Sağlık

Sağlık haberleri (02.08.2020)

Fizyoterapist Söylemez: “Pandemi insan biyomekaniğini etkiliyor”

Koronavirüs pandemisi sürecinde hareketsiz yaşama alışan kişilerin yaşadığı sağlık problemleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Fizyoterapist Hüseyin Oğuzhan Söylemez, “Pandemi döneminde birçok insan hareketsiz yaşam tarzına alıştı. Bu durum insan biyomekaniğini etkiliyor. Bu süreçte ev egzersizleri önem taşıyor” dedi.

Fizyoterapist Hüseyin Oğuzhan Söylemez, koronavirüs (Covid-19) pandemisi sürecinde sedanter yaşama alışan kişilerin bazı sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldığını belirterek, bu durumun insan biyomekaniğini etkilediğini vurguladı. Söylemez, bu süreçte ev egzersizlerinin önemine işaret etti.

Fizyoterapist Söylemez, koronavirüs sürecinde uzun süre evde kalan insanların yaşam, beslenme ve aktivite alışkanlıklarının değiştiğine işaret etti. “Pandemide sedanter yaşam insan biyomekaniğini etkiliyor. Yani dokuların mekanik streslere tepkisi değişebiliyor.” diyen Söylemez, “Covid-19 pandemisi sebebiyle insanlar günlük yaşamdaki aktivitelerinden geri kaldı. Birçok insan sedanter yani hareketsiz yaşam tarzına alıştı. Bu süreçte televizyon, bilgisayar ve akıllı cep telefonlarına daha fazla vakit ayıran insanlarda duruş bozuklukları gibi bazı fiziksel sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Bel fıtığı ve boyun fıtığı gibi şikayetler arttı. Boyun düzleşmesi vakalarında da artış görülüyor. İnsanların uyku düzeni de değişiyor. Örneğin; çok alıştığı televizyon karşısında uykuya dalarak, rahat bir yatak yerine koltukta uyuyan insanlarda sırt ve bel sorunları baş gösteriyor. Bu sebeple pandemi sürecinde alışkanlıklarımızı fizyoloji ve anatomiye zarar vermeyecek şekilde kurgulamak gerekiyor.” sözlerini kaydetti.

“Bel, sırt ve boyun rahatsızlıkları arttı”

Söylemez, hareketsiz yaşam tarzına alışan insanlarda bel, sırt ve boyun rahatsızlıklarının arttığını ifade etti. Bu süreçte yaygın olarak görülen boyun düzleşmesi sorununa dikkat çeken Söylemez, “Boyun düzleşmesi sorununda boynun ‘C’ şeklindeki kıvrımı ‘I’ şekline dönüşür. Genelde tedavisi yok diye bilinir; ancak boyun düzleşmesi tedavi edilebilen fiziksel bir rahatsızlıktır. Boyun düzleşmesi sorununda boyun fıtığı gibi belirtiler görülebilir. Belirsiz bas dönmesi olan kişilerde de boyun düzleşmesi şüphesi vardır.” diye konuştu.

Evde uzun süre hareketsiz kalan kişilerde kulunç, yumuşak doku romatizması ve sırt ağrıları gibi sorunların da ortaya çıkabileceğine vurgu yapan fizyoterapist Söylemez, şöyle devam etti; “Sürekli yüz üstü yatmak, her zaman yatarak televizyon izlemek boyun ağrısı ve sırt ağrısı sorunlarına davetiye çıkarır. Ayrıca, kilo alma riski çok fazladır. Hareket etmeyen, sürekli bilgisayar izleyen ya da cep telefonu ile vakit geçiren kişilerde boyun fıtığı ve boyun düzleşmesi görülme olasılığı daha fazladır. Bel fıtığı, omuz, sırt, kol ve bacak ağrıları da sedanter yaşamın bir sonucudur. Sinir romatizması olarak da bilinen siyatik ağrıları da görülebilir.”

Pandemi sürecinde ev temizliğine daha fazla vakit ayıran kadınlarda fıtık, bel ve boyun ağrılarının daha sık görülebildiğini de belirten Söylemez, “İnsanlar pandemide günlük aktivitelerden mahrum kaldı. Açık havada yürüyüş yapamadılar, spor salonlarına gidemediler. Birçok insan sedanter yani hareketsiz yaşama alıştı. Bu durum ev egzersizlerinin önemini ortaya koyuyor.” şeklinde konuştu.

Kurban Bayramı Çocuklar için Travmaya Dönüşmesin

Bayramlar, toplumumuzda bizi koruyan değerlerden biridir. Yetişkinler için akrabaların ziyaret edildiği, hep bir arada bulunup toplumsal paylaşımın desteklendiği, aylardır görülmeyen aile üyeleri ile bir araya gelindiği ve kimi zaman sosyal destek mekanizmalarını güçlendirdiği bir ritüeldir. Çocuklar için ise eğlence, heyecan, mutluluk anlamını taşıyabilir. Bayram kıyafetlerinin alınması, şeker toplanması, bayram harçlığı alınması çocukları koruyan ve yine güçlendiren bir heyecandır.

Ancak bazı bayramlar, çocuklar ve yetişkinler için heyecan, mutluluk gibi bir değer kaynağı olmaktan çıkıp travmatik bir durum haline gelebilir. Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesinden Uzman Psikolog Özge Kalkan, Kurban Bayramında çocukların nasıl etkilendiğini ayrıntılarıyla açıkladı.

Kurban Bayramı’nda telaş genellikle bayram öncesi başlar. Kurbanlık alma, ev içinde kurban hakkında konuşma hatta bazen kurbanı evin bahçesinde/yakınında tutma ile bir telaşe içine girilir. Bayram günü geldiğinde ise sabah erkenden kalkılıp “kurban kesimi” gerçekleşir. Bazen evin bahçesi/yakınlarında bazen ise evden uzak yerlerde “kurban kesimi” yapılır.

Tüm bu süreç içinde telaşa çocuklar da doğrudan ya da dolaylı şekilde tanık olur. Bir diğer yandan Kurban Bayramı medyada da popüler olduğu için haberlerde, TV’lerde “kurban kesimi” ile ilgili detaylara da rastlanır ve çocuklar medyada da kesimle ilgili görüntülere rastlayabilir. Tüm bu sürecin çocuklar üzerinde olumsuz etkileri vardır. Aşağıda bu etkiler sıralanmıştır:

Çocuklar Üzerinde Olumsuz Etkiler Olabiliyor

  • Kurbanlık” evin bahçesi ya da yakınlarında beklendiği sıralarda, çocuklar “kurbanlık” ile duygusal bağ kurabilir. Çocukların hayvanlar ile kurduğu bağ, sevecen ve içtendir. Çocuklar, “kurbanlık” ile de aynı bağı kurabilir ve “kurbanın kesilmesi” beraberinde bir kayıp/yas sürecini getirebilir. Kayıplar ve ölüm kavramı ise çocuklar tarafından tam olarak anlaşılmayabilir. Özellikle okul öncesi dönemde soyut öğrenme becerisi gelişmediği için çocuklara ne kadar anlatılırsa anlatılsın ölüm kavramı anlaşılmayacaktır. Anlaşılmadığı durumlarda ise çocuklarda öfke, kızgınlık, suçluluk, üzüntü gibi pek çok olumsuz duygu ortaya çıkar.
  • “Kurban kesimi” sonrası olumsuz duygular hisseden çocuklar bazen öfkelerini, kızgınlıklarını aileye yansıtabilir. Bazen ise bu duyguları içinde yaşayabilir, kendi içine kapanır. Kimse ile iletişim kurmak, oyun oynamak istemeyebilir.
  • “Kurban kesimi” çocukları olumsuz etkilediği zamanlarda, çocuklar kurban ile ilgili rüya ya da kabuslar görebilir. Rüyaların içeriği bağ kurduğu hayvana karşı özlem olabilirken, kabusların içeriği korku/kaygı olur. Bazen genelleştirip “ya beni de keserlerse” ye kadar giden korku cümleleri olabilir.
  • “Kurban kesimi” çocukların gözü önünde yapıldığında ise; hem bir canlıya zarar vermenin korku/kaygı/hüznü var iken hem de kesim ile ilgili görüntüleri görmek çocukları travmatize edebilir. Gözlerinin önüne kesim ile ilgili olumsuz resimler gelebilir, o sahneleri tekrar tekrar hatırlayabilir. Aklında kalan bir sahne vardır ve sürekli onu canlandırır. Hatta bazen bu oyunlarına ya da yaptığı resimlere aktarılır. Bazen ise davranışlara aktarılır ve çocuklar et yememe kısmına kadar bazı şeylerden kaçınmaya başlar. Kesimin yapıldığı yerden ya da onu hatırlatan şeylerden uzak durabilir. Mesela, babası ile kesim yaptılar ise bir süre babasına karşı mesafeli olabilir.
  • Medyada gördüğünde ise; yine kurban ile ilgili olumsuz resimler aklına gelebilir. Olumsuz duyguları sık yaşayabilir. Dolaylı olarak görmüş olması da çocukları doğrudan etkileyebilir.

Uzman Psikolog Özge Kalkan, Kurban Bayramı çocukların ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceğini, bu noktada ailenin ilk olarak “kurban kesimi”nin çocuklar üzerindeki etkiyi bilmesi sonra da neler yapabileceklerine odaklanmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Kurban Bayramı Sürecinde Ailelere Düşen Görevler

“Kurban”ın evin bahçesi ya da yakınlarında bekletilmesi, kurbanla bağ kurması sonra kesilmesi, çocuklar için sarsıcı olmaktadır. Bu sebeple kurban kesimi öncesi ya da sonrasında “kurban” ile ilgili olaylara maruz kalmaması çocukların bu süreci daha sağlıklı atlatmalarına sebep olmaktadır.

“Kurban kesimi” evin yakınlarında, çocuğun görebileceği yerlerde yapılacaksa kesilecek saatte çocuğun dikkatini başka yöne çevirerek kesimi görmemesini sağlayabilirsiniz.

Çocuklara kurban ile ilgili ritüeller ve neden yapıldığı açıklanırken soyut kelimeler kullanmaktan kaçının. Soyut kelimeler, çocukların durumu anlamasını zorlaştırmaktadır. Bu sebeple, “Kaza ile oldu”, “Cennette bizi bekliyor”, “Kayboldu” gibi cümlelerden uzak durulmalıdır. Ölüm, kayıp ve kurban sürecini olabildiğince net ve çocuğunuzun anlayabileceği dilde anlatmak önemledir.

“Kurban kesimi” öncesi ya da sonrasında çocuğunuzun duygularında ya da davranışlarında değişiklik olduğunu fark ederseniz, bu durumu onunla konuşmayı deneyin. Konuşma, çocukların yaşına göre oyunlaştırma aracılığı ile de yapılabilir. Oyunlaştırırken, kuklalardan ya da bebeklerden destek alabilirsiniz. Konuşurken, ben dilini kullanmak önemlidir. “Ben bu bayram sürecinde senin biraz üzüldüğünü hissediyorum” demek çocuğunuzun kendi hislerini anlatmasına fayda sağlayabilir. Oyunda ise kuklalar aracılığı ile “Ayşe, çok üzgün. Sence neden bu kadar üzgün?” denerek oyun içinde kendi hislerini betimlemesine fayda sağlayabilir.

