
“Bilimin E hali” Kongresi, Gripte Erken Tedavi, Meme Kanseri ve Doğal Cilt Maskeleri
Meme Kanserinden Korunmak Mümkün mü?
Meme kanseri, kadınlarda en yaygın görülen kanser türü olarak önemini koruyor. Kurulduğu günden bu yana farkındalık çalışmalarıyla erken tanının önemini vurgulayan Türk Kanser Derneği, bu sık rastlanan kanser türüne karşı toplumu bilgilendirmeyi sürdürüyor. Derneğin Sağlık Direktörü Ezgi Polat, “Her 8 kadından 1’i yaşamı boyunca meme kanseriyle karşılaşma riski taşıyor. Kadın olmak, bu hastalık için en önemli risk faktörüdür. Her 100 kadına karşılık yalnızca 1 erkekte meme kanseri görülse de erkeklerin de bu hastalığa yakalanabileceği unutulmamalıdır.” diyerek meme kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri paylaştı.
Türkiye’de Her Yıl 25 Bin Yeni Vaka
Son 20 yılda dünyada meme kanseri vakalarının %40’a yakın arttığı bildirilmektedir. Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 25 bin kadına meme kanseri teşhisi konulmaktadır. Meme kanseri 40 yaşından sonra daha sık görülse de her 5 meme kanseri hastasından 1’i 40 yaşın altındadır.
Korunmanın Birinci Adımı: Risk Faktörlerini Bilmek
Meme kanserinin risk faktörleri iki grupta değerlendiriliyor:
• Değiştirilemeyen riskler: Genetik, yaş, ailede meme kanseri öyküsü, bazı iyi huylu meme hastalıkları, ilk adet yaşı ve menopoz yaşı.
• Değiştirilebilen riskler: İlk doğum yaşı, emzirme süresi, doğum kontrol hapı kullanımı, menopoz sonrası hormon tedavisi, beslenme şekli, alkol ve tütün ürünleri kullanımı. Sigara içen kadınların meme kanserine yakalanma riski, içmeyenlere göre yaklaşık %20 daha fazladır.
Riskleri bilmek, korunmanın ilk adımıdır. Bazı faktörler değiştirilemez; ancak yaşam tarzımız üzerindeki kontrollerimiz, riski önemli ölçüde azaltabilir.
Meme Kanseri Önlenebilir Mi?
Bilimsel verilere göre kanserlerin yaklaşık %90’ı çevresel, yalnızca %10’u genetik faktörlerden kaynaklanıyor. Bu da bize aslında kanserin büyük oranda önlenebilir olduğunu gösteriyor. Tütün ve mamullerinin kullanımı, yanlış beslenme ve hareketsiz yaşama bağlı obezite ve bazı enfeksiyonlar en önemli çevresel riskler arasındadır. Bunlara “dur” diyebilirsek, sadece meme kanserine karşı değil birçok kanser türüne ve hatta birçok farklı hastalığa karşı da kendimizi korumuş oluruz.
En Önemli Nokta: Taramalar
Kanserle mücadelede en kritik adım, gerekli taramaları düzenli yaptırmaktır. Meme kanserinde her ay kendi kendine yapılan muayene ile düzenli ultrason ve mamografi taramaları büyük önem taşır. Erken evrede yakalanan meme kanserinde 5 yıllık sağ kalım oranı %90’ın üzerindedir; çünkü erken teşhis hayat kurtarır.
Meme Kanseri Sadece Kadının Değil, Ailenin ve Toplumun Sorunudur
Kadın sağlığı sadece o kadının hayatını değil; ailesini, sevdiklerini, hatta toplumu da etkiler. Çünkü bir kadın sağlıklı olduğunda, çevresindekiler de güç bulur. Meme kanserinde erken tanı, sadece kendimizi değil, sevdiklerimizi korumak demektir. Düzenli kontroller onlara da güvence sağlar. Unutmayalım: meme kanseri bireysel bir mücadele değil; farkındalık, erken tanı ve birlikte hareketle aşabileceğimiz bir sınavdır.
“Sektörde Öncü Rolümüzü Sürdürmekten Gurur Duyuyoruz”
Bu önemli buluşmaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Şule Dilek Yağcı Tüysüz, şu ifadeleri kullandı:
“Bugüne kadar başarıyla düzenlediğimiz ‘Geleceğin E Hali’ ve ‘Bilimin E Hali’ kongreleriyle sektörde öncü bir rol üstlenen biz Pharmetic eczacıları, bu yıl da ‘Yaşamın Her Alanında Sağlık’ temasıyla bir araya geliyoruz. Sağlık alanındaki güncel gelişmeleri, yenilikçi yaklaşımları ve multidisipliner bakış açılarını ele almak üzere değerli meslektaşlarımızla yeniden buluşmanın heyecanını yaşıyoruz. Yarını bugünden şekillendirmek, sağlık alanında dünya çapındaki gelişmeleri birlikte değerlendirmek ve geleceğe yön vermek isteyen tüm meslektaşlarımızı bu büyük buluşmaya davet ediyoruz. ”
“Bilimsel İçeriği ve Katılımcı Profiliyle Güçlü Bir Program”
Ecz. Tüysüz ayrıca, “Kongremiz, Türkiye’nin önde gelen tıp uzmanlık derneklerinden değerli akademisyenler, sağlık sektörünün kanaat önderleri ve temsilcilerinin katılımıyla zengin bilimsel program içeriğiyle, başta eczacılar olmak üzere tüm sağlık profesyonellerine değerli katkılar sunmayı hedefliyor.” diye ekledi.
“Cumhuriyet Coşkusunu Birlikte Yaşayacağız”
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı da kapsayan kongrenin daha da anlam kazandığını ifade eden Ecz. Şule Dilek Yağcı Tüysüz, “Bu yıl da Cumhuriyetimizin ilanının yıldönümünde, bilimsel içeriklerin yanı sıra bayram coşkusunu hep birlikte yaşamak için bir araya geliyoruz. Gelin, birlikte düşünelim, birlikte üretelim ve geleceğimize birlikte yön verelim.” diye sözlerini tamamladı.
Gripte Erken Tedavi Hayat Kurtarıyor
Atabay İlaç Medikal Direktörü ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Murat Yaycı, sonbahar ve kış aylarında artan grip vakalarına dikkat çekerek, “Grip sanıldığının aksine hafif bir hastalık değil. Hastalığın ilk günlerinde uygulanacak antiviral tedavi, özellikle risk gruplarında zatürre gibi ağır sonuçların riskini azaltıyor. Vakit kaybetmeden doktora başvurmak hem kişisel sağlığın korunması hem de çevreye bulaşmanın önlenmesi açısından kritik önemde” dedi.
Atabay İlaç Medikal Direktörü ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Murat Yaycı, grip hastalığıyla ilgili uyarıyor. Havaların soğumasıyla birlikte artan grip vakalarına dikkat çeken Yaycı, “Grip, sanıldığının aksine hafif geçirilen bir rahatsızlık değil, ciddi sonuçlar doğurabilen bir durum. Hastalığın başlangıcında hekim kontrolünde uygulanacak antiviral tedavi, hastalığa bağlı oluşabilecek riskleri belirgin biçimde azaltır” diye konuştu.
Grip virüsünün, öksürük ve hapşırma sırasında çevreye yayılan milyonlarca damlacık aracılığıyla kolayca bulaştığını vurgulayan Murat Yaycı, “Özellikle sonbahar ve kış aylarında hastalık kısa sürede yayılıyor. Grip hastalığı belli risk gruplarında vücut direncini düşürerek ciddi sonuçlara neden olabilir. Her yıl dünya genelinde milyonlarca kişi grip nedeniyle hastalanıyor, binlerce kişi ise hayatını kaybediyor. Oysa erken dönemde başlanan tedavi, hastalığın etkilerini hafifletiyor, iyileşme sürecini kısaltıyor, hastalığa bağlı gözlenebilecek zatürre gibi olumsuz sonuçların önüne geçiyor” ifadelerini kullandı.
Koruyucu önlemler tedavi kadar önemli
Murat Yaycı, grip belirtileri ortaya çıktığında vakit kaybetmeden bir hekime başvurmak gerektiğini söyledi. Yaycı şöyle konuştu: “Solunum yolu hastalıklarına yol açan virüslerden yalnızca grip hastalığına yol açan virüse yönelik tedavi mevcut. Yani hastalığa yakalanır yakalanmaz hızlıca hekime gidilmesi durumunda, tedavisi olan bir virüs ile savaşması da o kadar kolay oluyor. Vakit kaybetmeden tedaviye başlamak hem bireysel sağlığın korunması hem de çevredeki kişilere bulaşmanın önlenmesi açısından büyük önem taşıyor. Grip belirtileri ortaya çıktığında doktora görünmek, özellikle risk grubundaki kişiler için kritik önem taşıyor. Bu grupta yer alan 5 yaşından küçük çocuklar, yaşlılar, hamileler, obez bireyler, kronik solunum yolu hastalığı olanlar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler hastalığı diğerlerine göre daha ağır atlatıyor. 65 yaş üzerindeki kişilerde ölüm riski 6 kata kadar çıkıyor. Grip geçiren hamile kadınlarda bebek kaybı olasılığı 3,6 kat, obez bireylerde ise ölüm riski 2 kat artıyor. Bu nedenle koruyucu önlemler, tedavi kadar önemli.”
Antiviral tedavi, bulaşma riskini önemli ölçüde azaltıyor
Araştırmalar, tek bir hapşırığın yaklaşık 2 milyon virüs partikülünü havaya yayabildiğini gösteriyor. Gripli bir kişiden 1 metre uzaklıkta yalnızca 1 dakika boyunca aynı havayı solumak bile yüzlerce virüs partikülünün vücuda alınmasına neden olabiliyor. Bu hızlı bulaşma süreci, erken tedavinin önemini açıkça gösteriyor; hastalığın başlangıcında yapılan doğru tedavi uygulamaları, hastalığın daha hafif seyretmesini sağlarken zatürre riskini de yarıdan fazla azaltıyor. Gripli olan biriyle aynı ortamda bulunmak, özellikle risk grubundaki kişiler için ciddi bir enfeksiyon riski oluşturuyor. Uzmanlar, bu kişilerin hastalığa maruz kalmamak için koruyucu önlemleri geciktirmeden almaları gerektiğini belirtiyor. Evde veya iş yerinde gripli biriyle yakın temasta bulunan risk grubundaki bireylerin, hekim önerisiyle en az 10 gün süreyle antiviral tedavi almaları bulaşma riskini önemli ölçüde azaltabiliyor.
Doğal Cilt Maskeleri Her Zaman Masum Değil!
Sosyal medyada evde hazırlanan doğal maskeler, kısa sürede pürüzsüz ve parlak bir cilt vaadiyle milyonlarca kişiye ulaşıyor. Ancak uzmanlara göre bu tariflerin etkisi göründüğü kadar masum değil. Sonbaharın kuru havası cildi hassaslaştırırken, yanlış içerikli maskeler cildin koruyucu tabakasını bozarak akne, kızarıklık, egzama ve erken yaşlanmaya yol açabiliyor. Dermatolog Dr. Babür Süer, “Sosyal medya trendlerine değil, cilt tipinizi bilen bir dermatoloğun önerilerine güvenmeniz gerekiyor” diyor.
Doğal Maskelerde Görünmeyen Riskler
Türkiye’de ev yapımı maskeler özellikle 18–35 yaş arası gençler arasında oldukça popüler. Yoğurt ve limon “doğal nemlendirici” veya “leke açıcı” olarak görülürken; bal ve zerdeçal “yatıştırıcı” ve “antioksidan” etkileriyle öne çıkarılıyor. Ancak Dermatolog Dr. Babür Süer’e göre bu maddeler sanıldığı kadar güvenli değil:
“Yoğurt gözenekleri tıkayabilir, limon cildin asit dengesini bozar, bal alerjiye yol açabilir, zerdeçal ise kalıcı sarı lekeler bırakabilir. Sonbaharda cilt zaten daha hassastır; bu karışımların etkisiyle atopik dermatit riski yaklaşık yüzde 30 oranında artabilir.”
Bilimsel çalışmalar, mevsimsel kurulukla birlikte kullanılan ev tipi maskelerin cilt bariyerinde mikroskobik hasara yol açabildiğini gösteriyor. Dr. Süer, “Kliniğe gelen hastalarımda bu maskeler sonrası akne ve tahrişe bağlı egzamayı daha sık görüyorum,” diyor.
Sonbaharda Cildinizi Nasıl Korursunuz?
Sonbaharda soğuk rüzgarlar ve düşük nem, cilt bariyerini zayıflatıyor; atopik dermatit veya egzema vakaları %20 artıyor. Yanlış maskeler sorunu büyütüyor ve estetik tedavilerin (botoks, dolgu, lazer) başarısını riske atıyor. Dr. Süer’in tavsiyesi: “Cildinizi onarmak için seramid veya Cica (centella asiatica) içeren profesyonel maskeleri deneyin. Sonbaharda skin booster enjeksiyonları veya LED ışık terapisi faydalı olabilir” Sonbaharda düşük nem oranı ve soğuyan hava, cildin koruyucu tabakasını zayıflatır. Bu dönemde atopik dermatit, egzama ve kuruluk vakalarında belirgin artış görülür. Ev yapımı maskeler ise bu hassas dönemde cilt dengesini daha da bozabilir. Dermatolog Dr. Babür Süer, “Cildinizi onarmak için seramid veya Cica (centella asiatica) içeren profesyonel maskeleri tercih edin. Bu içerikler cilt bariyerini güçlendirir ve nem kaybını önler,” diyor. Sonbahar döneminde seramid ve hyalüronik asid içeren nemlendiricilere ek olarak , sonbahar döneminde yapılan skin booster enjeksiyonları ve LED ışık terapileri de cilt yenilenmesini destekleyebilir. Dr. Süer’e göre güneş koruyucu kullanımı da sadece yaz aylarında değil, her mevsim önemli: “Bulutlu havalarda bile UV ışınları ciltte leke ve erken yaşlanmaya yol açabilir. SPF 30 ve üzeri koruyucular günlük rutinde mutlaka yer almalı.”
Dermatologdan 4 Bilimsel Öneri
• Ev yapımı maskelere ara verin.
Yoğurt, limon, bal veya zerdeçal gibi maddeler içeren karışımlar, sonbaharda kızarıklık, akne ve tahrişe yol açabilir. Cilt bariyerini korumak için bu tür ev tipi uygulamalardan uzak durun.
• Seramid, hyalüronik asit ve Cica içeren ürünleri tercih edin.
Bu içerikler cildin koruyucu tabakasını güçlendirir, nem kaybını önler, hassasiyeti azaltır ve kuruluk ile kızarıklığa karşı cildi destekler.
• Güneş koruyucunuzu her gün kullanın.
Bulutlu havalarda bile UV ışınları ciltte leke ve erken yaşlanmaya yol açar. SPF 30 ve üzeri koruma sağlayan ürünler günlük rutinin değişmez parçası olmalı.
• Estetik işlemlerde dermatoloğunuza danışın.
Cilt kuruluğunun ve tahrişin arttığı bu dönemde kişiye özel cilt hazırlığı doğru yapılmazsa botoks, dolgu veya lazer gibi uygulamalar istenmeyen sonuçlara yol açabilir.
Cilt Bakımında Doğru Bilinen Yanlışlar
Yanlış: Yoğurt cildi nemlendirir ve yumuşatır.
Doğru: Yoğurt gözenekleri tıkayabilir ve özellikle sonbaharda hassas ciltlerde tahrişe neden olabilir. Nemlendirme için hyaluronik asit içeren serumlar daha güvenlidir.
Yanlış: Limon suyu lekeleri açar ve cildi parlatır.
Doğru: Limonun asidik yapısı cilt dengesini bozar, bariyeri zayıflatır ve leke riskini artırır. Leke tedavisi için dermatolog kontrolünde yapılan kimyasal peeling daha etkili ve güvenlidir.
Yanlış: Bal cildi yatıştırır ve iyileştirir.
Doğru: Bal, alerjik reaksiyonlara yol açabilir ve gözenekleri tıkayabilir. Cildi yatıştırmak için Cica (centella asiatica) içeren ürünler daha uygundur.
Yanlış: Zerdeçal cildi canlandırır ve lekeleri azaltır.
Doğru: Zerdeçal, ciltte kalıcı sarı lekeler bırakabilir ve hassas ciltlerde tahrişe neden olabilir. Leke görünümünü azaltmak için C vitamini içeren serumlar daha güvenli bir alternatiftir.
Dermatolog Dr. Babür Süer, “Doğal demek her zaman güvenli demek değildir,” diyerek uyarıyor: “Sonbaharda cilt daha savunmasız hale gelir. Sosyal medyada paylaşılan ev yapımı tarifler kısa vadede parlaklık verse de uzun vadede cilt bariyerini zayıflatabilir. Cilt bakımında en doğru adım, kendi cilt tipinize uygun profesyonel önerileri dermatoloğunuzdan almaktır.”