Ekonomi-teknoloji haberleri, TUİK verileri (11.08.2022)

“Süt sektörü çok zor dönemden geçiyor”

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Üreticimiz bir kilogram süt satarak ancak bir kilogram yem alabilmektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir”

-“Sanayiciler çiğ süt bulmakta, marketler ise süt ve süt ürünlerini satmakta sıkıntı yaşıyor”

-“Sektörün üretim ayağında çok ciddi kayıplar yaşanmaya başladı. Dengesiz besleme sonucu damızlık hayvanları erken elden çıkarma, buzağı alamama gibi durumlar hem süt hem de et sektörünün geleceğini tehdit ediyor”

-“Son dönemde yem fiyatları o kadar arttı ki, üreticilerimiz damızlıklarını kestirip elden çıkarmaya, genç dişi hayvanları (düve) ise damızlığa çekmek yerine besleyip kesime göndermeye başladı. Sahada damızlık hayvan kesimlerinin hala devam ettiğini artık kabul etmemiz gerekiyor”

-“Bu sektörü ayakta tutan aile işletmeleridir. Üreticilerimiz para kazanamadıkları anda üretimi bırakıp şehirlere göç ediyor, geri dönüşleri de mümkün olmuyor. En büyük kayıp da işi bilen kalifiye elemanların kaybedilmesi oluyor. Ülke tarımının geleceği aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlıdır. Bunu unutmayalım”

-“Gıda enflasyonu ile mücadelede üretim artışına daha fazla önem vermek gerekiyor. Süt fiyatlarını baskılayarak enflasyonu önlemeye çalışmak üretimin azalmasıyla birlikte daha yüksek enflasyon olarak bize geri dönecektir”

-“İlerleyen zamanlarda ‘et ve süt ürünlerinde fahiş fiyatlar’ tartışılırsa bilin ki bu bir anda gelişmiş bir sorun olmadığı gibi bir anda da giderilebilmesi mümkün bir sorun değildir”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, süt sektöründe yaşanan sorunları yaptığı görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi. Ulusal Süt Konseyi (USK)’nin, 15 Mayıs 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ süt tavsiye satış fiyatını litrede brüt 7,50 lira olarak belirlediğini hatırlatan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;

“Konsey yaptığı açıklamada; ‘çiğ süt üretim maliyetinde önemli bir değişiklik olduğunda önümüzdeki süreçte piyasa şartlarına göre tekrar değerlendirme yapılacaktır’ dedi. Bugün itibarıyla üreticilerimizin eline kesintiler çıktıktan sonra ortalama 7 lira geçiyor. Bazı yerlerde ise bu fiyatın da altında çiğ süt satılıyor.

Gerek üretici örgütleriyle birlikte gerekse Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) olarak yaptığımız açıklamalarla ‘üretim maliyetlerinde önemli artışlar olduğunu’ kamuoyuna duyurduk ve süt fiyatlarının revize edilmesinin önemine dikkat çektik.

Bugün parite, beklentimiz olan 1,5 seviyelerinden çok uzakta, 1 civarındadır. Üreticimiz bir kilogram süt satarak ancak bir kilogram yem alabilmektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir.

Yeni sezonda yonca ve mısır silajı gibi kaba yem maliyetleri de yükseldi. Öte yandan üreticilerimizin tek maliyeti yem de değildir. Son günlerde bir miktar düşüş yaşansa da mazota, elektriğe, işçiye, nakliyeye, ilaca zam geliyor.

Üreticilerimiz artık ne önünü görebiliyor ne de geleceğini planlayabiliyor. Yetkililerin ‘süt fiyatları artırıldığında yem fiyatları da artıyor, bu yüzden süt fiyatlarında artışa gitmeyeceğiz’ şeklinde söylemleri bulunuyor. Bu gerekçeyle nereye kadar süt fiyatları artırılmayacaktır? Krize giren süt işletmeleri nasıl ayağa kaldırılacaktır? Azalan üretim nasıl artırılacaktır?

Sektörde işlerin iyi gitmediğini sadece biz söylemiyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri de bizi destekliyor. TÜİK’e göre son beş ayda geçen yılın aynı dönemine göre toplanan inek sütü miktarı yüzde 2,8, içme sütü üretimi yüzde 6,5, peynir üretimi ise yüzde 5,2 oranında azaldı.

Sanayiciler çiğ süt bulmakta, marketler ise süt ve süt ürünlerini satmakta sıkıntı yaşıyor. Hem üretim hem de talep ayağındaki daralma, sektördeki ciddi sorunu gözler önüne seriyor. Asıl sorun talep ayağındaki daralma ortadan kalkınca yaşanacaktır. İşte o zaman artan talebi karşılayacak yeterli ürün bulunamayacak, tüketiciler çok yüksek fiyatlardan süt ve süt ürünleri tüketmek zorunda kalacaktır. Buna yönelik hazırlıklı olmak zorundayız.”

