelik ise “2018 yılında açılan hastanemizde vatandaşımıza daha iyi hizmet sunmak için elimizden gelen gayreti göstermeye çalışıyoruz. Hastalarımızın hastanemize çok daha kolay ulaşmasını sağlayacak heliport için aylardır çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son olarak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüzden onayımızı aldık. Bugünde ilk helikopter heliportumuza indi. Bundan sonra hastalarımızın çok daha hızlı bir şekilde hastanemize intikal etmesini sağlamış olacağız” diye konuştu.
Elmas Seyyar Aile Sağlığı Merkezi Hizmete Açıldı
Sağlık Müdürlüğü, Melikgazi Belediyesi ve Hayırsever işbirliği ile yapımı tamamlanan Elmas Seyyar Aile Sağlığı Merkez düzenlenen tören ile hizmete açıldı.
12 Ekim 2018 tarihinde Mimarsinan Dere Mahallesinde gerçekleşen Elmas Seyyar Aile Sağlığı Merkezi’nin açılış törenine, Önceki Dönem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kayseri Ak Parti Milletvekili Dr. İsmail Tamer, Kayseri Vali Yardımcısı Dr. M. H. Nail Anlar, Melikgazi Kaymakamı Erkaya Yırık, Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Ali Ramazan Benli, Müdürlüğümüz yöneticileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Açılış konuşmasını yapan İl Sağlık Müdürü Benli; “kamu kurumları, belediyeler ve hayırseverlerin birlikte çalıştığı mükemmel bir örneği daha bugün yaşıyoruz. Bu hafta Çarşamba temel atma, Cuma açılış bizleri son derece memnun etmiştir. Hayırseverlerimize de tekrar teşekkür eder Allah sadakayi cariyelerini kabul etsin derim”
Başkan Büyükkılıç “Belediyemizce Hayırsever işbirliği ile yapımı tamamlanan Aile Sağlık Merkezi bölge halkına hizmet verecektir. Tek katlı ve toplam kapalı alanı 200m’dir. Üç hekim ile hizmet verecek sağlık merkezi içerisinde laboratuvar da bulunmaktadır. Çarşamba günü Aydınlıkevler Aile sağlık Merkezinin temelini attık, Bugün de bir aile sağlık merkezimizin açılışını yaparak bölge halkının hizmetine sunuyoruz” dedi.
Kayseri Milletvekili Dr. İsmail Tamer yaptığı konuşmada, “Bu tesis çok amaçlı. Hem sağlık hizmeti verecek, hem de kalifiyeli eleman olarak istihdama katkı sağlayacak. Sağlık hizmeti bu merkez ile daha da gelişecek ve büyüyecek” dedi.
Önceki dönem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise “şehrin geleceğe hazırlanması için yapılması gereken projeler Kayseri belediyelerince tek tek hayata geçiriliyor ve birçok Anadolu şehri küçülürken Kayseri’nin, büyümeye, gelişmeye, adından her alanda söz ettirmeye devam ettiriyor” dedi.
ERÜ Tıp Fakültesi’nde Emeklilik Töreni Düzenlendi
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi’nden emekli olan Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Mustafa Erkan, Prof. Dr. Sami Aydoğan ile Dr. Öğr. Üyesi Recep Saraymen için emeklilik töreni düzenlendi.Başhekimlik Toplantı Salonu’nda düzenlenen emeklilik törenine; Rektör Prof. Dr. Mustafa Çalış, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Murat Borlu ve Prof. Dr. Mehmet Sıdkı İlkay, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Poyrazoğlu, ile çok sayıda akademik ve idari personel katıldı.
Emeklilik töreninde ilk olarak öğretim üyelerinin özgeçmişi okundu ve hayatlarından kesitlerin yer aldığı slayt gösterisi yapıldı.
Törenin açılış konuşmasını yapan Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Poyrazoğlu, konuşmasında emeklilik törenlerinin hem mutluluk, hem de hüzünlendirici törenler olduğunu kaydetti.
Dekan Poyrazoğlu, “Bu törenle emekli olan hocalarımıza veda etmiş oluyoruz. Ama kalben hale birlikteyiz. Tıp Fakültesi’nin kuruluşunun 50. yılındayız. Bu 50 yılda bir barakadan 5 hastanelik koskoca sağlık kompleksine dönüşen ve ülkemizdeki önemli tıp fakültelerden birisi haline gelen Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültemize, bugün burada emekli ettiğimiz hocalarımızın büyük katkıları bulunmaktadır” dedi.
Rektör Prof. Dr. Mustafa Çalış ise, öğretim üyelerine emeklilik hayatlarında mutluluklar diledi.
Rektör Çalış, “Zaman çok hızlı geçiyor. Önemli olan bu geçirdiğimiz zamanda mutlu muyuz, ne kazandık, ne meyve verdik. Önemli olan budur bence. Hocalarımızın en büyük meyvesi öğrencileridir. Birçok alanda doktor yetiştirdiler. Bu onlar için gurur verici bir olay. Bundan sonraki hayatlarında aileleri ile birlikte mutlu bir hayat sürmelerini diliyorum” diye konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından öğretim üyelerine plaket, çiçek ve hediye takdim edildi. Tören, emekli olan öğretim üyelerinin konuşmalarının ardından kokteyl ile son buldu.
Kamu Hastaneleri Transfüzyon Merkezleri 2018 Yılı 2. Periyodik Değerlendirme Ziyaretleri
Bünyan, Pınarbaşı, Tomarza İlçe Devlet Hastaneleri, Develi, Yahyalı İlçe Devlet Hastaneleri, Kayseri Şehir Hastanesi ve Erciyes Üniversitesi Hastanesi Transfüzyon Merkezleri 2018 yılı 2. denetimi Sağlık Hizmetleri İzleme, Değerlendirme ve Denetim Birimi Sorumlusu Şube Müdürü Ahmet YERLİ ve Birim çalışanı Hemşire Nurdane Çakas tarafından yapılmıştır.
Personel Birimleri Değerlendirme Toplantısı
Sağlık Müdürlüğü toplantı salonunda, personel birimlerine yönelik bir değerlendirme ve istişare toplantısı gerçekleştirilmiştir. Personel Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa Salep başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya; Uzman Hürü Macit, Uzman Erdal Durnacı, Uzman Mustafa Baytürk, Uzman Mustafa Kızılaslan ve personel birimlerinde görev yapan personelimiz katılmıştır.
Personel birimleri değerlendirme toplantısında; birimlerimizin işleyişi, güncel personel ve mevzuat konuları, ÇKYS/İKYS kaynaklı sorunların giderilmesinde takip edilecek usuller, birimlerimize yönelik hizmet içi eğitimlerin planlanması, personel yeterliliklerinin değerlendirilmesi, doğru ve etkin iletişim konularının örnek olaylar üzerinden incelenmesi, Müdürlüğümüzden hizmet talebinde bulunan personel ve vatandaşların taleplerinin usul ve esaslar açısından değerlendirilmesi gibi konular paylaşılarak toplantı; karşılıklı fikir alışverişi, katkı ve genel değerlendirmeler ile tamamlanmıştır.
Bünyan Mobil Sağlık Evi Uygulaması başladı.
İl Sağlık Müdürlüğü koordinasyonunda bankta bulursa bankta, parkta bulursa parkta, kahvede bulursa kahvede, tarlada bulursa tarlada sloganı ile başlatılan Mobil Sağlık Evi uygulaması, Bünyan İlçe Sağlık Müdürlüğüne bağlı ekipler tarafından vatandaşlarımızın bulundukları yerde hizmet vermeye devam etmektedir.
Aile Hekimlerinin mahallelere sunduğu mobil hizmet günleri harici günlerde ilçemizdeki Toplum Sağlığı Merkezi’nde görevli Doktor, Ebe, Hemşire ve Çevre Sağlığı Teknisyeninden oluşan Mobil Sağlık Evi Uygulaması ile varsa bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıkların erken teşhisi ve tedavisi, özellikle rahim kanserinin erken teşhisi, o gün için ilçe merkezine gelemeyecek hastaların muayenelerinin yapılarak varsa pansuman, enjeksiyonlarının yapılması, şeker ve tansiyonlarının ölçülmesi, obez hastalara diyetisyen tarafından eğitim verilmesi gerektiği durumda ileri tetkik ve tedavi için sağlık merkezlerine yönlendirilmesi, yaşlı ve kimsesiz yatağa bağımlı evde sağlık hizmeti birimlerine ulaşamayan hastaların tespiti ve tedavilerinin sağlanması, köyün çevre sağlığı bakımından değerlendirilerek çözüme yönelik çalışmalar yapılması, su numunesi alınıp tahlilinin yaptırılarak halkın temiz içme suyu kullanımının sağlanması hizmetleri verilmeye başlanmıştır.
Hasta Hakları İl Koordinatörlüğü Çalışma Ziyaretleri
Sağlık MüdürlüğüSağlık Hizmetleri Başkanlığına bağlı Hasta İl Koordinatörlüğünden Dt. Simten Baygın, Hasta Hakları İl Koordinatörü Aysun Çınar ve Kurul Sekretaryası görevini yürüten Beyhan Ağırnaslıgil 8-11 Ekim tarihleri arasında Develi Hatice Muammer Kocatürk, Bünyan, Tomarza, Yahyalı Devlet Hastaneleri poliklinikleri ile birlikte Hasta Hakları Birimlerini ve Kayseri Şehir Hastanesi Hasta Hakları Birimi ziyaret ederek poliklinik hizmetlerinin hastaların hekimi seçmesine ve değiştirmesine imkan verecek şekilde düzenlenmesi hakkındaki yönerge ve Hasta Hakları Yönetmeliği kapsamında değerlendirmelerde bulunmuştur.
Niğde’de Ambulans Sürüş Teknikleri Eğitimi Gerçekleştirildi
11. Bölge olarak Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkanlığına bağlı Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmetleri Birimi tarafından koordine edilen eğitimde Niğde ve Nevşehir illerinden toplam 24 personele “Ambulans Sürüş Teknikleri Eğitimi” verilmiştir.
Niğde de gerçekleşen eğitimde ilimiz eğitmenlerinden Paramedik Ümit Öztürk’ün sorumluluğunda gerçekleşmiş olup Att Alpay İyigün ve Att İmge Geçener eğitmen olarak görev almışlardır. 4 gün süren eğitimde teorik olarak araç mekaniği, araç bakımı ve temizliği, sürüş hazırlıkları, araç güvenlik sistemleri, ambulanslarda hız problemleri, araç kontrolü, geçiş üstünlüğü, virajlar, solama kuralları, trafikteki özel durumlar, ambulanslarda siren kullanımı, ambulans kazaları işlenirken uygulamalı eğitim de ise dokuma egzersizi, T-sokak, günlük bakım, paralel park, şerit değiştirme, akü takviye, panik fren, kontrollü fren, stepne değiştirme, kaçamak manevra, ileri slalom, kar zinciri, teorik ve pratik sınav ve sonuç değerlendirme konuları işlenmiştir.
Eğitimin kapanış konuşmasını yapan Niğde İl Sağlık Müdürü Dr. Ertan Değirmencioğlu, ASTE eğitim sahasını parkurların gerçekten de trafikte karşılaşılan durumları kapsadığını, hasta ve kendi güvenliğimizin güvenli sürüş ile mümkün olduğunun bunun içinde ASTE ve diğer modül eğitimlerini önemsediğini belirterek desteklerinden dolayı İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Ali Ramazan Benli’ye ve Kayseri’den katılan eğitmenlerimize teşekkür etmiştir
Toplum Ruh Sağlığı Merkezi İl Koordinasyon Toplantısı
Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığına bağlı Ruh Sağlığı Birimi tarafından koordine edilen “Toplum Ruh Sağlığı Merkezi İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı” 11 Ekim 2018 tarihinde İl Sağlık Müdürlüğü Seyyid Burhaneddin Ek Hizmet Binası toplantı salonunda gerçekleştirildi.
Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Dr. İsmail Kılıç’ın başkanlığında gerçekleşen toplantıya; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Emniyet Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Ticaret Odası Başkanlığı, Toplum Ruh Sağlığı Merkezi, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü, Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanlığı, Çalışma ve İŞKUR Müdürlüğü temsilcileri katılım sağladılar.
Toplum Ruh Sağlığı Merkezi’nin işleyişi ve yapılan çalışmaların değerlendirildiği toplantı, alınan kararlar ile son buldu.
Hasta Hakları Biriminden Değerlendirme Ziyareti
Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkanlığı Hasta Hakları İl Koordinatörlüğü olarak, Hasta Hakları İl Koordinatörü Aysun Çınar ve Hasta Hakları kurul sekretaryası görevini yürüten Beyhan Ağırnaslıgil poliklik hizmetlerinin hastaların hekimini seçmesine ve değiştirmesine imkan verecek şekilde düzenlenmesi hakkındaki yönerge ve hasta hakları yönetmeliği kapsamında 12 Ekim 2018 tarihinde Pınrabaşı Devlet Hastanesi, Sarız Entegre İlçe Hastanesi poliklinikleri ile birlikte hasta hakları birimlerini ve Pınarbaşı Toplum Sağlığı Merkezinin hasta hakları birimini ziyaret ederek değerlendirmelerde bulunmuşlardır.
ÇOCUKLARDA ALERJİYE DİKKAT
Modern çağın getirdiği hastalıkların başında alerji vakaları geliyor. Özellikle çocukların maruz kaldığı alerjilerle ilgili aileler yeteri kadar bilgi sahibi değil.
“Çocuklarda 3 yaş altında en sık gıda alerjileri görülürken, 3 yaştan sonra profil değişmektedir.” Diyen Kayseri Özel Melikgazi Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Yüksel Öztürk, “Kalıtımsal ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan alerjik hastalıklardan çocukları korumak için alerjen testi yaptırmayı ihmal etmeyin” dedi.
Çocuklarda sık rastlanan alerji türleri nelerdir?
Uzm. Dr. Yüksel Öztürk, çocuklarda görülen alerji ile ilgili bilgiler vererek şunları söyledi:
“Gıda alerjeni olarak en sık süt, buğday, yumurta, fındık, fıstık, balık vs görülürken, 3 yaş sonrası ev tozu akarı, çayır çimen, polenler, mantarlar, evcil hayvan tüyleri, böcek salgıları sık görülmektedir. Alerjik hastalıklar arasında ise astım, alerjik rinit (burun alerjisi), atopik dermatit (alerjik egzama), ürtiker (dabaz) çocuklarda sık görülmektedir. Alerji genetik geçişli bir hastalık olarak bilinse de, sadece genetik faktörler etkili değildir. Her yıl giderek artış gösteren alerjik hastalıkların asıl nedeni çevresel faktörlerdir. Bilinçsiz ve gereksiz yoğun antibiyotik kullanımı, giderek artan sezaryen ile doğumlar, abartılı hijyen tutkusu, doğal olmayan gıda üretimi ve tüketimi alerjik hastalıklarda artışın başlıca nedenleridir” dedi.
Alerji sonradanda ortaya çıkabilir
Kayseri Özel Melikgazi Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Yüksel Öztürk, “Alerji çocukta başlangıçta belirgin değilken sonradanda ortaya çıkabilir. Örneğin penisilin iğnesinin 101. Dozunda alerji gelişebilir. Bazen de, alerji şiddeti zamanla azalabilir. Alerji kendini çocukta, burun tıkanıklığı, ciltte kaşıntı veya döküntü, öksürük, hışıltı gibi çeşitli semptomlarla gösterebilir. Genellikle alerjiye ateş eşlik etmez ve çoğu zaman tekrarlayıcıdır. Alerji bazen enfeksiyona zemin hazırlayabilirken, enfeksiyonda alerjiyi tetikleyebilir. Örneğin, burun alerjisi olan bir çocuğun buruna açılan kulak veya sinüs kanalı tıkanıp otit veya sinüzite neden olabilir. Bağırsak paraziti de alerji atağını tetikleyebilir.
Aileler Dikkat!
Astımın %90 nedeni alerjik nedenlerdir. Sadece öksürük yapabileceği gibi, hışıltı veya nefes darlığı da yapabilir. Astım küçük yaşlarda başlamasına rağmen, 7 yaşından sonra yapılabilen solunum fonksiyon testi ile kesin tanı konulabilir. 7 yaşının altında Astım tanısı, çocuğun geçirdiği atak sıklığına göre konulabilir. Astımlı çocuğun anne veya babası içiyorsa sigarayı bırakmalıdır. Ev halıdan ve tüylü eşyalardan mümkün olduğunca arındırılmalıdır. Nem küf ve akara sebep olacağı için, banyolar kurutulmalı, gereksiz oda nemlendirmesi yapılmamalıdır. Astımlı çocuğa eylül veya ekim aylarında grip aşısı yapılmalıdır. Alerjik egzaması olan çocuklarda Astım riskinin diğer çocuklara göre yüksek olduğu bilinmeli ve düzenli kontrolleri yapılmalıdır. Alerjinin hafif döküntüden, ölüme kadar geniş yelpazede seyrettiği bilincinde olmakla beraber, stresin alerjiyi olumsuz etkilediği de göz önüne alınarak, alerji ile karşılaşınca küçümsemeden, gereğinden fazlada endişeye kapılmadan doktor kontrolüne götürmelidir.”
KBB Uzmanı Doç. Dr. Murat Doğan Acıbadem Kayseri Hastanesi’nde göreve başladı
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Murat Doğan, Acıbadem Kayseri Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.
Acıbadem Kayseri Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ekibine katılan Doç. Dr. Murat Doğan, 2010 yılında Kulak Burun Boğaz Uzmanı olarak göreve başladı. Doç. Dr. Murat Doğan ses, konuşma ve yutma bozukluklarının tanı ve tedavisindeki önemli çalışmaları ile tanınıyor.
1974 Sakarya doğumlu Doç. Dr. Murat Doğan, 1999 yılında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra sahaya inerek mesleki hayatına pratisyen hekim olarak devam etti. 2004-2010 yılları arasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi uzmanlık eğitimini tamamladı. 2018 yılında Doçentlik unvanını alan Doç. Dr. Murat Doğan’ın birçok bilimsel çalışması bulunuyor. Acıbadem Kayseri Hastanesi Kulak Burun Boğaz ekibine tam zamanlı katılmasıyla ilgili “Acıbadem’de hizmet vermekten mutluluk duyuyorum” açıklamasında bulundu.
Melikgazi, Mimarsinan Dere Mahallesi Elmas Seyyar Aile Sağlığı Merkezi
Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Hayırsever işbirliği ile Melikgazi Belediyesince yaptırılan Mimarsinan Dere Mahallesi’ndeki Elmas Seyyar Aile Sağlığı Merkezi’nin 12 Ekim 2018 Cuma günü Saat:13.30’da düzenlenecek tören ile hizmete açılacağını söyledi.
Melikgazi Belediyesi olarak şu anda ilçe sınırları içerisinde yer alan sağlık tesislerine arsa ile bina tahsis ettiklerini veya tamamen bina yaparak sağlık hizmetine sunduklarını hatırlatan Başkan Memduh Büyükkılıç “Mimarsinan Dere Mahallesi’nde yapımı tamamlanan Elmas Seyyar Aile Sağlığı Merkezi’nin, Mimarsinan Bölgesine hizmet verecektir. Dolayısı ile önemi ve konumu çok önemlidir. Melikgazi Belediyesi halk ve çevre sağlığını önemsiyor ve yatırımlar yapıyor. Bu Aile Sağlığı Merkezinde 3 hekim görev yapacaktır. Hayırsever Elmas Seyyar ve ailesi teşekkür ediyoruz“dedi.
Açılış törenine tüm Kayserililerin davetli olduğunu ifade eden Başkan Memduh Büyükkılıç, Elmas Seyyar Aile Sağlığı Merkezi’nin açılışında katılımcılara aşure ikram edileceğini sözlerine ekledi.
BİLLUR TUZ’DAN SODYUMU AZALTILMIŞ
KALP DOSTU TUZ
Tuz deyince ilk akla gelen marka olan Billur Tuz, sodyumu yüzde 50 azaltılmış rafine sofra tuzuyla, kalp ve yüksek tansiyon riski taşıyanların imdadına yetişiyor. Rafine edilmiş deniz tuzundan iyot ilave edilmeden üretilen ürün, ideal sodyum ve potasyum karışımıyla vücudun dengesini sağlamaya yardımcı oluyor.
İnsan vücudunun fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için gerekli bir besin maddesi olan tuzun, dengeli ve bilinçli tüketimi, sağlıklı yaşamın en önemli adımları arasında yer alıyor. Özellikle hangi tuzun neye iyi geldiğini, hangi ölçüde kullanılacağını bilmek büyük önem taşıyor.
Tuz deyince ilk akla gelen marka olan Billur Tuz, sodyum alımına dikkat edenlere özel ürünüyle sağlığa katkıda bulunuyor. Billur Tuz’un, sodyumu yüzde 50 azaltılmış rafine tuzu, kalp ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıkları olanların imdadına yetişiyor. Rafine edilmiş deniz tuzundan iyot ilave edilmeden üretilen rafine iyotsuz sofra tuzu, ideal sodyum ve potasyum karışımıyla vücudun dengesini sağlamaya yardımcı oluyor.
Kalp rahatsızlıkları ve yüksek tansiyon riski taşıyanların sodyum tüketiminin azaltılması tavsiye ediliyor. Türk Kalp Vakfı’nın desteklediği, sodyumu yüzde 50 azaltılmış tuz, ideal sodyum ve potasyum karışımıyla daha az sodyum tüketimi sağlarken vücudu potasyum ile destekliyor. Sadece kalp ve damar sağlığı hassasiyeti olanlar değil, yemeklerin lezzetine düşkün olanlar ve tuz miktarında ölçüyü abartanlar, sodyumu azaltılmış ürünleri tercih ediyor.
KULAK CERRAHİSİNİN 3 TENORU BU ETKİNLİKTE BULUŞTU
İleri anatomi bilgisi ve deneyim gerektiren kulak mikrocerrahisi, tıp dünyasında yapılan oldukça zor olduğu kabul edilen cerrahi yöntemdir. Otoloji biliminin üç tenoru Prof. Dr. O. Nuri Özgirgin, Prof. Dr. Nazım Korkut ve Prof. Dr. Tayfun Kirazlı, Türkiye’de ilk kez eşzamanlı ve canlı olarak, üç farklı merkezden ulusal kapsamlı doktorlara yönelik yapılan “Ulusal Kapsamlı Kulak Mikrocerrahisi”nde bir araya geldi.
İşitmemizi sağlayan kulağımızın içinde dev bir dünya yatıyor. Özellikle işitme sorunlarında tercih edilen minik kamera aracılığı ile yapılan kulak içi mikrocerrahi, cerrahların ince meziyetleri ile gelişiyor.
Gerçekleştirdikleri başarılı ameliyat ile Türk tıp camiasında otoloji alanında ses getiren üç duayen Prof. Dr. O. Nuri Özgirgin, Prof. Dr. Nazım Korkut ve Prof. Dr. Tayfun Kirazlı, “Ulusal Kapsamlı Kulak Mikrocerrahisi”nde bir araya geldi.
Prof. Dr. Cem Bilgen’in rmoderasyonunda, 11 Ekim Perşembe günü gerçekleşen etkinliğe sağlık alanında çalışan kişiler katıldı. Kulak içi mikrocerrahisinin detaylı olarak anlatıldığı etkinlikte; üç farklı şehirde göre yapan uzman doktorlar, aynı anda gerçekleştirdikleri farklı cerrahi uygulamalarını canlı yayında anlatma imkânı buldular. Binin üzerinde hekim tarafından izlenen yayında kulak cerrahisi eğitiminde çok önemli olan “hasta üzerinde uygulama teknikleri” tüm detayları Türkiye genelindeki doktorlarla paylaşıldı.
Kulak mikrocerrahisinin tecrübeli kişiler tarafından yapılmasının önemine değinen Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Söğütözü ve İçerenköy Hastaneleri Kulak Burun Boğaz (KBB) Bölüm Başkanlığının yanı sıra Karadeniz Ülkeleri Otoloji Derneği Başkanlığı, Uluslararası Vertigo Derneği Başkanlığı ve Uluslararası Kulak Cerrahisi ve Bilim Derneği (Politzer) Yönetim Direktörlüğünü yürüten Prof. Dr. Nuri Özgirgin kulak mikrocerrahisi ile ilgili şu bilgileri verdi: “Genel olarak dış, orta ve iç kulak olmak üzere 3 bölümde incelenen kulak, fizyolojik işlevi bakımından çok komplike bir sistemdir. Kulağın her bölümünün cerrahi çalışma alanı sınırlı olduğu için özel ameliyat mikroskopları kullanılması şarttır. Bu nedenle de kulak mikrocerrahisi her yerde uygulanamaz. Bununla birlikte hasta üzerinde uygulama tekniklerinin doğru bilinmesi de kulak cerrahisi eğitiminin en önemli unsurlarındandır. Yanlış uygulanan cerrahi yöntemler oldukça tehlikeli ve riskli sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle şu an gerçekleştirmiş olduğumuz etkinlik gibi interaktif ve eğitici uygulamaların kulak cerrahisi açısından oldukça etkili olduğunu düşünüyorum ve çok değerli meslektaşlarıma teşekkür ediyorum.”
Meme Kanseri Seni Bulmadan, Sen Onu Farket!
Meme kanseri, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hala kadınlarda en sık görülen kanserlerin başında geliyor. Sağlık otoriteleri tarafından, 2018 yılının sonuna kadar dünyada yeni teşhis edilen kanser vakalarının yüzde 11.6’sının meme kanseri olacağı öngörülüyor. Rakamlar korkutucu görünse de meme kanserine karşı önlem almak ve erken teşhis için farkındalık yaratmak elimizde!
Kadınların korkulu rüyası meme kanseri, hala dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanser türlerinin başında geliyor. Oysa meme kanserine karşı bilinçlenmek ve erken teşhis sayesinde bu kabusa son vermek elimizde! Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2004 yılından bu yana meme kanserinde erken teşhisinin önemi ve meme kanseri farkındalığının vurgulanması amacıyla Ekim ayı olarak belirlenen ‘Kanser Farkındalık Ayı’ vesilesiyle konuşan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Şişli Hamidiye Etfal Sağlık Uygulama Araştırma Merkezi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Bülent Çitgez, erken teşhisin meme kanserinde de hayat kurtardığını belirtiyor. Ülkemizde meme kanseri tanısı alan kadınların yüzde 45’inin 50- 69 yaş arasında olduğu, yüzde 40’ının ise 25-49 yaş aralığında yer aldığını söyleyen Çitgez, ‘Meme kanserlerinde ilerlemenin en yaygın sebebi, belirtilerin hafife alınması. Meme Kanseri Farkındalık Ayı vesilesiyle, her kadının meme kanseri ile ilgili ne kadar risk taşıyıp taşımadığını bilmesi gerekiyor’ diyor.
Türkiye’de meme kanseri görülme sıklığının, son 20 yılda 2 kattan daha fazla arttığına dikkat çeken Çitgez, ‘Ülkemizde obezitenin artması, egzersizin ve doğurganlığın azalması, süt verme süresinin kısalması, adet görme yaşının düşmesi ve menopoza girme yaşının uzaması, Türkiye’deki vakaların artmasının başlıca sebepleri olarak öne çıkıyor ve her yıl 25 bin yeni meme kanseri tanısı konuyor. Bu nedenle erken teşhis için meme kanseri tedavisi için çok büyük önem kazanıyor’ diye devam ediyor.
Önemli Olan Belirti Vermeden Saptamak
Kadınlarda en sık görülen ve en sık ölüme neden olan kanser türünün meme kanseri olduğunun altını çizen Çitgez, ‘Meme kanseri vakaları, kadın kanserlerinin yüzde 25’ini ve kansere bağlı ölümlerin yüzde 15’ini oluşturmaktadır. Maalesef bu oranların da her yıl gittikçe arttığını görüyoruz. Meme kanserinde önemli olan nokta, belirti vermeden, yani kitle oluşmadan saptamaktır. Bu da rutin muayenelerin önemini ortaya koyuyor diyor ve memede kanserin habercisi olabilecek belirtileri şöyle sıralıyor: ‘İçe çekilme, erozyon ülser, kızarıklık, yeni akıntı, sertleşme, çukurlaşma, yumru, ele gelen kitle, damarlarda belirginleşme, meme ucunda çekilme, asimetri, portakal kabuğu görünüm, bir memede şişme yada sarkma, aşırı büyüme, kolda anormal şişme belirtileri..’
Kendi Kendine Muayene Hayati Önem Taşıyor!
20 yaş ve üzeri, ayda bir kere kişisel kontrol, 40 yaş ve üzerinde her yıl doktor muayenesi, 40-50 yaş 2 yılda bir, 50 yaş üzeri yılda bir kere mamografi yaptırması gerektiğinin altını çizen Çitgez, meme kanserinden korunmanın yollarından bazılarının; emzirme, muayene, ultrason ve mamografi kontrollerinin zamanında yapılması, kendi kendine muayene, ilk çocuğun 30 yaş öncesinde doğması, ideal kilonun korunması ve kilo alınmaması, alkol ve sigara kullanmama, mevsim sebzeleri ve meyve tüketimi, bol bol yürüyüş ve sporu ihmal etmeme, dengeli ve yeterli beslenme, stres etkenlerinden uzak durmak ve hayata pozitif bakmak olduğunu söylüyor.
Boyun fıtığında doğru olduğu düşünülen 7 yanlış
Boyun ağrıları, en genel sağlık sorunlarından birisidir. Bu ağrılar genellikle duruş sorunlarından kaynaklansa da, bazı durumlarda daha ciddi nedenleri de olabilir.
Boyun fıtığı hakkında bilgi veren Therapy Sport Center’dan Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları söyledi:
“Günümüz teknolojik yaşamında, gerek bilgisayarların, gerekse cep telefonlarının ortaya çıkardıkları duruş sorunları, boyun ağrılarını tetiklemektedir. Boyun fıtığı dediğimiz konu ise, tamamen bunlardan bağımsız, gerek bir travmaya bağlı olarak, gerekse nedeni belirsiz bir şekilde ortaya çıkan, genellikle ağrıya etkilenen sinirin uyardığı bölgede uyuşukluk veya kas kuvvet sorunları eşlik eden ciddiyeti değişik sınırlarda olan bir durumdur” dedi.
Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, boyun fıtığı ile ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında şunları söyledi:
1.Yanlış: Şiddetli ve herhangi bir kola vuran her ağrının sebebi, boyun fıtığıdır.
Doğru: Boyunun hassas kas yapısı, uyku problemleri, yastık yada yatak değişikliği, iş yoğunluğu, psikolojik sorunlar veya fibromiyalji gibi diğer etkenler de bu ağrılara sebep olabilir.
2.Yanlış: Boyun ağrısında, mutlaka hemen ileri tanı yöntemlerine başvurulmalıdır.
Doğru: Şu üç kriter ile karşılanmadan boyun ağrısında ileri tanı yöntemlerine başvurulmaz. a)Ağrının en az 6 hafta süreyle olması, b)Şiddeti belirli bir yoğunlukta kalması yada ilerlemesi, c)Elde güçsüzlük, karıncalanma gibi nörolojik bulguların olması.
3.Yanlış: Boyun ateli (boyunluk) takmak iyidir.
Doğru: Kısa süreli kullanımda etkili olabilse de, gövde kaslarına dışarıdan verilen uzun süreli destek, kasları tembelleştirerek kuvvet kaybına yol açar. Bu durum da, ağrıların kalıcı olmasına sebep olabilir.
4.Yanlış: Manipülasyon ve mobilizasyonlarla, fıtık yerine oturtulabilir.
Doğru: Fıtığı tekrar eski durumuna getirecek bir yöntem, hali hazırda bilinmemektedir. Aksine, sağlık profesyonelleri hariç, bu yöntemlerin kullanılması, kalıcı sağlık problemlerine neden olabilir.
5.Yanlış: Spor yapıyorum, bende fıtık olmaz.
Doğru: Fıtıkların oluş mekanizmaları az çok bilinse de, hepsini açıklayacak ortak bir sebep yoktur. Özellikle kontrolsüzce yapılan ağırlık ve gövde hareketleri bile, fıtığa sebep olabilir. Bu nedenle, spor planlaması yaparken ilk hedefin varolan sağlığımızı devam ettirmek olduğu bilinmelidir.
6.Yanlış: Omuzumda ve boynumda ağrı var, mutlaka fıtıktandır.
Doğru: Bazı omuz yaralanmaları, boyun kaslarında kasılmaya neden olarak ağrıya sebep olur. Omuz sorunun giderilmesiyle, boyun da iyileşir.
7.Yanlış: Her fıtık, mutlaka cerrahiye gitmelidir.
Doğru: Fıtık hastalarının, cerrahiye gitme oranı dünya ortalamasında %3’tür. Uygun fizik tedavi ve egzersiz uygulamalarıyla şikayetlerden kurtulmak mümkündür.
Bir Tıkla, Dinle, Umutlar Çiçek Açsın
“Yaşamak Var Ya” şarkısı ile Umutlar Çiçek Açsın
Metastatik (ileri evre) meme kanseri (mMK) ve bu kanserle birlikte yaşayan kadınların mücadelesi ile ilgili büyük çapta farkındalık yaratmak amacıyla hayata geçirilen “Bir Tıkla, Dinle, Umutlar Çiçek Açsın” projesi, daha fazla metastatik meme kanserli kadının ücretsiz psikolojik desteğe ulaşmasını hedefliyor. Europa Donna ve Kanserle Dans hasta dernekleri ve Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) tarafından başlatılan ve Pfizer tarafından koşulsuz olarak desteklenen Psikolojik Destek Programı’nın devamı niteliğindeki projeye ünlü müzisyen Kalben de proje için özel olarak bestelediği “Yaşamak Var Ya” şarkısıyla dahil oldu. Şarkı için hazırlanan dijital videonun izlenme sayısı arttıkça, daha fazla hastanın Psikolojik Destek Programı’ndan yararlanma olanağı bulması ve bu yıl tam 100 hastanın bu desteği alabilmesi hedefleniyor. “Yaşamak Var Ya” şarkısına ve proje detaylarına www.umutlarcicekacsin.org adresinden ulaşılabiliyor.
Metastatik aşamadaki meme kanserlerinde, kanser hücreleri vücudun diğer organlarına da yayılır. Tedaviler bu evredeki meme kanserini tamamen ortadan kaldıramasa da, ilerlemesini, vücudun başka yerlerine zarar vermesini geciktirebilir. Böylece metastatik meme kanseri birlikte yaşanabilir bir hastalık haline getirilebilir. Meme kanseri metastatik aşamada olan hastaların hayatları ve hep devam edecek olan tedavi süreçleri, başa çıkılması gereken zorluklarla doludur. Meme kanserinin en ileri evresinde olan metastatik meme kanseri teşhisi alan kadınlar, taşımaya çalıştıkları ağır duygusal yük altında çoğu zaman kendilerini stres, anksiyete, depresyon ve bunlara eşlik eden utanma, değersizlik ve yalıtılmışlık duygularının içinde bulur. İşte tam bu nedenle psikolojik destek, onların alması gereken ilk ve en önemli destektir.
Metastatik meme kanseri hastaları için psikolojik destek hattı
Metastatik meme kanseri hastalarının bu ihtiyacından yola çıkan Europa Donna ve Kanserle Dans hasta dernekleri ve Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) tarafından başlatılan ve Pfizer tarafından koşulsuz olarak desteklenen Psikolojik Destek Programı, bir süre önce pilot bölge olarak İstanbul’da başlatılmıştı. Bu yıl İzmir ve Ankara’da da sürdürülmesi planlanan programın devamı niteliğindeki “Bir Tıkla, Dinle, Umutlar Çiçek Açsın” projesinin ise, daha fazla sayıda metastatik meme kanserli kadının ücretsiz psikolojik desteğe ulaşmasını sağlaması hedefleniyor. Projeyle ayrıca, toplum ve hatta hasta yakınları tarafından psikolojik etkileri tam olarak anlaşılamadığı bilinen metastatik meme kanseri ile ilgili farkındalığın artırılması da amaçlanıyor. Proje kapsamında, TTOD tarafından da onaylanmış iki psikolog projeye destek veriyor. “0530 969 39 33” numaralı Psikolojik Destek Randevu Hattı’nı arayarak uzman bir psikologdan randevu alan hastalara, psikolog ile yapacakları ilk görüşme sonrasında, ihtiyaçları doğrultusunda beş seansa kadar ücretsiz yüz yüze görüşme imkanı sağlanabiliyor.
Metastatik meme kanseri birlikte yaşanabilen kronik bir hastalık haline getirilebilir
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, metastatik meme kanseri hakkında şu istatistiksel bilgileri verdi: “Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Tıbbi onkoloji kliniklerindeki toplam kanser hastalarının yaklaşık %20-25’ini meme kanseri hastaları oluşturur. Yaklaşık olarak her yıl 100.000 kişide 40 kişi meme kanseri tanısı alıyor. Neyse ki bunların ancak yüzde 10-15’i başlangıçta metastatik olarak başvuruyor. İnsanların bu konudaki farkındalıklarının artması ve tarama yöntemlerinin gelişmesi ile birlikte hastalarımızın %85’i erken evrede tanı alabiliyor. Yalnızca %15’lik kısmı metastatik evrede geliyor. Bu hastalığın tamamen yok olması zor, ancak tedavilerle, birlikte yaşanabilir bir hastalık haline getirebiliriz.”
Metastatik meme kanseri hastaları yalnız değildir
Europa Donna Türkiye Başkanı Violet Aroyo şöyle konuştu: “Metastatik meme kanserli kadınlar ve yakınları, tanı ve tedavi süreçlerinde kendilerini çok yalnız ve terk edilmiş hissediyorlar. Tam olarak bilgilendirilmediklerini ve hastalıklarının süreç ve tedavileriyle ilgili yeterince bilgi alamadıklarını düşünerek, kendilerini bu sürecin bir parçası olarak görmekte zorlanıyorlar. Bu süreçte hasta ile sağlık personelinin çok iyi bir iletişim kurup hastaya ve yakınlarına tüm süreci anlatması ve hastanın, gerekirse de hasta yakınlarının profesyonel destek alması gerekmektedir. Bu süreçte hasta ve yakınlarına yalnız olmadıklarını ve her zaman onlara destek olacak bir profesyonelin yanlarında olduğunu hissettirmek gerekir.”
Hastaları “kanser hastası” rolüne hapsetmeyen, bütüncül bir yaklaşım gerekli
Uzman Klinik Psikolog M.A. Pınar Serbest Günay, proje hakkındaki görüşlerini şöyle özetledi: “Kanser teşhisi ve tedavisi hiç kimsenin önceden hazırlıklı olamayacağı zorlu bir süreçtir. Bu nedenle, kanser teşhisi almış kişilerin tanı, tedavi ve tedavi sonrası dönemlerde duygusal olarak zorlandıkları görülmektedir. Yaşanan duygusal zorlanmalar teşhisin tipi, evresi, nüks yapıp yapmadığı kadar, kişinin hayatın hangi evresinde olduğuna, başa çıkma biçimlerine, onu destekleyen yakın bir çevresi olup olmadığına bağlı olarak da değişiklik gösterir. Tüm bu değişkenleri hesaba katan, kişisel ihtiyaçlara duyarlı bir psikososyal müdahale programı temel olarak kişinin bireysel başa çıkma biçimlerini ve yaşam kalitesini iyileştirmeye odaklanır. Teşhisi alan kişiyi “kanser hastası” gibi bir role hapsetmeden, onu hayatının tüm yönleri ile ele alan bir yaklaşım; teşhisi kabullenmeyi, tedaviye uyumu, yan etkileri ile başa çıkmayı ve tedavi sonrası hayat kalitesine katkı sağlamayı hedefler.”
Zorlu ancak yönetilebilir bir süreç
Kanserle Dans Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Figen Ar şunları söyledi: “Bu süreç, zorlu ancak yönetilebilir bir süreçtir, tıpkı zor bir dansı öğrenmek gibi. Kimi zaman karmaşık, kimi zaman durağan, kimi zaman deli dolu… Kanser kelimesi çok ürkütücü bir kelime. Ben de doktorumdan ilk duyduğumda dünya başıma yıkıldı, her şey anlamsızlaştı. Tam 2 yıl sürdü bu, ta ki şimdiki başkanımız, 35 yıllık dostum Sevil Gürkan çeke çeke beni Kanserle Dans Derneğinin psikoterapi grubuna götürünceye kadar. Gönüllü hocamız Psikolog psikoterapist Sibel Cesur Akyunak sayesinde tekrar yaşamayı seçtim. İşime geri döndüm, sosyal hayatım kaldığı yerden devam etti. Artık ben de derneğimiz için çalışıyorum, “umutlar çiçek açsın” diye. Yaşamayı seçmek, umutları yeşertmek, daha güçlü olmak, zorlu dansın üstesinden gelmek kolay değil. İşte bu nedenle proje çok önemli. Kanserle Dans Derneği olarak bu projenin bir parçası olmaktan çok mutluyuz. Bir hayat bin dokunuş, bin umut. Umutlar hiç kaybolmasın, hep çiçek açsın, hep çoğalsın.”
“Yaşamak Var Ya” metastatik meme kanserli kadınlara umut için bestelendi:
Müzisyen Kalben, “Bir Tıkla, Dinle, Umutlar Çiçek Açsın” projesi kapsamında, ileri evre meme kanseri hastalığını ve hastalarını fark ettirmek, onların öncelikli ihtiyacı olan psikolojik desteği sağlamak ve yaygınlaştırmak için “Yaşamak Var Ya” isimli bir beste yaparak herkese şu çağrıda bulundu: “En sevdiğim insanı genç yaşta bir hastalık sebebiyle yitirdim ve bu, beni tanımlayan, yarım yamalak bırakan bir yara, boşluk, karanlık oldu senelerce. Şimdi, bizi hiçbir hastalığın ele geçirmesine izin vermememiz gerektiğini biliyorum. Hiçbir acının bizi tanımlamasına izin vermek istemiyorum artık. Neşemizde, umudumuzda, yaşamaktan aldığımız hazları keşfetmekte buluşabileceğimize inanıyorum. İnsan insanın yarasına kayıtsız kalamaz, kalmamalı. Ben de “Yaşamak Var Ya” için, kadınların bağımsızlığından, cesaretlerinden, kendilerini saklamadan ve acılarını yok saymadan dimdik yaşamalarından; asırlardır sistemli olarak hep öz güçlerini örtbas etmeye uğraşan kalıpların içine hapsedildikleri halde o toplumsal yahut geleneksel prangaları kırıp yollarını keşfetmelerinden ve devrimleri için, sevdikleri için yaşamayı da ölmeyi de göze almalarından ilham aldım. Bu parçayı dinleyin, konuşun ve paylaşın! Çünkü “Yaşamak Var Ya”’yı dinlediğinizde, izlediğinizde, aslında bir hastaya kulak vermiş, onu bir başka gözle görmüş, onun sesini çevrenize duyurmuş olacaksınız.”
Romatizmal hastalıklarda tedavi başarısı için sağlıklı bir hekim-hasta ilişkisi şart
Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, 12 Ekim Dünya Artrit Günü vesilesiyle, neden oldukları ağrı ve halsizlik gibi belirtilerle günlük yaşam kalitesini etkilemeleri dışında, zaman içinde eklemleri bozarak önemli sakatlıklara da yol açabilen romatizmal hastalıklar ve tedavi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler konusunda önemli bilgiler verdi. Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, romatizmal hastalığı olanların kontrol muayenelerini en verimli şekilde geçirebilmesi için önemli tavsiyelerde bulundu.
Romatizmal hastalıklar iltihaplı ve iltihapsız olmak üzere kabaca ikiye ayrılıyor. İltihapsız romatizmanın en klasik örneğini, ilerleyen yaşla birlikte sıklığı artan ve en çok dizler, kalça, el parmakları ve omurgayı etkileyen ve halk arasında kireçlenme olarak tabir edilen osteoartrit oluşturuyor. Burada temel bozukluk eklem kıkırdağında görülüyor. İltihaplı romatizmalar ise eklemler yanında bir çok farklı organı da tutabilen sistemik hastalıklar olarak tanımlanıyor. Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Vedat Hamuryudan romatizmal hastalıklar hakkında şu bilgileri verdi: “Günümüzde bu hastalıkların tanılarının erken konması ve uygun tedaviye başlanması durumunda ilerlemelerini önlemek artık mümkündür. Tanı konar konmaz uygun tedaviye başlanması ve tedavinin sürdürülmesiyle sakatlık gelişimi, işgücü kayıpları ve hastalığa bağlı dolaylı maliyetleri azaltmak mümkün olabilmektedir. İltihaplı romatizmal hastalıkların teşhis, tedavi ve takipleri romatologlar tarafından yapılır.”
Romatizmal hastalıklar sürekli tedavi gerektirir
Prof. Dr. Vedat Hamuryudan romatizmal hastalıkların birçoğunun kronik (süregen) seyirli olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bu nedenle romatizmal hastalıklar sürekli tedavi gerektirir. Hastaların, hastalığın seyri hakkında bilgi sahibi olmaları, takip ve tedavilerini aksatmamaları, hekimleriyle sürekli diyalog halinde olmaları önemlidir. Takip muayenelerinde hastanın klinik durumuna göre tedavide yapılacak değişikliklerin yanı sıra tedavi ile ilişkili bir yan etki olup olmadığı da kontrol edilmektedir. Hastalıklarını tetikleyici faktörlerden kaçınmaları gerekmektedir. Örneğin sigara gibi vücuda zarar veren maddelerden uzak durmaları, uykularını iyi almaları, beslenmelerine özen göstermeleri ve morallerini olabildiğince yüksek tutmaları önemlidir. Kendilerine reçete edilen ilaçları aksatmadan gereken şekilde kullanmaları, yan etki veya yetersiz etki gördüklerinde bunu hekimleriyle paylaşmaları ve kontrolleri aksatmamaları gereklidir. Aslında bu öneriler kronik seyirli her tür hastalık için geçerlidir.
Kontrol muayenelerinin en verimli şekilde geçmesi hastaların elinde
Prof. Dr. Vedat Hamuryudan hastaların, özellikle de kronik hastalığı olan kişilerin, kontrol muayenelerinin en verimli şekilde geçmesinin aslında kendi ellerinde olduğunu belirtti ve romatizmal hastalığı olan kişilerin hekim görüşmelerinde dikkat etmeleri gereken hususları aşağıdaki şekilde özetledi:
- Hekimle yapılacak görüşmeye hazırlıklı gidin: Hastaların sorularını görüşme öncesinde notlar alarak belirlemeleri önemlidir. Bu sorular sadece hastalık ve ilaçlarla sınırlı olmayabilir. İleriye dönük planlar, sosyal yaşam ya da çevreyle olan ilişkilerle de ilgili olabilir.
- Hekiminizle birlikte tedavi hedeflerinizi belirleyin ve bunları hekiminizle paylaşın: Her hastanın yaşamdan beklentisi farklıdır. Genç, iş hayatının başında ve hedefleri olan bir hastayla emekli olmuş ve günlerini rahat geçirmek isteyen bir hastanın beklentileri farklıdır. Bu aşamada hekim ve hastanın anlaşarak tedavi hedeflerini birlikte belirlemeleri önemlidir.
- Kulaktan dolma bilgilerin etkisinde kalmayın: Sokaktaki insanların büyük çoğunluğunun konu hakkında bilgi sahibi olmadan, özellikle romatizmal hastalıklar ve kullanılması gereken ilaçlar hakkında sözler söyleyeceklerini bilin ve eğer aklınıza takılıyorsa bunları da hekiminizle paylaşmaktan çekinmeyin.
Hastalar hekimlerin sorularına dürüst yanıtlar vermeli
Özellikle erken tanı konarak uygun şekilde tedavisi başlatılmış hastalarda tedavi hedefinin hastalığın tüm belirti ve bulgularını kontrol altına almak olduğunu belirten Prof. Dr. Vedat Hamuryudan şöyle devam etti: “Günümüzde hem yeni ilaçlar hem yeni tedavi stratejileri ile bu hedef birçok hastada sağlanmaktadır. Bu hedefe ulaşmada en önemli unsur hekimin hastasını düzenli aralıklarla görerek klinik duruma göre tedaviyi gözden geçirmesidir. Vizitler ilk başta üç ayda bir olarak ayarlanmalıdır. Tedavi hedefine ulaştıkça bu süre uzatılarak 6 – 12 ay arası olarak ayarlanabilir. Yapılan bir araştırma, hastaların yaşadıkları semptomlara rağmen, hekimle görüştüklerinde “iyi” olduklarını söyledikleri şeklinde sonuç vermiş. Hekim ve özellikle kronik hastalıklarla uğraşan romatologlar hastaların ilaçlarını gereken şekilde alıp almadıkları konusunda konuşmalı, kişisel tedavi hedeflerini sormalı ve bu hedeflerin ulaşılabilirliği konusunda aydınlatıcı olmalı, hastaların kulaktan dolma bilgilerin etkisinde kalmamaları için romatizmal hastalıklar konusunda bilgi vermelidir.”
