Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2024 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 61 bin kişi artarak 3 milyon 175 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puan artarak %8,8 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde %6,9 iken kadınlarda %12,3 olarak tahmin edildi.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı %49,9 oldu
İstihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 156 bin kişi artarak 32 milyon 970 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puan artarak %49,9 oldu. Bu oran erkeklerde %67,4 iken kadınlarda %32,8 olarak gerçekleşti.
Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı %54,7 olarak gerçekleşti
İşgücü 2024 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 219 bin kişi artarak 36 milyon 146 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,3 puan artarak %54,7 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde %72,4 iken kadınlarda %37,4 oldu.
Genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %16,6 oldu
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,3 puan azalarak %16,6 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde %12,6, kadınlarda ise %23,9 olarak tahmin edildi.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 42,5 saat oldu
İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2024 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 0,1 saat azalarak 42,5 saat olarak gerçekleşti.
Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı %27,6 oldu
Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2024 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre 1,9 puan artarak %27,6 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı %18,5 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı %19,0 olarak tahmin edildi.
Sanayinin alt sektörleri (2021=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2024 yılı Ekim ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %14,2 azaldı, imalat sanayi sektörü endeksi %3,3 azaldı ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %7,6 arttı.
Sanayi üretimi aylık %0,9 azaldı
Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2024 yılı Ekim ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre %4,8 azaldı, imalat sanayi sektörü endeksi %1,0 azaldı ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %3,3 arttı.
İhracat birim değer endeksi Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %3,8 arttı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde %13,0 arttı, ham maddelerde (yakıt hariç) %7,0 arttı, yakıtlarda %9,3 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) %3,0 arttı.
İhracat miktar endeksi %0,7 azaldı
İhracat miktar endeksi Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %0,7 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde %9,1 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) %0,9 arttı, yakıtlarda %17,4 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) %5,8 arttı.
İthalat birim değer endeksi %3,9 arttı
İthalat birim değer endeksi Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %3,9 arttı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde %6,4 arttı, yakıtlarda %4,7 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) %4,6 arttı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) %2,6 arttı.
İthalat miktar endeksi %3,7 azaldı
İthalat miktar endeksi Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %3,7 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde %3,9 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) %6,0 azaldı, yakıtlarda %2,7 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) %0,4 arttı.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat miktar endeksi %1,3 azaldı
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat miktar endeksi; 2024 Eylül ayında 148,0 iken 2024 Ekim ayında %1,3 oranında azalarak 146,1 oldu. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise ihracat miktar endeksi; 2023 yılı Ekim ayında 162,6 iken 2024 yılı Ekim ayında %4,6 oranında azalarak 155,1 oldu.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ithalat miktar endeksi %6,5 arttı
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ithalat miktar endeksi; 2024 Eylül ayında 117,3 iken 2024 Ekim ayında %6,5 oranında artarak 124,9 oldu. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise ithalat miktar endeksi; 2023 yılı Ekim ayında 123,9 iken 2024 yılı Ekim ayında %2,2 oranında azalarak 121,1 oldu.
Dış ticaret haddi 2024 yılı Ekim ayında 86,0 olarak gerçekleşti
İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine bölünmesiyle hesaplanan ve 2023 yılı Ekim ayında 86,1 olarak elde edilmiş olan dış ticaret haddi, 0,1 puan azalarak, 2024 yılı Ekim ayında 86,0 oldu.
Güven endeksi hizmet sektöründe %2,9 azaldı, perakende ticaret sektöründe %0,9 arttı, inşaat sektöründe %1,7 arttı. Mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi Kasım ayında bir önceki aya göre; hizmet sektöründe %2,9 oranında azalarak 111,0 değerini, perakende ticaret sektöründe %0,9 oranında artarak 111,7 değerini ve inşaat sektöründe %1,7 oranında artarak 87,8 değerini aldı.
Yapı kullanma izin belgesi verilen binaların yüzölçümü %5,3 azaldı
Bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, 2024 yılı III. çeyreğinde belediyeler tarafından yapı kullanma izin belgesi verilen bina sayısı %2,9 artarken, daire sayısı %3,1 ve yüzölçüm %5,3 azaldı.
Toplam yüzölçümün %55,1’i konut alanı olarak gerçekleşti
Yapı ruhsatı verilen binaların yüzölçümü %18,9 azaldı
Bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, 2024 yılı III. çeyreğinde belediyeler tarafından yapı ruhsatı verilen bina sayısı %18,8, daire sayısı %17,0 ve yüzölçüm %18,9 azaldı.
Toplam yüzölçümün %53,1’i konut alanı olarak gerçekleşti
Belediyeler tarafından 2024 yılı III. çeyreğinde yapı ruhsatı verilen binaların toplam yüzölçümü 32,0 milyon m² iken; bunun 17,0 milyon m²’si konut, 8,2 milyon m²’si konut dışı ve 6,8 milyon m²’si ise ortak kullanım alanı olarak gerçekleşti.
Yapı ruhsatına göre konut, konut dışı ve ortak alanların yüzölçüm payları, III. Çeyrek, 2022-2024
En yüksek yüzölçüm payı %68,2 ile iki ve daha fazla daireli binaların oldu
Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, Ekim ayında 80,6 iken Kasım ayında %1,0 oranında azalarak 79,8 oldu.
Atların doğal yürüyüşlerinden faydalanarak gerçekleştirilen bir tedavi yöntemi olan Hippoterapi, son yıllarda alternatif tıp alanında dikkat çeken bir tedavi biçimi haline geldi. Veteriner Hekim Uğur Selin Çelikten, Hippoterapi’nin nasıl işlediğini, hangi hastalıklar için etkili olduğunu ve bireylerin iyileşme süreçlerine nasıl katkı sağladığını açıkladı.
Atlarla Gelen Şifa
Hippoterapi’nin aslında eski bir tedavi yöntemi olduğunu ve Hippoterapi’nin Hipokrat’ın eserlerinde bile yer aldığını hatırlatan Uğur Selin Çelikten “Hippoterapi, eski Yunancada “hippo”; “at”, “su aygırı” ve “tedavi”, “terapi” anlamına gelen kelimelerden oluşur. At destekli tedavi olarak tanımlanan Hippoterapi’den İlk olarak MÖ 5. YY’da Hipokrat’ın eserlerinde bahsedilmiştir. 1960’larda Almanya, Avusturya ve İsveç’te geleneksel fizik tedaviye entegre edilen Hippoterapi, modern dünyada yeniden popülerlik kazandı. Atların yürüyüş hareketlerinden faydalanarak yapılan bu tedavi, özellikle özel gereksinimli çocuklar ve nörolojik rahatsızlıkları olan bireyler için önemli faydalar sağlıyor” dedi.
“İnsan ve hayvan sağlığında modern tıbbın faydaları elbette tartışılamaz” şeklinde konuşan Çelikten sözlerine şöyle devam etti:
“İlaçların yan etkileri veya antibiyotiklere dirençli bakteri suşlarından dolayı veya tamamlayıcı tedavi olarak alternatif tıp tedavileri, yüzyıllardır tercih edilmektedir. Veteriner hekimliğinde ve insan sağlığında sıklıkla uygulanan alternatif tıp yöntemleri homeopati, fitoterapi, akupunktur gibi yöntemlerin yanında öyle bir yöntem var ki bu yöntem bir hayvanın insan sağlığının iyileştirilmesine aracı olmasını sağlıyor. İşte o tedavi HİPPOTERAPİ!”
Hippoterapi’nin Biyolojik Temeli
Atların ritmik hareketleri, binicinin pelvisini ve vücudunu doğal şekilde etkileyerek denge, kas tonusu ve koordinasyonu geliştiriyor. Atın hareketi, insanın doğal yürüme biçimini taklit eder ve bu sayede tedaviye katılan bireylerin bel ve gövde kaslarını güçlendirirken, aynı zamanda sosyal becerilerini de geliştirmelerini sağlar” açıklamasında bulunan Çelikten şu önemli bilgileri verdi:
Hangi Hastalıklar İçin Etkili?
“Hippoterapi ile serebral palsi, travmatik beyin hasarı, Down sendromu, otizm, kas distrofisi, multipl skleroz gibi nörolojik ve ortopedik hastalıkların tedavisinde başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. Hippoterapi sadece fiziksel gelişimi desteklemekle kalmaz, aynı zamanda hastaların bilişsel ve psikolojik durumlarına da olumlu etkilerde bulunur.”
Eğlenceli ve Etkili Bir Tedavi Yöntemi
Veteriner Hekim Uğur Selin Çelikten’e göre Hippoterapi’nin en önemli avantajlarından biri, tedavi sürecinin eğlenceli olmasıdır. Hem çocuklar hem de yetişkinler için uygun olan bu terapi yöntemi, hastaların tedaviye katılımını artırıyor.
“Fiziksel ve bilişsel terapilerde hızla ilerleyen bir tedavi süreci sağlamak, insanların tedaviye olan ilgisini ve katılımını artırıyor” diyen Çelikten, tedavinin sosyal ve motor becerilerdeki iyileşmeleri hızlandırdığını belirtti.
Fiziksel, Mesleki ve Konuşma Terapilerinde Kullanımı
Hippoterapi, yalnızca fiziksel tedavi değil, aynı zamanda mesleki terapi ve konuşma terapisi alanlarında da etkilidir” diyen Çelikten, “Atın hareketleri, motor becerileri ve günlük aktivitelerdeki performansı geliştirirken, konuşma terapisi açısından da bilişsel ve motor işlevleri destekler” açıklamalarını yaptı.
Veteriner Hekim Selin Çelik, “Hippoterapi, tedavi sürecini hem eğlenceli hem de etkili hale getirerek hastaların daha hızlı bir iyileşme süreci geçirmelerini sağlıyor” diyerek bu tedaviye olan inancını yineledi.
Bu yıl Conrad İstanbul Bosphorus’ta 19’uncusu düzenlenen ödül töreninde Dof Robotics, hem “Technology Fast 50™ Türkiye” ödülünün hem de net satış gelirlerinde %50 ve üzerinde ihracat payına sahip en hızlı büyüyen şirketlere verilen prestijli “Deloitte Teknoloji İhracatı Ödülünün” sahibi oldu.
Dof Robotics Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Mertcan “2009 yılından beri robotik, otomasyon ve simülasyon teknolojilerinde sınırları zorlayan, yenilikçi ve inovatif ürünler geliştirmekteyiz. Ürünlerimizin %95’ini 80’den fazla ülkeye ihraç ederek eğlence ve teknoloji sektörünün öncüsü olma misyonuyla geleceği şekillendirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Yeşilköy İhtisas Serbest Bölge’deki fabrikalarında geliştirdikleri ürünleri %100 yerli ve milli robot ve yazılım çözümlerini Amerika ve Çin başta olmak üzere 80’den fazla ülkeye ulaştırdıklarını belirten Mertcan, “500’ün üzerinde teknoloji ürünümüzle Universal Studios, Transformers gibi ünlü markalara hizmet sağlıyor, küresel eğlence teknolojileri alanında yeniliklere odaklanarak sektöre yön veriyoruz.” dedi.
Öncelikli amaçlarının inovasyon ve teknolojiyi kullanarak dünyaya, topluma, çevreye ve insana katkı sağlayacak sürdürülebilir ve kaliteli projeler üretmek ve geliştirmek olduğunun altını çizen Mustafa Mertcan, “Bu başarılarımız, ekibimizin özverisi, paydaşlarımızın güveni ve ortaklarımızla olan güçlü iş birliğinin sonucudur.” diye belirtti.
DEMİRYOLUNDA YÜZDE 35 YENİLENEBİLİR ENERJİ HEDEFİ
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, taşımacılık faaliyetlerini artırırken karbon ayak sürdürülebilir ulaştırma politikaları ile azaltılabileceğini vurguladı. Bakan Uraloğlu, “Ulaştırma ve Lojistik Ana Planımızla etkin bir ulaşım sistemini ülkemize kazandırmak için çalışıyoruz. 2053 yılına kadar demiryolu taşımacılığının toplam enerji ihtiyacının yüzde 35’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamayı hedefliyoruz.” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, COP29 İklim Değişikliği Konferansı Sürdürülebilir ve Dijital Orta Koridor ve Ötesi Bakanlar Toplantısı’nda konuştu. Bakan Uraloğlu, ulaştırmanın insanların günlük yaşamlarını kolaylaştıran ve ekonomik faaliyetleri destekleyen hayati bir sektör olduğunu vurgulayarak “Özellikle son yıllardaki teknolojik gelişmelerle birlikte seyahat süreleri kısalmış, erişilebilirlik artmış ve bunun neticesinde ulaşım faaliyetlerinin özellikle de yük taşımacılığının karbon ayak izi de maalesef hızlıca artmıştır.” ifadelerini kullandı.
Bakan Uraloğlu, jeopolitik gerilimlerin ve bölgesel çatışmaların da taşımacılık sürelerinin uzamasına ve dolayısıyla da emisyonların artmasına neden olduğunu kaydederek “Peki bir yandan ekonomik ve dolayısıyla taşımacılık faaliyetlerimizi artırırken diğer yandan karbon ayak izini nasıl azaltacağız? Bu sorunun cevabı sürdürülebilir ulaştırma politikalarından geçiyor.” dedi.
“Türkiye Hem Küresel İklim Değişikliği Sorunuyla Mücadelede Yerini Aldı”
Türkiye’nin Paris Anlaşmasını onayladığını ve 2053 sıfır emisyon hedefini taahhüt ettiğini anımsatan Uraloğlu, “Türkiye hem küresel iklim değişikliği sorunuyla mücadelede yerini aldı hem de bu amaca yönelik politikaların uygulamaya aktarılmasına hız kazandırdı. Yatırım planlamalarımızda, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin yanı sıra Paris İklim Değişikliği Anlaşması ve AB Yeşil Mutabakatının hedeflerini de kendimize rehber addediyoruz. Bu minvalde hazırladığımız 2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planımızla etkin bir ulaşım sistemini ülkemize kazandırmak için çalışıyoruz. Bütünleşik olarak tasarladığımız ulaşım ekosistemimizde, zorluklara karşı dayanıklılık ve yeşil ulaştırma esasında tüm modları birbirleriyle entegre hâle getiriyoruz.” şeklinde konuştu.
“Demiryolu Taşımacılığının Enerji İhtiyacını Yenilenebilir Kaynaklardan Karşılayacağız”
Bir yandan Yüksek Hızlı Tren ve Hızlı Tren ağının genişletilmesine yönelik projeler yürütürken diğer yandan mevcut hatların elektrifikasyonu ve sinyalizasyonu ile demiryolunun yolcu ve yük taşımacılığındaki payının artırılmasını hedeflediklerini belirten Uraloğlu, “Bu hedefe ulaşırken, milli elektrikli trenimizi de ürettik ve raylarla buluşturduk. Milli trenimizin seri üretimi devam ederken, 2053 yılına kadar demiryolu taşımacılığının toplam enerji ihtiyacının yüzde 35’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamayı hedefliyoruz.” şeklinde konuştu.
PaperWork Ekosistemi ile Dijital Dönüşümün Kolay Yolu
Dijital çağda iş süreçlerinde verimlilik ve dönüşüm ihtiyacı, her geçen gün daha da önem kazanıyor. İşletmeler, dijitalleşme yolculuklarında hız kazanmak ve süreçlerini daha esnek bir şekilde uyarlamak için yenilikçi çözümlere ihtiyaç duyuyor. Bu noktada devreye giren PaperWork BPM, işletmelere büyük kolaylık sunan ileri teknolojik altyapısıyla dikkat çekiyor.
Low Code Teknolojisiyle Gelen Esneklik
PaperWork BPM, Low Code teknolojisiyle donatılmış yapısı sayesinde en karmaşık iş süreçlerinin bile hızla uyarlanmasını sağlıyor. Bu teknoloji, yazılım geliştirme süreçlerini hızlandırarak, işletmelerin ihtiyaca göre özelleştirilmiş çözümler oluşturmasına imkan tanıyor. Kullanıcı dostu arayüzü ve esnek yapısı ile işletmeler, değişen iş gereksinimlerine hızla yanıt verebiliyor ve süreçlerini etkin bir şekilde yönetebiliyorlar.