Uykusundan ağlayarak ya da korkarak uyandığını fark ederseniz, bu durumu konuşmak çok önemlidir. Bu sefer korku ya da özlem duygusunu ön plana çıkarmak çocukları anlamak ve anladığınızı hissettirmek için faydalı olabilir.

“Kurban kesimi” sonrası çocuklar et yemek istemeyebilir. Bu durumda, baskıcı olmak durumun kötüleşmesine neden olmaktadır. Et yemek, için çocuklar zorlayıcı olduğunda çocuklara zorla kurban eti yedirmek hem çocuğun ruhsal olarak yara almasına sebep olmakta hem de ilişkinizi bozmaktadır.

 Medya; “kurban kesimi” görüntülerine sık rastlanılan bir yerdir. Bu sebeple, mümkün olduğunca medyadan uzak durmaya çalışmak iyi bir seçenek olabilir. Çağımızda, her yerde karşımıza çıkabilir ancak rahatsız edici görüntüleri en aza indirmek adına önlem almak gereklidir.

Kurban Bayramı, her ne kadar içinde eğlence, birlik, beraberliği barındırsa da travmatik bir olay haline geldiğinde yapılabilecek şeylerin olduğunu bilmek önemlidir. “Kurban kesimi”nin çocuklar üzerindeki etkisini bilmek, çocuğunuzun bu durumla nasıl baş edebileceğini, neler yapılabileceğini de bilmektir. Çocuğunuzun duygu ve düşüncelerine önem vermek, onu anladığınızı göstermek iletişiminizi kuvvetlendirecektir. Kurban Bayramı sonrasında, çocuğunuzda belirgin farklılıklar görüyor ve sorunların devam ettiğini gözlüyorsanız, mutlaka bir uzmandan destek alın.

Sağlık Bakanlığı Önlem Dedi  Şezlonglar Yenilendi

Mindersiz şezlonglara talep yüzde 70 oranında arttı

Antibakteriyel kumaşlarla üretilen mindersiz şezlonglara ilgi oteller bölgesi Ege ve Akdeniz’de yoğunlaştı

Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ‘Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi’nde 34. madde olarak yer alan ‘Plaj ve Yüzme Alanlarında Alınması Gereken Önlemler’ gereği artık şezlongların üzerinde kumaş minder kullanılamayacak. Bakanlığın açıklamalarının ardından gözler tatil beldelerinde sıklıkla kullanılan şezlongların, bulaş riskini azaltan versiyonlarına döndü. Özellikle dış mekan mobilya üreticileri arasında rekabeti canlandıran bu önlem, tüketicileri de inovatif ürünler arasında en doğru seçimi yapmak üzere arayışa yöneltti. Papatya Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Begüm Özbakar “Antibakteriyel yapıdaki file kumaşlı ve mindersiz ürünlerimize talep oteller bölgesi olan Ege ve Akdeniz ağırlıklı olmak üzere yüzde 70 oranında arttı” dedi.

Küresel çapta güçlü bir etki yaratan yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele süreci tüm hızıyla devam ediyor. Bakanlıklarca yapılan açıklamalar, alınan kararlar ve oluşan yeni üretim-tüketim dinamikleri toplumsal alışkanlıkları değiştirip dönüştürdü. Yaz döneminin gelişiyle birlikte canlanan plaj ve yüzme alanlarına ilişkin pratikler de aynı şekilde güncellendi. Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ‘Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi’ne 34. madde olarak eklenen ‘Plaj ve Yüzme Alanlarında Alınması Gereken Önlemler’ şezlongların üzerinde kumaş minder kullanımının risk yarattığı beyan edildi. Bu doğrultuda gözler bir kez daha bulaş riskini azaltan inovatif ürünlere çevrildi. Papatya Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Begüm Özbakar “Antibakteriyel yapıdaki file kumaşlı ve mindersiz ürünlerimize talep oteller bölgesi olan Ege ve Akdeniz ağırlıklı olmak üzere yüzde 70 oranında arttı” dedi.

Bakanlıklarımızın açıklamaları talepleri etkiliyor

Dış mekan mobilya sektöründeki öncülüğünü zamanla hem iç mekan hem de dış mekanda kullanıma uygun koleksiyonlarla sürdüren Papatya Mobilya’nın Yönetim Kurulu Üyesi Begüm Özbakar, içinde bulunduğumuz dönemde tüketicilerin yeni nesil inovatif ürünlere yöneldiğini söyledi. Begüm Özbakar “Pandemi süreci tüketimin ve üretimin içe dönmesini sağladığı gibi satın alma alışkanlıkları ile marka stratejilerini de köklü bir değişime uğrattı. Özellikle Kovid-19’a yönelik tedbirler kapsamında hükümet yetkililerimizce yapılan açıklamalar tüketici taleplerini yoğun biçimde etkiliyor.” ifadesinde bulundu.  Yaz sezonunun gelmesiyle birlikte özellikle dış mekan mobilyalarının her zaman yükseliş trendine girdiğini kaydeden Özbakar,  Sağlık Bakanlığınca ‘Plaj ve Yüzme Alanlarında Alınması Gereken Önlemler’e ilişkin yapılan son açıklamaların ise özellikle plaj ürünlerinde kullanımı kolay ve antibakteriyel ürünlere ilgiyi arttırdığını beyan etti.

