
Kültür-sanat, eğitim, magazin-yaşam haberleri
Beynin Kendini İyileştirme Yeteneği Öğrenme Güçlüğüne Umut Oluyor
Teknolojik gelişmeler, sağlık sektörüne hem kolaylıklar getiriyor hem de sektörü dönüştürüyor. Yapay zekâ destekli teşhislerden giyilebilir cihazlara kadar birçok yenilik, hastalıkların çözümünde ve sorunların giderilmesinde etkili çözümler sunuyor. Bu bağlamda beyin dalgalarını analiz ederek insan-makine etkileşimini mümkün kılan nöroteknoloji; ilaçsız, kişiselleştirilmiş ve maliyet olarak daha uygun bir seçenek sunarak her 10 kişiden yaklaşık 1’inde görülen disleksi gibi öğrenme güçlüğü sorunları yaşayan bireylere yeni bir umut ışığı oluyor.
Teknolojik gelişmeler, hayatımızın her alanında bize kolaylık ve konfor sunmaya devam ediyor. Sabahları uyandığımızda ilk iş olarak elimize aldığımız telefonlarımızdan temassız ödeme sistemlerine kadar her yerde teknoloji ile iç içe yaşıyoruz. Yeni teknolojiler, daha önce imkânsız görülen kapıları aralayarak dünya çapında birçok sektörü kökten değiştiriyor.
Sağlık sektörü ise teknolojinin en hızlı dönüştürdüğü alanlardan biri olarak öne çıkıyor. Yapay zekâ destekli teşhis sistemleri, hastalıkların erken teşhisini mümkün kılarken, giyilebilir cihazlar sayesinde hastaların sağlık durumları anlık olarak takip edilebiliyor. Robotik cerrahi sistemleri, daha hassas ve minimal invaziv ameliyatların yapılmasına olanak sağlarken, tele-tıp uygulamaları sayesinde hastalar evlerinden çıkmadan uzman doktorlara ulaşabiliyor. Son yapılan araştırmalara göre sağlık bilişim teknolojileri pazarının2024 yılında yaklaşık 360 milyar dolar olduğu tahmin edilirken bu rakamın 2029’a kadar yüzde 15’lik yıllık büyüme oranıyla 730 milyar doların üzerine çıkması bekleniyor.
“Kızlara Göre Erkeklerde 5 Kat Daha Fazla Görülüyor”
Sağlık teknolojilerinin yeni çözümler sunduğu alanlardan birini de öğrenme güçlüğü oluşturuyor. Geleneksel öğretim yöntemleri, özellikle öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar için çoğu zaman yetersiz kaldığını belirten Auto Train Brain CEO’su Dr. Günet Eroğlu, “Nöroteknoloji uygulamaları öğrenme güçlüğü yaşayan bireylere umut oluyor. Kızlara göre erkeklerde 5 kat daha fazla görülen öğrenme güçlüğü olan disleksi, toplumumuzda hastalık olarak biliniyor fakat bir hastalık değil, nörogelişimsel bir farklılıktır. Kişilerde sanılanın aksine zekâ geriliği yok. Bu bireyler üstün zekaya sahip olabiliyor. Bu nedenle, tüm vücudu kontrol eden bir sistem olan beynin işleyişini anlayıp, beyin dalgalarını analiz ederek nöro geri bildirim teknikleriyle ilgili bölgeleri iyileştirilebiliyor” dedi.
“Beyin Sinyallerini Anlamak Yaklaşık 800 Milyon Disleksili Bireye Umut Oluyor”
Öğrenme güçlüğünün nöronlar arasındaki sinyal sisteminin farklı işleyişinden kaynaklandığını belirten Dr. Eroğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Ancak nöroplastisite sayesinde, beyin bu farklılığa rağmen yeni bağlantılar kurarak öğrenme sürecini iyileştirebilir. Beyinden gelen sinyallerin güçlü ve zayıf yönleri analiz ediliyor. Bunun neticesinde farklı öğrenme stillerine uygun kişiye özel eğitim içerikleri sunuluyor ve böylece beynin sinyal işleyişi normalleştiriliyor. Bu uygulama dünya nüfusunun yüzde 10’unu etkileyen yaklaşık 800 milyon disleksik bireye umut oluyor. Çünkü hem ilaçsız bir tedavi sunuyor hem de kişilere istediği zaman ve mekânda kendini geliştirme olanağı sunuyor.”
ÖKSÜZ VE YETİMLERİN BAYRAMLIKLARI TALAS BELEDİYESİ’NDEN
Talas Belediyesi, yardımlaşma ve dayanışma duygularının zirve yaptığı Ramazan ayında öksüz yetimleri de unutmadı. Bir giyim firmasından satın alınan kıyafet çekleri ile iaşe kolilerini 70 öksüz ve yetim çocuğa ulaştıran Talas Belediyesi’nin bu yaklaşımı takdir topladı.
Mevlana Restoranı, İkram Sofrasına çevirerek Ramazan ayı başından beri her yaştan ve her kesimden insanı iftarda bir araya getiren Talas Belediyesi, şimdi de öksüz ve yetimler için dikkat çekecek bir harekete imza attı. Çocukların bayramlık kıyafetleri için kıyafet çeki hediye eden Talas Belediyesi, mutfaklarına destek olmak için de iaşe kolisi gönderdi.
Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın’ın da konuya ilişkin değerlendirmesinde “Ramazan ayı dayanışma ve yardımlaşma ayı olarak bilinir. Biz de Hayır Çarşımızdan yılın her günü yaptığımız sosyal destekleri Ramazan ayında artırarak sürdürüyoruz. Bununla birlikte Mevlana Restoranımızı Ramazan ayı başından beri İkram Sofrası olarak açtık ve burada başta öğrencilerimiz olmak üzere her yaştan ve her kesimden hemşehrimiz nezih bir ortamda iftar yapma imkanı buluyor. Bunun yanında 70 öksüz ve yetimimiz için bir giyim firmasından satın aldığımız kıyafet çeklerini aile büyüklerine teslim ettik. Bir nevi bayramlık kıyafetlerini almış olduk. Güle güle giysinler, onların mutluluğu bizim mutluluğumuz. Ayrıca iaşe kolisi de vererek mutfak masraflarına katkı sağlamış olduk” dedi.
Ömür Ceylan ile “Alev Alatlı Bize Yön Veren Metinler” Programı, Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün’ün Katılımıyla Başladı
Alev Alatlı’nın Türk düşünce anlayışlarına değindiği ve başarıyla liderlik ettiği “Bize Yön Veren Metinler” eserlerinin ele alındığı program başladı. Ünlü siyaset bilimci Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Kapadokya Üniversitesi (KÜN) tarafından düzenlenen ve Prof. Dr. Ömür Ceylan’ın sunuculuğunu üstlendiği programın ilk konuğu oldu.
Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, programda Alev Alatlı ile uzun yıllara dayanan dostluklarını anlatarak, Alatlı’nın Türk toplumunun tarihsel ve kültürel eğitimini anlamaya yönelik küresel önemini vurguladı. “Bize Yön Veren Metinler” eserinin, farklı medeniyetlerin düşüncelerinin mirasını Türk okuyucularla buluşturarak ufuk açıcı bir rol üstlendiğini belirten Öğün, bu eserin genç nesillere ilham kaynağı olmaya devam ettiğini ifade etti.
Alatlı’nın, bu eserlerle farklı medeniyetlerin entelektüel mirasını Türk okuyucularla buluşturduğunu vurgulayan Öğün, Alatlı’nın düşünce gelişiminin anlaşılması ve yorumlanması için benzersiz bir kaynak sunduğunu, Batı ve Doğu’nun fikir dünyasının değişimini ele alan bu metinlerin, felsefeden hukuka, bilimden siyasete kadar geniş bir perspektifte insanlığın gelişim konusundaki takipçisi olduğunu belirtti.
Türk siyasetinin bilimi ve modernleşmesi üzerine yaptığı değerlendirmelerle dikkat çeken Öğün, Alatlı’nın metinler aracılığıyla eleştirel bakış açısının şu anda hayatta kaldığını ve onun bakış açısını koruduğunu vurguladı.
“Bize Yön Veren Metinler” programı, Alev Alatlı’nın anısını yaşatırken, onun düşünce tarzını ve yeni perspektifler sunmayı amaçlıyor. Programın ilerleyen haftalarda da Türk düşüncesine yön veren isimleri ağırlamaya devam edeceği belirtildi.
İnci Vakfı’nın 2015 yılında başlattığı Gezici Kütüphane projesi, Anadolu Isuzu’nun desteği ile onuncu yılında da çocukları kitaplarla buluşturuyor.
Anadolu Isuzu, İnci Vakfı tarafından yürütülen Gezici Kütüphane Projesi kapsamında, eğitim imkânlarına erişimi kısıtlı bölgelerdeki çocukları kitaplarla buluşturmaya devam ediyor. Anadolu Isuzu’nun kütüphaneye çevirdiği aracı 2024 yılında 19 okulu ziyaret ederek 14.000 yeni ziyaretçi ağırladı. Bugüne kadar toplam 145 bin çocuğa ulaşan proje sayesinde, çocuklar atölye çalışmalarına ve etkinliklere katılıyor, kitaplar aracılığıyla bambaşka dünyalarla tanışıyor.
Eğitimde fırsat eşitliğine destek veriyor
Eğitimde fırsat eşitliğini desteklemek amacıyla yola çıkan Gezici Kütüphane, çocukların kitaplara ulaşımını sağlıyor. Anadolu Isuzu, 2015 yılından itibaren kütüphaneye çevirdiği aracıyla vakfın çocuklara okuma alışkanlığı kazandırma ve kitaplara ulaşamayan okulları kitapla buluşturma hedefini destekliyor. Gezici Kütüphane, Anadolu Isuzu ve İnci Vakfı iş birliğiyle 2025’te de çocuklara kitaplar aracılığıyla ilham vermeye devam ediyor.
Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi, Ramazan ayına özel “Ney Dinletisi” eşliğinde tarih ve sanatı birleştiriyor
Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi ziyaretçilerini Ramazan ayı boyunca her hafta “Ney Dinletisi” ile karşılıyor. Ayasofya’nın tarihine ışık tutan ve önemli bir kısmı ilk kez gösterime sunulan 300’e yakın eserin de sergilendiği ve Ramazan ayı süresince ikinci biletin yüzde 50 indirimli olduğu müzede, Ayasofya’nın eşsiz tarihine ney dinletisi eşlik ediyor.
İstanbul’un kalbi Sultanahmet Meydanı’ndaki Defter-i Hakani Nezareti binasında bulunan Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi, Ayasofya’nın hem Bizans hem de Osmanlı dönemini etkileyici bir hikaye anlatımı ve teknoloji ile buluşturuyor. Müze, Ramazan ayı süresince Cuma günleri Neyzen Burak Malçok’un ney dinletisi eşliğinde ziyaretçilerine tarih ve sanat deneyimi yaşatıyor. Ayasofya’nın 1700 yıllık tarihinin anlatıldığı müzede ayrıca çoğu ilk kez sergilenen 300’e yakın eser bu eşsiz deneyimi zenginleştiriyor.
