Haşim Kılıç’tan ince mesajlar: Mağdurun ahını alan zalimlerin ayakta kaldıkları görülmemiştir
Dünya Ehl-i Beyt Vakfı’nın düzenlediği Muharrem iftarına katılan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “İnsanlık dışı kabul edilen nefret duygularını kullanarak haram rant elde edenler bilmelidir ki kendi çocuklarının da sonunu hazırlamaktadırlar. İnançlara ve özgürlüklere meydan okuyanların üstünlük kazandığına insanlık tarihi şahit olmamaktadır. Hakkının ihlal edilmesi nedeniyle gözyaşı döken bir mağdurun ahını alan zalimlerin ayakta kaldıkları görülmemiştir” dedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın konuşmasından bölümler.
“Rehabilite edilmeye çalışan gönül dünyamızdaki enkazın kaldırılmasına imkan tanınmamaktadır. Farklılıkların bir arada yaşamasını sağlayan ortak değerlerimiz acımasızca tahrip edilmekte, birliğimiz ve dirliğimiz yönetilmez hale getirilmektedir. Ayrışmaya yol açan bu tarih bilincini sorgulamak ve gelecek kuşaklarımıza nefretin hakim olduğu bir kültür ve inanç çizgisi yerine sevgi ve kardeşlik temeline oturan bir anlayışı teslim etmek zorundayız. Belirtilen ortak değeri hayata geçirmek bu medeniyetin çocukları için zor değildir. Yaratılan her insanda yaratanın kutsal bir emanetini taşıdığı bilinci göz ardı edilmez ise sevgi, hoşgörü ve kardeşlik hukuku hepimizi kolaylıkla kuşatacaktır. Zira sözü edilen kutsal emanetini herkeste aynı olduğu hissedildiğinde farklılıklarından arınmış olacağımız açıktır.
Sevgi ve kardeşlik hukuku emek ister. Bu uğurda terlemedikçe gönül birliğine ulaşamayız. Kardeşlik duygularına kibir ve bencilliği bulaştırmadan insanlığa sunabilmeliyiz. Gücümüzü bu değerlerin enerjisinden aldığımız sürece barışa ulaşmak kaçınılmazdır. Geliniz bu üstün evrensel değerlere nefret zehrini karıştırmayalım. Ne yazık ki rakiplerimizi şeytanlaştırmak için nefret duygularının yoğun bir şekilde kullanıldığı kaygı verici bir dünya yaşıyoruz. Değerli dostlar kin nefret, öfke ve intikam duygularına bağımlı olanlar özgür olarak nitelendirilemez. Nefret bağımlılığından kurtaracak yeğene güç başta sevgi olmak üzere ahlaki değerlerin hayatımıza yön vermesidir. Yunusları, Mevlanaları, Hacı Bektaşları ölümsüz kılan bu üstün gücün desteği olmadan pozitif hukuk kurallarının yaptırım gücü sözü edilen bağımlılıktan kurtarmaya maalesef yetmiyor. Hiçbir kutsal inanç, düşünce ve ideoloji nefret suçunu haklı göstererek üzerine örtemez. İnsanlık dışı kabul edilen nefret duygularını kullanarak haram rant elde edenler bilmelidir ki kendi çocuklarının da sonunu hazırlamaktadırlar.
Nefret dilinin öfkeye dönüştüğü bu toplumsal cinneti hep birlikte söndürmek zorundayız. Din, mezhep, ırk ve siyasi düşüncelerin doğurduğu bu öfke maalesef yakın bir potansiyel tehlike olarak ülkemizi tehdit etmektedir. Bu duyguları kontrol etmeyi başaramayan çok yakınımızdaki komşularımızın içine düştüğü vahim durum bizi de bu yangının kapsam alanına çalışmaktadır. Bir damla petrol uğruna insanlığını kaybeden ülkeler kadar çocuk, yaşlı, kadın demeden yaşanan vahşete zemin hazırlayan İslam ülkeleri de bu günahın bedelini yaşayarak ödemektedirler. Bir büyük medeniyetin çocuklarının içine düştüğü durumdan dolayı içimiz kan ağlamaktadır. Binlerce kilometre uzaktan gelip sözde demokrasi, özgürlük ve insan hakları vadederek ülkeleri parçalayan, insan haklarını yok eden zalimler insanlık onuruna yenik düşeceklerdir. Bu zalimliğe boyun eğen destek veren zemin hazırlayanlar da insanlık onuruna karşı işlenen büyük günahın ortaklarıdır. Yaşananlar maalesef gücü ahlaksız bırakan bir uygarlığın doğurduğu sonuçlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yıkılan, yakılan ve harap edilen komşu ülkelerin mazlum ve kimsesiz halkına gönlünü ve sınırlarını açarak büyük millet olma iradesini ortaya koymasını yürekten alkışlamayı hak ediyor, Büyük devlet olma ideali bu toprakların insanı için bir tercihten ziyade bir kaderdir. Bu kaderi gerçekleştirmek için güçlü olmak; kaçınılmaz güçlü bir Türkiye için ise sevgi temelinde kurulan gönül birliğinin sağlanmasına ihtiyacımız vardır.
Toplumsal tansiyon artsa da halkın olaylar karşısında gösterdiği sabır ve olgunluk gelecekle ilgili kaygıyı biraz olsun azaltıyor. Tahrikler, tehditler ve siyasi rant hesapları farklılıkların bir arada yaşama bilincini ve kararlılığını ortadan kaldıramamıştır. Her hayat tarzının, inançların, farklı düşüncelerin kendine özgü doğruları vardır ve olacaktır. Bu doğrular bir zenginlik olarak algılanmalı ve bunları paylaşmayı becermeliyiz. İnsan onurunun merkeze oturtulduğu projelerin ortaya çıkaracağı doğrular hepimiz tarafından inanıyorum ki kabul görecektir. İnsan onurunun zorunlu kıldığı evrensel hak ve özgürlükler insanımıza ulaştırılmalıdır. Belirtilen evrensel değerlerin çoğunluk karşısında bile daima dokunulmazlıkları vardır. İnançlara ve özgürlüklere meydan okuyanların üstünlük kazandığına insanlık tarihi şahit olmamaktadır. Yaşanan sorunlar baskı, tehdit ve korku yöntemleriyle çözülemeyeceği açık bir gerçek ve, bu gerçeği herkes kabul etmek zorundadır.
Hakkının ihlal edilmesi nedeniyle gözyaşı döken bir mağdurun ahını alan zalimlerin ayakta kaldıkları görülmemiştir. Devletler zulümle payidar olamaz denilirken, adil olmayan bir davranış zulüm olarak tanımlanmıştır. Hırsın, kıskançlığın, nefretin intikam ve sahiplik duygularının kontrol edilemediği durumlarda insanlık tarihinde izleri silinemeyen yaraların açıldığı bugün bir kez daha burada şahit oluyoruz. Bu yaraları tedavi edecek, onaracak, düzeltecek, tıkanan kalp ve gönül yollarını açacak çağrılara ve sevgi kandillerini yakacak nefeslere ihtiyacımız var. Herkesin söyleyebileceği ya da yapabileceği bir şeyi mutlaka vardır. Sevgi ve barış kültürünün var edici gücünü hayata geçirmeliyiz. Donmuş kalpleri sevginin sıcaklığı ile yeniden hayata döndürmeliyiz. Verilen mesajların başka insanların hayatına olan etkilerinden de sorumluyuz. Nefret, intikam ve şiddetin doğurduğu karşı şiddetten, nefret söyleminin sahiplerinin de sorumlu olacağı açıktır. Yüreğinde nefret söyleminin kaygısını taşımayanlara söyleyecek sözümüz olamaz. Sözümüz bu karanlığa bir mum yakmak isteyenleredir. Geliniz ayrışmaya kutuplaşmaya sebep olan tarih bilincini sıfırlayarak barış ve kardeşlik temelinde bütünleştirdiğimiz sevgimizi, saygımızı, merhametimizi, gönül ve yürek birliğini kurmaya harcayalım.”