“Sağlıklı Beslen, sağlık için hareket et”
Sağlık Bakanlığı Avrupa Obezite Günü dolayısıyla, “Sağlıklı Beslen, Sağlık İçin Hareket Et” çağrısı yaptı.
Obezite, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanıyor. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının ortalama %15-20’sini, kadınlarda ise %25-30’unu yağ dokusu oluşturur. Erkeklerde bu oranın %25, kadınlarda ise %30’un üzerine çıkması durumu obezite olarak tanımlanır. Pratikte beden kütle indeksi (BKİ) değerinin 25 kg/m2’nin üzerinde olması fazla kiloluluk, 30 kg/m2’nin üzerinde olması ise obezite olarak tanımlanıyor.
Obezite (şişmanlık) insan ömrünü kısaltması ve ortaya çıkardığı yan etkilerle de yaşam kalitesini bozması nedeniyle bir hastalık olarak kabul ediliyor. Son yıllarda yaşam biçimindeki değişikliklerin de katkısı ile toplumda görülme oranları sürekli artan obezitenin temelinde henüz bilinmeyen birçok genetik etkenin olduğu sanılıyor.
Obezite, tüm toplumlarda çok yaygın görülen bir sağlık sorunu ve giderek küresel bir epidemi halini alıyor. DSÖ tarafından Asya, Afrika ve Avrupa’nın 6 ayrı bölgesinde yapılan ve 12 yıl süren MONICA (Kardiyovasküler Hastalıkta Belirleyicilerin ve Eğilimlerin Çokuluslu İzlenmesi) çalışmasında obezite prevalansında 10 yılda %10-30 arasında bir artış olduğu bildirilmiştir. DSÖ 2014 verilerine göre dünyada 18 yaş üstü popülasyonun %39’u fazla kilolu, %14’ü de obez grubundadır.
Obezitenin en sık görüldüğü ABD’de, 2003-2004 yıllarında obezite prevalansı erkeklerde %31, kadınlarda %33 iken, 2005-2006 yıllarında ise erkeklerde %33, kadınlarda %35 olarak saptanmıştır. Avrupa’da ise bazı ülkelerde fazla kilolu ve obezlerin prevalansı erkek ve kadınlarda sırasıyla %32 ve %28 gibi düşük oranlarda iken, bazı ülkelerde %79 ve %78 gibi yüksek oranlara çıkmaktadır. Obezite prevalansı da bazı ülkelerde erkek ve kadınlarda sırasıyla %5 ve %7 gibi düşük oranlardayken, bazı ülkelerde %23 ve %36 gibi yüksek oranlarda olabilmektedir.
Türkiye’de de obezite prevalansı gelişmiş batılı ülkelerden aşağı kalmazken, özellikle kadınlarda %30’ların üzerinde belirgin yüksek oranlara ulaşıyor.
Toplam 24.788 kişinin tarandığı Türkiye Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon Epidemiyolojisi Araştırması-I (TURDEP) çalışmasında, obezite prevalansı kadınlarda %30, erkeklerde %13, genelde ise %22,3 düzeylerinde tespit edilmiştir. Yaş dağılımına göre incelendiğinde prevalansın 30’lu yaşlarda arttığı, 45-65 yaşları arasında pik yaptığı görülmüştür. Obezite prevalansı kentsel alanda %23,8 iken kırsal alanda %19,6 olarak tespit edilmiştir. Ülke geneli değerlendirildiğinde doğu bölgelerinde daha az obeziteye rastlanmıştır. Santral obezite (bel çevresi kadında>88 cm, erkekte>102 cm) prevalansı kadınlarda %49, erkeklerde %17, genelde %35 olarak tespit edilmiştir.