Ayasofya’nın tarihi deneyimini ‘Ney Sesiyle’ derinleştirmek istedik
Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi’ni hayata geçiren ve işleten Dem Müzecilik CEO’su Eda Bildiricioğlu Ramazan sonuna kadar devam edecek ney dinletisinin ziyaretçilerin beğenisini kazandığını söyledi. Bildiricioğlu: “Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi, sadece tarihi bir yapıyı anlatan bir alan değil, ziyaretçilerine interaktif, sürükleyici ve duyulara hitap eden bir deneyim sunan yeni nesil bir müzecilik anlayışının örneği. Ney, Anadolu’nun en derin ve anlamlı seslerinden biri. Bu nedenle, Ayasofya gibi tarih boyunca çok farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir yapının tarihini aktardığımız müzemizde yerli ve yabancı ziyaretçilerimize sunduğumuz deneyimi bu büyüleyici enstrümanla derinleştirmek istedik. Tarih ve kültüre merak duyan herkesi müzik ve tarihi birlikte deneyimlemek üzere müzemize bekliyoruz” dedi.
Önemli bir kısmı ilk kez gösterime sunulan 300’e yakın eser sergileniyor
Öğrencilere ve özel günlere yönelik uyguladığı kampanyalar ile 7’den 70’e herkese kültürel mirasımızı aktarmayı ve tarihi sevdirmeyi hedefleyen Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi, Ramazan ayı süresince de ikinci bilete yüzde 50 indirim uyguluyor. Müzeyi ziyaret edenler, Ayasofya’nın 1700 yıllık ihtişamlı tarihine yolculuk ederken, eserler bölümünde ise Ayasofya-i Kebir Vakfı’nın hukuki statüsünü belirleyen ve vakfın nasıl idare edileceğini ayrıntılı biçimde tarif eden Fatih Sultan Mehmet’in yazdırdığı “Vakfiye”yi görebiliyor. Müzede Osmanlı Devleti’nde hacı kafilesiyle beraber her yıl Mekke ve Medine’deki kutsal yerlere gönderilen “Ravza-i Mutahhara” örtüsünden oluşturulmuş “Ayasofya Camii Minber Sancağı” ve şu anda Ayasofya Camii içindeki açık olan tek Seraphim’in yüzünü örten “Bronz Madalyon”a kadar 300’e yakın eser görülebiliyor.
Deneyim Müzeleri 10 ödül ile adını dünyaya duyurdu
DEM Müzecilik tarafından özenle hazırlanan projeler son bir yılda dünya çapında 10 farklı ödüle layık görüldü. DEM Müzecilik bu ödüllerin yedisini Efes Deneyim Müzesi ve üç tanesini de Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi’yle kucakladı. Efes Deneyim Müzesi’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen Mondo-Dr Awards töreninde “Dünyanın En İyi Müzesi” seçilmesiyle başlayan ödül haberleri ard arda gelmeye devam etti. Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi ile Efes Deneyim Müzesi daha sonra 2024 yılı boyunca MUSE Creative Awards, Arival Spotlight Awards, Vega Digital Awards, Event Technology Awards ve Blooloop Innovation Awards’tan gelen ödüllerle taçlandırıldı. Ödüllerin çok büyük bir gurur kaynağı olduğunu belirten Eda Bildiricioğlu “Ödüller hem ülkemizin tanıtımına katkıda bulundu hem de Dem Müzecilik’in uluslararası arenada daha fazla tanınmasını sağladı. Artık yurt dışındaki sektör etkinliklerine konuşmacı olarak davet ediliyoruz. Ocak ayında Barcelona’da önemli bir etkinlikte yer aldık, Nisan ayında ise Fransa’ya davetliyiz. Kültürel hikaye anlatıcılığımızı Avrupa’da yeni immersif deneyim müzeleri hayata geçirerek dünyaya açacağız” dedi.
Avrupa’da 2 yeni deneyim müzesi projesine başladık
“Dem Müzecilik olarak, mekanları sadece sergilemek yerine, onlara ruh ve anlam katan bir anlayışla tasarlıyoruz, hikaye anlatan mekanlar yaratıyoruz” diyen DEM Müzecilik CEO’su Eda Bildiricioğlu, yurt dışında ses getirecek projelere başladıklarını belirtiyor. “Son bir yılda müzelerimiz dünya çapında toplam 10 ödüle layık görüldü. Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi’yle Efes Deneyim Müzesi uluslararası projelerle yarışırken adımızı da dünyaya duyurdu. Yakın gelecekte yurt dışında deneyim tasarımı projelerini hayata geçirmek üzere çalışıyoruz. Uzmanlık alanımız olan tarih anlatımına odaklandığımız immersif bir proje ile İtalya’da, yine immersif bir deneyim müzesi konseptiyle Londra’da iki önemli Avrupa projesine başladık” dedi.
Vertiv, Yapay Zeka Uygulamaları için Hibrit Sıvı ve Hava Soğutmasını Destekleyen Yeni Nesil Esnek ve Yüksek Yoğunluklu Isı Atımı Sistemini Tanıttı
Vertiv™ CoolLoop Trim Cooler, yapay zeka ve yüksek performanslı bilgi işlem (HPC) uygulamalarında yaygın olarak karşılaşılan değişken su sıcaklıkları ile uyumlu çalışacak şekilde tasarlandı. Bu yenilikçi çözüm, enerji verimliliği ve yer tasarrufu sağlayan kompakt yapısıyla öne çıkıyor.
Kritik dijital altyapı ve süreklilik çözümlerinin küresel sağlayıcısı Vertiv, yenilikçi teknolojileriyle termal yönetim portföyünü genişletmeye devam ediyor. Bu doğrultuda, yapay zeka ve yüksek performanslı bilgi işlem (HPC) uygulamalarına yönelik hava ve sıvı soğutmayı destekleyen Vertiv™ CoolLoop Trim Cooler’ı tanıttı. Küresel çapta sunulan bu yenilikçi çözüm, hibrit veya sıvı soğutmalı veri merkezleri ve yapay zeka uygulamalarından yararlanan tesislerde farklı iklim koşullarına uyum sağlayarak soğutma verimliliğini ve operasyonel sürdürülebilirliği önemli ölçüde artırıyor.
YETİM VAKFI 30 BİN ÇOCUĞA BAYRAMLIK SEVİNCİ YAŞATMAYI HEDEFLİYOR
Yetim Vakfı, “Bu Ramazan Kalbine Dokun” sloganıyla başlattığı kampanya kapsamında, Türkiye dahil 28 ülkede 30 bin yetim çocuğa bayramlık kıyafet ulaştırmayı hedefliyor.
Dünya genelinde milyonlarca yetim, öksüz ve sosyal yetim çocuğa umut olan Yetim Vakfı, Ramazan ayında gerçekleştirdiği yardım projelerini bu yıl daha da genişleterek sürdürüyor. Bu yıl Türkiye dahil 28 ülkede 30 bin yetim ve öksüz çocuğun bayram sevincine ortak olmayı hedefleyen vakfın Ramazan programında, kumanya paketi, çocuk paketi, iftar, bayramlık, zekât, fitre ve fidye destekleri de bulunuyor.
“Yetim Yavrularımıza Bayram Coşkusu Yaşatalım”
Yetim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yılmaz, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bayramlar, yetim çocukların yokluğu en derinden hissettiği günlerdir. Her çocuk gibi onlar da yeni kıyafetlerle bayramı karşılamak, sevdikleriyle bayram sevincini paylaşmak ister. Bir çift ayakkabı, bir takım elbise, onların hayatında büyük anlam taşıyor.” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, öncelikli bölgelere değinerek, “Afrika’dan Ortadoğu’ya, Balkanlar’dan Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada, özellikle Filistin, Suriye, Yemen, Afganistan ve Afrika ülkelerindeki yetim yavrularımız için bir umut olmak istiyoruz. ‘Bu Ramazan Kalbine Dokun’ sloganıyla çıktığımız bu yolda, 30 bin çocuğumuza bayramlık kıyafet hediye edeceğiz.” dedi. Yılmaz, “Tüm hayırseverleri bu iyilik kervanına katılmaya davet ediyoruz” diye ekledi.
Nasıl Destek Olunabilir?
Bir yetim çocuğa bayramlık hediye etmek isteyenler vakfın web sitesi üzerinden kolayca bağış yapabiliyor. Bir çocuğun baştan ayağa bayramlık bedeli 1.500 TL. Ayrıca kısa mesaj hatlarından BAYRAMLIK yazıp 8868’e gönderim yapıldığında 180 TL, 9868’e gönderim yapıldığında ise 50 TL’lik bir katkı mümkün.
Yetim Vakfı’nın dünya genelinde toplam 19 bin yetime düzenli destek sağladığını hatırlatan Yılmaz, geçtiğimiz yıl 300 bine yakın bağışçı sayesinde 2,5 milyona yakın yetim, öksüz ve sosyal yetime destek sağladıklarını vurguladı.
“Ala” – Zamanın Ötesinde Bir Müzikal Deneyim
Burak Demirsaran tarafından hayata geçirilen “Ala”, On Air Music Co. markasıyla dinleyicilerle buluştu. a|b’nin vokalleriyle şekillenen eser, çok katmanlı yapısıyla farklı müzikal unsurları bir araya getiriyor.
Müzikal Yapı ve Enstrümantasyon
Şarkı, ud melodileri, telli çalgılar ve perküsif ritimlerle zenginleşen bir altyapıya sahip. Elektronik dokular ve piyano arpejleri, parçaya eklenen diğer unsurlar arasında yer alıyor.
Burak Demirsaran, projeyle ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyor:
“‘Ala’, yapımcı kimliğim dışına çıktığım ve benim iç dünyamı yansıtan bir çalışma oldu. Yalçın Konuk’un prodüksiyon sürecindeki yaratıcı dokunuşları ve müziğe olan yaklaşımı, şarkının kimliğini önemli ölçüde şekillendirdi. Geleneksel ve modern unsurları bir araya getirerek dinleyiciye farklı bir atmosfer sunmayı amaçladık.”
Şarkının sözlerine dair Demirsaran şunları ekliyor:
“Sözlerde melankoli ve umut, özlem ve yenilik gibi temaları bir arada ele aldık. ‘Ala’, dinleyicilere yorumlama alanı bırakarak farklı duygusal bağlantılar kurma imkânı tanıyor.”
Tüm Dijital Platformlarda Yayında
“Ala”, müzikal yapısıyla dinleyicilere farklı bir deneyim sunmayı hedefliyor. Şimdi tüm dijital platformlarda yayında!
Ramazan’da Beslenme Düzeni ve Yapılan Hatalar
Ramazan ayında oruç tutarken sağlıklı ve dengeli beslenmek hem vücut sağlığını korumak hem de oruç tutma sürecini rahat geçirebilmek için büyük önem taşıyor. Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Dyt. Esra İncekara, Ramazan ayında sağlıklı beslenme ve yapılan beslenme hatalarına karşı kapsamlı önerilerde bulundu.
Ramazan ayında oruç tutarken sağlıklı ve dengeli beslenmek büyük önem taşıyor. Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Dyt. Esra İncekara, Ramazan ayında sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmanın yollarını anlatarak, doğru bilinen yanlışlara dikkat çekti.
