Özdağ’dan bir okula Samet adının verilmesi için öneri, Gelecek Partisi’nden güncel konular

SELÇUK ÖZDAĞ FUAT OKTAY’A 2019 TOKİ (100 BİN KONUT) PROJESİNİ SORDU
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na (TOKİ) bilgi edinme kanunu çerçevesinde, TOKİ’nin 2019 yılındaki 100 bin konut projesini sordu.
Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, 2019 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilan edilen TOKİ’nin 100 bin konut projesini gündeme getirdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başta olmak üzere Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na (TOKİ) bir mektup gönderen Özdağ, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde 2019 yılında ilan edilen 100 bin konutlu TOKİ projesine ilişkin 16 detay soru sordu ve ilgili kurumlar/kişilere sorulan sorulara gelecek cevapların kamuoyu ile paylaşılacağını belirtti.
İşte Özdağ’ın ilgili kurum ve kişilere yönelttiği soruların tamamı:
“2019 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan ve TOKİ’nin (Toplu Konut İdaresi Başkanlığı) ülkemizin çeşitli il ve ilçe merkezlerinde, başta dar gelirli vatandaşlarımız olmak üzere; şehit ve gazi yakınlarına da öncelik verileceği duyurulan 100 bin konutluk projesi ile ilgili olarak:
1- Bu 100 bin konut projesinin dahil olduğu il ve ilçeler hangileridir?
2- Bu merkezlerde yapılacak (veya yapılan) olan konut sayıları ve özellikleri nelerdir?
3- Kaç sayıda vatandaş başvuruda bulundu, ne kadar başvuru ücreti alındı? Toplamda toplanan başvuru ücreti miktarı ne kadar oldu? Kur’a sonucunda başvurusu olumsuz neticelen kaç vatandaşın başvuru ücreti iade edildi, ne kadar süre sonra iade edildi, bunun için bir faiz ödemesi yapıldı mı, söz konusu ücretin iade edilmediği vatandaş var mı, varsa sebebi nedir?
4- Söz konusu 100 bin sosyal konut projesi için uygulama alanı olarak belirlenen merkezlerde ihaleler hangi usulle yapılmıştır? ‘TOKİ’den ihale alan şirket sayısı ve isimleri nelerdir? TOKİ, kaç alt işveren (taşeron) ile çalışmaktadır? Sözleşmelere uygun hareket etmeyen herhangi bir firma oldu mu? Olduysa nasıl bir cezai müeyyide uygulandı?
5- Bahse konu projede herhangi bir kamulaştırma yapıldı mı? Yapıldı ise hak sahiplerine bedelleri ödendi mi? Ödenmedi ise sebebi nedir?
6- TOKİ’nin 2019’daki bu projesi ile bugüne kadar mülk sahibi olan vatandaş sayısı kaçtır? Başvuru yaptığı halde mülk sahibi olamayan vatandaş sayısı kaçtır? Bu proje kapsamında temeli atılmamış, atıldığı halde tamamlanmamış, tamamlandığı halde teslim edilmemiş konut sayısı illere göre ne kadardır?
7- Yine bahse konu projeden yabancı uyruklu olup da (sığınmacı, göçmen vb.) T.C vatandaşlığına geçirilen ve TOKİ’den faydalanan kişi sayısı ne kadardır ve illere göre dağılımı nedir?
8- Söz konusu proje ile konut hakkı kazandığı halde taksitlerini ödeyemediği için hukuki takibe giren ve bu hakkı elinden alınan kişi sayısı ne kaçtır?
9- Görevi ve amacı dar gelirli vatandaşlara sosyal konut üretmek olan TOKİ’nin, Ankara başta olmak üzere birçok merkezde lüks konut ve villa projelerini hayata geçirdiği dillendiriliyor, bu doğru mudur? Doğru ise bunun sayısı ve gerekçesi nedir, bu uygulamalar yasalara uygun mudur, yasalara uygun hale getirmek için birtakım firmalarla proje ortaklığı adı altında lüks konutlar yapıldığı ve bu firmalara rant sağlandığı iddiaları hakkındaki açıklamanız nedir ve tüm bunlar etik midir?
10- Bahse konu proje ile zamanında hak sahiplerine teslim edilmeyen konut var mıdır? Varsa sayısı ve gerekçesi nedir? Geç teslim edilen konutlar sebebiyle hak sahiplerinin zararları karşılanmış mıdır, karşılanmamışsa sebebi nedir? Bu sebeple TOKİ’ye karşı (Bakanlık aleyhine) açılmış tazminat davası var mıdır varsa sayısı nedir ve lehte/aleyhte sonuçlanan dava sayısı kaçtır?  Kurum (TOKİ/Bakanlık) aleyhine sonuçlanan davaların; tazminat, yargı giderleri ile vekalet ücretleri yüklenici firmalardan tazmin edilmiş midir?
11- Söz konusu projede iyi niyetli olmayan, şartları uygun olmadığı halde kur’a da hak kazanan kişiler ve kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunuldu mu, bunun sayısı ve neticesi nedir?
12- Türkiye genelinde bahse konu proje dışında, 2002′ yılından bugüne kadar TOKİ’ye devredilen hazine arazilerin sayısı, büyüklüğü ve piyasa değerleri nedir?
13- Söz konusu proje ve genel olarak 2002 yılından itibaren tüm TOKİ projelerinde; firma ve alt işverenler de dahil kaç çalışan iş kazalarında hayatını kaybetti, yaralandı veya engelli kaldı?
14- Bahse konu proje başta olmak üzere TOKİ’nin uygulamaya koyduğu projeler hakkında vatandaşlar niçin ayrıntılı bilgilere ulaşamıyorlar? Bu konuda kurumsal/resmî internet portalınızda niçin ayrıntılı ve tatmin edici açıklamalar mevcut değil?
15- Bahse konu proje dışında 2002’den bugüne kadar TOKİ’nin satışı yapılan konutlardan elde ettiği toplam gelir ne kadardır?
16- Tüm bu proje ve uygulamaları kamu adına denetleyen Sayıştay’ın kurum hakkında düzenlemiş olduğu raporları kamuoyuna açıkladınız mı? Açıklamadıysanız, açıklamama sebebiniz nedir?”
GELECEK PARTİSİ’NDEN TOKİ PROTESTOSU: BALA’YA GİDİYORLAR