BPM ve Doküman Yönetimi Entegrasyonu
PaperWork ekosistemi, İş Süreçleri Yönetimi (BPM) ile doküman yönetimini güçlü bir şekilde birleştiriyor. Bu entegrasyon, iş akışlarını otomatikleştirerek, belge yönetimini daha kolay ve verimli hale getiriyor. İşletmeler, kağıt üzerinde gerçekleştirilen işlemleri dijital ortama taşıyarak, hem zaman hem de maliyet tasarrufu sağlıyorlar.
Dijital Dönüşümde Öncü Çözümler
PaperWork BPM, dijitalleşme sürecinde işletmelerin yanında yer alarak, süreçlerinin dijital ortama taşınmasını ve daha verimli bir şekilde yönetilmesini sağlıyor. Özellikle büyük ölçekli işletmeler için hayati önem taşıyan bu çözümler, rekabet avantajı kazandırarak, iş süreçlerinde devrim niteliğinde yenilikler sunuyor.
1.5 milyondan fazla mükellef yeni yılda e-Deftere geçiyor
Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin tamamının 1 Ocak 2025 tarihinde e-Defter’e geçişleri zorunludur.
Elektronik Defter Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlandığını anlatan Kolaysoft Teknoloji AŞ Satış Destek Yöneticisi Gizem Ülger, şunları söyledi:
“Bilanço esasına göre defter tutan tüm mükelleflerin e-Deftere geçiş yapması zorunlu olduğundan, 1 Ocak’tan itibaren 1.5 milyondan fazla mükellefin e-Deftere geçiş yapacağı öngörülüyor. Yaklaşık 10 yıllık e-Belge serüveninde bu dönem, ciddi bir geçiş dönemi olacaktır. Burada, mali müşavirleri ve entegratörleri yoğun günler bekliyor. Aralık ayında çok sayıda geçiş olacağından, firmaların şimdiden mali mühür / e-imza cihazlarını talep etmeleri gibi ön hazırlıklara başlamaları önemlidir. Kolaysoft’un yenilikçi teknolojisiyle artık mali mühür kullanmadan e-Defterlerinizi hızlı, kolay ve pratik şekilde gönderebilirsiniz. Bilindiği üzere, Kolaysoft Teknoloji olarak ülkemizin Sistem Entegratörü İş Ortağı başlığında “Yılın e-Fatura e-Defter e-Arşiv / e-Dönüşüm” kategorisinin birinciyiz. Kolaysoft olarak, tüm e-Belge (e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-Defter, e-İrsaliye vb) uygulamaları ve dijital dönüşüm süreçlerinde işletmelere hizmet vermeyi sürdürüyoruz.” dedi.
Yeni yılda, yeni e-Belgeler hayatımıza giriyor
e-Belge uygulamalarının yeni yılda iş dünyasının ve bireysel tüketicilerin hayatına daha yoğun girmeye devam edeceğini ifade eden Gizem Ülger, e-Arşiv, e-Gider Pusulası, e-Dekont gibi uygulamalar hakkında şunları kaydetti:
**e-Arşiv Fatura Düzenleme Zorunluluğunda limitler düşürüldü. 2025-2026 yılları arasında, 3 bin TL’yi aşan faturalar için e-Arşiv fatura düzenleme zorunluluğu getirilmiştir. 2026’dan sonra, tutara bakılmaksızın e-Arşiv fatura zorunluluğu uygulanacaktır.
**e-Gider Pusulası hayatımıza giriyor. e-Gider Pusulası, kağıt ortamda düzenlenen gider pusulasının e-Belge olarak elektronik ortama aktarılmasıdır. 2025 yılında, tüm mükellefler bu hizmeti de kullanabileceklerdir.
**İnşaat Demiri İzleme Sistemine dahil olup, 2024 ve müteakip hesap dönemlerinde 1 milyon TL ve üzeri olan mükellefler, 1 Ocak 2025 tarihinde e-İrsaliye uygulaması geçiş yapmak zorundadır.
**e-Dekont uygulaması genişliyor. Sadece bankalar değil, diğer kuruluşlar da e-Dekont düzenleyebilecektir.
Anadolubank Deneyimli İsimlerle Büyüyor
Türkiye’nin köklü bankalarından Anadolubank, yenilikçi yaklaşımlarıyla dikkat çekiyor. Banka, müşteri odaklı bankacılık anlayışını daha da güçlendirmek ve müşterilerine ihtiyaçlarına yönelik teknolojik çözümler sunmak üzere, sektörün deneyimli isimlerini kadrosuna kattı.
Anadolubank; Kurumsal İletişim, İnsan Kaynakları, Finansal Kurumlar, Risk Yönetimi, Kredi Tahsis ve Veri Analitiği gibi kritik bölümlerin yönetimine, kendi alanlarında önemli tecrübelere sahip isimleri getirdi. Yeni yönetim kadrosuyla birlikte Banka, sürdürülebilir büyüme stratejisi doğrultusunda yeni atılımlara imza atıyor.
Deneyimli isimlerle güçlenen yönetim kadrosu
Anadolubank’ın yeni dönem vizyonu ile kadrosunu güçlendirecek önemli atamalar gerçekleşti. Global ölçekte İnsan Kaynakları yönetimi konusunda, Koç Holding, Akbank, Yapı Kredi, Ford Otosan gibi büyük kurumlarda 25 yılı aşkın başarılı bir kariyere imza atan Nazlı Bıyıkbeyi İnsan Kaynakları Bölüm Başkanlığı’na, bugüne kadar global ve yerli birçok üst segment markanın iletişim stratejilerini yöneten iletişim sektörünün deneyimli ismi Bahar Uysal Kurumsal İletişim Bölüm Başkanlığı’na, Bankacılığa 1996’da Osmanlı Bankası Finansal Kurumlar Departmanı’nda başlayan, uluslararası bankacılık, dış ticaretin finansmanı, yurt dışı fonlama, muhabir bankacılık, finansal kurumlar ve ülke riski yönetimi konularında 30 yıla yakın yurt içi ve yurt dışı tecrübesine sahip İpek Tunç Finansal Kurumlar Bölüm Başkanlığı’na atandı.
TİYATROKARE’NİN “ANNEM HEP DERDİ Kİ” KOMEDİSİ SOSYAL MEDYA DA DİKKATLERİ ÇEKİYOR.
Adıyla dikkat çeken, oyunun konusuyla heyecanlandıran “Annem Hep Derdi ki” oyunu sosyal medyada günün konusu olmaya devam ediyor. Amerikalı oyun yazarı Katherine Di Savino’nun yazdığı, Servet Aybar’ın dilimize çevirdiği , Nedim Saban’ın uyarlamasıyla sahnelenen “Annem Hep Derdi Ki”, evliliğe hazırlanan genç çiftin başından geçen sorunları, İstanbul’a taşındıktan sonra yaşadıkları kültürel şoku eğlenceli bir dille anlatıyor. Oyun annelerimizin bize söylediği sözleri hatırlatıyor.
Oyunda Çiçek Dilligil erkek annesi, Ecmel İs kız annesini oynuyor! Oyun, atasözü yerine daha çok anasözünde yoğunlaşmakta. Ancak kuşkusuz Dilara Mücaviroğlu ve Mert Aykul’un oynadığı çiftin babalarının da çok önemi var. Mert Asutay, balıkçılığa, Aziz Sarvan elektronik eşyalara düşkün babaları oynarken, Aşkın Şenol ise Tarlabaşı bölgesi apartmanlar görevlisini oynuyor.
Oyunu izleyen ve oyundan haberdar olan birçok ünlü oyuncu ve sanatçı, yazar ve birçok farklı meslek gruplarından kişiler sosyal medya hesaplarından annelerinin “kulaklarına küpe olan sözlerini, öğütlerini” paylaşmasıyla anneleri gündeme taşıdılar.
vivo V40, binlerce test ve IP68 sertifikası ile dayanıklılığını kanıtlıyor
ZEISS kalitesi portre fotoğrafçılığı özellikleri ile kullanıcıların hikâyelerini çarpıcı kalitede anlatan çekimler yapmalarını sağlayan yeni vivo V40, kullanıcıların günlük yaşamda karşılaşabileceği tüm zorluklara karşı kapsamlı testlerden başarıyla geçti.
