Van, Kayseri ve Spor (Köşe yazısı 21.09.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETEC
davutgulec@hotmail.com
Gazeteci, polis-adliye muhabiri ve spor yazarı olarak neredeyse Türkiye’nin büyük bölümünü adım adım gezdim, gördüm, çeşitli haberler yaptım.
Ancak nasıl olduysa Doğu Anadolu’nun Ağrı’dan Hakkari’ye ye kadar ki kısmı ile Mardin-Gaziantep arasındaki üçgeni gezmek pek kısmet olmadı.
Oysa kayak hakemi olarak çok görev verildi, gidemedim.
Gazeteci olarak yine nasip olmadı.
Son yıllarda Kayseri’nin kardeş belediye-şehir kapsamında önce Şırnak’ı sonrasında ise Türkiye Ziraat Kupası maçı nedeniyle Kayserispor’la Van’a gitme imkanım oldu.
Tabi bizim buradan oturup ahkam kesmelerimizle, yerinde görmek ayrı oluyor.
Televizyonda dinlemek ya da bazılarının anlattıkları ile ‘masal’ dinlemekte öyle.
Şırnak’ta zırhı polis araçları ve eskort eşliğinde gezdiğimizi daha önce yazmıştım.
Bir dönem ise Van’dan her gün Şehit haberi geliyordu.
Maça giderken biraz ön yargılı biraz ürkek, başka bir hava ile gittim.
Gerçi orada Milliyet Haberler Ajansı’nda uzun süre birlikte çalıştığımız kadim dostum Yusuf Ziya Cansever, Show Tv muhabiri olarak tanıdığım Murat Çürku ve bazı gazeteci arkadaşlarım vardı.
En önemlisi ise bizi havaalanında karşılayıp, maçta ve dönüşte bile yalnız bırakmayan Kayseri Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri olan Van Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mustafa Yalçın’ın her zamanki gibi örnek misafirperverliğine diyecek yoktu. Kayserispor’u ve bizleri orada yalnız bırakmayanlardan biri de Kayseri milletvekilimiz İsmail Tamer oldu. Buradan hepsine bir kez daha içtenlikle teşekkürler.
Gazeteci kadim dostum Yusuf Ziya Cansever sabah indiğimiz saatten maç saatine kadar bazı gazeteci arkadaşlarla Van’ın önemli yerlerini, caddelerini, sokaklarını, bulvarlarını, tarihi ve doğal güzellik merkezlerini dili döndüğünce anlattı, gösterdi.
Şimdi nüfusu Kayseri’den az olan Van’ı ve maçı biraz anlatmak istiyorum.
Öncelikle, bir dönem UEFA başarısı gösteren Kayseri Erciyesspor’un normal lig maçı Van maçına bile yol parası bulamadığından deplasmana gidemeyip, namağlup olması, 3-0 yenik sayılması kanıma dokundu. Kayseri Erciyesspor’u bu duruma getirenlere lanet olsun.
Van, o büyük depremi yaşamasına rağmen şehir olarak Kayseri’nin neredeyse 30-40 yıl gerisinde.
Ama insanların sosyal yaşam, eğlence, alışveriş kültürü, giyim-kuşam konusunda bakarsanız, İran’lıların ve Azerilerin yoğun ticareti, takas ticareti ile Kayseri’nin çok ilerisine geçmiş.
Van Büyükşehir Belediyespor Kayserispor maçının oynandığı stat bile bizim amatör maçların oynandığı statların bile ilerisinde değil.
Ama, takım 3. Ligde oynamasına karşın tribünler ağzına kadar dolu ve oturarak maç izleyen kimse yok. Taraftar yense de yenilse de takımına örnek bir şekilde sahip çıkıyor.
Maça girişimizden basın tribününe oturduğumuz ana ve ikramlara kadar izzet-ikram ve ev sahipliği de Van’a ve meslektaşlarımıza yakışır şekilde idi.
Bu maçta üzüldüğüm ise, terörden bu kadar çekmiş, namı terör, kaçakçılık ve deprem gibi konularda kötü bir şehirin maçında tribünleri dolduran o kadar coşkulu insanın, saygı duruşu ve İstiklal Marşı dahil maç boyunca tek bir Türk bayrağı bulundurmayışı ve dalgalandırmaması. Keşke bu ayıbı da ortadan kaldırmış olsalardı. Çünkü, takımları istekli, hevesli, şampiyon olmakta kararlı. Tecrübesizlik fazla.
En işlek cadde-sokakları-bulvarları, stadı, misafirlerini götürdükleri küçük alışveriş merkezleri eskinin klasik ilçeleri görünümde.
Tüm bu olumsuzluklara karşın, gezerken esnaftan, vatandaşlardan, gazeteci arkadaşlardan en çok duyduğumuz gurur verici olay ise Van Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği görevini halen yürüten Kayserili Mustafa Yalçın’ın, vatandaşla kurduğu ikili ilişkiler, Kayseri’de edindiği bürokrasi ve siyasi tecrübeyi oranın kalkınması için en iyi şekilde kullanıyor olması.
‘Adam gibi biri geldi, vatandaş hizmet görmeye başladı’ sözünü çok duyduk ve mutlu olduk.
Van’ın ister İran ister Azerbaycan halkı ile ikili ve ticari ilişkileri elbette çok büyük başarı. Cadde-sokaklarda, alışverişte yabancıları daha çok görüyorsunuz.
İranlılar, Azerbaycanlılar ve diğer sınır ötesindeki insanlar fazla dedik ama, sazlı. Sözlü, türkülü, canlı müzikli, içkili, balıklı eğlence merkezleri o kadar çok ki. Şaşırmadık dersek yalan olur.
Kayseri, güya örnek ve model Avrupa şehri.
Yerli-köylü, baba-oğul, akraba-arkadaş, bizden-sizden edebiyatları yapılırken Kayseri neler kaybediyor neler. Birileri Şehri de kendilerine benzetmeye çalışırken, çevremizdeki Yozgat’ı, Sivas’ı, Nevşehir’i, Niğde’si, Aksaray’ı, Kahramanmaraş’ı hatta son gittiğimiz Van’ı bile bir çok konuda ileri gitmeye başlamış.
Biz halen ‘Ulaşım yılı’ edebiyatı ile köprüler, alt geçitler yaparken, temel atmaları, açılışları ‘şov’ ile devam eden bu köprülerin, yolların üstü ayrı altı ayrı bir sorun.
Keşke ulaşımda da, medeni yaşamda da ulaşım üst köprüdeki gibi olsa. Köprülerin üstü güzel, altları ışık sistemleri, tıkalı trafik, sürücüleri isyan ettirecek şekildeki daralan yollar, turist isterken istediklerini bulamadığı için ‘lanet olsun’ diyerek Kapadokya’ya ya da başka şehirlere yönlendirmek artık Kayseri’ye yakışmıyor.
Ben biliyorum. Bu yazdıklarım birilerinin hoşuna gitmiyor, gitmeyecek ama, bizden kötü, geri kalmış şehirlerin bile bazı konularda bizden ileri gitmeleri de bizlerin canını sıkıyor.
Kısaca ‘Övünmek gibi olmasın ama Kayseriliyim’ demek sadece kitaplarda ve yaşadıkları dönemde tarihe geçmiş o kişilerle kalıyor.