Erciyes ve Nuh Naci Yazgan Üniversitelerinden ve sağlıktan haberler
ERÜ Hastaneleri’nde “Dünya Ankilozan Spondilit Günü” Etkinliği Düzenlendi
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Gevher Nesibe Hastanesi’nde “7 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü” nedeniyle bilgilendirme toplantısı yapıldı.
Gevher Nesibe Hastanesi Başhekimlik A Toplantı Salonu’nda düzenlenen toplantıda Tıp Fakültesi Dahili Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Soner Şenel, Ankilozan Spondilit hastalığı hakkında bilgiler verdi.
Amaçlarının hastalığa farkındalık yaratmak olduğunu belirten Doç. Dr. Soner Şenel, “Bu hastalıkta bilinmeyenler çok fazla olmasa da tanı ve tedavi kısmında eksiklerimiz mevcut. Çünkü hastalar gerçekten tanı konusunda ülkemizde de henüz ortalama 7 yıl gibi tanı gecikmesi söz konusudur. Bu aslında bizim gibi gelişmekte olan ve hatta gelişmiş kabul edilecek bir ülke için oldukça uzun bir süredir. Sağlık imkânlarına ulaşmada dünyadaki en iyi ülkelerden biriyiz. Buna rağmen hastaların tanısının gecikiyor olması üzücü. Bu anlamda bizlerde bunun farkındalığını artırmak için toplantılar düzenliyoruz” dedi.
Hastalığın ülkemizde azımsanmayacak kadar sık görülen bir hastalık olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Soner Şenel, “Hastalıkta genetik risk faktörü tüm dünya çapında görülen bir hastalık. Ülkemizde de azımsanmayacak kadar sık görülen bir hastalıktır. Aslında genç 45 yaş altı nüfustaki kronik iltihaplı romatizmalı hastalıkların en sık görülenlerden birisi aslında. Kısmi bir genetik yatkınlığı olan bir hastalık. Saf bir genetik hastalık değil, onu da vurgulamamamız lazım. Sadece bir eklem, omurga hastalığı mı dersek. Hayır, eklem ve omurga hastalığı da değil. Yine eklem dışı bulgular dediğimiz, göz tutulumu, bağırsak tutulumu, deri tutulumu ve tırnak tutulumu gibi birden fazla sistemi de etkileyebiliyor” diye konuştu.
Ankilozan Spondilit hastalığının genellikle bel ağrısı ile başladığını vurgulayan Doç. Dr. Şenel, “Sadece bel ağrısı ile düşünmemek lazım ama yüzde 80, bel ağrısı ile başlamaktadır. Bu hastalıkta tanı gerçekten önem arz etmektedir. Ne kadar erken tanı koyarsak, o kadar iyidir. Radyolojik bulgu olmadan da bu hastalığın erken teşhisini koyabilmekteyiz” şeklinde konuştu.
ERÜ Rektörü Güven, STK Temsilcilerine Üniversitenin Araştırma Kimliğini Anlattı
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Rektörü Prof. Dr. Muhammet Güven, Erciyes Üniversitesi’nin araştırma kimliğinin tanıtım toplantıları çerçevesinde Kayseri’deki Sivil Toplum Kuruluşu (STK) temsilcileriyle kahvaltıda bir araya geldi.
ERÜ Merkez Yemekhanesi VİP Salonu’nda düzenlenen etkinliğe, Rektör Prof. Dr. Muhammet Güven, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Murat Doğan ve Prof. Dr. Mustafa Kemal Apalak, İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, Kayseri’deki Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri, dekanlar ve yüksekokul müdürleri katıldı.
Etkinlikte yapılan konuşmalarda Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları Sözcüsü Ahmet Taş, ev sahipliğinden dolayı Rektör Güven’e teşekkür etti ve üniversitenin eğitim ve bilimsel çalışmalarını yakından takip ettiklerini söyledi.
İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven de konuşmasında, Erciyes Üniversitesi’nin Türkiye’de 10 araştırma üniversitesinden biri olarak seçilmesinin Kayseri adına gurur verici bir durum olduğunu söyledi.
Müftü Güven, “Bir araştırma üniversitesinin içerisindeyiz. Kayserimiz halen bu değerin farkında değil gibi. Böyle bir araştırma üniversitesi Kayserimizin değil de, Anadolu’da başka bir ilin üniversitesi olsaydı, o il dünyaya duyururdu. Burada sivil toplum kuruluşlarımıza ve Kayserimizin yerel yöneticilerine birazcık iş düşüyor. Bunu gündemde tutmak ve şehrimize marka değeri kattığını iyi bilmemiz gerekiyor” dedi.
Rektör Prof. Dr. Muhammet Güven ise konuşmasında, Erciyes Üniversitenin bir araştırma üniversitesi olarak belirlenmesinin tesadüfi olmadığını, bunun uzun yıllar süren bir çalışmadan sonra gerçekleştiğini kaydetti.
Rektör Güven, “Erciyes Üniversitesi şuan için güçlü bir akademik alt yapıya sahip, hemen her alanda çok donanımlı dünya çapında hocalara sahip bir üniversite. Eğitim alt yapısı ve araştırma alt yapısı oldukça gelişmiş bir üniversite. Birçok araştırma merkezimiz Türkiye’de ya ilktir, ya da en büyüğüdür. Avrupa’da sayılı sıralarda yer almaktadır. Genom Kök ve Hücre Merkezi, Aşı Merkezi, Nano Teknoloji ve İlaç Araştırma Merkezleri gibi 40’a yakın merkezimiz var. Bunların bir kısmı sosyal alanlarla ilgili merkezler ve onlarında ciddi alanlarda faaliyetleri var. Sivil Toplum Kuruluşları ile de birlikte çalışıyorlar. Biz bir araştırma üniversitesi olarak sadece kendimizi fen veya sağlık alanında bir üniversite olarak tanımlamıyoruz. Sosyal Bilimler alanında da çok sayıda merkezimizle, ülkenin geleceğine katkı sağlayacak çalışmalar yapılmasına öncülük ediyoruz” diye konuştu.
Etkinlik, Rektör Güven’in, STK temsilcilerinin üniversite hakkında sorularını cevaplamasının ardından sona erdi.
ERCİYES TEKNOPARK, GAZZE’DEKİ TEKNOLOJİ TABANLI GİRİŞİMCİLERİ DESTEKLEYECEK
Erciyes Teknopark, Gazze’de kurulu bulunan “University College of Applied Science” bünyesinde yer alan teknoloji tabanlı girişimci yetiştirme merkezi olan UCASTI ile iş birliği protokolü imzaladı.
Erciyes Teknopark’ın uluslararası çalışmaları hakkında açıklama yapan Erciyes Teknopark A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Doğan şunları söyledi: “Teknopark firmalarımızın uluslararası pazarlara açılmaları için bugün birçok hizmet veriyoruz.
Bu hizmetlerin yanı sıra bugün birçok sıkıntı yaşayan Gazze’deki girişimcilere destek olabilmek ve aramızdaki bağların güçlenmesi için Gazze’de kurulu bulunan University College of Applied Science bünyesinde yer alan teknoloji tabanlı girişimci yetiştirme merkezi olan UCASTI ile Erciyes Teknopark arasında uluslararası bir iş birliği protokolü imzaladık. Bu iş birliği protokolü kapsamında Erciyes Teknopark tarafından Gazze bölgesinde bulunan nitelikli teknoloji tabanlı girişimciler destekleniyor olacak. Erciyes Teknopark bu girişimcilere tamamen ücretsiz olarak hizmet verip Türkiye’de şirket kurmaları için gerekli alt yapı desteğini sağlayarak danışmanlık hizmeti verecek. Bu protokol kapsamında UCASTI, Türkiye girişimcilik ekosisteminden faydalanacak girişimcileri kendisi belirliyor olacak. İş birliği neticesinde Gazze’de bulunan teknoloji tabanlı iş fikrine sahip girişimciler Türkiye’nin yeteneklerini daha yakından tanırken, Türkiye üzerinden yeni pazarlara erişim fırsatları elde edecekler.
Doğan sözlerine şöyle devam etti; “Yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip Gazze bölgesinde, yazılım sektöründe uzmanlığa sahip nitelikli girişimciler bulunduğunu öğrendik. Bu girişimcilerin Türkiye’de faaliyet yürütmelerini özelliklede Erciyes Teknopark çatısı altında şirketleşmelerini arzu ediyoruz. Teknoparkımızda şirketleşmesi muhtemel girişimcilerin özellikle Ortadoğu pazarı ile Teknoparkımız arasında orta vadede ticaretimizi de artırmasını hedefliyoruz. Erciyes Teknopark olarak bölgemizde ve ülkemizde gerçekleştirdiğimiz başarılı çalışmaları uluslararası arenaya taşımaktan duyduğumuz memnuniyeti de belirtmek isterim.”
NNYÜ’DE “ÇÖLYAKLA YAŞAM” KONULU TOPLANTI YAPILDI
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi (NNYÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü tarafından “Çölyakla Yaşam” konulu toplantı düzenlendi.
NNYÜ’de düzenlenen toplantıya Kayseri’nin hayırsever ailelerinden Özbıyık ailesi, Öğretim Üyeleri, Üniversite öğrencileri ile Kayseri Çölyak Derneği üyesi çok sayıda hasta katıldı. Çölyak hastalığının oluşum sebepleri, gelişimi, dünya ve ülkemizde görülme sıklığı, hastalara uygulanabilecek tanı ve tedavi türleri gibi konuların ele alındığı toplantıda Ege Üniversitesi Çocuk Gastroenteroloji Hepatoloji ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Sema Aydoğdu çölyak hastalığının sebepleri, hangi hastalıklarla birlikte görüldüğü, tedavisinin nasıl olduğu ve gelecekte beklenen yeni tedavi yaklaşımlarını katılımcılarla paylaşırken, Kayseri Çölyak Derneği Başkanı Zahide Kaya ise derneğin amacı, çölyak hastaları için yapılan faaliyetler, çölyak hastalığı ve glutensiz ürünlere ulaşma konusunda yaşanılan sıkıntılar ve dernek olarak el birliği ile zorlukların aşılması için yapılması gerekenler hakkında bilgiler verdi. METVAK Eğitim Uygulama Mutfağı Diyet Uzmanı Elif Figen Kutluay’da hastaların ulaşmakta zorluk çektikleri glutensiz ürünler ve bunlar ile yapılabilecek çeşitli ekonomik ve eğlenceli tarifler verdi. Konuşmacılar, hastaların çölyak hastalığı, beslenme tedavileri ve sorunları ile ilgili sorularını cevaplayarak sorunlarının çözümüne yardımcı olmaya çalıştı.
Çölyak hastalarının ömür boyu glutensiz diyet tedavisi alınması gerektiği vurgulanan toplantı sonunda Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Neriman İnanç tarafından konuşmacılara plaket takdim edildi. Ayrıca katılımcılara glutensiz makarna, erişte, kurabiye ve Beslenme ve Diyetetik Bölümü tarafından hazırlanan çölyak için riskli, tüketilmemesi gereken besinler ile güvenli besinler listesi dağıtıldı.
BEYNİN SİNSİ TÜMÖRLERİNE DİKKAT!
En sık görülen beyin tümörleri arasında ilk sırada yer alan meninjiyomlar, çoğunlukla iyi huylu olmalarına karşın değişim potansiyeli bulunduğu için yakın takip altında tutulması gerekiyor. Acıbadem Kayseri Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. A. Kerim Gökoğlu, yaşla birlikte artış gösteren meninjiyomların beynin herhangi bir yerinde yerleşebildiği için farklı semptomlarla kendini gösterebileceğine dikkat çekiyor.
Beyin zarındaki şapka hücreleri olarak adlandırılan özel bir hücre grubundan kaynaklanan meninjiyomlar çoğunlukla iyi huylu tümörler olmalarına karşın, yerleşim yeri, boyutu ve tipine bağlı olarak risk yaratabiliyor.Ağrı kesicilere dirençli baş ağrıları, felç riski, hormonal bozukluklar, körlük, sara veya havale olarak bilinen nöbetler ve beyin kanamalarına sebep olabildiği için ciddiye alınması gerekiyor.
Toplumdagörülme oranı yaklaşık 100.000 kişide 4,5 olmasına karşınhayatını kaybetmiş kişilerde yapılan araştırmalarda yüzde 40’a varan görülme sıklığı bildiriliyor. Tüm intrakraniyal (kafatasi içi) lezyonların yüzde 15-20’sini oluşturan bu tümörlerde tanı çoğunlukla 30-40 yaşlarından sonra konuluyor.Çocukluk çağındaki tüm intrakraniyal lezyonların ise yüzde 3-4’ünü oluşturuyor. Baş ağrısı, kuvvet kayıpları, felç ve nöbet gibi belirtilerle kendini gösterse de sıklıkla yavaş büyüyen lezyonlar olduğu için sinsice ilerliyor. Ancak zaman içinde kötü huylu tümörlere dönüşme potansiyelleri bulunduğu içinyakın takipte tutulmaları önem taşıyor.Acıbadem Kayseri Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. A. Kerim Gökoğlu, menenjiyomların kafa travması, radyasyon ve genetik yatkınlık dahil değişik faktörlerleilişkili olabildiğini söylüyor. Yaşla birlikte görülme sıklığının arttığı bilinen menenjiyomlar, nedeni tam olarak ortaya konamasa da kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla ortaya çıkıyor.
