
Süleyman KOCABAŞ
Bölüm I
Osmanlı Devleti Döneminde Kurulan Bölücü Terörist Örgütler
Osmanlı Devleti, Hıristiyan ve Müslüman eyaletlerinde hep “Terör Örgütleri Yapılanması” yla çökertilmişti. Bu terör örgütlerini hep Emperyalist Büyük Devletler (Rusya, İngiltere, Fransa vb.) kurmuşlar, arkalarında hep bunlar olmuşlardı. Erkenden Balkanlarda kurulan bu terör örgütlerinin ilk öncüsü Çarlık Rusyası olmuş, bunu, hem Osmanlı İmparatorluğunu parçalayıp zayıflatmak hem de, Balkanlardaki kendi Slav ırkından Sırplar, Karadağlılar ve Bulgarlar yanında Grek Ortodoks Yunanlıları da kendisine yakın bu özellikleri sebebiyle rahatlıkla kullanarak, bunlara kurduracakları “küçük bağımsız ulusal devletler” sayesinde Balkanlar cihetinden “Sıçak Denizlere inmek mili emeli”ni gerçekleştirecekti.
Öncelikle Rusya tarafından başlatılan bu “Terörizm” ve “Terör Örgütleri” ne daha sonra İngiltere, Fransa vb. gibi Büyük Devletler de, bu örgütleri Rusya’nın kullanımından alıp, kendi yayılmacı ve sömürgecilik emelleri uğrunda kullanmak için varlık göstermişler, işte Osmanlı, hem Balkanlar hem de Asya cihetinde bu “Terörizm ve Terör Örgütleri Sarmalı” nda yıkılmış, ömrünü tamamlamıştır.
Osmanlı Devletini Balkanlardan tasfiye için Rusya tarafından kulan ilk terör örgütleri Sırbistan’da 1804’de, “Kara Yorgi” (Black George Petroviç) unvanıyla anılan ve kurduğu terörist örgütün ismi de genelde “kurucu önderi” denildiği için kendi ismine izafeten “KARA YORGİ ÖRGÜTÜ” denilen bu terör örgütün kurulmasını müteakip, 1814’de Rusya’nın Odesa şehrinde üç Yunanlı zengin tüccar tarafından Çar I. Aleksandr’ ın himayesinde kurulan ve emeli “Büyük Yunanistan” ı kurmak olan “Rum İsyanı” nı 1821’de adı geçen çarın Rum subay yaveri Aleksandr İpsilanti’ nin öncülüğünde başlatan “ETNİKİ ETERYA” ismiyle anılan Yunan terör örgütü, Bulgaristan’ da 1858’de Çar III Aleksandır’ın desteğiyle Romanya’da kurulan “İMRAHOR” kısaltılış ismiyle anılan Bulgar terör örgütü ve bunu müteakib yıllarda 1876’da Türkiye’de Meşrutiyet’in ilanından sonra kurulan ve “kurucu önderi ” Sandanisky’in adıyla anılan “SANDANİSKY FIRKASI (PARTİSİ) vb. olmuştur. Romanya ve Karağı da Osmanlı’dan koparılması için terör örgütleri kurulmuştur. Son dönemde (1908 – 1912) Arnavutlar arasında da burasını Osmanlı’dan koparmak için terörist örgütler kurumasa bile “terörist kişiler ve liderler” kendilerini göstereceklerdir.
Bütün bu terör örgütleri, Osmanlı Devleti’ne tabi olan milliyetlerinin Osmanlı’nın “zulüm, baskı ve sömürü yönetimi altında yaşadıkları” için değil, sırf , “tarihimizin arşivinde kayıtlı milli devletlerimizi yeniden kuracağız” düşüncesi ve emeliyle kurulan örgütler olmuşlardır. Bunun böyle olduğunu, 1820-1830’lu yıllarda olup bitenleri bizzat yaşayan Osmanlı Donanmasını ıslahla görevli İngiliz Amiral Adolphus Slade “Kaptan Paşa” isimli hatıra kitabında, ünlü İngiliz tarihçi Arnold Toynbee yazdığı kitaplarında ve daha da önemlisi Yunanlı tarihçi Dimitri Kitsikis yazdığı “Türk-Yunun İmparatorluğu” isimli kitabında açık açık belgeleriyle dile getirmişlerdir.
