Fırtına depremi.. (Köşe yazısı 08.02.2020 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Şu günlerde, Dünyadaki coronavirüs salgını, savaşların dışında depremler, kasırgalar, hortumlar, heyelanlar gibi doğal felaketlerle yatıp-kalkıyoruz.
Her olaydan sonra, coronavirüs olayında Dünya Sağlık Örgütü’nün geç uyandığı gibi ‘cek-cak’ edebiyatını bol yaparak, dünü çabuk unutup, bugünü kurtarıp, yarını konuşarak birbirimize zaman kaybettiriyoruz.
Bunun aksini iddia edenler varsa, para kazanan birilerine dayalı bu kadar yıkılma, çökme, ölüm, yaralanma, sakat kalma, evsizler, usulsüzlükler, yolsuzluklar niye?
***
Güya ‘İşini bilen’ ama ‘Medeniyetler, hayırseverler, ilk’lerin, kültür-turizm şehri’ gibi edebiyatların çok olduğu bir şehirdeyiz.
Son Adrese dayalı Nüfus kayıt sistemine göre, çevre illerimizin nüfusu azalmakta rekor kırarken, Yüksek hızlı Tren, Havalimanının genişletilmesi, otoban, bağlantı yolları, yerli otomobil ve savunma sanayi, ciddi yatırımlar gibi Kayseri’nin istediği ve beklediği hizmetler o bölgelere kaydırılıyor, Kayseri sürekli ‘pastırma olayındaki’ gibi cezalandırılıyor.
Kayseri’de bu konuda ‘siyaset’te de, iktidarda da, muhalefette de, yeni yapılanmalarda da ciddi depremler, çekişmeler, Kayseri’yi sürekli kaybettiriyor.
Yeni siyasi depremler ve artçıları hızlandırıyor.
***
Kayseri’de saatteki hızı 114 kilometreye kadar çıkan son fırtına, bence bu şehrin ne kadar sahipsiz, yapılanların düşündürücü, tavizlerin nelere mal olduğu, seçilenler ve atananların bu konuda neden kararlı olmaları gerektiğine de en iyi örnek ve uyarı oldu.
Benim dikkatimi çeken bir şey oldu.
Onca devrilen ağacın üzerinde kuş yuvalarının bozulmaması, köklerinde ise yeterli toprağın olmaması.
Bakıyorsunuz, yeni yapılan binaların, kamu tesislerinin daha çok zararı var.
Peki bunlar yapılırken, zarara neden olan yerlerin yapılmasına kim izin verdi?
Bunları kim denetledi?
Şimdi o binaları ve daireleri kullananların, park halinde iken zarar gören araçların zararlarını kim karşılayacak?
***
Yıllar önce yanlış hatırlamıyorsam cami minarelerinin, ses sistemlerinin gelişmesi nedeniyle artık büyük değil küçük yapılması ve bu konuda karar alındığını, zamanın il müftüsü, Diyanet İşleri eski başkan yardımcısı Necmettin Nursaçan’dan, ardından da o gün ki Diyanet İşleri Başkanından duymuştum.
Ancak, depremde, doğal felaketlerde ilk yıkılanlar arasında ve zarar verenlerde olmasına karşın yüksek minarelerde neden ısrar ediliyor, neden yaptırılıyor? onu da merak ediyorum.
Bu ülkede, hainler, bölücü ve yıkıcılar dışında hiç kimse camiye, minaresine, ezanına, bayrağına karşı değil ama ‘Allahın evi’, yeni yapılacak ve yaptırılmakta olan camilerin minaresi konusu bir kez daha gözden geçirilmeli.
***
Başta NASA olmak üzere çevre, doğa, yer ve hava bilimcileri ile çeşitli bilim adamları, Antartika’da hızla eriyen buzulların meydana getirdiği ve yeni getireceği felaketleri sürekli anlatıyor.
Ancak, ‘üç maymun’u oynayanlar bunu bir türlü duymak istemiyor.
Mevsimler değişirken, kar yağışları azalıp, yağmurlar çoğalırken, diğer yanda üretimin azalması, bazı bölgelerde susuzluk dikkat çekiyor.
Bizim klasik kış ayları dediğimizde yaz, yaz aylarında kış yaşanacağı, bugün bazı ülke ve sahillerde görülen hortumların, fırtına ve kasırgaların artacağı, yer altı kaynaklarının sürekli çekilmesi ile deprem, sarsıntıların şiddetleneceğine işaret ediliyor.
Allah bizleri böyle felaketlerden korusun.
***
Geçtiğimiz günlerde de deprem fay hatları konusunu ele alırken, Kayseri’nin 4-5 kuşakta olduğunu gündeme getirenlere ‘birinci volkanik deprem kuşağı’nda olduğunu hatırlatmıştım.
Hala bu konuda eğitimsizlik, bilinçsizlik, toplanma alanları, deprem çantaları konusunda, bugün konuşmamamız gereken konuları gündemde tutmaya çalışıyoruz.
Hala, bırakın fırtınayı, şiddetli rüzgarda bile uçan, devrilen, yıkılan binaların üzerinde ve yanlarında genişletilmeye göz yumuyoruz, buna da taviz veriyoruz.
Bence artık, her olaydan sonra geriye gidip, sorumlular hakkında hem maddi hem manevi, hem adli hem idari işlemler yaptırmalıyız. Buna göre eksik varsa kanunda düzenlemeye gitmeliyiz.
Dünya bu konularda kesinlikle kimseye taviz vermiyor, gözünün yaşına bakmıyor.
Biz ise adamına, partisine, ikili-kirli ilişkilere göre hareketten bıkmıyoruz.
***
Madem Kayseri sözde değil, özünde ‘medeniyetler şehri’ ise, Dünyaya ‘kağıt üzerinde, sunumlarda’ değil uygulamalarda nasıl örnek, model ve ilk şehir olduğumuzu göstermeliyiz.
Dünya akıllı şehirleri konuşuyor biz ‘Dünyanın sadece tüketenlerini’ şehirde toplayıp, yapılan ve toplanan yardımlarla övünüyoruz.
‘Kayseri siyaseti’nde ve ‘ortak akıl’da ciddi bir yanlışlık var.
Umarım ‘Kayseri’nin yeniden kazanacağı, eski güçlü günleri’ne döneceği günlerin yakın olmasını dilerim.
Yoksa nüfusu sürekli azalan çevre illerin yatırımlar, destek ve teşviklerle kalkındırılması yapılırken, nüfusu sürekli artan Kayseri’nin ‘kamu yatırımlarından, destek ve teşvikleri’nden mahrum edilerek cezalandırılmasını ben hazmedemiyorum.
‘Bunu başarı’ gibi gösterip, aksini iddia edenleri de Allah’a havale ediyorum.
Sarsıntısı yeten Elazığ depremi bir yana Kayseri’deki son fırtına depremi bence iyi bir uyarıydı.