Politika

Davutoğlu ‘Erdoğan one minute’ demeyi unuttu, YRP’den zorunlu PCR testi

Ahmet Davutoğlu Pekin Kış Olimpiyatlarını Boykot Çağrısı’nda konuştu: Erdoğan ‘one minute’ demeyi çoktan unuttu!

Gelecek Partisi, Genel Başkan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun katılımı ile 2022 Pekin Kış Olimpiyatlarını Boykot Çağrısı başlıklı bir basın açıklaması düzenledi.

Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanlığı tarafından Genel Merkez’de ‘4 Şubat 2022 Pekin Kış Olimpiyatlarını Boykot Çağrısı Basın Toplantısı’ etkinliği düzenlendi.

Toplantıya Genel Başkan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, İnsan Hakları Başkanı Prof. Dr. Serap Yazıcı, Dış İlişkiler Başkanı E. Büyükelçi Ümit Yardım, Dünya Uygur Kurultayı Sekreteri Akademisyen Doç. Dr. Erkin Emet, gazeteciler ve çok sayıda partili katılım sağladı.

Toplantıda, Çin’in başkenti Pekin’de gerçekleşecek Kış Olimpiyatları için Çin’in neden doğru adres olmadığı ve boykot edilmesi gerekliliği anlatıldı. Doğu Türkistan’da yaşananlar insan hakları, diplomasi ve sivil toplum boyutu ile ele alınarak ve 2022 Pekin Kış Olimpiyatlarının ‘neden’ boykot edilmesi gerekliliği tüm yönleri ile bir kez daha vurgulandı.

İlk konuşmayı yapmak üzere kürsüye gelen Genel Başkan Yardımcısı İnsan Hakları Başkanı Prof. Dr. Serap Yazıcı, Çin’in uzun zamandır ciddi insan hakları ihlalleri ile gündeme geldiğini hatırlatarak, Çin’in uluslararası topluluğa karşı üstlendiği sorumluluklara değindi. Yazıcı, “Gelecek Partisi olarak düzenlediğimiz bu toplantı ile Türkiye Cumhuriyeti Devletini Çin’de yapılacak olan Kış Olimpiyatlarını protesto etmeye davet ediyoruz” dedi.

Daha sonra kürsüye çıkan Genel Başkan Yardımcısı Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, koalisyon iktidarına seslenerek, “Koalisyon iktidarı birisi milliyetçiyim diyordu, soydaşlardan bahsediyordu, Türk Dünyasından bahsediyordu ama Doğu Türkistan’a gelince hiç görmediler, duymadılar ve seslerini kesip Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerini ön plana aldılar. Koalisyon iktidarının bir diğer ortağı ümmetçiyim diyordu. O da ümmeti duymak istemedi, Çin’de yaşayan, Doğu Türkistan’da yaşayan 30 milyon insanı ümmetten kabul etmedi. Ama Gelecek Partisi bir farkındalık yaratmak için yola çıkmış; nerede bir mazlum varsa nerede İnsan Hakları İhlalleri varsa orada olmasına şiar edinmiştir” dedi.

16 PARTİDEN SES VAR DİĞERLERİNDEN YOK!

Özdağ, Gelecek Partisi olarak bir yıl içinde Doğu Türkistan’a dair 15 farklı başlıkta aldıkları aksiyonlara değinerek, parti olarak neler yaptıklarını anlattı. Son olarak 21 siyasi partinin genel merkezine imzalamaları üzere bir boykot çağrısı metni gönderdiklerini, bununla da kalmayıp Ankara’daki 132 ülkenin büyükelçiliklerine boykotu açıklayan ve destek çağrısı yapan mektuplar gönderdiklerini dile getirdi. Özdağ, 21 partiye gönderilen boykot çağrısı mektubuna 16 partinin olumlu yanıt verdiğini ancak Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin telefonlara bile cevap vermeyerek yanıt verdiklerini, Doğu Türkistan meselesinin bir turnusol kağıdı olduğunu kaydetti.

Özdağ, son olarak “İktidara sesleniyoruz, lütfen, diplomatik boykot sesinizi duymak istiyoruz, sembolik sporcu gönderiyoruz dediğinizi duymak istiyoruz. Görelim sizi ne kadar soydaş, tarihdaş, kültürdaş ve de dindaşsınız diyoruz!” ifadelerini kullandı.

Özdağ’ın ardından kürsüye gelen Genel Başkan Yardımcısı, Dış İlişkiler Başkanı E. Büyükelçi Ümit Yardım ise Çin’in mankurtlaştırma politikası uygulamalarına dikkat çekerek, Uygur halklarının bölgede sergiledikleri direnişe destek verdiklerini belirtti. Yardım konuşmasının devamında, raporlara geçen Çin’in insan hakları ihlallerinden başlıklar okudu.

Son olarak kürsüye çıkan Gelecek Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ise,

“Yıllardır Doğu Türkistan’ın her bir köşesinde insan hakları ihlalleri ile mücadele etmek zorunda kalan değerli Uygur, Kazak, Kırgız kardeşlerim… Gönül isterdi ki sizleri güzel haberlerle selamlayalım ancak yıllardır süren Çin’de yaşanan insan hakları ihlalleri hepimizin yüreğini dağlarken yüzümüze tebessüm gelebilmesi mümkün değil.

İnsan hakları ulusal egemenlikle çelişkili bir konu değildir. İnsan hakları meselesi toprak bütünlüğü ve ülkenin birliği ile de çelişkili bir konu değildir. Aksine kendi insanına saygı gösteren ülkeler, kendi egemenliklerini daha da güçlü şekilde tahkim ederler.

Bugün biz Çin’deki uygulamalara karşı çıkarken bunu Çin’e karşı bir tavır olarak ortaya koymuyoruz ve hangi ülkede nerede olursa olsun aynı sesi yükseltiriz biz insanız. Ve son yıllarda gittikçe artan düzeyde hemen hemen her uluslararası forumda, Çin’de Doğu Türkistan bölgesinde yaşananlar tarihe kayıt olarak düşmüştür. Öyle ki BM’ye sunulan raporlarda soykırım nitelemesine gidecek kadar net tanımlamalar ortaya konmuş, aralarında ABD, İngiltere, Hollanda, Litvanya gibi ülkelerin de olduğu birçok ülke bunu soykırım olarak niteleyen parlamento kararları almış, birçok uluslararası kuruluş Çin’i uyarmıştır.

Ortada açık insan hakları ihlalleri var. İnsan onuruna aykırı şekilde evlere yerleştirilen Çinli memurlardan, toplama kamplarında milli, kültürel, dini değerleri unutturacak şekilde çalışmalara giden toplama kamplarından her bir Çin vatandaşının karşı karşıya kaldığı muamele ve Uygur bölgesindeki nüfus değişimlerine kadar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki hemen hemen her unsurun açık şekilde ihlal edildiği birçok uygulama var.

İnsanlık buna haklı tepkiler veriyor ve biz bu tepkileri doğru buluyoruz. İnsan hakları meselesi bütün insanlığın meselesidir ve insanların buna sahip çıkması bir ülkenin içişlerine karışılması değildir. Bugün de bu çağrıları yaparken hem Ankara’daki hem de Pekin’deki yetkililere hatırlatarak yapıyoruz. Bugün ülkemizde yüz binlerce Uygur yaşıyorsa, bizim onlara karşı görevimiz var.

Neden 2009 yılında ben hem Çinlilerle görüşmüş hem de Uygurlarla kucaklamışken bugünkü yönetim neden Çin’e heyet gönderemiyor. Bir sivil heyet gönderebildiniz mi? Niye göndermediniz? Bunlar Türkiye içinde efe, dışarıda ise Trump’ın mektubuna sessiz kalan, Putin’in kapısında beklenenler…

Kimse Ankara’da milliyetçilik yapıp bu milliyetçiliği Washington’da Moskova’da unutmayacak.

Bizim kriterimiz belli Uygura sahip çıkıyor musunuz çıkmıyor musunuz? Nerede dünya lideri Sayın Erdoğan nerede? Neden sesiniz çıkmadı, yürekleriniz kapandı, gözleriniz kör oldu? Çünkü omurganızı yitirdiniz.

Buradan tüm partilere sesleniyorum Doğu Türkistan’daki insan hakları konusunda ortak bir bildiri ortak bir ses verin.

Çin’e bir ‘one minute’ deme vaktidir. Ama sayın Erdoğan ‘one minute’ demeyi çoktan unuttu. Bugün de Çin’e Pekin Olimpiyatları üzerinden bir ‘one minute’ deme vakti.” Dedi.

Gelecek Partisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Politika İzleme Kurulu

Gelecek Partisi, EPDK’nın(Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu) 31 Aralık 2021 günü aldığı kararla güneş enerjisi yatırımı yapanlara yönelik 10 yıl dağıtım bedellerini artırmayacağına dair taahhüdünü iptal ederek yaklaşık 5 kat artırıma gitmesini, partilerin resmi web sayfasından ve sosyal medya hesaplarından yaptığı bir açıklama ile kınadı.

Gelecek Partisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Politika İzleme Kurulu imzalı bildiride, söz konusu değişikliğin güneş enerjisi üretim sektöründe faaliyet gösteren binlerce yatırımcı ve çalışanı mağdur edeceği vurgulandı.

Bildirinin tamamı ise şu şekilde;

EPDK’NIN GÜNEŞ ENERJİSİ İLE İLGİLİ KARARI

Hükümet bir yandan güneş santrallerine verdiği desteğin reklamını yaparken diğer yandan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) güneş enerjisine yatırım yapan binlerce yatırımcıyı mağdur ederek kaşıkla verilen desteği kepçeyle geri almaktadır.

EPDK, 29.12.2016 tarihinde aldığı 6838 sayılı kararla 2018 yılı öncesinde devreye girmiş lisanssız santrallere uygulanan dağıtım bedelini 10 yıl boyunca değiştirmeyeceğini taahhüt etmişken, yine aynı EPDK 31.12.2021 tarihinde aldığı 10700 sayılı kararla tamamen keyfi bir biçimde bu taahhüdünü ortadan kaldırarak dağıtım bedelini 5 katına çıkarmış ve sayıları binleri bulan güneş yatırımı yapan şirketi, on binlerce çalışanı ve borsaya açılan şirketlerin ortağı olan yüzbinlerce insanı mağdur etmiştir.

Ülkemize ve kurumlarına güvenip yasalara uygun şekilde yapılmış, her aşaması Enerji Bakanlığı ve EPDK tarafından denetlenmiş olan bu yatırımların kredi ödemeleri tehlikeye atılarak bankacılık sistemine de yük oluşturma riskini beraberinde getirmiştir.

Hükümetin ve düzenleyici kurulların oyun oynanırken kural değiştirmesinin sıçramasının ülkemize yatırım yapacak olan kurum ve şahısları olumsuz yönde etkileyeceği aşikardır. Sarsılacak güven ortamından dolayı, enerji bağımlılığımızı asgariye indirilmesine ve karbon nötr olma çabamıza engel olacak bu karardan derhal vazgeçilmelidir.

Gelecek Partisi olarak ülkemize ve kurumlarımızın verdiği karara güvenip yatırım yapan, istihdam sağlayan, bilgi birikimi (know-how) oluşmasına katkı sağlayan ve yenilenebilir enerjiyle enerji bağımsızlığımızı kazanma yolunda ülkemize katkıda bulunan tüm paydaşların yanındayız.

Yeniden Refah’tan ‘zorunlu PCR testi’ açıklaması: Geciken adalet zulüm getirir!

Yeniden Refah Partisi tarafından yapılan açıklamada, zorunlu PCR test uygulamasına yönelik genelgenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay’da açılan davanın üzerinden 4,5 ay geçmesine rağmen hala yürütmenin durdurulması kararı verilmediği belirtilerek, “Büyük bir üzüntü ile ifade etmek isteriz ki, yüksek mahkeme, Türk hukukunun ağır aksak işlediğine yönelik getirilen eleştirilerin ne denli haklı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.” denildi.

Parti adına süreci takip eden parti avukatı ve MKYK üyesi Av. Abdulkadir Yılmaz, İçişleri Bakanlığı’nın 20.08.2021 tarihli, “Bazı Faaliyetler İçin PCR Zorunluluğu” konulu genelgesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali talebi ile İçişleri Bakanlığı aleyhine 01 Eylül 2021 tarihinde Danıştay’da açtıkları davanın seyrine ilişkin yazılı açıklamada bulundu.

‘Hukukun ağır aksak işlediğine yönelik eleştiriler haklı çıkmıştır’

Yılmaz, hukukta ‘Geciken adaletin adalet olmadığı’ sorumluluğu ile hareket edilmesi gerektiğini hatırlatarak şunları kaydetti:

“Dava dilekçemizde, iptal davasının konusunu oluşturan İçişleri Bakanlığı genelgesinin açıkça hukuka aykırı olduğu, genelgenin içeriğini oluşturan zorunlu PCR test ve aşı uygulamasının 06 Eylül 2021 tarihi itibariyle başlaması halinde milyonlarca vatandaşımızın telafisi imkânsız maddi ve manevi zarara duçar olacağı, hukuka aykırılığı apaçık şekilde ortada olan genelgenin uygulanmakla etkisini yitirecek bir genelge olduğu gerekçeleriyle davalı idarenin savunması alınmadan ve ivedilikle yürütmenin durdurulması kararı verilmesi özellikle ve ısrarla talep edilmiştir. Fakat buna rağmen mahkeme, yürütmenin durdurulmasına yönelik talebimizin değerlendirilmesini davalı idarenin savunması alındıktan sonraya bırakmıştır. Gelinen nokta itibariyle davalı İçişleri Bakanlığı 2021 Ekim ayında davaya cevap vermesine ve aradan neredeyse üç ay geçmesine rağmen yürütmenin durdurulması talebimizle ilgili ne yazık ki olumlu yahut olumsuz bir karar verilememiştir. Büyük bir üzüntü ile ifade etmek isteriz ki, yüksek mahkeme, Türk hukukunun ağır aksak işlediğine yönelik getirilen eleştirilerin ne denli haklı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. “Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulüm getirir.”, “Adalet, mülkün temelidir.” düsturu ile bizlere miras bırakılan bu topraklarda büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket etmemiz gerektiğini hatırlatmakta fayda görüyoruz. Ayrıca yüksek mahkeme vereceği kararla Türkiye’nin ilk etapta kanun devletinden kararname devletine; daha sonra kararname devletinden genelge devletine dönüştüğüne yönelik genel kabul ve eleştirilerle ilgili kanaatini de serdetmiş olacaktır.”

‘Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 139 ülke arasında 117. sıradayız’

Açıklamasının devamında Türkiye’nin Dünya Adalet Projesi (WJP) adlı kuruluşun yayımladığı Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, bir yıl öncesine kıyasla 10 puan birden gerileyerek, 139 ülke arasında 117’inci sırada yer aldığını hatırlatan Yılmaz, bu konuma gelinmesinde geciken kararların büyük etkisinin olduğunu belirtti. Avukat Yılmaz, 139 ülkeyi kapsayacak şekilde 138.000 hane halkına ulaşılmak ve 4.200 hukukçuyla iş birliği yapılmak suretiyle tanzim edilen Dünya Adalet Projesi’nin Türkiye’ye ilişkin 2021 raporunda şu çarpıcı rakamları verdi:

* 2020 raporuna göre Devlet Yetkileri Kısıtlamaları Bakımından (Bu faktörde, ülkeyi yönetenlerin yasalara ne denli bağlı olduğu tetkik edilerek sorumluluk ve yetki dengesi ölçülmektedir.) 128 ülke arasında 124. sırada iken; 2021 yılı raporuna göre 139 ülke arasında 134. sıradayız.

*2020 raporuna göre Yolsuzluğun Olmaması/Olması Bakımından (Bu faktörde, rüşvetin olup olmadığı kamu veya özel kaynakların uygun kullanılıp kullanılmadığı tetkik edilmektedir.) 128 ülke arasında 60. sırada iken; 2021 yılı raporuna göre 139 ülke arasında 69. sıradayız.

*2020 raporuna göre Şeffaf Yönetim Bakımından (Bu faktörde, temel kanunların ve yasal haklarla ilgili bilgilerin kamuoyuna açıklanıp açıklanmadığı ölçülerek yayınlanan bilgilerin kalitesi değerlendirilmektedir.) 128 ülke arasında 97. sırada iken; 2021 yılı raporuna göre 139 ülke arasında 107. sıradayız.

* 2020 raporuna göre Temel HaklarBakımından (Bu faktörde, ulusal ve uluslararası temel haklara saygı duyulup duyulmadığı tetkik edilmektedir.) 128 ülke arasında 123. sırada iken; 2021 yılı raporuna göre 139 ülke arasında 133. sıradayız.

* 2020 raporuna göre Yasal Yaptırımlar Bakımından (Bu faktörde, yaptırımların ne derecede adil ve etkili olduğu değerlendirilmektedir.) 128 ülke arasında 110.sırada iken; 2021 yılı raporuna göre 139 ülke arasında 119. sıradayız.

* 2020 raporuna göre Medeni Yargı Bakımından (Bu faktörde, sıradan insanların mağduriyetlerini sivil adalet sistemi yoluyla barışçıl ve etkili bir şekilde çözüp çözemeyecekleri, medeni adalet sistemlerinin erişilebilir olup olmadığını ve ayrıca ayrımcılık, yolsuzluk ve uygunsuzluk olup olmadığı değerlendirilmektedir.) 128 ülke arasında 103. sırada iken; 2021 yılı raporuna göre 139 ülke arasında 113. sıradayız.

*2020 raporuna göre Ceza Adaleti Bakımından (Bu faktörde, ceza adaletinin mağduriyetleri gidermeye elverişli olup olmadığı değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.) 128 ülke arasında 85. sırada iken; 2021 yılı raporuna göre 139 ülke arasında 103. sıradayız. İlgili raporda Mali ve Sudan gibi ülkelerin hukukun üstünlüğü endeksinde önümüzde olduğu ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gine, Mozambik ve Nijerya’nın ise hemen arkamızda sıralandığı ifade edildi.

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, Kayseri ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Küresel Gazeteciler Konseyi, TSYD, TİMEF, AVKON, ADD üyesi, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği, Tüm Mücadele Sporları Derneği, Kayseri Spor Adamları Derneği, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Android Uygulama Popup
Logo

📲 Davut Güleç Haberler

Android cihazınızdan kolayca haberleri takip edin!

📥 Uygulamayı İndir
Android Uygulama Popup
Logo

📲 Davut Güleç Haberler

Android cihazınızdan kolayca haberleri takip edin!

📥 Uygulamayı İndir
Davut Güleç Panel İletişim Davut Güleç – Sağ Menü