2019 yılında dar gelirli vatandaşlar için planlanan ve hayal kırıklığı yaratan TOKİ projelerinin akıbetini hükümete, Cumhurbaşkanlığına, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına ve TOKİ Başkanlığına gönderdiği mektupla soran Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ ve partililer bu kez Ankara’nın Bala İlçesine giderek yapımına dahi başlanmamış olan Bala TOKİ konut projesini protesto edecek.

Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ ve partililer 28 Eylül Çarşamba günü saat 19.00’da Ankara’nın Bala İlçesi’ne giderek TOKİ’nin 2019 yılında açıkladığı 100 bin konut projesine ilişkin basın açıklaması yaparak Bala’da 2019’dan beri başlanmayan konut projesini protesto edecek.

Daha önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başta olmak üzere Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına ve TOKİ Başkanlığına mektup yazarak 2019 TOKİ 100 Bin Konut Projesinin akıbetini soran Özdağ, aynı soruları ilgili kurum ve kuruluşlara Ankara’nın Bala İlçesinden soracak.

ÖZDAĞ: BU OKULA SAMET’İN ADININ VERİLMESİ İÇİN GİRİŞİMDE BULUNACAĞIZ

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İstanbul’da bir okulda, Suriyeli bir çocuk tarafından darp edilip öldürülen Samet Gül için olayın yaşandığı okulun önünde basın açıklamasında bulundu.