Bununla birlikte tek tümör olabildikleri gibi ‘’Meninjiyomatozis’’ denilen aynı anda birden fazla tümör de gelişebiliyor. Bilimsel çalışmalar, bu durumun ortaya çıkmasında genetik yatkınlığın önemli rol oynadığını gösteriliyor.
Yerleşim yeri çok önemli!
Meninjiyomlar beyindeki herhangi bir yerleşimde ortaya çıkabildikleri için farklı semptom ve belirtilerle kendini gösterebiliyor. Semptomların gelişiminde kafa içi basıncın artması, altta yatan beyin dokusu hücrelerinin normal fonksiyonlarının engellenmesi, beynin ve/veya kraniyal sinirlerin bası altında kalması ve beyin atar, toplar damarlarında hasar oluşturacak şekilde baskı oluşturabilecek mekanizmalar rol oynuyor. Çevre dokular ve damarsal yapılar etkilenebildiği ve hastalığın tedavisi de zorlaşabildiği için ortaya çıktığı yerleşim yeri önem taşıyor.
Birçoğu rastlantısal olarak tespit ediliyor
Menanjiyomlar hem yavaş ilerledikleri, hem de şikayet vermedikleri için tanı koymak zorlaşabiliyor. Bu nedenle birçoğu rastlantısal olarak tespit ediliyor. Tanıda hastanın öyküsü ve fizik muayenenin yanı sıra nörolojik görüntüleme de önem taşıyor. Ancak, daha çok köken aldıkları yere göre adlandırılan bu tümörlerin iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğu ancak patolojik inceleme sonucuna göre anlaşılıyor.
Tedavinin 4 ana unsuru
Tümörün tedavisini ise hastanın durumunun belirlediğini söyleyen Dr. Kerim Gökoğlu, meninjiyomların tedavisindeki 4 unsuru anlattı.
1- Gözlem ve takip
Baş ağrısı gibifarklı nedenlerle yapılan beyin görüntülemelerinde tesadüfen fark edilen veya beyin üzerine doğrudan yada dolaylı olumsuz etki göstermeyen daha küçük tümörler genellikle takip ediliyor. Burada tümörün büyüme hızı dolayısıyla natürü hakkında bilgi ve fikir sahibi olabilmek amaçlanıyor. Takipler sırasında tümör büyümüyor veya zarar verebilecek büyümeye ulaşmıyorsa veya menopoz dönemde küçülebilen tiplerdense kişi ömür boyu herhangi bir tedavi almadan hayatını sürdürebiliyor. Ancak, hastada olumsuz etkiler gösteren, takiplerinde düzelme olmayan, beyinde yerleştiği noktaya ve cerrahi gerektiren büyüklüklere ulaşmış tümörlerde ise cerrahi tedavi öneriliyor.
2- Cerrahi
Meninjiyomların büyük bir çoğunluğu cerrahi için uygun tümörlerden oluşuyor. Hastanın genel sağlık durumuna, beklenen yaşam süresine, tümörün büyüklüğüne ve yerleşim yerine göre de ameliyat kararı veriliyor. Cerrahi yapıldığında damar veya sinir dokularının zarar görme ihtimali çok yüksekse, tümör büyükse öncelikle cerrahi sonrasında radyocerrahi öneriliyor.
3-Radyocerrahi
Cerrahi uygulandığında ameliyat performansı düşük, ameliyat yapıldığında kalıcı hasar riski yüksek olan hastalarda ve belirli bir büyüklükten küçük tümörlerde radyocerrahi uygulanıyor. Cerrahi yada farklı tedavi seçeneklerine yön veren tümör büyüklüğü cm olarak değil, beyin üzerindeki olumsuz etkileri ve konumuna göre belirleniyor. Radyocerrahinin amacı da tümör büyümesini durdurmak, küçültmek, hatta ortadan kaldırabilmek oluyor.
4- Kemoterapi
Meninjiyomların tedavisinde kemoterapininpek yeri bulunmuyor. Sadece hormon duyarlı nadir tiplerinde tercih edilebiliyor. Buradaki amaç da tümörün büyümesini durdurmak, mümkünse de küçültmek oluyor.