Kandırıldık…(Köşe yazısı 01.10.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Seçim öncesinde başlayan kriz dalgası, kasırga şeklinde etkisini piyasada, pazarda, işsizlikte, boşanmalarda, olaylarda gösterirken halen buna ‘geçici’ diyenlere gülüyorum.
Kayseri’de bakıyorum.
Batmayan, bitmeyen, dertlenmeyen, ağlamayan kimse yok.
Yabancılara, sığınmacılara, misafir adıyla çocuk üretimi yapan damızlıklara bakıyorum onlardan mutlusu, huzurlusu yok. Ülkenin tadını çıkartıyorlar.
Belediyelere bakıyorum.
Anlatılanlara bakarsanız yeni birer Avrupa şehri yarattılar.
Özellikle şehir merkezinden uzak mahallelere bakıyorum, varlıklı ve geliri düşük insanların yaşadıkları yerlere yapılan belediye hizmetlerindeki ayırım bile dikkat çekiyor.
İlçelere gittiğinizde zaten hizmet yok. Ama başkanların yaşantısına, gezmelerine, tozmalarına, şovlarına bakarsanız ‘birer Dünya lideri.’ Ama çalışanları dinlerseniz, huzurları yok, maaşlarını zamanında alamıyorlar, özlük hakları ve iş güvencesi konusunda rahatsızlar.
Gerçek yaşantıda bakıyorum ortada doğru dürüst bir şey yok.
Bakanları, milletvekilleri, politikacıları, ittifak yapanları, sempatizanları dinliyorum Türkiye ekonomik yönden Dünyanın en güçlü ülkesi, Kayseri ise Dünya markası bir şehir.
Eski stad arazisi ile başlayan, Erciyes ve Şeker, şimdide Hava ikmal arazisi ile devam eden verimli ya da değerli arazilerin imhası ve peşkeş çekilmesi sonrası Kayseri sürekli geriye gidiyor. Ortada doğru dürüst devlet yatırımı, destek ve teşviki yok.
Erciyes’in betonlaşması için yapılan 300 milyon Euro yatırım yapılırken 2024 Olimpiyatlarına Kayseri’nin aday olduğu söylendi. Hemen ardından bu olimpiyat Erzurum’a gitti.
Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin eski sanayiye doğru bölgesinde en güzel Şehir hastanesi yapılabilirdi. Hatta Doğumevi’nin bulunduğu bölgeye de. Ama verimli arazinin altına beton basılarak, halen şu çıkan altından Şehrin en uzak bölgesine bir hastane yapılarak eziyete başlandı.
Eski stad arazisinden ‘Kayseri modeli’ tesisler Olimpiyat kriterlerinde gösterilen tesislere bile giremedi.
Ülkeye bakıyorum.
Ekonomiyi ABD’ye,
Adalar Yunan’a,
Yalılar, yaylalar Katar’a,
Araziler İsrail’e,
Fabrikalar Araplara,
Sokaklar Suriyeli hainlere teslim edildi ya da satıldı, satılıyor.
Cumhur ittifak’ının küçük ortağı MHP’ye bakıyorum.
İstediği af kapsamında, göçmen kaçakçılığı, insan ticareti, tehdit, şantaj, yağma, yaralama, dolandırıcılık, parada ve resmi evrakta sahtecilik, kumar, çocuk kaçırma, ihaleye fesat karıştırma, tefecilik, rüşvet, çok eşlilik, uyuşturucu’ gibi bir çok suç var.
Bunlara af çıkınca topluma ne faydası olacak, ferdi suçtan çeteye, mafyaya, barona dönüşecek. Daha iyi ülkeye zarar verecekler.
Eski Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener’in dediği ‘Ekonomik savaş var, ABD bize saldırıyor dediler. Ekonomik savaş üzerine camilerde hutbe okuttular. Şu damat bakanın yaptığına bir bakın. Türkiye ekonomisini ABD merkezli McKinsey şirketi ile birlikte yönetecekmiş. Ekonomimizi düşmana teslim etmiş yani’ sözünün neresi yanlış.
Bir başkasının yazdığı ‘Memlekette 300 tane tarikat var. Bir kasırganın yönünü bile değiştiremiyorlar. Anca halka oluşturup dans ediyorlar. Ülkesine ve kendisine faydası olmayanlar hurafeler ile oynuyor, kirli din ticareti ile millete zarar veriyorlar’ diyor.
Sosyal paylaşımda Fikret Akçakoyunlu yazmış. ‘Suriyeliler Çanakkale’de bizimleydi diyerek yeni geleceklere zemin hazırlıyorlar. Bizim kimseye borcumuz yok. Varsa da o borcu Yemen’de, Trablusgarp’ta, Şam’da, Hicaz’da, Halep’te oluk gibi akıttığımız kanımızla ödedik. Üstüne alacaklıyız. Tanrı Türk’ü Araplaşmış Türklerden korusun.’
Sürekli birilerine acırken, acınacak hale geldik.
Birileri halen ‘aldandık, aldatıldık, kandırıldık, hata yaptık’ edebiyatları ile gidiyor.
Sonra 81 milyonu hain örgütle bağlantılı anlatıyor.
Biz gençliğimizde ‘Kahrolsun ABD, İsrail’ derken halen diyoruz.
Eğitimi, öğretmeni, okulları eskisi ‘fabrika ayarları’na getirirseniz, sizlerde kandırılmazsınız.
Gençliğimden beri ‘Bağımsız Türkiye, Güçlü Türkiye’ derken halen bu özlemle yanıp tutuşuyoruz.
Türkiye’nin tarikatlara, cemaatlere değil, 1925’lerde Uzay savaşlarını görüp ‘İstikbal göklerdedir’ diyen ve bunun için öğrencilere maaşını burs olarak bırakan Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük önder ve liderlere ihtiyaç var.
‘Özür dilerim’ ya da ‘Kandırıldık, aldatıldık’ demek neyi halleder?
Yıllardır ceza mahkemelerinde ‘özür dileyenlerin, pişman olanların, aldatıldım, kandırıldım, hata yaptım’ diyenlerin affedildiğini ben görmedim.