Bulaş riskini azaltan şezlonglar ön planda

Begüm Özbakar “Mindersiz kullanıma uygun olarak tasarladığımız ve anti bakteriyel özellik taşıyan şezlonglarımızın satış hacminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 70 oranında bir artış saptadık. Yeni nesil tasarım anlayışı ile ürettiğimiz, polipropilen plastik, tekstilen file kumaş ve alüminyum profillerin kombinasyonundan oluşan şezlonglarımız, sağlığını düşünen müşterilerimiz tarafından tercih ediliyor. Proje bazlı ürün tedariği sağladığımız otel, spor kulübü, sosyal tesis ve benzeri gibi büyük hacimli işletmeler kadar, bahçelerinde ya da verandalarında güneşlenmeyi tercih eden müşterilerimiz de kişisel kullanım için bu özellikteki ürünlere yöneliyorlar. Papatya Mobilya olarak şanslıyız çünkü bizim üretim anlayışımızın temelinde insan sağlığına saygı yatıyor. Bulaş riskini azaltan teknolojilerimizle tüketicilerimiz güvenli bir biçimde sahillerin ve havuzların tadını çıkarabilirler. Elbette sosyal mesafe kurallarına uymayı unutmayarak.” açıklamasını yaptı. Özbakar, bu süreçte online ve telefon yoluyla gerçekleşen siparişlerin geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre  yüzde 60 oranında arttığını kaydetti.

KURBAN KESİMİ VE SONRASINDA HİJYENE DİKKAT

 Kurban Bayramı öncesinde kurban kesiminin nasıl olması gerektiği ve kesim sonrasında yapılması gerekenler ile kurban etlerinin tüketimi konusunda önerilerde bulunan Prof. Dr. Gürhan Çiftçioğlu, kesilen hayvanların iç organlarının ise en geç yarım saat içinde çıkarılması konusunda vatandaşları uyardı.

Kurban Bayramı öncesinde, kurban için kesilecek hayvanların sağlıklı olması kadar kesilen yerin temizliği, kesim yöntemi ve kesim sonrası yapılacaklar da önem taşıyor. Konuyla ilgili önerilerde bulunan İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Gürhan Çiftçioğlu, kesilen hayvanların iç organlarının hemen çıkarılması konusunda vatandaşları uyardı. Hastalık bulaşma riskine karşı iç organların en geç yarım saat içinde çıkarılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çiftçioğlu, yine hastalık bulaşma ihtimaline karşı bu organların çevreye atılmaması gerektiğini söyledi.

Bulaşıcı hastalıklara dikkat

Hayvanlardan insanlara bulaşabilecek hastalıklar olduğunu belirten Prof. Dr. Gürhan Çiftçioğlu, hayvanların kesimi sırasında gerekli muayenelerinin mutlaka yetkilendirilmiş veteriner hekimlere, kesimlerin de İl/İlçe Tarım Orman Bakanlığı Müdürlüklerinin yayınladığı kesimine onay verilen yerlerde yaptırılması gerektiğinin altını çizdi. Hayvanların henüz tespit edilememiş bir hastalığı olabileceğini veya ‘zoonoz’ adı verilen hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkları taşıma riski bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Çiftçioğlu, “Vatandaşlarımız mutlaka veteriner hekim kontrolünün olduğu, onaylı kesim yerlerinde kurbanlarını kestirsinler. Kamusal alanda kesim zaten yasak ve idari para cezası var. Bu nedenle vatandaşlarımızın kamusal alanlarda kendi başlarına kesim yapmaması gerekiyor. Çünkü hayvan hastalıkları bu şekilde çevreye yayılabilir. Ayrıca kesim sırasında derinin yüzülmesi, iç organların çıkarılması da çok önemli. İç organlar en geç yarım saat içerisinde çıkarılmalı. Çünkü bu iç organlardan ete zararlı mikroorganizmalar bulaşabilir ve ete hastalık yayılabilir. Eti tüketen insanlar da zoonoz hastalıklar nedeniyle hasta olabilir.” diye konuştu.

Şarbon, verem gibi hastalıklar hayvandan insana bulaşabilir

Zoonotik hastalıklara örnekler veren Prof. Dr. Çiftçioğlu, “Antraks dediğimiz şarbon, verem, kist hidatik, toksoplazma gibi çok önemli hastalıklar var. Kesimlerin veteriner hekim kontrolünde yapılması, veterinerlerin bu hastalıkları fark etmeleri, etin tüketilmesine müsaade etmemelerini sağlar. Vatandaşlarımızın özellikle bu pandemi döneminde kamusal alanda kontrolsüz bir şekilde hayvan kesmemeleri, bu nedenle çok önemli.” dedi.

Deriler, kan ve sudan arındırılarak 2 saat bekletilmeli

Hayvanların kesilme sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalara da değinen Prof. Dr. Gürhan Çiftçioğlu, “Hayvanların derileri, kesimden sonra kandan ve sudan arındırılacak şekilde 2 saat bekletilmeli. Bu derilerin kanlı ve sulu kalması mikrobiyolojik kokuşmaya sebep olabilir. Bu da sağlıksız bir durum. Deriler, kandan ve sudan arındıktan sonra ya deri ağırlığının yarısı veya üçte biri kadar kaya tuzu ile kaplanmalı. Bu ekonomik ve sağlık açısından oldukça önem taşıyan bir durum.” dedi.

Etleri 1-2 gün dolapta bekletip tüketin

Kurban etlerinin kesimi ve kullanımına ilişkin bilgiler veren Prof. Dr. Gürhan Çiftçioğlu, “Öncelikle ölümden sonra meydana gelen ve rigor mortis denilen ölüm sertliğine dikkat edilmeli. Et, dinlendirilmeden tüketildiğinde sert olur, bu nedenle zaman zaman ‘Kurban eti sert olur’ denildiğini duyarız. Rigor mortisin çözünmesini beklemek için kurbanı, karkas halinde 2-3 saat dışarıda bekletmek gerekir. Mikrobiyolojik riskleri aza indirmek ve daha kaliteli bir et tüketebilmek için etleri büyük parçalara bölerek buzdolabında da 1-2 gün beklettikten sonra tüketmek daha iyi olacaktır. Bu şekilde soğutulmuş etler büyük parçalar halinde buzdolabında 5-6 gün saklanabilir. Daha sonra arzu edildiği şekilde küçük parçalara bölünerek tüketilebilir. Tüketilemeyen kısımlar da buzlukta (-18 C’de) 6 aya kadar saklanabilir. İç organlar ise dayanıksız olduğundan kısa sürede tüketilmelidir. Etlerde renk değişimi, çamur gibi görünme, kokuşma durumlarında ise mutlaka resmi veteriner hizmeti veren makamlara başvurmak gerekir. Bunlar, önemli sağlık riskleri.” ifadelerinde bulundu.

Hastalıkların yayılmasında iç organlar önemli rol oynuyor

Hayvanların özellikle iç organlarının dışarıya gelişigüzel şekilde bırakılmasının, hastalık risklerini arttıracağının da altını çizen Prof. Dr. Çiftçioğlu, “Vatandaşlarımız, özellikle bu pandemi döneminde hem kendi sağlıklarına hem de çevredeki insanların sağlıklarına dikkat etmeliler. Pandemi gölgesinde geçen bu bayramda önlemlere uymalarında fayda var. Zoonotik hastalıklardan korunmak için özellikle kesilen hayvanların iç organlarını sağa sola atmasınlar. Yabani, evcil hayvanların bunları tüketmesine neden olmasınlar ve izin vermesinler. Çünkü bu hastalıkların yayılmasında iç organlar önemli rol oynuyor.” dedi.

BAYRAM SOFRALARINIZA SAĞLIK KATACAK 15 ÖNERİ

Koronavirüs tehlikesi nedeniyle bu bayramda da her ne kadar kalabalık sofralarda yan yana oturamayacak olsak da, özenle hazırlanacak menüler için planlar şimdiden yapılıyor. Ancak özellikle kırmızı et tüketiminin arttığı Kurban Bayramı’nda, porsiyon miktarlarından pişirme yöntemlerine kadar pek çok konuya dikkat edilmesi sağlık açısından büyük önem taşıyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Gözde Akın, kurban eti tüketirken uymanız gereken kurallar hakkında önemli bilgiler verdi.

Eti çok yüksek ısıda pişirmeyin ve yakmayın

Kırmızı et; iyi kalite hayvansal proteinin yanı sıra, demir, çinko, fosfor, magnezyum mineralleri ile B12, B6, B1 ve A vitaminleri içermektedir. Yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içerikleri yüksektir. Görünür yağlar ayrılsa dahi, kırmızı etin ortalama yağ içeriği %20’dir. Bu nedenle bayramın geleneksel pişirme yöntemi haline gelen kavurma yapılırken, içine tereyağı veya kuyruk/iç yağı eklemeden, kendi suyunda ve kısık ateşte pişirme yapılmalıdır. Çünkü yüksek ateş yüzeydeki proteinleri birdenbire katılaştırır ve ısı etin iç kısmına ulaşamaz. Etlerin iç sıcaklığı en az 75 ºC olmalıdır. Çok yüksek ısı, etin dış yüzeyinin yanmasına ve su kaybının fazla olmasına yol açarak besin öğesi kaybını artırır aynı zamanda çok yüksek ısıda uzun süre pişirme ve kızartma yöntemleri, çeşitli kanserojen maddelerin oluşumuna neden olabileceği için tercih edilmemelidir. Etler mangal yapılacaksa; kömürleşecek şekilde kızartılmamalıdır. Yanan etler her zaman kanser riski taşır.Etin ateşe yakın olması B1, B12, folik asit gibi vitaminlerin kaybına yol açmaktadır. Etlerin pişirilmesinde haşlama, ızgara ve fırınlama gibi yöntemler tercih edilmelidir.

Etin kesimi ve tüketiminde bu aşamalara dikkat!

1-Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik, hem pişirmede hem de sindirimde zorluğa neden olur, midede şişkinlik ve hazımsızlık gibi sıkıntılara yol açar. Özellikle mide rahatsızlığı olan bireyler, eti 24 saat bekletmeden tüketmemelidir.

2-Salatalara meyve özellikle de ananas eklemek faydalı olabilir. Bu meyvenin içeriğindeki bromelain enzimi ile protein sindirimini kolaylaştıracaktır.

3-Günlük beslenmede probiyotik özellikteki besinlere yer vermek; gaz, şişkinlik, kabızlık gibi problemlerin önlenmesine yardımcı olur. Bunun için kefir, probiyotikli yoğurt ya da doktorunuzun tavsiye edeceği destek ürünlerini tercih edebilirsiniz.

4-Kırmızı et, içeriğinde yüksek miktarda hayvansal proteinin yanında demir, çinko, magnezyum ve fosfor gibi önemli mineralleri de bulundurmaktadır. Bunlar vücudumuz için çok önemli besin öğeleri olsa da, bilindiği gibi ilacı zehirden ayıran şey, kullanılan dozun miktarıdır, bu nedenle porsiyon kontrolüne önem verilmelidir. Günlük tüketilmesi gereken et miktarı kişiden kişiye göre değişse de, herhangi bir hastalığınız yoksa ortalama olarak 150 gr (5 köfte kadar) yeterli olacaktır.

5-Ette bulundan demirin emilimini artırmak için, etlerin mutlaka sebzelerle birlikte pişirilmesi veya ana yemeğin yanında C vitamininden zengin sebzeler veya salata tüketilmesi oldukça önemlidir. Bu yöntem besin çeşitliliği sağlarken, sebzelerde bulunan C vitamini, demirin emilimini artırmaktadır. Et ile tüketeceğimiz salataya birkaç damla limon eklememiz yeterli olacaktır.

6-Yemek yerken hali hazırda yükselen kan şekerini anlık olarak daha fazla yükseltmemek için tatlı tüketimini yemekten 1,5-2 saat sonraya bırakmak doğru olacaktır.

7-Öğle yemeğinde genellikle kırmızı et tüketilip, akşam öğününde kuru baklagiller veya sebze yemeği gibi posa içeriği yüksek yemekler tercih edilmelidir.

8-Etlerin yanında rafine edilmiş pilav ve makarna yerine; bulgur veya esmer pirinç tercih edilmelidir. Asitli, gazlı içecekler yerine ise ayran, yoğurt veya cacık tüketilmelidir.

9-Bu süreçte yine günlük (2-2.5 lt) su tüketimine dikkat edilmelidir.

10-Kadayıf, lokma, baklava gibi şerbetli tatlılar yerine, sütlü tatlılar ya da meyveli tarifler tercih edilmelidir. Sütlü tatlılar; yüksek besin değerleri ve düşük kalorileri ile sağlıklı bir seçim olacaktır.

Uygun saklama koşulları çok önemli

1-Kurbanı satın alınmadan önce veteriner kontrolünden geçtiğinden emin olun. Uygun koşullarda kesilmeyen kurbanlık hayvanlardan insanlara tenya, salmonella, tüberküloz, şarbon gibi hastalıkların bulaşma riski fazladır.

2-Etleri büyük parçalar halinde saklamayın. Küçük parçalara ayırılmış eti tek pişirimlik miktarlara bölüp, temiz buzdolabı poşetine sarın ve buzluk kısmında saklayın. Bu şekilde hazırlanan etler, buzlukta (– 2 ºC) birkaç hafta, derin dondurucuda ise (-18 ºC) daha uzun süre ile saklanabilir.

3-Eti çözdürmek istediğinizde ise ilk olarak buzdolabının normal bölmesinde çözdürün. Çabuk çözülmesi amacıyla etin oda sıcaklığında bekletilmesi sağlıksız bir yöntemdir.

4-Pişirmek için buzluktan çıkardığınız etleri hemen pişirin ve tekrar dondurmayın.

5-Et hazırlamada kullanılan kesme tahtalarında çiğ sebze ve meyveleri doğrama işlemi yapmayın.

KURBAN BAYRAMI İÇİN SAĞLIKLI VE LEZZETLİ TARİFLER

Bol Yeşillikli Çiftlik Kebabı

500 gram et

1 adet kuru soğan

Yarım demet taze soğan

2 adet domates

2 adet yeşil sivri biber

Yarım demet maydanoz

Yarım demet dereotu

2 çorba kaşığı tereyağı

Tuz, karabiber, kekik

Soğanları ince doğrayıp, yağda pembeleşene kadar kavurun. Üzerine etleri ilave edin. Etler suyunu salıp çekince, ince ince kıydığınız taze soğan ve sivribiberleri de karıştırıp pişirmeye devam edin. Doğradığınız domates, maydanoz, dereotu ve baharatları da içine ekleyin. 25 dakika tencerenin kapağını açmadan pişirin.

Fit Mozaik Pasta

12 adet hurma ( çekirdeklerini çıkarıp, 5 dakika sıcak su içerisinde bekletin)

3 yemek kaşığı kakao

½ çay bardağı tahin

15 adet fındık ya da badem

1 tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağı

2 yemek kaşığı Hindistan cevizi

Tüm malzemeyi robottan geçirip, yağlı kağıt üzerinde rulo yaparak sarın ve buzdolabının buzluk kısmında 4-5 saat dondurun. Çıkardıktan sonra dilimleyip servis edin.

VİRAL HEPATİTLİ HASTALARININ YÜZDE 80’İ RAHATSIZLIĞINDAN HABERSİZ
Kronik viral hepatitler tüm dünyayı etkilediği için küresel halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen ve ciddi sağlık sorunlarına yol açan hastalıklardır. Dünyada 1.4 milyon, Türkiye’de yaklaşık 20 bin kişi her yıl hepatit B ve hepatit C’ye bağlı karaciğer sirozu ile kanser nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Türk Karaciğer Vakfı (TKCV) Başkanı ve Memorial Şişli Hastanesi Gastroenteroloji ve Hepatoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu, 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü nedeniyle hepatit hastalıkları ile ilgili önemli bilgiler verdi.
Çevreniz için bilinçsizce bulaş kaynağı olmayın

Dünyada ve Türkiye’de viral hepatitli hastaların en az yüzde 80’i hastalığından habersiz durumdadır. Bu hastalar uzun vadede siroz ve kanser olma riski altındadır ve aynı zamanda başkaları için bir bulaş kaynağı olabilmektedir. 2019 yılının rakamlarına göre tedavi olması gereken hepatit C hastası sayısı en az 10.000 iken, ulaşılan rakam bunun yarısıdır. Hepatit B’de durumun daha vahim olduğu ortaya konulmuştur. Her birey, öncelikle erişkinler mutlaka hepatit B ve C testlerini yaptırmalı, test sonucu pozitif olanlar uzman hekime başvurmalı, gerekiyorsa vakit kaybetmeden tedaviye başlamalıdır. Çünkü erken tanı ile tedavi siroz ve kanser gelişimini önler, yaşam kurtarır.
Vakit kaybetmeden hepatit testlerinizi yaptırın

