KUKLACININ SİYASİ FİGÜRANLARI!(KÖŞE YAZISI)

Mustafa TEMİZER

Kukla aslında tek aktörlü bir sahne oyunudur. Gerçekte, sahnede ve ön planda zıt fikirli bir birleriyle kavga eden, figüranlar ve figürleri vardır ama hepsini geri planda ve arkada bir senaryo adına, bir ideal ve çıkar uğruna yöneten profesyonel bir aktör vardır.

Kukla oyununu seyredenler oyun kuranı, yöneteni düşünmez, merak bile etmez. Figüranlara karşı fikri ve duygusal yakınlık, sempati veya empati duyar. Figüranlar etrafında kendine de rol biçen geniş bir seyirci topluluğu oluşur.

Siyasi, kültürel ve ekonomik olaylar, çözülemeyen sorunlar bu açıdan değerlendirilmez perde arkasındakiler (kuklacılar) unutulur figüranlarla çözüm aranmaya başlanırsa kuklacının ideal ve çıkarlarına hizmet etmeye başlanır. Ülkemiz sanki bu duruma gelmiştir. Keşke gelmeseydi!

Perde arkası bilinmeyen, neden ve sebepleri doğru teşhis edilmeyen, adı doğru konmayan sorunların çözümü mümkün değildir.   Türk Milleti’nin sinesinde, derin yaralar açan, silinmeyecek izler bırakan olayların, çözülemeyen sorunların perde arkasındaki güçlerin olduğunu bilmemek ihânet değilse, gaflet, dalalet ve akıl tutulmasıdır.

Yüce Allah düşünmemizi ve akletmemizi istiyor ve uyarıyor.

“Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” A’râf : 3

“Kör ile gören, îman edip salih ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz.” Mü’min : 58

“Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?” Âl-i İmrân : 65

Millet olmak; bir insan yığını olmanın çok ötesinde müşterek bir tarihin inancın, kültürün, zaferlerin, mağlubiyetlerin yoğurduğu tasada, kıvançta bir olan bu özellikleri nedeniyle millet olma vasfı kazanmış bir topluluktur.

 “Bir ülke düşünün ki, kendi ismini taşıyor, gönderde kendi bayrağı dalgalanıyor, idarecileri o ülkenin insanlarından. Ama aynı ülkede tuhaf olan, olmaması gereken şeyler oluyor. Bunun en açık belirtilerini yaşam tarzında görüyoruz. Ortada kendi inancımıza, kültürümüze zıt bir ahlâk ve medeniyet anlayışı var. Bu anlayış ailede, eğitim kurumlarında, sokakta hakim hale gelmiş. Kendi değerlerimiz hayatın dışına itilmiş. Bu durum gizli bir işgalin olduğunu gösteriyor. Geleceğimiz açısından bu tam bir beka meselesidir.

İnsanlarımız, gençlerimiz her ne ad altında olursa olsun bu yabancı kültür, moda vs. her ne ise bunlara karşı savunmasız hale getirilmiştir.

Eğer bir ülke siyasi, ekonomik, kültürel, dünya görüşü ve yaşam tarzı itibariyle başkalarına bağımlı, onların uydusu gibi hareket ediyorsa ortada örtülü bir işgal var demektir. İnsan biz bir sömürge ülkesi miyiz diye sormaktan kendini alamıyor.

Başta devlet olmak üzere aile, okul, çevre görevini yapamaz haldedir. Bu tür yıkıcı tesirlerin panzehiri; devletin, ailenin, eğitim kurumlarının, sivil tolum kuruluşlarının inanç ve kültür değerlerimize sahip çıkma noktasında gerekli hassasiyeti göstermesidir.

Siyasetinden eğitimine, inanç değerlerinden kültür değerlerine, ekonomiden, savunma sanayiine kadar her alanda bir millileşme, kendi özüne dönme seferberliği başlatılmalıdır.

Maalesef ne şuan ki yöneticilerin ne de yönetmeye talip olduğunu söyleyenlerin böyle bir derdi yok. İktidar ve muhalefet sanki profesyonel bir kuklacının yazdığı senaryonun zıt kutuplu figüranları. Kuklacının kendilerine verdiği rolleri oynuyor, kuklacının ideal ve çıkarlarına hizmet ediyorlar.

Bu iş ancak, milli ve manevi değerlerimizi özümsemiş, onları yaşatmayı, hakim kılmayı hayatının gayesi haline getirmiş idealist kadroların işi. Görülen kadarıyla Millet Partisi dışında bunu yapacak bir ekipte görünmüyor. Keşke olsaydı.”

Cumhuriyetin, milli ve manevi değerlerimizin kimler tarafından nasıl istismar edildiğinin, milletin nasıl aldatıldığının, Kurtuluş Savaşı öncesi şartlarla karşı karşıya olduğumuzun, kurtuluşun her alanda yeni bir milli mücadele ile mümkün olacağının, aksi halde milletimizin, ailemizin, çocuklarımızın, torunlarımızın ve insanlığın geleceğinin karartılacağının, iştirak etmediğimiz çilesine katlanmadığımız bir kurtuluşun mümkün olmayacağının, kurtarıcılar beklemenin bize ancak yeni efendiler kazandıracağının unutulmaması, Milletimizin uyanması görev ve sorumluluklarını hatırlaması, milletimizin ve insanlığın kurtuluşuna vesile olacak yeni bir Milli Mücadele içinde olması dilek temenni ve duasıyla…

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

ABD ve İsrail’in Çöküş Süreci mi Başlıyor

Prof. Dr. Ata Atun (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi …