
İbrahim ortaş
iortas@cu.edu.tr;https://ibrahimortas.com.tr/;https://www.linkedin.com/in/ibrahim-ortas
İnsanlık tarihli bir şekilde insanın insandan ayrışarak varsıl olan ile varsıl olmayanın sahip olup üretim araçları ile açıklanmaktadır. İktisat tanımı ile ihtiyaçtan fazlası “Zenginlik”, “Fakirlik” ise ihtiyacının karşılayamam olarak tanımlanabilir. Zenginlik iktisadi anlamda ne kadar kazandığı ile ilgili değil, ne kadar fazlasına sahip oluğudur. İnsanların zaman içinde elinde tutuğu toprak ve materyalle ayrışması ile açılan makasın günümüze doğu hızla ayrışma hızla artmaya başladı. İnsanı varlıklısı zengin olarak tanımlandı. Sihirli zenginlik kelimesi çoğunlukla para sahibi olarak tanımlanır Aynı zamanda insanlık zenginliğin mali mülkü ile değil duygusal zenginlik ile tanımlanmıştır. İnsanlığın tarihsel külliyeti çoğunlukla insanın duygusal zenginliği daha çok önemsenmiştir. Günümüzdeki farklılaşmanın her alan; beslenmeden, teknolojiden, hukuk ve siyasi sistemlere kadarki bütün süreçlerde yaşama dair ihtiyaçların karşılanması ve karşılanamaması eksenine dayanmaktadır.
James Clear’e göre 4 çeşit zenginlik varmış. Parasal olarak varsıl zengin olmak, sosyal veya statü zenginliği, zaman zengini (zamanı kendine ayırabilme özgürlüğü) ve fiziki olarak sağlık zenginliğiymiş. İnsanlığın en zor tecrübesi para ve statünün bütün dünyada insani değerleri maalesef bozuyor olmasıdır. İnsanı insanlıktan adeta çıkarıyor. Hele hele siyasetin yaşadığı kıran kırana iktidar ve statü kapma yarışı, birçok insanı artık bıktırmışa benziyor.
Karın Tokluğu Değil, Gönül Tokluğu ve Manevi Zenginlik Önemsenmeli
Bizler gibi eğitim yolu ile gelişerek toplumu aydınlatmayı ve bu yol ile muasır medeniyetler düzeyine geçmeyi düşüne cumhuriyetin öngördüğü kişiler olarak çok farklı aydın, düşünürlerin görüş ve paylaşımlarını önemsiyorum. Arda bir kendi bakış açımla not da alıyorum. Cumhuriyetin 104 yılık geçmişindeki dalgalanmalara bakınca eğitimin toplum üzerindeki etkisinin hissedildiği dönemler ile serbest piyasa ekonomisi, siyasetin bencil ve yok sayan süreci biline tarihi tekerrürlerdir. Ancak özde insanın gelişmesi, özünü yoklaması ve belirli bir eşiği geçerek kendi geçekleşmesi sürecini toplum olarak yakalayamadık. Ozan Dertli Divaninin; Cahiller kendini aklar, kâmiller özünü yoklar, durumuna maalesef toplumu getiremedik. Bizlerin yeniden toplumu eğiterek doğadan yana ekolojik bir bilince eriştirmemiz ve insan olarak birbirimize karşı sorumluluklarımızın bilincine varmamız gerekiyor. Eğitimin niteliğini kamu eksenli ve doğa ve toplum yararına etki edecek bilimsel bir norma getiremesek toplumun gelişimini sağlayamayız. Dünyanın son birkaç yüz yılık tarihi bize bunu gösteriyor. İnsan bugün birbirine bile isteye tabiri caiz ise “kazık” atıyor. Baskı ile görüşlerini ve tercihlerini değiştiriyor. Silah ve iktidar gücü ile evine, bahçesine, malına ve mülküne el koyuyor. Bir tarafta dün İngiliz kraliyetinin Trupm onuruna verdiği yemekteki dünyanın en zenginleri, diğer tarafta 1 miyarı aşan açlık sınırda yaşam mücadelesi veren insan.
Bu anlamda önce biraz daha kendimiz ve toplumu geliştirmeyi merkeze alsan daha yaralı olacak. Siyasetin hiçbir görüşe ve kurumsal özgür düşünceye yer vermeyen kısır çekişmesi toplumu ve bizleri de rüzgârlarına katı götürüyor. Her akşam hiçbir ciddi bilgi üretmeyen ancak günlük haberleri evirip çevirip “kim haklı kim haksız” cenderesine bizleri de çekmiş görülüyor. Bu cendereden ve kısır çekişme kazanından aydınların çıkması ve yeni bir pencere açması gerekir diye düşünüyorum
Eğitim Kişiyi Duygusal Olarak İç Zenginliğe Hazırlar mi?
İnsanlığın eğitim tarihi çok kısa ve bizlerin eğitmenliği önemli. Ortalama eğiminden çok nitelikli bilgisi, bilinci ve farkındalığı gelişmiş çevresini ve birbirini anlamış, bu dünya öteki dünya tartışmasından çok bitlikte yaşamı nasıl anlamlı kılarım-ı daha çok işlememiz gerekiyor diye düşünüyorum. Bugün model eğitim olarak önerilen Finlandiya ve diğer İskandinav ülkeleri yanında, Küba, Japonya ve Çin’de kamu ağırlıklı eğitim en üstte tutulur. Eğimin kalitesinden taviz verilmez. Özel eğitim, paralı kurs eğitimi gibi kurumları göremezsiniz. Bir ülkenin gelecekteki yetişkin bireyleri ancak bütünlüklü bir yapı ile sağlanır. Tek tek bireylere iş kapısı sağlamak içinde değil, değerleri olan, birlikte iş tutmayı öğrenmiş, doğaya saygısı gelişmiş bir toplum için kamucu eğitimi yeniden düşünmek gerekir.
Sade ve bilinçle hareket eden sağlığını önemseyen, enerjisini ve zenginlik kaynağı zamanını toprak-su-bitki- insan ve diğer canlılar ile barışık yaşamak için onları anlamayı çalışarak insanlık yararına bilgi üretmeyi tercih ederim. İçinde yaşadığı toplumla bir arada kimsenin kimseyi baskılamadığı, kimsenin hakkını hukukunun gasp etmediği, yaşamının örselemediği bir ortamda sağlıklı ve zaman zengini olmak için çalışmayı daha çok tercih ederim. Küçük maddi, manevi çıkar için bile isteye bir başkasının yaşamına müdahaleyi insanın zekâsına ve düşünce kapasitesine yakıştırmadım, yakıştırmam. Paranın, malın zenginliği yerine insanın insanla dostluk içinde erdemli yolda iç zenginlik sahibi olmak herhalde en büyük zenginliktir.
İç zenginlik sahibi olma duygusu insanın yaşadığı tarihsel süreçte hep işlenmiştir. Ne yazık ki akıl sahibi, öğrenen ve analiz yapan inşaların çıkarına yenik düşmeden doğa ile uyumlu bir yaşam seçmesi he olmuştur. Ancak, bunun tersinden hep ban diyenlerde olmuştur. Bencillik, sofradan daha fazla kapma insanları, toplumları ve ülkeleri karşı karşıya getirdi. İnsanlık tarihinde MÖ 2500- yıllarında yaşamış Mısırlı şair Anhui’nin Talat Halman tarafından çevrilen “bozuk düzen” şiirinde anlaşılan dünden-bugüne, bozuk düzen gelişerek devam ediyor.
Şair Ankhu’nın
Memleket baştan başa tedirgin,
Ama ağzını açıp tek kelime söyleyen yok.
Masum insan kalmadı artık,
Herkesin işi gücü fesat.
Ama düzeltmek için çabaya girişmiyoruz.
Dün neyse bugün de o…
Miskinlik sinmiş insanların yüzüne,
Anlayıp kızanlar bile dilini tutuyor.
Yaman bir acıyla kıvranıyorum durmadan:
Yoksullar zengin karşısında güçsüz…
Ne acıklı bunu görüp de haykırmamak.
Ama anlamayanlara dil dökmek daha acı.
Anlaşılan insanoğlu binlerce yıldır birlikte daha yaşanabilir bir dünya kurmanın mücadelesini veriyor. Zulme, adaletsizliğe, haksızlığa hukuksuzluğa karşı susmamak, herkes gözünü kapatıp dilini tutsa bile gerçekleri haykırmak gerekiyor. Şair Ankhu’nun belirtiği gibi ne yazık ki çıkar ilişkileri ve sindirilmiş çoğu zaman dilleri lallaştırmaktadır.
İnsanın insana yaptığı yanlışlar artıyor. İyilik yapma duygusu gittikçe azalıyor. İnsan ait değerlerin kapitalizmin vahşi canavarının dişleri arasında ezilmesinin önüne geçmek için daha fazla dayanışmacı, birlikte doğayı koruyarak bir arada yaşamı gerçekleştirmemiz gerekir. Diren iyilik! Diren insanlık! demek geliyor içimde.
Eninde sonunda insanlık, insanca olmayan koşulları kabullenmeyecek ve İyilik kazanacaktır.