Hepatit B veya hepatit C’li hastalarda erken tanı ve zamanında tedavi ile karaciğer sirozu ve/veya kanseri gelişmesini önlemek, hastalara normal bir yaşam sağlamak önemlidir. Viral hepatitte erken tanı ve tedavi siroz ve kanser gelişimini önler. Temel amaç, toplumda viral hepatitler ile sonuçları açısından farkındalık ve duyarlılık oluşturulması, hepatit B ve hepatit C’nin kontrol altına alınması amacıyla viral hepatit testlerinin yapılması, hasta olanlara etkili ilaçlarla erken dönemde tedavi uygulanması ve gerekli korunmanın aşı ya da diğer tedbirlerle sağlanmasıdır. Hepatit B ve hepatit C, yıllarca sessiz seyrederek ilerleyen, hayat kalitesini düşüren ve ölümcül sonuçlara yol açabilen hastalıklardır. Buna karşın her iki enfeksiyonun tanısı çok kolay olup, hepatit B veya hepatit C teşhis edilenlere, bu konuda deneyimli uzmanlar tarafından en etkili tedaviler verilmektedir. Bütün bu imkanlara rağmen, tedavi alması gereken hastaların sadece yüzde 10’una ulaşılabilmiş olması, çarpıcı bir olumsuz veri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Belirtisiz gelen hepatitte siroz tehlikesi

Viral hepatitlerden A ve E virüslerine bağlı olanlar, istisnalar dışında sadece akut hastalığa yol açar ve çoğu kez kendiliğinden iyileşir. Hepatit B (ve sadece hepatit B’li hastalarda görülen hepatit D) ve hepatit C enfeksiyonları değişik oranlarda kronikleşerek; kronik hepatit, siroz ve kanser gibi ciddi hastalıklara sebep olabilir. Üstelik bu kronikleşme daha çok ilk enfeksiyonu sarılık olmaksızın, sessiz geçiren ve tanı konulamayan kişilerde görülür. Kronikleşen enfeksiyon sonucu 10-40 yıl arası, sessiz, belirtisiz bir süreçte hastaların %25-30’unda siroz ve/veya kanser gibi ciddi sonuçlar ortaya çıkar. Bu hastalara son döneme gelinmeden tanı konulması ve erken dönemde tedaviye başlanması hayati önem taşır. Bunun için her bireyin hepatit testlerini yaptırması, karaciğer testi değerleri az veya çok yüksek olanlarda mutlaka viral hepatitlerin araştırılması gerekir.
Testler kolaylıkla yapılıyor
Viral hepatitlerin tanı testleri, ülkemizin her bölgesindeki hastaneler ve laboratuvarlarda başarı ile yapılmaktadır. Bu testler aile hekimlerinden de istenilebilmektedir. Bu birçok kişide hastalığın erken tanı almasını ve tedavinin etkili bir şekilde uygulanabilmesini sağlamaktadır. Viral hepatit testleri negatif olanlarda, gerekli ise hepatit B ve bazı durumlarda da hepatit A aşılaması yapılmalıdır. Hepatit C, obezite, alkol, ilaca bağlı ve diğer sebeplerle olan ve hepatit B ve hepatit A testleri negatif bütün kronik karaciğer hastalarında hepatit B ve A aşısı yapılmalıdır. Çünkü birden fazla hepatit virüsü ile enfekte (hepatit B+D, B+C veya nadiren B+C+D gibi) olan veya viral olmayan ek karaciğer sorunu bulunan kronik hepatitli hastalarda karaciğer hasarı daha ciddidir, siroz ve kanser riski de daha yüksektir.

Etkili ilaçlar tedavi sürecinde önemli
Hepatit B için koruyucu, etkili ve güvenilir aşılar kullanılmaktadır. Hepatit B hastaları için güçlü antiviral etkili ilaçlarla tedavi gerçekleştirilmektedir. Hepatit C tedavisi tıp tarihinin en başarılı öykülerinden biridir. Ağızdan alınan ilaçlarla virüsü yok eden kalıcı tedavi (kür) hemen her hastada mümkün olabilmektedir. Ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu doktor raporu ile bu ilaçları ücretsiz sağlamaktadır.
Hedef tüm hastalara tanı konularak tedaviye başlanması
Erken tanı ve tedavi sayesinde siroz ve karaciğer kanseri gelişimi önlenebilmekte ve insanlar normal yaşamlarına devam edebilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte ülkemizde T.C.Sağlık Bakanlığı ve başta Türk Karaciğer Vakfı (TKCV) ve Hep-Yaşam Derneği olmak üzere viral hepatitle ilgilenen STK’lar bu konuda başlatılan “Viral Hepatitlerin Eliminasyonu’ 2030” kampanyasına büyük destek vererek katılmıştır. Bu da farkındalık oluşturulması ve gerekli tedbirlerin alınması açısından son derece önemlidir.

BAYRAMDA DİŞ AĞRISI ÇEKMEYİN

Birçok insan ağrıları şiddetlenene veya belirgin bir şişme gelişene kadar diş tedavisi almayı geciktirir. Ağrı şikayeti, her yıl acil diş hekimliği ziyaretlerinin yaklaşık % 10’unu oluşturmaktadır .

Diş veya diş eti ağrısı birkaç günden fazla sürerse, ağrının nedenini belirlemek ve uygun tedavi ile sağlığınıza kavuşmak için diş hekiminizden randevu alınması gerektiğini belirten Dt.Pertev Kökdemir, diş ağrısının başlıca nedenlerini sıraladı.

* Diş eti İltihabı veya hastalıkları

* Zayıf fırçalama veya yanlış diş ipi kullanımı

* Diş çürüğü

* Aşınmış diş minesi

* Diş sıkma (bruksizm)

* Diş kırığı

* Eski diş dolguları

* Sinüs problemleri

Evde yapılan ilaçlar

Küçük diş eti enfeksiyonları doğru ve yeterli diş fırçalama ile birkaç gün içinde kendi kendine kaybolabilir. Bu arada, ağrıyı hafifletmek için hekiminizin önerdiği ağrı kesiciler kullanılabilir.

