Köşe Yazıları

Hollanda’da Türklerin başı yine ağrıyacak..(Köşe yazısı)

Gazeteci İlhan Karaçay Hollanda’dan değerlendirdi…

ve Hollanda kabinesi istifa etti.. İstifaya neden olan skandal olayın içyüzü…

Hollanda’da yüz kızartıcı bir haksız suçlama sonucunda mağdur olan 10 bini aşkın çifte uyruklu ailenin yaşadığı acı dolu yılların gazabı, Hollanda kabinesini istifaya mecbur bıraktı.
Başbakan Rutte’nin az önce canlı yayında yaptığı açıklamaya girmeden önce, geçmişte yaşananları kısaca anımsayalım:
Hollanda Başbakanı Rutte, canlı yayında istifayı açıkladı.

Hollanda’da çocuklarını bakım evlerine bırakan anneler için özel bir ödenek veriliyor.
Ülkenin çeşitli yerlerindeki Vergi Daireleri, özellikle çifte uyruklu vatandaşların sahtecilik yaparak bu ödenekten yararlandıklarını iddia ederek o yıl 3.403, 2013 yılında 7.466 ve 2014 yılında da 189 ailenin ödeneklerini durdurdu. Vergi Daireleri, ödeneklerin durdurulması ile de yetinmedi ve daha önce ödenen ödeneklerin tamamını geri istedi. Bazı aileler 90 bin euroya kadar bir meblağı geri ödemek zorundan kaldı. Ödeme yapamayan ailelerin mallarına el kondu ve çoğu aile evlerini satmak mecburiyetinde kaldı. Ailelerin itirazları görmezden gelindi. Mağduriyet o kadar ağırdı ki, bir anne çareyi intihar etmekte buldu.

Yapılan yoğun şikâyetler ve baskılar sonucunda, Vergi dairelerinde araştırma yapılmaya başlandı. Uzun süren araştırmalar sonucunda, Vergi daireleri’nin haksızlık yaptığı ortaya çıktı ve bazı memurların kendileri sahte belge hazırlayarak, bu belgelerin aileler tarafından verildiğini iddia ettikleri ortaya çıktı. Bizzat Vergi daireleri Genel Müdürü’nün yaptığı açıklamada, yapılan yüz kızartıcı bu suçlar sonucunda üst düzey dört görevlinin işlerine son veridiği belirtildi.

Yıllarca süren bu ısdıraptan sonra konuya siyasetçiler el attı. Bunun için Meclis Araştırma Komisyonu oluşturuldu. Başta Bakanlar olmak üzere pek çok üst düzey görevli sorgulandı.

Kasım ayında yapılan bu sorgulamanın raporu aralık ayında açıklandı.
Açıklanan raporda, vergi dairesi memurlarının insanlık dışı bir ayrımcılık uyguladığı belirtidi. Araştırma Komisyonu Başkanı Chris van Dam, ‘Böylesi kirli ve yetersiz bir yönetim ile dünya şampiyonu oluruz’ açıklamasında bulundu.

Araştırma Komisyonu’nun raporu o kadar ağır dı ki, bu konuya şimdiye kadar sessiz kalan kükümetin derhal istifa etmesi gerektiği fikri ağırlık kazanmıştı.

Takip eden günlerde şahsımın da haberleştirdiği gelişmelerin sonucu merakla beklenir oldu.
Geçtiğimiz Pazar günü Yeşil Sol Parti’nin siyasi lideri Jesse Klaver, hükümetin istifa etmemesi halinde güvensizlik oylaması isteyeceklerini açıklamıştı.
Dün de, o zamanın Sosyal İşler Bakanı İşçi Partili Lodewijk Asscher, şimdiki liderlik görevinden istifa etiğini açıkladı.

Bundan sonra hükümetin de istifa etme durumu güçlenmişti.
Nihayet bugün Başbakan Rutte beklenen istifa açıklamasını yaptı. Hükümet bundan sonra misyoner değil, demisyoner (düşmüş) olarak görevi sürdürecek.

Ama, olayda asıl sorumlunun kendisi olduğunu belirten Ekonomi Bakanı Eric Wiebes, düşük hükümetten de istifa ettiğini açıkladı. Wibes’in yerine Cora van Nieuwenhuizen atandı bile.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte, bugün saat 14.30’da, canlı yayında yaptığı açıklamada istifayı duyurdu ve utanç duydukları bu skandal gelişme hakkında söyleyecek lafı olmadığını belirtti. Gazetecilerin, ‘Asscher ve Wiebes tamamen istifa ettiler, siz neden düşük olarak görevi sürdürmeyi tercih ediyorsunuz’ sorusuna, ‘İçinde bulunduğumuz sıkıntılı durum beni buna zorluyor. Ayrıca, biz görevimize misyoner olarak değil demisyoner olarak devam edeceğiz. Seçimlerde halkın vereceği karara saygı duymak lâzım.’ yanıtını verdi.

Şimdi yapacakları en önemli işin, Korona virüsü ile mücadeleye devem etmek olduğunu belirten Rutte, olayda sorumluluğu olduğunu, konuyla ilgili Bakanlıkların da sorumluluğu taşıdığını belirtirken, yaşananlar için tüm Hollanda halkından özür dilemeyi de ihmal etmedi.

Hollanda’da hükümet düşüren skandal olayın kurbanları arasında Türkler çoğunlukta.

Türk aileler arasında 130 bin euro cezaya çarptırılanlar var.

Evlerini, otomobillerini satmak mecburiyetinde kalan ve bunalım geçiren annelerden biri intihar etmişti.

Çifte uyruklu aileleri ‘sahteci’ olarak suçlayan vergi memurları belge bulamayınca, kendileri sahte belge düzenleyerek dosyalara koydular.

Yukarıdaki gelişmeler, Vergi Dairesi’nden yapılan resmi açıklamada, mahkemelerde ve Meclis Araştırma Komisyonu soruşturmasında ortaya çıktı.

Hollanda’da ‘Hükümet düşüren skandal olay’ hakkında yapılan haberleri yakından takip edenler, yaşanan olayların Hollanda gibi medeni bir ülkede cereyan etmiş olmasına inanmakta güçlük çekiyorlar. Naçizane şahsımın da yakından takip ettiğim bu olayı benim kalemimden de okuyanlarınız oldu.

Hollanda’da yaşanan olaylar o kadar inanılmaz ve şaşırtıcı ki, Meclis Araştırma Komisyonu’nun Başkanı bile, ‘Tespitlerimize bakarsak iftirada ve sahtecilikte dünya şampiyonu oluruz’ diyecek kadar ileri gitmişti.

MEDYAMIZDAKİ YANLIŞLAR

Hollanda’da yaşananlar gerçekten o kadar çirkin ve acımasızdı ki, yıllardır ızdırap çeken ailelerin mağduriyetine göz yuman kurum ve kişiler cezalandırılmaktan kurtulamadılar.
Az sonra başından bu yana detayını yazacağım olayın, Türk medyasında yer alış şeklini eleştrmeden edemeyeceğim.Hükümetin istifasından sonra yayınlanan Türkçe haberler içinde, beni şaşkınlığa uğratan yanlış ifadeler vardı.
Hollanda hükümetinin düşüş haberini yapanların bazıları, kurum ve kişilerin kasıtlı olarak yaptıkları düzmece iftiralar için, ‘Yapılan incelemelerde devlet görevlilerinin hata yaptığı belirtilmiş’ şeklinde yanlış bir cümle kurma gafletini gösterdiler. Devlet memurlarının yaptıkları ‘Hata’ değil, kasıtlı ve planlı ayrımcılık ve sahteciliktir.

Aynı haberlerde, ‘ailelerin devlet görevlileri tarafından yanlışlıkla “sahtekar” diye yaftalandığı ve bu aileler hakkında işlem yapıldığı ortaya çıkarmıştı.’ şeklinde bir cümle daha var. Burada da, devlet memurlarının ‘yanlışlıkla’ hareket ettiği ifade edilmektedir. Aslında bu da bilinçsizce yazılmış bir ifadedir. Zira, tüm araştırma ve soruşturma ve de yargılanmalar sonucunda, devlet memurlarının kasıtlı olarak bir iftira operasyonu yaptıkları açıkça ortadadır.
Muhabirlik yapan genç kardeşlerimin bu ifadeleri, yaşanan çok rezil olayı hafifletmektedir. Bilinçsizce yazıldığını bildiğim bu cümleler için, genç muhabir kardeşlerim adına ben özür dilersem kabul buyurursunuz değil mi?
Daha önceki bir yazımda, genç muhabir kardeşlerime, büyük haber niteliği taşıyan bu olayda mağdur olmuş Türk ailelerinden birkaçını bulmalarını ve röportaj yapmalarını tavsiye etmiştim. Hollandalılar ‘Helaaaaaaas’ der. Eh ben de ‘maalesef’ diyerek, emekli bir gazeteci olarak, internette de olsa birkaç aile buldum ve sizlere sunuyorum.

SKANDALIN BAŞLANGICI

Şimdi gelelim, hükümet düşüren gelişmelerin başladığı 2012 yılına…

Hollanda’daki sosyal hizmetlerin ne derece bonkör olduğunu bileniniz çoktur.
-Bu ülkede, belediyelere kayıtlı yaşayan herkes, bir gün dahi çalışmamış olsa da, 65 yaşına geldiği zaman emeklilik ödeneğine sahip olur.
-Bu ülkede işsizlik parası alamayanlar, belediyelerin sosyal yardım bürolarından, sosyal ödenek alır.
-Bu ülkede, çalışan annelerin çocuklarına, büyükanneler de baksa, 500 euro kadar yardım alır.
-…Ve bu ülkede yaşayan, çalışan annelere, çocuklarını barındıracakları ‘Çocuk Bakım Yurtları’ (Kreş) için, gelir durumuna göre, bazan 1.000, bazan 1.500 euro aylık ödenek verilir.

Şimdi hepiniz, ‘Ooooh be gel keyfim gel…’ diyorsunuzdur.

Evet, değerli okurlarım, bu ülkede yaşayan insanların tümü, bir aksaklık ve aksilik veya bir kasıt olmadığı takdirde bu haklardan yararlanırlar.

İşte, bazılarını kıskandıracak nitelikte olan Çocuk Bakımı Ödeneği, vergi dairelerinde birilerini kıskandırmış olacak ki, bu vergi dairesi çalışanları işgüzarlık yaparak dosyaları incelemeye başladılar. Ama incelenen dosyalar, sadece yabancı uyruklu veya çifte tabiyetli ailelere aitti.

2012 yılında ilk operasyonlar başlatıldı. Çocukları için ödenek alan yabancı uyruklu aileler, posta ile gelen mavi renkli zarflardan çıkan mektuplarda, yapılan kontrollar sorasında evrak ve belgelerin eksik olduğu veya sahtecilik yapıldığı gerekçesiyle suçlu duruma düştüklerini okudular.

Vergi Dairesi’nden uyarı mektubu alan aileler ne yapacaklarını bilemediler. Mağduriyete uğrayan bu insaların yardım isteyecekleri tek yer, çocuklarını emanet ettikleri Bakım Evleri’ydi (Kreş).

İLK İTİRAZLAR

Siz bakmayın ‘2012’de başladı’ sözlerine. Aslında bu haksızlıklar daha önceki yıllarda da pek çok ailenin başına gelmiş ve ödenekleri kesilmişti.
Ama asıl iftira furyası 2012 yılında başladı.

Almere’de Jacqueline İmminga ve Eindhoven’de Ahmet Gökçe, çalıştırdıkları bakımevleri adına vergi dairesine başvurdular. İmminga bu konuda yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: ‘Benim müşterilerim has Hollandalılar’dan ve yabancı kökenli ailelerden oluşuyor. Vergi dairesinden çıkan mektupların tamamı, yabancı kökenli ailelere gitmiş ve ödenekleri kesilmişti. Has Hollandalı olan hiç bir aileye mektup gitmemişti.’
İmminga’ya göre, o sırada kendi bölgesinde 300 aileye bu mektuplar gönderilmişti.

Eindhoven’de Bakımevi olan Ahmet Gökçe isimli Türk de, aynı durumun kendi müşterilerince de yaşandığını anlatıyordu. Eşi avukat olan Ahmet Gökçe, tam 235 ailenin ödeneklerinin kesildiğini öğrenince vergi dairesine koştu. Memurlar ile konuşurken, açık olan bilgisayarlarda, isimlerin karşısında Türk veya Faslı oldukları yazılıydı. ‘Bu nedir’ diye sorduğu vergi memurları bocalayarak ne diyecklerini bilemediler.

Eindhoven’de Çocuk Bakım Yurdu (Kreş) işleten Ahmet Gökçe

Bakımevi sahiplerinin müşterilerine sahip çıkmasından hiç hoşlanmayan vergi daireleri, bu kez bakımevlerini de sıkı denetlemeye başladılar. Bakımevleri birkaç kez müfettişler tarafından incelenen Ahmet Gökçe’ye Eindhoven Belediye’sinden ‘başarı’ ödülü verilmişti. Gökçe’nin avukat olan eşi, vergi dairesi hakkında suç duyurusunda bulundu. Ama ne yazık ki yıllarca bu konuda bir gelişme olmadı.

2012 yılında 3.403 ailenin 2013 yılında da 7.466 ailenin ödenekleri kesildiği gibi, ailelerden bugüne kadar ödenmiş olan ödeneklerin geri ödenmesi isteniyordu. Bu parayı ödeyemeyecek durumda olan ailelerin mal varlıklarına el konuluyor, haciz işlemlerinden sonra malları satışa çıkarılıyordu.
Mağdur durumu düşen yabancı kökenli aileler büyük bir sıkıntı içinde yaşıyorlardı. Maddi kayıpların yanında manevi kayıplar da can yakıyordu.

Yaşadığı ortama dayanamayan bir annenin intihar ettiği haberleri, nihayet siyasetçileri ayağa kaldırdı. Yukarıdaki haberin başlığı, ‘Vergi Dairesi’nin cadı avından sonra bir ebeveyn intihar etti’ şeklindeydi.

Birer birer mahkemelere başvuran aileler hakkında verilen haklılık kararları, vergi daireleri tarafından görmezden gelinmişti. Daha sonra mahkemeler, Yargıtay ve Danıştay kararlarını da hiçe sayan vergi daireleri, siyasetçilerin harekete geçmesi ile yelkenleri suya indirdiler.

Vergi Daireleri’nde yapılan bir iç soruşturma sonucunda, bazı üst düzey memurların, yabancı kökenlilere karşı kasıtlı davrandıkları ortaya çıktı. Bizzat Vergi Daireleri Başkanı’nın yaptığı açıklamada, sahtecilikle suçlanan aileleri, suçlu göstermek için, sahte belgeler düzenlendiği ve dosyalara konduğu belirtildi.
Bu gerçeklerin ortaya çıkmasından sonra, bu konudan sorumlu Devlet Sekreteri (Bakanı) Menno Snel istifa etmişti.

HAYATI KARARDI

Mağdur aileler arasında yer alan Türk kökenlilerden biri, Hengelo’da yaşayan Esra isimli 51 yaşında bir kadındı. Vergi Dairesi, Esra’nın ödeneğini durdurduğu gibi, 130 bin euro da geri ödenmesini istiyordu. Evini, otomobilini ve kendi işyerini satmak mecburiyetinde kalan Esra’nın borcu, masraf ve faizlerle birlikte 200 bin euro olmuştu. Sattığı mal varlığı ile vergi dairesine borcunu ödeyen Esra, şimdilerde ‘Keşke ödemeseydim’ diyor ama, çok geç…

30 AİLEYE ÖNDERLİK YAPTI

Mağdur olan bir başka Türk kökenli, 36 yaşındaki Fatma Şimşek’ti. 3 çocuklu Fatma Şimşek, kendisi gibi mağdur olan 30 aile ile birlikte, Vergi Dairesi Müdüresi Agaath Cleyndert ile bir toplantı düzenledi. Müdüre hanım, Arnhem’deki Haarhuis Oteli’nde yapılan bu toplantıda, yaşananlar için özür diledi ama çözüm üretemedi. Ailelerin, gruplar halinde vergi memurları ile görüşmeleri de bir sonuç getirmedi. Yaşananlar nedeniyle, evde çocuklarına bakmak mecburiyetinde kalan Fatma Şimşek ikinci işinden de ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Diğer aileler gibi, daha önce almış oldukları ödenek meblağını, hâlâ taksitle geri ödemek mecburiyetinde kaldıklarını anlatan Fatma Şimşek, ‘Bu yaşananlardan, geleceğimiz için ders almış olduk’ diyor.

ÇÖZÜM BEKLERKEN HACİZ GELDİ

Rotterdam’da yaşayan Selim Acar ve eşi İlkay, 2014 yılında durdurulan ödenekleri için, vergi dairesinin kapısını aşındırdıklarını belirtirken, gönderdikleri e-mail mesajlarına da hiç yanıt alamadıklarını belirtiyorlar. Bugüne kadar aldıkları ödenek meblağının tamamını geri ödemek mecburiyetinde kalan Selim Acar, şimdi kendileri için verilecek olan son uygulamanın ne olacağını merak ediyor.

13 AİLE İLE ORTAK HAREKET

Mağduriyete uğrayan Türk asıllı annelerden biri de Özlem Kermen idi. 13 aile ile birlikte hareket eden Özlem, tam 8 yıldır sürdürdükleri mücadeleden bir sonuç elde edemedi. Çantasında belgeler ile kapı kapı dolaştığını anlatan Özlem, vergi memurlarının vurdumduymaz tavırlarının da kahredici olduğunu anlatıyor.

NİHAYET

Hollanda tarihinde bir kara sayfa olarak yer alacak olan, utanç verici bu ırkçı gelişmeler, acılı bir annenin intiharından sonra parlamentoda konuşulmaya başlandı.

Daha önce meclisteki bir soruya, ‘Vergi Daireleri’nde yabancı uyruklulara karşı özel bir kontrol yok’ diyen Vergi Daireleri’nden sorumlu Devlet Sekreterleri Alexandra van Huffelen ve Hans Vijlbrief, bizzat Vergi Dairesi’nden yapılan ‘Memurlarımız peşin hükümlü ve kasıtlı işlemler yapmışlardır’ şeklindeki açıklama karşısında şaşkına dönmüşler ve ‘Bu aşamadan sonra durumu ciddi bir şekilde ele alacağız ve araştırma yaptıracağız’ demişlerdi.

Vergi Daireleri’nden sorumlu Devlet Sekreterleri Alexandra van Huffelen ve Hans Vijlbrief,
yaptırdıkları araştırma sonucunda 4 yüksek görevliyi işten uzaklaştırdılar.

Bakanlığın yapmış olduğu araştırma sürerken, siyasi partilerin, ‘Sorumluları derhal uzaklaştırın’ baskısı karşısında, başta Genel Müdür olmak üzere 4 yüksek görevlinin işine son verildi.

MECLİS ARAŞTIRMASI
Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ı dinlemeyen Vergi Daireleri hakkında bir

Araştırması yapılması kararı alındı.
Geçtiğimiz Kasım ayında yapılan Meclis Araştırması’nın raporu, 17 aralık günü Millet Meclisi Başkanı Arib’e verildi.

Chris van Dam Başkanlığındaki Araştırma Komisyonu

Raporda, başta Başbakan Rutte olmak üzere, Bakanlar ve yüksek devlet memurlarının süçlu oldukları yazıyordu.
Komisyon Başkanı Chris van Dam’ın, duydukları karşısında, ‘Böylesi bir kirli ve yetersiz yönetim ile dünya şampiyonu oluruz’ dediği soruşturma sonucunda, Başbakan Rutte, o zamanın Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher, Maliye Bakanı Wopke Hoekstra, Ekonomi’den sorumlu Devlet Bakanı Eric Wiebes ve Sosyal İşler’den sorumlu Devlet Bakanı Loes Mulder suçlu bulundular.

Haksız yere ödenekleri kesildiği gibi, önceden ödenmiş olan ödeneklerin borçlandırıldığı binlerce ailenin, insanlık dışı zorluklar yaşadığı belirtilen rapor sonrasında istifalar beklenmeye başlandı.

Başbakan Mark Rutte, yaşananlardan üzüntü duduğunu, istifa için hazır olduklarını, ancak ülkenin içinde bulunduğu kaos ortamı nedeniyle bu istifayı yapamayacaklarını bildirdi.
Bunun üzerine, Yeşil Sol Partisi Siyasi Lideri Jesse Klaver, hükümeti istifaya davet etti.
Canlı yayınlanan bir TV programında, ‘Hükümet istifa etmezse, güvensizlik oylaması isteyeceğiz’ tehdidini savurdu.

Gelişmelerde sorumluluğu olan eski kabinede, Sosyal İşler Bakanı olarak görev yapmış olan İşçi Partisi’nin siyasi lideri Lodewijk Asscher ile, muhtemel bir koalisyon ortaklığı görüşmeleri yapan Klaver, moderatörün ‘Bu olayda sorumlu olan Asscher de istifa etmemeli mi?’ şeklindeki soruya, ‘Bu, Asscher’in bileceği bir konudur’ yanıtı verdi.

Bu açıklamadan hemen sonra da Asscher’den istifa açıklaması geldi. Sosyal İşler Bakanlığı yaparken, Vergi daireleri’nde yaşananları dikkate almadığı için üzüntülü olduğunu ve utanç duyduğunu belirten Asscher, böylece, önümüzdeki mart ayında yapılacak olan seçimde aday olmayacağını da açıklamış oldu.

Asscher’in bu açıklaması, hükümetin de istifa etmesini zaruri bir hale getirdi.
Böylece Başbakan Mark Rutte, hükümetin istifasını açıkladı. Hükümetin, seçimlere kadar demisyoner (düşük) olarak göreve devam edeceğini belirten Rutte’ye karşı,

hükümette yer alan Ekonomi Bakanı Eric Wiebes, Asscher gibi ilkeli davranarak tamamen istifa ettiğini açıkladı. Wiebes’in yerine çok acele bir şekilde Cora van Nieuwenhuizen atandı.

Zorunlu açıklama
Hollanda’da siyasi partilerin Genel Başkanları, siyasi tartışmalara girmedikleri gibi, genellikle siyasi görev de almazlar. (DENK Partisi ve bir küçük parti daha bu alışkanlığı bozmuştu)
Partinin siyasi lideri ise seçim listesinin başında yer alan ve ‘Liste çekicisi’ olarak anılan kişidir. Seçimlerde birinci parti olanın siyasi liderine hükümet kurma görevi veriliyor ve koalisyon kurulursa Başbakan oluyor.
Yani, İşçi Partisi Siyasi Lideri olan Asscher, mart ayında yapılacak olan seçimlerde birinci parti olmaları halinde Başbakan olacaktı.
Asscher, istifasından sonra yaptığı açıklamada, İşçi Partisi’nin mart ayında yapılacak olan seçime daha temiz bir liste ile girmesini amaçladığını belirterek, partisine başarılar diledi.

ŞİMDİ NE OLACAK

Başbakan Rutte istifa ederken, mağdur olan ailelere verilmesi kararlaştırılan 30’ar bin euroluk meblağın, 1 Mayısta ödenmiş olacağını belirtti. Aileleri mağduriyetten kurtarmak için, ciddi çalışmaların devam edeceğini ve meblağın duruma göre mutlaka yükseltileceğini belirten Rutte, başvuru yapmamış olan mağdur ailelerin 15 şubata kadar başvurmalarını istedi.

BAŞVURU

Çocuk Bakımı Ödeneği için henüz başvurmamış olanlar,
‘Çocuk Bakım Ödeneği Kurbanları Servisi’ olarak nitelenen oluşuma telefonla başvurabilirler. Genellikle çok yoğun olan bu servisi sık sık aramanız gerekebilir.
Hollanda içinden telefon : 0800 2 358 358
Hollanda dışından telefon: 0031 555 385 385

HOLLANDA’DA TÜRKLER’İN BAŞI YİNE AĞRIYACAK: 6 KİŞİNİN KATİLİ TÜRK’ÜN MÜEBBET CEZASI AF EDİLDİ

Hollanda’yı çalkalayacak olan yeni bir gelişme…

38 yıl önce 6 Hollandalı’yı öldüren müebbet hükümlü Türk’ü Kral af etti.

Eşi ve 12 yaşındaki kızı da öldürülen yaralıya hastanede çiçek vermiştik.

Hollanda Kralı Willem Alexander, 38 yıl önce Lahey’in banliyösü Delft’te, 6 Hollandalı’yı öldüren ve yargılanma sonucunda ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Cevdet Yılmaz’ın af belgesini imzaladı.

Hollanda yasaları ve geleneklerine göre, ‘Müebbet hapis cezası, ölene kadar sürmesi gereken’ bir cezadır.

Az sonra detayını okuyacağınız 6 kurbanlı cinayetin baş rol oyuncusu Cevdet Yılmaz’ın af edildiği haberleri duyulur duyulmaz, Hollanda’da yer yerinden oynadı.
Medyanın en önemli konusu olan bu af, önümüzdeki günlerde siyasetçilerin ve halkın tepkileri ile Hollanda’nın çalkalanması kaçınılmazdır.

Ömür boyu hapis cezası yedikten sonra, serbest bırakılmak için mücadele eden Cevdet Yılmaz’ın 2009 yılında bir hafta sonu izine gönderilmesi büyük tartışmalar yaratmıştı.
O günden bu yana af edilmek için defalarca müracaat eden Cevdet Yılmaz, Bakanlığın ret kararlarına karşı durmadı ve konuyu İnsan hakları Mahkemesi’ne kadar götürdü.
Hollanda Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak yeni oluşturulan ‘Hukuk Koruyan Bakan’ koltuğunda oturan Sander Dekker, Cevdet Yılmaz tarafından yapılan başvuruların tamamını, ‘6 kişiyi acımasız bir şekilde öldüren bir insanı af etmek, halkı derinden yaralar’ diye ret etmişti.
Ne var ki, gerek Hollanda’daki mahkemelerin ve gerekse İnsan Hakları Mahkemesi’nin baskılarına dayanamayan Dekker, Yılmaz’ın af dosyasını Kral Willem Alexander’e sunmak mecburiyetinde kaldı.
Kral Willem Alexander, kendisine sunulan af belgesini imzaladı.

Af belgesinin imzalandığı haberinden sonra ilk tepki, kafeteyadaki cinayette eşi Tonnie ve 12 yaşındaki kızı Carmen’i kaybeden baba Gerard Sneekes’ten geldi.
6 Kişiyi bir hiç uğruna katleden Cevdet Yılmaz’ın af edilmesi, diğer kurbanların aileleri tarafından da kınandı.

Önümüzdeki günlerde Hollanda’da günün konusu olmaya devam edecek olan bu olayın nasıl cereyan ettiğini anlatayım.

Yıl 1983, günlerden 5 nisan.
Lahey’in banliyösü sayılan Delft’te, Hollanda tabiyetine geçmiş olan bir Türk, bir kafeteryada Hollandalılığını öne çıkarmaya çalışırken, bir Hollandalı tanıdığının, ‘Sen Hollandalı olamazsın, olsan olsan Nederlander olursun’ diye tepki vermişti. (Hollanda Devleti, o zaman Surinam ve Aruba’yı da içine alan bir devletti ve adı da Nederland idi. Hoş, şimdi de Aruba nedeniyle Hollanda’nın resmi adı Nederland’tır)

C:\Users\Ilhan\Desktop\MART 2019 Bultenine girecekler\Delft cinayeti.JPG Cinayetten sonra Delft gazetesinin haber kupürü

Hollandalı tanıdığının bu tepkisine çok kızan o Türk evine gidiyor, silahını alıp kafeteryaya geri dönüyor ve rastgele ateş ederek tam 6 kişiyi öldürüyor.
O zaman Hürriyet gazetesindeki son yılımdı. Zira o yılın sonunda Türkiye’ye kesin dönüş yapacaktım.
O zaman o caniye ‘Rezil’ demiştim. Kendisinden hep, ‘Rezil şunu yaptı, Rezil şunu dedi’ diye söz etmiştim.

C:\Users\ILHAN\Desktop\İŞLENECEK HABERLER\Pano_04.jpg C:\Users\ILHAN\Desktop\İŞLENECEK HABERLER\Delft cinayeti- Cevdet-Yilmaz.jpgPanorama Dergisi, geçen yıl yayınladığı kapağında, Cevdet Yılmaz’ın serbest bırakılıp bırakılmayacağı konusunun tartışıldığını yazmıştı.

Rezil’in hunharca cinayetleri bizi o kadar üzmüştü ki, Türk toplumu olarak kızaran yüzümüzü göstermek istemiyorduk. Doğru söylüyorum, yüzümüz kızarmıştı ama utanmamıştık. Zira Türk toplumu utanılacak bir şey yapmamıştı. Toplumdan bir Rezil çıkmış ve o hunharlığı yapmıştı.
Ama biz yine boş durmadık. Türk toplumu olarak duygularımızı Hollanda toplumuna anlatmaya çalışmıştık.
6 ölüden başka yaralılar da vardı.
Naçizane şahsım, bir buket yaptırdım ve genç bir Türk kızı bularak hastaneye götürdüm.

Genç kız buketi, Hollanda’daki Türkler adına bir yaralıya verirken çektiğim fotoğrafı, haber atlatma sevdasından vazgeçerek hem Türk medyasındaki arkadaşlarıma ve hem de Hollanda medyasına dağıtmıştım. Aynı gece Hollanda televzyonu NOS’taki haber bülteninde o fotoğraf ekrana getirilerek Türkler’in duyguları dile getirilmişti.

Rezil, yargılandıktan sonra ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
1990’larda temyize başvurarak serbest kalmayı denemişti.
2001’de bir kliniğe yatırıldı.
2009’da refakatlı (muhafızlı) hafta sonu izinleri başlamıştı.
2014’te çalışmak için işyerine gidip gelme izni verildi.

Hollanda’da, müebbet hapis cezasına mahkûm olmuş suçlulara, 1986 yılında çok hasta biri hariç, hiç af verilmemiştir.

Şimdi af edilmesinden sonra eşi ile Türkiye’ye dönüş yapacağını belirten Cevdat Yılmaz için çıkarılan af kararının, yapılacak olan tartışmalardan sonra geri alınıp alınmayacağı da merak konusu.

Cevdet Yılmaz Hollanda’da katliam yapmış tek Türk değildi tabii.
İsterseniz sizlere, 6 ölümlü cinayetten sonra, 2 yıl önce Utrecht şehrinde meydana gelen, yine bir Türk’ün işlediği ikinci bir katliamdan da söz edeyim.

Rezil 2

Hollanda’yı sarsan hunharca katliamın motivasyonu bir yana…
Hollanda Türkleri’nin içinde bulundukları hâletiruhiyeyi anlayan var mı?

18 gün eksiğiyle, aradan tam 36 yıl geçti.
36 yıl sonra dün Utrecht’te ikinci bir acı katliam meydana geldi.
Türk kökenli Gökmen Tanış’ın tramvayda düzenlediği silahlı saldırı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi de yaralandı. Yaralıların içinde durumu ağır olanların da bulunduğu belirtiliyor.

Yeni Zelanda’daki katliamın üstünden henüz 3 gün geçmişken bu sefer de Hollanda’danın Utrecht kenti silahlı saldırı haberiyle sarsıldı. Saldırıyı gerçekleştiren kişinin 37 yaşındaki Gökmen Tanış isimli Türk olması, Hollanda’da yaşayan Türkleri korku ve endişeye sevk etti.

_106074349_d18zwyywkaehcmj 'Hollanda'da yaşayan Türkler tedirgin'
Rezil 2: Gökmen Tanış

Katliamın motivasyonu üzerinde tartışmalar sürerken, ülkede yaşayan yarım milyonu aşkın Türk ve Türk kökenlilerin içinde bulundukları hâletiruhiyelerini anlayan var mı?

Gün boyu ve gece yarılarına kadar süren TV ve Radyo yayınlarında ortaya serilen varsayımlar kafaları karıştırırken, öğleden sonra yapılan açıklamalarda, olayı yaratan caninin bir Türk olduğu açıklandı. Bu açıklamadan sonra, olayın etkisi ile zaten üzüntü içinde olan Türk ve Türk kökenlilerin yürekleri bir kez daha cız etti.

Olayın yankıları sürerken, gerek Email, gerek WhatsApp ve gerekse messenger ile temasta olduğum dostlarım, ‘Neden bu konuda bir şey yazmadın’ diye hayıflanıyorlardı.
Ben de, çok karmaşık olan söylenti ve iddialar arasında yanlış yapmaktan korktuğumu belirterek, ‘Konu, hele biraz daha netlik kazansın’ diye beklediğimi söyledim.

Saldırganın bir Türk olduğu açıklandıktan sonra pek çok dostum, duyumlarını bana da anlattılar. Olayın bir aile dramı olduğunu duyanlar, ‘İnşallah böyledir’ demeden de edemediler.

Hollanda’da yaşanan bu acı olay, başta Başbakan Rutte olmak üzere, ülkedeki huzuru sağlamakla mükellef olan tüm yetkilileri, tam anlamıyla fırtına gibi koşturdu.
Dile kolay, 3 ölü 5 yaralı var ki, ölü sayısının artmasından da korkuluyor.
Hollandalılar çok hüzünlüler ama tabii ki kızgınlar da…
İşte, Hollandalılar’ın bu kızgınlığı, ülkede yaşayan Türkleri ve Türk kökenlileri hem üzüyor ve hem de korkutuyor.
Kim bilir, bu fırsatı kaçırmamaya dikkat edecek olan ırkçı politikacılar ve medya neler diyecekler?

Saban Disli-Utrecht Belediye Baskani Jan van ZanenLahey Büyükelçimiz Şaban Dişli, dün ekranlarda en çok görülen Utrecht Belediye Başkanı Jan van Zanen’i aradı. Sonra da Amsterdam başkonsolosumuz Engin Arıkan’ı Utrecht’e gönderdi.

Hollanda’daki Türk ve Türk kökenlileri endişeye sevk eden son gelişmeler hakkında ne düşündüklerini sorduğum Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli şu açıklamayı yaptı:

”Öncelikle, ölen kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Ayrıca, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.

Olayı duyar duymaz, Utrecht Belediye Başkanı’nı aradım. Sonra da Amsterdam başkonsolosumuz Engin Arıkan’ın Utrecht’e gitmesini istedim. Başkonsolosumuz Utrecht’te gerekli temasları kurdu. Ben de önümüzdeki günlerde Utrecht’e gidip Belediye Başkanı Jan van Zanten nezdinde başsağlığı dileyeceğim.

Olayın nednini, katilin motivasyonunun ne olduğunu bilmeden, bazı medya organlarının sorumsuz yayınlarını üzülerek izledik. Medyadan son öğrendiğimiz, bu olayın motivasyonunun yüzde doksan terör olayı olmadığı yönünde.

Vatandaşlarımız bu durumdan çok etkilendiler. Hollanda yetkililerinin, olayın meydana geliş nedenini bir an önce açıklamaları lazım. Sorumsuz yayınlar, vatandaşlarımızı oldukça tedigin etti. Vatandaşlarımız, sokağa çıkamayacak kadar endişeliler. Biz, gerçek bilgiye ulaşana kadar, medya ile görüşmeme kararı aldık. Bunu ilkesel olarak tercih ettik.
Gerek Bakanlığımız ve gerekse ben gelişmeleri yakından takip ediyoruz.
Vatandaşlarımız şaşkınlık içindedir. Onlara sabırlı ve sakin olmalarını tavsiye ediyorum.
Ölen kardeşlerimize bir kez daha rahmet, yaralananlara da acil şifalar diliyorum.”

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, Kayseri ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Küresel Gazeteciler Konseyi, TSYD, TİMEF, AVKON, ADD üyesi, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği, Tüm Mücadele Sporları Derneği, Kayseri Spor Adamları Derneği, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Android Uygulama Popup
Logo

📲 Davut Güleç Haberler

Android cihazınızdan kolayca haberleri takip edin!

📥 Uygulamayı İndir
Android Uygulama Popup
Logo

📲 Davut Güleç Haberler

Android cihazınızdan kolayca haberleri takip edin!

📥 Uygulamayı İndir
Davut Güleç Panel İletişim Davut Güleç – Sağ Menü