İnternetteki bilgi kirliliğine dikkat
Prof. Dr. Vedat Hamuryudan günümüzde internet sayesinde bilgiye ulaşmanın oldukça kolay olduğunu belirterek uyardı: “Ancak internet üzerinde yer alan bilgilerin doğruluğunun denetlenmemiş olması çoğu zaman hastalıklar ve tedavileri konusunda yanlış bilgilenmeye yol açabilmektedir. Romatoloji uzmanları, uzmanlık dernekleri ve hasta dernekleri doğru bilgiye ulaşılabilecek en doğru kaynaklardır. Hastalarımız ya da ilgi duyan kişiler bu amaçla hazırlanan Romatizma TV’mize romatizmatv.org adresinden, internet üzerinden kolayca ulaşabilir, zaman zaman hastalarımızın sorularını yanıtladığımız canlı yayınları takip edebilirler. Romatizmatv.org internet sitesi ankilozan spondilit, romatoid artrit gibi birçok romatolojik hastalık için hastalar ve yakınlarının faydalanabilecekleri değerli bir kaynaktır. Romatizmatv.org, Türkiye Romatoloji Derneği tarafından, uzman romatologların işbirliği ile, hastalarımıza bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır. Romatizmatv.org, hastalarımızın doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmasını hedeflemektedir. 71 Romatoloji Uzmanı’nın, 18 farklı konu başlığında 540 videosunun bulunduğu www.romatizmatv.org sitesi, halkın erişimine açık ve ücretsiz olarak hizmet veriyor. Türkiye’deki tüm iç hastalıkları ve romatoloji kliniklerinden hastalar ve hasta yakınları için ihtiyaca yönelik bilgilendirici ve işlevsel materyaller üretmeye devam eden Romatizmatv.org, hastaların internet erişiminin olduğu her yerde kolayca sorularına yanıt alabilmelerini hedefliyor. Tüm romatizmal hastalıklar ile ilgili uzmanların kısa videoların yer aldığı Romatizmatv.org, şu ana kadar 2 milyonu aşan kullanıcı sayısıyla pek çok romatizma hastasının doğru bilgiye ulaşmasını sağlamış olmaktan gurur duyuyor.”
Gerekli koşulların sağlanması ve sıkı hasta takibiyle, obezite ameliyatında risk sanılan kadar yüksek değil
Son zamanlarda, obezite ameliyatları sonrasında hayatını kaybeden hastalara dair haberlerin medyada sıkça yer bulması üzerine, Genel Cerrahi Uzmanı ve Öğretim Üyesi Dr. Tuna Bilecik, obezite ameliyatlarının komplikasyon ve ölüm riskinin sanılanın aksine diğer cerrahi girişimlerden daha yüksek olmadığını belirterek, yanlış hasta seçimlerinin, ameliyat yapılan merkezlerin yetersizliğinin, ameliyat ekibinin tecrübesizliğinin ve kalitesiz malzeme kullanımının komplikasyon riskini artırdığını vurguladı. Dr. Tuna Bilecik sadece estetik kaygılarla obezite ameliyatına başvurmanın da doğru olmadığı konusunda da uyararak, gereken hususlara dikkat edildiği takdirde ameliyat sonrasında olumsuz sonuçlar yaşanma ihtimalinin düşük olduğunu belirtti.
Genel Cerrahi Uzmanı ve Öğretim Üyesi Dr. Tuna Bilecik obezite ameliyatları konusunda şu bilgileri verdi: “Obezite vakaları dünya genelinde bir salgın gibi hızla yayılıyor ve obezite tanısı alan hastaların sayısı katlanarak artıyor. Biz hekimler, obezite ameliyatlarını bu hastalığı ve hastalığa bağlı gelişen veya gelişebilecek komplikasyonları tedavi etmek adına yapıyoruz. Yani öncelikle obezite ameliyatlarının asıl amacının, estetik kaygısı olan insanları ameliyat edip onları zayıflatmak olmadığını önemle vurgulamak isterim. Zaman zaman bu ameliyatlara bağlı gelişen komplikasyonlar ve ölümler gündem haline gelse de, obezite cerrahisi sonrası oluşabilecek komplikasyon ve ölüm oranları sanılanın aksine diğer cerrahi girişimlerden daha yüksek değildir.”
Obezite ameliyatı sonrası yapılacak tetkikler çok önemli
Dr. Tuna Bilecik ameliyat sonrası görülebilecek sorunlar ve bunlara karşı alınabilecek önlemler konusunda şunları söyledi: “Literatüre bakıldığında bu ameliyatlardan sonra görülebilecek en ciddi komplikasyonların başında kanama ve kaçak (sızıntı) gelmektedir. Ameliyat sonrası kaçak görülme sıklığı deneyimli merkezlerde bile %2 ila 3 oranına kadar bildirilmektedir. Kanama görülme sıklığı ise %2 civarındadır. Bu oranları etkileyen faktörlerin başında uygun hasta seçimi, ameliyat yapılan merkezin yeterli donanıma sahip olması, ameliyat ekibinin tecrübesi ve kullanılacak malzemenin kalitesi gelmektedir. Bunların dışında önemli noktalardan biri de obezite ameliyatı sonrası hastaların belirli aralıklarla gerekli tetkik ve kontrollerinin yapılmasıdır. Oluşabilecek geç dönem komplikasyonları önleme adına hastaların sıkı takibi çok önemlidir.”
Ameliyat sonrasında gelişebilecek komplikasyonların erken fark edilmesi gerekiyor
Dr. Tuna Bilecik şöyle devam etti: “Bakanlığımız Ekim 2017’de bir genelge yayınlayarak obezite ameliyatları için belirli kriterler yayınlandı. Geçtiğimiz günlerde de TBMM Araştırma Komisyonu’na bir önerge verildi. Obezite ameliyatlarının hangi merkezlerde, hangi yeterliliklere sahip olan cerrahi ekipler tarafından yapılabileceği konusunda ihtiyaç duyduğumuz denetimin başlayabilmesi açısından, bu girişimleri çok olumlu buluyorum. Yukarıda da bahsettiğim gibi obezite ameliyatlarının taşıdığı risk, diğer cerrahi operasyonlardan daha fazla değil. Ancak ameliyat sırasında veya sonrasında bir komplikasyon gelişmesi durumunda, bu komplikasyonun erken fark edilmesi, nasıl yönetilebileceğinin bilinmesi ve bu yönetimin doğru bir şekilde yapılması çok önemli hale geliyor. Bu nedenle en önemlisi, bu ameliyatı yapacak cerrahın yeterli deneyime sahip olması gerekiyor.”
İsveçli ağız bakım ürünleri devi Humble Brush, Türkiye pazarında liderlik hedefinde
Dünyanın en hızlı büyüyen ilk 20 şirketinden biri olan The Humble Co.’un ağız bakım ürünleri markası Humble Brush, Sunrino Kozmetik aracılığı ile Türkiye pazarına giriş yaptı. Yıl sonuna kadar 6 milyon TL ciro, 300 bin adet ürün satışı hedefleyen Humble Brush’ın gelecek yıl hedefi ise 10 milyon TL ciro, 500 bin adet ürün satışı ile ilk yıl %3 pazar payına ulaşmak.
Sunrino Kozmetik, doğaya ve hayvanlara saygılı, insana ve sağlığa karşı sorumluluk sahibi ağız bakım ürünleri sunmaya kendini adamış İsveç’in ağız bakım ürünleri pazarındaki dev markası Humble Brush ile Türkiye pazarında görücüye çıktı. The Humble Co. Kurucusu ve CEO’su Noel Abdayem, Humble Smile Vakfı Kurucusu Darren Weiss, Sunrino Kurucu Ortakları Gürsoy Sabitoğulları ve Barış Kılıçaslan’ın ev sahipliğinde İsveç Başkonsolosluğunda gerçekleştirilen tanıtım toplantısında dünya ve Türkiye’deki ağız bakım sektörü değerlendirilirken, ürünler hakkında da bilgilendirme yapıldı. Finlandiya, Litvanya, Birleşik Krallık, Yunanistan ve ABD’den sonra Sunrino Kozmetik ile Türkiye’ye gelen The Humble Co.’nun hedefi sahip olduğu doğal ağız bakım ürünleri alanında pazarın lideri olmak.
Sunrino Kozmetik Kurucu Ortakları Gürsoy Sabitoğulları ve Barış Kılıçaslan: “2019 hedefimiz 10 milyon TL ciro, 500 bin ürün satışı”
Sağlıklı içeriğe sahip, doğaya ve insana saygılı kişisel bakımları ürünlerini Türkiye pazarına sunmak amacıyla kurulduklarını vurgulayan Sunrino Kurucu Ortakları Gürsoy Sabitoğulları ve Barış Kılıçaslan Humble Brush’ın Türkiye pazarına giriş hikayesini anlattı: “Doğal içerikli, çevreye ve insana saygılı aynı zamanda toplumsal hizmet amacı güden bir marka arayışındayken yollarımız İsveç markası Humble Brush ile kesişti. Markanın hikayesi, var olma sebebi ve Vakıf aracılığı ile yaşattığı sosyal girişimciliği bizi çok etkiledi. Dünyada çok az örneği bulunan bu yapı, ürünleri ile de birçok ilki kapsıyordu. Türkiye’deki ağız bakım ürünleri pazarında farklı bir kulvar oluşturacağımıza inandık. Tam anlamıyla pazara nüfus etmeden önce 6 aylık bir gözlem süreci geçirdik. Bu süreç sonunda onlarca ağız bakım ürünlerinden ilk olarak bambu diş fırçası ve vegan diş macunlarını öncelikle eczanelerde satışa sunduk. Sonrasında çok kısa bir süre içerisinde Humble Brush markasını Türkiye’nin her yerinde 2.400’ü eczane olmak üzere Eveshop, Mudo, Rossmann ve Watsons gibi zincir mağazalarla birlikte 3.500’ün üzerinde satış noktasına ulaştırdık.”
2019’da tüm Humble Brush ürünleri Türkiye’de de satılacak
Humble Brush kişisel bakım ürünleri kategorisinde 7 farklı ürün çeşidine sahip. Türk tüketicilerini ilk olarak bambu diş fırçaları ile tanıştırdık. Ve gördüğümüz ilgi sonrası çok kısa bir süre sonra da diş macunları ve bambu saklama kabı satışa çıkarıldı. Bir ay önce bambu kulak çubuklarının da tüm Türkiye’de satışına başladık. 2019 yılı içinde sakız, ağız ipi ve bambu pipetler de ürün gamımıza eklenecek.
Hedefimiz, doğal ve vegan ağız bakım ürünleri pazarında lider olmak
The Humble Co. ürünleri, %100 doğal formülleri sayesinde birçok ekolojik market ve seçkin online satış kanalları ile de Türkiye’nin her köşesinde bulunabilir bir ürün haline geldi. Yıl sonuna kadar 6 milyon TL ciro, 300 bin adet ürün satışı hedefliyoruz. 2019 yılı hedefimiz ise 10 milyon TL ciro, 500 bin adet ürün satışı. Doğal ve vegan ağız bakım ürünleri pazarında kısa bir sürede pazar lideri olacağımıza inanıyoruz.
Dünyanın en hızlı büyüyen ilk 20 şirketinden biri
The Humble Co., dünyanın en hızlı büyüyen ilk 20 şirketinden biri olarak gösteriliyor. Humble Brush’ı dünya pazarında ağız sağlığı endüstrisinin en hızlı büyüyen markası haline getirmeyi planlayan The Humble Co., yıl sonuna kadar yaklaşık 6-8 milyon diş fırçası satışını hedefliyor. Norveç’te %12, İsveç’te %6, Almanya’da %4 pazar payına sahip olan Humble Brush’ın Türkiye pazarındaki hedefi ise yıl sonuna kadar %3. İlerleyen dönemde ise kendi alanında pazar lideri olmak.
The Humble Co. Kurucusu ve CEO’su Noel Abdayem: “Türkiye fırsatlarla dolu bir ülke, yatırım planlarımız uzun vadeli”
Konuşmasında Türkiye’de ağız sağlığı ve bakımı pazarının son 5 yılda %35 civarında büyüdüğünü belirten The Humble Co. Kurucusu ve CEO’su Noel Abdayem sözlerine şu şekilde devam etti: ”Humble Brush markası 20’nin üzerinde ülkede yer alıyor. Avrupa ülkeleri birincil hedefimiz. Türkiye’nin demografik yapısı yatırım için çok sağlıklı. Oldukça genç bir nüfus var ve bu kitlenin mevcut olduğumuz pazara yoğun ilgisi bulunuyor. Ayrıca Türkiye’de yeni ekonomi için gereken faaliyetlere yer var, burası fırsatlar sunan bir ülke. Yaptığımız araştırmalara göre, Türkiye’de sektör son 5 yılda %35 civarında büyüdü. Sektörün Türkiye’deki bu potansiyeli bizim için çok heyecan verici. Türkiye’de büyüyen bilinçli tüketiciler sayesinde; çevreye duyarlı ve sorumluluk sahibi markaların tüketiminde de ciddi bir artış söz konusu. Biz de artık Türkiye’deyiz. Uzun vadede hedefimiz, Ortadoğu, Asya ve Türki Cumhuriyetleri’ne buradan açılmayı planlıyoruz. Bu bölgelerdeki etkinliğimiz Türkiye ofisinden yönetilecek.”
İyilik zincirinin bir halkası artık Türkiye’de
The Humble Co., ağız bakım ürünleri pazarına kazandırdıkları sıra dışı ürünler, ambalajları ve üretim şekli ile tüm dünyaya örnek olabilecek nitelikteki bir sosyal sorumluluk girişimi. Çevreye duyarlı ürünleri ile sosyal girişimini sistemli bir şekilde tüm dünyaya ulaştırmak amacıyla kurulan Humble Smile Vakfı, geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerdeki ihtiyaç sahiplerine ulaşarak; ağız sağlığı konusunda destek veriyor. Bu iyilik hareketinin bir zinciri de artık Türkiye’de.
Humble Smile Vakfı kurucusu Darren Weiss, bu girişimin hikayesini anlattı: “Doğayla dost, sürdürülebilir, ekolojik, ergonomik ve vegan ürünleri ile israfı önleyen ve çevreyi koruyan Humble, aynı zamanda ağız sağlığı konusunda ihtiyaç sahiplerine yardım eden bir yapı oluşturarak sektöre liderlik eden bir marka. Bugün Humble Smile Vakfı, dünyanın dört bir yanında ihtiyacın en büyük olduğu bölgelerde profesyonel ve sürdürülebilir sağlık projeleri yürütüyor, tüm bunları da doğrudan her bir satılan Humble Brush ürünleri karşılıyor. Kendilerini çevreye ve topluma duyarlı diş fırçalama amacı için çalışmaya adamış vakıf elçilerimizle birlikte Hindistan’dan Gambiya, Etiyopya, Nepal, Mozambik, Nikaragua, Dominik Cumhuriyeti, Estonya, Meksika, Irak, Burkina Faso, Peru, Kosta Rika, Guatemala’ya kadar 35 ülkede 60 bin ihtiyaç sahibi çocuğa ulaştık. Vakıf tarafından hayata geçirilen;
“Humble’a Geçin, Gülümsemeler Yaratın” kampanyası, ihtiyaç sahibi çocuklara ürün dağıtmaktan çok daha fazlasını gerçekleştiriyor. Humble Smile Vakfı profesyonel ve sürdürülebilir sağlık hizmeti projelerini dünyanın en çok ihtiyaç duyulan bölgelerine, satın alınan her bir Humble ürünü sayesinde götürmektedir.”
Avrupa’nın en iyi doğal ürünü seçildi
Humble Brush, ayrıcalıklı ürünleri ile 2015 ve 2016 yıllarında üst üste Avrupa’da en iyi doğal ürün ödülüne, 2016 yılında Asya’da, 85.000 perakendeci tarafından verilen en iyi doğal ürün ödülüne layık görüldü. Humble Brush’ın tüm ürünleri, FSC, Natrue, Cruelty Free ve Vegan sertifikalarına sahip. Bir diş fırçası ile devrim yapabileceğine inanan The Humble Co.’nun bambu diş fırçası ile başlayan yolculuğunda bugün, vegan diş macunu ve ağız suyu çeşitleri, diş ipi, bambu çubuklara sarılı organik pamuktan üretilmiş kulak çubukları, ağız sağlığı için özel olarak formüle edilmiş sakız, bambu diş fırçası saklama kutusu ve bambu pipetlere varan geniş bir ürün skalası mevcut.