Akıllı cihaz ve hizmetleri odağına alarak güçlü tasarıma sahip ürünler üreten dünyanın lider teknoloji şirketlerinden vivo’nun yeni V40 akıllı telefonu sadece kullanıcıların mobil portre fotoğrafçılığı deneyimini zenginleştirdiği için değil aynı zamanda en zorlu koşullara dayanacak şekilde geliştirilmiş olması nedeniyle de dikkatleri üzerine çekiyor.
IP68 sertifikasına sahip olması vivo V40’ı piyasadaki en dayanıklı telefonlardan biri yapıyor. İster yağmur altında bir fırtınaya yakalanın, ister telefonunuzu yanlışlıkla suya düşürün vivo V40 dayanıklılığından ödün vermiyor. 1,5 metre derinliğe kadar su içerisinde 30 dakika boyunca kalabilen vivo V40, ayrıca yüksek basınçlı ortamlara da dayanabiliyor. Simüle edilmiş kıyı bölgelerinde 72 saat süren çevre testlerini başarıyla tamamlayan cihaz, -20°C’den 50°C’ye kadar olan ekstrem sıcaklıklarda dahi üstün performans sunuyor.
Cihaz, toza ve suya dayanıklılığın ötesine de geçiyor. 70 zorlu kalite testinden geçerek vivo’nun bugüne kadar ürettiği en sağlam akıllı telefonlardan biri olan V40, çok ince yapısına rağmen sert darbelere karşı da koyabiliyor. Çerçeve yapısının dayanıklılığı 500 deformasyon testiyle kanıtlanan cihaz; masa üstü, yatak ve koltuk gibi çeşitli sahneleri simüle eden testlerde 42.000 kez düşürülerek dayanıklılığını ortaya koydu. Bunun yanında, cihaz 10.000 kez şarj kablosu takma/çıkarma testi ve 1.000 kez basınç testini de başarıyla geçti. Ayrıca, güç düğmesinin 150.000 kez basılma testini başarıyla geçmesi de cihazın uzun ömürlü kullanımını mümkün kılıyor.
WWF-Türkiye’nin Evlat Edinme programıyla panda, yunus, kaplan gibi tehlike altındaki bir türü sembolik olarak evlat edinenler; sevgilerini tüketim kültürünün ötesine geçen yaşam dolu hediyelere dönüştürüyor.
Elli yıldır ülkemizin doğal yaşam alanlarını korumak için çalışan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde doğayla uyumlu geleceğin #BirlikteMümkün olduğuna inanan herkesi evlat edinme programı aracılığıyla türleri ve yaşam alanlarını korumaya çağırıyor.
Tıpkı doğa gibi her mevsim yeni bir hayat sunan, her gün yeni başlangıçlarla bizlere yol gösteren öğretmenlere teşekkürü doğa için umuda dönüştürmek isteyenler; panda, yunus, kaplan, deniz kaplumbağası, kutup ayısı, koala, büyük beyaz köpekbalığı, imparator penguen, fil, orangutan, saz kedisi, turna gibi türlerin yer aldığı evlat edinme programına Panda Dükkan’dan ulaşılabiliyor.
E-sertifika, bilgi kitapçığı, isme özel basılı sertifika, ekilebilir tohumlu kâğıttan oluşan kartpostal ve not defteri, pelüş oyuncak gibi çeşitli seçeneklerin de yer aldığı evlat edinme programına yapılan bağışlar, vakfın tehlike altındaki türlerin korunmasına yönelik çalışmalarına destek oluyor.
TOUGHBOOK, Enlit Europe 2024’teki Panasonic Industry Fuarı’nda Öne Çıktı
Panasonic’in dayanıklı TOUGHBOOK dizüstü bilgisayarları ve tabletleri, altyapı modernizasyonunu her düzeyde destekler.
Panasonic TOUGHBOOK dayanıklı cihazlarının kamu hizmetlerindeki saha servis çalışanları için faydaları, Milano’daki Fiera Milano di Rho’da düzenlenen Enlit Europe 2024’te gösterildi. Etkinlik, ziyaretçilerin Panasonic Industry’nin çözüm paketinin, enerji dağıtımı ve yönetiminin her aşamasını dijitalleştirmede kamu hizmeti şirketlerine nasıl yardımcı olabileceğini keşfetmelerini sağlıyor.
Kamu hizmetleri sektörü, dijitalleşmeyi acil bir öncelik olarak görüyor. Devlet tarafından zorunlu kılınan akıllı sayaç düzenlemelerine uyum, enerji ölçümlerinin doğru ve verimli olması, gaz ve hidrojenin güvenli dağıtımı gibi birçok önemli faktörü ön plana çıkardı. Bunun yanı sıra, ek BT sorumlulukları üstlenen kamu hizmetleri çalışanları olduğu göz önünde bulundurulunca, güvenilir mobil bilgi işlem çözümlerine erişim kritik hale geldi.
IŞIK, MEKÂN ve BOŞLUK…ÇUBUKLU SİLOLAR’IN DİJİTAL SANATLAR MÜZESİ, “BOŞLUK” SERGİSİNİ AĞIRLIYOR!
Son dönemde Beykoz’un kültür, sanat ve yaşam merkezine dönüşen Çubuklu Silolar’daki Dijital Sanatlar Müzesi, “Boşluk” sergisine ev sahipliği yapıyor! Işık, mekân ve boşluk arasındaki sonsuz gerilimi araştıran sergi, izleyiciyi de bu bağlamda bir yüzleşmeye davet ediyor. Serginin açılışı, 20 Kasım Çarşamba akşamı Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, İBB Kültür Varlıkları Dairesi Başkanı Oktay Özel gibi isimlerin de aralarında bulunduğu sanat, siyaset, iş ve medya dünyasından özel davetlilerin katılımıyla gerçekleşti. Açılışta konuşan Mahir Polat, Çubuklu Silolar’ın, halkçı belediyeciliğin çok başarılı bir örneği olduğuna dikkat çekti. İBB Miras ve İBB Kültür tarafından düzenlenen “Boşluk” sergisi, 23 Şubat 2025 tarihine kadar Çubuklu Silolar Dijital Sanatlar Müzesi’nde ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
Kaderine terk edilmiş bir miras alanıyken İBB Miras’ın kapsamlı restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmalarıyla dünya çapında örnek teşkil edecek devasa bir kültür sanat alanına dönüştürülen Çubuklu Silolar, yeniden İstanbul’a kazandırıldı. Toplam alanı 20.000 m2’yi bulan Çubuklu Silolar artık Dijital Sanatlar Müzesi, Doğa ve Bilim Müzesi, atölye, kütüphane, karşılama merkezi, sahne, gökyüzü çayırı, çocuk oyun alanları, kafe ve restoran gibi çok amaçlı birimleriyle İstanbulluları ağırlıyor. Kapılarını kültüre, sanata ve bilime açan bu tarihî alan, ziyaretçilerini yepyeni bir İstanbul deneyimi yaşamaya davet ediyor.
İstanbul’un endüstri mirasının önemli yapılarından olan Çubuklu Silolar’da yer alan Dijital Sanatlar Müzesi, “Boşluk” başlıklı yeni sergisini sanatseverlerle buluşturdu. Sergi, ışık kavramına yalnızca bir aydınlanma aracı olarak değil; içinde yaşadığımız mekânı, zamanı ve hatta bireyin algısını yeniden şekillendirebilen bir güç olarak yaklaşıyor. Parçası olduğumuz modern dünyayı günden güne değiştiren teknolojik gelişmeler doğrultusunda ışığın bugünkü rolü nedir? Bizi kimi zaman gerçeklikten uzaklaştıran, kimi zaman da yepyeni bir gerçeklik inşa etmemize aracı olan ışık, sınırları nasıl belirliyor? Bilim ve teknolojinin dijital imge üretimine sonsuz patikalar açtığı günümüzde sanatsal anlamda nasıl bir yerde konumlanıyor?
Barış Çavuşoğlu, Berkay Tuncay, Buşra Tunç, ha:ar & Hakan Gündüz, MAOTIK & NikColk Void, media.tribe, ve Meggie Weinheimer’ın ışık, mekân ve boşluk ekseninde ürettiği son dönem eserlerinden oluşan sergi, izleyiciye tüm bu soruların eşlik ettiği derinlikli bir keşif imkânı sunuyor. Sanatçıların1930’lu yıllardan günümüze uzanan petrol depolarını mesken tutan ve boşlukla yakından ilişki kuran ışık temelli yerleştirmeleri, mekânın formunu yeniden şekillendirirken ona mimari anlamda yeni olasılıklar kazandırıyor.
Devletler, plastik kirliliğini sona erdirmek için INC-5’e hazırlık yaparken, plastik kirliliği gezegenimizi harap etmeye, ekosistemleri ve yaban hayatı yok etmeye, iklim değişikliğini tetiklemeye ve soluduğumuz hava, tükettiğimiz gıda ve su yoluyla bedenimize sızmaya devam ediyor.
Veriler net: Küresel plastik üretimi, 2000’den 2019’a ikiye katlanarak yıllık 460 milyon tona ulaştı[1] ve müdahale edilmezse 2050’ye kadar üç katına çıkması bekleniyor.[2] Bu, küresel ısınmayı 1,5°C altında tutmak için kalan karbon bütçesinin %13’ünü veya daha fazlasını tüketecek.[3] Müzakereler başladığından bu yana geçen iki yılda, yaklaşık 20 milyon ton plastik okyanuslara karıştı.4] Bugün okyanuslarımızda bulunan beş trilyon plastik parçası dünyanın etrafını 400 kez dolaşmaya yetiyor.[5] Maalesef bugüne kadar üretilen plastiğin yüzde 90’ı geri dönüştürülmedi.[6] Türkiye’de de plastik kirliliği alarm veriyor; Akdeniz’den alınan derin deniz örneklerinin yüzde 92,8’inde plastik var, Akdeniz Havzası’nda her 4 metrekareye 1 plastik atık düşüyor.[7]
1. Plastik üretiminde azaltım
3. Plasti̇k atık ithalatının kademeli olarak yasaklanması
İklim Değişikliği Başkanlığı’nın 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi[8] çerçevesinde atık sektörü stratejilerine paralel olarak Türkiye, atık ithalatına olan bağımlılığını sonlandırmalı ve 2026 yılına kadar “Sıfır Atık Mevzuatı” çerçevesinde kademeli bir atık ithalatı yasağı uygulamaya koyarak, plastik atık ithalatından çıkış rotasını ilan etmeli; yerel atık azaltma, toplama ve geri dönüşüm mekanizmalarını güçlendirmelidir. Bunun akabinde plastik üretimi, tüketimi ve ithalatında daha şeffaf bir politika izlenmeli ve atılan adımların etkinliği yıllık raporlamalarla takip edilmelidir.
Açıklamayı imzalayan kurumlar: Çöpüne Sahip Çık Vakfı, Greenpeace Türkiye, Plastiksiz Türkiye Platformu, TEMA Vakfı, TÜRÇEV, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)
İnşaatta dalgalanma devam ediyor
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), her ay merakla beklenen inşaat ile bağlantılı imalat ve hizmet sektörlerindeki mevcut durum ile beklenen gelişmeleri gösteren “Hazır Beton Endeksi” 2024 Ekim Ayı Raporu’nu açıkladı. Dalgalı bir hareket gösteren Faaliyet Endeksi yılın ilk 10 ayında yalnızca 4 defa eşik değerin üzerine çıkmıştır. Ekim ayında tüm endeksler geçen yılın aynı ayına göre azalarak Beton Endeksi’ni aşağı çekmiştir.
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) her ay açıkladığı Hazır Beton Endeksi ile Türkiye’de inşaat sektörü ve bağlantılı imalat ve hizmet sektörlerindeki mevcut durumu ve beklenen gelişmeleri ortaya koymaktadır. İnşaat sektörünün en temel girdilerinden biri olan ve aynı zamanda üretiminden sonra kısa bir süre içerisinde stoklanmadan inşaatlarda kullanılan hazır betonla ilgili bu Endeks, inşaat sektörünün büyüme hızını ortaya koyan öncü bir göstergedir.
BEN BUNLARI ÇOCUĞUMA NASIL ANLATIRIM? DÜŞBAZ’DAN, ÇOCUKLARLA SAĞLIKLI ve ANLAMLI İLİŞKİLER KURMAK İSTEYEN HERKES İÇİN KAPSAMLI BİR REHBER!
Dr. Robyn Silverman’ın çocuklarla duygular, zorbalık, başarısızlık korkusu, sosyal medya gibi birçok zor konunun nasıl güvenle konuşulabileceği konusunda etkili stratejiler sunduğu kitabı Ben Bunları Çocuğuma Nasıl Anlatırım? Tüyolar, Senaryolar, Hikâyeler ve En Zorlu Konuşmaları Bile Kolaylaştırmanın Yolları, Düşbaz Kitaplar’dan çıktı! Yazarın, alanında uzman çok kişiyi ağırladığı podcast programı “How to Talk to Kids About Anything” ile aynı adı taşıyan kitap, 2-18 yaş arası çocuklarla iletişimde olan herkes için önemli bir rehber. Her yaştan çocukla iletişimde empati, açıklık ve destekleyici bir dil kullanmanın önemini vurgulayan Ben Bunları Çocuğuma Nasıl Anlatırım?, aynı zamanda çocukların kendilerine güvenmelerini, duygusal zekalarını geliştirmelerini ve stresle başa çıkmalarını desteklemek için pratik öneriler de sunuyor.
BYD 30’uncu Yaşını 10 Milyonluk Rekor Üretimle Kutladı
Dünyanın lider elektrikli araç üreticisi BYD, 30’uncu yılını 10 milyonuncu yeni enerji aracının (elektrikli ve plug-in hibrit) üretim bandından indirilmesiyle kutlayarak önemli bir kilometre taşını daha geride bıraktı. 30 yıl önce şarj edilebilir batarya üreticisi olarak kurulan BYD, yenilikçi teknolojileriyle kısa sürede dünyanın önde gelen otomotiv üreticileri arasında yer alarak sektördeki liderliğini pekiştirdi.
BYD, 10 milyon elektrikli ve plug-in hibrit araç üretimine ulaşan dünyanın ilk markası olarak bu önemli kilometre taşını hızlı bir büyümeyle geride bıraktı. Marka, ilk 5 milyon yeni enerji aracını 15 yılda üretirken, sonraki 5 milyon aracı sadece 15 ayda üreterek büyüme ve üretim gücünü ortaya koydu. Üretim bandından indirilen 10 milyonuncu araç ise, BYD’nin premium markası olan DENZA’nın Z9 modeli oldu. Bu tarihi kilometre taşına imza atan model, tüm dünyada ses getiren “Black Myth: Wukong” oyununun arkasındaki vizyoner isim olan Game Science CEO’su Feng Ji’ye takdim edildi.
TÜRKİYE’NİN EKİM AYI YAŞ MEYVE SEBZE İHRACATI 289,2 MİLYON DOLAR
Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat Gürüz, Türkiye’nin ekim ayındaki yaş meyve sebze ihracatının 289,2 milyon dolara ulaştığını açıkladı. Yılın 10’uncu ayında en çok limon, mandalina ve domates ihraç ettiklerini belirten Başkan Ferhat Gürüz, en fazla yaş meyve sebze ihraç ettikleri ülkelerin başında Rusya, Irak ve Romanya’nın yer aldığını bildirdi. Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliğinin ekim ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23 artışla 156,2 milyon dolar ihracata imza attığını vurgulayan Başkan Ferhat Gürüz, Türkiye geneli sektör ihracatına yüzde 54 oranla en güçlü desteği verdiklerini ifade etti.
“Yaş meyve sebze ihracatımızda Avrupa kıtası en önemli pazarımız”
Tarladan sofraya güven veren sürdürülebilir, kaliteli ve zengin ürün çeşitliliğini uluslararası pazarlarda ön plana çıkaran Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliğinin sektör lideri olarak İspanya’nın başkenti Madrid’de 8-10 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Fruit Attraction 2024 Fuarı’nda Türkiye’nin milli katılım organizasyonunu başarıyla gerçekleştirdiğini kaydeden Başkan Ferhat Gürüz, 55 ülkeden firmaların boy gösterdiği etkinlikte verimli iş görüşmeleri yaptıklarını söyledi.
