Ekonomi-teknoloji, sağlık haberleri (14.05.2022)

“Kripto Hayatımı Mahvetti”: Bitcoin Krizi

En popüler kripto para birimlerinden ikisi olan Bitcoin ve Luna fiyatları birçok uzmanın asla tahmin etmediği seviyelere düştü. Hatta Luna yaklaşık yüzde 98 gibi bir kayıpla, neredeyse bir gecede silindi. Sayısız insan binlerce liranın gözlerinin önünden kayboluşunu izledi. Uzmanlar, meydana gelen krizin insanların zihinsel sağlığı üzerindeki etkisi konusunda endişeli. Kripto Para Bağımlılığı üzerine çalışmalar yürüten Klinik Psikolog Ece Kutsal, yaşanan bu Bitcoin ve Luna gibi coinlerin çöküş krizinin yol açacağı sorunlara değindi.

Bağımlılık Riski Yüksek

“Talih cesurlardan yanadır.” mottosu ile hayatımıza giren kripto para dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biri haline geldi. Her ay yüz binlerce insan bu platformlara girmeye devam ediyor. Kripto otoritelerine göre 2021 yılı itibari ile kripto para alım-satım işlemlerini gerçekleştirenlerin sayısı 106 milyonu aşmış durumda ve gün geçtikçe sayı daha da artmaktadır.

Kripto para ticaretinin borsa piyasası ile pek çok ortak yanı olmasına rağmen günün 24 saati ve haftanın her günü gerçekleşmesi, kripto parayı değerlendirme zorluğu, kripto piyasasının çok değişken olması ve geleneksel borsadan farklı olarak güvensizlik ve belirsizlik potansiyeline sahip olmaları kripto piyasasını daha sorunlu hale getirmektedir.

Kripto ticaretinin, risk alma, önemli bir şans veya şans unsuru, tutarsız getiriler ve kayıplar, kısa sürede sonuç alma, düşük miktarlarda yatırım yapabilme gibi özellikle online kumar ve bahis ile birçok ortak noktası olduğu, kumar ve bahis oynayan kişilerin bu platformlara daha fazla yöneldikleri rapor edilmektedir.

İntihar Edenler Var

Yatırımcılardan bazıları o kadar çok şey kaybettiklerini söyledi ki, artık hayatı yaşamaya değer bulmadıklarını ifade ettiler. Bazılar ise felaket yüzünden evini kaybedeceğini söyledi. John Browlow isimli Twitter kullanıcısı “Luna Reddit forumu intihar mesajlarıyla dolu. Alt dizindeki en iyi beş gönderiden üçü intiharla ilgili.” ifadelerini kullanmış.

Bazı insanlar panik içinde, ne olduğunu anlamıyorlar. Bu piyasada başta her şey çok güzeldi, şimdi ise böyle değişimlerle karşı karşıya… Bu noktada hızlı karar vermemek, sakin kalmak ve yakınlarımızla bu durumu hemen paylaşmakta yarar var.

Kripto Bağımlılığına Dikkat

Kripto para ticaretinin sizin için problem ya da bağımlılık olup olmadığını sorgulamak için aşağıda belirtilen maddelere bakınız. Bu maddelerin yarısından fazlasına evet yanıtını veriyorsanız kripto para ticareti nedeniyle destek almanız önerilmektedir.

Planladığınızdan daha uzun süre kripto para ticareti yapmaya başlama

Kripto para ticareti yapmak için daha fazla miktarda para harcamaya başlama

Kripto para ticareti yaptığınız için sorumluluklarınızı ihmal etmeye başlama

Kripto para ticareti yaptığınız için hobi ve aktivitelerinizin değişmeye başlaması

Kripto para ticaretiyle ilgili (geçirilen zaman, kaybedilen para) yalan söylemeye başlama

Kripto para ticareti kesintiye uğradığında agresif ve tahammülsüz olmaya başlama

Kripto para ticareti yapma nedeniyle uykusuz kalmaya başlama

Kripto para ticareti yapmak için kendinize ait olmayan paraları kullanmaya başlama

Kripto para ticareti yapmayı bırakmak istemenize rağmen tekrar başlama

Kripto para ticareti yapmak için ihtiyaç duyduğunuz finansal desteği sağlamak için başkalarına bel bağlamaya başlama

Kripto para bağımlılığı geliştirmiş olanların profesyonel destek almaları gerekmektedir çünkü biyolojik bir hastalıktır tek başına yönetilmesi güçtür. Bağımlılık zamanla düşünce ve inançları da değiştirdiği için yönetilmesi zordur. Başta kontrol yanılgısı, kaçırma korkusu, meşguliyet olmak üzere çok sayıda düşünce ve inançlarda meydana gelen bu değişiklere bilişsel hatalar denilmektedir ve farkındalık oluşturulması gerekmektedir.

BIO Startup Program 2022 Demo Day’de finalistler belli oldu
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) tarafından desteklenen, ReDis Innovation’ın yürütücülüğünü üstlendiği BIO Startup Program’ın Demo Day Etkinliği, 13 Mayıs 2022 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Derin Teknoloji Üssü’nde, İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi (İSEK) iş birliğinde gerçekleşti. Etkinlikte 11 startup sunumlarını yaparak programı başarıyla tamamladı. Jüri değerlendirmesi sonucu puanlandırılan biyogirişimciler “BIO Startup Küresel Şirket ve Yatırımcı Buluşmaları”nda küresel biyoteknoloji ekosisteminin aktörleri, yatırımcılar ve şirketlerle bir araya gelmeye ve görüşmeler yapmaya devam edecek.Türkiye’nin ilk ve tek, biyoteknoloji temalı hızlandırıcı programı BIO Startup Program’ına katılan 11 girişimci akademi, kamu, yatırım ve iş dünyası ile sivil toplumun önde gelen temsilcilerinden oluşan jüriye sunumlarını yaptı. Biyoteknolojide gelecek vadeden girişimcilerin büyümelerine katkı sağlamak üzere bu yıl 6.kez gerçekleştirilen program kapsamında Demo Day etkinliğine kadar, Biyogirişimcilik Kampı çerçevesinde pazar analizinden uluslararasılaşma stratejilerine, ticarileşme için elzem olan regülasyon ve sertifika süreçlerinden fikri mülkiyet konularına uzanan geniş bir yelpazede tematik eğitimler, birebir mentörlükler ve odaklı danışmanlıklar sağlandı. Eğitimleri ve mentörlük görüşmelerini tamamlayan startuplar, kamp süresince geliştirdikleri sunumlarıyla BIO Startup 2022 Demo Day etkinliğinde katılımcılara projelerini aktarma şansını buldu ve jüriden gelen soruları yanıtladılar.AIFD, sağlık hizmetlerinde yenilikçiliği desteklemek üzere girişimci ekosistemini güçlendiriyorStartupların uluslararasılaşarak ticarileşmesi konusunda fayda sağlamaya devam edeceğiz diye belirten AIFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli, BIO Startup Program 2022 ile ilgili şunları söyledi: “Girişimcilik büyük problemleri çözerek dünyayı daha iyi bir yere dönüştürme çabasıdır. Bu alanda, pandemiyle birlikte yenilikçi, verimli, sürdürülebilir ve dayanıklı sağlık ekosistemlerinin oluşturulmasının önemi daha da iyi anlaşılırken yeni girişimlerin bu gerekliliklere katkısı da daha belirgin hale geldi.  Bizim için de proaktiflik, yaratıcı süreç, rekabetçi davranış ve risk faktöründen oluşan dört ana temele dayanan girişimcilik olmazsa olmazdır. Nitekim, tüm dünyada sağlık ve biyoteknoloji sektöründe pandemi öncesi başlayan ve sonrasında güçlenerek artan, teknoloji şirketleri ve yatırımcılarla iş birliği ya da en dinamik girişimcilik biçimi olan startupların güçlenmesi sağlık ekosisteminin bu bahsettiğimiz yapısı ve ihtiyacını da ortaya koymaktadır.  Net bir örnek göstermek gerekirse; yenilikçiliğin son derece kritik olduğu sektörümüzde ABD’nin ilaç otoritesi FDA’de onaylanan her 10 yeni molekülün 7 tanesi startuplar tarafından geliştirildiğini düşündüğümüzde otomatik olarak startup ekosisteminin korunması ve geliştirilmesi bizler için çok öncelikli bir konu olmak durumundadır. Biz de AIFD olarak, yenilikçiliğe öncülük eden startuplarımızı destekleyerek, küresel rekabete hazır hale gelmelerine yardımcı olmak ve bu sayede ülkemiz sağlık ekosistemine, uzun vadede de toplum sağlığına ve ülkemiz ekonomisine katkı sağlamayı hedefliyoruz.  BIO Startup Program’ın 6 yıllık bir geçmişi olan mezun havuzu ile Türkiye’de “yaşam bilimleri ve sağlık biyoteknolojisi” alanlarına katkı sağlama hedefimizi sürdüreceğiz. AIFD Yatırım Politikaları Direktörü Serah Kekeç “Sorunlara yenilikçi çözüm önerileri getirebilen, büyüme endeksli, esnek, dinamik bir iş modeli olan startuplar şuan teknolojiden, finansa, lojistiğe birçok sektörün en önemli ekonomik aktörü haline geldi.  Bu dinamik iş modeli özellikle pandemi döneminde sağlık ve biyoteknoloji alanındaki potansiyelini ve başarısını tüm dünyada ispat etmiş durumda.  Ancak sağlık ve biyoteknoloji alanındaki startupların diğer sektörlerden farklı olarak yenilikçi fikir ve hatta şans faktörünün ötesinde bilgi yoğun ve uzun dönemli, maliyetli Ar-Ge yatırımlarına ihtiyaçlarını olabilmektedir. AIFD olarak bizler de ülkemizde yenilikçiliğin desteklenmesi ana misyonu ile hareket ederek, inovasyonun en dinamik taşıyıcıları olan startup ekosistemine katkı sağlayabilmek adına Türkiye’nin ilk ve tek biyoteknoloji temalı hızlandırıcı programı olan BIO Startup’ı düzenliyoruz. Amacımız sağlık biyoteknolojisinin tüm alt bileşenlerinde fikri yetkinliğini sağlamış projelere destek vermek ve bu alanda ülkemizdeki startup havuzunu güçlendirerek artırmak ve ilaç Ar-Ge’sinin klinik araştırmalar alanında yaptığımız katkıya ek olarak temel araştırma aşamasında da yapıcı rol oynamak” diye belirtti.

ReDis Innovation’ın Kurucusu ve Yöneticisi Selin Arslanhan “Girişimcilik ekosistemi Türkiye’de yeni gelişmeye başladığında tematik programlara ihtiyaçtan hareketle BIO Startup Program’ını kurgulamış ve hayata geçirmiştik. Bugün artık 6. yılında geleneksel bir programa dönüştüğünü görmek ve Türkiye’deki inovasyon ve girişimcilik ekosisteminde boşluk doldurmaya devam ettiğini izlemek oldukça keyifli. Bunun kadar önemli olan bir başka konu ise her yıl niteliği artan biyogirişimci havuzu. Bu yıl da birbirinden değerli işler yapan 11 biyogirişimciyle çalışmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Türkiye ekosisteminden başarı hikayeleri çıkmaya devam edecek.” diye belirtti.İSEK (İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi) Koordinatörü ve Boğaziçi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengizhan Öztürk ise Boğaziçi Kandili Derin Teknoloji Üssü olarak bu etkinliğe ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını, BIO Startup Program gibi destek programlarına katılan genö firmalara lab, test/analiz, preklinik görüntüleme ve pilot üretim tesisi altyapılarını kullandıracak altyapıya sahibiz. 2022 yılının sağlık girişimciliği ekosisteminde bir atılım yılı olacağını öngörüyoruz” diye ifade etti.BIO Startup Program 2022’de jüri üyeleri tarafından yapılan değerlendirme sonucu ilk beşe giren biyogirişimciler ve faaliyet alanları şu şekilde:Alice and the White Rabbit Biotech: Aralarında beyin omurilik sıvısı da bulunan insan vücut sıvılarını ölçmek üzere hızlı ve zarif yöntemler geliştiriyor.GetDeHealth: Dijital sağlık girişimi olarak kendi ürettiği yeni nesil evde tanı kitlerini mobil uygulamaya entegre ederek dijitalleştiriyor ve bunları kullanıcıların bulunduğu konuma saatler içinde iletebiliyor.Kivi Technologies: Diş ve diş etinin 3 boyutlu modelini oluşturmaya yarayan cihaz ve teknolojiler geliştiriyor.KuartisMED: Biyomedikal girişim olarak, yeni doğanlara odaklı, esenlik hali ve sağlık hizmetleri için yenilikçi ürünler geliştiriyor.Omica Araştırma İnovasyon Ltd Şti: Türkiye’nin ilk hayvan testlerine alternatif yapay deri temelli test platformunu ortaya koyuyor.