Sütün üretimden pazarlamasına kadar ki tüm sürecin, doğrudan döviz kuruyla ilişkili olduğuna dikkat çeken Bayraktar, “dövizdeki yukarı yönlü en ufak bir hareketlenmede zincirin her halkası ciddi maliyet artışlarıyla karşılaşıyor” diyerek, açıklamasına şöyle devam etti;

“Bu artışların üretime ve tüketime olası yıkıcı etkilerini azaltmaya yönelik her türlü tedbir hayata geçirilmelidir. Son dönemde yem fiyatları o kadar arttı ki, üreticilerimiz damızlıklarını kestirip elden çıkarmaya, genç dişi hayvanları (düve) ise damızlığa çekmek yerine besleyip kesime göndermeye başladı. Sahada damızlık hayvan kesimlerinin hala devam ettiğini artık kabul etmemiz gerekiyor.

Üreticilerimiz, ellerinde tuttukları hayvanlarına ise ‘daha az yem, daha az süt’ diyerek verdikleri fabrika yemini azalttılar, hayvanlarını dengeli beslemekten vazgeçtiler. Asıl tehlike de işte burada başladı. Dengesiz beslenmeye bağlı olarak damızlık hayvanlarda besleme hastalıkları ve üremeye yönelik sorunlar artmaya başladı. Yani damızlıklar bir bir elden gidiyor, elde kalanlar ise damızlık vasfını kaybediyor.

Özetle sektörün üretim ayağında çok ciddi kayıplar yaşanmaya başladı. Dengesiz besleme sonucu damızlık hayvanları erken elden çıkarma, buzağı alamama gibi durumlar hem süt hem de et sektörünün geleceğini tehdit ediyor. İlerleyen zamanlarda üreticinin damızlık hayvan ihtiyacı ülke içerisinden yeterli hayvan bulunamadığı ve yurt dışından ise çok pahalı olduğu için karşılanamayabilir. Maalesef yılların emeği olan damızlık hayvanları elde tutup, geliştirme noktasından kopma noktasına geldik.

Kamuoyunun şunu çok iyi bilmesini istiyoruz. Eğer ilerleyen zamanlarda ‘et ve süt ürünlerinde fahiş fiyatlar’ tartışılırsa bilin ki bu bir anda gelişmiş bir sorun olmadığı gibi bir anda da giderilebilmesi mümkün bir sorun değildir. Biz uzun süredir bu konuyu dile getiriyoruz ama maalesef politikalar sadece geçici oluyor.

Artık üreticilerimiz, ‘sürdürülemez çiğ süt fiyatları ve artan maliyetler nedeniyle sürekli fiyat talep eden’ konumda olmaktan yoruldu. Yüksek süt fiyatlarına ulaşmakta zorlanan, sağlıklı ve dengeli beslenememe riskiyle karşı karşıya kalan tüketicilerimiz de durumlarından memnun değildir.

Sonuç itibarıyla;

Önceliğimiz damızlık hayvan kesimlerinin durdurulması, yem başta olmak üzere girdilerdeki fiyat artışlarına yönelik etkili tedbirlerin hayata geçirilmesi, üreticilere sürdürülebilir gelir sağlanması, tüketiciye ise ulaşılabilir fiyattan gıda sağlayacak politikaları hayata geçirmek olmalıdır.

Hep söylediğimizi bir kez daha tekrar etmek istiyoruz. Üretimin devam etmesi için ya çiğ süt fiyatları artırılmalı ya da yem fiyatlarını düşürmeye ve kontrol etmeye yönelik tedbirler alınmalıdır. Gıda Komitesi’nin yem fiyatlarındaki artışların olası etkilerini önlemeye yönelik bir yol haritası belirlemiş olmasını da olumlu buluyoruz. Her ne kadar detayları sektör paydaşlarıyla paylaşılmamış da olsa bizce üreticilerin elindeki sağmal hayvan sayısı bellidir. Üreticinin ne kadar süt ürettiği de, hayvan başına tüketilen kesif yem miktarı da bellidir. Dolayısıyla bu veriler ışığında çapraz kontroller de yapılarak üreticiye yem desteği verilebilir ve olası suistimaller önlenebilir.

Burada önemli iki nokta vardır; Birincisi desteğin üreticiyi tatmin edecek miktarda verilmesi, ikincisi ödemelerin her ayın sonunda üreticinin hesabına geçmesidir. Verilecek bu destekle süt/yem paritesinin ideal parite olan 1,5 seviyelerinde olması sağlanmalıdır.”

Süt teşvik prim ödemelerinin 4 ay geriden geldiğini belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üreticilerin en son Mart ayına ait desteği aldığını açıkladı. Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;

“Böylesi çok geriden gelen bir desteğin etkisi de sınırlı olacaktır. Kaldı ki 20 kuruşluk destek ne üreticiyi teşvik etmekte ne de sektörü kayıt altına almakta etkili olmaktadır. Destek artırılmalı, ödemeler erkene çekilmelidir.

Çiftçiler ürünlerini maliyetlerinin üzerinde satamadıkları takdirde, piyasa istikrarından ve üretimde sürdürülebilirlikten bahsedemeyiz.

Süt üretiminde hiç kimse bir mucize beklemesin. Türkiye’de sütün büyük bir kısmı, çiftçilerimizi kırsalda tutan, küçük aile işletmeleri tarafından üretilmektedir. Bu sektörü ayakta tutan aile işletmeleridir. Üreticilerimiz para kazanamadıkları anda üretimi bırakıp şehirlere göç ediyor, geri dönüşleri de mümkün olmuyor. En büyük kayıp da işi bilen kalifiye elemanların kaybedilmesi oluyor. Ülke tarımının geleceği aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlıdır. Bunu unutmayalım.

Gıda enflasyonu ile mücadelede üretim artışına daha fazla önem vermek gerekiyor. Süt fiyatlarını baskılayarak enflasyonu önlemeye çalışmak üretimin azalmasıyla birlikte daha yüksek enflasyon olarak bize geri dönecektir.

İthalatla ülkeyi doyurma imkanı yoktur. Bunu görmezden gelemeyiz. Tarım sektörü dünyada en stratejik sektör haline geldi. Elimizde ne var ne yoksa vererek üreticiyi desteklemekten, üretimi artırmaktan başka çare yoktur. Bunu başaramazsak gıdayı tüketicilerimize ulaştıramayacağız.”

“MARKALARA TOPLUMA KARŞI SORUMLULUKLARI OLDUĞUNU HATIRLATMALIYIZ’’

Dünyanın içinde bulunduğu şu anki zorlu günlerden çıkması için herkesin sorunlara dair çözümün parçası olması gerektiğini vurgulayan İletişim Danışmanı Hatice Kumalar, sektör temsilcilerine ve kurumlara seslendi. Bütün kurumların kurumsal vatandaş rolünü hatırlayıp, içinde bulundukları toplumda düzeltilmesi, iyileştirilmesi ve farkındalık oluşturulması gereken konular hakkında bir alanı sahiplenmeleri gerektiğini belirten Kumalar, “Sürdürülebilir sosyal sorumluluk projeleriyle toplumsal sorunların çözümünde rol alınmalı. Ancak böylece zorlu süreçlerden iyileşerek çıkabiliriz.” ifadelerini kullandı.

Günümüzde artık sadece iyi bir ürün ya da hizmet ortaya koymak değil, içinde bulunduğumuz topluma, dünyaya karşı da duyarlı olmak sürdürülebilir marka itibarı için daha da önemli hale geldi. Toplumdaki sorunları görmezden gelmeyen ve problemli alanları sahiplenen kuruluşların bu zorlu süreçte kitlesiyle daha güçlü bağlar kuracağını belirten İletişim ve Marka Danışmanı Hatice Kumalar, sosyal sorumluluk projelerinin marka algısı ile ilişkisini ele alarak, günümüz iletişim yaklaşımlarına ve itibar yönetimine ilişkin açıklamalarda bulundu.

“TÜKETİCİNİN ALGISINDA YER ETMEK ARTIK KAÇINILMAZ OLDU”

Teknolojinin gelişimiyle birlikte markaların yaptıkları çalışmalar ve faaliyetleriyle tüketicilerin algılarında yer etmenin günümüzde artık kaçınılmaz olduğunu belirten Kumalar, “Tüketici davranışlarını etkileyen çevresel, ekonomik, sosyal ve daha birçok faktörün yanında markaların tüketiciye sunduğu imaj aktarımı da artık önemli bir yer tutuyor.” dedi.

GELENEKSEL YERİNİ BÜTÜNLEŞİK İLETİŞİME BIRAKTI

Toplumda ayrışmak, fark yaratmak ve hedef kitleye dokunmak için iletişimin önemine değinen, ülke ve dünya gündemindeki gelişmelerle iletişim ve itibar yönetiminin daha da önemli hale geldiğini belirten Kumalar, “Günümüzde iletişim danışmanlığının ana eksenini oluşturan kurumsal iletişim ve itibar yönetimi çalışmaları içerik pazarlamasıyla ayrılamaz bir yapıya büründü. Markalar, kişiselleştirdikleri hedef kitlelerine yönelik oluşturdukları içerikler ile tüketicilerin satın alma davranışlarını doğrudan ölçeklendirilebilecek veriler üzerine odaklandı. Bu süreçte geleneksel yöntemler yerini markanın tüm ihtiyacını karşılamaya fırsat tanıyan bütünleşik bir iletişim yaklaşımına bıraktı. Bu nedenle bütünleşik pazarlama iletişimi ve içerik yönetimi süreçlerinde doğru stratejiler belirlenmeli. Çünkü başarıya ancak bu sayede ulaşabiliriz. Bunun için de kurumu, hedef kitlesini iyi anlayıp ve pazarı tanıyıp hareket etmeliyiz. Yaptığımız çalışmalara sadece bir iş olarak bakmayıp markamızla duygusal bağ kurarak yol haritamızı belirlemeliyiz.” şeklinde konuştu.

“TÜM KURUMLARIN KURUMSAL VATANDAŞ ROLÜNÜ HATIRLAYIP BİR ALANI SAHİPLENMESİ GEREKİYOR”

“Tüm kurumların kurumsal vatandaş rolünü hatırlayıp içinde bulunduğu toplumda düzeltilmesi, iyileştirilmesi ve farkındalık oluşturulması gereken konularda bir alanı sahiplenmesi gerekiyor.” diyen Kumalar, “Topluma sunduğunuz katkılar itibarınızı güçlendirir. İtibar öyle değerlidir ki ülke ve dünya gündeminin en zorlu şartlarında bile hedef kitlenizin sizden kopmamasını, sizi desteklemesini sağlar.” değerlendirmesinde bulundu.

“LÜTFEN SORUNUN DEĞİL ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI OLUN”

Kumalar açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“Kurumlar da insanlar gibidir. Doğar, büyür, iz bırakır ve unutulmaz olurlar. Yaptıkları çalışmalarla olumlu ya da olumsuz anılırlar. Markaların tüketicilerine sunduğu ürün ya da hizmetlerin yanı sıra topluma sunulan sosyal faydanın önemi, üzerinde durulması gereken belki de en önemli konu aslında.

Markalarımızın iletişim stratejilerini belirlerken en etkili görevlerde bulunan iletişim danışmanlığı ajansları olan bizler, onlara kurumsal vatandaş olduklarını, bulundukları toplum içerisinde topluma karşı sorumlulukları olduğunu hatırlatmalı ve bir alan sahiplenmeleri gerektiğini anlatmalıyız. Bu nedenle kurumlara ‘Lütfen sorunun değil çözümün bir parçası olun’ mesajını iyi anlatmamız gerekli.

“ANCAK BÖYLE OLURSA GELECEĞİMİZİ DAHA İYİ ŞEKİLLENDİREBİLİRİZ”

Toplumda hassasiyet oluşturan, hayvan hakları, kadın, çocuk ve daha birçok konuda çözülmesi gerekenlere işaret etmeliyiz. Bu sayede kurumsal değeri yaratan bu tutum ve davranış, sorumluluk sahibi bir hareketi ortaya çıkaracaktır. Aynı zamanda bu durum markalarımızın kurum kültürlerinin taşıdığı güzel değerlerin derinliğini de gösterecektir. Artık herkesin sorunlara dair çözümün parçası olması gerekiyor. Ancak böyle olursa geleceğimizi daha iyi şekillendirebiliriz.

“ZORLU GÜNLERDEN ANCAK BÖYLE DÜZLÜĞE ÇIKABİLİRİZ’’

Bugün birçok insanı istihdam eden, sektör yaratan kuruluşlar belirli alanları sahiplenerek bir şeyler yapmaya çalıştıklarını düşünsenize. Böyle bir tabloda dünyada daha uzlaşmacı, daha pozitif ve daha çözümcül süreçlerin içerisinde olacağımıza inanıyorum. Dünyanın içinde bulunduğu bu zorlu günlerden ancak böyle düzlüğe çıkabiliriz.”

HIZLI TREN İLE MERSİN-GAZİANTEP ARASI 2 SAAT 15 DAKİKAYA İNECEK
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Mersin-Adana-Osmaniye-Gaziantep Hızlı Tren Projesi ile Mersin-Gaziantep arasının 2 saat 15 dakikaya ineceğine dikkati çekti ve “Hattımızı 2025 yılında tamamlayıp halkımız hizmetine açmayı planlıyoruz. Hızlı tren hattımız lojistik olarak en önemli hatlarımızdan biri olacak. Gaziantep’ten, Osmaniye’den binen bir vatandaşımız Mersin, Konya, Ankara ve İstanbul üzerinden Avrupa’ya ulaşma imkanına sahip olacak” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Mersin-Adana-Osmaniye-Gaziantep Hızlı Tren Projesi’nin Toprakkale-Bahçe İstasyonları arasındaki tünel yapım şantiyesini ziyaret etti. Yetkililerden proje hakkında bilgi alan Karaismailoğlu, daha sonra açıklama yaptı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak, Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına yükseltme hedefiyle çalışmalara 7/24 devam ettiklerini kaydeden Karaismailoğlu, dünyanın gıpta ile takip ettiği projeleri bir bir hayata geçirdiklerini söyledi.
ÜLKEMİZİ YENİDEN DEMİR AĞLARI İLE ÖRÜYORUZ
“Bu emeğin karşılığında Türkiye güçlendi, bu emeğin karşılığında Türkiye kalkındı, bu emeğin karşılığında Türkiye büyüdü” diyen Karaismailoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Demiryollarımız, bu ülkenin ve bu toprakların ekonomik ve sosyal hayatının ötesinde, tarihi ve stratejik bir öneme sahiptir. Asya ile Avrupa arasında, Çin’den Londra’ya kadar demir ipek yolunun Orta Koridoru’nda yer alan ülkemiz, uluslararası yük ve yolcu taşımacılığında bir merkezdir. Hükümetlerimiz döneminde ülkemizin demiryollarının gelişmesi için yaptığımız yatırım herkesin takdirini kazanıyor. Ülkemizi yeniden demir ağları ile örüyoruz. 2003 yılında 10 bin 959 kilometre olan demiryolu uzunluğumuzu, 13 bin 50 kilometreye çıkardık. Toplam, 4 bin 693 kilometrelik demiryolu hattında da inşaatımız devam ediyoruz. Ayrıca, ülke genelinde, toplam 13 bin 978 kilometrelik demiryolu hattında yapım, ihale ve etüt-proje çalışmalarını sürdürüyoruz.”
ÜLKEMİZİ, ULAŞIMIN HER MODUNDA ULUSLARARASI BİR KORİDORA DÖNÜŞTÜRDÜK
Türkiye’nin yıllardır süren altyapı probleminin büyük ölçüde çözüldüğüne vurgu yapan Karaismailoğlu, Türkiye’yi Asya, Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Kafkaslar ve Kuzey Karadeniz ülkeleri arasında ulaşımın her modunda uluslararası bir koridora dönüştürdüklerini ifade etti.
Marmaray, Avrasya Tüneli, İstanbul Havalimanı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı, Filyos Limanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü,1915 Çanakkale Köprüsü, İzmir-İstanbul, Ankara-Niğde ve Kuzey Marmara Otoyolları gibi dev ulaştırma projelerinin başarıyla tamamlandığını ve hizmete açıldığını aktaran Karaismailoğlu, “Durmaksızın milletimizin ihtiyacı olan projeleri hayata geçirdik. Milletimize hangi sözü verdiysek yerine getirdik. 7/24 çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Dev projeleri milletimizin hizmetine sunarken, illerimizdeki altyapı çalışmalarına da hız verdik. Hükümetlerimiz döneminde Osmaniye’nin ulaşım ve iletişim yatırımları için 3 milyar 755 milyon liraya yakın yatırım gerçekleştirdik. 2003-2022 yılları arasında Osmaniye’de toplam 2 milyar liralık demiryolu yatırım gerçekleştirdik. Osmaniye’de hükümetlerimiz döneminde; Yenice-Fevzipaşa-Narlı Hattı, Taşoluk-Fevzipaşa-Beyoğlu hattı arasında 55 kilometrelik demiryolunu yeniledik. Ayrıca, İskenderun-Toprakkale hattında 46 kilometrelik demiryolunun yenilemesini yaptık. Çukurova Bölgesi ve İskenderun Körfezi’ndeki sanayi tesislerine, Yumurtalık Serbest Bölgesi Sanayi Merkezlerine ve limanlara demiryolu iltisak hattı bağlantısının etüt çalışmalarını tamamladık” değerlendirmesinde bulundu.

INTERFRESH EURASIA FUARI 20-22 EKİM’DE ANTALYA’DA YAPILACAK…

Bu yıl 20-22 Ekim tarihleri arasında ‘Sürdürülebilir Tarım ve İklim Değişikliği’ ana temasıyla Antalya Anfaş’ta düzenlenecek Interfresh Eurasia Fuarı’nın tanıtım etkinliği Uludağ İhracatçı Birlikleri’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’ni (UYMSİB) temsilen Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan ve ANTEXPO Fuarcılık Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürü Murat Özer, basın toplantısındaki konuşmalarında, yaş meyve sebze ürünleri, ambalaj, depolama, lojistik, tarım makine ve teknolojileri ürünlerinin sergileneceği Interfresh Eurasia Fuarı hakkında açıklamalarda bulundular.

Basın toplantısını açılışında konuşan UYMSİB Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan, “Türkiye’nin sektöründe tek fuarı olması nedeniyle önemsediğimiz Interfresh Eurasia, üreticileri, ihracatçıları, kamu ve özel sektörü, sivil toplum kuruluşlarını, akademisyenleri ve sektörün duayenlerini bir araya getirecek. Bu yıl 3. kez düzenlenecek ve ihracat odaklı olan fuar, yurt içi ve yurt dışından davetli konuşmacıların katılacağı Interfresh Eurasia Global Konferansları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek” dedi.

Fura alım heyetlerinin de katılacağını belirten Yazgan, tarım ürünleri ihracatında çeşitli sebeplerle kaybedilen pazarların yeniden kazanıldığını, tarımsal üretim anlamında verimli bir yıl geçtiğini, Türkiye yaş meyve sebze sektörünün ihracat artışını sürdüreceğini söyledi.

ANA TEMA ‘SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ’

 Interfresh Eurasia Fuarı hakkında bilgi veren ANTEXPO Fuarcılık Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürü Murat Özer de, 20-22 Ekim tarihlerinde Antalya’da yapılacak fuarın bu sene ‘Sürdürülebilir Tarım ve İklim Değişikliği’ ana temasıyla gerçekleştirileceğini söyledi. Özer, “Bilhassa yaş meyve sebze sektöründe tüketiciler gördüklerini ve dokunduklarını almak istiyorlar. Dolayısıyla Avrupa ülkeleri ile Rusya’dakiler ağırlıklı olmak üzere global market zincirleri de tüketiciye sunacakları meyve sebzeyi üretildiği yerinde görmeyi tercih ediyor. Bu anlamda uluslararası nitelikte olan fuarımız yaş meyve sebze ihracatçılarımızı yurt dışından gelecek alım heyetleriyle buluşturacak ve Türk yaş meyve sebzesi Avrupalı ve Rus zincir marketlere görücüye çıkacak” şeklinde konuştu.

İKİNCİ EL ARAÇ TİCARETİNDE EKSPERTİZ HİZMETİNİN TARAFLARA SAĞLADIĞI FAYDALAR

Güven ve şeffaflık tüm sektörlerde olduğu gibi ikinci el araç sektöründe de en önemli faktörlerin başında geliyor. İkinci el araç ticaretinde, yalnızca araç almaya aday tarafların güven ortamına ihtiyaç duyduğuna dair bir yanılgı bulunuyor. Peki ikinci el araç ticaretinde uygulanan ekspertiz hizmeti sadece alıcıları mı ilgilendiriyor? İkinci el araç ticaretinde ekspertiz hizmetinin taraflar açısından önemi nedir ? Tüm merak edilenleri TÜV SÜD D-Expert blog yazısında sizler için derledi.

Alıcı Açısından Önemi

Alıcı sahip olmak istediği aracı ekspertiz işleminden geçirerek bir yandan aracın check-up’ ını yaptırırken diğer yandan edindiği ekspertiz raporu ile kendisini güvence altına alır. İleride yaşanacak kötü sürprizlerin önüne geçer. Alacağı aracı tanır ve aracı değerinde bir meblağ ödeyerek satın alır.

Satıcı Açısından Önemi

Aracının ekspertiz işlemini yaptıran satıcı, aracındaki bütün eksikleri öğrenir. Bunun sonucunda eksiklerini tamamlayıp aracını değerinde satarak maddi zarara uğramamış olur.

İkinci El Araç Ticaretiyle İştigal Eden Galeri ve İşletmeler Açısından Önemi

İkinci el otomobil ve motosikletin motor, şanzıman, tork konvertörü, diferansiyel ve elektrik sistemi, satış tarihinden itibaren üç ay veya beş bin kilometre, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden galeri ve işletmenin garantisi altında bulunuyor. Yetki belgeli satıcılar ellerindeki araçları satarken, 8 yaşını geçmemiş ve 160 bin kilometrenin altındaki araçlar için ekspertiz raporu alıyor. Bunun sonucunda galeri ve ikinci el araç ticaretiyle uğraşan taraflar arasında güvenli ve şeffaf bir ticaret ortamı temin ediliyor.

E-ticarette güvenli, kolay ve hızlı ödeme süreci dönemi2026 yılına kadar dünyadaki e-ticaret hacminin 4.82 trilyon dolara çıkacağı öngörülürken, e-ticaretin önemli oyuncuları da Türkiye pazarına girmeye devam ediyor. Türk mühendislerinin geliştirdiği yenilikçi ürün ve çözümler sunan ödeme kuruluşu PayTR’ın CEO’su Tarık Tombul, işletmelere ve tüketicilere güvenli, kolay ve hızlı bir ödeme süreci sunduklarını belirtiyor. E-ticaret kullanımının yaygınlaşmasıyla online ticaret hacmi, şu ana kadar görülen en yüksek seviyelere ulaştı. Bugün artık perakendeciler de olmak üzere birçok işletme online mağazalar üzerinden ürünlerini tüketiciye ulaştırıyor. Online mağazası olmayan işletmeler de hızlı bir şekilde online mağaza açmaya ve sipariş alarak ürünleri müşterilerine göndermeye başladılar. Bu değişimle Sanal POS kullanım oranı artarken, finansal teknolojiler de hızla gelişmeye devam ediyor. E-ticaret sektöründe alternatif yöntemlerle hem müşterilere hem de işletmelere temas eden finansal teknolojilerin sunduğu hız, kolaylık ve güvenlik, alışveriş süreçlerinde belirleyici bir rol oynuyor. Pandemi döneminde Sanal POS kullanım oranı artarken, e-posta veya SMS üzerinden paylaşılan ödeme linki üzerinden tek tıkla saniyeler içinde ödeme almaya imkan sağlayan Link ile Ödeme yöntemi de öne çıkmaya başladı. Çok yönlü fintek şirketi PayTR, Sanal POS hizmetiyle e-ticaret firmalarına tüm bankalara ayrı ayrı sanal POS başvurusu yapmalarına gerek kalmadan, tek sözleşme ve tek entegrasyonla yerli ve yabancı tüm kartlardan ödeme alma imkanı sunuyor. E-ticaret devleri Türkiye’ye geliyorÖdemelerde sunulan hız ve kolaylığın, işletmelerin e-ticarete yönelmesini sağladığını belirten PayTR CEO’su Tarık Tombul, “Bu alandaki teknoloji gelişimi ve müşterilere sağlanan güvenlik, e-ticaretin geleceğinde önemli bir rol oynuyor. TÜSİAD ve Deloitte Digital işbirliğiyle hazırlanan e-Ticaret Raporu’na göre 2021 yılının ilk yarısında ülkemizde e-ticaret hacmi 161 milyar TL olarak gerçekleşti. Dünyada ise 2026 yılına kadar ise e-ticaret hacminin 4.82 trilyon dolara çıkacağı öngörülüyor. Ülkemizde bu alanda etkileyici bir rekabet var. Bu rekabete katılarak öne çıkmak isteyen e-ticaret devlerinin de Türkiye’ye geldiğini görüyoruz. Rusya merkezli online pazaryeri Ozon.ru, Worldef’in desteğiyle Türkiye pazarına giriyor. Bu önemli gelişmeler gözleri ödeme sistemleri hizmetlerine çeviriyor. PayTR olarak, ülkemizin parlayan sektörlerinden e-ticarete yönelik ürün ve çözümler geliştirmeye devam ederek, işletmelere ve tüketicilere güvenli, kolay ve hızlı bir ödeme süreci vadediyoruz” dedi.“Zaman ve maliyet tasarrufunu sağlayacak altyapıyı oluşturuyoruz”Önümüzdeki süreçte sektördeki etkilerini artıracaklarının altını çizen PayTR CEO’su Tarık Tombul, “Çok yönlü bir fintek şirketi olarak yeni ürün ve hizmetlerimizle hızla büyürken, yazılım ve donanımsal yatırımlarımızı artırmaya devam ediyoruz. Tüm ödeme yöntemlerini PayTR çatısı altında toplayarak, üye işyerlerimizin ödeme süreçlerini tek noktadan yöneterek, zamandan ve maliyetlerinden tasarruf etmelerini sağlayacak altyapıyı oluşturmaya hazırlanıyoruz. 2022 yılının ilk yarısında yüzde 100 büyüme sağlayarak 5.5 milyar TL’lik işlem hacmine ulaştık. Yıl sonunda yine yüzde 100’ün üzerinde bir büyümeyle 13 milyar TL’lik bir hacme ulaşmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

ALBARAKA TÜRK, KURDUĞU VARLIK KİRALAMA ŞİRKETİ ARACILIĞI İLE İLK KURUMSAL KİRA SERTİFİKASI İHRACI İŞLEMİNİ TAMAMLADI

Albaraka Türk tarafından şirketlerin kira sertifikası ihraçlarına aracılık etmek amacıyla kurulan Değer Varlık Kiralama Şirketi, MNG Kargo’nun kira sertifikası ihracına aracılık işlemini başarıyla tamamladı.

Türkiye’de her geçen gün bilinirliği artan ve yatırımcı tabanı genişlemekte olan kira sertifikaları, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) verilerine göre, 2021 yılında toplam 96,9 milyar TL hacme ulaştı. “Dünyanın En İyi Katılım Bankası Olma” vizyonu doğrultusunda çalışmalarını sürdüren Albaraka Türk, 2021 yılında gerçekleştirdiği 109 adet ihraç ve 22.2 Milyar TL ihraç hacmiyle sektörde gerçekleştirilen kira sertifikalarının yüzde 23’ünü karşılayarak Katılım Bankaları arasında en çok kira sertifikası ihraç eden banka oldu.

Sermaye Piyasalarında edindiği bu deneyimle; üçüncü tarafların ihraçlarına aracılık ederek şirketlerin sermaye piyasalarına erişimine katkı sağlamayı hedefleyen Albaraka Türk, ilk adımı Değer Varlık Kiralama Şirketi’ni kurarak atmıştı. Değer VKŞ, sektörünün öncü şirketlerinden MNG Kargo’nun kira sertifikası ihracını ağustos ayı içerisinde başarıyla tamamlayarak ilk ihracını gerçekleştirmiş oldu.

“MNG Kargo’nun kira sertifikası ihracına aracılık işlemimizi başarıyla tamamlamanın gururunu yaşıyoruz.”

Konuyla ilgili olarak değerlendirmede bulunan Albaraka Türk Genel Müdürü Malek K. TEMSAH, “Şirketlerin alternatif kaynak arayışına yöneldiği, diğer yandan da görece cazip getiri elde etmek isteyen yatırımcıların daha güvenilir ve likit yatırım araçları arayışında olduğu bu dönemde, özel sektör kira sertifikalarının ön plana çıktığını görüyoruz.” dedi.

2020 yılında faaliyetine başlayan Değer Varlık Kiralama Şirketi aracılığıyla kurumsal firmaların sermaye piyasalarına erişimine olanak sağlayarak finansman ihtiyaçlarına alternatif çözüm üretmeyi amaçladıklarını belirten TEMSAH, “2022 yılı içerisinde MNG Kargo’nun kira sertifikası ihracına aracılık işlemimizi başarıyla tamamlamanın gururunu yaşıyoruz. Gerçekleştirilen işlem ile, firma için altı ay ve bir yıl olmak üzere iki farklı vade alternatifi ile toplam 75 milyon TL fon toplamış olduk. Bizim şirketimiz için de bir ilk olan bu tarz işlemlerin önümüzdeki yıllarda şirketlerin talepleri doğrultusunda artarak devam edeceğini düşünüyorum. Kurumsal firmalarımızın kira sertifikası ihraç talepleri doğrultusunda Albaraka Türk olarak biz de onların yanında yer almaya devam edeceğiz.” dedi.

MNG Kargo CEO’su Kağan Gündüz ise “Her zaman sektörümüzde ilkleri gerçekleştiren bir kurum olduk. Kira sertifikası ihracı da sektöre kazandırdığımız ilklerden biri idi. İki yıl önceki 2 yıl vadeli ihracın ardından, bu kez Türkiye’nin önde gelen katılım bankalarından Albaraka Türk’ün aracılığıyla bir kez daha kira sertifikası ihracı gerçekleştirdik. Piyasanın yoğun ilgisiyle gerçekleşen bu ihraç sonucunda elde ettiğimiz 75 milyon TL’lik fonu, yine insana dokunan, hayatı kolaylaştıran projeleri hayata geçirmek için kullanacağız.” diye konuştu.

InvestAZ üçüncü irtibat bürosunu Tatvan’da açtıInvestAZ’nin Ankara ve Adana’dan sonra üçüncü irtibat bürosu Tatvan’da faaliyete geçti.Bireysel yatırımcı pazarında lider olma vizyonuyla 2013 Mayıs ayından beri Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren InvestAZ’nin üçüncü irtibat ofisi Tatvan’da açıldı.Konuyla ilgili açıklamada bulunan InvestAZ Genel Müdürü Evren Karabulut “Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte bireysel yatırımcı sayısında ciddi bir artış söz konusu. Biz faaliyete geçtiğimiz ilk andan itibaren yatırımcılara ‘Kendine güven, kazanmayı öğren’ diyor ve bireysel yatırımcı pazarında lider olma vizyonuyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bireysel yatırımcıların teknolojiyi etkin ve etkili olarak kullanmalarını, doğru ve tarafsız bilgiye en anlaşılır şekilde ulaşmalarını istiyoruz. Yatırımcılarımızın, kurumsal yatırımcıların sunduğu hizmetler dahil, etkili bir satış ağı içerisinde, sermaye piyasalarındaki tüm ürünlere sağlıklı ve güvenli ulaşmaları için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu vizyonun en önemli parçalarından biri de Anadolu’da kurduğumuz ve kurmayı planladığımız irtibat ofisleridir.” dedi.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Ekonomi-teknoloji, kültür-sanat, magazin-yaşam, spor haberleri (01.04.2024)

KAYMEK’İN ‘TEKNOFEST’ GENÇLİĞİ, 92 PROJE İLE ÖN DEĞERLENDİRME AŞAMASINA GEÇTİ Kayseri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet …