
Kayseri’nin Acil Sağlık Hizmetleri Filosuna 3 Yeni Ambulans Daha Katıldı
Sağlık Bakanlığı tarafından Kayseri İl Sağlık Müdürlüğüne tahsis edilen 3 yeni tam donanımlı ambulans, görev yapacakları istasyonlara teslim edilerek hizmete alındı.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Erşan: ”İlimizde sunulan hastane öncesi acil sağlık hizmetlerinin gücünü en üst seviyeye taşımak ve vatandaşlarımıza hızlı, yerinde ve etkin bir hizmet sunmak adına çalışmalarımız kesintisiz olarak devam etmektedir. Bu doğrultuda Sağlık Bakanlığımız tarafından ilimize kazandırılan 3 yeni tam donanımlı ambulans ile il genelindeki ambulans sayımız 89’a ulaşmıştır. Filomuzda ayrıca; 4 paletli ambulans, 1 obez ambulansı, 1 yenidoğan ambulansı ve 1 dört sedyeli ambulans da bulunmaktadır.
Kayseri’de, biri helikopter ambulansın konuşlandığı Hava 38 İstasyonu olmak üzere toplam 60 acil sağlık hizmetleri istasyonumuz ve 844 sağlık personelimizle 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet sunmaktayız. 2025 yılının ilk 6 ayında 85 bin 799 vakaya hızlı ve etkin şekilde müdahale ederek vatandaşlarımızın yanında olduk.
Güçlü altyapımız, modern araç filomuz ve özverili ekiplerimizle, acil sağlık hizmetlerinde her zaman vatandaşlarımızın yanındayız. Bu süreçte desteklerini esirgemeyen Sağlık Bakanımız Sayın Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na ve emeği geçen herkese teşekkür ediyor, sahada büyük bir gayretle görev yapan tüm 112 personelimize şükranlarımı sunuyorum.” dedi.
Atabay Medikal Direktörü Uzman Dr. Murat Yaycı:Yaz sıcaklarında baş ağrısı ve bitkinliğe dikkat!
Atabay Medikal Direktörü Uzman Dr. Murat Yaycı, yaz aylarında sıcağa bağlı halsizlik ile baş ağrısının bu dönemde göz ardı edilen ama ciddi sağlık tehditleri oluşturan vakalar olduğuna dikkat çekerek, “Sıcağa bağlı baş ağrısını hafife almayın” uyarısında bulundu.
Yaz sıcakları, sadece yorgunluk değil, vücut dengesinin bozulmasına ve sıcağa bağlı baş ağrısı ve halsizlik gibi durumlara da neden olabiliyor. Böyle anlarda müdahale edilmemesi halinde ciddi sağlık sorunlarının hayati risk oluşturabileceğini ifade eden Atabay Medikal Direktörü Uzman Dr. Murat Yaycı, sıcak nedenli baş ağrılarından korunma konusunda neler yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Yaz aylarında yüksek sıcaklarda açık havada uzun süre yürümek, spor yapmak, çalışmak ya da doğrudan güneş altında kalmak gibi durumlar, vücudun aşırı ısıya maruz kalmasına neden oluyor. Aşırı ısının vücut dengesinin bozulmasına ve aynı zamanda baş ağrısı ve migren sıklığının artmasına neden olabileceğini vurgulayan Uzman Dr. Yaycı, “Vücudumuz, ısıya maruz kaldığı sırada sıvı kaybı da yaşar. Bu süreçte terleme yoluyla kaybedilen sodyum, potasyum ve magnezyum gibi mineraller, sinir sistemi ve damar dengesini etkileyerek baş ağrısını tetikleyebilir. Aynı zamanda sıcaklık değişimleri, beyindeki serotonin düzeylerini dalgalandırarak migren ataklarını kolaylaştırabilir. Bu tür baş ağrıları genellikle şakaklarda zonklayıcı tarzda hissedilir; halsizlik, ışığa hassasiyet, ağız kuruluğu ve yoğun susuzluk hissi gibi belirtilerle birlikte olabilir. Eğer bu tabloya yüksek ateş, bulantı, kusma, bilinç bulanıklığı veya soluk ve soğuk cilt gibi bulgular eşlik ediyorsa, bu durum sıcak çarpması anlamına gelebilir ve acil tıbbi müdahale gerektirir” diyor.
Sıcağa bağlı baş ağrısından korunmak için neler yapılmalı?
Sıcağa bağlı baş ağrısından korunmak için neler yapılması gerektiğine de değinen Uzman Dr. Yaycı, söz konusu belirtiler sonrasında serin bir ortama geçilmesini, fazla giysilerin çıkarılmasını ve su ya da elektrolit içeren sıvılar tüketilmesini öneriyor. Uzman Dr. Yaycı, baş ağrısının şiddetinin azalmaması veya mide bulantısı, yüksek ateş ile bilinç değişikliği gibi durumların devam etmesi halinde mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğinin altını çiziyor.
Uzman Dr. Yaycı, sıcaklardan korunabilmenin yöntemlerini ise şöyle sıralıyor: “Öncelikle gün içinde yeterli miktarda su ve elektrolit tüketin. Fiziksel aktiviteleri serin saatlere planlayın. Güneşli ortamlarda şapka ve güneş gözlüğü kullanın. Vücudu saran, hava geçirmez giysilerden kaçının. Belirtiler başladığında dinlenmekten çekinmeyin. Baş ağrınız giderek şiddetleniyorsa veya aldığınız önlemlere rağmen iyileşmiyorsa doktorunuza danışarak uygun ağrı kesicilerle tedavinizi destekleyiniz.”
Etki Odaklı Sohbetler’in konuğu AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki oldu
Sivil toplum ve sosyal girişimcilik alanındaki ilham verici çalışmaları görünür kılmayı hedefleyen SosyalUp’ın “Etki Odaklı Sohbetler” YouTube serisinin 14’üncü bölümünün konuğu AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki oldu. Mahruki, afetlere hazırlık, gönüllülük ve kamu kapasitesinin güçlendirilmesi üzerine değerlendirmelerde bulundu.
SosyalUp “Etki Odaklı Sohbetler” YouTube serisinin 14’üncü bölümünde AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki, SosyalUp editörü Dilek Koyuncu’nun sorularını yanıtladı.
AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki, programda AKUT Vakfı’nın kuruluş hikâyesinden afet bilinçlendirme çalışmalarına, orman yangınlarının nasıl doğru yönetilebileceğinden gönüllülük faaliyetlerine, afetlerde doğru müdahale yöntemlerinden izleyicilerin AKUT Vakfı’na nasıl destek olabileceklerine kadar pek çok konuyu ele aldı. Ayrıca izleyicilerin afetler karşısında nasıl daha hazırlıklı olabileceklerine dair önemli bilgiler paylaştı.
AKUT’un kuruluş amacı ve vizyonundan bahseden Nasuh Mahruki, “AKUT’u 1996 yılında sadece sahada hayat kurtarmak için değil, aynı zamanda toplumu bilinçlendirmek amacıyla kurduk. Bugün geldiğimiz noktada, gönüllülük temelinde çalışan yapımızla 4 bini aşkın operasyona imza attık; sadece insan değil, hayvan hayatı da kurtardık. Sahadan gelen gerçek ihtiyaçlara dayalı çözümler üretiyor, afetlerin her evresine yönelik projeler geliştiriyoruz” dedi.
Orman yangınlarıyla mücadelede sistemin zayıflatıldığını anlatan Mahruki, orman yangınlarıyla mücadelenin bir kamu hizmeti olduğunu ve bu görevin özelleştirilemeyeceğini söyledi. Türkiye’nin 185 yıllık itfaiye ve 100 yıllık Türk Hava Kurumu tecrübesinin olduğunu hatırlatan Mahruki, “Bugün yaşanan kayıpların temel nedeni Türk Hava Kurumu’nun ve Orman Genel Müdürlüğü’nün yıllara dayanan tecrübesinin, yerli pilotların ve sistematik müdahale mekanizmalarının bilinçli şekilde devre dışı bırakılmasıdır” şeklinde konuştu.
Akut Vakfı gönüllülüğü hakkında da konuşan Mahruki, “Bizim için en kıymetli iki kaynak, nitelikli insan gücü ve bu işi sahiplenen destekçilerdir. Herkesin bilgisine, fikrine, emeğine ihtiyacımız var. Bu bir insan ağı meselesi; gönüllü olmak isteyen, fikir üretmek isteyen herkesle birlikte daha güçlü olabiliriz. Maddi-manevi katkı sunmak isteyen herkese kapımız açık” ifadeleri kullandı.
KAYSERİ’NİN ZENGİNLİKLERİNE DEĞER KATACAK BİR BÖLÜM DAHA KAYÜ’DE HAYATA GEÇİYOR
Kayseri Üniversitesi (KAYÜ), sanayi, ticaret, turizm, sağlık, spor, tarım, kültür, eğitim ve üniversite şehri olmasının yanında gastronomi şehri olarak da önemli zenginliklere sahip Kayseri’de önemli bir bölümü daha faaliyete geçiriyor. Uygulamalı Bilimler Fakültesi bünyesinde Yükseköğretim Kurulu’nun kararı ile kurulan ve bu yıl ilk kez öğrenci alacak olan Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü ile şehrinin muhteşem zenginliklerinden olan şehrin gastronomisini de temsil edecek yeni bir bölüm hayata geçmiş oluyor. Sektörde tanınan, kuvvetli işbirliklerine sahip ve alanında uzman akademisyenler tarafından İlk etapta 20 öğrenci ile eğitim öğretime başlayacak bölüm, Kayseri’de lisans düzeyinde eğitim verecek ilk gastronomi ve mutfak sanatları bölümlerinden biri olma özelliğini taşıyor.
BİN METREKARELİK EŞSİZ BİR EĞİTİM ALANI
Bölüm hakkında bilgiler paylaşan Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Reha Kılıçhan, oldukça donanımlı bir eğitim öğretim imkânı sunacak eşsiz bir bölümü hayata geçirdiklerini ifade ederek, uygulamalı eğitim alanında Türkiye’nin en önde gelen bölümlerinden biri olacağının altını çizdi. bin metrekare uygulama alanına sahip olan bölüm bu bakımdan Kayseri’ye özgü yemeklerin de eğitim ve öğretim kapsamına alınarak dünyaya tanıtımında öncü bir rol üstlenileceğine dikkat çekilmektedir. Soğuk hava depolarından, kuru erzak depolarına, uygulama restoranlarından sıcak, soğuk ve pastane mutfaklarına kadar kapsamlı bir eğitim sahası bulunduğunu belirten Kılıçhan, Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa’nın bu alandan gelen duayen bir akademisyen olduğunu ve bu noktadaki desteği ile gayretinin de çok büyük olduğunu hatırlattı.
REKTÖR KARAMUSTAFA’NIN HİMAYELERİNDE
Doç. Dr. Kılıçhan sözlerine şöyle devam etti: “Bizim bölümümüzün eğitimi sadece teorik eğitimi içermemekte, uygulamalı eğitim de önemli bir boyut kazanmakta, uygulamalı eğitimin verilmesi için de altyapı gerekmekte. Biz bu gerçeği bilerek bölümümüzün kuruluş aşamasında rektörümüzün liderliğinde bir uygulama merkezi inşa etmemiz gereğinden hareketle faaliyetimize başladık. Kampüsümüzün içerisinde bin metrekare alana sahip uygulama mutfaklarının olduğu, uygulama restoranının olduğu, öğrencilerin kıyafetlerini değiştirebilecekleri alanlarından tutun, soğuk hava depolarının, kuru erzak depolarının olduğu uygulama merkezimizi, hayırseverimiz Sayın Hasan Çıkrıkçıoğlu tarafından eşi Sayın Dr. Makbule Çıkrıkçıoğlu adına yaptırılan inşaatın tamamlanması ile 2025-2026 öğretim yılında hayata geçiriyoruz inşallah. Hâlihazırda tefrişat ve tefrişata bağlı son çalışmalar devam etmektedir. Eylül ayında inşallah öğrencilerimizle işyerinde mesleki uygulamalı eğitim [7+1] modeliyle öğretim faaliyeterimize başlıyoruz. Vereceğimiz eğitim teorinin yanı sıra uygulama odaklı ve ağırlıklı olacaktır. 7 dönem teorik ve uygulamalı eğitimden sonra öğrencilerimiz son yarıyılda işyerinde mesleki eğitim kapsamında bir dönem boyunca sektörde öğretim elemanlarımızın da denetiminde çalışarak tecrübe kazanacaklardır. Üniversitelerimizin misyonu doğrultusunda uygulama odaklı, sektörle iç içe bir yapıda uygulamam odaklı eğitimlerimizi vereceğiz. Bu noktada, Türkiye Aşçılar Federasyonu yönetiminde yer almamız, Federasyon bünyesinde “Akademik Kurul Başkanı” olmamızın ve Kayseri Gastronomi ve Mutfak Sanatları Derneği, Kayseri Lokantacılar Pastacılar Odası ve Etkinlik-SEN gibi STK’lar ile olan yakın paydaş ilişkilerimizin öğrencilerimizin sektörde önemli pozisyonlarda istihdam imkânlarına sahip olmalarının önünü açacağını da düşünüyorum. ”
- ULUSLARARASI GASTRONOMİ TURİZMİ ARAŞTIRMALARI KONGRESİ KAYÜ’DE
Bu yıl KAYÜ ev sahipliğinde 9. Uluslararası Gastronomi Turizmi Araştırmaları Kongresi de gerçekleştirilecektir. “Gastronomi Turizmi” ile ilgili Türkiye Menşeili uluslararası önemli bir kongre olan ve ulusal ve uluslararası düzeydeki ilgili akademik camiadan yoğun ilgi gören “9. Uluslararası Gastronomi Turizmi Araştırmaları Kongresi”ni 9-11 Ekim 2025 tarihlerinde Kayseri Üniversitesi ev sahipliğinde yerel, ulusal ve uluslararası paydaşlarımızla birlikte Gastronomi Şehri Kayseri’mizde gerçekleştiriyor. Bugün itibariyle 200’ün üzerinde bildirili başvurunun yapıldığı ve bildirisiz katılımlar ile bu sayının daha da artacağı kongreye uluslararası katılımcıların da yoğun ilgisi bulunmakla beraber yurt dışından davetli konuşmacılar da bulunmaktadır, Kayseri Üniversitesi olarak yeni kurulmuş bir bölüm olarak genç, dinamik ve gayretli bir akademik ekip ile bu kongreyi yapmak hem şehrimiz adına hem de üniversitemiz adına büyük bir gurur olduğunu düşünüyorum diyerek Kayseri Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Reha Kılıçhan sözlerini tamamladı.
Nazım Hikmet Yaz Kampı’nın 10’uncusu Tamamlandı: Gençler Büyükada’da Buluştu
Bu yıl 10’uncusu düzenlenen Nâzım Hikmet Yaz Kampı, 27 Temmuz – 4 Ağustos tarihleri arasında Büyükada’da Gündüz Vassaf, Adalar Vakfı, Adalar Belediyesi ve BTF (Bridge to Türkiye Fund) iş birliğiyle hayata geçirildi. Kamp, Nâzım Hikmet’in oğlu Mehmet Hikmet’in anısına düzenlendi.
İlk kez uluslararası katılımla gerçekleşen kampta, ABD’den Türkiye kökenli gençler, Adalı gençler ve Türkiye’nin farklı şehirlerinden –özellikle de deprem bölgesinden gelen– üniversite öğrencisi bir araya geldi. 18-25 yaş aralığındaki 20 genç, bir hafta boyunca birlikte düşünmenin, üretmenin ve paylaşmanın yollarını ararken gündemlerinde ‘’Ne Yapabilirim?” sorusu vardı.
Kamp boyunca kültürlerarası öğrenmeden dünya vatandaşlığına, tabiat tarihinden akademik özgürlük ve üniversite özerkliğine uzanan birçok konuda oturumlar düzenlendi. Edebiyat ise tüm bu temaların zeminini hazırladı. Tüm bu konulardan doğan sorunlar, iklim krizi, edebiyatın içinin boşaltılması, dünyadaki yükselen sınırlar, akademide yaşanan baskılar için hep birlikte Ne Yapabilirim? sorusuna cevap aradılar. Bu sorunlar için kendilerine ve birbirlerine sorular sorarak çözümler için kampta başlayan uzun sürecek bir yolculuk için yoldaşlığa koyuldular.
Tüm program sonunda soruları, cevapları ve tüm dayanışmalarıyla birlikte bir manifesto hazırladılar.
Her biri farklı yerlerden gelen gençler, kimlik, sınır, hafıza ve dayanışma gibi konular üzerine düşündüler, konuştular, bazen birlikte sustular. Ada sokaklarında yapılan yürüyüşler, uzun çay sohbetleri, gece deniz kenarında süren tartışmalar ve sabah kahvaltılarında doğan fikirlerle kamp, yalnızca bir öğrenme alanı değil; aynı zamanda bir karşılaşma ve yakınlaşma alanı haline geldi.
Kamp süresince çekilen görüntülerle oluşturulan kısa film ise, bu ortak deneyimin bir belleği olarak arkada kalacak.
10. Nâzım Hikmet Yaz Kampı Konukları
Çeşitli Yönleriyle Nâzım Hikmet – Gündüz Vassaf
Kriz Anlarında Dayanışma ve Umut – Leyla Akça & Buğra Çelik
Video Oturumu – Ayda Özlü Çevik & Gökay Akçay
Kültürlerarası Öğrenme Atölyesi – Dünya Vatandaşlığı I – Ömer Madra & Ela Evliyaoğlu
Kültürlerarası Öğrenme Atölyesi – Dünya Vatandaşlığı II – Nazan Bekiroğlu
Kültürlerarası Öğrenme Atölyesi – Dünya Vatandaşlığı III – Ela Evliyaoğlu
Gönüllülük ve Sivil Toplum – İbrahim Betil
Tabiat Tarihi Oturumları – Utku Perktaş
Edebiyat & Dünya Vatandaşlığı- Ceren Ergenç
Kültürlerarası Diyalog – Burcu Becermen & Tuğçe Tezer
Edebiyatın Ninesi: Mitoloji ve Mitolojide Biyoçeşitlilik – Buket Uzuner
Akademik Özgürlük ve Üniversite Özerkliği – Taner Bilgiç & Utku Perktaş
ArıBilgi’den TÜRSAB Üyesi Seyahat Acentelerine Dijital Dönüşüm Desteği: SektörünYönü Değişiyor, Teknolojiyle Uyumlanıyor
ArıBilgi Bilişim Teknolojileri Akademisi olarak, Türkiye Seyahat AcentalarıBirliği’ne (TÜRSAB) üye seyahat acentalarının dijitalleşme süreçlerine katkısağlamak amacıyla özel bir eğitim programı düzenledik. Kamu ve özel sektördebirçok kurumla dijital dönüşüm projeleri yürütmüş olmanın verdiği deneyimle, bukez odağımızı turizm sektörüne yönelttik.
“YapayZekâ Destekli Dijital Pazarlama Teknolojileri”başlığıyla gerçekleşen 9 saatlik eğitimimize, 50’ye yakın TÜRSAB üyesiseyahat acentesi temsilcisi katılım sağladı. . Katılımcılar; içerik üretimi,reklam kurguları, hedefleme sistemleri ve kampanya yönetimi gibi dijitalpazarlamanın güncel araçlarını uygulamalı olarak deneyimledi. Eğitimde,yalnızca teorik bilgi değil, doğrudan sahada kullanılan yöntemler ve uygulama örnekleride paylaşıldı.
Sonyıllarda seyahat deneyimi, teknolojiyle birlikte bambaşka bir boyut kazandı.Kullanıcılarla sohbet ederek rotalar oluşturan seyahat platformları, dijitalkarakterlerle sosyal medya etkileşimini artıran yerli tatil siteleri, mobiluygulamalar üzerinden rezervasyon yapan ve fiyatları gerçek zamanlı güncelleyenotel zincirleri gibi yenilikler artık sektörde yeni standartları belirliyor.
Kimimarkalar, yapay zekâyı yalnızca rezervasyon sürecine değil, müşteriylekurdukları ilişkiye de entegre ediyor. Örneğin bazı oteller, çok dilli sohbetbotlarıyla konuklarının taleplerine anında yanıt verirken; bazı yerli turizmplatformları hologramla tanıtılan dijital marka yüzleriyle tatil önerilerisunuyor. Bu örnekler, yapay zekânın sektörde yalnızca operasyonel değil, aynızamanda iletişim odaklı güçlü bir araç haline geldiğini gösteriyor.
ArıBilgi’nin sunduğu eğitim programı, TÜRSAB üyesi seyahat acentelerinin tüm budönüşüme sadece tanık olmakla kalmayıp, dönüşümün aktif oyuncusu olabilmesinihedefliyor. OECD ve sektör raporları; yapay zekâ destekli içerik üretimi vehedefleme çözümlerinin dijital kampanyalarda başarıyı %30’a kadar artırdığınıgöstermektedir. Eğitim boyunca paylaşılan vaka analizleri ve örnek uygulamalar,sistemin seyahat acentelerine sağladığı kazanımları ortaya koymuştur.
Programsonunda, katılım sağlayan seyahat acentesi temsilcilerine Arı Bilgi tarafından sertifikaları takdimedildi. TÜRSAB Avrupa Bölge Temsil Kurulu Başkanı Sayın Erdal Yüca’nın dakatıldığı törende, sektörün geleceğinde dijital yetkinliğin belirleyici rolünedikkat çekildi.
ArıBilgi, dijitalleşmenin sadece büyük kurumların değil, tüm paydaşlarınulaşabileceği bir yetkinlik olduğuna inanmaktadır. Bu doğrultuda, sektörlere özel eğitimler veteknoloji çözümleriyle daha fazla kurumun dönüşüm yolculuğuna eşlik etmesiniamaçlamaktadır.
İstanbul Rumeli Üniversitesi MindDeadlock Takımıyla TEKNOFEST Finalinde
İstanbul Rumeli Üniversitesi Teknofest Kulübü bünyesinde çalışmalarını sürdüren MindDeadlock Takımı, 2025 TEKNOFEST kapsamında düzenlenen Psikolojide Teknolojik Uygulamalar Yarışması’nda finale yükselerek dikkat çeken bir başarıya imza attı.
Yapay zeka destekli öz değerlendirme ve terapi uygulaması geliştiren takım, yarışmanın ön değerlendirme aşamasında 92 takım arasında 96 puanla ikinci sıraya yerleşti. Yarı final etabında ise 30 takım arasından sıyrılarak finale kalmaya hak kazandı.
Proje, Endüstri Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği ve Psikoloji bölümlerinden öğrencilerin disiplinler arası bir yaklaşımla ortaya koyduğu iş birliğiyle geliştirildi. Takıma rehberlik eden İstanbul Rumeli Üniversitesi Psikoloji Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Faruk Şimşek, projeye ve elde edilen başarıya ilişkin şu değerlendirmede bulundu:“Bu proje, yalnızca psikoloji ve mühendislik alanlarının değil, farklı bakış açılarının ve çözüm yollarının bir araya gelmesinin ne kadar güçlü sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor. Öğrencilerimiz, teknolojiyi insan ruhunun ihtiyaçlarıyla buluşturmayı başardı. Geliştirdikleri uygulama; kişisel farkındalık, öz değerlendirme ve psikolojik destek süreçlerini dijital ortamda daha erişilebilir ve sürdürülebilir kılmayı hedefliyor. Bu süreçte onların hem akademik gelişimlerine hem de topluma katkı sunma motivasyonlarına tanık olmak son derece gurur verici. Bu başarı, sadece bireysel çabaların değil; birlikte düşünme, üretme ve öğrenme kültürünün bir sonucudur.”
MindDeadlock Takımı, TEKNOFEST finalinde İstanbul Rumeli Üniversitesi’ni temsil etmeye hazırlanıyor.
KÜÇÜKÇEKMECE’DE YAZ BOYUNCA SANAT SOKAKTA!
Küçükçekmece Belediyesi, yaz aylarını “Sokakta Sanat Var” etkinliğiyle renklendiriyor. Uygulamalı sanat atölyeleriyle sanatı sokağa taşıyan Küçükçekmece Belediyesi’nin 7-18 yaş arası çocuklar ve gençler için düzenlediği etkinlik 29 Ağustos’a kadar ilçenin farklı noktalarında devam edecek.
Ücretsiz olarak düzenlenen etkinlik kapsamında sokak sergileri, yaratıcı çocuk sanat atölyeleri, serbest çizim, ebru sanatı uygulamaları gibi birçok renkli ve öğretici faaliyet çocuklarla buluşuyor.
Kemal Çebi: Çocuklarımızı Sanata Teşvik Etmek İstiyoruz
Etkinliğin çocukların yaratıcılıklarını geliştirme ve sosyalleşmelerine yönelik planlandığını ifade eden Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, “Sanat, çocukların kendilerini en iyi ifade edebildikleri yerlerden biridir. Yaz boyunca ilçemizin farklı noktalarında sanatı herkesin erişimine sunarak, çocuklarımızı teşvik etmek istiyoruz” diye konuştu.
“Kendi sokağımızda böyle bir etkinlik düzenlenmesi çok güzel”
Cennet Meydan’da ikincisi düzenlenen etkinliğe çocuğuyla birlikte katılan Dilek Ceyhan, çok verimli bulduğunu ifade ederek, “İkamet ettiğimiz sokakta böyle bir sanat etkinliğinin olması çok güzel. Etkinliğe ilgi büyük, kalabalık ama her atölyede numaralandırma sistemi yapmışlar. Böylece karışıklık olmuyor. Çocuklar keyifli bir şekilde sanatla buluşup, sosyalleşiyorlar. Böyle etkinliklerin devamını diliyorum. Belediye Başkanımız Kemal Çebi ve ekibine teşekkür ediyorum” diye konuştu.
11 yaşındaki Sabur Ay ise “ Bu alana yakın oturuyorum. İlk başta kalabalığı gördüğümde anlayamadım ne olduğunu ama alana geldiğimde boyaları gördüm. Bir etkinlik olduğunu anladım. Kendi sokağımda böyle bir şey olması çok güzel. Akranlarımla eğleniyoruz, aktivite yapıyoruz” dedi.
NNYÜ’DE TERCİH YOĞUNLUĞU
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi’nde (NNYÜ), Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte üniversite adaylarına yönelik düzenlenen Tanıtım Günlerinde tercih yoğunluğu yaşanıyor.
NNYÜ Tanıtım Günleri, Süleyman Çetinsaya Kültür Merkezi’nde hafta sonları dahil olmak üzere, adayların tercih süresinin sona ereceği 13 Ağustos 2025 Çarşamba gününe kadar, her gün 09.30 – 17.30 saatleri arasında gerçekleştirilecek.
Aday öğrencilere akademik programlar, burs ve indirim olanakları, barınma, beslenme, sosyal ve kültürel imkanlar, yurt içi ve yurt dışı fırsatlar gibi konularda detaylı bilgi veriliyor, öğretim üyeleri, meslekler ve iş alanları hakkında da rehberlik sunuyor. Adaylar ayrıca kampüsü ve üniversite olanaklarını yerinde inceleyerek üniversite yaşamı hakkında bilgi sahibi olabiliyor.
Tanıtım Günleri kapsamında bilgilendirme yapılan program ve bölümler arasında, Meslek Yüksekokulu bünyesinde Anestezi, Ağız ve Diş Sağlığı, Bilgisayar Programcılığı, Fizyoterapi programları ile bu yıl ilk kez öğrenci alacak olan İlk ve Acil Yardım, Tıbbi Görüntüleme Teknikleri, Yapı Yalıtım Teknolojisi ve Elektrik programları yer alıyor. Lisans düzeyinde ise Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nde İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı, Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde Hemşirelik, Beslenme ve Diyetetik, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Fen-Edebiyat Fakültesi’nde Psikoloji İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi bünyesinde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, İşletme bölümleri ile Diş Hekimliği Fakültesi ve Hukuk Fakültesi bulunuyor.
Daha fazla bilgiye ulaşmak isteyen adaylar, adayogrenciler.nny.edu.tr web sitesini ve üniversitenin resmi sosyal medya hesaplarını ziyaret edebilirler.
GENCO ERKAL, VEFATININ BİRİNCİ YILDÖNÜMÜNDE MEZARI BAŞINDA ANILDI!
İBB Miras’tan Usta Sanatçıya Anıt Mezar
Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden duayen tiyatro sanatçısı Genco Erkal, vefatının birinci yılında sevenleri tarafından Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı. 31 Temmuz Perşembe günü gerçekleşen anma törenine sanatçının kızı Ayşe Sümer ve uzun yıllar aynı sahneyi paylaştığı Tülay Günal, Nedim Saban gibi isimler başta olmak üzere ailesi, yakın dostları, meslektaşları ve sanatseverler katıldı. Törende aynı zamanda, usta oyuncunun eski dostları mimar Tuncay Çavdar ve yönetmen Özcan Arca’nın birlikte tasarladığı anıt mezarın İBB Miras tarafından hayata geçirileceği haberi paylaşıldı.
Anma sırasında kısa bir konuşma yapan Ayşe Sümer, törene katılarak bu zor ve özel günde kendisini yalnız bırakmayan herkese teşekkür etti ve ardından, Ekrem İmamoğlu’nun ilettiği anma mesajını okudu.
Sanatçının birçok oyunda yıllarca sahneyi paylaştığı partneri Tülay Günal ise yaptığı duygu yüklü konuşmada, Genco Erkal’ın daima bir duruşun, bir vicdanın, özgürlük, adalet ve eşitlik anlayışının temsilcisi olduğunu vurguladı. “Şahdamarım” adlı müzikli gösteride Erkal’a sahnede eşlik eden müzisyen Ercan Çağıran ise usta sanatçının her zaman, tüm zorluklara ve baskılara karşı bir umut olduğunu ve bu umudun ancak bir araya gelindiğinde korunabileceğini savunduğunu hatırlattı. Erkal’ın en büyük düşünün ise herkesin barış içinde, kardeşçe ve eşit yaşadığı, aydınlık bir Türkiye olduğunu söyleyen Çağıran, sanatçının anısına “Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketimin” türküsünü seslendirdi.
Törende ayrıca, sanatçının oyunlarının sahne tasarımlarında da birlikte çalıştığı Tuncay Çavdar ve Özcan Arca imzalı anıt mezar projesinin uygulamasının İBB Miras tarafından üstlenildiği duyuruldu. Duayen sanatçının bir tiyatro sahnesi sahibi olma özlemine gönderme yapan bu özel anıtın, Erkal’ın hem sanatına hem de yaşam felsefesine bir saygı duruşu niteliğinde olması hedefleniyor. Anıt mezarın yapımının 2026 yılı içinde tamamlanması planlanıyor.
ROTTERDAM’DA KADIN CİNAYETLERİNE KARŞI TARİHİ PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ
Binler, kadın cinayetlerine dur demek için sokaktaydı…
Gösteride en çok dikkat çekenler Türk yetkililerdi.
Başkonsolos Sevgi Kısacık, Belediye Başkanı Huri Şahin ve Milletvekili Songül Mutluer güçlü mesajlar verdiler.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Hollanda’nın kültürel kentlerinden Rotterdam, bu kez sanat ve festival coşkusuyla değil; öfke, yas ve dayanışma duygularıyla doldu. Şehir merkezindeki Schouwburgplein Meydanı’nda toplanan bini aşkın kişi, kadın cinayetleri ‘femicide’ye karşı tek yürek oldu. Katılımcılar, ellerinde pankartlar, omuzlarında umut ve yüzlerinde kararlılık ile “Artık Yeter!” diye haykırdı.
Meydanı dolduran kalabalık arasında dikkat çeken üç isim, bu toplumsal yara karşısında verdikleri mesajlarla öne çıktı: Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosu Sevgi Kısacık, Rijswijk Belediye Başkanı Huri Şahin ve Hollanda İşçi Partisi (PvdA) Milletvekili Songül Mutluer.
Her biri, hem bireysel hem de kurumsal sorumluluğun altını çizerek, kadın cinayetlerinin önlenebilir olduğuna vurgu yaptı.
Yürüyüş, yalnızca Hollanda’daki değil, tüm dünyadaki kadın cinayetlerine dikkat çekti. Kürsüye çıkanlar arasında en çok yürek burkan konuşma, kızı Sanne’yi 2023 yılında boşanmak istediği için kaybeden Wim Hertgers’e aitti. Hertgers, “Bu cinayetler kaçınılmaz değil, önlenebilir” dedi.
DOLLE MİNA’LAR GERİ DÖNDÜ
Mina en haar mannen – Andere Tijden
Rotterdam’daki yürüyüşün en dikkat çekici yanlarından biri, Hollanda’nın efsanevi feminist hareketi Dolle Mina’nın yarım asırdan sonra yeniden sahaya inmesiydi. 1969’da kurulan hareket, 70’li yıllarda kadın-erkek eşitliği, kürtaj hakkı ve geleneksel cinsiyet rollerine karşı verdiği mücadeleyle tanınıyordu.
Gösteride, genç kuşak feministler ile “eski gardiyanlar” yan yana durdu. 78 yaşındaki Therese’in sözleri, nesiller arası ortak öfkeyi özetledi:
“Herkes konuşuyor ama kimse bir şey yapmıyor. Bu beni öfkelendiriyor. Geçen ay yaşanan cinayetler ve buna karşı duyarsızlık, beni ağlatıyor. Bugün burada olmamın sebebi bu.”
BAŞKONSOLOS SEVGİ KISACIK: “FEMİCİDE KÜRESEL BİR KRİZ”
Rotterdam Başkonsolosu Sevgi Kısacık, davetli olduğu gösteriye katıldı ama yorumunu sosyal medyada yaptı. Kısacık, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, femicide’i yalnızca bireysel trajediler olarak görmenin büyük bir hata olduğunu vurguladı:
“Femicide, sadece bireysel olaylar değil, küresel bir krizdir. Hollanda’da her sekiz günde bir kadın öldürülüyor. Toplumsal normların değişmesi ve sıfır tolerans politikaları hayati önemdedir.”
Kısacık, kadın cinayetlerinin çoğu zaman uzun süren şiddet döngüsünün son halkası olduğunu, ilk işaretler görüldüğünde müdahale edilmesi gerektiğini belirtti. Diplomatik üslubunun ardında güçlü bir toplumsal çağrı vardı: “Eğitim, bilinç ve yasal düzenlemeler, bu trajedileri durdurabilir.”
HURİ ŞAHİN: “KORKU YALNIZLAŞTIRIR”
Rijswijk Belediye Başkanı ve Femicide Monitor elçisi Huri Şahin, kürsüde yaptığı konuşmada polisin kapasitesinin artırılması ve kadınların güvenlik mekanizmalarına daha hızlı ulaşabilmesi gerektiğini söyledi:
“Korku yalnızlaştırır. Biz, yardıma ihtiyacı olanın yanında olmalıyız. Bu sorun ortadan kalkana kadar mücadeleye devam edeceğiz.”
Şahin’in sözleri, yerel yönetimlerin konuyu sahiplenmesinin ne kadar kritik olduğunu hatırlattı.
SONGÜL MUTLUER: “FEMİCİDE İNSANLIK MESELESİDİR”
Hollanda Parlamentosu’nda İşçi Partisi PvdA milletvekili Songül Mutluer, femicide’le mücadele için 10 milyon Euro’luk bir bütçe ayırttıklarını, ancak bunun yeterli olmadığını ifade etti. Ayrıca Meclis’e sunduğu inisiyatif raporu ile cinayetlerin önlenmesine yönelik somut adımlar önerdi.
“Femicide kültürel bir mesele değil, insanlık meselesidir. Her toplum katmanında, her etnik kökende yaşanıyor. Daha fazla veri toplamalı, daha hızlı önlem almalıyız.”
YÜREKLERİ DAĞLAYAN KONUŞMA
Kalabalığı en çok sarsan an, kızı Sanne’yi, boşanmak istediği için kaybeden baba Wim Hertgers’in sahneye çıkışıydı. “Bu cinayetler kaçınılmaz değil, önlenebilir” diyen Hertgers, sessizliğin bu ölümleri meşrulaştırdığını vurguladı. Konuşması sırasında sahneye çıkan bir kişinin kısa süreli gerginliğe yol açması bile onu durduramadı; sözlerini bir dakikalık saygı duruşu ile tamamladı.
ORTAK MÜCADELE, ORTAK SORUMLULUK
Rotterdam’daki bu yürüyüş, yalnızca bir şehirdeki öfke patlaması değil, dünya çapında bir çağrıydı. Mesaj açıktı:
Kadın cinayetleri bireysel trajediler değil, sistematik bir krizdir. Önlemek elimizde.
Rotterdam’daki yürüyüş, yalnızca Hollanda için değil, tüm dünya için güçlü bir uyarı niteliği taşıdı. Kadın cinayetleri bireysel trajediler değil, sistematik bir krizdir. Bu krizi durdurmak için yasalar, toplumsal normlar, eğitim ve farkındalık kampanyaları bir bütün olarak devreye girmelidir.
Başkonsolos Sevgi Kısacık, Belediye Başkanı Huri Şahin ve Milletvekili Songül Mutluer’in sözleri, farklı kurumsal pozisyonlardan gelen ama aynı hedefe yönelen bir dayanışmanın kanıtıydı. Kadınların yaşam hakkını korumak, sadece kadınların değil, bütün insanlığın görevi.
DÜNYADAKİ DURUM
Her 10 dakikada bir kadın cinsiyet temelli şiddet sonucu hayatını kaybediyor.
2023’te 85 bin kadın ve kız çocuğu öldürüldü.
Her yıl yaklaşık 51 bin kadın, partneri veya aile üyesi tarafından öldürülüyor.
Avrupa’da son 10 yılda 4.221 kadın cinayeti kayda geçti.
TÜRKİYE’DE KADIN CİNAYETLERİ
Türkiye’de, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2024 yılında en az 394 kadın öldürüldü. Vakaların çoğunda fail, kurbanın en yakınıydı. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından kadın örgütleri, koruma mekanizmalarının zayıfladığı görüşünde.
HOLLANDA’DA KADIN CİNAYETLERİ
Hollanda özelinde tablo da endişe verici: Her 8 günde bir kadın öldürülüyor ve bu ölümlerin yaklaşık %60’ında fail, mağdurun partneri ya da eski partneri. 2023’te 125 ölümlü şiddet vakasının 41’i kadın kurbanlardı. Araştırmalar, Hollandalı kadınların %41’inin yaşamlarında en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koyuyor.
Kadın cinayetlerinin ortak zemini, toplumsal normlar, cezasızlık ve kadına yönelik şiddetin sıradanlaşmasıdır. Hem Türkiye hem Hollanda gibi ülkelerde veriler ürkütücü olsa da; hoflomuzun hakikati çarpıcı anlatımı, bu krizle yüzleşmenin ve önleme stratejilerinin ne kadar acil olduğunu gösteriyor.
Önleyici adımların etkisi:
Toplumda kadına yönelik şiddeti tolere etmeyen normlar yaratmak.
İlk dönemde müdahaleyle şiddetin en baskın vakalarının bile önlenebileceğini kabul etmek.
Femicide’in ayrı bir suç kategorisi olarak tanınması ve bu doğrultuda yasa ile politikalar oluşturulması.
Rotterdam’daki bu protesto yalnızca Hollanda’ya değil, tüm dünyaya bir çağrı: Kadın cinayetleri yalnızca bireysel trajediler değil; sistemik bir krizdir. Her birey, her devlet bu trajediyi durdurmak için harekete geçmeli.
REST’ten Yeni Şarkı: “Zarafet”
Yayımladıkları “Yan” ve “Hacıyatmaz” parçalarıyla dikkat çeken Rest, üretimlerine ara vermeden devam ediyor. Grup, sahnedeki varlığını bu kez “Zarafet” ile sürdürüyor.
Rest, önceki şarkılarında içsel patlamalara ve direnç temalarına odaklanırken, “Zarafet”te daha soyut ve içe dönük bir anlatı kuruyor. Şarkı, bir hissin zamanla değişen tonlarını ve geçmeyen duyguların bıraktığı yankıyı merkeze alıyor.
Grup şarkıyla ilgili olarak şu açıklamayı yapıyor:
“Zarafet; birine duyulan hissin zamanı aşan hali gibi. Ne tam olarak geçmişte kalmış ne de sadece bir rüya. Güneş ve ay kadar zıt ama aynı gökyüzünü paylaşan iki varlık gibi…”
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 8 Ağustos Dünya Kedi Günü’nde büyük kedilerin ekosistemlerdeki kritik rolüne dikkat çekerek, bu türlerin korunmasının doğanın dengesi için hayati önem taşıdığını vurguladı. WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Kaplan Girişimi tarafından tasarlanan “Büyük Kedi, Büyük Etki: Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi Yolunda Önemli Bir Köprü” başlıklı ortak yayın, büyük kedi türlerinin ekosistemlerdeki yaşamsal rolünü ortaya koyuyor. Aslan, çita, jaguar, kaplan, leopar, puma gibi türleri kapsayan büyük kediler, şemsiye türlerdir. Yani, büyük kedilerin korunması; geniş ve biyolojik çeşitlilik açısından zengin yaşam alanları sayesinde, geniş ekosistemlerin de korunmasını sağlar.
Besin zincirinin en tepesinde yer alan büyük kedilerin korunması, yalnızca kendileri için değil, tüm ekosistemlerin işleyişinde de anahtar rol oynar. Av popülasyonlarında ve daha küçük etoburlarda oluşturdukları karmaşık tepkiler, biyoçeşitliliği destekler. Yırtıcılar, av hayvanlarında korkuya neden olarak davranışlarını değiştirir. Bu durum, aşırı otlanmayı önleyerek kritik habitatların korunmasına yardımcı olur.
Geniş yaşam alanlarında varlıklarını sürdüren büyük kediler, yeryüzünün biyolojik çeşitlilik açısından zengin bölgelerinin korunmasına katkıda bulunur. Ancak habitat kaybı, avcılık ve insan-yaban hayatı çatışmaları gibi tehditler, bu türlerin varlığını tehlikeye atıyor. Tehdit altındaki büyük kedilerin yokluğu, ekosistemlerin bozulmasına ve biyolojik çeşitliliğin kaybına yol açarak doğanın dengesi için de risk oluşturuyor.
Doğanın geleceği açısından “büyük etkiye sahip büyük kediler”in varlığını sürdürebilmesi için;
- yaşam alanlarının korunması,
- ekolojik koridorların oluşturulması,
- yasa dışı avcılık ve yaban hayatı ticaretinin önlenmesi,
- yaşadıkları bölgelerde yerel halkın bilinçlendirilmesi gibi adımların atılması gerekiyor.
Türkiye’nin Kedisi: Anadolu Parsı
Dünyada bilinen 9 leopar alt türünden biri olan ve nadir görülen Kafkasya Leoparı (Panthera pardus tulliana), Türkiye’de 2019 yılında fotokapanlarla yeniden görüntülendi. Ülkemizde Anadolu Parsı olarak da bilinen, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu alt tür, leopar ailesinin en büyük üyelerinden biri olarak öne çıkıyor. İlk kez görüntülendiği tarihten bu yana büyük heyecan yaratan bu muhteşem canlı, güçlü çene kasları ve esnek diyeti sayesinde yaban domuzu, yaban keçisi ve karaca gibi avları hedef alabiliyor. Ancak yaşam alanlarının parçalanması, av popülasyonlarının azalması ve insan-yaban hayatı çatışmaları, bu türün varlığını tehdit ediyor.
WWF-Türkiye Biyolojik Çeşitlilik Kıdemli Uzmanı Ahmet Emre Kütükçü, Kafkasya Leoparı için bir üretim programının hayata geçirilmesi gerektiğini belirterek “Kafkasya Leoparı’nın varlığı, sağlıklı bir ekosistemin göstergesidir. Türün devamlılığı için yaşam alanlarının korunması, ekolojik koridorların oluşturulması ve insan-yaban hayatı çatışmalarının önlenmesi hayati önem taşıyor. İran’dan sonra en uygun yaşam alanları Türkiye’de bulunuyor. Muhtemelen komşu ülkelerdeki popülasyonlardan ülkemize giren genç erkek bireyler burada kayda geçiyor. Ancak ülkemizde bir dişi olduğuna dair elimizde bir veri yok. Fakat Türkiye’de bu tür için uygun yaşam alanları mevcut. Bu kayıt da bireyin, burada hâlâ kullanabileceği koridorların bulunduğunu gösteriyor. Yalnızca erkek bireylerin alanda bulunması, türün devamlılığı için yeterli değil. Bu nedenle, bölgeye bir dişi birey yerleştirerek bir popülasyon oluşumunu sağlamak büyük önem taşıyor” dedi.
Atabay, İstanbul Sailing Week’e Sponsor Olarak Genç Yelkencilere Destek Verdi
Türkiye’de halk sağlığına 86 yıldır kesintisiz hizmet sunan Atabay, İstanbul Yelken Spor Kulübü ev sahipliğinde düzenlenen İstanbul Sailing Week – Optimist Sınıfı Yelken Yarışları’na ara sponsor olarak destek verdi. Ulusal ve uluslararası düzeyde büyük ilgi gören organizasyona 151 genç sporcu katıldı.
Gençlerin gelişimine katkı sunmayı toplumsal bir sorumluluk olarak kabul eden Atabay, 16–20 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen İstanbul Sailing Week – Optimist Sınıfı Yelken Yarışları’na ara sponsor oldu. İstanbul Sailing Week; ABD, Hindistan, Singapur, İngiltere, Tacikistan, Azerbaycan ve Türkiye’den, 7–15 yaş arası 151 genç yelkenciyi İstanbul’da bir araya getirdi. İstanbul Yelken Spor Kulübü ev sahipliğinde düzenlenen organizasyonda genç sporcular, Türkiye’de halk sağlığına 86 yıldır kesintisiz hizmet sunan Atabay’ın desteğiyle yelken açtı.
Gençler hem uluslararası deneyim kazanma hem de yeteneklerini sergileme fırsatı buldu
Atabay’ın geleceğin sporcularına duyduğu güvenin ve spora verdiği değerin bir göstergesi olan bu destekle, genç yelkenciler hem yeteneklerini sergileme hem de uluslararası deneyim kazanma fırsatı buldu. Yaklaşık 400 kişilik bir yelken topluluğunun ağırlandığı organizasyonda, “Optimist Girls” kategorisinde Dilara Koldaş birinci olurken, Yağmur Öztekin ikinci, Tatiana Vasileva ise üçüncü sırada yer aldı. “Optimist Boys” kategorisinde Emir Tombuloğlu birinciliği kazanırken, onu Mehmet Erkut Budak ve Kellan Martin izledi. “Junior Girls” kategorisinde Lina Yorulmaz birinci, Beliz Özdayı ikinci, Maya Karabat üçüncü oldu. “Junior Boys” kategorisinde ise Mert Durkal birinciliği elde etti; Demir Ulusoy ikinci, Alp Hikmet Gönen üçüncü sırada yer aldı.
Gençlerin sporla fiziksel ve zihinsel dayanıklılıklarını geliştirmesine destek veriyor
Atabay, sporu yalnızca bir başarı aracı olarak değil, aynı zamanda çevresel farkındalık ve sürdürülebilir yaşam biçimi olarak ele alıyor. 85 yılı aşkın süredir “Geçmişten geleceğe sağlık” ilkesiyle ilaç sektöründe yerli üretime öncülük eden Atabay, “ATABAY Challengers” projesiyle çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sunmayı ve genç bireyleri güçlendirmeyi amaçlıyor. “ATABAY Challengers” ile doğa ve yelken sporları başta olmak üzere çeşitli bireysel spor dalları ile ilgilenen sporcular ve takımları destekleniyor. Projeyle gençlerin doğayla kurduğu bağ üzerinden fiziksel ve zihinsel dayanıklılıklarını geliştirmek, aynı zamanda Türkiye’yi uluslararası arenada temsil edecek genç yeteneklere destek vermek amaçlanıyor.
SlowFood Yeryüzü Pazarı Kapadokya – Uçhisar İki Haftada Bir Kurulmaya Devam Ediyor!
Slow Food hareketinin temel ilkeleri olan “iyi, temiz ve adil gıda” anlayışını benimseyen Kapadokya Yeryüzü Pazarı, her 15 günde bir Cumartesi günü kurulmaya devam ediyor. Uçhisar Kadıneli Restoran Bahçesi’nde kurulan bu özel pazar, sadece ürün satılan bir yer değil; aynı zamanda doğaya saygılı üretimi destekleyen, yerli üreticilere sahip çıkan ve sağlıklı gıdayı herkes için ulaşılabilir kılan bir buluşma alanı olarak dikkat çekiyor.
Doğal ürünleriyle öne çıkan pazar; mevsimine göre taptaze sebzeler, katkısız ev yapımı reçeller, geleneksel yöntemlerle hazırlanmış kurutmalıklar, atalık buğdaylarla yapılmış doğal ekmekler ve daha pek çok sağlıklı ürünle zenginleşiyor. Tüm bu ürünler doğrudan üreticiler tarafından tezgâhlara getiriliyor ve aracısız bir şekilde tüketiciyle buluşuyor.
Kapadokya Üniversitesi ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü, Ahiler Kalkınma Ajansı (AHİKA)’nın katkılarıyla hayata geçirilen pazarın koordinatörlerinden Arzum Karabıyık, “Burası sadece alışveriş yapılacak bir yer değil; yerel üretimin, sağlıklı gıdanın ve birlikte yaşamanın değerini hep birlikte hatırladığımız bir alan.” vurgusunu yaparken, proje yürütücülerinden Dr. Öğr. Üyesi Mine Erdem Büyükkiraz ise, “Her bir üretici, bu pazarda sadece ürününü değil; kendi emeğini ve yaşam biçimini görünür kılıyor. Bu nedenle burası bir tüketim alanından çok daha fazlası.” ifadesini kullanıyor.
Yeryüzü Pazarı’nı sıradan pazarlardan ayıran bir diğer güzel yanı da etkinlikleri… Pazar günlerinde hem büyükler hem de çocuklar için atölyeler, tadımlar ve sohbetler düzenleniyor. Böylece burası sadece alışveriş yapılan bir yer değil; aynı zamanda keyifli vakit geçirilen ve yeni şeyler öğrenilen bir mekâna dönüşüyor.
📍 Bir sonraki Yeryüzü Pazarı 2 Ağustos 2025 Cumartesi günü, saat 10.00-17.00 arasında Uçhisar Kadıneli Restoran Bahçesi’nde kurulacak.
Sahte Diploma Skandalıyla Dijital Bir Darbe Teşebbüsü İfşa Olmuştur!
DESAM Genel Merkezinde yaptığı basın açıklamasında; sahte diploma skandalını bir suç dalgası olmanın ötesinde, devletin kalbine saplanan bir hançer, liyakatin katledildiği bir ihanet, milletimizin iradesine karşı kurulan bir tuzak olarak tanımlayan DESAM Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı, Türkiye, tarihinin en alçak, en kirli ve en organize çöküş girişimlerinden birini yaşıyor, diyerek eleştirdi.
Türkiye Sahte Diplomalarla Uluslararası Basında Alay Konusu Oldu!
Sahte diploma, sahte kimlik, sahte ehliyet, sahte unvan ve para karşılığı vatandaşlık skandallarından oluşan bu kepazelikler, 23 yıllık AKP iktidarının yarattığı sosyal, siyasal ve ahlaki çürümenin en çıplak, en vahim fotoğraflarıdır. Türk pasaportunun, diplomasının ve ehliyetinin uluslararası arenada alay konusu olduğu bu karanlık tablo, Türk milletinin onuruna vurulmuş bir darbedir! DESAM olarak, bu alçaklığa karşı dimdik duracağımızı, Türk gençliğinin geleceğini ve devletimizin itibarını sahtekârların elinden kurtarmak için son nefesimize kadar mücadele edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu, bir çöküş değil, Türk milletinin yeniden şahlanışının başlangıcı olacaktır!
Çetelerin İhanet Ağı: Devletin Mahremiyetine Sızan Hainler
Bu skandal, bir avuç çapulcunun bireysel suçu değil, yozlaşmış bir rejimin sistematik eseridir. 10 yılı aşkın süredir devam ettiği belirlenen bu sahte diploma, kimlik, ehliyet ve para karşılığı vatandaşlık skandalları, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK, BTK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT gibi Türk devletinin en mahrem kurumlarının gözleri önünde, hatta içerdeki bazı hainlerin bilgisi ve desteğiyle gerçekleşmiştir. Aksi düşünülemez! E-imzaların çalındığı, veri tabanlarının hacklendiği, devlet mührünün bir paçavraya çevrildiği bu ortam, Türk milletinin güvenliğine kast eden bir dijital işgaldir. BTK Başkanı ve yardımcısının e-imzalarının gasp edildiği, üniversitelerin, YÖK’ün sistemlerine sızıldığı, üniversitelerin ve Milli Eğitim Bakanlığı üzerinden sahte diplomalar üretildiği bir sistem, Türk devletinin egemenliğini tehdit eden bir çete düzenidir! Bu alçaklar, devletin kadrolarını sahte unvanlarla işgal etmiş, milletin iradesini tehlikeye atmış, uluslararası itibarımızı yerle bir etmiştir. DESAM olarak, bu hain ağı çökertecek, Türk devletini yeniden liyakat ve adaletle inşa edeceğiz!
Dijital İşgalin Perdesi: Türk Devleti Çetelere Teslim Edilemez!
E-Devlet sisteminin delik deşik edildiği, vatandaş verilerinin suç çetelerinin oyuncağı olduğu bu skandal, Türk milletinin güvenliğini sıfırlayan bir dijital işgaldir! Bir çok sahtekarın sahte belgelerle imam, öğretmen, doktor, psikolog olarak kaydedildiği, sahte diplomalarla profesörlük, avukatlık ve mühendislik yapanların uluslararası medyada alay konusu olduğu bir tablo, Türk devletinin itibarına vurulmuş bir darbedir. Türk pasaportu, diploması ve ehliyeti dünyada şüpheyle karşılanıyor; bu, Türk milletinin onuruna yapılmış bir hakarettir! Bu skandal, bir dijital darbe girişimidir; devletin çökertildiğinin, millet iradesinin tehdit altında olduğunun açık bir ilanıdır. DESAM olarak, bu kepazeliğe son vereceğiz! Türk devletinin mührünü çetelerden geri alacak, dijital güvenliği kuantum teknolojileri ve yapay zekâ ile yeniden inşa edeceğiz. Türk milleti, bu alçaklara teslim olmayacak; devletimiz, 21. yüzyılın lider gücü olarak yeniden yükselecektir!
Demokrasiye Kurulan Tuzak: Milletin İradesi Çalınamaz!
Bu skandalın en vahim boyutu, Türk demokrasisine yönelik tehdididir. Eğer bir çete, devlet mührünü çalarak sahte kimlikler, vatandaşlıklar ve seçmen listeleri üretebiliyorsa, seçim sonuçlarını manipüle etmesi de mümkündür! YSK’nın taşra teşkilatlarında sahte hakimler atama yoluyla sahte oyların onaylanmasına veya seçim sonuçlarının çarpıtılmasına etki etmiş olabilir mi? Bu sorular, Türk milletinin iradesine saplanan birer hançerdir ve derhal yanıtlanmalıdır! Sahte belgelerle devlet kadrolarını işgal edenler, Türk demokrasisini tehdit eden birer virüstür. DESAM olarak, bu şaibeleri ortadan kaldırmak için bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz. Türk milletinin iradesi, sahtekârların gölgesinde kalmayacak; demokrasimiz, liyakat ve adaletle yeniden güçlenecektir!
Liyakatin Katli: Türk Gençliğinin Geleceği Çalındı
Bu skandal, yalnızca sahte kâğıt parçalarıyla sınırlı değil; Türk gençliğinin hayallerini, emeklerini ve umutlarını çalan bir soygundur! Dirsek çürüterek diploma alan gençlerimiz, sahte unvanlarla kadroları işgal eden hainlerin gölgesinde işsizliğe mahkûm edildi. Doktor, avukat, mühendis olmak için ömrünü veren vatan evlatları, bu sahtecilik rejiminin kurbanları oldu. Gelir adaletsizliği, milletin yüzde 10’unun servetinin yüzde 90’ını aştığı bir soygun düzeni yarattı. Kızılay’ın depremzedelere parayla çadır sattığı, bakanların ihalelere girdiği, yargıda rüşvet ağlarının ortaya çıktığı bu rejim, yolsuzluğu kural, liyakatsizliği erdem saymıştır! DESAM olarak, bu harami düzeni yıkacağız! Türk gençliğinin emeğini koruyacak, liyakat temelli bir istihdam devrimi başlatacağız. Her bir gencimizin alın teri, bu topraklarda yeniden değer bulacak!
Devletin Namusuna Uzanan Eller: Milletimizin Onuru Çiğnenemez!
Devletimizin mührü, milletimizin namusudur; adaleti, güveni ve milletimizin onurunu temsil eder. Ancak bu çürümüş rejim, mührü çetelerin oyuncağı haline getirdi. MİT ve diğer istihbarat birimleri, güya dünyayı dizayn etme iddiasındayken, bu kepazeliği izlemekle yetindi. Bu, bir devlet değil, bir çete düzeniyle yönetildiğimizin ispatıdır! DESAM olarak, bu alçaklığa son vermek için ant içtik. Sorumlular Türk adaletine hesap verecek, çürümüş düzen temizlenecek, devletimiz yeniden liyakat ve adaletle inşa edilecek! Türk gençliğinin umutlarını, milletimizin onurunu ve demokrasimizin geleceğini sahtekârların elinden kurtaracağız.
DESAM’ın vizyonu, bilimle, teknolojiyle ve adaletle yükselen bir Türkiye’dir. Bu skandal, bir çöküşün değil, Türk milletinin uyanışının başlangıcıdır! Türk gençliğine ve anne babalara sesleniyorum: Gelin, 21. yüzyılın lider Türkiye’sini birlikte inşa edelim; sahteciliğin değil, bilimin, liyakatin ve adaletin egemen olduğu bir geleceği kazanalım! Türk milleti, el ele verdiğinde, hiçbir güç bizi durduramaz!
Yeni Bir Türkiye İçin Yol Haritası
DESAM olarak, bu çürümeden çıkış yolunun bilim, liyakat ve Türk milletinin birliğiyle mümkün olduğuna inanıyoruz. Türkiye, sahtecilikle anılan bir ülke olamaz; 21. yüzyılın lider devleti olmaya mahkûmdur! Bilimin, teknolojinin ve liyakatin öncülük ettiği bir Türkiye için cesur, vizyoner ve güçlü adımlar atacağız. Devletimizi yeniden inşa edecek, milletimizin güvenini geri kazanacağız.
Bağımsız Soruşturma Komisyonu
TBMM bünyesinde, siyasi hainlerden uzak, uluslararası standartlarda bir Bağımsız Soruşturma Komisyonu kurulmalıdır. Bu komisyon, sahte diploma, kimlik ve vatandaşlık skandalının tüm kirli yüzünü ortaya çıkaracak; hangi siyasilerin, bürokratların veya devlet görevlilerinin bu çetelere destek verdiğini ifşa edecektir. Türk adaleti, bu alçaklara hak ettiği cezayı verecektir!
Milletin İradesine Sadakat: Seçim Güvenliği Reformu
Sahte kimliklerin seçmen kütüklerine sızıp sızmadığı, sahte oylarla milletimizin iradesinin manipüle edilip edilmediği, YSK’nın atamaları ve geçmiş seçim süreçleri bağımsız bir komisyon tarafından incelenmelidir. Türk demokrasisi, sahtekârların gölgesinden kurtarılacak; blockchain teknolojisiyle şeffaf ve güvenli bir seçim sistemi kurulacaktır!
Liyakatin Zaferi: Sahte Evraklara Hüküm
Sahte diploma, kimlik ve vatandaşlık alanlar ile bu evrakları sisteme işleyenler derhal görevden alınmalı, adaletin huzuruna çıkarılmalıdır. Devlet kadroları, liyakatli, vatansever ve bilimle donanmış vatan evlatlarına emanet edilecektir.
Dijital İstiklal: Kuantum Güvenlik Devrimi
E-Devlet sistemindeki güvenlik açıkları kapatılmalı, BTK ve diğer kurumlar, kuantum şifreleme ve yapay zekâ destekli siber güvenlik sistemleriyle devletimizin dijital kalesini inşa etmelidir. Veri hırsızlığına karşı sıfır tolerans uygulanacak; vatandaşlarımızın verileri, çetelerin elinden kurtarılacaktır!
Gençliğin Şahlanışı: Liyakat ve İstihdam Devrimi
Kamu atamalarında torpil ve partizanlık sona erecek, liyakat ve bilim esas alınacaktır. Türk gençliği, sahtekârların gölgesinde ezilmeyecek; yapay zekâ ve teknoloji odaklı eğitim programlarıyla donatılmış, küresel rekabette lider kadrolar yetiştireceğiz.
Küresel Onur Mücadelesi
Türk pasaportuna, diplomasına ve ehliyetine dünyada yeniden saygı duyulması için, bu sahtecilik ağının küresel uzantıları uluslararası iş birliğiyle çökertilecektir. Türkiye, uluslararası arenada bilim, teknoloji ve adaletle anılacaktır!
Birlikte Diriliş: Toplumsal Uyanış Çağrısı
Bu çürümeden çıkış, Türk milletinin topyekûn birliğiyle mümkündür. Sivil toplum, medya ve 85 milyon vatan evladıyla birlikte, adalet, liyakat ve bilim temelli bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Türk gençliği, bu şahlanışın öncüsü olacak; anne babalar, bu mücadelede evlatlarının yanında duracak!
Z Kuşağı, Zafer Seninle Gelecek!
Türk milleti, bu karanlık günler bir son değil, yeni bir başlangıçtır! Z kuşağının liderliğinde, sahteciliğin, yolsuzluğun ve liyakatsizliğin kökünü kazıyacağız. Türk gençliğinin hayallerini, devletimizin itibarını, demokrasimizin geleceğini yeniden inşa edeceğiz! Bilimle, teknolojiyle ve adaletle yükselen bir Türkiye için, her bir vatan evladını bu kutlu mücadeleye çağırıyorum! Ey Türk gençliği, ey anne babalar, ey 85 milyon: Gelecek sizindir, gelecek Türk milletinindir! Gelin, 21. yüzyılın lider Türkiye’sini birlikte inşa edelim; sahteciliğin değil, bilimin, liyakatin ve adaletin egemen olduğu bir geleceği kazanalım! Türk milleti, ayağa kalk! Zafer, seninle gelecektir!
DESAM Genel Merkezinde yaptığı basın açıklamasında; sahte diploma skandalını bir suç dalgası olmanın ötesinde, devletin kalbine saplanan bir hançer, liyakatin katledildiği bir ihanet, milletimizin iradesine karşı kurulan bir tuzak olarak tanımlayan DESAM Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı, Türkiye, tarihinin en alçak, en kirli ve en organize çöküş girişimlerinden birini yaşıyor, diyerek eleştirdi.
Türkiye Sahte Diplomalarla Uluslararası Basında Alay Konusu Oldu!
Sahte diploma, sahte kimlik, sahte ehliyet, sahte unvan ve para karşılığı vatandaşlık skandallarından oluşan bu kepazelikler, 23 yıllık AKP iktidarının yarattığı sosyal, siyasal ve ahlaki çürümenin en çıplak, en vahim fotoğraflarıdır. Türk pasaportunun, diplomasının ve ehliyetinin uluslararası arenada alay konusu olduğu bu karanlık tablo, Türk milletinin onuruna vurulmuş bir darbedir! DESAM olarak, bu alçaklığa karşı dimdik duracağımızı, Türk gençliğinin geleceğini ve devletimizin itibarını sahtekârların elinden kurtarmak için son nefesimize kadar mücadele edeceğimizi ilan ediyoruz! Bu, bir çöküş değil, Türk milletinin yeniden şahlanışının başlangıcı olacaktır!
Çetelerin İhanet Ağı: Devletin Mahremiyetine Sızan Hainler
Bu skandal, bir avuç çapulcunun bireysel suçu değil, yozlaşmış bir rejimin sistematik eseridir. 10 yılı aşkın süredir devam ettiği belirlenen bu sahte diploma, kimlik, ehliyet ve para karşılığı vatandaşlık skandalları, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK, BTK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT gibi Türk devletinin en mahrem kurumlarının gözleri önünde, hatta içerdeki bazı hainlerin bilgisi ve desteğiyle gerçekleşmiştir. Aksi düşünülemez! E-imzaların çalındığı, veri tabanlarının hacklendiği, devlet mührünün bir paçavraya çevrildiği bu ortam, Türk milletinin güvenliğine kast eden bir dijital işgaldir. BTK Başkanı ve yardımcısının e-imzalarının gasp edildiği, üniversitelerin, YÖK’ün sistemlerine sızıldığı, üniversitelerin ve Milli Eğitim Bakanlığı üzerinden sahte diplomalar üretildiği bir sistem, Türk devletinin egemenliğini tehdit eden bir çete düzenidir! Bu alçaklar, devletin kadrolarını sahte unvanlarla işgal etmiş, milletin iradesini tehlikeye atmış, uluslararası itibarımızı yerle bir etmiştir. DESAM olarak, bu hain ağı çökertecek, Türk devletini yeniden liyakat ve adaletle inşa edeceğiz!
Dijital İşgalin Perdesi: Türk Devleti Çetelere Teslim Edilemez!
E-Devlet sisteminin delik deşik edildiği, vatandaş verilerinin suç çetelerinin oyuncağı olduğu bu skandal, Türk milletinin güvenliğini sıfırlayan bir dijital işgaldir! Bir çok sahtekarın sahte belgelerle imam, öğretmen, doktor, psikolog olarak kaydedildiği, sahte diplomalarla profesörlük, avukatlık ve mühendislik yapanların uluslararası medyada alay konusu olduğu bir tablo, Türk devletinin itibarına vurulmuş bir darbedir. Türk pasaportu, diploması ve ehliyeti dünyada şüpheyle karşılanıyor; bu, Türk milletinin onuruna yapılmış bir hakarettir! Bu skandal, bir dijital darbe girişimidir; devletin çökertildiğinin, millet iradesinin tehdit altında olduğunun açık bir ilanıdır. DESAM olarak, bu kepazeliğe son vereceğiz! Türk devletinin mührünü çetelerden geri alacak, dijital güvenliği kuantum teknolojileri ve yapay zekâ ile yeniden inşa edeceğiz. Türk milleti, bu alçaklara teslim olmayacak; devletimiz, 21. yüzyılın lider gücü olarak yeniden yükselecektir!
Demokrasiye Kurulan Tuzak: Milletin İradesi Çalınamaz!
Bu skandalın en vahim boyutu, Türk demokrasisine yönelik tehdididir. Eğer bir çete, devlet mührünü çalarak sahte kimlikler, vatandaşlıklar ve seçmen listeleri üretebiliyorsa, seçim sonuçlarını manipüle etmesi de mümkündür! YSK’nın taşra teşkilatlarında sahte hakimler atama yoluyla sahte oyların onaylanmasına veya seçim sonuçlarının çarpıtılmasına etki etmiş olabilir mi? Bu sorular, Türk milletinin iradesine saplanan birer hançerdir ve derhal yanıtlanmalıdır! Sahte belgelerle devlet kadrolarını işgal edenler, Türk demokrasisini tehdit eden birer virüstür. DESAM olarak, bu şaibeleri ortadan kaldırmak için bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz. Türk milletinin iradesi, sahtekârların gölgesinde kalmayacak; demokrasimiz, liyakat ve adaletle yeniden güçlenecektir!
Liyakatin Katli: Türk Gençliğinin Geleceği Çalındı
Bu skandal, yalnızca sahte kâğıt parçalarıyla sınırlı değil; Türk gençliğinin hayallerini, emeklerini ve umutlarını çalan bir soygundur! Dirsek çürüterek diploma alan gençlerimiz, sahte unvanlarla kadroları işgal eden hainlerin gölgesinde işsizliğe mahkûm edildi. Doktor, avukat, mühendis olmak için ömrünü veren vatan evlatları, bu sahtecilik rejiminin kurbanları oldu. Gelir adaletsizliği, milletin yüzde 10’unun servetinin yüzde 90’ını aştığı bir soygun düzeni yarattı. Kızılay’ın depremzedelere parayla çadır sattığı, bakanların ihalelere girdiği, yargıda rüşvet ağlarının ortaya çıktığı bu rejim, yolsuzluğu kural, liyakatsizliği erdem saymıştır! DESAM olarak, bu harami düzeni yıkacağız! Türk gençliğinin emeğini koruyacak, liyakat temelli bir istihdam devrimi başlatacağız. Her bir gencimizin alın teri, bu topraklarda yeniden değer bulacak!
Devletin Namusuna Uzanan Eller: Milletimizin Onuru Çiğnenemez!
Devletimizin mührü, milletimizin namusudur; adaleti, güveni ve milletimizin onurunu temsil eder. Ancak bu çürümüş rejim, mührü çetelerin oyuncağı haline getirdi. MİT ve diğer istihbarat birimleri, güya dünyayı dizayn etme iddiasındayken, bu kepazeliği izlemekle yetindi. Bu, bir devlet değil, bir çete düzeniyle yönetildiğimizin ispatıdır! DESAM olarak, bu alçaklığa son vermek için ant içtik. Sorumlular Türk adaletine hesap verecek, çürümüş düzen temizlenecek, devletimiz yeniden liyakat ve adaletle inşa edilecek! Türk gençliğinin umutlarını, milletimizin onurunu ve demokrasimizin geleceğini sahtekârların elinden kurtaracağız.
DESAM’ın vizyonu, bilimle, teknolojiyle ve adaletle yükselen bir Türkiye’dir. Bu skandal, bir çöküşün değil, Türk milletinin uyanışının başlangıcıdır! Türk gençliğine ve anne babalara sesleniyorum: Gelin, 21. yüzyılın lider Türkiye’sini birlikte inşa edelim; sahteciliğin değil, bilimin, liyakatin ve adaletin egemen olduğu bir geleceği kazanalım! Türk milleti, el ele verdiğinde, hiçbir güç bizi durduramaz!
Yeni Bir Türkiye İçin Yol Haritası
DESAM olarak, bu çürümeden çıkış yolunun bilim, liyakat ve Türk milletinin birliğiyle mümkün olduğuna inanıyoruz. Türkiye, sahtecilikle anılan bir ülke olamaz; 21. yüzyılın lider devleti olmaya mahkûmdur! Bilimin, teknolojinin ve liyakatin öncülük ettiği bir Türkiye için cesur, vizyoner ve güçlü adımlar atacağız. Devletimizi yeniden inşa edecek, milletimizin güvenini geri kazanacağız.
Bağımsız Soruşturma Komisyonu
TBMM bünyesinde, siyasi hainlerden uzak, uluslararası standartlarda bir Bağımsız Soruşturma Komisyonu kurulmalıdır. Bu komisyon, sahte diploma, kimlik ve vatandaşlık skandalının tüm kirli yüzünü ortaya çıkaracak; hangi siyasilerin, bürokratların veya devlet görevlilerinin bu çetelere destek verdiğini ifşa edecektir. Türk adaleti, bu alçaklara hak ettiği cezayı verecektir!
Milletin İradesine Sadakat: Seçim Güvenliği Reformu
Sahte kimliklerin seçmen kütüklerine sızıp sızmadığı, sahte oylarla milletimizin iradesinin manipüle edilip edilmediği, YSK’nın atamaları ve geçmiş seçim süreçleri bağımsız bir komisyon tarafından incelenmelidir. Türk demokrasisi, sahtekârların gölgesinden kurtarılacak; blockchain teknolojisiyle şeffaf ve güvenli bir seçim sistemi kurulacaktır!
Liyakatin Zaferi: Sahte Evraklara Hüküm
Sahte diploma, kimlik ve vatandaşlık alanlar ile bu evrakları sisteme işleyenler derhal görevden alınmalı, adaletin huzuruna çıkarılmalıdır. Devlet kadroları, liyakatli, vatansever ve bilimle donanmış vatan evlatlarına emanet edilecektir.
Dijital İstiklal: Kuantum Güvenlik Devrimi
E-Devlet sistemindeki güvenlik açıkları kapatılmalı, BTK ve diğer kurumlar, kuantum şifreleme ve yapay zekâ destekli siber güvenlik sistemleriyle devletimizin dijital kalesini inşa etmelidir. Veri hırsızlığına karşı sıfır tolerans uygulanacak; vatandaşlarımızın verileri, çetelerin elinden kurtarılacaktır!
Gençliğin Şahlanışı: Liyakat ve İstihdam Devrimi
Kamu atamalarında torpil ve partizanlık sona erecek, liyakat ve bilim esas alınacaktır. Türk gençliği, sahtekârların gölgesinde ezilmeyecek; yapay zekâ ve teknoloji odaklı eğitim programlarıyla donatılmış, küresel rekabette lider kadrolar yetiştireceğiz.
Küresel Onur Mücadelesi
Türk pasaportuna, diplomasına ve ehliyetine dünyada yeniden saygı duyulması için, bu sahtecilik ağının küresel uzantıları uluslararası iş birliğiyle çökertilecektir. Türkiye, uluslararası arenada bilim, teknoloji ve adaletle anılacaktır!
Birlikte Diriliş: Toplumsal Uyanış Çağrısı
Bu çürümeden çıkış, Türk milletinin topyekûn birliğiyle mümkündür. Sivil toplum, medya ve 85 milyon vatan evladıyla birlikte, adalet, liyakat ve bilim temelli bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Türk gençliği, bu şahlanışın öncüsü olacak; anne babalar, bu mücadelede evlatlarının yanında duracak!
Z Kuşağı, Zafer Seninle Gelecek!
Türk milleti, bu karanlık günler bir son değil, yeni bir başlangıçtır! Z kuşağının liderliğinde, sahteciliğin, yolsuzluğun ve liyakatsizliğin kökünü kazıyacağız. Türk gençliğinin hayallerini, devletimizin itibarını, demokrasimizin geleceğini yeniden inşa edeceğiz! Bilimle, teknolojiyle ve adaletle yükselen bir Türkiye için, her bir vatan evladını bu kutlu mücadeleye çağırıyorum! Ey Türk gençliği, ey anne babalar, ey 85 milyon: Gelecek sizindir, gelecek Türk milletinindir! Gelin, 21. yüzyılın lider Türkiye’sini birlikte inşa edelim; sahteciliğin değil, bilimin, liyakatin ve adaletin egemen olduğu bir geleceği kazanalım! Türk milleti, ayağa kalk! Zafer, seninle gelecektir!
WWF’ten plastik kirliliğine karşı güçlü ve hukuken bağlayıcı bir küresel anlaşma çağrısı
Birleşmiş Milletler (BM) önderliğinde, plastik kirliliğine karşı küresel bir anlaşma oluşturmak amacıyla başlatılan müzakere sürecinin 5. oturumunun 2. bölümü (INC-5. 2) 5 -14 Ağustos tarihleri arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleşecek. WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı), küresel plastik anlaşmasına ilişkin nihai müzakereler için Cenevre’de bir araya gelecek hükümetlere, plastik kirliliği krizine son verebilecek güçlü ve hukuken bağlayıcı bir küresel anlaşmayı hayata geçirmeleri için çağrıda bulundu. WWF, INC- 5.2’den çıkacak zayıf ve etkisiz bir anlaşmanın tüm dünya vatandaşları ve gelecek nesiller için bir tehdit oluşturduğu uyarısında bulundu.
Küresel plastik kirliliği anlaşmasını sonuçlandırmaya yönelik daha önceki girişimlerde uzlaşıya varılamamış, süreç sekteye uğramıştı. Bu kez de bilime karşı çıkan birkaç ülkenin direnişi, güçlü ve etkili bir anlaşmanın resmi bir oybirliğiyle sağlanması yolunda engel teşkil ediyor. WWF, bu nedenle anlaşma için güçlü koalisyonlar kurulması ve oybirliğinin ötesinde çözüm bulunması gerektiğine dikkat çekiyor.
WWF bu kapsamda, anlaşmaya karşı olan üyelerin süreci bir kez daha bloke etmesinin önüne geçmek için yeni anlaşma metninin BM sistemi içinde oybirliği (konsensüs) yerine, çoğunluk oyu kullanılarak kabul edilmesi gibi meşru ve yerleşik usulleri uygulayabileceğine ve uygulanması gerekliliğine dikkat çekiyor. Bu yöntemin daha önce İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin kabulünde de kullanıldığını belirten WWF, ayrıca INC süreci dışında anlaşmayı kabul etmek üzere iddialı ülkelerden oluşan bir çoğunluk koalisyonu oluşturulabileceğini belirtiyor.
Sabotaja karşı çoğunluk koalisyonu
WWF Küresel Plastik Politikaları Sorumlusu Zaynab Sadan süreci şu sözlerle değerlendirdi: “Değişken siyasi dengelerin hüküm sürdüğü günümüzde, müzakereler adeta bıçak sırtında ilerliyor. Petrol üreten ülkeler uzlaşıyı bir anlaşma zemini oluşturmak için değil, süreci baltalamak ve sabote etmek için kullanıyor. Ancak uzlaşının olmaması, sürecin tıkanması anlamına gelmek zorunda değil. Artık iddialı çoğunluk, oylama yoluyla ya da çoğunluk koalisyonu kurarak kendi yolunu çizmelidir. Kötü niyetli engellemelere karşı durarak ve sayısal güçlerini kullanarak, insanları bugünden başlayarak ve gelecek nesiller için koruyacak bir anlaşma inşa edebilirler. Gerekli desteğe ve araçlara sahipler. Şimdi harekete geçme zamanı.”
Her geçen gün, yaklaşık 30.000 ton plastik okyanuslara karışıyor
Küresel plastik kirliliği anlaşmasına yönelik müzakerelerin ciddi şekilde uzaması nedeniyle her geçen gün, yaklaşık 30.000 ton plastik daha okyanuslara karışıyor. INC-5.2’de güçlü bir anlaşmaya varılamaması, küresel plastik kirliliği krizini çok daha zor, maliyetli ve tehlikeli hale getirecek.
PARKLAR, 3 AYDA 2 BİN 200 MACERA TUTKUNUNU AĞIRLADI
Her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Küçükçekmece Belediyesi Soğuksu ve Selçuklu Macera Parkı, yaz aylarında macera tutkunlarına nefes kesen bir eğlence sunuyor. Eğlencenin ve maceranın doruklarda yaşandığı macera parklarından son 3 ayda 2 bin 200 kişi yararlandı.
Özellikle gençler ve gruplar arasında büyük ilgi gören Küçükçekmece Belediyesi Macera Parkları ziyaretçilerine; heyecan, adrenalin başarı gibi duyguları yaşatması bakımından eşsiz bir deneyim sağlıyor. Ziyaretçiler heyecan verici etaplarda hem eğlenip hem de denge dikkat becerilerini kullanarak keyifli bir gün geçiriyor. Tamamen ücretsiz olarak sunulan parkurlar, survıvor tarzı engeller, tırmanma duvarları, halat köprüleri ve daha birçok heyecan verici etap, doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenleri bekliyor.
“UZAK ŞEHİR” DİZİSİNİN SADAKAT’İ GONCA CİLASUN: “BİZ BU TOPRAKLARDA DÖVE DÖVE SEVİYORUZ”
“Uzak Şehir” dizisinin hanım ağası Sadakat’e can veren Gonca Cilasun, Milliyet Sanat’ın Ağustos 2025 sayısında Ayın Söyleşisi için Asu Maro’nun konuğu! Canlandırdığı karakteri “şefkate ihtiyacı olan, sarılınmak isteyen biri” olarak gören ve seven oyuncu “Sadakat’in evet bir kirpi gibi olduğu gerçeği ortada. Ama bu topraklardaki pek çok kadın öyle değil mi? Pek çok insan öyle değil mi? Sevilmeyi istiyoruz ama ne dilimizle ne bedenimizle bunu gösterebiliyoruz. Biz bu topraklarda kendimizi, hayatımızı, güzelliklerimizi hırpalaya hırpalaya yaşıyoruz. Döve döve seviyoruz. İte kaka sarılıyoruz,” diyor ve ekliyor: “Bunları iyileştirebilmenin ya da en azından makul hâle getirebilmenin yolu, mümkün olduğu kadar bunu düz, doğru, açıkça gösterebilmek. Sadakat bu yüzden benim için çok kıymetli.” Röportajın tamamı, Ağustos 2025 sayısında!
“Sadakat kötü birisi değil”
Geçtiğimiz dizi sezonunun en sevilen “kötüsü” olan Sadakat Albora karakteriyle dikkatleri üzerine çeken Gonca Cilasun “Sadakat kötü birisi değil. Sadece dili sert, bedeni sert. Gülümsemesi bile sınırlı. Kadın birine bir defa gerçekten gülmüş, gönlünü açmış, adam da onu hamile hâliyle uçurumdan itmiş. Nasıl gülsün?” diyor. Başarılı oyuncu, Sadakat’in elleri karnında bağlı duruşunu ise “kendini ve ailesini korumak” olarak yorumluyor.
“Midyat’ta şehrin anahtarını bana vermeye hazırlar”
Sadakat Albora karakterinin Midyat’ta nasıl karşılandığı sorusuna “Zannediyorum şehrin anahtarını bana teslim etmek için hazırlar. Çünkü Sadakat güvenilir bir kadın aslında. Kızıyoruz evet, bir sürü yargısı bizim için doğru değil,” sözleriyle yanıt veren başarılı oyuncu “Ama zaten anne öyle olur, ancak böyle döner bu çark, gerçeği eğer sizin kabulünüzse, Sadakat sizin için çok normal bir kadın. Ki orada öyle. Sadakat’i hepsi çok seviyor,” diyerek devam ediyor.
Yeni Black Gaming Masa ile Oyun Dünyana Seviye Atlat
Çilek’ten genç oyunculara konforlu, fonksiyonel ve stil sahibi bir masa tasarımı
Oyun, artık yalnızca bir eğlence aracı değil; gençler için sosyalleşme, başarı, strateji geliştirme ve kişisel alan oluşturma biçimi. Bu nedenle oyun ortamlarının da bu dinamizme uygun şekilde tasarlanması büyük önem taşıyor. Çilek, gençlerin değişen ihtiyaçlarına uygun yepyeni bir ürünle sahnede: Black Gaming Masa.
Black Koleksiyonu ile Tam Uyum, Yüksek Fonksiyon
Black Gaming Masa, Çilek’in Black Koleksiyonu ile bütünleşik bir anlayışla geliştirildi. Modern detayları, farklı malzeme kombinasyonları ve kullanıcı dostu özellikleriyle gençlerin oyun alanlarına tarz ve işlevsellik katıyor.
Delikli sac yüzey ile melamin kaplı yonga levhanın birlikte kullanımı, dinamik bir görünüm sağlarken dayanıklılığı artırıyor. Sac üzerine yerleştirilebilen kancalar sayesinde kulaklık, çanta ve aksesuarlar kolayca asılabiliyor.
Üst bölümdeki raf, monitör veya televizyon kullanımı için uygun ölçülere sahip. Ayrıca entegre tablet tutucu kanalı sayesinde mobil cihazlar da düzenli biçimde konumlandırılabiliyor. Alüminyum profil detayları hem dekoratif hem işlevsel birer unsur olarak kalemlik ya da ek raf olarak kullanılabiliyor.
Urla’da Ogün Sanlısoy rüzgarı esecek. Rock müziğin efsanesi Ogün Sanlısoy Urla’ya geliyor
Türk rock müziğinin sevilen ismi Ogün Sanlısoy, Urla’nın eşsiz atmosferinde müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Konser, bölgenin kültürel ve sanatsal yaşamına önemli katkılar sunan Avlu Urla’da gerçekleşecek.
İzmir’in gözde ilçesi Urla’nın popüler duraklarından Avlu Urla, Ege’de sanat ve müziğin buluşma noktası olma misyonunu sürdürüyor. Mekan, 8 Ağustos Cuma akşamı Türk rock müzik sahnesinin eşsiz sesi Ogün Sanlısoy’a ev sahipliği yaparak ziyaretçilerine unutulmaz bir yaz akşamı sunacak.
Konsere ilişkin heyecanını dile getiren Avlu Urla’nın sahibi Ali Gençel, sanatseverlere seslenerek, “Urla’nın bu büyülü atmosferinde müziğin enerjisini Ogün Sanlısoy’un eşsiz sesiyle birleştireceğimiz için çok heyecanlıyız. Tüm rock müzik severleri yaz akşamının tadını çıkarmak ve unutulmaz anılar biriktirmek için Avlu Urla’ya bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
Proje kapsamında; TC kimlik belgesi alınmış, 0-3 ay aralığındaki bebeklere Yenidoğan Bebek Bezi Seti hediye ediliyor. Setin içerisinde; bebek bezi, ıslak mendil, biberon, tırnak makası, zıbın seti, emzik ve ateş ölçer gibi bebeklerin ihtiyaç duyduğu temel malzemeler bulunuyor.
Kemal Çebi: Vatandaşlarımızın her anında yanındayız
İnsan odaklı belediyecilik anlayışıyla projelerini sürdürdüklerini belirten Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, ‘’Küçükçekmece’de hayata yeni merhaba diyen evlatlarımızın daha ilk anlarından itibaren ve hayatları boyunca yanındayız. Yenidoğan bebek seti ile ebeveynlere hem destek oluyoruz hem de sevinçlerine ortak oluyoruz. Anne, baba olan tüm vatandaşlarımızı tebrik ediyor, çocuklarını sağlıkla ve huzurla büyütmelerini diliyorum’’ dedi.
0-3 aylık bebeği olan herkes başvurabiliyor
Yenidoğan bebek setine, sosyal inceleme olmaksızın Küçükçekmece’de ikamet eden herkes başvurabiliyor. Vatandaşlar başvurularını 444 4 360 numaralı Küçükçekmece Belediyesi çağrı merkezinden gerçekleştirebilir. Başvuru sonrası yenidoğan bebek seti personeller tarafından ailelerin ikamet adreslerine teslim ediliyor.
Aracı Ailesi KOÜ Hastanesi’ne ileri teknolojiye sahip ameliyathane ve sağlık birimleri kazandırdı
Kimya sektöründe öncü yatırımları hayata geçiren Koruma Şirketler Grubu ile ülke sanayi ve ekonomisine; hayırseverlikleriyle eğitim, sağlık ve sosyal yaşama değer katan Aracı Ailesi, Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’ne ileri teknolojiyle donatılmış yeni sağlık birimlerini kazandırdı. Kocaeli’nin ekonomik ve toplumsal gelişiminde önemli bir rol üstlenen Koruma Şirketler Grubu ve Aracı Ailesi’nin en son eserleri; Zümran Aracı Ameliyathanesi, Zümran Aracı İleri Psikiyatrik Tedavi Ünitesi, Vefa İbrahim Aracı 3 Boyutlu TEE Laboratuvarı ve 10 özel oda ile İşitme Kabini ve Odyometri Cihazı oldu. KOÜ Hastanesi’nde gerçekleştirilen açılış töreni ile hizmete alınan sağlık birimleri sayesinde Kocaeli halkı daha modern sağlık imkanlarına kavuşurken KOÜ öğrencilerinin eğitimlerinde kalite çıtası da yükselecek.
Aracı Ailesi’nin katkılarıyla Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’ne kazandırılan Zümran Aracı Ameliyathanesi, Zümran Aracı İleri Psikiyatrik Tedavi Ünitesi, Vefa İbrahim Aracı 3 Boyutlu TEE Laboratuvarı ve 10 özel oda ile İşitme Kabini ve Odyometri Cihazının açılış töreni KOÜ Hastanesi’nde gerçekleştirildi. Törene; Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, AK Parti Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Sadettin Hülagü, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Kocaeli Önceki Dönem Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, Kocaeli Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. M. Görkem Aksu, Koruma Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Vefa İbrahim Aracı, Başkan Vekili Şükrü Kemal Aracı, Zümran Aracı, Ayşe Aracı ve Aracı Ailesi’nin diğer fertlerinin yanı sıra hastane yöneticileri, çalışanları ve akademisyenler katıldı.
“Geçmişe Vefa, Geleceğe Umut” ilkesi ile Kocaeli’ye eğitim, sağlık ve sosyal sorumluluk alanında pek çok önemli eser kazandıran Aracı Ailesi, daha önce rahmetli anneleri Semahat Aracı adına Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Yerleşkesi’nde Semahat Aracı Onkoloji ve Palyatif Bakım Merkezi’ni yaptırmıştı. Semahat Aracı Onkoloji ve Palyatif Bakım Merkezi’nde, kanser hastalarının yanı sıra Alzheimer, Demans (Bunama), Parkinson hastalarına da hizmet veriliyor. Onkoloji, Fizik Tedavi ve Palyatif bakım servislerinin yer aldığı merkezin 84 oda ve 135 yatak kapasitesi bulunuyor.
Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’nin teşhis ve tedavi olanaklarını çok daha ileriye taşımak amacıyla desteklerini sürdüren Aracı Ailesi’nin katkılarıyla hastaneye kazandırılan; Zümran Aracı Ameliyathanesi, Zümran Aracı İleri Psikiyatrik Tedavi Ünitesi, kardiyoloji alanında ileri tetkik imkanı veren Vefa İbrahim Aracı 3 Boyutlu TEE Laboratuvarı ve 10 özel oda ile İşitme Kabini ve Odyometri Cihazı düzenlenen açılış töreni ile Kocaeli halkının hizmetine sunuldu. Modern sağlık hizmetleri açısından önemli bir adımı temsil eden bu yatırımlar, Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’nin dünya çapında teknolojilere sahip örnek bir sağlık kurumu olmasına da katkı sağlıyor.
Modern eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin gelişmişlik göstergelerinden biri olduğunu belirten Koruma Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Vefa İbrahim Aracı, şunları söyledi: “Kocaeli’nin Türkiye sanayindeki ve ihracatındaki güçlü konumunu eğitim, sağlık ve sosyal yaşam gibi farklı alanlardaki atılımlarla pekiştirmek için hepimize sorumluluklar düşüyor. Koruma Şirketler Grubu ve Aracı Ailesi olarak doğduğumuz, büyüdüğümüz ve yaşadığımız bu güzel şehre değer katan hizmetlerde bulunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Attığımız her adımda, “Geçmişe Vefa, Geleceğe Umut” ilkesini kendimize rehber ediniyoruz. Köklerimize, insanımıza, kültürümüze duyduğumuz derin bağlılığı yaşatacak eserler ortaya koymanın yanında geleceğe umut olacak, yarınları inşa edecek projeleri hayata geçirmek için durmaksızın çalışıyoruz. Rahmetli annemiz adına yaptırdığımız Semahat Aracı Onkoloji ve Palyatif Bakım Merkezi’nin ardından Kocaeli Üniversitesi Hastanemizin teşhis ve tedavi olanaklarını çok daha ileriye taşımak amacıyla desteklerimiz devam ediyor. Modern tıp dünyasının ileri teknolojileri ve cihazlarının üniversite hastanemizde kullanılacak olması daha iyi sağlık hizmeti sunulması yanında öğrencilerimizin eğitimlerine de değerli katkılar yapacak. Açılışını gerçekleştirdiğimiz sağlık birimlerinin Kocaeli’ye ve ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz.”
Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’ne kazandırılan eserlerde büyük emeği bulunan Zümran Aracı da aile büyüklerinden miras aldıkları hayırseverlik emanetini korumak ve topluma faydalı işler yapmak için gayret ettiklerini söyledi. Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’nin ülkemizin sayılı sağlık ve eğitim kurumlarından biri haline gelmesine katkı sağlamaktan dolayı duydukları mutluluğu ifade eden Zümran Aracı, yeni sağlık birimlerinin herkes için hayırlı olmasını diledi.
Yaptığı açılış konuşmasında; Aracı Ailesi’nin KOÜ Hastanesi’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu söyleyen Kocaeli Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. M. Görkem Aksu, Aracı Ailesinin varlığının Kocaeli için bir şans olduğunu belirtti.
Kocaeli Üniversitesi’nin 32 yıllık tarihinde 320 yıllık iş yapıldığına dikkat çeken Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, üniversitenin gelişmesinde Aracı Ailesinin katkılarının çok kıymetli olduğunu, hayırseverlerin sayısının artmasını umduklarını söyledi.
Kocaeli Üniversitesi’ne ve şehrin bütün değerlerine sahip çıkmak gerektiğini dile getiren Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın ise “Bardağı dolduranları ve iyiliği yayanları görmek gerek” diyerek herkesi iyiliği yaygınlaştırmakla meşgul olmaya çağırdı.
AK Parti Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Sadettin Hülagü, Aracı Ailesi’nin ihtiyaç duyulan her anda yardımlarını esirgemediğine dikkat çekerek aileye teşekkür etti.
Kapanış konuşmasını yapan Kocaeli Valisi İlhami Aktaş ise “Ülke genelinde olduğu gibi Kocaeli için de yatırım seferberliği olsa da, şehir hızla büyüyor. Her yıl 60 binin üzerinde nüfusu artan bir şehirden söz ediyoruz. Bu noktada hayırsever insanların katkıları çok önemli… Aracı ailesine hayırlara aracılık ettikleri için çok teşekkür ediyorum” dedi.
WWF’ten plastik kirliliğine karşı güçlü ve hukuken bağlayıcı bir küresel anlaşma çağrısı
WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı), 5 -14 Ağustos’ta Cenevre’de gerçekleşecek küresel plastik anlaşmasına ilişkin nihai müzakerelere yönelik plastik kirliliğine son verecek güçlü ve hukuken bağlayıcı bir küresel anlaşma çağrısında bulundu.
Plastik kirliliği, gezegenimizdeki tüm yaşamı tehdit ediyor. Acilen güçlü ve hukuken bağlayıcı bir küresel çözüme ihtiyaç var. Eğer bu hedef INC 5.2’de başarılamazsa, geri dönülmesi çok daha zor ve maliyetli olacak.
WWF’nin Birmingham Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü yeni bir araştırma mikro ve nano plastikler ile toksik kimyasalların oluşturduğu artan sağlık risklerine dikkat çekiyor. Plastikler, Sağlık ve Tek Gezegen başlıklı raporda bu maddelerin kanser ve kısırlık gibi ciddi sağlık sorunlarının riskini artırabileceği vurgulanıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) önderliğinde, plastik kirliliğine karşı küresel bir anlaşma oluşturmak amacıyla başlatılan müzakere sürecinin 5. oturumunun 2. bölümü (INC-5. 2) 5 -14 Ağustos tarihleri arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleşecek. WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı), küresel plastik anlaşmasına ilişkin nihai müzakereler için Cenevre’de bir araya gelecek hükümetlere, plastik kirliliği krizine son verebilecek güçlü ve hukuken bağlayıcı bir küresel anlaşmayı hayata geçirmeleri için çağrıda bulundu. WWF, INC- 5.2’den çıkacak zayıf ve etkisiz bir anlaşmanın tüm dünya vatandaşları ve gelecek nesiller için bir tehdit oluşturduğu uyarısında bulundu.
Küresel plastik kirliliği anlaşmasını sonuçlandırmaya yönelik daha önceki girişimlerde uzlaşıya varılamamış, süreç sekteye uğramıştı. Bu kez de bilime karşı çıkan birkaç ülkenin direnişi, güçlü ve etkili bir anlaşmanın resmi bir oybirliğiyle sağlanması yolunda engel teşkil ediyor. WWF, bu nedenle anlaşma için güçlü koalisyonlar kurulması ve oybirliğinin ötesinde çözüm bulunması gerektiğine dikkat çekiyor.
WWF bu kapsamda, anlaşmaya karşı olan üyelerin süreci bir kez daha bloke etmesinin önüne geçmek için yeni anlaşma metninin BM sistemi içinde oybirliği (konsensüs) yerine, çoğunluk oyu kullanılarak kabul edilmesi gibi meşru ve yerleşik usulleri uygulayabileceğine ve uygulanması gerekliliğine dikkat çekiyor. Bu yöntemin daha önce İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin kabulünde de kullanıldığını belirten WWF, ayrıca INC süreci dışında anlaşmayı kabul etmek üzere iddialı ülkelerden oluşan bir çoğunluk koalisyonu oluşturulabileceğini belirtiyor.
Sabotaja karşı çoğunluk koalisyonu
WWF Küresel Plastik Politikaları Sorumlusu Zaynab Sadan süreci şu sözlerle değerlendirdi: “Değişken siyasi dengelerin hüküm sürdüğü günümüzde, müzakereler adeta bıçak sırtında ilerliyor. Petrol üreten ülkeler uzlaşıyı bir anlaşma zemini oluşturmak için değil, süreci baltalamak ve sabote etmek için kullanıyor. Ancak uzlaşının olmaması, sürecin tıkanması anlamına gelmek zorunda değil. Artık iddialı çoğunluk, oylama yoluyla ya da çoğunluk koalisyonu kurarak kendi yolunu çizmelidir. Kötü niyetli engellemelere karşı durarak ve sayısal güçlerini kullanarak, insanları bugünden başlayarak ve gelecek nesiller için koruyacak bir anlaşma inşa edebilirler. Gerekli desteğe ve araçlara sahipler. Şimdi harekete geçme zamanı.”
Her geçen gün, yaklaşık 30.000 ton plastik okyanuslara karışıyor
Küresel plastik kirliliği anlaşmasına yönelik müzakerelerin ciddi şekilde uzaması nedeniyle her geçen gün, yaklaşık 30.000 ton plastik daha okyanuslara karışıyor. INC-5.2’de güçlü bir anlaşmaya varılamaması, küresel plastik kirliliği krizini çok daha zor, maliyetli ve tehlikeli hale getirecek.
WWF’ ve Birmingham Üniversitesi’nden Plastikler, Sağlık ve Tek Gezegen raporu
WWF’in Birmingham Üniversitesi iş birliğiyle hazırladığı Plastikler, Sağlık ve Tek Gezegen başlıklı yeni rapor, plastik kirliliğinin -özellikle mikro ve nano plastikler ile bunlara eşlik eden yüksek riskli kimyasalların – insan ve çevre sağlığına yönelik potansiyel risklerini inceleyen, hakemli dergilerde yayımlanmış yaklaşık 200 güncel ve öne çıkan bilimsel çalışmayı bir araya getiriyor. Rapora göre, mikro ve nano plastikler ile plastik katkı maddeleri; endokrin sistem bozuklukları, hormon bağlantılı kanserler, üreme ve doğurganlık sorunları ile kronik solunum hastalıkları gibi birçok biyolojik etkilerle ilişkilendiriliyor.
Bilimsel araştırmalar devam etse de mevcut bulgular, riskler açıkça görülüyorsa, kesin kanıtlar beklenmeden önlem alınmalı prensibine dayanan ihtiyat ilkesini gözetmeyi ve gelecekteki zararları önlemek için bugünden harekete geçmeyi gerektiriyor. Bu yaklaşım, insan sağlığını ve çevreyi korumak açısından hayati önem taşıyor.
Birmingham Üniversitesi’nden Ekohidroloji ve Biyogeokimya Profesörü Dr. Stefan Krause bu gerekliliği şu sözlerle açıkladı: “İhtiyat ilkesi, geçmişte birçok uluslararası anlaşmanın başarısında yol gösterici oldu. En önemli örneklerden biri, ülkelerin bilimsel veriler tam olarak netleşmeden önce kararlı adımlar attığı 1987 Montreal Protokolü’dür. Bu sayede milyonlarca cilt kanseri vakası önlendi ve ozon tabakasının iyileşmesi sağlandı. Bu güçlü örnekten yola çıkarak, hükümetleri ve müzakerecileri bilime dayalı, hukuken bağlayıcı bir anlaşma ortaya koymaya çağırıyoruz. Bu anlaşma, en zararlı plastik ürünlerin ve kimyasalların küresel düzeyde yasaklanmasını ve aşamalı olarak kaldırılmasını içermeli; insan sağlığını, yaban hayatını ve çevreyi korumayı da temel bir hedef haline getirmelidir”
Küresel Plastik Anlaşması her geçen gün derinleşen krizin sona ermesi için fırsat
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Plastik Projeleri Müdürü Tolga Yücel, konuyla ilgili şu noktalara dikkat çekti: “Bugün insanlık olarak bir kırılma noktasındayız. Ancak aşırı miktarda tek kullanımlık plastik üretmeye, tüketmeye ve bir kez kullandıktan sonra atmaya devam ediyoruz. Plastik atıklar doğamızı boğuyor, suyumuzu ve gıdamızı kirletiyor, havamızı zehirliyor. Plastik üretimi son iki yılda iki katına çıktı. 2040 yılına kadar mevcut miktarın iki katına çıkacağı öngörülüyor. Bu gidişatı durdurabiliriz. Ancak bu son şansımız. Önümüzde her geçen gün daha da derinleşen bu krizin sona ermesi için büyük bir fırsat var: Küresel Plastik Anlaşması. Bu anlaşma geleceğimizi kurtaracak bir can simidi olabilir. Dünya liderlerinin bu dönüm noktasında kritik bir karar vermesi gerekiyor. Ya mevcut düzen sürdürülerek dünyamız ve insanlık plastikle boğulmaya devam edecek ya da plastik kirliliğinden kurtulmuş bir geleceğe doğru adım atılacak. Bu noktada bireyleri de WWF-Türkiye’nin gezegenimizi plastik kirliliğinden kurtarmak amacıyla başlattığı güçlü ve hukuken bağlayıcı bir küresel anlaşma talep eden imza kampanyasına destek olmaya davet ediyoruz.”
Sözlerini, “Cenevre’deki müzakereler, küresel plastik kirliliğiyle etkili şekilde mücadele edebilmek için çoğunluğun desteğini alan, bağlayıcı kurallar içeren bir anlaşmayla sonuçlanmalı” çağrısı ile bitiren Yücel ayrıca, “En zararlı plastik ürünler ve kimyasallar için küresel yasaklar, zehirsiz ve döngüsel bir ekonomi için ürün tasarım standartları, gelişmekte olan ülkelere mali ve teknik destek, ayrıca anlaşmanın zamanla güçlendirilip uyarlanmasını sağlayacak mekanizmaların da dahil edilmesi gerekiyor” dedi.
Urla’da Ogün Sanlısoy rüzgarı esecek. Rock müziğin efsanesi Ogün Sanlısoy Urla’ya geliyor
Türk rock müziğinin sevilen ismi Ogün Sanlısoy, Urla’nın eşsiz atmosferinde müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Konser, bölgenin kültürel ve sanatsal yaşamına önemli katkılar sunan Avlu Urla’da gerçekleşecek.
İzmir’in gözde ilçesi Urla’nın popüler duraklarından Avlu Urla, Ege’de sanat ve müziğin buluşma noktası olma misyonunu sürdürüyor. Mekan, 8 Ağustos Cuma akşamı Türk rock müzik sahnesinin eşsiz sesi Ogün Sanlısoy’a ev sahipliği yaparak ziyaretçilerine unutulmaz bir yaz akşamı sunacak.
Konsere ilişkin heyecanını dile getiren Avlu Urla’nın sahibi Ali Gençel, sanatseverlere seslenerek, “Urla’nın bu büyülü atmosferinde müziğin enerjisini Ogün Sanlısoy’un eşsiz sesiyle birleştireceğimiz için çok heyecanlıyız. Tüm rock müzik severleri yaz akşamının tadını çıkarmak ve unutulmaz anılar biriktirmek için Avlu Urla’ya bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
34 yıldır sahnelerde
Ogün Sanlısoy 12 Mart 1971 yılında Gölcük’te dünyaya geldi ve küçük yaşlarda müzik ile ilgilenmeye başladı. Mimar Sinan Üniversitesi’nde Endüstri Ürünleri Tasarımı okurken aynı zamanda müzik çalışmalarını yürüten Ogün Sanlısoy, ilk sahne deneyimlerine akustik gitarıyla gerçekleştirdiği performansı ile 1989 yılında başladı. 1992 yılında Pentagram grubuna katıldı ve aynı yıl çıkan “Trail Blazer” albümünde vokaliyle yer aldı. 1995 yılında Pentagram grubundan ayrıldı ve 1999 yılında ilk solo albümü “Korkma”, 2004 yılında ikinci solo albümü “O Gün” ve 2006 yılında üçüncü solo albümü “Üç” ü yayınladı. 2009 yılında “Büyüdük Aniden” ve “Yukarıya Bak” şarkılarını myspace üzerinden yayınlandıktan sonra 2011 yılında ”Ben” isimli dördüncü stüdyo albümünü paylaştı. 2012 yılında eski şarkılarının akustik versiyonlarının yanı sıra Özlem Tekin ile birlikte seslendiği “Dayanamam” isimli düetin de bulunduğu “Akustik 2012″ albümünü yayınladı. 2015 yılında Sen Uyurken” isimli albümünü yayınlandı ve “Sen” isimli parçaya çekilen klibi ile ilk yönetmenlik deneyimini gerçekleştirdi. 2017 yılında Pentagram grubu ile yeniden bir araya gelerek “Pentagram Akustik” albümünü yayınladılar ve grubun 30.yılı sebebi ile çıkılan Türkiye ve Avrupa konserlerinde yer aldı.
2019 Ogün Sanlısoy’un solo kariyerinin 20.yılına denk gelmesi sebebi ile “Aslında Gülmek Gerek” adlı single 12 Mart’ta yapılan lansman ve 20. Yıl kutlaması ile tüm dijital platformlarda yerini aldı. Aynı yıl single çalışmalarına devam ederek “Hep Aklımdasın” ve “Gel Dünyama” adlı şarkılarını yayınladı. 2021 yılında ikinci akustik çalışması olan “Yaşamaya Devam” adlı albümünü çıkaran Ogün Sanlısoy , bir yandan da Pentagram ile çalışmalarına devam ederek 2022 yılının sonlarında çıkan “Makina Elektrika” adlı albümde yer aldı. Son olarak 2023 yılının ilk yarısında yeni ekibi ile birlikte, bir süredir beklenen ve ilk EP’si olan “Gel” i yapay zeka ile hazırlanan klipleri ile birlikte paylaştı.
KIYIDA, DÖRT KIZ KARDEŞİN DUYGUSAL HESAPLAŞMASI 2 AĞUSTOS’TAN İTİBAREN MUBI’DE
Genç yönetmen Büşra Bilginer’in çıkış filmi KIYIDA, dört kız kardeşi odağına alan, mesken tuttuğu sahil kasabasını filmin parçası kılan, etkileyici bir hesaplaşma ve içsel dönüşüm öyküsü. Bilginer, henüz 23 yaşındayken yönettiği KIYIDA’da, aile içi dinamikleri yalın bir dille ve güçlü duygusal tonlarla ele alıyor. İçten oyunculukları ve duygusal derinliğiyle övgü toplayan KIYIDA, 2 Ağustos’tan itibaren MUBI’de izleyiciyle buluşacak.
Babalarının ölümü üzerine dört kız kardeş, onlara miras kalan ve geçmişlerinde önemli bir yere sahip pansiyonda bir araya gelir. Farklı hayatlara savrulan Yasemin, Nilüfer, Defne ve Deniz, birlikte büyüdükleri sahil kıyısında uzun zaman sonra ilk kez yeniden denize girerler.
KIYIDA, bastırılmış duyguların, kırgınlıkların ve sessiz suçlamaların gün yüzüne çıkmasının ardından, dört kardeşin geçmişle hesaplaşmalarını, birbirleriyle yeniden bağ kurmalarını ve yaşadıkları duygusal ve içsel dönüşüm sürecini başarıyla işliyor. Büşra Bilginer, aidiyet, köklerinden kopuş, yas gibi temaları merkeze alırken mekânı bir metafor olarak kullanıyor ve babayı fiziksel olarak göstermeden bir gölge karakter olarak anlatıya dahil ediyor.
Başrollerinde Ceren Taşçı, Çağla Demir, Deniz Altan ve Şimal Emür’ün yer aldığı KIYIDA, prömiyerini 30. Adana Altın Koza Film Festivali’nde yaparken Deniz Altan filmdeki performansıyla Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü.
EMRE ÇELİKKOL’UN “YOLCULUK” SERGİSİ LEFKOŞA’NIN YENİLİKÇİ GALERİSİ ARUCAD ART SPACE’TE AÇILDI!
Lefkoşa’nın yenilikçi sanat galerisi ARUCAD Art Space, Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi (ARUCAD) Seramik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Emre Çelikkol’un kişisel sergisi “Yolculuk”u sanatseverlerle buluşturdu! Cam ve seramik gibi hem kırılgan hem de dirençli malzemelerle çalışan Çelikkol, bu seride aidiyet, ayrılık ve yeniden başlangıç temaları etrafında şekillenen duygulara hayat veriyor. “Yolculuk”, 22 Ağustos’a kadar ARUCAD Art Space’te ziyaretçilerini bekliyor.
Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi’nin çağdaş sanat odaklı buluşma mekânı ARUCAD Art Space, sanat, mimari ve tasarım alanlarında etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
ARUCAD Seramik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Emre Çelikkol’un “Yolculuk” başlıklı kişisel sergisi, ARUCAD Art Space’te açıldı. Cam ve seramik gibi hem kırılgan hem dirençli malzemelerle çalışan Çelikkol, sergide yer alan seride aidiyet, ayrılık ve yeniden başlangıç temaları etrafında şekillenen duyguları izleyiciyle buluşturuyor. Serginin merkezinde yer alan kuş figürü; özgürlüğün yanı sıra sürgün, yalnızlık ve eve dönüş arzusunu da simgeliyor. Zorunlu ya da gönüllü bir başlangıcın izini süren “Yolculuk”, her bir eseriyle hem bireysel hem de evrensel bir içsel yolculuğun yansımalarını sunuyor. Cam ve seramiğin hassas yapısı, sergide ele alınan dönüşüm, kırılma ve yeniden yapılanma gibi duyguları güçlü bir biçimde yansıtıyor.
KÜÇÜKÇEKMECE’DE YAZ BOYUNCA SANAT SOKAKTA!
Küçükçekmece Belediyesi, yaz aylarını “Sokakta Sanat Var” etkinliğiyle renklendiriyor. Uygulamalı sanat atölyeleriyle sanatı sokağa taşıyan Küçükçekmece Belediyesi’nin 7-18 yaş arası çocuklar ve gençler için düzenlediği etkinlik 29 Ağustos’a kadar ilçenin farklı noktalarında devam edecek.
Ücretsiz olarak düzenlenen etkinlik kapsamında sokak sergileri, yaratıcı çocuk sanat atölyeleri, serbest çizim, ebru sanatı uygulamaları gibi birçok renkli ve öğretici faaliyet çocuklarla buluşuyor.
Kemal Çebi: Çocuklarımızı Sanata Teşvik Etmek İstiyoruz
Etkinliğin çocukların yaratıcılıklarını geliştirme ve sosyalleşmelerine yönelik planlandığını ifade eden Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, “Sanat, çocukların kendilerini en iyi ifade edebildikleri yerlerden biridir. Yaz boyunca ilçemizin farklı noktalarında sanatı herkesin erişimine sunarak, çocuklarımızı teşvik etmek istiyoruz” diye konuştu.
“Kendi sokağımızda böyle bir etkinlik düzenlenmesi çok güzel”
Cennet Meydan’da ikincisi düzenlenen etkinliğe çocuğuyla birlikte katılan Dilek Ceyhan, çok verimli bulduğunu ifade ederek, “İkamet ettiğimiz sokakta böyle bir sanat etkinliğinin olması çok güzel. Etkinliğe ilgi büyük, kalabalık ama her atölyede numaralandırma sistemi yapmışlar. Böylece karışıklık olmuyor. Çocuklar keyifli bir şekilde sanatla buluşup, sosyalleşiyorlar. Böyle etkinliklerin devamını diliyorum. Belediye Başkanımız Kemal Çebi ve ekibine teşekkür ediyorum” diye konuştu.
11 yaşındaki Sabur Ay ise “ Bu alana yakın oturuyorum. İlk başta kalabalığı gördüğümde anlayamadım ne olduğunu ama alana geldiğimde boyaları gördüm. Bir etkinlik olduğunu anladım. Kendi sokağımda böyle bir şey olması çok güzel. Akranlarımla eğleniyoruz, aktivite yapıyoruz” dedi.
Anadolu Hayat Emeklilik, Genesys Engage dönüşümünde ASEE’yi tercih etti
Anadolu Hayat Emeklilik, müşteri deneyimini daha ileriye taşımak ve çok kanallı iletişim altyapısını daha verimli hale getirmek amacıyla ASEE iş birliğiyle lider iletişim teknolojileri platformu Genesys Engage’i hayata geçirdi. Bu yıl devreye alınan yeni altyapı, Anadolu Hayat Emeklilik’in dijitalleşme vizyonuna da önemli katkılarda bulunuyor.
Anadolu Hayat Emeklilik, müşteri deneyimini en üst seviyeye çıkarmak ve çağrı merkezi operasyonlarını daha verimli hale getirmek için Genesys Engage Çok Kanallı Müşteri İletişim Platformu’nu tercih etti. ASEE tarafından hayata geçirilen bu çözüm, Anadolu Hayat Emeklilik’in müşterilerine tüm iletişim ve destek süreçleri boyunca kişiselleştirilmiş ve kesintisiz bir deneyim sunmasını sağlıyor.
Meşher’den her yaşa yönelik atölyeler
Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisinden ilhamla hazırlanan atölye çalışmaları ağustos ayında da devam ediyor. Sergiyi farklı boyutlarıyla ele alan atölyeler sanatla iç içe, eğlenceli ve öğretici zaman geçirme imkânı sunuyor.
Meşher’de, Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisinden ilhamla hazırlanan etkinlikler yaz boyunca devam ediyor. Çocuk ve yetişkinlere yönelik atölyeler, Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisini farklı boyutlarıyla ele alarak, yeni ufuklar açarken her yaştan katılımcıya sanatla iç içe, eğlenceli ve öğretici zaman geçirme imkânı sunuyor.
Ağustos ayındaki atölyelerde katılımcılar İstanbul’un hikâyelerini kendileri yazma ve çizme, şehri sesler aracılığıyla keşfetme şansı yakalayacak.
Süper Tasarruf Haftası boyunca 750 TL’ye yüzde 20 indirim fırsatı Amazon.com.tr’de!
Amazon.com.tr, her ay tüm kategorilerden seçili ürünlerde Prime üyelerine özel indirimler sunmaya devam ediyor. Prime üyeleri, Süper Tasarruf Haftası boyunca, 10 Ağustos’a kadar seçili ürünlerde üyelere özel 750 TL’ye yüzde 20 indirimlerden faydalanabiliyor.
Amazon.com.tr’nin her ay Prime üyelerine özel düzenlenen “Süper Tasarruf Haftası” kampanyası başladı. Bu ay 10 Ağustos’a kadar devam edecek kampanya boyunca, geçerli ürünlerde Prime üyelerine özel 750 TL ve üzeri alışverişlerinde yüzde 20 indirim fırsatı sunuluyor. Amazon Prime üyeleri, Süper Tasarruf Haftası boyunca tüm alışverişlerinde indirimli fiyatlar, hızlı ve ücretsiz teslimat ayrıcalığından faydalanmanın yanı sıra Prime Video ve Prime Gaming ile Amazon’da eğlencenin en iyilerine de erişebiliyor.
Grand Pasha Girne, TripAdvisor’da Zirveye Yerleşti
Kuzey Kıbrıs’ın en prestijli otelleri arasında yerini alan Grand Pasha Girne Otel, dünya çapında milyonlarca kullanıcısı bulunan seyahat platformu TripAdvisor’da büyük bir başarıya imza attı. Grand Pasha Girne, kullanıcı değerlendirmelerine göre Girne otelleri arasında misafir memnuniyeti açısından üst sıralara yerleşti.
Profesyonel ekibi, üst düzey temizlik anlayışı, ayrıcalıklı konaklama deneyimi, misafir odaklı yaklaşımı ve gastronomi alanlarında aldığı yüksek puanlar ile öne çıkan otel, hem iş hem de tatil amacıyla birçok misafirin tercih ettiği otellerinden oluyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan Grand Pasha Girne Otel Genel Müdürü Mine Lama Cinci, “Kurulduğumuz günden bu yana misafir memnuniyetini her zaman ön planda tuttuk. TripAdvisor gibi uluslararası bir platformda, doğrudan misafirlerimizin yorumlarıyla bu başarıya ulaşmak bizim için büyük bir onur. Bizi tercih eden ve değerli yorumlarıyla katkı sağlayan tüm konuklarımıza teşekkür ederiz” dedi.
ALİKEV, Antakya Ekinci’de yeni merkezinin inşasına başladı
Henüz 19 yaşında hayattan koparılan Ali İsmail Korkmaz’ın düşlerindeki dünyayı hayata geçirmek için ailesi tarafından kurulan ALİKEV, 6 Şubat depremlerinin ardından Hatay’da gençlere umut olacak yeni bir merkez inşa ediyor. Merkez, dayanışmayı büyütmeyi ve yeniden inşa sürecine katkı sunmayı hedefliyor.
Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV), 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan yıkıcı depremlerin ardından, Ali İsmail Korkmaz’ın doğup büyüdüğü yer olan Antakya’nın Ekinci Mahallesi’nde yeni merkez binasının inşasına başladı. Vakfın genel merkezi ve gençlik merkezi olarak hizmet verecek olan bu yeni yapı, hem gençlerin hem de sivil toplumun ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde tasarlandı.
mor ve ötesi, Türkiye Mozaik Foundation, Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Herkes İçin Mimarlık Derneği’nin değerli destekleriyle hayata geçirilen bu proje, yalnızca bir bina değil, Hatay’da gençliğin yeniden inşa sürecine katkı sunacak, sosyal dayanışmayı güçlendirecek bir yaşam alanı olarak tasarlandı.
Yeni merkez binasında; gençlerin ders çalışabilecekleri ve kitap okuyabilecekleri bir kütüphane, hem gençlerin hem de sivil toplum örgütlerinin kullanabileceği çok amaçlı bir etkinlik salonu, müzikle ilgilenen gençler için bir müzik stüdyosu yer alacak. Merkez, başta Ekinci olmak üzere tüm Hatay’daki gençlerin aktif kullanımına açık olacak.
“Dayanışmayı ve umudu çoğaltabileceğimiz bir alan”
ALİKEV Yönetim Kurulu Başkanı Emel Korkmaz projeye ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Depremin yarattığı büyük yıkımın ardından yalnızca mekânsal değil, toplumsal bir yeniden inşa sürecine ihtiyaç vardı. Bu merkez, Ali İsmail’in düşlerini büyüttüğü topraklarda gençlerin yeniden bir araya gelebileceği, dayanışmayı ve umudu çoğaltabileceği bir alan olacak.”
ALİKEV, kuruluşundan bu yana gençlerin aktif yurttaşlar olarak yaşamın her alanında söz sahibi olabilmeleri için çalışıyor. Yeni merkez binası da bu vizyonun somut bir yansıması olarak, gençlerin sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetlerde bulunabilecekleri kapsayıcı ve güvenli bir ortam sunacak.
Anne Sütüyle Sağlıklı Başlangıç: Emzirme Süreci Hakkında Bilinmesi Gerekenler
UZM. DR. GİZEM AKPINAR EMZİRME İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLERİ YANITLADI
Bebeklerin sağlıklı büyüme ve gelişimi için en ideal besin olan anne sütü, içerdiği zengin besin ögeleri, kolay sindirilebilir yapısı ve bağışıklık sistemini güçlendiren özellikleriyle hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı destekliyor.
Bayındır Söğütözü Hastanesi Pediatri Uzmanı Dr. Gizem Akpınar, 1-7 Ağustos Emzirme Haftası dolayısıyla önemli açıklamalarda bulundu.
Bayındır Söğütözü Hastanesi Pediatri Uzmanı Dr. Gizem Akpınar, Dünya Sağlık Örgütü’nün bebeklerin ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmesini, ardından tamamlayıcı besinlerle birlikte emzirmenin en az 2 yaşına kadar devam etmesini önerdiğini belirtti.
ANNE SÜTÜ HEM BEBEK HEM ANNE İÇİN ÖNEMLİ!
Anne sütünün bebekler için en doğal, sindirimi kolay, biyoyararlılığı yüksek ve ideal bir besin olduğunu bildiren Uzm. Dr. Gizem Akpınar, “Sadece besin değeriyle değil; bağışıklık, gelişim, ruhsal bağlanma ve ekonomik açıdan da hem anneye hem bebeğe sayısız fayda sunar. Anne sütü bebeğin orta kulak enfeksiyonlarından solunum yolu hastalıklarına, obezite ve diyabete kadar birçok hastalığa karşı korunmasında rol oynar. Ayrıca anne için de meme ve yumurtalık kanseri riskinin azaltılmasını ve kemik sağlığını destekliyor.” dedi.
Emzirmenin bebek doğar doğmaz, ilk bir saat içinde başlatılmasını belirten Uzm. Dr. Gizem Akpınar, “Doğumdan sonraki ilk 1–2 gün salgılanan kolostrum, az miktarda ama yüksek besin değerine sahiptir ve sık aralıklarla emzirerek kolostrum diğer adıyla ağız sütünden maksimum fayda sağlanmalıdır.” diye konuştu.
Uzm. Dr. Gizem Akpınar, kolostrumun bağışıklık sistemini desteklediğini ve bebeğin bağırsak hareketlerini düzenlediğini vurguladı.
DOĞRU EMZİRME NASIL OLMALI?
Emzirmenin başarılı olması için doğru pozisyon ve tekniklerin uygulanması gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Gizem Akpınar “Anne, rahat bir pozisyonda oturmalı, bebeğin vücudu memeye dönük olmalı ve ağız yalnızca meme ucunu değil, kahverengi alanı da kavramalıdır.” tavsiyesinde bulundu.
Uzm. Dr. Gizem Akpınar, bebeğin iyi emdiğini anlamak için şunlara dikkat çekti: “Bebeğin alt çenesi memeye dayanır, ağzı genişçe açılmıştır ve sütü yutma sesleri duyulur.”
GECE EMZİRMELERİ SÜTÜN ARTMASINDA ETKİLİ
Uzm. Dr. Gizem Akpınar, bebeğin her istediğinde emzirilmesini önererek, “Özellikle ilk aylarda emzirme aralıkları 1 saat kadar kısa olabilir. Bebeğin kendi isteğiyle memeyi bırakması, tekrar almak istememesi ve uykuya geçmesi bebeğin doyduğunu gösteren işaretlerdir. Gece emzirmeleri ise süt üretimini artırmada çok önemlidir.” dedi.
Uzm. Dr. Gizem Akpınar, “Emzirmenin başlangıcında gelen süt daha az yağ içerirken, emzirme süresi uzadıkça yağ oranı artar. Bebeğin her iki tür süte de ihtiyacı vardır. Bu nedenle emzirme sırasında bebek memeyi kendisi bırakana kadar emzirilmeli, sonra gerekiyorsa diğer memeye geçilmelidir.” ifadelerini kullandı.
ANNE SÜTÜ NASIL ARTAR?
Bitkisel takviyeler ve süt artırıcı ilaçların etkisinin net olmadığını belirten Uzm. Dr. Gizem Akpınar, etkin emzirme danışmanlığının sütü artırmak için en güvenilir yöntem olduğunu vurgulayarak şu açıklamalarda bulundu:
“Anne sütünü artırmanın yolları arasında annenin dengeli beslenmesi ve yeterli sıvı alması, stresten uzak durması ve yeterince dinlenmesi önemlidir. Ayrıca, bebeğin her istediğinde emzirilmesi ve anne ile bebek arasında ten tene temas kurulması da süt üretimini destekler.”
BEBEK MEMEYİ NEDEN REDDEDER?
Meme reddinin, genellikle bebeğin 4. ay civarında memeye direnç göstermesiyle ortaya çıktığını belirten Uzm. Dr. Gizem Akpınar “Bunun nedenleri arasında pamukçuk gibi enfeksiyonlar, diş çıkarma dönemi, biberon ve emzik kullanımı, çevresel aşırı uyaranlar (ışık, ses) ve annenin kaygı düzeyi yer alabilir. Bu durumda, bebeği sakin ve loş bir ortamda emzirmek önemlidir. Bebeğin açlık belirtileri fark edildiğinde hemen emzirmeye başlanmalıdır. Bebeği zorlamamak, farklı emzirme pozisyonlarını denemek faydalı olur. Ayrıca, biberon yerine kaşık veya şırınga gibi alternatif besleme yöntemleri tercih edilmelidir.” dedi.
MAMA TAKVİYESİ GEREKLİ Mİ? ANNE SÜTÜNÜN YETERLİLİĞİ NASIL ANLAŞILIR?
Anne sütünün her zaman öncelikli olduğunu belirten Uzm. Dr. Gizem Akpınar, “Bebeğin kilo alımı yeterli değilse, doktor kontrolünde ek mama takviyesi yapılabilir. Mama miktarı ve sıklığı mutlaka doktorun önerisi doğrultusunda ayarlanmalıdır.” diye konuştu.
Uzm. Dr. Gizem Akpınar, “Anne sütünün yeterli olup olmadığını anlamak için ise bazı belirtiler vardır. Bebeğin düzenli kilo alması, ağız içi ve gözlerin nemli olması önemli göstergelerdir. Ayrıca, ilk günlerde bebeğin yaşına uygun sayıda idrar ve dışkı çıkarması gerekir.” diyerek sözlerini noktaladı.
EMRE ÇELİKKOL’UN “YOLCULUK” SERGİSİ LEFKOŞA’NIN YENİLİKÇİ GALERİSİ ARUCAD ART SPACE’TE AÇILDI!
Lefkoşa’nın yenilikçi sanat galerisi ARUCAD Art Space, Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi (ARUCAD) Seramik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Emre Çelikkol’un kişisel sergisi “Yolculuk”u sanatseverlerle buluşturdu! Cam ve seramik gibi hem kırılgan hem de dirençli malzemelerle çalışan Çelikkol, bu seride aidiyet, ayrılık ve yeniden başlangıç temaları etrafında şekillenen duygulara hayat veriyor. “Yolculuk”, 22 Ağustos’a kadar ARUCAD Art Space’te ziyaretçilerini bekliyor.
Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi’nin çağdaş sanat odaklı buluşma mekânı ARUCAD Art Space, sanat, mimari ve tasarım alanlarında etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
ARUCAD Seramik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Emre Çelikkol’un “Yolculuk” başlıklı kişisel sergisi, ARUCAD Art Space’te açıldı. Cam ve seramik gibi hem kırılgan hem dirençli malzemelerle çalışan Çelikkol, sergide yer alan seride aidiyet, ayrılık ve yeniden başlangıç temaları etrafında şekillenen duyguları izleyiciyle buluşturuyor. Serginin merkezinde yer alan kuş figürü; özgürlüğün yanı sıra sürgün, yalnızlık ve eve dönüş arzusunu da simgeliyor. Zorunlu ya da gönüllü bir başlangıcın izini süren “Yolculuk”, her bir eseriyle hem bireysel hem de evrensel bir içsel yolculuğun yansımalarını sunuyor. Cam ve seramiğin hassas yapısı, sergide ele alınan dönüşüm, kırılma ve yeniden yapılanma gibi duyguları güçlü bir biçimde yansıtıyor.