17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’nde Ankara ve İstanbul’da tansiyon ve nabız ölçümü yapılacakKardiyovasküler Akademi Derneği’nin AstraZeneca Türkiye ve OMRON Healthcare’in koşulsuz desteği ile hayata geçirdiği “HayATIMın HIZI Kontrolümde” projesi kapsamında, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü Ankara’da Armada AVM otoparkında ve İstanbul’da Beşiktaş Barbaros Anıtı Meydanı’nda kurulacak sağlık çadırlarında uzman doktorlar, ziyaretçileri tansiyon ve nabız ölçümlerini yaparak konuyla ilgili bilgilendirecek.Kardiyovasküler Akademi Derneği, dünyada önlenebilir ölümlerin en önemli sebebi olan hipertansiyon konusunda farkındalık sağlamak ve son yıllarda ön plana çıkan hipertansiyon hastalarında yüksek kalp atım hızının, kalp hastalığına bağlı ölüm riskini artırdığı bilgisinin önemini vurgulamak amacıyla AstraZeneca Türkiye ve OMRON Healthcare’in koşulsuz destekleriyle “HayATIMın HIZI Kontrolümde” projesini hayata geçirdi. Proje kapsamında 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’nde Ankara ve İstanbul’da kurulacak sağlık çadırlarında sağlık çalışanları, ziyaretçilerin nabız ve kan basıncı ölçümlerini yapacak ve ölçüm sonuçlarına göre ziyaretçileri bilgilendirecek. Ziyaretçiler, “HayATIMın HIZI Kontrolümde” projesi kapsamında 17 Mayıs 2022 Salı günü 09.00-19.00 saatleri arasında Ankara’da Armada AVM otoparkında, İstanbul’da ise Beşiktaş Barbaros Anıtı Meydanı’nda (Üsküdar motor iskelesi civarı) kurulacak sağlık çadırlarında sunulacak bu hizmetten ücretsiz bir şekilde faydalanabilecek. Dünyada 1,28 milyar hipertansiyon hastası var 3 Kan basıncının normal değerlerden yüksek olması olarak bilinen hipertansiyon (HT), Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına göre erken ölümün ve önlenebilir ölümün en önemli nedenlerinden birisi.1 Yetişkinlerde hipertansiyonun görülme sıklığı, yüzde 30 – 45 civarında. 2015 yılı verilerine göre, her 4 erkekten biri ve her 5 kadından biri hipertansiyon hastası.2 Ayrıca hipertansiyon, ilerleyen yaşla birlikte daha yaygın hale geliyor. 60 yaş üstü kişilerde görülme sıklığı yüzde 60’ın üzerine çıkabiliyor. Hipertansiyon tüm dünya genelinde sosyoekonomik göstergelerden bağımsız olarak yaygın ve benzer bir şekilde görülüyor.  Yine Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre, hipertansiyonu olan yetişkinlerin yarısından azı (%42) teşhis ve tedavi görmektedir. Hipertansiyon nedeniyle ilaç kullananların bile sadece yüzde 21’i tam bir tedavi alabiliyor. Maalesef hipertansiyonu olan yetişkinlerin tahminen yüzde 46’sı da bu duruma sahip olduklarının farkında bile değiller.3 Türkiye’de hipertansiyon kadınlarda daha çok görülüyorTürkiye’deki veriler dünya geneli ile benzer olsa da konu ile ilgili ülkemizde yapılan önemli çalışmalardan biri olan TEKHARF çalışmasına göre tüm yaş gruplarında kadınlarda kan basıncı erkeklerden daha yüksek. Ayrıca 2018 – 2019 verilerine bakıldığında hipertansiyon kaynaklı ölümlerin kadınlarda daha fazla olduğu görülüyor.4 Bunun yanında farkındalık oranlarına bakıldığı zaman kadınların yaklaşık yüzde 60’ının, erkeklerin ise yaklaşık yüzde 40’ının hastalığının farkında olduğu ortaya çıkıyor. Diğer bir açıdan değerlendirildiğinde hipertansiyonu olan kişilerin ortalama yarısı hastalığın farkında değil.5 “Hipertansiyon önemli bir ölüm nedenidir”Kardiyovasküler Akademi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ömer Kozan konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2021 verilerine göre tüm dünyada 7,5 milyon kişinin hipertansiyon nedeni ile hayatını kaybettiğini söyleyerek bu rakamın tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 12’sine1 karşılık geldiğine dikkat çekti. Kozan açıklamasının devamında, “T.C. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise ülkemizde her dört ölümden birinin nedeni hipertansiyon. Artan kan basıncı, kalp krizine yol açan kalp damar hastalıkları, felç ve beyin kanaması için önemli bir risk faktörü olarak öne çıkıyor. Bunun yanında son yıllarda yapılan çalışmalarda, hipertansiyonu olan hastalarda yüksek kalp atım hızının kalp nedenli ölüm riskini belirgin şekilde artırdığı da gözlemlendi. Bu nedenle, hipertansiyonu erken tanımak, uygun tedavi etmek ve bu hastaların kalp atım sayılarını takip etmek ölüm riskini azaltmak için oldukça önem taşıyor.6 ‘HayATIMın HIZI Kontrolümde’ projesi kapsamında kuracağımız çadırları ziyaret edenler uzman doktorlar tarafından tansiyon ve nabız ölçümleri yapılarak konuyla ilgili bilgilendirilecek ve hipertansiyon hastası olduklarını öğrenmeleri durumunda erkenden gerekli önlemleri alma imkanını bulacak. Halkımız bu proje sayesinde hipertansiyon konusunda önemli bir farkındalık da kazanmış olacak.” dedi.

EN ETKİN CHRO’LAR BULUŞUYOR

Türkiye’nin en önemli sektörel zirvelerinden biri olan ve sektörlerinde öncü firmaların üst düzey insan kaynakları yöneticilerinin bir araya geldiği CHRO SUMMIT 2022, 24 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleşiyor. İnsan Kaynakları alanında uzun yıllardır hizmet veren Artı365 Yönetim Kurulu Başkanı Berat Süphandağ da bu yılki zirvede yerini alacak.

Özellikle istihdam politikaları ve firmaların bu süreçlere uyumu konularında tecrübelere sahip olan Süphandağ, pandemiyle birlikte güncellenen istihdam, iş yaşamı ve insan kaynaklarının teknolojiyle bütünleşik gelişimini değerlendirme açısından, gerçekleşecek olan bu zirvenin önemini vurguladı.

KADIN VE GENÇ İŞSİZLİĞİNİ VURGULAYACAĞIZ

Dünyada da temel bir sorun olan kadın işsizliğinin ülkemizde de ekonomimizin gelişiminde gedikler açtığını belirten Süphandağ, bu konuyu da etkili çözüm önerileriyle zirveye taşıyacaklarını dile getirdi. Pandemi sürecinde dönemsel olarak dalgalı bir seyir izleyen iş gücü verilerinin dış etkenlerden çok etkilenmeden daha stabil bir rotaya girmesi gerektiğini savunan Berat Süphandağ, bu konuda devletin mevcut teşviklerinin önemli olduğunu ve özellikle kadın işsizliğini asgari düzeye indirmek için firmaların da devlet teşviklerine aktif bir şekilde entegre olması gerektiğini belirtti.

2011’DEN BUGÜNE GÖZLE GÖRÜNÜR BİR GELİŞME MEVCUT

Kadınların işgücüne katılması ve kadın işsizliğinin seyrini uzun süredir takip ettiklerini ve bu konuda çalışmalar yaptıklarını belirten Artı365 Yönetim Kurulu Başkanı Berat Süphandağ, 2011 yılında yürürlüğe giren 6111 sayılı istihdam teşvikinin 11 yıllık süre içinde istatistikleri olumlu yönde değiştirdiğini hazırladıkları grafiklerle gösterdi.

Grafikte de görüldüğü gibi kadın ve genç işsizliğini önleme hedefiyle uygulanmaya başlanan teşviklerin başlangıç yılı olan 2011’den bugüne olumlu bir fotoğraf ortaya çıkmıştır. Firmaların da bu süreçlerden etkin ve eksiksiz bir şekilde faydalanması gerektiğini söyleyen Süphandağ, doğru adımlarla bu tabloları daha da olumlu şekilde görebileceğimizi vurguladı.

Trouw Nutrition Türkiye çiftliklerin güvenilir çözüm ortağı olmak için çalışıyor

Hızla artan dünya nüfusunun hayvansal besin ihtiyacını güvenilir ve sürdürülebilir bir şekilde karşılamak günümüzün en önemli gündem maddelerinden biri. Ancak bunu sağlayacak çiftlikler artan maliyetler, ham madde kalitesinde meydana gelen düşüş ve hayvan sağlığını etkileyen problemlerin de etkisiyle ciddi sıkıntılar yaşıyor. 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Trouw Nutrition Türkiye Genel Müdürü Öğüt Köse, çiftliklerin hayatlarını kolaylaştırabilmek için attıkları adımlardan bahsetti.

Ülkemizde 1984 yılından bu yana her yıl 14 Mayıs tarihi Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanıyor. Çiftçiler için yapılan her yatırımın çok değerli olduğunu bir kez daha hatırlama imkânı sunan bugünde, çiftliklerin güvenilir çözüm ortağı olabilmek için çalıştıklarını vurgulayan dünyanın hayvan besleme uzmanı Trouw Nutrition; global ağı, güçlü Ar-Ge yapısı ve kaliteli ürün gruplarının yanı sıra çözüm odaklı hizmet ve servisleriyle de ön plana çıkıyor.

14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Trouw Nutrition Türkiye Genel Müdürü Öğüt Köse, “Tarım ve hayvancılık alanında alın teri döken çiftçilerimizin, yalnızca sofralarımıza sağlıklı gıdanın girmesinde değil, çocuklarımızın büyüyebilmesinde, sağlıklı bir neslin yetişebilmesinde ve ülkemizin kalkınmasında da sonsuz emeği bulunuyor. Bu anlamda tarım ve hayvancılık sektöründe çalışan tüm çiftçilerimizin bu özel gününü kutluyor, onların güvenilir çözüm ortağı olmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğimizin bir kez daha sözünü veriyoruz. Ürünlerimizle Hollanda’nın tarımda ve çiftçilikte verimlilik şampiyonu olmasına destek olmuş global bir firma olarak Türk hayvancılık sektörünün gelişimine olan katkılarımızı artan bir ivmeyle sürdüreceğiz.” dedi

“Çiftliklerin problemlerini çözmek ve ihtiyaçlarına destek olabilmek adına çalışıyoruz”

Hayvan yetiştiricilerinin karşılaştıkları problemleri çözmek adına, teknik ekiplerinin uzmanlığından ve satış çalışanlarının yetkinliğinden yoğun olarak faydalandıklarını söyleyen Öğüt Köse sözlerine şöyle devam etti:“Trouw Nutrition Türkiye olarak, hayata geçirdiğimiz kalite odaklı ürünlerimizi bayilerimiz aracılığıyla doğrudan çiftliklere ulaştırarak hem hayvanlarda oluşabilecek olumsuzlukların önüne geçilmesine hem de çiftliklerin kazançlarını artırmalarına yardımcı oluyoruz. Türkiye genelindeki 145 bayimiz ile yetiştiricilerin sahadaki problemlerini birebir çözmek ve ihtiyaçlarına destek olabilmek için çalışıyoruz. Bu kapsamda hayvan yetiştiricilerine her daim teknik destek hizmeti veriyor; çiftliklerin kullandığı ham maddelerin kalitesini daha iyi takip edebilmeleri için Ankara’da bulunan laboratuvarımızdan da faydalanıyor; çiftliklere ham madde analizi ve toksin analizi desteği sunuyoruz.”