Özdağ: ‘’Samet Gül adlı 12 yaşında bir öğrenci, aynı okulda yaşı büyük Suriyeli çeteleşmiş bir öğrenci tarafından saldırıya uğramış ve darp edilmiş. Darp edilme neticesinde ne yazık ki hayatını yitirtmiştir. Bu cinayetin birinci sorumlusu hiç şüphesiz bu cinayeti işleyen ve tutuklanmış olan çocuktur. Bu çetelerin okullar içerisinde böyle pervasız hareket etmesini engellemeyen, çocukları itip kakmasını, dövmesini, haraç kesmesini engellemeyen okul müdürü de suçludur. İl milli eğitim, ilçe milli eğitim müdürü de suçludur. Tabii ki 13 milyona yakın sığınmacı ve kaçağın bu ülkeye gelmesini ve Türkiye’de kalmasının önünü açan Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bu cinayette suçludur. Şimdi kenara çekilip ben yapmadım diye mızmızlanan, Suriye politikasının mimarı Ahmet Davutoğlu da suçludur. Bu üç siyasi sorumlunun şu ana kadar çocuğunu kaybeden aileden özür dilediğini duymadık. Biz Zafer Partisi olarak bu davanın takipçisi olacağız. Bu okula Samet’in adının verilmesi için girişimde bulunacağız. Bu cinayetin unutulmamasını istiyoruz. Bundan sonraki cinayet girişimlerinin de önünü alacak şekilde okullardaki çetelerin derhal dağıtılması ve bunlara karşı sert önlemler alınmasının da takipçisi olacağız. Yeter artık! Anneler çocuklarını okula yolluyorlar ve okuldan öldü haberi geliyor. Kızlar, kadınlar sokakta rahat dolaşamıyorlar taciz ediliyorlar. Bu sığınmacı ve kaçak terörünün artık bitmesi ve hepsinin vatanlarına geri dönmesi gerekiyor. Biz Zafer Partisi olarak Türk milletine söz veriyoruz. Bir sene içinde bütün sığınmacı ve kaçakları vatanlarına yollayacağız. Önümüzdeki seçimler Türkiye’nin göçmenistan mı olacağı yoksa Türkiye olarak mı kalacağının kararının verileceği bir seçim olacak. ‘’dediBu Barikat Türk Milletinin Egemenliğine Kurulmuş Bir Barikat‘’Biz bu basın açıklamasını arkamızda genç kardeşimizin öldürüldüğü okulun önünde yapmak istemiştik ancak barikatla yol kapatılmış. Kim kimden korunuyor merak ediyorum? Keşke bu barikatlar sınıra konulsaydı da bu çocukları öldüren çeteler Türkiye’ye hiç giremeseydi. Yanlış yerde kurulmuş bir barikat bu barikat Türk milletini korumuyor. Bu barikat Türk milletinin egemenliğini sınırlandırmak için kurulmuş bir barikat. Bu barikat Türk çocuklarının haklarının savunulmasını engellemek için kurulmuş bir barikat. Bu barikatı koyan zihniyet aynı zamanda Türkiye’ye 13 milyon sığınmacı ve kaçakla dolduran zihniyet. Hangi zihniyet olduğunu herkes biliyor. Baskıyla, zorbalıkla, konuşmayın bu konuları diyerek Türk milletinin bu konudaki iradesini, Zafer Partisi’nin temsil etmesini engelleyemezsiniz. Anayasaya aykırı bizi Hatay’a sokmak istemediniz ezdik ve geçtik. Hataya girdik. Bizi Kilis’te Cilvegözü Sınır Kapısına sokmak istemediniz orada da ezdik ve geçtik. Bizi Afyon’da otelden çıkarmadınız orada da ezdik ve geçtik. Çünkü biz Türk milletinin iradesini temsil ediyoruz. Temsil etmeye de devam edeceğiz. Yaralanan Türk çocuklarının yanında olacağız. Sığınmacılar ve kaçaklar tarafından öldürülen Türk çocuklarının haklarını savunacağız ve savunuyoruz. Türkiye’nin her yerinde davalara Zafer Partisi’nin avukatları gidiyor. Aileler polisten önce Zafer Partisi’ni aramaya başladılar bu tür saldırılarda. Buradan aileye baş sağlığı dilemeye gidecek ve olayın sonuna kadar takipçisi olacağız. Bizi şimdi dönüp arkadaki okula gitmemizi engelleyen bu barikatın kimlerin koyduğunu biliyoruz, zamanı geldiğinde siyasi olarak bunun hesabını her birinden tek tek soracağız.’’ İfadesinde bulundu.

İktisatçı/Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan’dan güncel açıklamalar

Öncelikle belirtmek isterim ki, 1999 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat bölümünden mezun olduktan sonra sınavlarına girip sonrasında 10 yılı aşkın bir süre şikayetçi kurum olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda (TCMB) gururla çalışmış biriyim.Bu güzide kurumun çekirdekten yetiştirdiği, değer verip yurtdışında yüksek lisansa yolladığı donanımlı bir çalışanıydım. Sonrasında kamu ve özel sektör bankalarında yöneticilik yaptım, dolayısıyla 20 yılı aşkın iş deneyimi bulunan bir iktisatçı ve bankacıyım.

Söz konusu şikâyet tamamen siyasi bir nitelik taşımaktadır. TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve yöneticilerine yönelik haklı eleştirilerimin kamuoyunda ses getirmesi karşısında, bu eleştirilerimi sindirme ve bastırma amacı taşımaktadır.Şahap Kavcıoğlu’nun bu tutumu, yasaların kendisine yüklediği görevi tam bir tarafsızlık içinde yerine getirmesi beklenen bir kamu görevlisinden ziyade, kendisinin geçmişte yürüttüğü siyasetçi kimliğine uygun görülmektedir. Şahap Kavcıoğlu yönettiği bu güzide kurumu, bulunduğu makamı ve kamu gücünü arkasına alarak, rakip gördüğü bir siyasetçi ile hesaplaşmaya ve muhalefeti sindirmeye çalışmaktadır.

Çekirdekten yetişen bir Merkez Bankacı olduğum ve kariyerimin 10 yılını bu kuruma adadığım için yetişmemde büyük emeği olan TCMB’nin itibarını ve saygınlığını korumak konusunda azami derecede hassasım.Bu değerli kurumun saygınlığını ve itibarını asıl kıranlar, kurumun kültürünü, yapısını, işleyişini, insan kaynağını, teamüllerini bilmediği ve her şeyden önemlisi Merkez Bankacılığının gerektirdiği bilgiye ve tecrübeye sahip olmadığı halde TCMB’de yöneticilik yapan, ülkemize ve toplumumuza telafisi mümkün olmayacak ekonomik zararlar verenlerdir.

TCMB’nin itibarını asıl sarsanlar bu ülkenin yıllardır biriktirdiği uluslararası rezervleri hukuksuzca ve sorumsuzca satıp milleti fakirleştirenlerdir.Türk parasının değerini korumakla görevli ve sorumlu olan TCMB Başkanı, yürüttüğü kamu görevi sebebiyle hesap verilebilirlikle yükümlüdür.TCMB Başkanı gibi kamuya mal olmuş kişilerin; görevlerini yerine getirirken kamu menfaatini ilgilendiren sonuçlara yol açacağı dikkate alındığında, hukuk devleti ve demokrasi açısından tahammül edilmesi gereken ağır eleştirilere, rahatsız edici olsa bile katlanma yükümlülüğü olduğu genel kabul gören bir ilkedir.

Kamu yararını korumaya yönelik olarak yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması, caydırıcı etki doğurarak, toplum ve kamuoyunda farklı seslerin susturulmasına yol açabilecek ve cezalandırılma korkusu çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilecektir.TCMB kanunu ile korunmak istenen kurumun yöneticileri ve bunların izlediği akıl ve bilimden uzak politikalar değil, kurumun kendisinin hükmi şahsiyet olarak itibarıdır.Şikâyet dilekçesinde bahis konusu edilen televizyon programındaki konuşmalarımda, yıllarımı verdiğim kurumumun itibarını zedeleyici bir ifadeye asla yer vermedim. TCMB’nin hükmi şahsiyetini hedef alan bir eleştiride de bulunmadım.

