Ekonomi, magazin, sağlık haberleri (16.07.2019)
Nusaybinli Miniklere Sultanahmet Köftecisi’nden Ziyafet…
Çoğu ilk kez Mardin/Nusaybin dışına çıkan 35 öğrenci, “Umutlar Yeşersin” projesi kapsamında İstanbul’u gezdi, 1920 Sultanahmet Köftecisi’nde ağırlandı.
İstanbul’un 99 yıllık lezzet durağı 1920 Sultanahmet Köftecisi, Mardin’in Nusaybin ilçesinden gelen öğrencileri ağırladı.
Nusaybin Çocuk Gelişim Merkezi’nin 35 öğrencisi, “Umutlar Yeşersin” projesi kapsamında ilk kez geldikleri İstanbul’da yaşamları boyunca unutamayacakları güzel anlar yaşadılar.
İstanbul’u boydan boya gezen, Tarihi yarımadada dünya mirası listesinde yer alan eserleri ziyaret ederek kısa süreli tarih yolculuğu yapan miniklerin uğrak yerlerinden biri de 1920 Sultanahmet Köftecisi oldu.
Ününü binlerce kilometre uzaktaki ilçelerinde bile duydukları asırlık lezzet durağına gelen minikler, kapıda işletmenin yöneticilerinden gıda mühendisi Ersoy Sıy tarafından tek tek “hoşgeldiniz” denilerek karşılandı.
1920 Sultanahmet Köftecisi’nde gördükleri ilgi ve güler yüzle keyiflenen minik öğrenciler, yemeklerini beklerken, ünlü ziyaretçilerin kaleme aldıkları, çerçevelenip duvarlara asılan yazıları şaşkınlıkla birbirlerine okuyarak vakit geçirdiler.
Kendilerinden önce aynı masaya cumhurbaşkanlarının, başbakanların, yabancı devler adamlarının, sanatçıların, sporcuların oturduğunu öğrenen minikler, hızlı bir şekilde servis edilen köfte, salata, turşu, irmik helvası ve ayrandan oluşan menüyü büyük iştahla yediler.
Tadı damaklarında kalan köftenin lezzeti, tarihi bir mekanda öğle yemeği yemenin keyfini yaşayan öğrencilere, 1920 Sultanahmet Köftecisi’nden ayrılmadan önce ‘’bereket parası/diş kirası’’ olarak eski madeni paralar hediye edildi. Bereket parasının uğur getirmesi için cepte saklanan, diş kirasının da Osmanlı döneminde yemeğe davet edilen misafire verilen para olduğunu öğrenen minikler, sıkı sıkıya avuçlarında tuttukları paralarla, geldiklerinde olduğu gibi giderken de kendilerini güler yüzle uğurlayan çalışanlara veda ederek dükkandan ayrıldılar.
Sultanahmet Köftecisi’nin 4’üncü kuşak temsilcilerinden Timur Tezçakın, sosyal sorumluluk anlayışları gereği etkinliğe ev sahipliği yaptıklarını belirterek, ‘’Kazandığını paylaşmak, bu işletmenin bir asırlık geleneğidir. Dedelerimizin, babamız Mehmet Tezçakın’ın sıkı sıkıya bağlı kaldığı bu geleneği bugün de kardeşlerim Mert ve Sinan Tezçakın ile birlikte sürdürmeye gayret gösteriyoruz. Özellikle çocuklara yönelik sosyal sorumluluk projelerinin içinde olmak istiyoruz. Amacımız minik öğrencilerin lokantada yemek yeme kültürünü öğrenerek sosyalleşmelerini sağlamak, diş kirası, bereket parası gibi unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri hatırlatmak. Bize bu mutlu günü yaşatan Mardin Nusaybin Çocuk Gelişim Merkezi’ne teşekkür ederiz’’ dedi.
Diyabet hastaları ayaklarındaki küçük yaralara bile dikkat etmeli
Diyabet hastaları ayak bakımına özen göstermeli
Diyabetik ayak yarasının sonuçları ağır olabilir
Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre global görülme sıklığı yüzde 9 olan diyabet, kontrol altında tutulmazsa erken yaşta ölüme yol açan, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunu. Yapılan çalışmalarda 2040 yılında dünya çapında 642 milyon insanın diyabet hastası olacağı öngörülüyor. Diyabet hastalarında görülen, ayak yaraları hem hasta hem de sağlık bakım sistemi için ciddi sonuçlara sebep oluyor. Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Şafak Özer Balın, diyabetik ayak yarası hakkında bilgiler paylaştı.
İnsülin eksikliği ya da insülin etkisindeki kusurlar nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, hiperglisemi ile karakterize kronik metabolik bir hastalık olan diyabet, günümüz dünyasında en önemli sağlık sorunlarından biri olarak kabul ediliyor. Diyabetik ayak yaraları gerek hasta gerekse sağlık bakım sistemi için ciddi sonuçlara sebep olabiliyor.
Türkiye’de 7 milyon diyabet hastası var
Diyabetli hasta sayısının her geçen gün arttığını belirtenFırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Şafak Özer Balın, hastalık hakkında bilgiler paylaşarak dünyada ve ülkemizde görülme sıklığı hakkında yorum yaptı: “Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun güncel verilerine göre global diyabet görülme sıklığı yüzde 9’dur. Yapılan çalışmalarda 2040 yılında dünya çapında 642 milyon insanın diyabet hastası olacağı öngörülmektedir. Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi (TURDEP-2)’ne göre 12 yılda ülkemizde diyabet görülme sıklığı yüzde 90 artarak yüzde 7,2′ den yüzde 13,7′ ye yükselmiştir. Ülkemizde yapılan görülme sıklığı çalışmasında diyabeti olan hasta sayısının ortalama 7 milyon olduğu belirlenmiştir. Bunun nedenleri arasında bedensel iş yükünün alınan kaloriye oranla daha az olması, hareketsiz yaşam tarzı, artmış yaşam süresi, özellikle kadınlarda giderek artan obezite sıklığı gibi durumlar bulunmaktadır.”
Ayaklarda bulunan küçük yaralar hızla büyüyebilir
Dr. Öğretim Üyesi Şafak Özer Balın, ayakta çıkan yaralar konusunda uyarılarda bulundu: “Diyabetik ayak yarası riski, gelişmiş ülkelerde diyabeti olan her altı hastadan birindeyken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran çok daha fazladır. Bu yaralar sinir uçları hasarı, felç, veya iskemik kökenli yani kan akışında bölgesel bir azalma veya kesilme yüzünden vücudun bir kısmının yeterince kan ve oksijen alamaması nedeniyle olabilir. Ayrıca hiperglisemi yani vücutta kan şekerinin yükselmesi, çeşitli yollarla enfeksiyona eğilimi artırmaktadır. İskemi, kontrolsüz hiperglisemi ve yineleyen travmalar sonucunda ortaya çıkan yüzeysel yaralar kısa zamanda derin yerleşimli apse ve kemik iltihabı dediğimiz osteomyeliteye kadar ilerler. Diyabetik hastalarda ayak ve bacak gibi bölgelerde ülser yatkınlığını artıran durumlar arasında bağışıklık sistemindeki bozukluklar, sinir uçlarında hasar, dolaşım yetmezliği (kan damarlarında), büyük ya da küçük travmaların varlığı, diyabetin süresi, glikoz kontrolünün bozuk olması, ayağa basıncın artması, Charcot eklemi deformitesinin gelişmesi, sigara kullanımı ya da hastanın aşırı kilolu olması gibi faktörler sayılabilir.”
Diyabet hastaları ayaklarındaki yaraları hissetmeyebilir
Diyabeti olan hastaların yüzde 60’ında ağrı ve sıcaklık algısının bozulmasına yol açan periferik nöropati olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Şafak Özer Balın, hastaların ayaklarındaki yaraları fark edemeyebileceğini belirtti: “Diyabeti hastalarında görülen periferik nöropati, sıklıkla sensorimotor nöropati şeklindedir. Simetrik, kronik ve merkezden uzak yerleşimli olup alt bacakta daha belirgindir; çorap şeklinde tutulum gösterir. Ayrıca yürüme biyomekaniğini değiştirdiğinden ayak tabanında görülen deri kalınlaşmasına sebep olur ve tüm ayak tabanı basıncı bir noktada yoğunlaşır. Bu hastalarda ağrı duyusunun olmaması doğal korunmayı, yani lezyon üstüne basmamayı engeller. Bu durum yara gelişmesine yol açabilir. Ayrıca bu hastalarda minör travma, örneğin ayakkabının uygun olmaması, yanıklar, kesiler, böcek sokması gibi nedenler kolayca kronik yara geliştirebilir. Ağrı duyusunun kaybı, hastanın hekime geç başvurmasına neden olarak tanıyı geciktirir.”
Diyabetik ayak yarası diyabetin kontrol altında tutulmasıyla önlenebiliyor
Diyabetik ayak yarası, hastanın ayak bakımının sağlanması ve diyabetinin kontrol altına alınmasıyla çoğu kez önlenebiliyor. Çoğu kez de oluşan bir yarayı erkenden saptayarak ve iyileştirerek ya da bir enfeksiyon varlığında erken ve uygun bir antibakteriyel tedavi yaklaşımında bulunarak, ciddi komplikasyonların ya da uzuv kayıpların önüne geçilebiliyor. Diyabetik ayak yarası ve enfeksiyonlarının uygun tanı, etkin tedavi ve izlemlerinin yapılabilmesi ve gereksiz ampütasyonların önüne geçilmesi için multidisipliner bir yaklaşım gerekiyor. Diyabetik ayak yarası olan hastalar öncelikli olarak bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve endokrinoloji uzmanına başvurmalı, ihtiyaç halinde diyabetik ayak cerrahisi ile ilgili bir cerrahi branş (plastik cerrahi, ortopedi), damar cerrahisi ve dermatoloji uzmanı görüşü alınarak değerlendirilmelidir.
Tanı konulduktan sonra tedaviye mümkün olduğunda çabuk başlanmalı
Diyabetik ayak enfeksiyonu tedavisinde yara iyileşmesini sağlayabilmek ve bacağı kurtarmak için genel tedavi yaklaşımı acil ve agresif debridmanla ölü ve infekte dokuların uzaklaştırılmasını, erkenden uygun antibiyotik tedavisinin başlanmasını ve metabolik kontrolün sağlanmasını içeriyor. Tedavinin amacının enfeksiyonu durdurarak ilerleyici doku hasarını önlemek olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Şafak Özer Balın, antibiyotik tedavisinin tüm infekte yaralarda gerekli olduğunu söyledi: “Antibiyotik tedavisi tüm infekte yaralarda gerekli olsa da uygun yara bakımı ile birlikte yapılmalıdır. Tedaviye klinik tanı konulduktan sonra mümkün olduğunca çabuk başlanmalı. Böylece enfeksiyonla ilişkili hastalık oranı, hastanede kalış süresi ve büyük ayak ampütasyonları azalır. Tedavi süresi, yara tümüyle iyileşene kadar değil, hafif enfeksiyonlarda 7-10 gün, orta derece olanlarda 2-3 hafta, şiddetli enfeksiyonlarda 2-4 hafta arasında değişir. Akut kemik iltihabında tedavi süresi, en az iki haftası damar yolundan olmak üzere 4-6 hafta, kronik kemik iltihabında ise infekte kemik dokusu uzaklaştırılamadığı takdirde en az üç aylık bir tedavi süresi düşünülmelidir.”
Ayak bakımı günlük olarak yapılmalı
Dünyada her 30 saniyede bir değişik seviyelerde ayak kaybına neden olan diyabetik ayak yaralarının, doğru ayak bakımının sağlanması ve diyabetinin kontrol altına alınmasıyla çoğu kez önlenebildiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Şafak Özer Balın, diyabetten kaynaklanan ampütasyonu önlemek için yara geliştiğinde zaman kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurmak gerektiğini belirtti: “Erken yara bakımı ve gerekirse antibakteriyel tedavi ile yaranın ilerlemesinin ve dolayısıyla ayak kesilmesinin önüne geçilebilir. Diyabete bağlı ampütasyon yapılmış hastada ölüm riski yüksek olup, 5 yıllık ölüm oranı yüzde 70 olarak belirlenmiştir. Diyabetik ayak enfeksiyonundan korunmak içinse öncelikle iyi bir glisemik kontrol gereklidir. Yüksek riskli bireylerin ve ailelerin eğitimi, ayağın yükten ve baskıdan kurtarılması, ayağın damar yapısının değerlendirilmesi ve lokal yara iyileşmesi sağlanmalıdır. Bu hastaların ayak bakımı mutlaka günlük olarak ayakların yıkanıp parmak aralarının özellikle kurulanması ve nemlendirici krem sürülmesi şeklinde yapılmalı, çıplak ayakla yürünmemeli, uygun ayakkabı ve çorap kullanılmalı, tırnaklar düzgün kesilmeli ve sorunlu tırnaklar sürekli kontrol edilmelidir. Bunlara ek olarak nasır tedavisi dikkatle yapılmalı; ayakkabı içleri günlük incelenmeli, çoraplar günlük değişmeli ve ayak mantarı, kesi, sıyrık, yara gibi durumlarda sağlık kuruluşuna zaman kaybetmeden başvurulması gereklidir.”
Hasta ve yakınlarına tavsiyeler
Diyabet tanısının pek çok kişi için fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da zorlayıcı bir süreç olduğunu belirtenDr. Öğr. Üyesi Şafak Özer Balın, bu durumun hastaların ve ailelerin yaşamları üzerinde olumsuz bir etki oluşturduğunu belirtti: “Diyabet hastaları için sağlıklı yaşamanın dört altın kuralı vardır: Sağlıklı beslenme, yeterli fiziksel aktivite, tıbbi bakım ve kişisel kontrol, düzenli sosyal yaşam. Bununla birlikte diyabette kişisel ayak bakım uygulamalarını öğrenmek, bu davranışları günlük yaşamla bütünleştirmek gerekmektedir. Ayrıca meydana gelen yaraların hafife alınmaması, morluk, kızarıklık, siyahlık, şişlik, kanama, akıntı, kabarcık, gibi olağan dışı bir durumla karşılaşıldığında derhal bir hekime başvurmalıdır.”
Diyabetik ayak konseyi Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, diyabetik ayak tedavisi için önemli kurumlardan biri ve hastaneye geniş bir bölgeden hasta kabulü mevcut. Bu hastalar ister ayaktan hasta olsun ister yatan hasta olsun, mutlaka hastanenin diyabetik ayak ekibi tarafından değerlendiriliyor. Diyabetik hasta asla tek bir branşın hastası olmuyor. Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde de halihazırda enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji, endokrinoloji ve plastik cerrahi uzmanının olduğu ve gerekli olduğu takdirde kardiyoloji, kardiyovasküler cerrahi ve dermatoloji uzmanının dahil edildiği bir diyabetik ayak konsey ekibi bulunuyor. Bu ekip hastalar için en ideal çözümleri, en kısa sürede elde etmek üzere düzenli olarak bir araya geliyor. Böylece ilgili komplikasyonları azaltmak ve gereksiz ampütasyonları önlemek mümkün oluyor.
YAZ AYLARINDA KALBİNİZİ SU İLE CANLANDIRIN
SICAK HAVALARDA TANSİYONU DAHA SIKI TAKİP EDİN
Yaz ayları, özellikle tansiyon ilacı kullananlar ile kalp yetmezliği olan hastalar açısından büyük risk taşıyor. Gün içinde sıvı kaybına bağlı düşen, gece ise yükselen tansiyona eşlik eden sıcak havalar, beyin kanamasına dahi neden olabiliyor. Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mutlu Güngör, “Kalp hastası olan ya da risk altında olan kişilerin mutlaka sıcak havalarda daha dikkatli olması ve kendi kendini takip etmesi gerekir. Tansiyonun sürekli dalgalanmasına karşı mutlaka günlük tansiyon ve nabız takibi yaparak doktorunuzu ziyaret etmeyi unutmayın.” diyor.
Son yılların en sıcak günlerini yaşıyoruz. Deniz, kum, güneşten oluşan tatil üçlüsü sıcak havalarda bir nebze serinlememizi sağlarken, günlük hayat içerisinde aşırı sıcak havalar vücudumuzu sıvı kaybı, tuz kaybı nedeniyle olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle ileri yaşta olan hastaların sıvı alımını artırmaları, mineral ve tuz dengesinin kontrol altında tutmaları ve aşırı sıcaklardan kendilerini korumaları beyin, böbrek, kalp gibi hayati organların beslenmeleri açısından büyük önem arz ediyor.
AYAKTA UYUMA DURUMU SUSUZLUK KAYNAKLI OLABİLİR
Sıvı kaybı ve mineral dengesindeki bozulma, kişi uyumadığı halde ve çaba göstermesine rağmen çevresinde olanları tam fark edememe durumu, yorgunluk, huzursuzluk, hızlı soluk alıp verme, kalp hızında artış şeklinde kendini gösterebilir. İdrar söktürücü tansiyon ilacı kullanan hastalarda bu duruma daha çok rastlanır.
TANSİYON GÜNDÜZ DÜŞÜYOR GECE İSE YÜKSELİYORSA SIVI DENGENİZİ KONTROL EDİN
Sıcak havalarda özellikle tansiyon tedavisi gören hastaların çok dikkatli olması gerekir. Nemli havalarda bu durum daha da önem arz etmektedir. Çünkü kuru hava terin buharlaşmasına sebep olarak vücut ısısının düşmesine yardımcı olurken, nemli havalar vücut ısısını dengeleyerek kan basıncını olumsuz etkiler.
Aşırı sıcaklarda, gün içinde vücut ısı artışına bağlı olarak damarların genişlemesi ve sıvı kaybına bağlı tansiyon seviyesinde düşme, gece saatlerinde ise artış görülebilir. Bu tansiyondaki dalgalanmanın belirgin olması durumlarında, beyin kanaması gibi vakalarla karşılaşmanıza sebep olabilir.
GÜNEŞİN DİK OLMADIĞI SAATLERDE DIŞARI ÇIKIN
Özellikle ileri yaştaki hastaların, damar yapılarının daha kırılgan olması sebebiyle güneşin dik olarak geldiği öğle saatlerinde dışarı çıkmamaları, şapka gibi koruyucu kıyafet kullanmaları, sıvı alımlarını artırmaları, tansiyon tedavilerini aksatmamaları, düzenli tansiyon takibi yapmaları gerekir. Genel durumlarında bir bozulma ya da nörolojik bir sorun olduğunda ise mutlaka hekimleriyle irtibata geçmeleri önerilir.
İKİNCİ EL ARAÇ SEKTÖRÜ KURUMSALLAŞIYOR
İkinci el araç piyasasına getirilen ekspertiz zorunluluğuyla birlikte alıcı ve satıcılar arasında güven ortamı sağlanırken sektörde yaşanan sorunlar da hızla azalıyor. Gerekli hizmet belgelerine sahip olan kurumsal firmaların yatırımları ise son sürat devam ediyor.
Kocaeli-İzmit’te gerçekleştirilen yeni şube açılışında konuşan TÜV SÜD D-Expert Genel Müdür Yardımcısı Ozan Ayözger, ‘’ Yeni ortaya çıkan ve büyüme potansiyeli olan tüm sektörlerde olduğu gibi ikinci el araç ekspertiz sektöründe de birçok küçük ve büyük ölçekli firma hizmet veriyor. TÜV SÜD D-Expert ailesi olarak biz de, yeni bir dönem olarak gördüğümüz 2019 yılını şubeleşme atılımlarımızla sürdürmeye devam ediyoruz. Son dönemlerde yaşanan yoğunlukla birlikte müşterilerin güvenebilecekleri firmalara olan ihtiyacı her geçen gün daha çok artıyor. Otomobil sektöründe geçmişi ve tecrübesi olmadan ikinci el araç ekspertiz hizmeti veren firmalarda, tüketicilerin karşılaşabilecekleri hata oranının yüksekliği nedeniyle müşteriler TSE’den Hizmet Yeterlilik Belgesi almış kurumsal firmalardan hizmet almayı tercih ediyor.TÜV SÜD D- Expert olarak hem alıcılara hem de satıcılara sunduğumuz kaliteli, bağımsız ve güvenilir ekspertiz hizmetini İzmit Merkez subemizde de müşterilerimizle buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz. ‘’ dedi.
İkinci el otomobil ticareti, sektörün hem rakamsal hem de işlevsel konular bakımından büyük bölümünü kapsıyor. Ekspertiz zorunluluğuyla başlayan yeni dönemde, ekspertiz merkezleri otomotiv sektörünün tamamlayıcı unsuru olmaya devam ederken firmaların yatırım ve şubeleşme çabaları hızla devam ediyor.
Türkiye’deki şubeleşme yatırımlarına hızla devam eden TÜV SÜD D-Expert çok yakında Trabzon, Antalya ve İstanbul’daki yeni şubeleriyle de müşterileriyle buluşmayı hedefliyor.
Pfizerliler gönüllülük ve bağışçılık konularında Türkiye’nin yaklaşık 3 katı daha duyarlı
Dünyanın en prestijli araştırma şirketlerinden Gallup, 2010 yılından beri bütün dünyada, World Giving Index’i (Dünya Hayırseverlik Sıralaması) yayınlıyor. Türkiye’de ise Açık Açık Derneği tarafından GALLUP’tan esinlenerek geçtiğimiz yıl ilk kez hazırlanan Kurum Çalışanları Hayırseverlik Endeksi’ne katılan ilk firma Pfizer Türkiye olmuştu.
Açık Açık Derneği kurucularından Renay Onur’un yönlendirmeleriyle bu yıl da gerçekleştirilen araştırmada Pfizer çalışanlarının gönüllülük oranları geçtiğimiz yıllara göre yüzde 54 arttı ve çalışanların Türkiye ortalamasından yaklaşık 3 kat daha duyarlı olduğu ortaya çıktı.
Kurum Çalışanları Hayırseverlik Endeksi, belirlediği şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi temel değerlerle sivil toplum kuruluşlarının artmasına ve bu sayede bağış kültürünün yaygınlaşmasına vesile olmayı ve Türkiye’deki şirketlere örnek olmayı hedefliyor. Pfizer Türkiye çapında gerçekleştirilen ankete üç senedir katılıyor. Türkiye’de bu ankete ilk katılan firma olan Pfizer Türkiye, şirket içindeki gönüllülük çalışmalarıyla ve kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle dikkat çekiyor. Pfizer çalışanlarının katılımıyla yapılan Hayırseverlik Endeksi anketinin çalışanların gönüllülük ve bağış oranlarını ölçen temel anket soruları ise şöyle: “Son 1 ay içinde herhangi bir sivil toplum kuruluşuna (STK) bağış yaptınız mı?”, “Son 1 ay içinde herhangi organizasyon için gönüllülük yaptınız mı?” ve “Son 1 ay içinde yardıma ihtiyacı olan tanımadığın birine yardım ettiniz mi?”
Pfizer’in ankete ilk katıldığı tarih olan 2017 yılından beri gönüllülük ve bağış oranlarının hızla artmaya devam ettiğini vurgulayan Pfizer Türkiye Kurumsal İlişkiler Müdürü Ahmet Kumkumoğlu anket sonuçlarını şöyle değerlendirdi: “Çığır açan yeniliklerle hastaların hayatlarını değiştirme amacımızı yalnız sağlık alanında değil sosyal sorumluluk alanında da aktif çalışmalarla ortaya koyuyoruz. Daha fazla hayata dokunabilmek çıktığımız bu yolda sosyal sorumluluk vazgeçilmez bir değerimiz ve geleneğimiz. Bu kapsamda bu yıl ilk kez düzenlenen Amacımızı Sahipleniyoruz Günü’nü KAÇUV (Kanserli Çocuklara Umut Vakfı), TOG (Toplum Gönüllüleri Vakfı) ve Kızılay ile birlikte tamamladık. 3 yıldır istikrarlı bir şekilde dahil olduğumuz Hayırseverlik Endeksi sonuçlarımız gösteriyor ki yaptığımız tüm sosyal sorumluluk çalışmalarımız ve projelerimiz, çalışanlarımızı sosyal sorumluluk konusunda daha aktif olmaya teşvik ediyor. Bu sayede çalışanlarımızın bağış ve gönüllülük yapma oranı geçmiş yıllara göre yüzde 54 arttı. Anketin yapıldığı ay içerisinde dernek ve vakıflara bağış yapan çalışanların oranı ise %24’ten %38’e yükseldi. Kurum içinde yaptığımız gönüllülük çalışmalarının, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin, bu konuya ayırdığımız özel gün ve etkinliklerin ve örnek projeleri teşvik edip ödüllendirmemizin böyle bir tabloya vesile olması bize gurur veriyor.”
Pfizer çalışanlarının hayırseverlik oranları Türkiye ortalamasının çok üstünde
Açık Açık Derneği’nin kurucusu Renay Onur, anket hakkında şöyle konuştu: “Dünya Hayırseverlik Endeksi’nde 144 ülke arasında 131. sırada olan Türkiye’de gönüllülük ve bağışçılığın gelişmesinde kurumların çok önemli bir etkisi var. Açık Açık olarak Kurum Çalışanları Hayırseverlik Endeksi’ni bu amaçla geliştirdik ve kurumların kullanımına sunduk. Kurumların vakit ve nakit ayırdıkları alanları ölçme ve değerlendirme ihtiyaçlarını karşılayan güzel bir çalışma oldu. Pfizer, çalışanları nezdinde bu alana oldukça yatırım yapan bir kurum olarak heyecanımızı ilk paylaşan ve bu endeksi ilk defa uygulayan kurum oldu. Bu sene anketi 3. kez yaptık. Pfizer çalışanları bu konuda Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde bir profile sahipler, buna rağmen Pfizer’in bu alanda yaptığı kurum içi çalışmaları sebebi ile gönüllülük ve bağışçılık konularında 3 yıl içinde yüzde 50 üzerinde bir gelişme sağlandı. Toplumsal açıdan bu çok önemli. Bunun yanı sıra bu konularda gelişmiş çalışanların kurumu her açıdan daha ileriye taşıyacağına dair yapılmış birçok araştırma var. Önümüzdeki dönemde giderek daha fazla kurumun bu ankete katılacağını düşünüyoruz ama bunu ilk uygulayan firma hiç değişmeyecek.”
Hayırseverlik Endeksi Nedir?
Dünyanın en prestijli araştırma şirketlerinden Gallup, 2010 yılından beri bütün dünyada, Türkiye’de hayırseverlik araştırması olarak bilinen, World Giving Index’i yani Dünya Hayırseverlik sıralamasını yayınlamaktadır. Gallup bu araştırmayı dünya nüfusunun %90’ını oluşturan 146 ülkede ve bu ülkelerin bütün coğrafyasında (köy/kent) ülkenin nüfusuna göre 500-3.000 15 yaş üstü insana aynı soruları sorarak yapar. %95 güven seviyesinde tasarlanmış bir örneklemi ve metodolojisi vardır. Türkiye’nin dahil olduğu en son rapor olan 2014 raporunda dünyanın en hayırsever 10 ülkesi Myanmar, ABD, Kanada, İrlanda, Yeni Zelanda, Avusturya, Malezya, İngiltere, Sri Lanka iken; bütün dünyanın en az hayırsever 10 ülkesi ise şunlar oldu. Yemen, Venezuela, Filistin, Ekvator, Montenegro, Hırvatistan, Türkiye, Çin, Rusya, Bulgaristan.
Türkiye’nin Espor, Oyun ve Gençlik Festivali Chapter’ın Tarihi Belli Oldu
Chapter, Sekizincisi ile 21 Eylül’de Ortaköy Feriye’de
Türkiye’nin Espor, Oyun ve Gençlik Festivali Chapter’ın Tarihi Belli Oldu
Multiplayer organizasyonuyla gerçekleşen Türkiye’nin espor, oyun ve gençlik festivali Chapter, sekizincisi ile 21 Eylül’de Ortaköy Feriye’de. Chapter 8, şehrin kalbinde, denize nazır büyüleyici bir atmosferde, binlerce genci farklı ve interaktif içerikleri ile tekrar bir araya getirecek.
Gelenekselleşen bu gençlik festivalinde katılımcılar, oyun dünyasının fenomenleri ile tanışma, teknolojinin son örneklerini deneyimleme, farklı oyunların turnuvalarına katılma ve 8 bit pazarı konsepti ile bulunması zor olan vintage ürünlere ulaşma imkanını yakalayacak.
Monster Enerji İçeceği ana sponsorluğunda tek gün sürecek Chapter 8’de, ana sahnede internet ünlüleri ile sıradışı formatlar, ilginç oyunlar, Türkiye espor şampiyona finalleri de gerçekleşiyor olacak. 10.000’den fazla katılımcı beklenen festivale Jahrein, WTCN, Kendine Müzisyen, PintiPanda gibi 50’den fazla yerli yabancı ünlü yayıncı katılım gösterecek.
“ESPOR VE OYUN KÜLTÜRÜNÜ GLOBAL SEVİYEYE TAŞIMAYI HEDEFLİYORUZ”
Multiplayer kurucu ortağı Merthan Yalçın Chapter’ın espor, oyun dünyası ve yeni nesil açısından önemini şu şekilde açıklıyor:
“Globalde sinema sektörünün iki katı büyüklüğündeki oyun dünyası, Türkiye’deki dev potansiyeline erişmek üzere hızla büyümeye devam ediyor. Her Chapter’da espor ve oyun kültürünün global seviyeye biraz daha yaklaştığını görüyoruz. Evinde oturup dijital dünya içerisine kapanan genç nüfusu yine dijital ortamlarda edindikleri arkadaş toplulukları ile birlikte evlerinden çıkartıp, Chapter 8’de de takip ettikleri fenomenler ile bir araya getiriyor olacağız. Yeni çıkan ve popüler mobil, konsol, PC oyunlarını turnuvalar vasıtasyla oyuncularla buluşturup, bu bağımsız festivalde çok renkliliği ve çok sesliği tüm espor ve teknoloji severler ile birlikte kutluyoruz.”
Multiplayer, Chapter 8 festivaline fiziki olarak katılamayanlar için çok kameralı ve rejili bir prodüksiyonla twitch kanalında etkinlik boyunca canlı yayında olacak.
DHL Supply Chain teknolojistiğin ‘Yıldız’ını seçti!
DHL Supply Chain Türkiye, üniversite-sanayi işbirliği kapsamında lisans, doktora ve yüksek lisans öğrencilerine yönelik bir Teknolojistik Fikir Yarışması düzenledi. Lojistikle teknolojiyi birleştirmeyi teşvik eden yarışmada Yıldız Teknik Üniversitesi’nin geliştirdiği proje birinci olurken, seçilen tüm katılımcılar DHL Ar-Ge Merkezi desteği ile projelerini DHL tesislerinde hayata geçirme imkanını da yakalayacak.
DHL Supply Chain Türkiye, öğrencilerin sektörü tanımasına olanak sağlamak ve sektöre uygun insan kaynağını keşfedip istihdam olanakları yaratmak amacıyla bu yıl bir ilke imza atarak DHL Teknolojistik Fikir Yarışması düzenledi. Öğrencilerden yoğun ilgi gören yarışmaya 54 değerli proje katılırken, yarışmanın finalinde 10 farklı üniversiteden 34 öğrenci, projelerini tüm katılımcılara sunma fırsatı yakaladı.
Yarışmanın birincisi Yıldız Teknik Üniversitesi
Katılımcılardan ve şirket yöneticilerinden oluşan jüri ekibinin zorlu bir değerlendirme sonucunda kazanan takımları belirlediği yarışmada İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Otonom Depo İçi Transfer Araç projesi birinci, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Nakliye Sistemi projesi ikinci, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden My Sweet Little Store projesi üçüncü oldu. Ayrıca TOBB ETÜ’den Kapasiteli Zaman Pencereli Araç Rotalama ve Dock Çizelgeleme Optimizasyonu projesi ve Koç Üniversitesi’nden Fast Way projesi Jüri Özel Ödülleri’ne layık görüldü.
Kazananlara eğitim ve istihdam fırsatı sunuyor
Şirket yöneticilerinin yanı sıra akademisyenlerin ve öğrencilerin katıldığı bu organizasyonda kazananlara maddi ödüllere ek olarak DHL’in Almanya’daki genel merkezi tarafından düzenlenen, tüm şirket çalışanlarının katılım sağlayabildiği bir yarışma ve eğitim programı olan DHL Global Start-Up yarışmasına başvuru ve DHL Supply Chain Türkiye FIP (Future Innovator Programme) olarak adlandırılan eğitim programına katılım hakları tanındı. Öğrencilere 3 aylık süre boyunca farklı departmanlarda tedarik zinciri süreçlerinin adım adım öğretileceği bir eğitim ortamı sağlayan FIP (Future Innovator Programme) ile öğrenciler DHL’i yakından tanıma ve yeteneklerini geliştirme fırsatına sahip oluyor. Buna ek olarak program sonunda uygun görülen öğrencilere iş imkanı sunulabiliyor.
Üniversite-sanayi işbirlikleri, DHL Supply Chain Ar-Ge faaliyetlerinin merkezinde
DHL Supply Chain Türkiye Genel Müdürü Orkun Saruhanoğlu,yarışmayı hayata geçirme amaçları üzerine şu yorumları yaptı: “Üniversite-sanayi işbirlikleri, DHL Supply Chain olarak Ar-Ge faaliyetlerimizin merkezinde yer alıyor. Bu kapsamda Türkiye’nin çeşitli üniversiteleriyle işbirlikleri yürütüyoruz. Bu yarışma vasıtasıyla da tedarik zinciri yönetiminde yeni fikirler oluşturmak, inovatif iş modelleri geliştirmek, yeni teknolojileri olgunlaştırmak, test etmek ve ölçeklendirmeyi amaçlıyoruz. Bunları yaparken öğrencilerin sektörü tanımalarına olanak sağlamak ve sektöre uygun insan kaynağını keşfedip istihdam olanakları yaratmak önceliklerimiz arasında yer alıyor.”
Takım tezgahları sektörü endüstri 4.0’ a odaklandı
Türkiye takım tezgahları sektörünün odak ülkeleri; Fransa, İspanya ve İtalya
Türkiye takım tezgahları sektörü, 2018 itibariyle 160 ayrı ülkeye ihracat gerçekleştirdi. Türkiye takım tezgahları sektörünün hedefinin dünya geneline yayılmak olduğunu kaydeden Takım Tezgahları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TİAD) Başkanı Fatih Varlık, “Günümüz küreselleşmesinin getirdiği koşullarda uzaklar artık yakın oldu. Bu farkındalıkla teknoloji, hedeflerinize ulaşma noktasında ön plana çıkıyor. Fransa, İspanya ve İtalya bu noktada Türkiye takım tezgahları sektörünün ulaşmak istediği pazarlar arasında yer alıyor” dedi.
160 ülkeye gerçekleştirdiği ihracat ile Türkiye takım tezgahları sektörü, dünya pazarında hedef yükseltti. Son dönemde savunma sanayisinin yanı sıra otomotiv ve beyaz eşya sektörlerinin gelişiminde kilit bir görev üstlenen sektör, ihracat noktasında Fransa, İspanya ve İtalya’ya odaklanmış durumda…
Varlık: Teknoloji sektörün ihtiyaçlarına göre kendini yeniliyor
Tüm sektörlerde olduğu gibi takım tezgahları sektöründe de yatırım ihtiyacının her geçen gün arttığını söyleyen TİAD Başkanı Fatih Varlık, sektörde en çok CNC tezgah ve kesici takım alanlarında gelişme yaşandığını söyledi. Bunların yanı sıra takım aksesuarları, PLC, metroloji, yazılım gibi alanların da sürekli kendini yenilediğini söyleyen Varlık, “Ar-Ge ve inovasyon, Endüstri 4.0 uyum süreci göz önüne alınarak güncellenen, gelişen teknolojiler var ve yatırım ihtiyacı olanlara sunulmaya hazır. Ancak sanayicinin sürekli değişen ihtiyaçlarına yönelik sektörün sunduğu teknolojiler de değişecek. Bu da teknolojinin doğasında var. Sektörümüz, gündem Endüstri 4.0 olduğu için gelecekte robotlu otomasyon ve yazılım alanlarında daha fazla gelişme gösterecektir. Şu anda robot besleme yapan ve üretimi uzaktan izleme imkanı yaratan sistemler mevcut” dedi.
“Sektörün gelişimi için elimizi taşın altına koymaya hazırız”
Türkiye takım tezgahları sektörünün istediği noktaya ulaşması için kat etmesi gereken önemli süreçlerin olduğuna da vurgu yapan Varlık, bu süreçte sektörün devlet ile birlikte çalışması gerektiğini söyledi. Üretimin bir disiplin ve yaşam tarzı olduğunun altını çizen Varlık, “Bugün gıptayla baktığımız ülkeler, endüstriyi hayatlarının ortasına koydukları ve üretimi hayat memat meselesi haline getirdikleri için sanayi ülkesi oldular. Eğer ‘biz bir sanayi ülkesi olmaya karar verdik’ diyorsak; TİAD ve muadili derneklerin yanı sıra sektörü ilgilendiren tüm kurum ve kuruluşların elini taşın altına koyması gerek. Biz TİAD olarak hazırız. TİAD, takım tezgahları ve aksesuarları, metroloji ve yazılım alanlarında imalat ve tedariki üstlenen üye firmalarıyla geniş bir yelpazeden oluşuyor. Her alan için TİAD’ın bir komitesi var ve bu komiteler kendi alanlarındaki standartları belirleyip iyileştirmek üzere faaliyet yürütüyor. Üniversite-Sanayi-Kamu işbirliğinin çok yoğun biçimde gerçekleştirmeliyiz. Bunun gerçekleşmesi için STK’lar arabuluculuk yapmalı” dedi.
Teknoloji yatağa girdi
Robot yatırımlar yatak sektörünü büyütüyor
Geçmişten günümüze değişim gösteren yataklar ve sektör, teknolojik gelişmelere paralel olarak kendini güncelliyor. Otlardan doldurulan döşeklerden yün döşeklere, sünger yataklardan günümüz teknolojik yataklarına evrilen sektör, ergonomi, hammadde ve bileşenlere odaklanmış durumda. Sektörün önemli oyuncularından Bambi Yatak, son teknolojiyle donatılmış üretim parkurunda günde 800 adet yatak üreterek sektörün yükünü omuzladığını kanıtlıyor.
Günümüz yatak endüstrisi, teknolojiyi arkasına alarak yatak kullanıcılarının konforunu üst düzeyde tutacak ürünler tasarlamaya odaklanmış durumda. Bu noktada rekabetin bu kadar yoğun olduğu bir pazarda farklılaşmanın yolu Ar-Ge destekli inovasyon harikası ürünleri piyasaya sürmekten geçiyor. Teknolojiyle donatılmış üretim parkurunda günde 800 adet yatak üreterek pazarı domine eden Bambi Yatak, İzmir’de 40 bin m2’lik kapalı modern üretim tesisinde bugün; bir çift kişilik yatak için 2 km tel kullanıyor.
“Robot yatırımlarımız sayesinde üretim hızımız hissedilir bir şekilde arttı”
Yatak sektörünün ülkemizde son yıllarda hareketlendiğini söyleyen Bambi Yatak Yönetim Kurulu Üyesi Emre Gökmen, sektörün sanayi ve teknolojik açıdan her geçen gün hızla büyüdüğünü ve öneminin artığını söyledi. Bu farkındalıkla da Bambi Yatak olarak üretimin hemen hemen her aşamasında robot yatırımına önem verdiklerini söyleyen Gökmen, kaynak bölümünden, ebatlamaya, CNC kesim bölümünden yatak kapama ve paketlemeye kadar her birimde robot kullandıklarını söyledi. Gökmen, “Firmamız kurulduğundan bu yana yalın üretim felsefesini benimsiyor. Bu felsefede ilerlerken modernizasyon yatırımlarına da hız kesmeden devam ediyoruz. Çünkü modernizasyon, yalın üretimin en temel adımlarından biri artan taleple beraber yatak üretim sayımızı arttırmak öncelikli hedefimiz. Teknolojiye yapılan yatırımı önemseyerek firma olarak robot alımına önem veriyoruz.” dedi. Gerçekleştirdikleri robot yatırımları sayesinde üretim hızının hissedilir bir şekilde arttığını söyleyen Gökmen, 10 kişiden fazla kişinin yaptığı işi bir robot operatörü ile aynı sürede üretebildiklerini söyledi.
“365 gün Ar-Ge çalışmalarımız devam ediyor”
Bambi Yatak olarak, dünya trendlerine uygun olarak; vücut şeklini alan, omurga sağlığını koruyan ve yatış pozisyonlarını optimum düzeyde destekleyen teknolojiler geliştirdiklerini söyleyen Gökmen, “Biz Bambi olarak insan sağlığına önem vererek, tüketicilerimizin kaliteli ve deliksiz bir uyku deneyimi elde etmeleri için çalışıyoruz. Ergonomik tasarıma odaklanıyor, kullanıcıların beklentilerine cevap verecek ürünler geliştiriyoruz. Kısacası teknolojiyi DNA’mıza kodlayarak ürünler geliştiriyoruz. Öte yandan üretim yaptığımız her ürünün kendi içerisinde ayrı bir hikayesi var. 365 günlük Ar-Ge çalışmalarımız ve sahada sürekli bulunmamız sebebi ile yeni trendleri, yeni teknolojileri ve sağlıklı uyku formüllerini içeren özellikli kumaşları da kullanarak ürün gamımızı her geçen gün geliştiriyoruz.”
Yeni dönemde eğitim partnerleri SIEMENS ve NACHI
TİAD nitelikli eleman sıkıntısını “TİAD Akademi” ile ortadan kaldıracak
Takım tezgahları ve makine sektörünün ihtiyacı olan nitelikli personel ihtiyacına çözüm olmak için 2007 yılında TİAD Akademi kuruldu. TİAD Akademi’nin sektörde alanında uzman firmalarla uzun zamandır iş birliği halinde olduğunu dile getiren Takım Tezgahları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TİAD) Başkanı Fatih Varlık, sanayide robot operatörlüğü başta olmak üzere beş yeni programın yolda olduğunu, bu eğitimler için SIEMENS ve NACHI ile partnerlik yaptıklarını ifade etti.
Türkiye takım tezgahları sektörünün nitelikli eleman sıkıntısını ortadan kaldırmak için 2007 yılında kurulan Uygulamalı ve Mesleki Teknik Eğitim Merkezi (TİAD AKADEMİ), akademik eğitim almış, sektörün içinden gelen, uzman ve tecrübeli eğitmen kadrosuyla gençleri takım tezgahları sektörüne hazırlıyor.
Kalifiye eleman açığı üretimde nabzı düşürüyor
Türk sanayisinde CNC sistemlerinin kullanımı, tasarım ve imalat sürecinin iyileştirilmesi amacıyla bugüne kadar yedi farklı başlık altında eğitim verdiklerini söyleyen TİAD Başkanı Fatih Varlık, “Sanayi, bir yandan üretimde kritik rol üstlenen CNC operatörlerini bulamamaktan yana şikayet ederken; tedarik konusunda hizmet veren firmalar da bilgi eksikliği ve teknolojinin gündemine hakim olmadığından müşteriye doğru yönlendirmeyi yapamayan personelden yakınıyor. Hem talaşlı imalatta hem sac işlemede; yazılım, ölçüm ve tezgah tedariğinde kalifiye personelin eksikliği; yükselmesinin hayalini kurduğumuz sanayi üretiminde nabız düşürüyor” dedi. TİAD Akademi’nin, sektörde alanında uzman firmalarla uzun zamandır iş birliği halinde olduğunu dile getiren Varlık, sanayide robot operatörlüğü başta olmak üzere beş yeni programın ise yolda olduğunu, bu eğitimler için SIEMENS ve NACHI ile partnerlik yaptıklarını ifade etti.
Hem TİAD hem de TİAD Akademi olarak stratejik bir alan olan takım tezgahları sektörün problem ve ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Varlık, “Rekabet bu kadar yoğunken, kalifiye personel eksikliğinin yarattığı kan kaybını durdurmak için dernek olarak TİAD Akademi’yi kurmamız gerekiyordu. Amacımız; sektördeki personele ihtiyaç duyduğu alanlarda eğitim sağlayarak sanayiciye ihtiyaç duydukları nitelikli personeli kazandırmak.
“Kalifiye satış mühendisleri yetiştirmeye odaklandık”
Öte yandan Türkiye sanayisine daha iyi hizmet vermek ve yatırım yönlendirmelerini doğru yapan satış personelini yetiştirmek adına Takım Tezgahları (Kesici Takım, Yazılım, Ölçüm) Satış Mühendisi Yetiştirme Programı’nı gerçekleştirmeye odaklandıklarını söyleyen Varlık, “Bu eğitim ile sektörümüzde tedarikçi konumdaki firmalar, kalifiye satış mühendisleri ile çalışarak kayıpların önüne geçecek, üreticiler de kalifiye satış mühendislerinin doğru yönlendirmeleri ile işlerine uygun teknolojileri kullanacak” diye konuştu.
YARIM ASIRLIK GEÇMİŞE VEFALI TAVIR
50 YIL ÖNCE ÖĞRETMEN OLDUĞU KÖYÜN OKULUNU YENİLEDİ
HAYIRSEVER İŞADAMI ASKERLİK GÖREVİNİ ÖĞRETMEN OLARAK YAPTIĞI KÖY OKULUNU YENİLEDİ
Ercan Şirketler Topluluğu ve Bien’in Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Ercan, askerlik görevi süresince öğretmenliğini yaptığı Ankara’nın Şereflikoçhisar’a bağlı Odunboğazı Köyü’nde kapatılan okulu yenileyerek köye kazandırdı. Askerlik görevini öğretmen olarak yapan hayırsever işadamı bu vefalı tavrıyla geçmişe duyulan özlemini ve teşekkürünü dile getirmiş oldu.
Ercan Şirketler Topluluğu ve Bien Seramik’in Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Ercan, 1966-1967 yıllarında iki yıl askerlik görevi süresince öğretmen olarak görev aldığı köy okulunu yeniledi. Kapatılan okulun çalışanları dernek kurarak Nurullah Ercan’dan yardım istediler. Nurullah Ercan, söz konusu okulun bakımsızlık ve yıkılma tehlikesi yüzünden kapatıldığını öğrenince 50 yıl önce emek verdiği okulu yenilemeye karar verdi. Hatıralarına sahip çıkan Ercan, gerekli yasal prosedürlerin ardından köy okulunu yenileyip Köy Konağı ve Misafirhane olarak köye hizmete sundu. Taşımalı Eğitim Sistemi’nden dolayı köyde yeteri kadar öğrenci olmadığı için okul yenilenip Köy Konağı ve misafirhane haline getirildi. Köy Konağı ve misafirhanenin açılışı geçtiğimiz günlerde gerçekleşti.
YARIM ASIRLIK ANISINI YENİDEN İNŞA ETTİ
Ercan’ın öğretmenlik yaptığı döneme ait güzel bir hikayesi de var. Ercan’ın o dönem öğrencilerinden biri 25 yıldan bu yana Ercan Şirketler Topluluğu’nda çalışıyor.
50 yıl önce bu okulda öğretmenlik yapan Nurullah Ercan açılış günü o yılları nasıl yaşadığını anlatırken duygulu anlar yaşadı. İki yıl boyunca her pazar akşamı köye gelip, her cuma akşamı Ankara’da ki evine dönen Ercan, o dönemin ulaşım olanaklarının sınırlı olduğunu belirtti. Ercan, Odunboğazı Köyü’ne ulaşabilmek için ana yolda inip 15 km yol yürüdüğünü, yine hafta sonu Ankara’ya ailesinin yanına dönebilmek için aynı yolu tekrar yaya olarak kat ettiğini anlattı. Bu köyde güzel anılar biriktirdiğini ve köyün kendisi için manevi değeri olduğunu da ifade eden Ercan, açılış töreninde bu açılışın kendi kişisel tarihindeki öneminden bahsetti.
2018 YILI HAYIRSEVER İŞ ADAMI ONUR ÖDÜLÜ
Konyalı işadamı Ercan’ın yaptığı hayır işleri sadece bu okulla da sınırlı değil. Geçtiğimiz yıllarda üretim tesislerinin olduğu Bilecik’te ve memleketi olan Konya’da birçok okul, yurt yaptırdı. En son geçen yıl Selçuk Üniversitesi Kampüsü’nde annesi adına bir Hasta Konuk Evi yaptıran Ercan, hayır işleriyle ilgilenmeye devam ediyor. Konya’da yapımı süren bir öğrenci yurdunu da kullanıma sunacak olan Nurullah Ercan, Selçuk Üniversitesi tarafından 2018 yılında ‘’Yılın Hayırsever İş Adamı Onur Ödülü’’ne de layık görüldü.
Eğitim ve öğretimin önemini vurgulayan Ercan’ı açılış töreninde ailesi ve çalışanları yalnız bırakmadı.