“NutriOpt ile hızlı yem ve ham madde analizi sağlıyoruz”

Çiftliklerin çözüm ortağı olma misyonu çerçevesinde Ar-Ge ve inovasyona büyük önem verdiklerini belirten Köse,“Uzun yıllar süren araştırmalarımız ve yoğun Ar-Ge çalışmalarımız sonucunda sektöre gerçek zamanlı analiz, modelleme ve hesaplama becerileri ile teknik destek sağlayan modüler hassas besleme sistemi NutriOpt’u Türk hayvancılık sektörünün hizmetine sunmayı başardık. NutriOpt ile farklı hayvan türlerine yönelik yem ve ham maddelerin laboratuvara gerek kalmadan besin içeriklerinin yerinde ve hızla analiz edilmesini sağlıyoruz. Bu sayede hayvanlarda yanlış besleme nedeniyle oluşabilecek sağlık sorunlarını ve kayıpları önlemeye katkıda bulunuyoruz. MyNutriOpt portalımız ise seçilen NutriOpt hizmetlerine hızla erişilmesini sağlıyor. Çiftçiler, “NutriOpt Yerinde Danışman”ı kullanarak yem ve ham madde örneklerini istedikleri zaman, istedikleri yerde tarayabiliyor ve sonuçları saniyeler içinde alabiliyor. NutriOpt ağının bir parçası olmak, günlük karar verme sürecinde sezgilerin ötesinde destek sunuyor.” dedi.

“Sağlıklı, güvenli ve verimliliği yüksek çiftliklerin oluşmasına destek veriyoruz”

Hayvancılık sektörünün en büyük gücünün doğru hayvan besleme yöntemlerini kullanmak olduğunu ifade eden Köse; “Küçükbaş, büyükbaş ve kanatlı kategorilerindeki hayvanların ortalama verimliliğini artırmaya katkı sağlama hedefimizle inovatif bir çözüm olarak hayata geçirdiğimiz LifeStart konsepti ile çiftlik ve kümes hayvanlarının erken dönem beslenme ve üretim performansı kalitesini bilimsel yöntemlerle geliştirerek genetik potansiyellerini en üst düzeye çıkarıyoruz. Sürdürülebilir hayvancılık odaklı geliştirdiğimiz LifeStart konsepti içerisinde yer alan buzağı, koyun, keçi mamaları ve buzağı yemleri çiftlik hayvanlarından yüksek verim ve perfomans sağlanmasında etkin rol oynuyor. Tüm bunların yanı sıra daha verimli çiftlikler geliştirmeyi hedefleyen geniş ölçekli iyileştirme programımız Maxcare Güvenli Çiftlik Programımız kapsamında da çiftliklerin yanında oluyor; düzenli ziyaretlerimizle tüm çiftlik sistemini kontrol ediyoruz. Tüm bu çalışmalarımız doğrultusunda hazırladığımız işletme kontrol programıyla sağlıklı, güvenli ve verimliliği yüksek çiftliklerin oluşmasına destek veriyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.

DAYANIKLILIK TESTİ NEREDEYSE TOYOTA ORADA
Toyota, en belirgin özelliklerinin başında gelen sağlamlık ve dayanıklılık üzerine vurgu yaptığı “TK Cowboy Ranch Uluslararası ve Ulusal Atlı Dayanıklılık Yarışmaları’nın” destekleyicileri arasında yer aldı. Kırklareli’nde düzenlenen yarışmalar 100 ve 120 kilometrelik İğneada Longoz, 40, 60 ve 80 kilometrelik Istranca Ormanları’nda gerçekleştirilirken; etkinlikte Toyota’nın ticari modelleri ile hibrit ürün gamının yer aldığı standı büyük ilgi topladı.

Ziyaretçiler nefis doğa içinde “Toyota Professional” ailesinin üyeleri Proace City ve Proace Cargo ile birlikte hibrit ürün gamını da test etme imkanı bulurken; Toyota’nın “yenilmez” unvanlı pick-up’ı Hilux da standda yerini aldı. Katılımcılar Hilux’ı test etmenin yanı sıra, dijital ortamda VR gözlükler ile 360 derecelik bir macera da yaşama fırsatı elde ettiler.

Oldukça keyifli anların yaşandığı etkinlik, 3 gün boyunca sürdü. Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, İrlanda ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden 70 binicinin katıldığı yarışmalarda dünya tarihinde ilk kez Karadeniz sahili atların ve binicilerinin zorlu mücadelesine sahne oldu. Yarışma sonunda kalifiye olan iki Türk sporcu ve atları, İspanya’da yapılacak Dünya Şampiyonası için ilk etabı da başarıyla geçti.

17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’nde Ankara ve İstanbul’da tansiyon ve nabız ölçümü yapılacakKardiyovasküler Akademi Derneği’nin AstraZeneca Türkiye ve OMRON Healthcare’in koşulsuz desteği ile hayata geçirdiği “HayATIMın HIZI Kontrolümde” projesi kapsamında, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü Ankara’da Armada AVM otoparkında ve İstanbul’da Beşiktaş Barbaros Anıtı Meydanı’nda kurulacak sağlık çadırlarında uzman doktorlar, ziyaretçileri tansiyon ve nabız ölçümlerini yaparak konuyla ilgili bilgilendirecek.

Kardiyovasküler Akademi Derneği, dünyada önlenebilir ölümlerin en önemli sebebi olan hipertansiyon konusunda farkındalık sağlamak ve son yıllarda ön plana çıkan hipertansiyon hastalarında yüksek kalp atım hızının, kalp hastalığına bağlı ölüm riskini artırdığı bilgisinin önemini vurgulamak amacıyla AstraZeneca Türkiye ve OMRON Healthcare’in koşulsuz destekleriyle “HayATIMın HIZI Kontrolümde” projesini hayata geçirdi.Proje kapsamında 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’nde Ankara ve İstanbul’da kurulacak sağlık çadırlarında sağlık çalışanları, ziyaretçilerin nabız ve kan basıncı ölçümlerini yapacak ve ölçüm sonuçlarına göre ziyaretçileri bilgilendirecek.Ziyaretçiler, “HayATIMın HIZI Kontrolümde” projesi kapsamında 17 Mayıs 2022 Salı günü 09.00-19.00 saatleri arasında Ankara’da Armada AVM otoparkında, İstanbul’da ise Beşiktaş Barbaros Anıtı Meydanı’nda (Üsküdar motor iskelesi civarı) kurulacak sağlık çadırlarında sunulacak bu hizmetten ücretsiz bir şekilde faydalanabilecek.Dünyada 1,28 milyar hipertansiyon hastası var 3 Kan basıncının normal değerlerden yüksek olması olarak bilinen hipertansiyon (HT), Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına göre erken ölümün ve önlenebilir ölümün en önemli nedenlerinden birisi.1 Yetişkinlerde hipertansiyonun görülme sıklığı, yüzde 30 – 45 civarında. 2015 yılı verilerine göre, her 4 erkekten biri ve her 5 kadından biri hipertansiyon hastası.2 Ayrıca hipertansiyon, ilerleyen yaşla birlikte daha yaygın hale geliyor. 60 yaş üstü kişilerde görülme sıklığı yüzde 60’ın üzerine çıkabiliyor. Hipertansiyon tüm dünya genelinde sosyoekonomik göstergelerden bağımsız olarak yaygın ve benzer bir şekilde görülüyor.  Yine Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre, hipertansiyonu olan yetişkinlerin yarısından azı (%42) teşhis ve tedavi görmektedir. Hipertansiyon nedeniyle ilaç kullananların bile sadece yüzde 21’i tam bir tedavi alabiliyor. Maalesef hipertansiyonu olan yetişkinlerin tahminen yüzde 46’sı da bu duruma sahip olduklarının farkında bile değiller.3 Türkiye’de hipertansiyon kadınlarda daha çok görülüyorTürkiye’deki veriler dünya geneli ile benzer olsa da konu ile ilgili ülkemizde yapılan önemli çalışmalardan biri olan TEKHARF çalışmasına göre tüm yaş gruplarında kadınlarda kan basıncı erkeklerden daha yüksek. Ayrıca 2018 – 2019 verilerine bakıldığında hipertansiyon kaynaklı ölümlerin kadınlarda daha fazla olduğu görülüyor.4 Bunun yanında farkındalık oranlarına bakıldığı zaman kadınların yaklaşık yüzde 60’ının, erkeklerin ise yaklaşık yüzde 40’ının hastalığının farkında olduğu ortaya çıkıyor. Diğer bir açıdan değerlendirildiğinde hipertansiyonu olan kişilerin ortalama yarısı hastalığın farkında değil.5 “Hipertansiyon önemli bir ölüm nedenidir”Kardiyovasküler Akademi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ömer Kozan konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2021 verilerine göre tüm dünyada 7,5 milyon kişinin hipertansiyon nedeni ile hayatını kaybettiğini söyleyerek bu rakamın tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 12’sine1 karşılık geldiğine dikkat çekti. Kozan açıklamasının devamında, “T.C. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise ülkemizde her dört ölümden birinin nedeni hipertansiyon. Artan kan basıncı, kalp krizine yol açan kalp damar hastalıkları, felç ve beyin kanaması için önemli bir risk faktörü olarak öne çıkıyor. Bunun yanında son yıllarda yapılan çalışmalarda, hipertansiyonu olan hastalarda yüksek kalp atım hızının kalp nedenli ölüm riskini belirgin şekilde artırdığı da gözlemlendi. Bu nedenle, hipertansiyonu erken tanımak, uygun tedavi etmek ve bu hastaların kalp atım sayılarını takip etmek ölüm riskini azaltmak için oldukça önem taşıyor.6 ‘HayATIMın HIZI Kontrolümde’ projesi kapsamında kuracağımız çadırları ziyaret edenler uzman doktorlar tarafından tansiyon ve nabız ölçümleri yapılarak konuyla ilgili bilgilendirilecek ve hipertansiyon hastası olduklarını öğrenmeleri durumunda erkenden gerekli önlemleri alma imkanını bulacak. Halkımız bu proje sayesinde hipertansiyon konusunda önemli bir farkındalık da kazanmış olacak.” dedi.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:-“Tarım sektörünün en büyük problemi, girdi maliyetlerinin yüksekliğidir”

-“Dünyada pandemi, kuraklık, savaş nedeniyle gıda krizleri ve kıtlık başladı. Çin başta olmak üzere birçok ülkede gıda milliyetçiliği yapılıyor”

-“Tarımsal hâsıla yönünden Avrupa’da birinci, Dünya’da ilk 7 arasında olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu ülkenin tarımsal potansiyeline, bu gıda fiyatları yakışmıyor. Hem üreticimizi hem de tüketicimizi bu tablo memnun etmiyor”

-“Hükümetimizden özellikle girdi maliyetlerini azaltacak bir üretim teşvik paketi açıklamasını bekliyoruz”

-“Hedefimiz 100 milyar dolar hasılası olan, 50 milyar dolar ihracat yapan ve çiftçisinin refahını sağlamış bir tarım sektörü olmalıdır”

-“Türkiye’nin acil olarak tarım istatistiklerini güncellemesi gerekir. Bu çalışmaya Ziraat Odaları olarak katkı vermeye hazırız”

-“Gençlerimizin ve kadınlarımızın Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin yarısının devlet tarafından karşılanması Sosyal Güvenlik Sistemine girmelerini kolaylaştırır”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günüyle ilgili görüntülü basın açıklaması yayınladı.

“Uluslararası Tarımsal Üreticiler Federasyonu (IFAP) tarafından 1984 yılında 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü ilan edildi. Bugün, bazı ülkelerde ve ülkemizde çeşitli etkinliklerle kutlanıyor” diyen Bayraktar, bugün vesilesiyle Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Ziraat Odaları olarak sektörle ilgili görüşlerini ve beklentilerini kamuoyuyla paylaştı. Bayraktar’ın basın açıklaması şöyle;

“Hâlihazırda tarım sektörünün en büyük problemi, girdi maliyetlerinin yüksekliğidir. Girdi fiyat endeksiyle üretici fiyat endeksi arasındaki fark açıldı. Girdi fiyatlarının yüksekliği üretimi olumsuz etkilemekte, üreticimiz daha az girdi kullanmaktadır. Örneğin geçen senenin son çeyreğinde ve bu senenin ilk çeyreğinde taban ve üst gübre kullanımında azalma olduğunu tespit ettik.

Üreticilerimiz geçmiş yıllara nazaran daha az gübre kullandılar. Bu durum bütün ürünleri etkilemekle beraber buğday arpa gibi hububat ve bakliyat ürünlerinin üretimini olumsuz etkileyecektir. Gübre fiyatları son bir yılda yüzde 300’e varan oranlarda zamlandı. Mazot fiyatları yüzde 239, yem fiyatları ise yüzde 130’un üzerinde zam gördü. Bu durum sektör açısından sürdürülebilir değildir.