Diş üzerine veya çevre diş etine ağrı kesici ilaç ya da kolonya, alkol gibi sıvılar uygulamak hasara neden olabilir, bu nedenle bundan kaçınmak gerekir. Bunun yerine antibakteriyel bir gargara kullanmak en iyisidir.

Diş aralarına biriken yiyecek kalıntılarını temizlemek için ağrıyan bölgeyi bir diş fırçasıyla dikkatlice temizlemek ve dişetine zarar vermeden diş ipi kullanmak ağrının hafiflemesini sağlayabilir.

Eğer tansiyon probleminiz yoksa evinizde kolayca uygulayabileceğiniz diğer bir yöntem de tuzlu su ile gargara yapmaktır. Bunun için 1 çay kaşığı tuzu, 1 bardak suya karıştırın. Hazırladığınız çözeltiyi 1 dakika boyunca ağzınızda çalkalayarak tükürün. Bunu özellikle yemeklerden sonra yaparak, ağrının hafiflemesini sağlayabilirsiniz. Tuzlu su ağzınızdaki yaraların daha hızlı iyileşmesini sağlayacaktır.

NEDEN BAZI ŞEKER HASTALARININ AĞIZ KURULUĞU SORUNLARI VAR?

Uluslararası Diyabet Vakfı’na göre dünyada 463 milyon insan diyabet hastalığı ile mücadele etmektedir. Ve diyabetin ağız kuruluğu da dahil olmak üzere bazı diş sağlığı sorunları riskini arttırdığı bilinmektedir. Ağız kuruluğu, konuşmayı zorlaştırabilecek bir sıkıntıdan çok daha fazlasıdır. Diş çürüğü riskini arttıran ve mantar enfeksiyonlarının gelişmesini kolaylaştıran bir sorundur. Diyabetli insanlar ağız kuruluğu için ne yapmaları gerektiğini öğrendiklerinde hem diş sağlığı hem de genel sağlıklarını daha iyi koruyacaklardır. Çünkü ağız kuruluğunu hafifletmek veya ortadan kaldırmak için etkili yöntemler mevcuttur.

Periodontoloji Dergisi’nde yayınlanan bir araştırmaya göre, kuruluğun sebebi şeker hastalarının daha az tükürük üretmesidir. Her diyabetli hastada kuru ağız problemi gelişmeyebilir.

Ağız kuruluğunun belirtileri nelerdir?

Diyabet hastalarında yaygın olan ancak diyabet hastalarına özgü olmayan ağız kuruluğu problemleriniz varsa, ağzınızın yapışkan olduğunu fark edebilirsiniz. Farkında olsanız da olmasanız da, ağız kokunuz olabilir. Ağız yaraları, çatlamış dudaklar (özellikle köşelerde) ve kuru boğaz da oluşabilir. Ayrıca, konuşma zor olabilir. Ağız kuruluğu olan bazı insanlar çok sık su içme ihtiyacı duyarlar.

Diş problemleri nasıl tedavi edilir?

Ağız kuruluğu söz konusu olduğunda, tedavi seçenekleri de mevcuttur. Bol miktarda su içmek yardımcı olmalıdır. Tükürük üretimini teşvik etmek için şekersiz ağız gargaraları, nane ve sakızlar işe yarayabilir. Alkol, tütün ürünleri ve kafeinden kaçınmalısınız çünkü ağız kuruluğu problemlerini daha da kötüleştirebilirler. Bu gibi bazı basit yaşam tarzı değişiklikleri genellikle sorunu en aza indirmek veya ortadan kaldırmak için yeterlidir.

Diş hekiminizi yılda iki kez muayene ve temizlik için ziyaret etmek de önemlidir.

Diş Hekimi Pertev Kökdemir, özellikle diş kaybı olan şeker hastaları için özel implant sistemlerinin başarısından bahsetti. ‘‘Normal şartlarda implant tedavilerinde başarı oranının düşük olduğu diyabet hastalarında Akıllı Hidrofilik İmplantlarla kısa sürede sabit dişlere kavuşulabileceğini açıkladı.

EGZERSİZ YAPIN, DİŞLERİNİZ SAĞLIKLI KALSIN

Düzenli egzersiz yaparak kalp hastalığı, obezite, Tip 2 diyabet gibi hastalıklara yakalanma olasılığımızı azaltabiliriz. Aynı zamanda Uluslararası Diş Hekimliği Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmaya göre düzenli egzersiz yapan kişilerin % 54 daha az diş eti hastalıklarına yakalandığını göstermiştir.

Diş Hekimi Pertev Kökdemir, egzersiz yapan kişilerin daha az şekerli yiyecekler tercih etmeleri, asitli içeceklerden uzak durmaları, bol su içmeleri ve taze meyve-sebze tüketimine dikkat etmeleri ile ağız sağlığını diğer bireylere göre daha fazla koruduğunu belirtti.

Dişlerinize bakmak kalbinizin korunmasına yardımcı olacağı için egzersiz yaparken daha formda ve aktif olmanıza sebep olacaktır. Çünkü iyi bir ağız bakımı dişler ve diş etlerinizde yaşayan bakterilerin kan dolaşımına karışması engellemektedir. Bu durum da bakteri ve virüs kaynaklı kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltmaktadır.

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Davut Güleç Panel İletişim Sağ Menü
Davut Güleç Logo Ana Sayfa Davut Güleç Kimdir? Galeri Köşe Yazıları Site Haritası