Yakışmadı…(Köşe yazısı 10.07.2018 Kayseri Star haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Kayseri için ‘medeniyetler şehri’ sözü çok kullanılır.
Tarihine baktığınız zaman, önemli olaylar, liderler, ilk’ler hep Kayseri sınırları içinde yaşanmış.
Yaşadıkları döneme damga vuran Celal Bayar, Deniz Geçmiş, Yılmaz Güney, Tuncay mataracı gibi önemli isimler Kayseri cezaevinde kalmış.
Dünyanın ilk ticaret merkezi Asur ticaret kolonisi ‘Kaniş-Karum’, ilk para, çek-senet, evlilik, hastalıklar burada görülmüş.
Dünyanın en yakışıklı kartpostallık ‘genç volkanik’ dağı Erciyes bile burada.
Sakarya meydan savaşına ‘gönüllü’ giden ve dönemeyen tarihi Kayseri Lisesi’nin 63 son sınıf öğrencisi filmlere bile konu olmuş. Üstelik bu lise kimleri yetiştirmemiş ki?
Dünyaca ünlü yönetmen Elia Kazan bile bu topraklarda dünyaya gelmiş.
Dün, bugün, yarın Kayseri’nin adı gündemden hiç düşmeyecek.
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu güne geçen seçimlerde alınan Kayseri sonuçları, bir sonraki seçimlerin hep göstergesi olarak çıkmış.
Hiçbir zaman ‘kemikleşmiş’ bir oyu olmamış.
Yedisinden yetmişine herkes ‘bilmez-görmez-duymaz’ gibi ‘üç maymunu’ oynarken, Türkiye ve Dünya sorunlarını yakından takip etmiş, vatandaşlık görevi oyunu ona göre tercih etmiş.
Hayırseverleri, işadamları ile Kayseri bir yana, Türkiye ve Dünyanın bir çok bölgesine okul, sağlık ocağı, su kuyusu gibi yatırımlar yapılmış. Devletin ‘yardım’ çağrılarına ilk Kayserili koşmuş.
1999 Marmara depremi ve sonrasında ki Van depreminde konut yapımına, ayni ve nakdi yardımlarda Kayserili örnek olmuş.
Seçimler sonrası kurulan her kabinede mutlaka Kayserili bakan yer almış, başarılı da olmuş.
Türkiye siyasetinde ‘önemli proje, yatırım ve politikacı’ olma da bile damgasını vurmuş, hala da vuruyor.
Şöyle, rahmetli olan ya da yaşayan liderlere, önemli politikacılara bakın, hepsi seçim startını, önemli konuşmalarını hep Kayseri’de yapmış, halktan icazet almış.
ANAP’ın çöküşü, milli görüşün dağılması ile 14 Ağustos 2001’de kurulan ve o günden bu güne ülke yönetiminde, yerel yönetimlerde söz sahibi olan AK Parti’nin kurucuları arasında Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül önemli rol oynamış, risk üstlenmiş.
İkisi de olmadık ‘doğru-yanlış’, ‘haklı-haksız’ eleştirilere maruz kalmış ama ‘risk almaktan’ kaçınmamışlar.
Önce ‘emanetçi Başbakanlık’ sonrasında ise 11. Cumhurbaşkanlığı yapan Abdullah Gül için o dönem ’altın çağ’ olmuş.
Boydaklar gibi Abdullah Gül’ün peşinden koşanlar, yanından ayrılmayanlar, aile fotoğraflarında boy gösterenlerin şimdi hiç biri yok.
Bir babası Ahmet Hamdi Gül’ün ölümünde, devletin üst düzey yöneticileri, siyasileri, liderleri hepsi cenazesine geldi. Sonraki gelişlerinde Gül ‘yalnız’ bırakıldı. Havalimanında karşılayanlar azaldı.
24 Haziran seçimlerinde ‘Millet’ ya da ‘çatı’ denilen ittifak için Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterilmesi ile ‘kardeşlik’ bağları koptu.
Adına kurulan ‘Üçüncü nesil’ denilen Abdullah Gül Üniversitesi’nin hafta sonu ilk mezuniyet töreni oldu. Herkes davet edildi. Ama, Gül havalimanında karşılanması ve Üniversite’deki ilk mezuniyet töreninde yalnız bırakıldı. ‘O hak etti’ denilerek geçmişte ‘aile fotoğrafı’ çektirenler adeta kaçtı, uzak durdu. Güya o bir ‘devlet büyüğü’ ve korumasında.
Babasının mezar ziyareti bile bunu o kadar güzel anlattı ki!
Eskiden ‘Övünmek gibi olmasın ama Kayseriliyim’ denirdi. ‘Kayseri’den geliyorum’ denildiğinde ‘pastırma-sucuk’ muhabbeti olurdu. Kayseri’nin ‘bağ-bahçe-yayla-eğlence ve yaşam kültürü’nün yanı sıra gelenek ve göreneklerine, muhafazakarlığına bağlılığı ya övülmüş ya da sık eleştirilmişti.
Şimdi ‘Kayseri’ adı başına bela olmaya başladı. Yüksek hızlı Tren, Erkilet Havalimanının genişletilmesi, demiryolu kara kontenyr taşımacılığı gibi hizmetler getirilmez hale geldi.
Devlet yatırımları, teşvikleri, istenilen, beklenilen örnek projeler geciktirildi. Yatırımcılar, işadamları ‘birbirinden para alarak sıkıntısını’ giderirken şimdi bankalara teslim oldu.
Kayseri’de yaşayan ‘Kayserili nüfus’ azalınca, ‘hayırseverliği-aşevleri’ bile şehri ‘Dünyanın BM’sine çevirdi. ‘Üreten-kazandıran şehir’ olmaktan çıktı, ‘birbirinden uzaklaşan şehir’e dönüştü.
Herkes birbirini suçluyor, gammazlıyor, uzaklaşıyor, korkuyor, gelecekle ve çocukları, torunları ile ilgili endişesini dile getiriyor.
Kayseri’de bir şeyler artık yanlış gidiyor.
Bugün ‘günü kurtaran’ görünümüne bürünen Kayseri, geçmişteki ‘övündüğü şehri, birlikteliğini, siyasi gücünü’ yeniden ortaya koymalı.
Yoksa bu şekli ile görünen köy kılavuz istemiyor.
Kayseri’ye bu ve bunlar yakışmıyor efendiler…