Dünyada pandemi, kuraklık, savaş nedeniyle gıda krizleri ve kıtlık başladı. Birçok ülke, Çin başta olmak üzere gıda milliyetçiliği yapmakta, gıda ürünlerini stoklamakta ve ihracatına sınırlamalar getirmektedir. Bu koşullarda ülkemizin gıda ihtiyacını ithalatla karşılama imkânı yoktur. İnsanımızı doyurmak için çiftçilerimiz üretmek zorundadır.

Dünyada ve ülkemizde en büyük enflasyon kalemi gıdadır. İnsanlar pahalı olduğu için gıdaya ulaşmakta zorluk çekmekte, bu da kıtlık algısı yaratmaktadır.

Tarımsal hâsıla yönünden Avrupa’da birinci, Dünya’da ilk 7 arasında olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu ülkenin tarımsal potansiyeline, bu gıda fiyatları yakışmıyor. Hem üreticimizi hem de tüketicimizi bu tablo memnun etmiyor.

Bu ülkede gıda ürünlerindeki pahalılık kıtlık algısı yaratmasın, tarımsal potansiyelimizi harekete geçirmeliyiz. Bu manada hükümetimizden özellikle girdi maliyetlerini azaltacak bir üretim teşvik paketi açıklamasını bekliyoruz. Böyle bir açıklama üreticimizin moralini yükseltir. Toprağına bağlanmasını ve üretimini artırmasını sağlar. Ayrıca üretimi bırakan üreticilerinde tekrar üretime dönmesi sağlanabilir. Taşı toprağı ekelim diyorsak, bir karış toprak boş kalmasın istiyorsak, üreticimizi ve üretimi daha fazla desteklemeliyiz.

Türkiye tarım potansiyeli yüksek, dünyada yetişmeyen birçok ürünü yetiştirebilen bir ülkedir. Tarımın GSYH içerisindeki payı yüzde 5,6’dır. Tarımsal hâsıla 45 milyar dolar, ihracatımız ise 25 milyar dolardır. Tarımda kişi başı gelir 3 bin doların altındadır. Bu tabloyu değiştirmeliyiz. Hedefimiz 100 milyar dolar hasılası olan, 50 milyar dolar ihracat yapan ve çiftçisinin refahını sağlamış bir tarım sektörü olmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için çiftçiyi merkeze alan devlet politikalarına ihtiyaç vardır. Tarım sektöründe uygulanacak Devlet politikaları değişen Hükümetlere ve Bakanlara göre değişmemeli, kalıcı olmalıdır.

Ülkemizde zaman zaman tarım şuraları yapılmakta bu şuralara kamu ve özel kurum ve kuruluşlar ile Sivil Toplum Kuruluşları, üniversiteler katılmakta sektörle ilgili önemli kararlar alınmaktadır. Fakat tarım şurası kararlarının çoğu kâğıt üzerinde kalmakta, uygulamaya geçirilmemektedir. Bu kararlar kalıcı devlet politikaları olarak hayata geçirildiğinde, sektörün hedeflerine ulaşması daha kolay olacaktır.

Tarım nüfusu hızlı bir şekilde azalıyor. Gençlerimizi kırsalda tutmak oldukça zorlaştı. Kadın çiftçilerimiz üretimde olmazsa ülkeyi doyuramayız. Tarım sektöründe çalışanların yaklaşık yarısı kadın çiftçilerimizdir. Ülkenin tarımsal üretimine büyük katkı sağlayan kadın çiftçilerimizin yüzde 94,5’u Sosyal Güvenlik Sistemine dâhil değildir. Gençlerimizin ve kadınlarımızın Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin yarısının devlet tarafından karşılanması Sosyal Güvenlik Sistemine girmelerini kolaylaştırır.  SGK sistemine dâhil olan çiftçi sayısı 497 bine kadar düştü. Çiftçilerimiz asgari ücrete bağlı olarak artan primlerini ödemekte güçlük çekiyorlar. Prim gün sayısını azaltarak ödeme gücüne kavuşturulmaları gerekiyor.

Türkiye’de sağlıklı bir tarım envanteri yoktur. 2001 yılındaki veriler halen kullanılmaktadır. İşletme sayısı, arazi büyüklüğü, parsel sayısı, kimyasal gübre, zirai ilaç kullanımı, hayvan sayılarıyla ilgili veriler sağlıklı değildir. Örneğin, kesilen birçok hayvan, Bakanlığın hayvan kayıt sistemi olan TURKVET’den düşülmediği için o hayvanlar varmış gibi görünüyor. Yeterli denetim yapılmadığı için kesilmiş, ölmüş inekler sistemde yaşıyor görünüyor. Bu nedenle bakanlığın hayvan sayımlarında sağlıklı veri elde edilemiyor. Mevcudu bilmeden üretimle ilgili orta ve uzun vadeli planlamaları yapamazsınız. Türkiye’nin acil olarak tarım istatistiklerini güncellemesi gerekir. Bu çalışmaya Ziraat Odaları olarak katkı vermeye hazırız.

Tarım ve Orman Bakanlığı çiftçi kayıt sistemine (ÇKS) 2 milyon 170 bin çiftçi kayıtlıdır ve desteklerden faydalanmaktadır. Çeşitli sebeplerden dolayı ÇKS’ye kayıtlı olmayan 2 milyondan fazla çiftçi destekten mahrum kalmanın yanı sıra ürünlerine sigorta yaptıramamaktadır. Bu nedenle bütün çiftçileri kayıt altına alacak bir sistem kurarak gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Çiftçimizi mutlu edemezsek, ülkemizi mutlu edemeyiz. Çiftçimiz üretemezse Türkiye aç kalır. Tarlaya girerken de hasadını yaparken de yüzü gülen çiftçi istiyoruz. Ülkemizde hasat dönemi başlıyor. Hasadın bereketli olmasını diliyorum.  Bu vesileyle bütün çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum.”

YERİNDE DÖNÜŞÜM BAŞLIYOR! 6 BİN 500 KONUT İÇİN TARİHİ GÜN Eyüpsultan Belediye Başkanı Deniz Köken’in talimatıyla saçak parseller olarak adlandırılan Akşemsettin, Çırçır, Yeşilpınar ve Karadolap mahallelerinde bulunan, deprem riski altındaki 6 bin 500 konutu ilgilendiren yılların sorunu “Alibeyköy Uygulama İmar Planı” plan notu değişikliği ile çözüme kavuşturularak “Yerinde Dönüşüm”ün önündeki engel kaldırıldı.

Didem Sitesinde yaşayan sakinlerin katılımıyla hazırlanan projenin Eyüpsultan Belediyesi tarafından onaylanmasının ardından, “Yerinde Dönüşüm” projesi hayata geçiyor.

14 Mayıs Cumartesi günü saat 13:00’te gerçekleştirilecek temel atma töreninde siz değerli basın mensuplarını da aramızda görmekten memnuniyet duyacağız.

Roche Diagnostik Türkiye’nin İş ve Çeviklik Lideri Müge İrfanoğlu oldu
Sağlık hizmetleri ekosisteminde değer yaratma odağıyla dönüşüm yolculuğuna devam eden Roche Diagnostik Türkiye, bünyesinde çevik kültürü geliştirmeye ve güçlendirmeye devam ediyor. Bu kapsamda Müge İrfanoğlu, Roche Diagnostik Türkiye’nin İş ve Çeviklik Lideri olarak markanın dönüşüm yolculuğuna katıldı. Müge İrfanoğlu, 2001 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra aynı yıl PwC Türkiye’nin Denetim Departmanında profesyonel kariyerine başladı. 2003 yılında Yapı Kredi Bankası Mali Planlama, Yönetim ve Kontrol Departmanına geçiş yaptı. Boğaziçi Üniversitesi Finans Mühendisliği üzerine Yüksek Lisans eğitimini tamamlayan İrfanoğlu, Yapı Kredi Bankası’ndaki kariyerine Segment ve Kampanya Yönetimi ile devam etti. 2009 yılından itibaren ise sırasıyla Oracle Corporation ve Allianz Sigorta’da Kıdemli Danışman, Banka Sigortacılığı, Strateji ve İş Geliştirme Grup Başkanı gibi farklı pozisyonlarda yer aldı. Son 3 yıldır Allianz Sigorta’nın Çevik Koçluğunu üstlenen İrfanoğlu, 2022 Nisan ayı itibarıyla Roche Diagnostik Türkiye’nin çevik dönüşüm yolculuğuna değer katmak üzere İş ve Çeviklik Lideri pozisyonuna getirildi. İrfanoğlu aynı zamanda, aktif olarak profesyonel koçluk ve mentorluk da yapıyor.

Meşhur Casa Batlló, Gaudí’nin yaratıcı evrenini Panasonic ile yeniden oluşturuyor

Müze, Panasonic projektörlerden ve muhteşem görsel-işitsel görüntülerden ilham alıyor.

Modernist mimar Antoni Gaudí’nin Barcelona’daki ünlü mimari eseri Casa Batlló, ödüllü bir deneyim oluşturmak için Panasonic projeksiyon teknolojisini öncü bir kültürel ziyaretle birleştirdi. Çok algılı bu müze, sanatsal bir sürükleyici deneyim sağlayarak Katalan modernizminin en büyük temsilcisinin zihnine bir bakış açısı sunuyor. Casa Batlló, Panasonic teknolojisini kullanarak bina genelinde çeşitli alanları yeniden yarattı. Gaudí Dome odası, genç Gaudí’nin zihnini temsil etmek için 36 Panasonic projektör (PT-RZ660 ve PT-JS200 modelleri) ve 1.000’den fazla ekrana sahip bir kubbeden yararlanıyor. Katalan mimara ilham veren doğal evren, hayat bularak ziyaretçilerin yaratıcı deneyimde yer almasına olanak sağlıyor. Ultra kısa izdüşümlü lenslerle donatılan projektörler, videonun başka herhangi bir teknolojiyle eşlenmesi zor yüzeylere yansıtılmasına olanak tanıyor ve ziyaretçilerin yansıtılan görüntüyü yanlışlıkla engellemesinin önüne geçiyor. Tavan arasındaki sanal gerçeklik projeksiyonları çamaşır yıkama, ütüleme gibi ev işlerini geçmişten gelen işçilerin gözünden hayata geçiriyor. Geceleri avluda projeksiyonlarla yapılan eşlemeler, her biri 20.000 lümen parlaklığa sahip canlı ve gerçeğe yakın görüntüler sunan ve Panasonic ET-D3LEF70 balıkgözü lensler kullanılarak konuma özel olarak eşlenen 7 güçlü PT-RS20K lazer projektörle göz kamaştırıcı kesintisiz bir şelale oluşturuyor. Casa Batlló CEO’su Gary Gautier, oluşturdukları deneyimi şu şekilde açıklıyor: “Antoni Gaudí’nin bize bıraktığı mirasın büyüsünü güçlendirerek ziyaretçileri heyecanlandırmak istedik. Farklı alanları görünmez AV teknolojileriyle donattık ve onları dünya mirası olan sit alanında büyük bir zorluk olan çevreye saygılı bir şekilde entegre ettik.” Panasonic Saha Pazarlama Müdürü Oriol Massague ise şunları ekledi: “Çoğu müze ve tarihi bina sürükleyici deneyimler göz önünde bulundurularak inşa edilmedi ancak Panasonic projektörler ve lensler, her boyutta ya da şekildeki odalarda mümkün olan en iyi sürükleyici deneyimi sunabiliyor. Ziyaretçilerin içeriğe etki etmeden yaklaşmasını sağlayarak teknolojinin, sürükleyici deneyimden asla uzaklaşmamasını sağlıyor.”

Tarımda üretimi artıracak, büyümeyi sağlayacak, ihracatı yükseltecek formülü bulmalıyız

Türk çiftçisi, yıllık 118 milyon ton bitkisel üretim yapıyor. 72 milyonun üzerinde küçük ve büyükbaş hayvan varlığına sahipken, yıllık 785 bin ton su ürünleri, 2,2 milyon ton kanatlı sektöründe üretim hacmine ulaşmış durumda.

Türk çiftçilerinin ürettiği lezzetler, Türkiye’de turistlerle 120 milyona ulaşan insanlığın beslenme ihtiyacını karşılarken, Türk tarım ihracatçıları, 200 civarında ülkeye ihraç ederek Türkiye’ye yıllık 25 milyar dolar döviz kazandırıyor.