Osmanlı’nın son döneminde (1878 – 1918) Asya cihetinde ise, ilk kurulan ve Osmanlı’ya “en büyük problem” olacak olan, 1890’lı yılların başında Rusya ve İngiltere’nin desteğiyle iki Ermeni terör örgütünün kurulduğu görüldü. “HINCAK” adıyla anılan bu örgütün “kurucu önderi”, Kafkasyalı Ermeni ve Rusya vatandaşı Avedis Nazarbek idi. Örgütünü 1887’de İsviçre’de kurudu. Amacı, ”üç ülkede yaşayan” denilen, Türkiye, Rusya ve İran’daki Ermenileri birleştirip “Birleşik Büyük Bağımsız Ermenistan Sosyalist Devleti” kurmaktı. ( William L. Langer, The Diplomacy of Imperializm 1890 – 1902, New York, 1972, s. 155 – 156). Bu terör örgütü, 1889’dan itibaren Doğu Anadolu’da “isyan ve ihtilal hücreleri” ni oluşturmaya başladı.
1890’da Hıncak’ta çıkan bir anlaşmazlık sebebiyle, bundan ayrılan bir grup, Kafkasya’da “TAŞNAKSUTYUN” (kısaca Taşnak) terör örgütünü kurdu. Rusya’nın konsolosluklarının yardımıyla Doğu Anadolu’da “isyan ve ihtilal hücreleri” ni kurdu. Bunun da amacı, Doğu Anadolu’da Bulgaristan ve Lübnan’ın “özerk yapılanması” na benzer bir “geçiş dönemi yönetimi” kurduktan sonra, bunu “bağımsızlık” a çevirip Hıncak’ın emeli benzeri “Büyük Birleşik Ermenistan” ı kurmaktı. (Langer, s. 157).
Ermeni Terör Örgütlerinin Kurulmasının ve Terörist Saldırılara Başlamasının Sebepleri
Adı geçen terör örgütlerinin ilgili ülkelerde kurulup, buralarda silahlı eğitime tabi tutulduktan sonra, 1892 yılı başlarından itibaren Türkiye sınırlarından Doğu Anadolu’ya sokulup burada terör eylemlerini başlatmalarının birçok sebepleri vardır. Bunda en büyük kırılma noktası, 1877- 78 Osmanlı – Rus Harbi ve Osmanlı’nın ağır bir yenilgiye uğraması sonucu imzalanan 5 Mart 1878 Ayastefanos ve 13 Temmuz 1878 Berlin Antlaşmaları olmuştur.
Ayastefanos Antlaşmasını “tadil” eden Berlin Antlaşması da Balkanları Osmanlı’nın elinden çıkaran “Balkanların Sevr Antlaşması” olmuştu. Bununla, özerk yönetimlere sahip Romanya, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ’a bağımsızlık verilmiş (Yunanistan erkenden 1830’da İngiltere’nin aktif desteğiyle bağımsız olmuştu), burada Osmanlı’nın elinde yalnızca, ağırlıklı Müslüman dokulu Arnavutluk, Makedonya, Batı ve Doğu Trakya’dan ibaret “Orta Balkanlar” kalmıştı. 1920’de yapılan Sevr Antlaşması da bunun benzeri değil mi idi? Bütün Anadolu sahilleri Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Ermenistan’a pay edilmiş, Türklerin eline yalnızca ağırlıklı Müslüman dokulu Orta Anadolu bırakılmıştı.
Osmanlı’nın 1877-78 Osmanlı –Rusya Harbinde ağır yenilgisi ve ardından imzalanan 1878 Berlin Antlaşması, bütün Avrupa’da ve özellikle de İngiltere’de, Osmanlı Devleti ve İmparatorluğu’nun artık yaşamayacağı, 1850’de kendisine Rus Çarı I. Nikola tarafından takılan “Hasta Adam” lakabı sürecinde, Osmanlı’nın ”ölmekte olan adam” olduğunu ortaya koymuştu. Bu sebepten İngiltere, 1783’den beri, sömürgecilik ve yayılmacılıkta rakibi Çarlık Rusyası’nı frenlemek için “Osmanlı’yı güçlendirme ve toprak bütünlüğünü korumu” politikasını Berlin Antlaşmasından sonra terk ederek, Rusya’yı, Osmanlının yerine “Sıcak Denizler” e inmesini önlemek için Balkanlar cihetinden “Bağımsız Bulgaristan”, Doğu Anadolu cihetinden ise, “Bağımsız Ermenistan Projesi” ne sarılmıştı. Asıl konumuz “Ermeni Meselesi” olduğu için bunun üzerinde duracağız.
Geçmişte yaşanan birer “Bulgar, Yunan, Sırp, Girit, Lübnan meseleleri” nden sonra Osmanlı Devleti’nin başına yeni bir “Islahat, Özerklik ve Bağımsızlık Meselesi”nin sarılması demek olan “Ermeni Meselesi” Berlin Antlaşmasının 61’inci maddesiyle olmuştu. Bu madde şöyle idi: “Osmanlı Hükümeti, ahalisi Ermeni bulunan vilayetlerde (özellikle Doğu Anadolu’da) bölgesel ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı ertelemeksizin yerine getirmeyi ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve emniyetini temin etmeyi taahhüt eder ve ara sıra bu cümleden kabul edilecek tedbirleri devletlere tebliğ edeceğinden, antlaşmaya taraf devletler alınacak tedbirlerin yerine getirilmesini kontrol edeceklerdir.”
İşte “Ermeni Meselesi” ni doğuran ve “siyasallaştırılmış biri vatan bölücü cereyan” olarak Türkiye ve dünya kamuoyunun (özellikle de Avrupa) dikkat ve gündemine sokan madde olmuştur.
Bölücü Ermenilerin kendileri de zaten bu madde ile kendilerine “Bağımsız Ermenistan” ın kurduracağını dile getirmişler, bu cümleden olarak Ermeni Patriği Hırımyan ile Berlin Kongresine katılan Nurias Ceras 1879’da şunları yazıyordu: “61’inci madde, ileride kuracağımız ulusal binanın (Bağımsız Milli Ermeni Devleti’nin) temellerini de attı.
Gerçi Avrupa bize özerklik vermedi ama, öyle bir madde bağışladı ki, bu bizi, erişmek için yanıp tutuştuğumuz amacımıza ulaştıracaktır.
Bu reformlar (ıslahatlar) bir gün idari özerkliğe dönüşecektir. Cesaretimizi yitirmeyelim. Biz bahşedilen nimetlerden en büyük yararı sağlamaya çalışalım. Avrupa elimize silah verdi. Paslanmadan bu silahı kullanalım. Osmanlı Hükümeti, Ermenileri Kürtlere ve Çerkezler karşı korumaya söz verdi; Kürtler ve Çerkezleri cezalandırmaz ve Büyük Devletler de bu gözetlemeyi yapmazlar ya da yetersiz kalırlarsa eyleme geçmek gerek. Berlin Kongresi’yle altın bir madde elde ettik. Bu maden ocağını çalıştırmak ve altın çıkarmak (Bağımsız Ermenistan’ı kurmak) bize düşer” (Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde Osmanlı Ermenileri, Milliyet Gazetesi, 6 Nisan 1983)
Görülüyor ki, kendi itiraflarıyla “Birleşik Büyük Bağımsız Ermenistan Devleti” ni kurmanın “üç aşaması” olacaktı:
1-İlk aşamada Ermenileri güçlendirecek “ıslahatlar” yapmak,
2-Bu ıslahatlarla “Özerk Yönetim” e yol açmak,
3-Özerk yönetimi en sonunda “bağımsızlık” a dönüştürmek.
Doğu Anadolu’da Ermeni Islahat İstekleri ve Terör Olaylarının Başlaması
“Ermeni Meselesi” nde 1878 – 1887 zaman dilimi “Islahatlar Meselesi” dönemidir. Bu durumda, adı geçen meseleye Avrupa’da “birinci rol” olarak en çok sahip çıkan devlet İngiltere olmuştu. Amacı, sömürgecilik ve yayılmacılıkta rakibi Çarlık Rusya’sının Doğu Anadolu Bölgesi üzerinden İskenderun Körfezi ve Basra Körfezine inmesini önlemek için bu bölgede kendi nüfuzunda bir “tampon devlet” olarak “Bağımsız Ermenistan” ı kurmaktı.
İngiltere’de “Ermeni Meselesi” ne en çok sahip çıkan Başbakan “Azılı Türk ve İslam Düşmanı” sıfatıyla anılan ve 1878 – 1887 zaman diliminde iki defa başbakanlık görevinde bulunan Lort Gladiston oldu. Haksız yere, “Ermenilere yardım, insanlığa yardımdır” sözünü yumurtladı. (Ermeni Komitacılarının Amal (Emel) ve Harekat-ı İhtilaliyesi, Matbaa-i Amire, İstanbul, 1332, s. 4)
İlk merhalede Gladiston ve Bölücü Ermeniler, ıslahatların yapılması için adı geçen zaman diliminde Sultan Abdülhamit’i iyice sıkıştırmaya başladılar. Sultan ise, bunları yapmamakta kararlı idi. Sebebini de Alman Büyükelçisi Prens de Rodelen’e şöyle açıklıyordu: “Yemin ederim ki, Ermenilerin yanlış baskılarına katiyen boyun eğmeyeceğim ve muhtariyete (özerlik) götürecek ıslahatı kabul etmekten ise ölmeyi tercih ederim.” (Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, K.I. C. !, Türk Tarihi Kurumu Yayınları, Ankara, 1963, s.77-78)
Abdülhamit “daha da büyük boyutlardan” dan neden “ölümü tercih” etmişti? Bunu da kendi tarihini yazan Joan Haslip’e şöyle dile getirmişti? “Padişah diyordu ki, Avrupa, Yunanistan ve Romanya’yı almak suretiyle Türk devletinin ayakların kesti. Bulgaristan, Sırbistan ve Mısır’ın kaybı ise (İngiltere burasını 1882’de işgal etmişti) bizi kollarımızdan mahrum bırakmıştır. Şimdi de Ermenileri ayaklandırmak suretiyle ciğerlerimizi sökmek istiyorlar.” (Joan Haslip, Bilinmeyen Taraflarıyla Abdülhamit, Çev. N. Kuruoğlu, Toker Matbaası, İstanbul, 1964. S. 227). İnsan, kolları ve bacaklarından mahrum “yarım yamalak” yaşayabilirdi ama, “ciğerleri ve bağrı deşik” yaşayamazdı.
Sultan Abdülhamit, 1887’ye kadar İngiliz ve Ermeni baskılarına dayanarak ıslahatları uygulamayınca bu sefer de “Ermeni Meselesi” nde, yukarı kendileri de itiraf ettikleri üzere,”eyleme geçmek” ten olarak 1887’de Hıncak ve 1890’da Taşnak Terör Örgütleri kurularak Doğu Anadolu’da Ermeni Terör ve Şiddet Olayları 1892’den itibaren başlatıldı. Bunlarla amaçları, Sultan’ı zorla ıslahatları yaptırmak yanında, Doğu Anadolu’da % 80 nüfus oranlı çoğunluk Müslümanları katliam ve göçe zorlamakla % 20 Ermeni azınlığı çoğunluğa geçirmek ve Büyük Devletlerin de müdahalesini Türkiye üzerine çekerek bunlar sayesinde bağımsız olmaktı. Bağımsız Yunanistan, Bağımsız Bulgaristan da vb. zaten söyle doğmuştu.
Tarihimizde adlarına “Ermeni Komitacıları” denilen ve günümüz itibariyle ise “Ermeni teröristler” diyeceğimiz bunlar, İngiltere’ de ve Kafkasya’da “silahlı eğitimleri” ni aldıktan sonra, terör olaylarını başlatmak için 1892’nin başından itibaren Doğu Anadolu’ya sınırlarımızdan giriş yapmaya başladılar.
Ermeni teröristler, Ermeni halkını, “Osmanlı Devletine karşı isyan başlatacağız, bunun sonucu İngiltere işe müdahale ederek, bizim bağımsız devletimizi kuracaktır” propagandasıyla isyan çıkarmaya tahrik ettiler. Bölgede Müslümanlara nazaran büyük huzur ve refah içinde yaşayan, bu halleriyle Osmanlı yönetiminden memnun olan ve zaten de bu sebepten “Milleti Sadıka” sıfatı ile anılan Ermeniler, Ermeni teröristlere kanarak isyan hareketlerine girişmediler. Hatta bu halleriyle, kendilerini tahrik eden teröristleri yakalayarak Osmanlı güvenlik kuvvetlerine teslim ettiler.
Görülüyor ki, işin başlangıcında Taşnak ve Hıncak terör örgütleri, Ermenileri temsil etmeyen emperyalist İngiltere ve Rusya’nı “vekalet savaşçıları”, “taşeron örgütleri” idiler.
Ermenilerle Müslümanları direkt kanlı – bıçaklı hale getiremeyen teröristler, “şeytani yollar” a başvurarak olayları başlattılar. Bunun esasını, Teröristlerin Çerkez, Türk ve Kürt kıyafetleri giyerek kendilerini bunlardan gösterip, bu halleriyle Ermenilere saldırıp ve ardından da, “Bakınız Müslümanlar size saldırıyorlar, siz de kendinizi korumak için onlara saldırınız” propagandasıyla bir kısım olup bitenlerden cahil ve masum Ermeni halkını kendi saflarına çekmeyi başardılar. Bunun böyle olduğunu, olayların en civcivli zamanı 1892 – 1898’de bölgede bulunan Rusya Van Başkonsolosu General Mayvesky, Hüseyin Nazım Paşa ve Amerikalı Protestan Papaz George Hepwort hatırlarında açık açık yazarlar ve bölgedeki Ermenilerin Osmanlı yönetiminden memnun olduklarını, bölgeyi Ermeni Teröristler terk etmedikçe barış ve huzur gelmeyeceğinden bahsederler.
Sultan Abdülhamit, 1892 – 1898 zaman diliminde Doğu Anadolu’da Müslümanlara ve ağırlıklı olarak da Kürtlere istinat ederek, kendi adıyla anılan “Hamidiye Alayları” nı kurak Ermeni terör örgütlerini etkisiz hale getirmeyi başardı.
Teröristler, Doğu Anadolu’daki şiddet olayları ile Avrupa’nın tepkisini fazla çekmeyi başaramadıklarından terörist faaliyetlerini başkent İstanbul’a kaydırdılar. Bu cümleden olarak, 26 Ağustos 1896’da Osmanlı Bankasına bombalı saldırıda bulundular. Bu olay, Avrupa’nın aşırı dikkatini çekmekte geçmedi. Bunda da baş rolü Başbakan Gladiston’dan sonra “ikinci büyük Türk düşmanı” (üçüncüsü Türk İstiklal Harbi yıllarında Başbakan Lloyd George olacaktır) Başbakan Lort Salisbury, 27 – 29 Kasım 1896’da Balmoral’da Rus Çarı II. Nikola ile görüşerek Abdülhamit’i birlikte tahtından indirmek ve Osmanlı’yı kendi aralarında parçalamak teklifinde bulundu. Rusya bu sırada, “Ermeni Meselesi” nin kullanımını İngiltere’ye kaptırdığı ve Uzak Doğu’da yayılmacılık faaliyetleriyle meşgul olduğu için Çar ona ret cevabı verdi. Bunun üzerine Salisbury, bu sefer de Fransa, Almanya, Avusturya ve Sırbistan’ı devreye sokarak “Beşli İttifak” la Abdülhamit’i devirme işine girişti. Sultan Abdülhamit, “büyük imtiyazlar” vererek Fransa ve Almanya’yı kendi safına çekmeyi başardığı için bunlar Salisbury’a ret cevabı verdiler.
İngiltere, Büyük Devletlerle işbirliği halinde Sultan II. Abdülhamit’i tahtından indiremedi ama, Ermeni teröristler, zaten öteden beri onu “en büyük engel düşmanları” olarak gördükleri için, Sultan ortadan kaldırılmadıkça emellerini gerçekleştiremeyecekleri düşüncesiyle, ona karşı 5 Temmuz 1905’de Yıldız Sarayı camisinde Cuma namazı çıkışında bombalı bir suikast düzenlemişler, güvenlik görevlisi ve halktan 27 kişi ölmüş, Sultan bundan “şans eseri” kurtulmuştu,
1900’lü yılların başına gelindiğinde ise, İngiltere, Ermeni Meselesini kullanarak emellerini gerçekleştiremeyeceği düşüncesiyle bu meseleden elini çekti. Bu durum karşısında Ermeni teröristle, İngiltere’ye “ateş püskürmek” e başladılar. “Bize önce destek verdiler, sonra da bizden el çekerek bize ihanet ettiler” propagandası yapmaya başladılar. 13 Kasım 2025
Birinci Bölümün Sonu