Dyt. İncekara, Ramazan ayında günlük enerji, protein, vitamin ve mineral ihtiyaçlarının değişmediğini ancak öğün sayısının azalması ve beslenme düzeninin bozulması nedeniyle bilinçli tercihler yapılması gerektiğini vurguladı. İşte Dyt. Esra İncekara’dan Ramazan ayında sağlıklı beslenme önerileri.
RAMAZAN’DA BESLENME DÜZENİ VE YAPILAN HATALAR
Ramazan ayında günlük alınması gereken enerji, protein, vitamin ve mineral oranlarının değişmediğini ancak öğün sayısının azalması nedeniyle beslenme düzeninin bozulduğunu belirten Dyt. İncekara, “Yemekler ağır olmamalı, az yağlı ve kızartılmadan yapılmış yiyecekler tercih edilmeli. İftarla birlikte az ve sık yemek, yavaş sindirilen ve kana geçiş hızı düşük (düşük glisemik indeksli) esmer tahıl ürünleri, sebze, salata ve kaliteli protein kaynakları tüketilmelidir” dedi.
Beyaz un, pirinç ve şeker içeren besinlerin hızlı sindirildiğini ve açlığı tetiklediğini belirten İncekara, şarküteri ürünleri, hamur işleri, pide ve tatlıların yüksek kalorileri nedeniyle kilo artışına ve kan yağlarında yükselmeye sebep olabileceğini ifade etti.
İFTAR SOFRALARINDA SIK YAPILAN YANLIŞLAR
İftar ve sahur sofralarında yapılan en büyük hatanın, hızlı ve çok miktarda yemek olduğunu vurgulayan Dyt. İncekara, “Beyin doyma emrini 15-20 dakikada verir. Çabuk yemek yenildiğinde henüz doyma emri beyne ulaşmadan gereğinden fazla yemek yenebilir. Ayrıca yeterince çiğnenmeyen yiyecekler sindirim sistemini zorlayarak uzun vadede çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir” dedi.
Dyt. Esra İncekara örnek iftar menüsünü paylaştı:
- Su, hurma veya zeytin ile orucu açın.
- Hafif bir çorba ve salata ile devam edin.
- Yarım saat sonra etli sebze veya ızgara et/tavuk yemeği, zeytinyağlı sebze yemeği, yoğurt veya ayran tüketilebilir.
- Yaklaşık 1 saat sonra ara öğün olarak meyve, süt, yoğurt ya da kefir tercih edilebilir. Haftada iki kez sütlü tatlı (güllaç, muhallebi, dondurma) tüketilebilir.
SAHURUN ÖNEMİ: KESİNLİKLE ATLANMAMALI!
Sahur öğününün mutlaka yapılması gerektiğini belirten Dyt. Esra İncekara, “Sahurda protein içeriği yüksek gıdalar tercih edilmelidir. Haşlanmış yumurta, az tuzlu peynir, tam buğday ekmeği, yoğurt veya kefir gibi besinler uzun süre tok kalmayı sağlar. Sadece su içerek sahura kalkmak veya gece ağır yemekler yemek metabolizmayı yavaşlatır ve yağlanmayı artırır” dedi.
Dyt. Esra İncekara sahurun önemine dikkat çekerek sahur için sağlıklı menü paylaştı:
- Haşlanmış yumurta veya omlet çeşitleri.
- 1-2 dilim az tuzlu/tuzsuz peynir ve tam buğday ekmeği.
- 1 kâse yoğurt veya süt/kefir/ayran.
- 8-10 adet badem/fındık veya 4 parça ceviz.
- Sütle hazırlanmış yulaf ezmesi (kuru veya taze meyve ile).
RAMAZAN AYINDA EGZERSİZ YAPILIR MI?
Ramazan ayında egzersizin mümkün olduğunu belirten Dyt. Esra İncekara, iftardan iki, iki buçuk saat sonra veya sahurdan 2 saat sonra hafif tempolu yürüyüş, pilates, yoga veya yüzme gibi egzersizlerin yapılabileceğini söyledi. İncekara egzersizin metabolizma hızını koruduğunu ve kabızlığı önlediğini belirterek, “Oruç tutarken hafif egzersizler yağ yakımını artırabilir ve psikolojik olarak daha mutlu hissetmenizi sağlar” dedi.
SU TÜKETİMİNE DİKKAT!
İftardan sahura kadar bol su içilmesi gerektiğini vurgulayan Dyt. Esra İncekara, çay, kahve gibi içeceklerin aşırı tüketiminin sıvı kaybına yol açabileceğini belirtti. İncekara ayrıca gün boyunca oluşabilecek dehidrasyonu önlemek için iftardan sahura kadar en az 8-10 bardak su içilmesi önerisinde bulundu.
ORUÇ ZAYIFLAMA YÖNTEMİ DEĞİLDİR!
Oruç tutmanın bir zayıflama yöntemi olmadığını vurgulayan Dyt. Esra İncekara, “Öğün aralarının uzun olması ve hareket azlığı metabolizma hızını yavaşlatır, bu da kilo vermeyi zorlaştırır. Dengeli bir beslenme programı uygulamak ve düzenli egzersiz yapmak şarttır” dedi.
Yetim Vakfı Başkanı Murat Yılmaz: “40 Bin Gazzeli Yetim Çocuk İçin Harekete Geçmeliyiz”
15 Ramazan Dünya Yetimler Günü’nde konuşan Yetim Vakfı Başkanı Murat Yılmaz, dünyada 1 milyar çocuğun yetim, öksüz ve sosyal yetim statüsünde olduğunu belirterek, Gazze’de son saldırılarda 40 bin çocuğun yetim kaldığını ve bunlar için acil sponsorluk desteği çağrısında bulundu.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 2013 yılında aldığı kararla her yıl idrak edilen 15 Ramazan Dünya Yetimler Günü, bu yıl 12. kez çeşitli etkinliklerle anıldı. Yetim Vakfı, İHH İnsani Yardım Vakfı ve Yeryüzü Çocukları Derneği (YEÇED) tarafından Rami Kütüphanesi’nde düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Yetim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yılmaz, dünya genelindeki yetim çocukların durumuna dikkat çekti.
Yılmaz, “Yaşadığımız dünyada 8 milyarlık insan topluluğunun 2,5 milyarını çocuklar oluşturuyor. Bu çocukların ise en az 1 milyarı yetim, öksüz ve sosyal yetim statüsünde bulunuyor” dedi.
Başkan Yılmaz, vakıflarının başta Türkiye olmak üzere Filistin, Suriye, Arakan, Lübnan, Yemen ve Afganistan dahil 45 ülkede faaliyet gösterdiğini belirterek, “Geçen sene 300 bine yakın bağışçımızla 2.5 milyona yakın çocuk, anne ve ihtiyaç sahibine destek sağladık” ifadelerini kullandı.
Özellikle Gazze’deki duruma dikkat çeken Yılmaz, “7 Ekim 2023’ten bu yana süren saldırılarda 40 bine yakın çocuk yetim kaldı. Gazze halkının en az yüzde 3’ü artık yaşamıyor ve bunun yüzde 70’inden fazlasını kadınlar ve çocuklar oluşturuyor” diye konuştu.
Yılmaz, Dünya Yetimler Günü vesilesiyle “Çocuk İşçiliği – Küçük Eller, Büyük Yükler” başlıklı bir rapor hazırladıklarını da duyurarak, “Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 2021 verilerine göre dünya genelinde 160 milyon çocuk işçi olarak çalışmaktadır. 79 milyon çocuk ise tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadır” bilgisini paylaştı.
Toplantıda ayrıca, Gazze’de yetim kalan 40 bin çocuktan 7 binine Ramazan ayı içerisinde sponsorluk desteği sunulması için bir kampanya başlatıldığı duyuruldu. Yılmaz, “Bir yetim yavrumuzun aylık 600 TL, yıllık ise 7.200 TL’lik bir destekle sponsoru olmak mümkün” çağrısında bulundu.
Türkiye’deki çocuk tablosuna da değinen Yılmaz, TÜİK rakamlarına göre güvenlik birimlerine getirilen çocukların karıştığı olay sayısının 500 bini bulduğunu, suça sürüklenen çocuk sayısının ise 133 bine ulaştığını belirterek, madde, teknoloji ve sanal kumar bağımlılığının çocuklar arasında hızla yayıldığına dikkat çekti.Toplantıya İHH ve YEÇED yetkilileriyle birlikte çok sayıda basın mensubu katıldı.
Ege’nin Mistik Koyaklarında Antik Çağın Kapıları Aralanıyor
Kadim bir kentin uzayan parmağının Ege’ye dokunduğu andayız. Antik çağın balı, balığı, kızılı ve ıtırının günle kavuştuğu koyaktayız. Kehanetlerin su akarlarından denizle buluştuğu; ünlü kâhin Sybil’ın Büyük İskender’e Asya’nın kapılarını işaret ettiği yamaçtayız. Pencerelerimizin her biri, gün bir diğerini kovalarken başka bir renge bakıyor. O renklerin her tonu yaşanmışa dair mistik masalları anlatıyor. Masal ile misalin harmanlandığı kumsalımızda endemik zambaklar açıyor. Fırından çıkan asri ekmek, meyvesinden damlayan zeytinyağıyla kendini yıkayıp, domates kurusu toprağımızda yediveren oluyor.
Doyuyor, doyuruyor ve her gün yeniden doğuyoruz. Dünyanın kapılarına asılmış bir küçük çanın kendisiyiz. Kapımızı çalan siz, kapınızı açan biziz. Dünden yarına fark etmeden; hep olmak istediğiniz yerdeyiz.
Ege’nin Antik Cenneti Ildırı’da Yeni Bir Konaklama Deneyimi
Ege’nin tertemiz havasını ve masmavi denizini kucaklayan Sibyl Hotel Erythrai, doğayla iç içe bir tatil deneyimi yaşamak isteyen misafirlerine kusursuz bir atmosfer sunuyor. Her bir detayı titizlikle tasarlanmış olan otel, misafirlerine sadece bir konaklama değil, aynı zamanda kültürel bir deneyim sunmayı hedefliyor.
Doğanın huzur veren atmosferini özenle tasarlanmış detaylarla buluşturan Sibyl Hotel Erythrai; suit, deluxe ve superior oda seçenekleri ve kişiye özel hizmet anlayışıyla misafirlerine unutulmaz bir tatil sunuyor.
İyonya’dan Osmanlı’ya Uzanan Bir Hikâye
Çeşme’nin kuzeydoğusunda yer alan Ildırı, antik dönemde Erythrai adıyla bilinen ve kökeni İlk Tunç Çağı’na kadar uzanan önemli bir İyon kenti olarak bilinmektedir. Adını toprağının kırmızı renginden veya kurucusu Erythro’dan aldığı düşünülen kent, zamanla Atina kökenli krallar, Lidyalılar, Persler ve Büyük İskender’in hâkimiyeti altına girmiştir. Bergama Krallığı ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde keçileri ve kahinleriyle ünlenen Erythrai, Bizans devrinde önemini yitirmiş, Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra Ildırı adını almıştır. Bugün, tarihi dokusuyla ziyaretçilerini geçmişin izlerini keşfetmeye davet etmektedir.
Çeşme’ye 27, İzmir’e 81 kilometre uzaklıkta yer alan, yaklaşık 200 haneli bir sahil köyü olan Ildırı, ziyaretçilerine eşsiz bir tarihi ve doğal güzellik sunuyor.