Dünya Çiftçiler Günü ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Ege İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu Başkanları, küresel ısınmanın etkilerinin kartopu gibi büyüdüğü, tarımsal üretim alanlarının daraldığı, artan nüfusunu beslemek için tarımsal üretimin stratejik bir konuma geldiğini, tarımsal üretimi artırmanın zorunluluk olduğuna dikkati çekti.

Pandemiyle birlikte, “Paramız var ithal ederiz” söyleminin rafa kalktığını, pandemi sonrasında, yerli üretimi artırma yaklaşımının öne çıktığına işaret eden EİB Başkanları, çiftçilerin üretime devam edeceği, tarım ürünler ithalatımızın düşeceği, tarım ihracatımızın artacağı formüllerin bulunması ve hayata geçirilmesi çağrısında bulundular.

Eskinazi: “İhracat tarımsal üretimin sigortası”

Tarımın kapsamlı politikalarla desteklenmesi ve değer zincirinin etkinliğinin artırılması çağrısında bulunan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, tüketiciye doğrudan teslimat, gıda e-ticareti gibi alanlarda ülke olarak çalışmalar yapmamız gerektiğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinin Tarım 4.0 ile özel planları destekleyerek ve çiftçilere finansal teşvikler sunarak tarım sektöründe dijital bir devrim başlattıklarını anlatan Eskinazi, “Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli ortaya koymak için sadece doğru ve uzun vadeli politikalara ihtiyacı bulunuyor. Ayrıca pandemi sürecinde dahi kısıtlamalara rağmen üretim yapan çiftçilerimizin gelir seviyesinin artması gerekiyor. Yüksek teknolojili tarım uygulamalarına geçilmesi, bu alanda insan gücünün yetiştirilmesi, çiftçiye üretimin her aşamasında bilgi ve teknik yardım sunulması, daha etkin bir kooperatifçilik sisteminin hayata geçirilmesi gibi uygulamaların yer aldığı kapsamlı bir tarım düzenlemesine ihtiyaç var. Tarım ürünleri ihracatı üreticiler için sigorta. Pandemi ve arkasından gelen Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında tarımsal ürünlerin bazılarına getirilen ihracat kısıtlamaları aceleyle alınmış yanlış kararlar olarak değerlendiriyoruz. Orta ve uzun vadede Türk ihracatçısına ve üreticisine zarar vermemesi için bu tür kararlar alınmadan önce sektörlerin görüşleri alınmalı” dedi.

Girit: “Su ürünleri ve hayvansal mamullerde dünyada ilk 10’dayız”

Türkiye’nin su ürünleri, kanatlı eti, yumurta, süt ürünleri ve bal üretim ve ihracatında dünya genelinde ilk 10 ülke arasında yer aldığı bilgisini veren Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, yıllık 3,5 milyar dolar ihracat hacmine ulaştıklarını iletti.

Türk ihracatçısının dünyanın her tarafına ihracat yapma kabiliyetine sahip olduğunu vurgulayan Girit, “İhracatın yolu rekabetçi üretimden geçiyor. Bitkisel ve hayvansal üretimde tohum, gübre, yem, ilaç ana girdiler. Bu kalemlerle yerli girdileri artırmamız gerekiyor. Bu sayede hem üretimimizde dışa bağımlılıktan kurtuluruz, hem de üretimde sürdürülebilirliği sağlamış oluruz. Bu noktada hızlı aksiyon aldığımız takdirde Türkiye, 2030 yılında 40 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatına ulaşabilir” şeklinde konuştu.

Uçak: “Tarım sektörüne gençleri kazandırmak istiyoruz”

Türkiye’nin uzun vadede kalkınması için tarımın ve gençlerimizin gücüne her zaman inandıklarını aktaran Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, eğitimli gençlerin tarım sektöründe daha fazla yer alması çabası içinde olduklarının altını çizdi.

Gençlerin sürdürülebilir tarım süreçlerine hâkim olmaları için “Üçüncü Kuşak Tarım Girişimciliği Eğitim Programı”nı hayata geçirdiklerini anlatan Uçak, “6 haftalık eğitim programında 50 yetenekli gencimiz sürdürülebilir tarım süreçleriyle ilgili eğitim aldı. Bu gençler, AB Yeşil Mutabakat’ına uygun, karbon ayak izini azaltacak proseslerde üretim yapabilecek konuma geldi. İyi Tarım Uygulamaları, uluslararası sertifikasyon süreçlerini, dünyadaki talep değişiminin farkına vardılar ve yetkinlikleri arttı. Gençlerimizin yenilikçi düşünceleriyle Türkiye yaş meyve sebze ve mamulleri sektörlerinde bugün 5,3 milyar dolar seviyesinde olan ihracatını kısa sürede ikiye katlayacak konuma gelecek” dedi.

Işık: “Türkiye organik sektöründe 35 yıllık deneyime sahip”

Dünya genelinde 8 milyar insanın gıda ihtiyacının her geçen gün arttığına değinen Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık ise; “Dünya genelinde gıda ihtiyacı her yıl yüzde 1,3 artarken sağlıklı ve güvenli gıda peşinde koşan milyarlarca insan var. Tüketici bilincinin her geçen gün arttığı günümüzde bu kitlenin sayıları sürekli artıyor. Bu arayışların sonucunda 35 yıl önce Ege Bölgesi’nde organik üretim ve ihracat yolculuğu başladı. Günümüzde 500 milyon dolarlık ihracat potansiyeline ulaştık. Bu ihracatın yüzde 75’ini Ege Bölgesi gerçekleştiriyor. Organik üretimde ve ihracatta büyüyebileceğimiz bir zemin var. Bunu kullanmalıyız. Organik tarımı artırdığımız takdirde küresel ısınmanın etkilerini de azaltabiliriz.”

Türkiye’de organik üretimin 2020 yılında toplamda 1 milyon 123 bin tona ulaştığını aktaran Işık, üretim alanımızın ise 268 bin ha olduğunu, organik ürünlerin 50 bin tonunun İzmir’de, 140 bin tonunun Manisa’da ve 143 bin tonunun Aydın’da üretildiğini Ege Bölgesi’nin organik ürün ihracatı yanında, 380 bin tonluk organik ürün üretimiyle, üretimde de güçlü bir oyuncu olduğunu sözlerine ekledi.

Öztürk: “Hububat bakliyat yağlı tohumlar ihracatı 10 milyar doları geçti”

Türkiye’nin gıda ihracatının son 1 yıllık dönemde 24,5 milyar dolara ulaştığı bilgisini paylaşan Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk, hububat bakliyat yağlı tohumlar sektörü olarak 10 milyar dolarlık ihracatla Türkiye’nin gıda ihracatının yüzde 42’sini yaptıklarını aktardı.

Türkiye’nin dış ticaret açığı verdiği bitkisel yağ, buğday, arpa, mısır, bakliyatlar başta olmak üzere Anadolu topraklarında yetişebilen tarım ürünlerinin üretiminin artması için yoğun çaba gösterilmesi gerektiğini anlatan Öztürk, “Tarımsal üretimimizi doğru bir programla artırdığımız takdirde yıllık ihracatımız artacağı gibi, 2021 yılı sonunda 19,5 milyar dolar seviyesine çıkan gıda ithalatımız daha da gerileyecektir” tespitinde bulundu.

Umur: “Virginya ve burley tütünü üretimi artacak”

Türkiye’de üretilen tütün mamullerinde kullanılacak tütünün kademeli olarak yüzde 30’unun Türkiye’de üretilmesi zorunluluğu geleceği bilgisini paylaşan Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Celal Umur, bu süreçte özellikle virginya ve burley tipi tütün üretiminde artış olacağını ifade etti.

Virginya ve Burley tipi tütün üretiminin Türkiye’de başladığının altını çizen Umur, “Virginya tütünü yıllık 10 milyon kilo üretim seviyesine ulaştı. Burley tütünü de 300 ton deneme üretimi yapıldı. Dünyada sigaralarda yüzde 10-15 aralığında Türk tütünü kullanılıyor. Virginya ve burley üretimini artırarak yüzde 100’üne hitap eder konuma geliyoruz. Bu durumun önümüzdeki yıllarda tütün ithalatımızı azaltacağını da söyleyebiliriz.” dedi.

Er: “Zeytincilik sektöründe verimliliğe odaklanmalıyız”

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, Türkiye’nin son 20 yılda zeytin ağacı varlığını 90 milyondan 190 milyona çıkardığını, bundan sonraki süreçte zeytin ağacı varlığını artırırken odaklanması gereken bir diğer başlığın verimlilik olduğunu vurguladı.

Son 1 yıl içinde dökme zeytinyağı ihracatına getirilen iki yasağı hatırlatan Er, “Tarım Bakanlığının asıl odaklanması gereken nokta ihracatı kısıtlamak değil, ağaç başına verimliliği artırmak olmalıdır. İspanya 330 milyon zeytin ağacıyla yıllık 1,5 milyon ton zeytinyağı üretirken, biz 190 milyon zeytin ağacımızla bu yıl 235 bin ton rekolte elde edebildik. Diğer üretici ülkelerin ağaç sayıları ve rekoltelerine baktığımızda da verimliliklerinin bizden daha iyi olduğunu görüyoruz. Verimliliği artırmak için üreticilerimize verilen destekler, ambalajlı ürün ihracatımızı yükseltmek için de ihracatçılarımıza verilen destekler artırılmalıdır” şeklinde konuştu.

Gürle: “Kekik plantasyonlarıyla üretimi artırmalıyız”

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle, Türkiye’nin 2021 yılında gerçekleştirdiği 182 milyon dolarlık odundışı orman ürünleri ihracatının yüzde 61’ini oluşturan 112 milyon dolarlık dilimini yaptıklarını özellikle defne ve kekik ihracatında dünya lideri konumunda olduğumuzu, yeni kekik plantasyonlarıyla Türkiye’nin kısa vadede 25 bin ton, orta vadede 40 bin ton kekik üretebilecek potansiyeli barındırdığını, kekik üreticilerinin desteklenmesi gerektiğini vurguladı.

Dünya Çiftçiler Günü Bilgi Notu

Türkiye genelinde 2021 yılında toplam bitkisel üretimimiz 118 milyon ton ve tarım alanımız ise 23.445.680 ha’dır (TUİK).

Türkiye üretiminde dünyada birinci olduğu fındık, kiraz, incir ve kayısının yanı sıra ayva, haşhaş tohumu, kavun ve karpuzda ikinci; mercimek, antepfıstığı, kestane, vişne ve hıyarda üçüncü; ceviz, zeytin, elma, domates, patlıcan, ıspanak ve biberde ise dördüncü sırada bulunuyor.

Tarım sektörünün ülke ekonomisi içerisindeki yeri, tarımın genel ekonomi içerisinde yaratmış olduğu katma değer ile ölçülmektedir. Sektördeki faaliyetler, bir taraftan ülkenin gıda ihtiyacını karşılarken, diğer taraftan nüfusun önemli bir kısmına istihdam alanı oluşturarak ekonomiye katkıda bulunmaktadır. Ekonomik anlamda sadece tarımsal üretim bakımından ülkemizde GSYİH’nın %5’ini oluşturması ve işgücünün %19’unu istihdam etmesi sebebiyle tarım sektörü ülke ekonomisinin en önemli sektörlerinden birisidir. Türkiye, toplam ihracatın %10’undan fazlasını oluşturan net bir tarım ürünleri ihracatçısıdır ve dünya pazarlarına erişimi sektör için çok önemli bir konudur.

Küçük ölçekli ve geçimlik çiftliklerin baskın olması, çok küçük parçalı arazi yapısı vb. çeşitli yapısal darboğazlara rağmen, Türkiye fındık, kuru meyveler ve bazı taze meyve-sebzelerin önemli tarımsal ihracatçıları arasında yer alırken; başlıca ihracat noktaları arasında Avrupa Birliği, Rusya Federasyonu, ABD ve Irak gibi ülkeler yer almaktadır (OECD, 2019).

Organik Tarım Araştırma Enstitüsü (FIBL) ve Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tarafından hazırlanan organik tarım istatistiklerine göre, dünyada organik tarıma en çok toprak ayıran ülke Avustralya. Türkiye bu listede Avusturya, İsveç, Çek Cumhuriyeti ve Yunanistan’ın ardından 18. sırada yer alıyor.  2020 yılı Organik bitkisel üretim toplamda 1 milyon 123 bin ton ve üretim alanımız ise 268 bin ha’dır. Organik ürünlerin 50 bin tonu İzmir’de, 140 bin tonu ise Manisa’da, 143 bin tonu ise Aydın’da üretilmektedir (Tarım ve Orman Bakanlığı, 2022).

Tarım sektörü, gıda maddeleri tüketim mallarının en önemli bölümünü oluşturduğundan ve sanayi malları için hammadde özelliği taşıdığından kalkınmada ayrı bir öneme sahiptir. Türkiye’nin coğrafi konumu, iklim ve bitki çeşitliliği gibi konular bakımından tarıma elverişli bir ülke olması ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinde tarım sektöründen azami ölçüde faydalanmasını gerekli kılmaktadır.

Hızlı nüfus artışı karşısında gıda kaynaklarının azalması, tarımın önemini kuşkusuz daha da artırmaktadır. Sürdürülebilirlik ve Gıda Güvenliği ilkesi çerçevesinde, bireylerin dengeli ve yeterli beslenmeleri konusu ülkelerin temel önceliğini oluşturmasının yanında tarımın geliştirilmesi konusunu da ön plana çıkarmaktadır.

Her geçen gün artan tüketici bilinciyle birlikte, hem Türkiye’de hem de dünyada özellikle korona virüsün etkisi tarımsal üretim ve gıdanın önemini bir kez daha öne çıkarmıştır. Kendine yeterlilik, yerel üretim ve tüketim, çiftçiliğin ve tarımsal faaliyetlerin desteklenmesi öncelik haline gelmiştir.

Kendi başına üreten, refah ve huzurlu bir toplum için sabır, samimiyet ve emeği harmanlayan insanoğlunun en kadim mesleği olan çiftçiliğin ve çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü kutlarız.

-Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Rize –Artvin Havalimanı’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle yarın açılacağını belirtti ve “Rize-Artvin Havalimanı pek çok yönüyle bir havalimanı olmanın ötesindedir; Türkiye’nin aydınlık geleceğinin en önemli nişanelerinden biridir. Eşsiz mimarisi ve ileri mühendislik teknolojileriyle hayata geçirdiğimiz havalimanımız, yılda 3 milyon yolcu kapasitesinde, 32 bin metrekare terminal binası ve diğer destek binaları ile birlikte toplam 47 bin metrekare kapalı alanı bulunan muazzam bir yapı” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Rize-Artvin Havalimanı’nda incelemelerde bulundu. İncelemenin ardından açıklama yapan Karaismailoğlu, Türkiye’ye ve millete bir eser daha kazandıracakları için gururlu olduklarını söyledi.
HER ALANDA HEPİMİZİN ÖNCELİĞİ ARTIK HIZDIR
“Bugün havayolu ulaşımı; yalnızca mesafeleri kısaltmıyor. Yalnızca turizmi, ticareti canlandırmıyor. Kültürel birlikteliği, alışverişi ve halklar arası iletişimi de mümkün kılıyor. Farklı toplumlar arasında dostluk köprüleri kuruyor” diyen Karaismailoğlu, o nedenle dünyanın hem sosyal hem de ekonomik refahı için stratejik önem taşıdığını vurguladı.
Karaismailoğlu, “Öyle bir çağda yaşıyoruz ki; ihtiyacımız ister eğitim olsun, ister tedarik…Her alanda hepimizin önceliği artık hızdır. Hal böyleyken havacılığın geliştirilmesi ve uluslararası alandaki ülkemizin konumunun güçlendirilmesi, halkını, milletini en iyisine en hızlı biçimde ulaştırmak isteyen tüm devletlerin ana gündemi oldu. Bu noktada Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak havacılık sektöründe faaliyet gösteren bağlı ve ilgili kuruluşlarımızla son 20 yılda büyük ve önemli gelişmeler kaydettik. Türk sivil havacılığı, gerçekleştirdiğimiz uygulama, politika ve düzenlemelerle küresel bir güç haline geldi. İç hat yolcu taşımacılığını rekabete açmamız, sektör açısından bir milattır. ‘Havayolu halkın yolu olacak’, ‘her vatandaşımız uçağa binecek’ hedefiyle başlattığımız politika ve uygulamalarla sivil havacılığımız çok hızlı bir büyüme sürecine girdi. Bir yandan havacılık alanında dünyada olup bitenleri yakından takip ettik. Diğer yandan mega projeleri, altyapı ve üstyapı yatırımlarını hayata geçirdik” diye konuştu.
HAVAYOLU SEKTÖRÜNE GERÇEKLEŞTİRİLEN YATIRIM 147 MİLYAR TL’Yİ AŞTI
AK Parti hükümetleri döneminde havayolu sektörüne gerçekleştirilen yatırımın 147 milyar lirayı aştığına dikkati çeken Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, Türkiye’yi baştanbaşa, çağın ihtiyaçlarına cevap veren yeni havalimanlarıyla donattıklarını kaydetti. Mevcut havalimanlarını da tepeden tırnağa yenilediklerinin altını çizen Karaismailoğlu, konuşmasına şöyle devam etti;
“2003 yılında 26 olan aktif havalimanı sayımızı, 25 Mart’ta açtığımız yeni Tokat Havalimanı ile 57’ye yükselttik. Rize–Artvin Havalimanımız ile bu sayıyı 58’e yükseltiyoruz. 3 milyon metrekare alanda inşa etiğimiz Rize-Artvin Havalimanımız, Ordu-Giresun Havalimanı ardından Türkiye’nin deniz üzerine dolgu yapılarak inşa edilen 2’inci havalimanımız oldu. Bu eserimiz, Türkiye adına ekonomik bir değer olmanın ötesinde; mühendislik kabiliyetlerimizin dünya çapında olduğunun somut bir örneği. Havalimanımızın tüm imalatlarını başarıyla tamamladık. 45 metre genişlik ve 3 bin metre uzunluğundaki pisti ile bölgenin havayolu ulaşımı ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayacak bir yapı inşa etmenin memnuniyetini taşıyoruz. Eşsiz mimarisi ve ileri mühendislik teknolojileriyle hayata geçirdiğimiz havalimanımız, yılda 3 milyon yolcu kapasitesinde, 32 bin metrekare terminal binası ve diğer destek binaları ile birlikte toplam 47 bin metrekare kapalı alanı bulunan muazzam bir yapıdan bahsediyoruz. Bölgenin kültürel ögelerinden izler taşıyan havalimanında yöresel mimarinin yansıtıldığı terminal binası ile 36 metre yüksekliğinde, çay bardağı formundan esinlenilen kule inşa ettik. Gövdesi aydınlatılan kulemiz bölgenin siluetine ayrı bir canlılık katacak. Teknik ve yapım özellikleri ile dünyada sayılı örnekleri arasındaki yerini alacak Rize-Artvin Havalimanımızın peyzaj çalışmaları için de önemli adımlar attık. Yaklaşık 19 futbol sahası büyüklüğünde, yani 135 bin metrekareden fazla peyzaj alanına sahip havalimanımızın 49 bin metrekaresini, Karadeniz’in coğrafi özelliklerine uyumlu olan bin 453 ağaçla yeşillendirdik. Rize çayını tüm dünyaya tanıtmak, çayın bahçeden bardağa yolculuğunu, bölgedeki tarihi ve etkileri ile birlikte anlatmak üzere Çay Müzesi’ne ve sanatsal objelere Havalimanı’mızda yer verdik. Ayrıca, Havalimanımız 448 araç kapasiteli otoparka da sahip.”
KULLANICI DOSTU MOBİL UYGULAMALARIMIZIN İLK ETABINI DA BU YIL İÇİNDE SUNACAĞIZ
10-16 Mayıs tarihlerinde “Engelliler Haftası” olduğunu belirten Karaismailoğlu, her yıl dünyada ve Türkiye’de toplumsal duyarlılığı ve farkındalığı artırmak için bir vesile olarak değerlendirildiğini kaydetti. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Karaismailoğlu, “Engelli vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmak, toplumla bütünleşmelerini ve geleceğe umutla bakabilmelerini sağlamak adına hepimiz hassasiyet göstermeliyiz. Yeryüzündeki tüm insanların aslında bir engelli adayı olarak yaşamını sürdürdüğünü unutmamalıyız. Bu noktada Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak engelli ve hareket kabiliyeti kısıtlı vatandaşlarımızın önündeki engelleri kaldırmak, hayata katılımlarını teşvik etmek için çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Farklı ihtiyaçlara sahip tüm vatandaşlarımızın, kendilerine uygun tasarlanmış hizmetlere ve erişilebilirlik olanaklarına sahip olması için çalışıyoruz. Engelli vatandaşlarımızın seyahatlerinin planlanmasından bilet alımına, araca binip, rahat ve konforlu seyahat etmelerine ve seyahat sonunda evlerine rahatça dönmelerine yönelik ‘Turuncu Masa Hizmet Noktası’ uygulamalarını başlattık. ‘Her adımda farklılıkları ortadan kaldıran bir ulaşım ağı oluşturmak’ vizyonu ile hareket ediyoruz. Kullanıcı dostu mobil uygulamalarımızın ilk etabını da bu yıl içinde sunacağız. Projemiz; seyahat planlaması, biletleme, canlı destek modülü ile hareket kabiliyeti sınırlı bireylerin ulaşım sürecine yönelik ihtiyaçlarını karşılayacak mobil bir uygulama olacak” ifadelerini kullandı.
‘NEREDE BU DEVLET’ DİYE FERYAT EDİLEN GÜNLER ÇOK GERİDE KALDI
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilen havalimanlarının tümünün ‘Erişilebilirlik Belgesi’ne sahip olduğuna dikkati çeken Karaismailoğlu, Rize-Artvin Havalimanı’nı engelli arkadaşlarla gezdiklerini, başka bir deyişle test ettiklerini söyledi. “Havalimanımızda herhangi bir engelle karşılaşmadan ihtiyaçlarını gidermeleri amacıyla gereken tüm çalışmaların yapıldığına hep beraber şahit olduk” diyen Karaismailoğlu, 20 yılda hayata geçirilen yatırımlarla Türkiye’nin 100 yıl ileriye taşındığının altını çizdi.
Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, “Bunun özgüveni ve milletimizin teveccühünün yanımızda olmasının verdiği güçle, çalışmalarımıza azimle devam ediyoruz. Hamdolsun, bizi iktidara taşıyan da 20 yıldır sahiplenerek orada tutan da milletimizdir. Biz bu sevgiyi vatanın her köşesine götürdüğümüz hizmetlerimizle sağladık. ‘Nerede bu devlet’ diye feryat edilen günler çok geride kaldı. Bundan sonra da bu birliğimizi bozamazlar. Kirli siyaset yapıyor, yalan ve iftiralarla beslenen çirkin bir politika izliyorlar. Proje yok, eser yok, hizmet yok; ‘Çamur at, izi kalsın’ bildikleri tek siyaset. Milletimiz, ‘Suyu getirenle, testiyi kıranı’ gayet iyi biliyor. İşte bu; 20 yılda verdiği her sözü tutmuş, milletini için aşkla çalışan, hizmet, refah, kalkınma, adalet deyince güven duyulan bir iktidarın başarısıdır. Millet hizmet bekler, boş laf değil. Milletimizin hizmetine sunduğumuz, halkımızın hayatını kolaylaştıran, yaşam kalitesini artıran hizmetlerimiz ile milletimizin bize olan güvenini perçinledik” diye konuştu.
HİZMET VE ESER SİYASETİMİZ DEVAM EDECEK, SIRADA DAHA PEK ÇOK AÇILIŞ VAR
Sadece son 2 ayda Türk mühendisliğinin gurur projelerinden olan, dünyanın en uzun asma köprüsü olan 1915 Çanakkale Köprüsü’nü 4 yıl gibi kısa sürede hızla tamamlandığını, millette sunulduğunu dile getiren Karaismailoğlu, hemen peşinden Tokat’ı, havalimanı ile buluşturduklarını kaydetti. Ondan 1 hafta sonra, 16 ilin geçiş güzergahına hizmet veren Malatya Çevre Yolu’nu açtıklarını, transit yolu şehir dışına taşıdıklarını aktaran Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, Antalya’da Phaselis Tüneli’yle Antalya-Kemer arasını 4 kilometre kısaltıldığını, güvenli ve konforlu bir yolculuk imkanını vatandaşlara sunulduğunu belirtti. Kırklareli’nde Pınarhisar ve Çakıllı çevre yollarının açılışını da yaptıklarını anımsatan Karaismailoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Hizmet ve eser siyasetimiz devam edecek, sırada daha pek çok açılış var. Yarın muhteşem eserlerimize bir yenisini daha ekliyoruz. Cumhurbaşkanımızın da teşrifleri ile açılışını yapacağımız Rize-Artvin Havalimanı pek çok yönüyle bir havalimanı olmanın ötesindedir; Türkiye’nin aydınlık geleceğinin en önemli nişanelerinden biridir. Mühendislik ve tasarım açısından eşsiz bir proje olan Rize-Artvin Havalimanı, Doğu Karadeniz bölgesi başta olmak üzere ülkemiz turizmine, ticaretine, üretimine sağlayacağı katkılarla, milletimize, çevreye, ülke ekonomisine hizmet edecek muhteşem bir eserdir. Doğu Karadeniz, Kafkas ülkeleri ve Orta Doğu ülkeleri arasındaki potansiyel trafikten kaynaklanacak taşımacılık zincirinin aktarma merkezi olacak. Havalimanı’mız bölgemizi; Türkiye’mizin de ötesinde, Karadeniz’e kıyısı olan tüm ülkelere ve Asya ile Avrupa arasındaki en önemli ticaret merkezlerinden biri yapacak. Rize kazanacak, Artvin Kazanacak, Karadeniz kazanacak, ülkemiz kazanacak. Havalimanımızın ülkemizde ve dünyada yeni atılımlara ilham vereceğine yürekten inanıyorum.”

Yeni 360o video konferans çözümü, hibrit toplantıların neden olduğu stresi ortadan kaldırıyor Panasonic PressIT360 video konferans çözümü, çalışanlara nerede olurlarsa olsunlar kolayca bir araya gelme ve iş birliği yapma özgürlüğü sunuyor.

Panasonic, ofisten ve evden birlikte çalışmanın yeni yöntemlerini desteklemek amacıyla hibrit toplantıların neden olduğu stresi ortadan kaldırmak için tasarlanmış devrim niteliğindeki yeni 360o video konferans çözümünü tanıttı. Kullanımı kolay Panasonic PressIT360, yalnızca bir USB Type-C kablosuyla bir bilgisayara bağlanıyor ve çarpıcı yüksek çözünürlüklü görseller sunarak net bir ses sağlıyor. Çözüm, toplantılarda birlikte çalışmak için halihazırda popüler olan Panasonic PressIT Kablosuz Sunum Sistemi ile Panasonic PressIT ailesine yapılan bir ek olma özelliğini taşıyor.Herkes fiziksel toplantılara uzaktan katılmanın ne kadar zor ve yorucu olduğunu deneyimleyebiliyor. Uzaktan katılanlar, grupta aynı dikkati çekmek için mücadele edebiliyor. PressIT360 toplantı kamerası, Panasonic’in kamera, mikrofon ve hoparlör teknolojilerindeki üstün ProAV deneyiminden yararlanarak, ses veya görüntü kalitesinden ödün vermeden bu sorunların üstesinden gelmenin yanı sıra çevrimiçi ve fiziksel toplantılar arasındaki engelleri de kaldırıyor.PressIT360, hoparlörün daima görüş alanında olmasını sağlamak için Panasonic’in üstün tanıma teknolojisi ile yedi mikrofon ve sesin yanı sıra salonun yatay olarak 360o görünümünü oluşturmak için de 2560×1440 çözünürlüğe sahip dört entegre kamera gibi hibrit video konferansları kolaylaştırmak için gerekli tüm öğeleri içeriyor. PressIT360, konuşan kişinin çerçeve içine alınmış yakın görüntüsünü video konferansa yerleştirerek tüm toplantı grubunun konuşanın resmini yakından görmesini sağlıyor. Böylece kişi uzaktan katılsa bile konuşanların ifadelerini ve jestlerini net bir şekilde görebiliyor ve toplantı deneyimi de çok daha doğal ve etkili hale geliyor.Ses kalitesini otomatik olarak ayarlamak için bir yankı, gürültü önleme ve ses eşitleme işleviyle donatılan Panasonic PressIT360, nerede olursa olsun 5 metre mesafeye kadar hoparlörleri algılayabiliyor.Kolay kurulum ve kullanım için video, ses ve güç tek bir USB Type-C kablosuyla bilgisayar ile paylaşılıyor. Ses seviyesi ve 5 adede kadar video modu, ünite kaidesindeki düğmelerle kontrol edilebiliyor. Ünite üzerindeki renkli LED halkadan kolayca görülebilen çalışma durumu ile cihaz kolaysezgisel bir kullanım sunuyor.İnce tasarımı (kaide hariç 63,4 mm/2,5 inç hariç genişlik ve 285 mm/11,3 inç yükseklik) sayesinde ofiste rahatlıkla tek elle taşınabiliyor. Alternatif olarak, kolayca bir tripoda takılabiliyor veya bir masaya kalıcı olarak kurulabiliyor ve Kensington kilit yuvalarıyla güvenli bir şekilde abitlenebiliyor.Panasonic Görsel Çözümler Avrupa Ürün Müdürü Vanessa Lovric, çözümü şu şekilde açıklıyor: “Çalışma arkadaşlarının giderek daha uzak konumlardan çalışmasıyla insanları gerçekçi bir toplantı ortamında kolayca bir araya getirebilmek her zamankinden daha önemli bir hale geldi. Bu hibrit toplantı çözümümüz, kullanıcılara bulunduğu yerden bağımsız olarak etkili bir şekilde içerik üretme ve birlikte çalışma özgürlüğü sunuyor.”PressIT360, Temmuz 2022’den itibaren satışta olacak.

Commencis, çalışma ortamını tatil köyüne taşıdığı Commencis Yaz Kampüsü’ne bu yaz da devam ediyorTürkiye ve Avrupa’nın önde gelen dijital dönüşüm şirketi Commencis, uzaktan çalışmaya yeni bir boyut getiren Yaz Kampüsü programını bu yıl Antalya, Tekirova’ya taşıyor!  Pandeminin ilk günlerinden itibaren uzaktan çalışan Commencis, geçen yıl Bodrum’da başlattığı Commencis Yaz Kampüsü’nü bu yıl da devam ettiriyor. Commencis Yaz Kampüsü’yle Commencis çalışanları, yaz boyunca dönüşümlü olarak 5 yıldızlı otel konforunda uzaktan çalışarak, aileleri ve yakınlarıyla birlikte keyifli vakit geçirebilecek.Haziran ayında başlayacak Commencis Yaz Kampüsü bu yaz, Antalya’nın en güzel koylarından biri olan Tekirova’da yer alan ultra her şey dahil konseptli Nirvana Dolce Vita Otel’de gerçekleşecek. Commencis Yaz Kampüsü’ne Commencis çalışanlarının yanı sıra kardeş şirketler olan Dataroid ve finbyte çalışanları da katılabiliyor. Ayrıca kampüsten Commencis ve kardeş şirketlerin ekiplerine dahil olan yeni çalışma arkadaşları ve stajyerler de faydalanabilecek.Commencis CEO Fırat İşbecer Commencis Yaz Kampüsü programıyla ilgili şunları söyledi: “Commencis olarak uzaktan çalışmaya devam ederken tüm ekibimizin daha mutlu ve özgür hissettiği, rahat bir çalışma ortamına sahip olmasını önemsiyoruz. Geçen yıl hayata geçirdiğimiz yeni nesil çalışma düzeninin öncü uygulamalarından Commencis Yaz Kampüsü, ekipler arası sosyalleşmeye imkan sağlayarak çalışanlarımızın motivasyonlarını artırdı. Ekip olarak bir araya gelme fırsatı bulduğumuz, şirket kültürümüzü yaşattığımız ve konforlu bir çalışma ortamı sağladığımız bu programı bu yaz Antalya’da devam ettiriyoruz. Commencis Yaz Kampüsü’ne kardeş şirketlerimiz Dataroid ve finbyte çalışanları da davetli olacak. Yaz Kampüsü’nün devam ettiği dönemde Commencis ekibine yeni katılacak çalışma arkadaşlarımızın ve yaz stajyerlerimizin de faydalanabileceği üç aylık bu programın, ekibimize eğlenceli ve rahat bir ortamda birlikte vakit geçirme imkanı sunarak takım ruhuna önemli katkı sağlayacağına inanıyorum.”   Commencis, 200’den fazla çalışanıyla büyük veri, kullanıcı deneyimi, yazılım ve bulut bilişim alanındaki ürün ve çözümleriyle dünyada önde gelen markaların dijitalde büyümelerine öncülük ediyor.
Ramazan Bayramı haftasında normalleşme ve sosyalleşmenin etkileri harcama verilerine yansıdı  Türk mühendislerinin geliştirdiği yenilikçi ürün ve çözümler sunan ödeme kuruluşu PayTR’ın açıkladığı verilere göre Ramazan Bayramı haftasında yapılan harcamalar geçtiğimiz yıla göre iki kat arttı. Geçtiğimiz yıl en çok harcama yapılan ilk beş sektör sıralamasında yer almayan kadın hazır giyim kategorisi, bu yıl yüzde 173 oranında artışla en çok satışın gerçekleştiği sektör oldu. Sektörde 13 yıldır başarılara imza atan ve aldığı yatırımla daha da güçlenen PayTR, Ramazan Bayramı haftasına yönelik harcama verilerini açıkladı. 23 Nisan – 4 Mayıs 2022 tarihleri arasını kapsayan verilere göre, bir önceki yıla kıyasla online alışverişlerde işlem hacminde yüzde 52 artış görüldü. Kadın hazır giyim revaçtaEn çok satış gerçekleşen ilk beş sektör ise geçtiğimiz yıla göre yüzde 173 artışla “kadın hazır giyim”, yüzde 63’lük artışla “gıda”, yüzde 43’lük artışla “aksesuar ve konfeksiyon”, yüzde 37’lik artışla “ev eşyaları” ve yüzde 28’lik artışla “kozmetik” oldu. 2021 yılında en çok artış gösteren ilk dört sektör değişmezken, geçen yıl ilk beş sektör arasında yer alan “evcil hayvan ürünleri” kategorisi bu yıl listeye giremedi. Geçtiğimiz yılın ilk beşinde olmayan “kadın hazır giyim” kategorisi ise bu yıl en yüksek artışı yakalayarak listede başı çekti. Sepet tutarları yükseldiGeçtiğimiz yıla oranla ortalama sepet tutarındaki artış ise yüzde 46 olarak gerçekleşti. Bayram döneminde beklendiği üzere gıda alışverişinde artış yaşandı. Hızlı tüketim ve market alışverişlerinde online alışverişin tercih edilmesi sepet tutarlarına yansıdı. En çok satış gerçekleşen ilk beş sektör arasında, sepet tutarında en çok artış yaşanan sektör yüzde 91 oranıyla gıda oldu. İllerde istikrar yaşandıGeçtiğimiz yılla kıyaslandığında en çok harcama yapılan ilk dört il İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa olmak üzere değişmezken, bu yıl Antalya geçen yıl beşinci sırasında yer alan Kocaeli’yi geride bıraktı. “Z Kuşağıyla mobil ödeme yükselmeye devam ediyor”PayTR Genel Müdürü Tarık Tombul, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Bu yıl bayram haftası harcamalarında yine önemli artışların yaşandığını görüyoruz. Geçtiğimiz yıla oranla işlem hacminde iki kat artış söz konusu. Kategori bazında en büyük artış ise kadın hazır giyimde gerçekleşti. Son iki yıldır bayramlarımızı pandeminin etkisinde, evlerimizde geçiriyorduk. Bu yılki verilere baktığımızda artık normalleşme ve sosyalleşme etkilerinin gözle görülür olduğunu söyleyebiliriz. Mobilden yapılan alışverişlerin oranının ise bu yıl yüzde 68’den yüzde 81’e yükseldiğini, desktop tercihinin ise yüzde 31’den yüzde 18’e gerilemiş olduğunu görüyoruz. Buradaki en dikkat çekici veri ise Z uşağı olarak nitelendirdiğimiz 18-24 yaş arasındaki gençlerin online alışverişi tercih etme oranının yüzde 23’ten yüzde 38’e yükselmesi. Teknolojiyle doğan Z kuşağının ekonomiye katıldıkça online ödemelerdeki ağırlığının artmasını, dünyanın dijitale doğru hızla evrimleşmesinin göstergesi olarak nitelendiriyoruz.”

TIBBİ BESLENME UZMANI DR. EYYÜB YILMAZ KİLO VERMEDE 5 ALTIN FORMÜLÜ AÇIKLADI

Fazla kilolar sağlık açısından çağımızın en önemli sorunlarının başında geliyor. Rejim yapıyoruz, spor yapıyoruz ama yine de kilolarımızdan kurtulamıyoruz. Tıbbi Beslenme Uzmanı Dr. Eyyüb Yılmaz, “Amacımız zayıflarken yaşlanmadan, yıpranmadan güzelleşerek kilo vermeyi başarabilmektir” dedi.

Günümüzün en önemli sorunlarından birini fazla kilolar oluşturuyor. Tıbbi Beslenme Uzmanı Dr. Eyyüb Yılmaz, ideal kilo vermenin püf noktalarını 5 altın kuralla anlattı. Tıbbi beslenme yöntemleri ile pratik ve hızlı kilo vermenin bazı altın kuralları olduğunu ifade eden Yılmaz, “Kilo verme sürecinde öncelikle fizyolojinin akışına dikkat etmelisiniz. Kilo vermek istiyorsanız metabolizmayı hızlı çalıştıran mekanizmayı bilmeniz gerekmektedir. Peki metabolizmayı nasıl hızlandıralım? Fizyolojinin temel kurallarına uygun, hızlandırılmış, iyi ısıtılmış bir bedende kilo verme süreci hem keyifli hem de sürdürülebilir olacaktır. Bir fizyolojide ısıtıcı olarak kullanabileceğiniz temel besinlere odaklanmalısınız” dedi.

KİLO VERMEDE 5 PRATİK ÇÖZÜM

Yılmaz, kilo verme konusunda şu uyarılarda da bulundu: “Vücudu ısıtmaya odaklanarak sürece başlamalısınız. Isıtıcı baharatlardan olan karabiber, zerdeçal, pul biber, zencefilin sebze çorbaları ve yemeklerinizde kullanımını artırmanız; bitkisel çaylardan adaçayı, yeşil çay, tarçın, kekik, papatya çaylarını tüketmeniz vücudunuzu ısıtarak kilo verme sürecinizi destekleyecek. Ayrıca günlük hayatınızda sıcak su içimi bile size bu konuda yardımcı olacaktır.”

KİLO VERME SÜRECİNDE YAĞLAR KORKUNUZ DEĞİL DESTEKÇİNİZDİR.

Kilo vermede yağların önemine değinen Yılmaz, “Yüksek kalori içerdiğinden dolayı hepimiz yağlardan uzak durmamız gerektiğini düşünürüz. Oysa çörek otu yağı kullanarak fizyolojimizi hızlandırır, ısıtır ve olası stres altında enfeksiyonlara meyilli olan bedenimizi korumaya alırız. Kapsül şeklinde kullanımı etkin kullanımını kolaylaştırır ve güvenlidir.

Hindistan cevizi yağı kullanarak bağırsak bariyerinin onarımına destek olurken candidanın çoğalmasına engel oluruz. Yanlış diyet programları, vücut direncini düşürürken candidanın artışına da sebebiyet verir. Hindistan cevizi yağı candidaya karşı dengeleyici bir yağdır.

Bir başka yardımcı yağ olan tereyağı ise bağırsakların emici hücre yapılarını onarır. Biyo yararlanımını artırmak için pul biber ile beraber tüketilmelidir. Pul biber hızlandırıcı ve antioksidan bir rol oynayarak tereyağını sindirimin son aşamasına kadar taşır.

Kilo vermede kayıplara odaklanmışken aynı zamanda yeni hücreler üretmeye devam ettiğimizi unutuyoruz. Yeni oluşacak hücrelerin, yıkılan hücrelerin atıklarından üretilmesini kim ister ki? Zeytinyağı (oksitlenmemiş, soğuk press) bu evrede yeni üretilecek olan hücrelerin zarlarında gençleştirici etki oluşturacaktır.” ifadelerini kullandı.

B GRUBU VİTAMİNLER VE SİNİR SİSTEMİNİ ONARARAK KİLO VERME SÜRECİNİN YÖNETİLMESİ

Kilo verme süreçlerinin çoğunlukla yasaklarla donatıldığı için psikolojik olarak kişileri yıpratıp motivasyonu düşürdüğünün altını çizen Yılmaz şu bilgileri verdi: “İşte bu evrede sinir sistemi harabiyetini önleyici desteklere ihtiyaç olacaktır. Bunların başında B grubu vitaminlerince zengin olan atalık tohumlardan elde edilen ekmekleri (siyez, arpa, dinkel, karakılçık, kavulca) sınırlı miktarda kullanmak tavsiye edilen gerçekçi çözümlerden biridir. Bu sayede ekmeğe karşı hasretliği önlemiş ve programı sürdürebilir nitelikte oluşturmuş oluruz.

Kabızlık sorununuz varsa kilo verme süreciniz sürekli tıkanacaktır. Bunun önüne geçmek için bağırsak hareketlerinizi hızlandıracak olan değerli besinlerden istifade etmelisiniz. Bunların başında keten tohumu içerdiği değerli omega yağları ve kaliteli protein sayesinde kilo programınızı sürdürebilir kılacaktır. Ekstra halsizlik ve yorgunluk yaşamanızın önüne geçecektir.

Bu süreçte tatlı krizleri yaşayabilirsiniz. Bu durumda kendinizi suçlamayın. Güvenilir tatlı kaynakları olarak kabul ettiğimiz hurma, incir, kayısı veya üzümden bir miktar alıp çiğneyerek ağzınızda eritin. Yarım bardak su ile yavaş yavaş yutun. Tatlı krizinizi güvenli bir şekilde yönetmiş olursunuz. Bu yeterli gelmese kavrulmamış çerezlerle kuru meyvenizi destekleyebilirsiniz.”

ManpowerGroup 2022 iş gücü trendlerini açıklıyor: Çalışanların yüzde 49’u daha iyi bir refah düzeyi için başka bir şirkete geçeceğini söylüyorDünyanın önde gelen insan kaynakları danışmanlık şirketlerinden ManpowerGroup, pandeminin neden olduğu belirsizlik ortamında hem işverenlere hem de çalışanlara rehberlik edecek raporunu yayımladı. 2022 yılının iş gücü ortamına derinlemesine bir bakış sunan raporda, iş gücü piyasasını şekillendiren 20 trende yer veriliyor. İş gücü piyasası dinamik olması nedeniyle sürekli farklı nedenlerle değişen bir piyasa. Bu nedenlerden bazıları döngüsel bazıları ise yapısal olabiliyor. Son zamanlarda pandemi de bazı değişimleri beraberinde getirdi. Pandemiye bağlı değişimlerin çoğunun geçici olduğunu düşünsek de yeni normalin ne zaman ortaya çıkacağı ise belirsizliğini koruyor.Dünyanın önde gelen insan kaynakları danışmanlık şirketlerinden ManpowerGroup hem işverenlere hem de çalışanlara bu belirsizlik içerisinde rehberlik edecek “The Great Realization” isimli raporunu yayımladı. 2022 yılının iş gücü ortamına derinlemesine bir bakış sunan raporda “Çalışanlar Ne İstiyor?”, “Yetenek Açığı”, “Şirketler Dönüşüyor” ve “Teknoloji İvmeleniyor” 4 ana başlığı altında iş gücü piyasasının 20 trendi açıklanıyor:Çalışanlar Ne İstiyor? [1]

Çalışanların yüzde 49’u daha iyi bir refah düzeyi için başka bir şirkete geçeceğini söylüyor.

10 çalışandan 3’ü tükenmişliği önlemek için daha fazla ruhsal sağlık günü istiyor.

10 kişiden 4’ü hangi günlerde uzaktan çalışacaklarını seçebilmek ve bu günleri her hafta değiştirme esnekliğine sahip olmak istiyor.

4 çalışandan 3’ü yaptıkları iş ile ilgili motive ve tutkulu hissetmek istiyor.

Çalışanların yüzde 64’ü günlük çalışmalarının bir parçasının toplumun iyileşmesine yardımcı olmasını istiyor.

Yetenek Açığı [2] 5 işverenden 1’i ek tatil süresi gibi daha fazla yan hak sağlamayı planlıyor.

2030 yılına kadar 35 yaşın altındaki kişiler iş gücünün yüzde 75’ini oluşturacak.

Kadınların yüzde 51’i kariyer beklentileri konusunda pandemi öncesine göre daha az iyimser, yüzde 57’si ise mevcut işlerinden iki yıl içinde ayrılmayı planladıklarını söylüyor.

Şirketlerin yüzde 30’undan fazlası hâlihazırda çeşitlilik ve kapsayıcılık eğitim programları uyguluyor.

Yaklaşık 4 çalışandan 1’i ebeveyn ve bakım izni gibi yan haklar sağlayan işverenler ile çalışmak istiyor.

Teknoloji İvmeleniyor [3] 3 kurumdan 1’i önümüzdeki yıl makine öğrenmesi de dahil olmak üzere yapay zekâ teknolojisine daha fazla yatırım yapmayı planlıyor.

Dünya çapında 5 kurumdan 1’i, IT proje yöneticileri, yazılım geliştiriciler, siber güvenlik analistleri, yapay zekâ ve makine öğrenmesi uzmanları da dahil olmak üzere nitelikli teknoloji yeteneği bulmakta zorlanıyor.

Her 3 kurumdan 1’i e-ticaret ve dijital ticaret platformları, büyük veri analitiği, bulut bilişim ve IoT alanlarında dahili kabiliyetler geliştirmeyi planlıyor.

Endüstriler genelinde yapay zekâ teknolojilerine yapılan yatırımların artmasına rağmen 5 kurumdan 1’i bu becerileri gerektiren roller için yeterli yapay zekâ uzmanı bulamıyor.

IT (yüzde 23) ve İmalat (yüzde 21) rolleri, daha fazla teknoloji yatırımı nedeniyle en fazla sayıda personel sayısı değişikliklerini görecektir.

100’den fazla çalışanı olan kurumların yüzde 76’sı, harici işe alımlarda yetenek ve kişilik testleri gibi değerlendirme araçları kullanıyor.

Şirketler Dönüşüyor [4]

Her 3 kurumdan 2’si, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişimin kurumları için çok önemli bir odak noktası olduğunu belirtiyor.

Şirketlerin yüzde 68’i, hâlihazırda kurumlarında yürürlükte olan iş gücü yönetimi stratejilerinden birinin “personel tedarikçilerinin konsolidasyonu” olduğunu belirtiyor.

3 çalışandan 2’si kendileriyle aynı değerlere sahip kurumlarla çalışmak istiyor.

Kurumların yarısından fazlası hâlihazırda riskleri azaltmak için genişletilmiş tedarik zincirlerini (örneğin üçüncü taraflar, alt yükleniciler) değerlendiriyor. Yaklaşık yüzde 40’ı bunu önümüzdeki iki yıl içinde yapmayı planlıyor.

ManpowerGroup Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı hazırladıkları raporla ilgili yaptığı açıklamada, Covid-19 nedeniyle günümüzde iş piyasasında yaşanan durumun şimdiye kadar görülen hiçbir şeye benzemediğine dikkat çekerek, “Ortaya çıkan değişim tüm alanlarda olduğu gibi iş gücü piyasasında da kendisini hissettiriyor. İş gücüne katılım yatay bir çizgide seyrederken işsizlik seviyeleri hala yüksek ve birçok pazarda yetenek açığı rekor seviyelerde bulunuyor. Dengesiz ekonomik büyüme devam ediyor; bazı pazarlar yeniden toparlanırken, bazıları Covid-19 varyantları, aşılama oranları ve tedarik zincirinden kaynaklanan zorluklar nedeniyle toparlanmada gecikiyor. Bu gelişmeler iş piyasasının da yeni konjonktüre ayak uydurmasını gerektiriyor. Bu nedenle yeni çalışma modelleri yaygın şekilde deneniyor; esnekliği artırmak için hibrit ve uzaktan çalışma yöntemleri uygulanıyor. Bu modeller 2022’de de artmaya devam edecektir. Pandemi şartları altında mal ve hizmetlere olan talebi karşılamak ve uzun vadeli sürdürülebilir değer yaratmak için işverenlerin esnek ve stratejik iş gücü çözümleri uygulaması hiç olmadığı kadar önem kazandı. ManpowerGroup olarak biz de yayımladığımız bu rapor ile hızlanan yeni trendlere yer vererek işverenlere ve çalışanlara gelecek planlarını çizerken yol göstermeyi amaçladık.” dedi.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

İşsizlikte düşüş, ekonomi-teknoloji haberleri, TUİK verileri

“İLK SEFER 4 MAYIS TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRİLECEK”  Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Sivas ile İstanbul …