İfadelerimde, yöneticilerin liyakatsizliğini ve bu nedenle millete ödettikleri bedeli eleştirerek kamunun yararını korumayı amaçladım. Şikâyet dilekçesinde yer verilen sözlerim, tamamıyla bir vatandaş ve siyasetçi olarak Anayasamız tarafından güvence altına alınmış olan düşünce ve ifade hürriyeti hakkı çerçevesindedir.Yıllarca kurumda çalışmanın verdiği tecrübe ile TCMB’nin görev ve yetkilerinin ne olduğunun gayet farkındayım. TCMB’nin görev ve yetkilerini belirleyen 1211 Sayılı Kanun’da TCMB’nin temel görevi “fiyat istikrarını sağlamak” olarak belirlenmiştir. Aynı maddenin devamında da “Hükümetle birlikte Türk lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak” Bankaya görev olarak yüklenmiştir.

Şahap Kavcıoğlu’nun göreve atandığı Mart 2021’de yüzde 16 olan yıllık tüketici fiyat enflasyonu, ne yazık ki bugün yüzde 80’e ulaşmıştır. TCMB yöneticileri Türk lirasının iç değerini de dış değerini de koruma görevini ihmal etmişlerdir.Türk parasının değerinin korunmaması yüzünden milletimiz sıkıntı çekmekte, halkımızın satın alma gücü günden güne düşmekte ve hayat pahalılığı artık tahammül sınırlarını aşan bir noktaya gelmektedir.

Türkiye tarihinde görev süresi boyunca enflasyonu aldığı seviyenin 5 katına çıkaracak kadar görevini ihmal eden başka bir TCMB Başkanı olmamıştır.Şahap Kavcıoğlu enflasyonla mücadele etmeyi bırakmış, görev tanımının dışında işlerle ilgili kamuoyuna yanıltıcı söylemlerde bulunmaktadır. TCMB’nin kurumsal itibarına asıl zarar veren durum, kendisinin bu söylemleridir.

Konuşmamda TCMB Başkanının kanunun verdiği en temel görevinde başarısızlığı ortada iken İstanbul Ticaret Odası toplantısında yıllarını Türk sanayisinin gelişimine adamış iş insanlarına aslı astarı olmayan şehir efsanelerini anlatarak nezaket sınırlarını zorlayan ve bir Merkez Bankası Başkanının kullanması gereken üsluba yakışmayan şekilde hitap etmesini “utanmazlık” olarak nitelendirdim.

Sözlerimin arkasındayım.Bir siyasetçinin; Türkiye’ye yatırım yapmış, üretim yaparak, istihdam sağlayarak, vergi ödeyerek ülkemize hizmeti dokunan herkese yapılan her türlü haksızlığa ve saygısızlığa karşı çıkması görevinin gereğidir.Bugün iş dünyası ülkedeki baskı ortamından dolayı düşüncelerini dile getirememektedir. Kamuoyu karşısında gerektiğinde hükümetteki ve kamu hizmetlerindeki kusurları açıkça eleştirebilecek olanlar benim gibi muhalif siyasetçilerdir.

Milletin ve iş dünyasının hakkını bir siyasetçi savunduğunda, düşüncelerini ifade etmesi kovuşturmaya veya yargılamaya konu edilirse kamunun menfaatleri haleldar olur. Kamu yararını savunan, iş dünyasına yapılan saygısızlığı ve haksızlığı eleştiren bir siyasal değerlendirmenin bu şekilde önlenmeye çalışılmasını, Anayasamızın demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırmak da mümkün değildir.