Meşher’den Dünya Şiir Günü’ne Özel Atölye
Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisine paralel olarak düzenlenecek şiir yazma atölyesi hem sergiyi hem de İstanbul’u yeniden okuma ve anlamlandırma fırsatı sunuyor. Nazmi Ağıl yürütücülüğündeki atölyede katılımcılar sergiden aldıkları ilhamla İstanbul’u kendi dizeleriyle yorumluyor.
Meşher’in Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisine paralel olarak düzenlediği atölye çalışmaları, yetişkinlere yönelik şiir yazma atölyesiyle devam ediyor. Şair, akademisyen ve çevirmen Nazmi Ağıl yürütücülüğündeki şiir yazma atölyesi, katılımcılara hem sergiyi hem de İstanbul’u yeniden yorumlama ve anlamlandırma fırsatı sunuyor.
Dünya Şiir Günü’ne özel düzenlenen atölye, 21 Mart Cuma günü saat 14.00’te gerçekleştirilecek. Atölye çalışmasında farklı dönemlerdeki İstanbul imgeleri ve bu imgelerin şiirlerdeki yeri incelenecek. Katılımcılar sergiden ilham alarak İstanbul’u kendi dilleriyle yorumlayacak, kendi şiir evreninde yeniden yaratacak. Sergiden ilhamla yazılan şiirler, şehrin farklı dönemlerini bir araya getirerek her bir kelime ve satırda İstanbul’u yeniden keşfetmeye imkân sağlayacak.
TÜSİAD’ın geçen yıl iş dünyasına yaptığı “Yönetimde Kadın Temsilinin Artırılması” çağrısı ve atılabilecek adımlar değerlendirildi
TÜSİAD, bugün “Yönetimde Kadın Temsilinin Artırılması” başlıklı bir etkinlik düzenledi. TÜSİAD Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte, geçen yıl 13 Mart’ta yapılan “Yönetimde Kadın Temsilinin Artırılması için İş Dünyasına Çağrı”dan bu yana kaydedilen ilerlemeler değerlendirildi. İş dünyasındaki gelişmeler ve bu alanda yürütülen çalışmalar ele alınarak, kadınların yönetimde daha güçlü temsil edilmesi için atılabilecek adımlar tartışıldı.
TÜSİAD’ın geçen sene yaptığı; başta halka açık şirketler olmak üzere, tüm şirketleri, yönetim kurullarındaki kadın üye oranını 2 yıl içinde %25 ve 5 yıl içinde en az %33 oranına ulaştırma ve ayrıca şirketlerin tüm yönetim kademelerindeki kadın oranlarını açıklaması yönündeki çağrısı tekrarlanarak, tüm paydaşlar ile konunun takipçisi olmaya devam edileceği vurgulandı.
Toplantının açılış konuşmalarını TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sosyal Kalkınma Yuvarlak Masası Başkanı Yılmaz Yılmaz yaptı.
Orhan Turan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“TÜSİAD olarak, kadınların hayatın her alanına eşit katılımı doğrultusunda uzun yıllardır kararlılıkla çalışıyoruz. Kadınların başta ekonomi ve karar alma mekanizmaları olmak üzere, her alanda eşit haklar, fırsatlar ve sorumluluklarla katılımı hem insan haklarının gereği hem de ekonomik ve toplumsal kalkınmanın temel unsurlarından biridir.
Geçen yıl 13 Mart’ta değerli paydaşlarımızla beraber, şirketleri yönetim kurullarındaki kadın üye oranını iki yıl içinde %25’e, beş yıl içinde %33’e çıkarmaya ve güncel verilerini açıklamaya davet ettik. O tarihten bugüne, şirketlerin destekleyici geri dönüşleri, birçok şirketin yönetimde kadın oranını artırma hedefini kamuoyuyla paylaşması, mevcut verilerini açıklaması, bizlere bu konudaki gelişmeler için umut verdi.
Kadın ve erkeğin potansiyelini birlikte harekete geçirdiğimizde hem daha üretken hem de yarattığı değeri daha adil bölüşen bir ülke olabiliriz. Bu nedenle, kadınların sadece çalışma hayatına katılımı değil, çalışma hayatının her kademesinde eşit temsiline odaklanmamız gerekiyor.”
Yılmaz Yılmaz, yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Eğitimde fırsat eşitliği artarken, kadınların istihdama katılımı aynı hızda ilerlemiyor. Kadınlar artık daha eğitimli, ancak iş hayatına adım atmaları erkeklere kıyasla hâlâ çok daha zor. Üstelik iş hayatına dahil olsalar da eşit koşullarla devam etmekte de ciddi engellerle karşılaşıyorlar.
Kariyer yolculukları, erken yaşlardan başlayarak ‘sızdıran boru hattı’ metaforuyla tanımlanan bir süreç içinde şekilleniyor. Eğitim ve istihdama katılabilen kadınlar bile, zamanla sistemin dışında kalıyor. Sonuç olarak yönetimde kadın temsili giderek azalıyor. Bu sızıntının nedenleri arasında; bilinçli ya da bilinçsiz önyargılar, kurumsal politikaların ayrımcılığı yeterince önleyememesi, sadece kadınlara yüklenen bakım sorumlulukları ve cam tavanlar var. Ve bu sorunlar yalnızca kadınların çözmesi gereken meseleler de değil.
Kadınlar, yalnızca başarılarını kanıtlamak için değil, iş dünyasında varlıklarını kabul ettirmek için dahi mücadele etmek durumunda kalabiliyor. Özgüvenlerini törpüleyen değil destekleyen bir ortamı oluşturmalıyız.
Dünyadaki başarılı uygulamaları da yakından takip ediyoruz ve kota gibi zorunlu düzenlemelerin süreci hızlandırdığını gözlemliyoruz.
Kadınların yönetime daha fazla katılmasını sağlamak için kamunun düzenleyici ve destekleyici rolüne ve iyi örneklerin artmasına ihtiyaç var. Özel sektöre de büyük sorumluluk düşüyor. Kota uygulamalarının ötesinde, şirketlerin de bu konuda inisiyatif alması gerektiğine inanıyoruz.”
Gazeteci ve Yazar Dr. Ahu Özyurt’un moderasyonunu üstlendiği etkinlik, açılışın ardından “Eşitlik için İş Birliği: Yönetim Kurullarında Kadın Temsili” başlıklı panel oturumuyla devam etti. Panelin konuşmacıları; UN Global Compact Türkiye Genel Sekreteri Melda Çele, Yönetim Kurulunda Kadın Derneği Yönetim Kurulu Eş Başkanı Burçak Güven, Yüzde 30 Kulübü Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Köksal, SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meral Murathan ve KAGİDER Yönetim Kurulu Üyesi Gülin Yücel oldu.
Günün ikinci panel oturumu ise “Eşitlik için Adım Atanlar Değişimi Nasıl Hissediyor?” başlığında oldu. Panelde, Gazeteci ve Yazar Dr. Ahu Özyurt’un moderasyonunda Koroplast Yönetim Kurulu Başkanı Gamze Çuhadaroğlu, Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Sema Güral Sürmeli, Adel Kalemcilik Yönetim Kurulu Üyesi Meltem Metin ve EBRD Türkiye Başkan Yardımcısı ve Ankara Ofis Lideri Mehmet Üvez konuşmacı oldu.
Etkinlikte, son bir yıl içinde konunun gündemde tutulması ve paydaşların iş birliği sayesinde hem şirketlerin hem kamunun bu konuda önemli adımlar attığı dile getirildi. 2024 yılında Borsa İstanbul’a (BIST) kayıtlı şirketlerin yönetim kurullarındaki kadın oranının yüzde 17.9’dan yüzde 18.7’ye yükseldiği[1] ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) önerdiği yüzde 25 kadın üye oranını yakalayan şirket sayısının 154’ten 183’e çıktığı belirtildi.[2] Buna rağmen, bu oranların daha da iyileştirilmesi gerektiği ve bu yönde atılması gereken adımlar olduğu vurgulandı.
16. Uluslararası Çocuk Dostluk Festivali, 2025’te Seattle’ı Büyüleyecek
Seattle, WA – Uluslararası Çocuk Dostluk Festivali (ICFF), 16. yılına geri dönerek 5-6 Nisan 2025 tarihlerinde Seattle’da kültür, yaratıcılık ve birliği kutlayan canlı bir etkinlik sunuyor. Seattle Center’daki Fisher Pavilion’da gerçekleştirilecek olan ICFF, Pasifik Kuzeybatı’daki en büyük çocuk festivalidir ve çocuklar burada hem organizatör hem de performans sergileyen katılımcılar olarak sahne almaktadır. Festival, Washington Türk Amerikan Kültür Derneği (TACAWA) bünyesindeki ICFF komitesi tarafından gururla düzenlenmektedir.
ICFF’nin misyonu, kökeni Türkiye’ye dayanan ve dünya çapında tanınan Uluslararası Çocuk Günü’nün pozitif enerjisini, kültürel çeşitlilik ve küresel dostluğu kutlayan güçlü bir etkinliğe dönüştürmektir. Festival, farklı kültürlerin onurlandırıldığı, takdir edildiği ve kutlandığı bir geleceği teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Katılımcılar, farklı kültürel geçmişlere sahip çocuk gruplarının canlı müzik performanslarıyla büyülenecek. Küresel Vatandaş Pasaportu oyunu, genç ziyaretçileri kültürel sergileri keşfetmeye teşvik ederek onları dünyanın dört bir yanından gelen yeni diller, oyunlar ve geleneklerle tanıştıracak.
ICFF Sanat Sergisi, genç sanatçılar için önde gelen bir platform olup her yıl 200’den fazla sanat eserini sergilemektedir. Katılımcılar, görsel hikâye anlatımı yoluyla küresel barış ve anlayışı teşvik eder. Festival ziyaretçileri favori eserleri için oy kullanarak interaktif kültürel deneyime katkıda bulunur. Önceki sergi temaları arasında dostluk, çevre ve “Sevdiğim Yer” yer alırken, bu yılın teması “Yarını Hayal Ettiğimde, Gördüğüm Şey…” olarak belirlenmiştir.
Genç Sesler programı, ICFF’nin birçok topluluk ortağından 55 genç liderin katıldığı kültürler arası öğrenme ve yaratıcı çalışmalara odaklanmaktadır. Sekiz hafta süren program boyunca genç temsilciler, üç ayrı projeye yoğunlaştılar: büyük ölçekli bir sanat enstalasyonunun ortak tasarımı, topluluk hikâye anlatımı ve sözlü tarih projesi, ayrıca kültürler arası müzik/dans atölyeleri! Liderler ayrıca çeşitli küresel akademisyen-aktivistlerin yazılarını keşfedip tartışarak 2025 Genç Sesler Vizyon Bildirgesini oluşturdu ve bu bildirge Seattle’daki yerel liderlerle paylaşıldı.
ICFF, Avustralya, Azerbaycan, Bangladeş, Bulgaristan, Kamboçya, Çin, Mısır, Finlandiya, Fransa, Almanya, Macaristan, Hindistan, Endonezya, İran, İtalya, Kazakistan, Makedonya, Meksika, Moldova, Moğolistan, Pakistan, Filistin, Filipinler, Romanya, İskoçya, Sırbistan, İspanya, Sri Lanka, Tahiti, Tanzanya, Tibet, Türkiye, Ukrayna, ABD ve Özbekistan dahil olmak üzere 30’dan fazla ülke ve kültüre ev sahipliği yaparak uluslararası alanda tanınırlığını artırmaya devam etmektedir.
ICFF, çocuklara çeşitlilik, kapsayıcılık ve liderlik konularında aktif bir şekilde rol alma fırsatı sunan dinamik bir platformdur. Birçok genç katılımcı festival aracılığıyla gelişmiş ve “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” mesajını taşıyarak daha aydınlık bir gelecek inşa etmeye devam etmiştir.
ICFF, çocukların yeteneklerini sergilerken kültürel etkileşim, öğrenme ve kişisel gelişimi teşvik eden benzersiz bir kutlamadır. Bu festival, gençlerimizin içindeki sınırsız birlik, yaratıcılık ve anlayış potansiyelinin en büyük kanıtıdır.
Daha fazla bilgi için web sitemizi ziyaret edip ve bizi Facebook, Instagram, and X üzerinden takip edebilirsiniz. Sorularınız ve bağış fırsatları için lutfen iletişime geçiniz: info@icffseattle.org. Lara Hanif – ICFF Sözcüsü info@icffseattle.org
Biotrend ve Freepoint Eco-Systems’den Türkiye ve Bölgesel Atık Plastik Dönüşümünde İş Birliği
Biotrend Çevre ve Enerji Yatırımları A.Ş. ile Freepoint Eco-Systems International Ltd., atık plastikleri değerlendirerek pazarlanabilir ürünlere dönüştürecek projeler geliştirmek üzere güçlerini birleştirdi. Ortak bir girişim kurmayı hedefleyen şirketler, bu doğrultuda bir Çerçeve Anlaşması imzaladı. Bu stratejik iş birliği, küresel plastik atık sorununa çözüm bulma vizyonlarını hayata geçirmek için attıkları önemli bir adımı temsil ediyor.
Plastik atıklarını değere dönüştürme misyonuyla hareket eden Biotrend ve Freepoint Eco-Systems, emisyonları azaltan, ekonomik değer yaratan ve mevcut geri dönüşüm yöntemlerini iyileştiren yenilikçi çözümler üretmeye odaklanıyor. 2024 yılında Biotrend, plastik atıkların değerli bir kaynağa dönüştürülmesi için yenilikçi tesisler geliştiren Freepoint Eco-Systems ile stratejik iş birliği yapma niyetini duyurmuştu. Yeni imzalanan Çerçeve Anlaşması ile şirketler, ortak projeler geliştirme hedefiyle birlikte çalışacak. İlk projeye ortak yatırım yapmaya hazır olduklarında, %50-%50 ortaklıkla bir şirket kurarak bu projeyi ve gelecekteki yatırımlarını yönetecekler. Çerçeve Anlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte, şirketler bu hedefe ulaşmak için yakın iş birliği içinde çalışmaya başlayacaklar.
Gelecek Projeler ve Üretim Hedefleri
Biotrend, daha önce duyurduğu gibi, Aliağa, İzmir’de bir atık plastik işleme tesisi geliştiriyor. Bu tesis, yılda 60.000 ton plastik atığı işleyerek petrokimya üretiminde naftaya sürdürülebilir bir alternatif olan piroliz yağına dönüştürecek. Freepoint Eco-Systems’in durum tespitini tamamlaması ve diğer koşulların sağlanması halinde, Aliağa Tesisi ortak girişimin ilk yatırımı olacak. Çerçeve Anlaşması’nda belirtildiği üzere, Biotrend ve Freepoint Eco-Systems, toplam plastik atık işleme kapasitelerini yıllık 250.000 tona çıkarmayı hedefliyor.
Ortak girişim şirketinin Aliağa tesisine yatırım yapması durumunda, Freepoint Eco-Systems ayrıca Biotrend’in hisselerine 30 milyon USD tutarına kadar yatırım yapmayı görüşecek. Biotrend, bu yatırımdan elde edeceği sermayeyi, Aliağa tesisi de dahil olmak üzere, ortak girişim anlaşması kapsamındaki projelerin yapımı ve geliştirilmesi için kullanacak.
Sürdürülebilir Bir Geleceğe Doğru Önemli Bir Adım
Biotrend, çevreye duyarlı yaklaşımı ve alternatif enerji projelerine yaptığı yatırımlarla sürdürülebilirlik yolculuğuna kararlılıkla devam ediyor. 2024 sonunda yayınladığı ilk sürdürülebilirlik raporuyla iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilir ekonomi ilkelerine olan bağlılığını bir kez daha ortaya koydu. Biotrend CEO’su Özgür Umut Eroğlu, Çerçeve Anlaşması hakkında şunları söyledi: “Freepoint ile kurduğumuz bu ortaklık, Biotrend’in sürdürülebilir ekonomi vizyonunu küresel boyuta taşıyan heyecan verici bir adım. Finansman süreçlerini tamamladıktan sonra Aliağa’da inşa ettiğimiz ileri geri dönüşüm tesisinde yılda 60.000 ton plastik atığı işleyerek piroliz yağı üretmeyi hedefliyoruz. Bu proje, fosil bazlı naftaya olan bağımlılığı azaltacak, çevresel etkileri en aza indirecek ve Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomi potansiyelini güçlendirecek. Freepoint Eco-Systems ile iş birliğimizin genişlemesi, yatırım planlarımızı büyütme ve Türkiye, Balkanlar ve Orta Asya’da yıllık plastik atık işleme kapasitemizi 250.000 tona çıkarma fırsatı sunuyor. Ayrıca, Aliağa tesisimizin kapasitesini artırma olasılığını da değerlendiriyoruz.”
Eroğlu sözlerini, “İlk sürdürülebilirlik raporumuzla çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarındaki performansımızı ortaya koyarak sürdürülebilirlik hedeflerimize doğru attığımız sağlam adımları vurguladık,” şeklinde tamamladı.
WWF-Türkiye, Salt Beyoğlu’nda Dünya Saati Kapsamında Su İçin Bir Saat Vermeye Çağırıyor!
WWF-Türkiye, Salt’ın Su Etrafında adlı programı kapsamında, 19 Mart Çarşamba günü Suyun Yolculuğu adlı bir gösterim ve konuşma düzenliyor. Bu yıl, “Dünya Saati” kampanyası çerçevesinde ve Dünya Su Günü’ne (22 Mart) özel olarak gerçekleşecek etkinlikte, büyük nehirlerin yaşamımızdaki önemi ve su kaynaklarımızın korunmasına dair farkındalığın artırılması hedefleniyor. Orman, makilik ve sulak alanlarıyla zengin bir biyoçeşitliliğe sahip Büyük Menderes Havzası’nın korunması için uzun yıllardır bölgede çalışan WWF-Türkiye tarafından hazırlanan belgesel, saat 17.30’da Salt Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da gösterilecek. Gösterimin ardından WWF-Türkiye Tatlısu ve Sulak Alanlar Programı Müdürü Eren Atak, nehrin ekosistemini merkeze alan bir konuşma yapacak. Katılımcılar, WWF-Türkiye’nin uzun yıllardır yürüttüğü çalışmalarla desteklediği Büyük Menderes Nehri’nin hikâyesine yakından tanıklık etme fırsatı bulacak.
Büyük Menderes’in Hikâyesi: Suyun Yolculuğu
Denizli’nin Işıklı Gölü’nden çıkan ve Aydın Bafa Gölü’ne, oradan da Büyük Menderes Deltası’na uzanan Büyük Menderes Nehri, sadece bir su yolu değil, aynı zamanda çevresindeki ekosistemleri besleyen hayati bir damar. Endemik bitkiler, benzersiz kuş türleri, Avrupa yılan balığı ve sadece bu havzada yaşayan dişli sazancık ile Tavas kurbağası gibi canlılar bu nehri yuva edinmiş durumda. Pamukkale gibi dünya mirası alanlarını besleyen, pamuğun ve incirin yetişmesini sağlayan Büyük Menderes, sanayiden tarıma kadar pek çok sektör için de vazgeçilmez bir kaynak.
Ancak bu hayati öneme sahip nehir, su kaynaklarımızı kullanma biçimimiz nedeniyle büyük bir tehlike altında. WWF-Türkiye, uzun yıllardır Büyük Menderes Havzası’nda sürdürdüğü projelerle suyun geleceğini güvence altına almak için çalışıyor.
Salt ve WWF-Türkiye’den Yıl Boyunca Devam Edecek Birliktelik
Bu etkinlik, Salt’ın ekolojiye dair sürekli yürüttüğü farkındalık çalışmalarına WWF-Türkiye’nin uzmanlığıyla katkı sağlamasının bir parçası olarak gerçekleşiyor. Bu yıl WWF-Türkiye ve Salt ortaklığıyla ekoloji ve sürdürülebilirlik temalı farklı etkinlikler düzenlenmesi hedefleniyor.
Kariyerindeki istikrarlı duruşuyla son bir yıldır müzik editörlerinin markajında olan Gökçe Yeşilbaş sık aralıklarla şarkılarını yayınlamaya devam ediyor. Yeşilbaş, Apple Music, Spotify ve Fizy’de birçok dinleme listesinde rastlayabileceğiniz bir isim.
Çilek, 14 Mart Dünya Uyku Günü’nü kutluyor: Çocukların Uyku Sağlığını Öncelik Haline Getirme Zamanı!
Çocukların büyümesi, gelişimi ve genel sağlığı için kaliteli uyku hayati önem taşır. Ancak modern yaşamın getirdiği teknoloji kullanımı, düzensiz uyku saatleri ve stres gibi faktörler, çocukların uyku düzenini olumsuz etkiliyor. 2008 yılından beri uyku konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl mart ayının ikinci cuma günü kutlanan Dünya Uyku Günü, 2025 yılında “Uyku Sağlığını Öncelik Haline Getirin” temasıyla sağlıklı uyku alışkanlıklarının önemine dikkat çekiyor.
Çocuklarda Uyku Kalitesinin Önemi Çocukluk döneminde yeterli ve kaliteli uyku, fiziksel büyümeyi desteklediği gibi bilişsel gelişimi, öğrenme yetisini ve duygusal dengeyi de güçlendirir. Araştırmalar, düzenli uyku alışkanlığı olan çocukların daha başarılı olduğunu, dikkat sürelerinin arttığını ve stresle daha iyi başa çıktıklarını göstermektedir. Bunun aksine, yetersiz uyku; hiperaktivite, dikkat eksikliği ve bağışıklık sistemi zayıflığı gibi sorunlara yol açabilir.
İlham veren kadınlar aynı masada buluştu
Türkiye’nin ilham veren kadınları, Özlem Süer ev sahipliğinde Fakir Hausgeräte iş birliğinde düzenlenen seçkin bir davette buluştu. İş, sanat ve cemiyet hayatının önde gelen isimleri, Özlem Süer House’un zarif atmosferinde Fakir Hausgeräte’nin yenilikçi ve hayatlarımıza ilham kaynağı olan son teknoloji ürünleriyle hazırlanan Pera Thai mutfağının eşsiz lezzetlerini deneyimlerken, kişisel başarı yolculuklarını ve ilham kaynaklarını paylaşarak unutulmaz bir geceye imza attılar.
Türkiye’nin önde gelen başarılı kadınları, 12 Mart Çarşamba akşamı Özlem Süer House’da, Fakir Hausgeräte iş birliği ile düzenlenen “İlham Veren Kadınlar” etkinliğinde buluştu. Ünlü Modacı Özlem Süer ve Moda Yazarı Ümit Temurçin’in ev sahipliğini yaptığı davette, sanat ve cemiyet hayatının tanınan isimleri aynı masada bir araya geldi.
Her biri kendi alanında başarılı olmuş, ilham veren kadınlardan oyuncu Gonca Vuslateri, Fadik Sevin Atasoy, Selin Genç, Akasya Asıltürkmen ve Hatice Aslan, gazeteci Elif Ergu Demiral, Aysun Öz, Fatoş Karahasan ve Ömür Sabuncuoğlu, iş dünyasının vizyoner lideri Leyla Alaton, Redstone Holding Yönetim Kurulu Başkanı DEİK İspanya İş Konseyi Üyesi Evrim Kırmızıtaş, kültür sanat dünyasının tanınmış isimlerinden Yasemin Kök, 2002 dünya güzeli manken ve oyuncu Azra Akın ile Şebnem Schaefer, manken Polina Shapran ve Ebru Öztürk, oyuncu ve sunucu Nefise Karatay, avukat ve milli sporcu Bilge Öztürk, televizyon ve sinema dünyasının yaratıcı ismi yönetmen Hilal Saral gibi isimler aynı sofrayı paylaştılar. Her biri kendi hikayesinin başkahramanı olan bu değerli isimler, Özlem Süer House’un zarif ve şık atmosferinde Tayland lezzetlerini tadarken, kariyerlerindeki dönüm noktalarını, ilham kaynaklarını ve gelecek vizyonlarını konuştular.
VETERAN BUSADER, İFTAR BEREKETİNİ PAYLAŞTI
Birleşik Uluslararası Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Dernekleri Federasyonu’na (BUSADER) bağlı derneklerin yöneticileri, üye ve bağışçıları Veteran BUSADER ev sahipliğinde düzenlenen İftar organizasyonunda biraraya geldi.
Yoğun bir katılımla Altın Ceylan’da düzenlenen organizasyona Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sinan Nergis, RUMELİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Murat Evke, BUSADER Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Zerrin Özgüle, Veteran BUSADER Başkanı Deniz Cantürk, Bursa BUSADER Başkanı Elif Evke, Sanart BUSADER Başkanı Sinem Uğurgün, Genç BUSADER Başkanı Aydın Aydın ile BUSADER gönüllüleri ve bağışçıları katıldı.
“Topluma ve dünyaya fayda üretiyoruz”
Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Veteran BUSADER Başkanı Deniz Cantürk, derneklerinin ihtiyaç sahibi insanlara yardım eli uzatmak, onların yaşam koşullarını iyileştirmek ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek amacıyla kurulduğunu anlattı. Misyonlarının insan onuruna yakışır bir yaşam sürmelerine katkıda bulunmak, vizyonlarının ise yardımlaşma, dayanışma kültürünün yaygınlaştığı, herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir toplum oluşturmak olduğunu ifade eden Deniz Cantürk, “Üyelerimizin değerli destekleri ile birçok önemli projeyi hayata geçirdik. Özellikle eğitim, sağlık, gıda ve giyim yardımları gibi temel ihtiyaçlara yönelik çalışmalarımızla birçok insanın hayatına dokunduk. Gelecek dönemde derneğimizin faaliyet alanlarını genişleterek daha fazla insan ulaşmayı hedefliyoruz. Özellikle uzun vadeli çözümler üreterek, insanların kendi ayakları üzerinde durmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Derneğimizin başarısı üyelerimizin değerli katkıları ile mümkün oluyor. Gönüllülerimizin fedakârca çalışmaları ve bağışçılarımızın cömert destekleri ihtiyaç sahibi insanlara umut olmaktadır. Hep birlikte daha çok insana dokunarak, daha güçlü bir gelecek inşa edeceğimize inanıyorum” dedi.
Mattia Ahmet için 100 Binin Üzerinde İmza
Kadıköy Bitpazarı’nda bıçaklanarak öldürülen 14 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi’nin katillerinin en ağır cezayı alması için Change.org’da başlatılan kampanyada imzalar 100 bini aşarken, anne Yasemin Minguzzi, caydırıcı cezalar için destek çağrısında bulundu.
Kadıköy Bitpazarı’nda uğradığı bıçaklı saldırı nedeniyle hayatını kaybeden 14 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi’nin katillerinin en ağır cezayı alması için Change.org’da başlatılan kampanyayı 100 binin üzerinde kişi imzaladı. Mattia Ahmet Minguzzi’nin annesi Yasemin Minguzzi, yaptığı açıklamada caydırıcı cezalar için kamuoyundan destek istedi.
Güzel ülkemin tüm çiçek gibi büyütülen çocukları için
Verdikleri hukuk mücadelesinin sadece Ahmet için değil, tüm çocuklar için olduğunu kaydeden Yasemin Minguzzi, “Canım oğlum, çiçeğim Ahmet için girdiğimiz bu hukuk mücadelemizde, bizlere destek olan herkese teşekkür ederiz. Bilmenizi isteriz ki; değişmesi için çabaladığımız kanun, hepimizin çocuklarının geleceğini garanti altına almak için. Caydırıcı bir yaptırım olmadan hiçbirimiz güvende değiliz. Lütfen, sadece Ahmet için değil, güzel ülkemin tüm çiçek gibi büyütülen çocuklarını düşünerek bu kampanyayı imzalayın” şeklinde konuştu.
Diz hava yastığı, emniyet kemeri ve ön hava yastığından oluşan ön koruma sistemini tamamlayarak tutma enerjisinin bir kısmını dizler ve uyluklar üzerinden araca aktarıyor ve yolcu korumasını artırıyor. Bu, bir çarpışma sırasında ayakların güvenli bir şekilde ayak boşluğuna yerleştirilmiş olmasını gerektiriyor. Zaman içerisinde koltuklar daha geriye, konfor pozisyonu olarak adlandırılan konumlara doğru çekildiğinde, ayaklar için uygun bir temas noktası çok uzakta kalabiliyor. Bir kaza durumunda, bacakların kontrolsüz bir şekilde hareket etmesi, bacakların alt kısımlarında yaralanma riskini artırabiliyor. Bu yaralanmaların çoğu hayati tehlike arz etmese de sürücü ve ön yolcunun kas-iskelet sisteminde uzun süreli hasarlara yol açabiliyor.
ZF LIFETEC’ten dünyada bir ilk: Aktif Topuk Hava Yastığı ciddi ayak yaralanmalarının önüne geçiyor
ZF LIFETEC bundan yola çıkarak, koltukların geriye itildiği rahat bir oturma pozisyonunda bile sabit bir topuk darbe noktası oluşturmaya yardımcı olmak üzere Aktif Topuk Hava Yastığını geliştirdi.
Araç yolcularının güvenliğini, bacakların, dizlerin ve ayakların konumu da dahil olmak üzere bir dizi faktör etkiliyor. Normal oturma pozisyonlarında, araç zemini ön koltukta oturanların ayakları için yeterli desteği sağlıyor. Bir kaza durumunda Aktif Topuk Hava Yastığı dizin, araçta mevcutsa diz hava yastığına en uygun açıyla erişebilmesine olanak tanıyor. Bu da, çarpışma enerjisinin büyük bir kısmının insan vücudundaki en güçlü kemik olan uyluk tarafından hava yastığına aktarılmasını sağlıyor. Bununla birlikte çarpışma testleri, yolcu koltuğu geriye alınıp daha rahat bir oturma pozisyonu benimsendiğinde ek bir topuk temas noktası oluşturulması gerektiğini gösteriyor.
Türkiye’nin ilk tatil köylerinden Club & Hotel Letoonia, uluslararası alandaki başarısını yeni ödüllerle taçlandırdı. Sahip olduğu doğa dostu vizyonuyla 100 binden fazla ağaç ve bitkiye ev sahipliği yapan ve sürdürülebilir turizm anlayışıyla misafirlerine eşsiz bir tatil deneyimi sunan tesis, TUI Global Hotel Awards 2025 Yılı Kalite Ödülü ve Corendon 2024 Yılın Oteli Ödülü ile sektördeki öncü konumunu bir kez daha kanıtladı.
Sürdürülebilir turizm anlayışı ve misafir memnuniyetine verdiği önemle sektörde fark yaratan Club & Hotel Letoonia, turizm sektörünün en saygın ödüllerinden olan TUI Global Hotel Awards’ta 2025 Yılı Kalite Ödülü’nü ve Corendon 2024 Yılın Oteli Ödülü’nü kazandı.
ÖMER M. KOÇ’TAN “HİKÂYE İSTANBUL’DA GEÇİYOR” SERGİSİ HAKKINDA ÖZEL RÖPORTAJ!
Meşher’in, Ömer Koç Koleksiyonu’ndan yaklaşık 300 kitabın merkezde olduğu yeni sergisi “Hikâye İstanbul’da Geçiyor”, Batı edebiyatının kurmaca yapıtlarındaki İstanbul temsillerine odaklanıyor. Yalnızca kitapları ile değil, çağdaş sanat ve tarihsel kaynak adına da benzersiz bir koleksiyoner olarak nitelenen Ömer M. Koç, Milliyet Sanat’ın Mart 2025 sayısı için verdiği röportajda hem sergiye hem de koleksiyonuna dair soruları yanıtlıyor. Evrim Altuğ’un gerçekleştirdiği röportajın tamamı, Milliyet Sanat’ın Mart 2025 sayısında!
“Hikâye İstanbul’da Geçiyor” sergisi, Ömer M. Koç Koleksiyonu’ndan derlenen, 1600’lü yıllardan 2024’e uzanan yaklaşık 300 özgün eserle 16. yüzyıldan bugüne türlü biçim, üslup ve tasarımdaki İstanbul’un peşine düşüyor. Direktörlüğünü Nilüfer H. Konuk’un üstlendiği ve temmuza kadar devam edecek olan sergi, Ömer M. Koç Koleksiyonu’ndan yola çıkarak Meşher’in üç katına yayılıyor.
“Yazarların büyük kısmı İstanbul’a hayran”
Sergi dolayısıyla Milliyet Sanat’a verdiği röportajda Ömer M. Koç “Okuduğum ve eserlerini topladığım yazarların büyük bir kısmı İstanbul’un güzelliklerine hayran,” diyor ve ekliyor: “Ama tabii aralarında hayal kırıklığına uğrayan veyahut en azından İstanbul uzaktan çok güzel ama yakından umduğumu bulamadım diyenler de var.”
GÜRCİSTAN’DAN İSTANBUL’A UZANAN KÜLTÜREL ve DUYGUSAL BİR YOLCULUK: LEVAN AKİN’İN ÖDÜLLÜ FİLMİ GEÇİŞ, 14 MART’TAN İTİBAREN MUBI’DE
Levan Akin’in başrole İstanbul’u yerleştirdiği filmi GEÇİŞ (CROSSING), emekli öğretmen Lia’nın uzun süredir görmediği yeğeni Tekla’yı bulmak için genç komşusu Achi ile birlikte Gürcistan’dan İstanbul’un sokaklarına uzanan yolculuğunu anlatıyor. Levan Akin GEÇİŞ’te insan ilişkilerini, toplumun baskıları altındaki bireysel mücadeleleri ve hiç beklenmedik yerlerde bulunan dayanışmayı zarif bir sinematografiyle gözler önüne seriyor. Çok kültürlü müzikleriyle de beğeni toplayan GEÇİŞ, 14 Mart’tan itibaren MUBI’de.
Geçtiğimiz yıl dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde yapan GEÇİŞ, Berlin’den Teddy Jüri Ödülü’yle dönmüştü. 2019 yapımı VE SONRA DANS ETTİK ile tüm dünyaya adını duyuran Gürcistan asıllı İsveçli yönetmen Levan Akin’in özgün dokunuşlarını taşıyan GEÇİŞ, kaybolan yeğenini ararken İstanbul sokaklarında şehrin saklı güzelliklerini keşfeden ve yolu aynı zamanda bir aktivist olan avukat Evrim ile kesişen Lia’yı takip ediyor. Mzia Arabuli, Lucas Kankava ve Deniz Dumanlı’nın başrollerini paylaştığı film, hikayesini ülkeler, şehirler, nesiller ve yaşamlar arası geçişlerle seyirciye aktarırken seçilmiş aileler üzerine düşünmemizi sağlıyor.
HERVÉ LE TELLIER’NİN, İSKOÇYA’NIN BÜYÜLEYİCİ ATMOSFERİNDE GEÇEN İNCELİKLİ AŞK ROMANI ÇOK KOLAY BAĞLANIRIM, DÜŞBAZ’DAN ÇIKTI!
Fransız edebiyatının öncü ve ödüllü ismi Hervé Le Tellier’nin Çok Kolay Bağlanırım adlı romanı, Düşbaz Kitaplar’dan çıktı! Yenildiğini bile bile karşılıksız bir aşk için yollara düşen bir adamın üç günlük İskoçya macerasını anlatan roman, Le Tellier’nin zekice kurgulanmış anlatımı ve incelikli gözlemleriyle aşk, kimlik ve insan ilişkileri üzerine düşünmeye davet ediyor. Mizah ve melankoliyi ustalıkla harmanlayan yazar, modern dünyada bağlanmanın ve kaçmanın paradoksunu hem sürükleyici hem de güçlü bir anlatıyla işliyor. İskoçya’nın coğrafyasını ve kültürünü etkileyici şekilde yansıtan Çok Kolay Bağlanırım, okurları aynı zamanda bu büyüleyici atmosferde bir yolcuğa çıkarıyor.
Ayrıntı Yayınları’nın renkli markası Düşbaz Kitaplar, daha önce Hervé LeTellier’nin 20’ye yakın dile çevrilen çoksatan romanı Anomali’yi Türkçede okurlarla buluşturdu. Edebiyatı kısıtlamalar aracılığıyla geliştirmeyi amaçlayan yazarlar topluluğu Oulipo’nun üyesi olan Le Tellier, Anomali ile 2020 Goncourt Edebiyat Akademisi Ödülü’nü kazanarak bu ödüle layık görülen ilk Oulipo üyesi oldu. Yayınevi şimdi de yazarın Çok Kolay Bağlanırım romanını Ekin Çiğdem Nazlı’nın Fransızcadan çevirisiyle edebiyatseverlere ulaştırıyor.
Çok Kolay Bağlanırım,bir kahramanın hikâyesinin hikâyesi. Erkek kahraman bir yolculuğa çıkar. Kadın kahramana ulaşmak ve onu tüm itirazlarına rağmen sevmeye ikna etmek onun görevidir. Büyük kahraman Herkül, on iki zorlu sınavı başarıyla tamamlamalıdır. Ancak bizim kahramanımız kitabın on iki bölümünde ufak tefek sorunları aşmakta dahi beceriksizdir.
UDK: TÜKETİCİLERİN GÜVENLİĞİ VE KALİTELİ HİZMETİN TEMİNATI
15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü’nde Güvenli ve Standartlara Uygun Ürünlerin Önemi Vurgulanıyor
Tüketici hakları, güvenli ve kaliteli ürünlere erişim hakkıyla başlar! Türkiye’nin uygunluk değerlendirme sektöründeki en güçlü çatı kuruluşu olan UDK (Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları Derneği), 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü vesilesiyle güvenli ürün ve hizmetlerin tüketicilere ulaştırılmasının kritik önemine dikkat çekiyor.
Günümüz dünyasında tüketiciler, satın aldıkları ürünlerin ve hizmetlerin sağlık, güvenlik, çevresel etki ve kalite açısından belirlenen standartlara uygun olmasını bekliyor. İşte bu noktada uygunluk değerlendirme kuruluşları, tüketicinin korunması adına bağımsız ve tarafsız bir güvence mekanizması sağlıyor.
UDK Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hüseyin Alper Türedi, tüketicilerin korunması ve piyasa gözetimi süreçlerinde uygunluk değerlendirme kuruluşlarının kritik rolüne şu sözlerle vurgu yaptı:
“Tüketici güvenliği ve ürün kalitesi, sürdürülebilir bir ekonominin temel taşlarıdır. UDK olarak, bağımsız denetimler ve sertifikasyon süreçleriyle milyonlarca tüketicinin güvenli alışveriş yapmasını sağlıyoruz. Sektörümüz, tüketicilerin haklarını koruyan, kaliteyi garanti altına alan ve adil rekabeti teşvik eden bir yapıya sahiptir. Türkiye’nin en güçlü uygunluk değerlendirme platformu olarak, güvenli ve standartlara uygun bir yaşam için çalışmaya devam edeceğiz.”
Tüketiciler için Güvenli ve Standartlara Uygun Ürünler Şart!
Tüketicilerin, güvenli gıdalardan inşaat malzemelerine, elektronik cihazlardan enerji verimliliği yüksek ürünlere kadar geniş bir yelpazede standartlara uygun ürünlere erişmesi, yalnızca bireysel bir hak değil, toplumsal bir gerekliliktir.
Bu süreçte uygunluk değerlendirme ve sertifikasyon mekanizmaları, yalnızca üreticilerin değil, tüketicilerin de güvencesidir. UDK çatısı altında faaliyet gösteren kuruluşlar, ürünlerin uluslararası ve ulusal standartlara uygunluğunu değerlendirerek toplumun sağlıklı, güvenli ve kaliteli ürünlerle buluşmasını sağlıyor.
Dünya Tüketici Hakları Günü’nde UDK, tüm tüketicilere bilinçli tüketim, doğru ürün seçimi ve güvenilir sertifikalara sahip ürünleri tercih etme çağrısında bulunuyor.
ÜÇÜNCÜ FRANSIZ DEVRİMİNE IŞIK TUTAN 1848: UNUTULMUŞ DEVRİM KİTABI, AYRINTI’DAN ÇIKTI!
Maurizio Gribaudi ve Michèle Riot-Sarcey’nin birlikte kaleme aldığı 1848:Unutulmuş Devrim, 1789 ve 1830’dan sonra yaşanan ve genellikle göz ardı edilen üçüncü Fransız devrimini yeniden değerlendiriyor. Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan çalışma, 22-25 Şubat 1848 tarihlerinde Paris’te gerçekleşen devrim aracılığıyla dönemin siyasi ve toplumsal dinamiklerine ışık tutuyor. Gribaudive Riot-Sarcey, bu devrimin sadece Fransa için değil, Avrupa genelinde demokratik ideallerin ve halk hareketlerinin gelişimi açısından kritik bir dönemeç olduğunu savunuyor. İşçi sınıfının ve halkın taleplerini, devrim sürecindeki aktörleri ve olayların tarihsel bağlamını ayrıntılı bir şekilde inceleyen1848: Unutulmuş Devrim, tarih meraklıları ve politik dönüşümlerle ilgilenen okurlar için önemli bir kaynak
Maurizio Gribaudi ve Michèle Riot- Sarcey’nin Ayrıntı Yayınları’nın Tarih dizisinden çıkan 1848:Unutulmuş Devrim adlı kitabını Fransızcadan dilimize Beyza Başer çevirdi.
Maurizio Gribaudi ve Michèle Riot-Sarcey tarafından kaleme alınmış 1848: Unutulmuş Devrim, Fransa’nın siyasi tarihinde genellikle gölgede kalmış ancak büyük toplumsal dönüşümlere zemin hazırlayan bir dönemi mercek altına alıyor. 1848 Şubat Devrimi’ni ve ardından gelen kanlı Haziran ayaklanmasını tüm boyutlarıyla ele alan kitap, yalnızca bir rejim değişikliğini değil, bir halkın eşitlik, adalet ve demokratik haklar arayışını da gözler önüne seriyor. Eser, köklü monarşinin çöküşünü, halk hareketlerinin doğuşunu ve yeni bir Cumhuriyet’in sancılı başlangıcını anlatılırken dönemin tanıklarının mektuplarına, günlüklere,gazetelere ve resmi belgelere yer veriyor. Bu ifadeler, çeşitli bakış açılarıyla, hem devrimin seyrini hem de halkın ve işçi sınıfının yaşadığı zorlukları ve mücadelesini bugüne taşıyor ve anlamamıza olanak tanıyor. Zenginleştirilmiş tanık ifadeleri, dönemin toplumsal yapısına dair çarpıcı detaylar ve titiz tarihsel analizlerle Gribaudi ve Riot-Sarcey’nin çalışması, devrimi yalnızca tarihsel bir olay olarak değil, toplumsal yapıyı yeniden şekillendiren bir süreç olarak sunarak, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bugüne kadar sürüp gelen etkilerini gözler önüne seriyor.
ZTE, MWC Barcelona 2025’te “Herkes İçin Yapay Zeka” Stratejisini Cihazlarına Taşıyor
ZTE, yapay zeka odaklı etkileşimlerle kişi, araç ve ev arasında bağlantı kurarak çok yönlü değerler sunan tam kapsamlı akıllı bir ekosistem inşa ederken, oyun ve fotoğrafçılığa odaklanan, çığır açan yeniliklere sahip çeşitli yapay zeka cihazlarını tanıttı.
Entegre bilgi ve iletişim teknolojisi çözümlerinin küresel lider sağlayıcısı ZTE Corporation (0763.HK/ 000063.SZ), “Herkes İçin Yapay Zeka” ürün stratejisi altında genişletilmiş yapay zeka akıllı telefon serisini tanıttı. Bu seri, devrim niteliğindeki gerçek tam ekran amiral gemisi akıllı telefon nubia Z70 Ultra, “Doğuştan Kazanmaya” felsefesini benimseyen oyun odaklı nubia Neo 3 serisi ve fotoğrafçılık odaklı nubia Focus 2 serisini içeriyor. Ürün yelpazesi ayrıca oyun, fotoğrafçılık, moda ve müzik tutkunlarına hitap eden bir dizi yenilikçi cihazı da içeriyor. Ek olarak, ZTE, en son TSR raporuna göre dört yıl üst üste 1 numaralı pazar payıyla küresel liderliğini gösteren, yapay zeka, 5G-Advanced ve Wi-Fi 7 ile güçlendirilen Dünya’nın 1 Numaralı FWA & MBB çözümlerini sergiledi.
6 AYDA 6 ŞARKI İLE RAP DÜNYASININ KOZ’U
Yıldızı parlayan rapçilerden KOZ yeni teklisi Saz Ve De Caz ile dinleyicisiyle buluştu. Son bir yıldır sık aralıklarla şarkılarını yayımlayan rapçi son şarkısında ‘cuz def’ ile iş birliği yaptı.
2024 yılının son 6 ayında 6 şarkı yayımlayan ve istikrarlı çıkışlarını sürdürmeye devam eden KOZ’un yeni teklisi Saz Ve De Caz; 22 Music Entertainment etiketiyle, Gülsen Karatoprak yapımcılığında, Volga Tamöz prodüktörlüğünde tüm dijital platformlarda yerini aldı. KOZ’un kendi stüdyosunda çekilen video klibi de youtube’da.
Grand Pasha Girne’de Ramazan Ruhunu Yaşayın
Kıbrıs Girne’nin 5 yıldızlı oteli Grand Pasha Girne Hotel, misafirlerine sunduğu birinci sınıf konaklama hizmetlerinin yanı sıra kurumsal organizasyon ve etkinliklerle adından söz ettiriyor. Ramazan ayının atmosferini sevdiklerinizle ve iş arkadaşlarınızla birlikte yaşama fırsatı sunan Grand Pasha Girne, özenle hazırlanan iftar menüleri ve geleneksel tatlarıyla unutulmaz bir lezzet deneyimi yaşatıyor.
Üstün kalite ve konfor anlayışıyla dünya standartlarında hizmet sunan Grand Pasha Girne, kurumsal firmalara özel hazırladığı iftar menüleri ile öne çıkıyor.
Bu özel ayın bereketini ve sevincini paylaşmak için ayrıcalıklı hizmet sunan Grand Pasha Girne, şık ve konforlu ortamıyla özel anlara eşlik ediyor. Teras Ocakbaşı’nda Ramazan ayı boyunca 10 kişi ve üzeri gruplar için özel indirim fırsatları sunan Grand Pasha Girne, sevdiklerinizle birlikte keyifli bir iftar akşamı geçirmenizi sağlıyor.
KAGİDER ve Sanofi Türkiye, “Geleceğin Kadın Liderleri” Programını ve Etki Analiz Sonuçlarını Birleşmiş Milletler’de Paylaştı
KAGİDER ve Sanofi Türkiye, Birleşmiş Milletler (BM) 69. Kadının Statüsü Komisyonu (CSW69) kapsamında New York’ta “Sürdürülebilir Bir Dünya İçin Geleceğin Kadın Liderleri” başlıklı bir yan etkinlik düzenledi.
T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın onur konuğu olarak katıldığı etkinlik uluslararası katılımcılardan yoğun ilgi gördü.
Panelde, 15 yıldır devam eden “Geleceğin Kadın Liderleri” programı KSK toplantılarının ana teması Pekin+30 kapsamında örnek model olarak sunuldu.
Kadın girişimciliğini destekleyerek kadınların ekonomik hayatta güçlenmesini amaçlayan Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), BM Kadının Statüsü Komisyonu toplantıları kapsamında New York’ta önemli bir etkinliğe Sanofi Türkiye ile ev sahipliği yaptı. 11 Mart 2025’te gerçekleştirilen etkinlikte, genç kadınların iş dünyasında daha güçlü bir yer edinmesi için yürütülen çalışmalar ele alındı. KAGİDER ve Sanofi Türkiye iş birliğiyle 15 yıldır sürdürülen “Geleceğin Kadın Liderleri” programının etkileri ve kazanımlarının da paylaşıldığı etkinliğin onur konuğu ise T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş oldu.
Etkinliğin ana tema konuşmacıları BM Kadın Birimi Orta Avrupa ve Asya Direktörü Belen Sanz Luque ve Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komite Başkanı Oliver Röpke’ydi. Panelin moderatörlüğünü KAGİDER Başkan Yardımcısı Şila Gök üstlenirken, KAGİDER Yönetim Kurulu Üyesi Kıvılcım Pınar Kocabıyık, Sanofi Türkiye Kurumsal İletişim Direktörü Pınar Kaya, Sanofi Avrasya Bölgesi İnsan ve Kültür Direktörü Raziye Baysal ve Geleceğin Kadın Liderleri 2014 yılı mezunu Meltem Dere Kartal panelist olarak yer aldı.
Meşher’den Çocuklar İçin Hareketli Hikâyeler Atölyesi
Meşher’de düzenlenecek Hareketli Hikâyeler Atölyesi’nde İstanbul’un farklı zamanlarından hikâyeler, çocukların hayal gücüyle birleşerek hareketli kitaplar haline gelecek. Atölyede çocuklar Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisinde yer alan kitaplardan esinlenerek İstanbul’u kendi bakış açılarıyla yorumlayacak.
İstanbul’un geniş bir disiplin yelpazesinden seçkilere yer veren sergi mekânı Meşher’in Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisi kapsamında düzenlediği çocuk atölyeleri devam ediyor.
15 Mart Cumartesi, saat 13.00’te gerçekleşecek Hareketli Hikâyeler Atölyesi’nde 7-12 yaş grubu çocuklar sergide yer alan kitaplardan esinlenerek kendi hareketli hikâyelerini hazırlayacak.
MİMOFEST’İN KAPANIŞI DA AÇILIŞI GİBİ MUHTEŞEMDİ!
Doğayı koruma bilinci ve kültürel mirası yaşatma vurgusuyla düzenlenen Adalar Mimoza Festivali’nin kapanışı muhteşem konserlerle yapıldı. Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat, “Mimofest’i önümüzdeki yıllarda daha katılımcı, daha güçlü ve daha da coşkulu gerçekleştireceğiz.”dedi. Adaların baharı müjdeleyen doğal mirası mimozalar konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan, etkinlikler kapsamında toplantılara, konserlere, atölyelere yer verilen altı günlük festival boyunca yüze yakın Adalı kadının mimoza temalı el emeği ürünleri, dört adada farklı noktalarda satışa sunuldu ve çok önemli miktarda ekonomik fayda elde edildi. Adalar’ın sahipsiz hayvan barınağı yararına satış yapılan bir standa da hayvanların iki aylık mama ihtiyaçları karşılandı.
Adalar Belediyesi, Adalar Müzesi, Adalar Kent Konseyi ve Adalar’ın ilgili sivil toplum kuruluşları tarafından ortaklaşa düzenlenen Adalar Mimoza Festivali “Mimofest”, 4-9 Mart 2025 tarihlerinde Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’da gerçekleşti.
Adalar’ın doğa mirası mimozasını korumak, bilinçle geleceğe taşımak ve tahribata yol açan kesimlere karşı farkındalık yaratma amacı ile düzenlenen Mimofest’e, Adalılar kadar, İstanbullular ve turistler de büyük ilgi gösterdi. Bir hafta süren festival boyunca Ada sokaklarına tatlı bir heyecan hakimdi. Mimoza turları, sergiler, uzmanların katıldığı sunumlar, çocuk ve yetişkin atölyeleri, aralarında dört adaya dağılmış sokak müzisyenlerinin de yer aldığı konserlerle dolu programlara yetişme telaşı vardı.
Ramazan Bayramı’nda Çalışanlarınıza Tek Kartla Sınırsız Hediye Seçeneği
Ramazan Bayramı, paylaşmanın ve sevdiklerimizi mutlu etmenin en güzel zamanı. Edenred Türkiye, Ramazan Bayramı’nda çalışanlarına değer verdiğini göstermek isteyen şirketlere kurumsal hediye kartı Ticket Compliments ile pratik ve esnek bir alternatif sunuyor. 81 ilde 7.500’ün üzerinde market ve 120 giyim-ayakkabı markası ile 40 binin üzerinde harcama noktasında geçerli hediye kartı, çalışanlara hem kendileri hem sevdikleri için sınırsız hediye seçenekleri sunarken, işverenlere operasyonel kolaylık ve çalışanlarına diledikleri hediyeyi verme fırsatı sunuyor.
Paylaşmanın, birlikteliğin ve sevdiklerimizi mutlu etmenin zamanı Ramazan Bayramı yaklaşıyor. Bu dönem aynı zamanda işveren ile çalışan arasındaki bağı güçlendirmek ve çalışanlara verilen değeri göstermek için en önemli dönemlerden biri. Bu kapsamda Edenred Türkiye’nin şirketlere tek kart ile esnek yan haklar çözümü olarak sunduğu Ticket Compliments, işverenler için çalışanlarına performanslarını takdir ettiklerini göstermeleri ve onların bayram sevincini paylaşmaları adına ideal bir çözüm. Hediye kartı sadece maddi bir değer sunmanın ötesinde, çalışanlara kendi beğeni ve ihtiyaçlarına göre bayram hediyesi seçme özgürlüğü sağlarken, işverenleri farklı tedarikçilerle anlaşmak, değişken fiyatları takip etmek veya nakliye işlemleri gibi zahmetli süreçlerle uğraşmaktan kurtarıyor.
DANS ve TUTKU İSTANBUL’DA BULUŞTU: BÉJART’IN TÜRKİYE’DE İLK KEZ SAHNELENEN EFSANEVİ GÖSTERİSİ “BALLET FOR LIFE”A ON BİN SANATSEVER AKIN ETTİ!
Tutkunun, kaybın ve sonsuz gençlik arayışının dansla buluştuğu efsanevi “Ballet For Life” gösterisi, Türkiye’de ilk kez sahnelendi! Biletleri satışa açıldığı anda tükenen “Ballet For Life”, 7-8 Mart’ta Volkswagen Arena’da üç ayrı seansta sanatseverlerle buluştu. Yaklaşık 10 bin kişinin izlediği gösteriye İlber Ortaylı, Oya-Bülent Eczacıbaşı, Dikmen Gürün, Zeynep Oral, Mustafa Alabora, Canan Ergüder-Kenan Ece, Günay Karacaoğlu, Alper Saldıran, Ayşe Arman, Aslı İnandık, Nedim Saban, Yekta Kopan, İlksen-Ahmet Utlu, Elif Dağdeviren, Deniz Yüce Başarır-Başar Başarır, Bülent Çolak, Zeynep Özyağcılar gibi sanat, iş ve medya dünyasından birçok tanınmış isim de katıldı. Fransız bale efsanesi Maurice Béjart’ın zamansız koreografisini Queen ve Mozart’ın unutulmaz müzikleri ve Versace’nin ikonik tasarımlarıyla bir araya getiren “Ballet For Life”, izleyenlere uzun süre hafızalarda kalacak baş döndürücü bir deneyim yaşattı.
20. yüzyıla damga vuran yenilikçi dansçı ve koreograf Maurice Béjart tarafından1987’de kurulan Béjart Ballet Lausanne topluluğunun eşsiz gösterisi “Ballet For Life”, ilk kez Ocak1997’de Paris’teki Théâtre de Chaillot’da Madame Chirac, Elton John ve Queen’in hayatta kalan üç üyesi John Deacon, Brian May ve Roger Taylor’ın katılımıyla sahnelendi. 30 yılda onlarca ülkede 400’den fazla performansla seyircinin karşısına çıkan gösteri, o günden bugüne kadar geçen sürede büyüsünü hiç kaybetmedi.