Fruit Attraction 2024 Fuarı’na dünya genelinde yoğun ilgi gösterildiğini ifade eden Başkan Ferhat Gürüz, “Türkiye’nin yaş meyve sebze ihracatında en büyük pazarı yüzde 35,8 pay ile Avrupa Birliği ülkeleri oluşturuyor. Türkiye’nin coğrafi konumu, yüksek kaliteli ve uygun fiyatlı ürünler sunması Avrupa ülkelerinin ilgisini artırıyor. Firmalarımız, gıda güvenliği standartlarına son derece önem veren Avrupa Birliği pazarında yer almak için GlobalGAP, HACCP gibi sertifikalara ve AB standartlarına uygun üretim yapmaya özen gösteriyor. Elde ettiğimiz bu avantajlar, Türkiye’nin ürünlerinin AB’ye sorunsuz şekilde giriş yapmasını kolaylaştırıyor. Biz de bu prestijli fuarda potansiyel fırsatları değerlendirmenin gayretini gösterdik.” dedi.
İzocam, iş güvenliği ve teknolojideki başarılarını iki ayrı ödülle taçlandırdı!
Yalıtım sektörünün lideri İzocam, EHS (Çevre, iş sağlığı ve güvenliği) ve teknoloji alanlarındaki başarılarını iki ayrı uluslararası ödülle taçlandırdı! Dünya çapında gerçekleştirilen Saint Gobain “EHS Awards”ın “İş Güvenliği” kategorisinde “Diamond” ödülüne layık görülen İzocam, “Digital & IT Awards” yarışmasının “Data & AI” kategorisinde de ödülü evine taşıdı.
Yalıtım sektörünün köklü ve yenilikçi markası İzocam, EHS (Çevre, iş sağlığı ve güvenliği) ve teknoloji alanlarında imza attığı başarılı çalışmalarını iki ayrı uluslararası ödülle taçlandırdı! Saint-Gobain’in dünya çapında gerçekleştirdiği “EHS Awards”ın “İş Güvenliği” kategorisinde “Diamond” ödülüne layık görülen İzocam, “Digital & IT Awards” yarışmasının “Data & AI” kategorisinde de ödülü evine taşıdı.
“EHS Awards” ve “Digital & IT Awards”ın kazananları arasında yer almaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyduklarını dile getiren İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, “EHS Awards’ın İş Güvenliği kategorisinde aldığımız bu değerli ödülü, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu (EMME) Bölgesini temsilen kazanan tek şirket olarak, Çevre, İş Sağlığı ve Güvenlik konusundaki taahhüdümüzü bir kez daha vurgulamaktayız. Güvenlik kültürünü en üst seviyeye taşımak amacıyla hayata geçirdiğimiz projeler; iş sağlığı ve güvenliği, çevre ve sürdürülebilirlik alanlarında çalışanlarımızın katılımını artırarak performansımızın sürekli gelişimine yardımcı olmaktadır. Bu süreç, konulara olan ilgimizi artırmakla kalmayıp, yüksek bir motivasyon ve belirgin değişimler de yaratmaktadır” dedi.
Kadın Dostu Markalar Platformu, Ankara Kent Konseyi, Çankaya Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (KADUM), Ankara Ticaret Odası ve Ankara Sanayi Odası’nın paydaşları arasında bulunduğu endeks çalışmasının kamuoyu bilgilendirmesi, projenin araştırma süreçlerini titizlikle yürüten Çankaya Üniversitesi KADUM Direktörü Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu tarafından yapılacak.
Ankara Kent Konseyi’nde iş dünyasından birçok seçkin konuğun katılım sağlayacağı zirvede, ilham verici başarı hikayeleri ve örnek uygulamalar, özel konuklar ve konuşmacılar eşliğinde ele alınacaktır. Zirve kapsamında, eşitlikçi liderler ödüllerle onurlandırılacak.
Proje Kapsamı: Türkiye Geneline Yayılacak Kapsamlı Bir Endeks
Ankara’da başlatılan Kadın Dostu Marka Endeksi projesinin temel hedefi, zamanla Türkiye geneline yayılacak geniş çaplı bir endeks oluşturmak. Bu endeks aracılığıyla, iş dünyasında kadın dostu uygulamaların nasıl benimsendiği ve geliştiği detaylı olarak raporlanacak. Elde edilecek veriler, cinsiyet eşitliği, işte fırsat eşitliği, eğitim, kurum içi ve toplumsal farkındalık projeleri gibi sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada eksiklikleri tespit etmeye yardımcı olacak; bu sayede, kadın dostu uygulamaların yaygınlaşması için somut projelerin geliştirilmesine rehberlik edecek. Ayrıca, destek veren şirketlerin bu alanlardaki zayıf yönlerini tespit edip, güçlendirmelerine yardımcı olunacak ve onların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına katkı sağlanacak.
“Cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratmak en büyük hedefimiz”
Kadın Dostu Markalar Platformu Kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Nazlı Bozdağ Demirel, projenin ana amaçlarını şu sözlerle ifade etti: “Ankara Kadın Dostu Marka Endeksi Raporu ile iş dünyasında cinsiyet eşitliğini arttırmaya yönelik markalarımızla somut projeler geliştirmeyi hedefliyoruz. Türkiye genelinde kadın dostu markaları teşvik eden çok özel bir endeks oluşturuyoruz. Bu ankete katılan markaların başarılarını sektör, bölge ve firma ölçeğine göre değerlendirmekteyiz. Böylece kadın dostu uygulamaların yaygınlaştırılmasına ve iş dünyasında cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.”
Kadın Dostu Marka Endeksi ile iş dünyasında kadınların gücünü arttıracak ve cinsiyet eşitliğini destekleyen adımlar atmaya devam eden Kadın Dostu Markalar Platformu, Türkiye’de kadınların iş dünyasındaki varlığını güçlendirmek için çalışmalarına devam edecek.
Elektrikli araç satış sonrası hizmetlerin insan kaynağına ihtiyacı var
Elektrikli araçların şarj altyapısına odaklanan Elektrikli Araç Şarj Teknolojisi ve Ekipmanları Fuarı ve Konferansı EV Charge Show, 13-15 Kasım 2024 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlendi. Fuarın açılış günü gerçekleşen konferansında ‘Elektrikli Araçlar’ konulu oturumda konuşmacı olarak yer alan TOBFED Başkanı Serkan Bakırtaş: “Güç birliği yaparak devlet desteğiyle elektrikli araçlar konusunda satış sonrasını ve insan kaynağını hazırlamak üzere çalışmalar yapmalı” dedi.
Elektrikli araçların şarj edilmesi için gerekli donanım ve yazılım üreticileri, hizmet sağlayıcıları, çözüm ortakları ve e-mobilite alanında yer alan tüm taraflar ile kamu ve özel sektör yatırımcılarını bir araya getirmeyi amaçlayan EV Charge Show ile eş zamanlı düzenlenen EV Charge Show Konferansı’nın ‘Elektrikli araçlar’ konulu oturumunda Türkiye’de elektrikli araçların sayısı hızla artarken, yeni nesil ulaşımın sürdürülebilirliği için önem taşıyan gelişmelerin ve elektrikli araçların satış sonrası hizmetleri alanında uzman konuşmacılar tarafından masaya yatırıldı. Oturumda konuşan TOBFED Başkanı ve Otovınn CEO’su Serkan Bakırtaş, elektrikli araçların artık hayatımızın bir gerçeği oluğunu fakat bu gerçeğe satış sonrası hizmetlerin de hazır olmasının gerekliliğini vurgulayarak: “Özel elektrikli araç (EV) servislerinin teknik yeterliliği ve sayısı, son yıllarda artan elektrikli araç talebi ile paralel olarak gelişim gösteriyor. Ancak, elektrikli araçların bakımı ve onarımı, içten yanmalı motorlu araçlarla karşılaştırıldığında daha özel bilgi ve ekipman gerektiriyor” dedi.
TSE’nin yayınladığı, otomobil servisleri için yetkinlik belgelendirme standardı olan TSE K 646 kriterlerine uyan ve bu belgeyi alan yetkili servislerin, elektrikli araçlara müdahale edebilmek için gereken donanıma sahip olduğunu belirten Bakırtaş, “Türkiye’de88 bin yetkili servisten yaklaşık 1500 yetkili servis ve 150 firma bu belgeyi almış durumda. Belgeye sahip olmayan kurum ve çalışanların araçlara müdahale etmemesi gerekiyor. Daha çok yetkili servis ve marka bu standartları karşılayabiliyor olmalı. İşe ilk buradan başlayarak hem mevcut yetkili servisleri hem de yeni açılacak olanları bu konuda teşvik etmeliyiz” dedi.