Kasten görevi ihmal suçu işleyenlerle, görevde ihmal sebebiyle muazzam kamu zararına yol açanlarla ve kamu kaynaklarını israf edip milleti açlıkla baş başa bırakanlarla mücadelemizi yılmadan sürdürmek, muhalefet partisi olarak hem siyasal hakkımız hem de sorumluluğumuzdur.TCMB’nin bağımsızlığını ihlal eden, kurumsal birikimini yok sayan, TCMB Kanunu çerçevesindeki görevlerde yürütmeden talimat alarak iş yapan her yönetici, görevini ve sorumluluğunu ihmal etmekte, kurumun itibarını zedelemektedir.

Bankanın itibarının benim sözlerimle mi, yoksa TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve Para Politikası Kurulu üyelerinin aldığı kararlarla mı zedelendiği her türlü kuşkudan uzaktır.TCMB’nin kurumsal itibarına en çok zarar verenler kurumu siyasetin arka bahçesine çevirenlerdir.Eleştirilerim açıkça kişilere yöneliktir. Bu da kurumun itibarını zedelemez, aksine doğruyu görmek isteyen kişilere yol gösterir, ışık tutar.

Bugün ülkemizde yaşanan ağır enflasyonun, hayat pahalılığının, yoksulluğun en önemli sebebi TCMB’nin sorumlu olduğu para politikasının; akla, iktisat bilimine, merkez bankacılığının temel ilkelerine, genel kabul gören para politikası uygulamalarına aykırı bir şekilde uygulanmış olmasıdır.

Bu süreç Merkez Bankası bağımsızlığının sürekli olarak ihlal edilmesi ve Bankaya kanunla verilen görevlerin ısrarla yerine getirilmemesi ile başlamıştır. Bunun sonucu olarak Türkiye, dünyada enflasyonu en çok artan ve parası en çok değer kaybeden ülke haline gelmiş, kişi başına düşen milli gelir reel olarak gerilemiştir. Milletin yoksullaşmasına yol açan politikaların en büyük sorumlusu kanunun verdiği temel görev olan enflasyonla mücadeleyi yapmayan TCMB Başkanı ve yöneticileridir.

Eleştirilerimin konusu olan TCMB yöneticilerinin görevde olduğu süre zarfında Türk ekonomisinde ifademde de belirttiğim inanılması zor gelişmeler yaşanmıştır.ABD dolarının Türk lirası karşısındaki değeri, sadece 18 ayda 7,25’ten 18,40’a çıkmıştır. Dünyada parası bu kadar kısa sürede bu kadar değer kaybeden başka bir ülke neredeyse bulunmamaktadır.

Yıllık tüketici ve üretici enflasyonu yaklaşık 5 katına çıkmıştır.Ülkemizde enflasyon dünyanın en yüksek 6’ncı enflasyonudur. Ülkemizde gıda enflasyonu dünyanın en yüksek 4’üncü enflasyonudur. 50 milyon ve üzeri nüfusu olan ülkeler arasında ise enflasyon şampiyonuyuz.Görevinin bilincinde olan birinin bu sonuçları görünce derhal istifa etmesi gerekirken, kendisi kurumunun enerjisini ve kaynaklarını TV programlarına suç duyurusu yaptırarak harcamaktadır.

TCMB’nin kendine ait rezervleri 30 milyar ABD doları seviyesinden eksi 52 milyar ABD doları seviyesine gerilemiştir.TCMB Mart 2019’dan bu yana rezervlerinden şeffaf olmayan ve görev suçu teşkil eden satışlar yapmıştır.Bu satışlar ve detayları rezervlerin ve emanetin sahibi olan milletten gizlenmektedir.Bu konu Türkiye’nin en büyük mali skandalıdır ve gün gelecek sorumluları mutlaka yargı önünde hesap vereceklerdir.

Berat Albayrak ve Murat Uysal döneminde gerçekleşen ve kamuoyunda “128 milyar dolar” skandalı olarak bilinen bu satışlara Nureddin Nebati ve Şahap Kavcıoğlu döneminde 75 milyar ABD dolarının daha eklenmiş olduğu hesaplanmaktadır.Rezervlerin bu zayıf yapısı nedeniyle ülke risk primi ve borç yükü artmış, faize ödenen tutarlar da katlanmıştır.