12 yıl sonra yapılan TURDEP-II çalışmasında Türk erişkin toplumunda 1998’de %22,3 olan obezite prevalansının %40 artarak 2010’da %31,2’ye ulaştığı görülmüştür. Kadınlarda obezite prevalansı %44, erkeklerde ise %27 olarak saptanmış ve son 12 yılda prevalansın kadınlarda %34, erkeklerde ise %107 arttığı bildirilmiştir. TURDEP II çalışmasında morbid obezlerin (BKİ≥40kg/m2) oranı ise %1’den %3,1’e yükselmiştir.
Ülkemizde 15-49 yaş grubu kadınların çalışma kapsamına alındığı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) sonuçları, obezitenin kadın nüfusta giderek arttığını gösteriyor. Araştırmada, 15-49 yaş grubu kadınlarda fazla kiloluluk (BKİ=25-29,9 kg/m2) prevalansı 1998, 2003, 2008 ve 2013 yılında sırasıyla %33,4, %34,2, %34,4 ve %28,5; obezite (BKİ≥30 kg/m2) prevalansı ise %18,8, %22,7, %23,9 ve %26,5 olarak bulunmuştur.
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA- 2010) sonuçlarına göre obezite sıklığı; 19 yaş ve üzerinde bireylerde %30,3 iken, bu oran erkeklerde %20,5 ve kadınlarda %41 olarak bulunmuş, ayrıca fazla kilolu olma oranı ise %34,6 olarak tespit edilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisinin Avrupa Çocukluk Obezite Sürveyans Araştırması (WHO – European Childhood Obesity Surveillance Initiative- COSI) 2012/2013 öğretim yılında ülkemizin de içinde olduğu 21 ülke ile gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde 7-8 yaş grubundaki öğrencilerde; fazla kiloluluk %14,2, obezite %8,3 olarak bulunurken, toplamda obez ve fazla kilolu çocukların oranı %22,5’tir (Kentsel: %24,2, Kırsal: %14,2).
Obezite ile mücadele anne karnından yaşamın sonuna kadar sürdürülmesi gereken bir zorunluluk. Bu nedenle obezite hakkında toplumdaki farkındalığın arttırılması, günlük yeme alışkanlıklarının sağlıklı yöne kaydırılması, fiziksel aktivite düzeyinin yükseltilmesi ve diğer sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazandırılması gerek önleme gerekse tedavide büyük önem taşıyor.
Obezite sıklığının hızlı artışını durdurmanın en önemli yolu, bireylerin obez olmalarını önlemek. Bu amaçla topluma dönük doğru ve kanıta dayalı bilimsel uygulamaların çocukluktan itibaren başlatılması gerekiyor.
Bu önlemler, “Obezite konusunda eğitim (Çocukluktan itibaren), Yeterli ve Dengeli Beslenme, Fiziksel aktivite” olarak sıralanıyor.
Günümüzde sıklıkla görülen şişmanlık ve şişmanlığa bağlı kronik hastalıklar ile vitamin ve mineral yetersizliklerinin önlenmesi hem birey hem de toplum için önem taşıyor. Sağlıklı yaşam biçimi; sağlıklı beslenme ile aktif bir yaşam için arttırılmış fiziksel aktivite düzeyine dayalı.
Besin gruplarında yer alan besinlerden sağlıklı seçim yapılabilmesi için besinlerin renk çeşitliliğine, yapısal özelliklerine, bireyin sağlık ve hastalık durumuna, yaşına ve cinsiyetine, fiziksel aktivite ve fizyolojik (gebe ve emziklilik) durumunun özelliklerine dayalı, besinlerin posa, yağ, tuz ve eklenmiş şeker içerikleri dikkate alınarak seçimler yapılmalı. Hedef her öğünde tabakta yer alan her besin grubundan bir besinin seçilerek tüketilmesi. Günlük beslenmede önerilen su tüketiminin sağlanması, zeytinyağının yer alması, aktif yaşamın desteklenmesi sağlıklı yaşam biçiminin tamamlayıcısı olarak gösteriliyor.(Gıda hattı)