Serkan Bakırtaş: “Sektöre çağrı yapıyorum”
Yetkili servis ve markalar kadar teknisyenlerinde bu konuda kritik bir role sahip olduğunu ifade eden Bakırtaş, “Söz konusu elektrikli araçlar olduğunda bir sürü can ve iş güvenliği konusu ön plan açıkıyor. Elektrikli araçlara müdahale edecek mevcut teknisyenler öncelikle süreci anlamalı, eğitimlerini tamamlamalı, sınava girip belgesini almalı. Sadece mevcut teknisyenler değil ayrıca bu işe sıfırdan başlayacak olanlar da bu eğitime ve belgelendirmeye dahil edilmeli. Biz de TOBFED olarak, bu yolculukta üzerimize düşeni yapıyoruz. Kurucusu olduğum ve halen yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütmekten büyük onur duyduğum TOBFED, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ve TURKAK tarafından akredite edilen, TSE ile standart belirleme ve belgelendirme çalışmalarında stratejik bir partner. MYK’nın çalıştığı bir ulusal yeterlilik belgesi bulunuyor. Bu belgeyle henüz kimse yetkinlik almadı, ilk kez TOBFED ile bu yetkilendirme yapılacak. Aslında sektörde TAYSAD, OSS, ODD, OYDER gibi birçok dernek, sivil toplum kuruluşu ve marka bu konuda çok değerli çalışmalar yapıyor. Ama burada önemli olan herkesin bir araya gelerek hareket etmesi. Ben, Türkiye araç satış sonrası hizmetler sektörünün tek federasyonu ve en yetkin temsilcisi TOBFED’in kurucusu olarak buradan çağrı yapıyorum. Dernekler, sivil toplum kuruluşları ve markalar bir araya gelerek, güç birliği yaparak devlet desteğiyle elektrikli araçlar konusunda satış sonrasını ve insan kaynağını hazırlamak üzere çalışmalar yapmalı” dedi.
Protel grup şirketlerinden Simpra, 35 yıllık sektörel deneyimini KOBİ’lerin hizmetine sunuyor
Orta ve küçük ölçekli işletmelerin dijital dönüşümünü hızlandırmak ve müşteri deneyimini iyileştirmek için geliştirdiği yenilikçi çözümlerle öne çıkan Simpra, güvenli ödeme altyapısından kapsamlı işletme yönetimine kadar her aşamada kullanıcı dostu ve esnek teknolojiler sunarak işletmelerin büyüme süreçlerine katkı sağlıyor.
İşletme yönetiminde dijital çözümlerle fark yaratan Simpra, KOBİ’lerin tüm yönetim süreçlerini tek bir çatı altında toplayarak hızla kurulabilir ve kullanıcı dostu bir sistem sunuyor. Bu yenilikçi platform, işletmelerin dijitalleşme yolculuğunu kolaylaştırarak verimliliklerini artırmalarına katkı sağlıyor.
Dijital dönüşüm, restoranların hem operasyonel verimliliklerini artırmaları hem de müşteri deneyimini geliştirmeleri için kritik bir adım. Bu alandaki çözümleriyle işletmelere önemli avantajlar sağladıklarını belirten Protel’in Pazarlama Direktörü Mehmet Emin Çangal, “Stok kontrolü, sipariş, paket servis ve ödeme sistemlerini hızlı ve kolay bir şekilde devreye alarak KOBİ’lerin işletme yönetimini kolaylaştırıyoruz. Simpra Link’in temassız ödeme seçenekleri, ödeme süreçlerini hızlandırırken güvenliği en üst seviyeye taşıyor. Mobil ödeme çözümlerimiz ve hızlı satış sistemlerimiz, KOBİ’lere maliyet avantajı sağlarken, esnek ve ölçeklenebilir altyapımız ise işletmelerin büyüme hızına uyum sağlıyor. Simpra’nın entegre raporlama özellikleri sayesinde, işletmeler satış performanslarını ve operasyonel metrikleri gerçek zamanlı olarak izleyebiliyor; bulut tabanlı güvenli altyapımız ise verilere her yerden güvenle erişim imkanı sunuyor. Ayrıca, Simpra POS ile personel takibini dijitalleştirerek işletmelerin iş gücü verimliliğini artırıyoruz. Simpra’nın sağladığı çözümler, işletmelerin operasyonel süreçlerini optimize ederek hız ve verimlilik kazandırıyor. Özellikle hızlı hizmet veren restoranlardan lüks mekanlara kadar geniş bir yelpazede kullanılabilen Simpra, işletmelerin büyüme hedeflerine ulaşmalarında önemli bir rol üstleniyor.”
Kuruyemişlerin Kardiyovasküler Riski Azaltabileceğine Dair Kanıtlar Güçleniyor
Dünya genelinde kuru meyve ve kabuklu meyvelerin en üst istişare platformu Uluslararası Kuru ve Kabuklu Meyveler Kongresi (International Nut and Dried Fruit Council-INC), kuruyemişlerin kardiyovasküler sağlığa faydalarıyla ilgili yeni bir araştırma yayımladı.
Araştırma, kuruyemiş tüketiminin, farklı sağlık durumlarına sahip yetişkinlerde kan lipidleri üzerinde olumlu etkiler yaratabileceğini iyi bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu bulgular, kardiyovasküler hastalıkların yanı sıra aşırı kilo/obezite, hipertansiyon ve dislipidemi gibi sağlık durumlarının önlenmesi ve tedavisi açısından önemli olabilir.
Badem, Brezilya fıstığı, kaju, fındık, makademya, pekan cevizi, çam fıstığı, antep fıstığı, ceviz ve yer fıstığı gibi çeşitli kuruyemişlerin kan lipid sonuçları üzerindeki etkisini değerlendiren 113 çalışma analiz edildi.
Ortalama günlük doz, günde 45,5 gram kuruyemiş olarak belirlendi ve bu doz kuruyemiş tüketmeyen bir grup ile karşılaştırıldı.
Kadın Dostu Markalar Platformu, Ankara Kent Konseyi, Çankaya Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (KADUM), Ankara Ticaret Odası ve Ankara Sanayi Odası’nın paydaşları arasında bulunduğu endeks çalışmasının kamuoyu bilgilendirmesi, projenin araştırma süreçlerini titizlikle yürüten Çankaya Üniversitesi KADUM Direktörü Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu tarafından yapılacak.
Ankara Kent Konseyi’nde iş dünyasından birçok seçkin konuğun katılım sağlayacağı zirvede, ilham verici başarı hikayeleri ve örnek uygulamalar, özel konuklar ve konuşmacılar eşliğinde ele alınacaktır. Zirve kapsamında, eşitlikçi liderler ödüllerle onurlandırılacak.
Proje Kapsamı: Türkiye Geneline Yayılacak Kapsamlı Bir Endeks
Ankara’da başlatılan Kadın Dostu Marka Endeksi projesinin temel hedefi, zamanla Türkiye geneline yayılacak geniş çaplı bir endeks oluşturmak. Bu endeks aracılığıyla, iş dünyasında kadın dostu uygulamaların nasıl benimsendiği ve geliştiği detaylı olarak raporlanacak. Elde edilecek veriler, cinsiyet eşitliği, işte fırsat eşitliği, eğitim, kurum içi ve toplumsal farkındalık projeleri gibi sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada eksiklikleri tespit etmeye yardımcı olacak; bu sayede, kadın dostu uygulamaların yaygınlaşması için somut projelerin geliştirilmesine rehberlik edecek. Ayrıca, destek veren şirketlerin bu alanlardaki zayıf yönlerini tespit edip, güçlendirmelerine yardımcı olunacak ve onların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına katkı sağlanacak.
“Cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratmak en büyük hedefimiz”
Kadın Dostu Markalar Platformu Kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Nazlı Bozdağ Demirel, projenin ana amaçlarını şu sözlerle ifade etti: “Ankara Kadın Dostu Marka Endeksi Raporu ile iş dünyasında cinsiyet eşitliğini arttırmaya yönelik markalarımızla somut projeler geliştirmeyi hedefliyoruz. Türkiye genelinde kadın dostu markaları teşvik eden çok özel bir endeks oluşturuyoruz. Bu ankete katılan markaların başarılarını sektör, bölge ve firma ölçeğine göre değerlendirmekteyiz. Böylece kadın dostu uygulamaların yaygınlaştırılmasına ve iş dünyasında cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.”
Kadın Dostu Marka Endeksi ile iş dünyasında kadınların gücünü arttıracak ve cinsiyet eşitliğini destekleyen adımlar atmaya devam eden Kadın Dostu Markalar Platformu, Türkiye’de kadınların iş dünyasındaki varlığını güçlendirmek için çalışmalarına devam edecek.
Enbe Orkestrası ve Emre Fel ile Şenlik Coşkusu Zirve Yaptı
Milas’ın coğrafi işaretli ürünlerine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen 10. Milas Zeytin Hasat Şenliği, 10. Milas Zeytin Hasat Şenliği, 16-17 Kasım tarihleri arasında Milas Atapark’ta gerçekleşti.16 Kasım Cumartesi günü başladı. Şef Hazer Amani ve Şef Mehmet Yalçınkaya’nın söyleşileriyle renklenen etkinlikte; şef Hazer Amani, Milas zeytinyağının adeta bir Hollywood yıldızı olduğunu vurgularken, şef Mehmet Yalçınkaya ise yemek milliyetçisi olmanın zorunlu olduğunu ve Batılılaşmanın etkisinden çıkılması gerektiğini söyledi. Bilgilendirici ve keyifli etkinliklerin ardından şenliğin ilk günü, Enbe Orkestrası konseri ile ikinci günü ise ünlü müzisyen Emre Fel muhteşem performansıyla coşkulu bir kapanışa sahne oldu
2 gün boyunca bilgilendirici ve eğlenceli programıyla yoğun ilgi gören şenliğin ilk gününde; Şef Hazer Amani, Doğa Çitçi ve Maria Ekmekçioğlu’nun katıldığı söyleşide, Milas coğrafi işaretli ürünlerinin tanıtımı ve yerel kalkınmadaki önemi konuşuldu. Şef Mehmet Yalçınkaya’nın söyleşisinde ise Memecik zeytininin bölge ve Avrupa’daki önemi ele alındı. Şenliğin ilk günü Türk müziğinin unutulmaz eserlerinden dünya klasiklerine uzanan geniş bir repertuvar sunan ENBE Orkestrası, izleyicilere unutulmaz anlar yaşattı. İkinci günü ise ünlü müzisyen Emre Fel sahne alarak muhteşem performansıyla coşkulu bir kapanışa sahne oldu.
Elektrikli araç satış sonrası hizmetlerin insan kaynağına ihtiyacı var
Elektrikli araçların şarj altyapısına odaklanan Elektrikli Araç Şarj Teknolojisi ve Ekipmanları Fuarı ve Konferansı EV Charge Show, 13-15 Kasım 2024 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlendi. Fuarın açılış günü gerçekleşen konferansında ‘Elektrikli Araçlar’ konulu oturumda konuşmacı olarak yer alan TOBFED Başkanı Serkan Bakırtaş: “Güç birliği yaparak devlet desteğiyle elektrikli araçlar konusunda satış sonrasını ve insan kaynağını hazırlamak üzere çalışmalar yapmalı” dedi.
Elektrikli araçların şarj edilmesi için gerekli donanım ve yazılım üreticileri, hizmet sağlayıcıları, çözüm ortakları ve e-mobilite alanında yer alan tüm taraflar ile kamu ve özel sektör yatırımcılarını bir araya getirmeyi amaçlayan EV Charge Show ile eş zamanlı düzenlenen EV Charge Show Konferansı’nın ‘Elektrikli araçlar’ konulu oturumunda Türkiye’de elektrikli araçların sayısı hızla artarken, yeni nesil ulaşımın sürdürülebilirliği için önem taşıyan gelişmelerin ve elektrikli araçların satış sonrası hizmetleri alanında uzman konuşmacılar tarafından masaya yatırıldı. Oturumda konuşan TOBFED Başkanı ve Otovınn CEO’su Serkan Bakırtaş, elektrikli araçların artık hayatımızın bir gerçeği oluğunu fakat bu gerçeğe satış sonrası hizmetlerin de hazır olmasının gerekliliğini vurgulayarak: “Özel elektrikli araç (EV) servislerinin teknik yeterliliği ve sayısı, son yıllarda artan elektrikli araç talebi ile paralel olarak gelişim gösteriyor. Ancak, elektrikli araçların bakımı ve onarımı, içten yanmalı motorlu araçlarla karşılaştırıldığında daha özel bilgi ve ekipman gerektiriyor” dedi.
TSE’nin yayınladığı, otomobil servisleri için yetkinlik belgelendirme standardı olan TSE K 646 kriterlerine uyan ve bu belgeyi alan yetkili servislerin, elektrikli araçlara müdahale edebilmek için gereken donanıma sahip olduğunu belirten Bakırtaş, “Türkiye’de88 bin yetkili servisten yaklaşık 1500 yetkili servis ve 150 firma bu belgeyi almış durumda. Belgeye sahip olmayan kurum ve çalışanların araçlara müdahale etmemesi gerekiyor. Daha çok yetkili servis ve marka bu standartları karşılayabiliyor olmalı. İşe ilk buradan başlayarak hem mevcut yetkili servisleri hem de yeni açılacak olanları bu konuda teşvik etmeliyiz” dedi.
SKD Türkiye, COP29’da “Yeşil Zeka” Paneli ile Yapay Zekanın İklim Eylemindeki Gücünü Vurguladı
29. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP29), küresel ısınmayı sınırlama, iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama ve iklim finansmanına ilişkin gündem maddeleriyle, 11 – 22 Kasım 2024 tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenleniyor.
COP29’a katılım gösteren SKD Türkiye, Türkiye Bilişim Vakfı iş birliğinde yapay zekanın küresel iklim eylemini nasıl destekleyebileceğini ele alan özel bir oturum düzenledi.
16 Kasım’da Türkiye Pavilyonu’nda gerçekleşen “Yeşil Zeka: Yapay Zeka Küresel İklim Eylemini Nasıl Yönlendirebilir?” başlıklı panelde, Türkiye’nin dijital dönüşüm ve akıllı teknolojilerden yararlanarak iklim değişikliğiyle nasıl daha etkili mücadele edebileceğinin yolları tartışıldı.
Bu yıl 29’uncusu gerçekleşen ve 11 Kasım’da Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de başlayan Birleşmiş Milletler İklim Konferansı COP29, başta küresel ısınmayla mücadelede gelinen son durum olmak üzere, küresel ısınmayı sınırlama, iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama ve iklim finansmanına ilişkin gündem maddeleriyle devam ediyor. Finans COP’u olarak tanımlanan ve 15 yıl sonra ilk kez dünyadaki tüm ülkelerin temsilcilerinin, yeni bir küresel iklim finansmanı hedefi belirlemek üzere bir araya geldikleri konferansta, 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini merkeze alan Türkiye de üst düzey katılım gösteriyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca kurulan Türkiye Pavilyonu iklim değişikliği odaklı etkinliklere ev sahipliği yaparken, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye), 16 Kasım “Bilim, Teknoloji ve İnovasyon/ Dijitalleşme” tematik gününde özel bir oturum düzenledi.
Türkiye’nin yapay zekayı iklim stratejilerine entegre etme fırsatları değerlendirildi
SKD Türkiye, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesindeki yol haritasını destekleme hedefiyle katılım gösterdiği COP29’da, Türkiye Bilişim Vakfı işbirliğinde yapay zekanın iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında ortaya çıkardığı fırsatları ele alan özel bir panel gerçekleştirdi. “Yeşil Zeka: Yapay Zeka Küresel İklim Eylemini Nasıl Yönlendirebilir?” başlıklı panelde, Türkiye’nin dijital dönüşüm ve akıllı teknoloji uygulamaları ile iklim değişikliğinde nasıl daha etkili bir şekilde mücadele edebileceği yolları tartışıldı. SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ediz Günsel’in moderatörlüğünü üstlendiği panelde; Türkiye Bilişim Vakfı Yönetim Kurulu