TCMB’nin itibarı benim eleştirilerimle değil, kurumun şeffaflıktan uzaklaştırılmasıyla, verilerin karartılmasıyla ve hukuk dışı işlere bulaştırılmasıyla yerle bir olmuştur.Kamu borcu 1 trilyon Türk lirasından 3,6 trilyon Türk lirasına çıkmıştır.Bunun arkasındaki en önemli neden uygulanan kötü para politikası ile enflasyonun artması olmuştur. İç borcun dörtte biri enflasyona endeksli tahvillerden oluşurken enflasyon ile mücadele etmemek en hafif tabiriyle iş bilmezliktir.

Milletimiz son beş yılda dolar bazında neredeyse reel olarak yüzde 40 fakirleşmiş gelir dağılımı alt üst olmuştur. Türk işçisi 300 ABD dolarının altında asgari ücret ile bir nevi ücretli köle haline dönüşmüştür.Çalışanların ve gençlerin ev sahibi olma ümitleri bitmiş, kiracılarla ev sahipleri arasında cinayetlere varan olaylar yaşanmaya başlamıştır. Artık ülkemizde çocuk, genç ve çalışan yoksulluğu, derin yoksulluk kavramları konuşulur hale gelmiştir.

Donanımlı gençlerimiz hayat pahalılığı ve kayırmacılıktan bıkmış, kaderlerini ülke dışında aramaktadırlar. Türkiye’nin bundan daha büyük bir beka sorunu yoktur.Hayat pahalılığı ve işsizliğin baş sorumlusu TCMB Başkanı ise görevini yerine getirmek yerine TV programı izleyip savcılığa suç duyurusu yaparak vaktini geçirmektedir.TCMB Başkanının da içinde olduğu bir grup siyasi ve bürokrat, 2021 yılı Eylül ayından bu yana literatürde ve uygulamada hiçbir geçerliliği olmayan “faiz düşerse enflasyon da düşer” iddiasının peşine takılıp, ülkemizi büyük bir ekonomik krizin içine sürüklemişlerdir.

3 ay içinde iddia ettikleri model çökmüş, kurlar ve enflasyon patlamıştır. Yöneticiler, yapılan yanlışlardan ders çıkarıp hatalı politikalarında ısrar etmekten vazgeçecekleri yerde Kur Korumalı Mevduat adında bir ürün icat ederek devleti izlenmekte olan akıl dışı politikalara kefil etmişlerdir.Aradan geçen 9 ayda bilanço korkunçtur. Milletin kaynaklarından bugüne kadar 261 Milyar TL birkaç yüz bin varlıklı kişiye dolar almasınlar diye ödenmiştir.TCMB Başkanının görev süresi içerisinde millet bu kadar fakirleşirken banka karları 7 katına çıkmıştır. Millet yüzde 40 ile krediye erişemezken TCMB bugün bankalara yüzde 12 faizle 1 Trilyon TL kaynak sağlamaktadır.

Bu uygulamalar tarihin işgallerden sonra gördüğü en büyük ve vahşi servet transferidir. Bu vahşi servet transferinin baş sorumlularından biri de görevini yapmayan TCMB Başkanıdır. Tüm bu nedenlerle TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve tüm para politikası üyelerini derhal hiç vakit geçirmeden istifaya davet ediyorum.İstediğiniz şikayetlerde bulunun, elinizde hangi imkân varsa kullanın.Ben sizin boş yere işgal ettiğiniz Merkez Bankası’nın bana öğrettikleri ile bu millete borcumu ödemeye ve size hesap sormaya devam edeceğim.

 

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Erciyes’te yılda 2 Bin 468 Ton Karbon Tutacak, Toplam 271 Bin 500 Fidan Toprakla Buluştu

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki …