Türk futbolu ve altyapı… (Köşe yazısı 07.08.2015 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com
Ben gazeteciliğe, Sümer stadında amatör maç izleyerek adım attım.
1974’teki Sümer stadının halini, çevresini, taşlarını, çamurunu, çizgilerini, direklerini, tribünlerini, taraftarlarını, soyunma odalarını, hakemlerini, gözlemcilerini, kulüplerin teknik adamlarını hatırlamayan yoktur. Halen geçmişten gelen bir vefa, saygı, sevgi bugün devam eder.
O günlerde bizde, Dokuma Karakolunun yanında kamp kuran yabancı turistlerle kadınlı-kızlı-erkekli, yerli-yabancı karma ile top oynardık. O günlerin futbol ve spor keyfi, heyecanı bir başka idi.
Sümerspor, Yenimahallespor, Demirspor, Ağırnas Şimşek, Sahabiyespor, Argıncıkspor, Yolspor, Sağlıkspor gibi iddialı takımlar ve önemli futbolcuları vardı.
Yıllardır, uzun maç maratonunun ardından Dünya kupasına gidemiyoruz.
İyi de “Türk Futbolu nereye gidiyor?,70 Milyon’dan iyi bir Dünya takımı çıkmaz mı?
Herkes birbirine, her başarısızlık ve hezimet sonrası soruyor. Türk Futbolu nereye gidiyor?
Sonra yanıt geliyor ‘Öyle bir futbol mu var. Çıkmıyor birader, zorlama.
Çıkmıyor, çünkü tam bir çıkmaz olan altyapı-yabancı futbolcular ve A takım üçgeninde yeni bir sistem oturtabilmemiz mümkün değil.
Altyapı eğitimi bir nevi insanın üniversiteyi okuyup mezun olmasına benzer. İkisinde de daha önce az buz ilgilendiğiniz bir mesleğin temel eğitimlerini alırsınız ve bir meslek sahibi olma yoluna baş koyarsınız. Peki ya mezun olduktan sonra. Tamamen size bağlı, iyi bir fırsat gelirse peşinden gidersiniz. Ama meslek uzun, insanın kendini geliştirmesi lazım. Başınızda devlet memuru gibi adamlar durursa, kendinizi geliştiremeyip sizde bir devlet memuru olursunuz.
Türkiye’deki tüm önemli kulüplerin prosedür gereği bir alt yapısı var. Ama bu alt yapılara değer veren yönetimler var mı? Bence yok.
Benim bugün Anadolu lisesi son sınıfta okuyan oğlu 8 yıl Kayserispor’un alt yapısında oynadı. Birçok insanla tanıştık. Bu 8 yıl içinde, çocuğumuzun eğitiminden, beslenmesine, antrenmanda giyeceklerinden getirip-götürme işlerine, aralarda içeceklerinden her türlü sosyal yaşamına kadar her şeyi ile birçok gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kulüp değil, biz anne-babalar ilgilendik.
Ama birileri, bahçeye masa kurdurup 9’ar çatal, bıçak, kaşık, tabaklar koydurarak kendilerine hizmet ettirdi. Bu alt yapıdaki çocukları hiç görmedi. Görmek istemedi. Hatta maçları çim sahada yapmalarına rağmen, antrenmanlarını hep spor salonunda suni sahada yapmalarına çanak tuttu.
Çocukların okul dönemindeki deplasmanlı ligde 2 haftada 3 bin kilometre standartlara uygun olmayan araçlarla gidip gelmelerini bile görmedi. Ama kendileri şuradan şuraya uçakla gidip geldi. Sonra çocuklar okullarında döküldü. Tabi fedakar ve vefakar alt yapı hocaları ellerinden geleni yapıp, çocukların eğitimleri ile de kısmen ilgilendi.
Deplasmanlı ligden BAL ligine dönüş sırasında oğlum resmen futboldan soğudu, okuluna yöneldi.
Devam eden çocuklardan bugün Türk futboluna kazandırılan oldu mu, ben hiç sanmıyorum.
Zaten bugüne kadar Kayseri’de bu kadar futbola ilgi ve talep olmasına karşın, kaç tane futbolcu yetiştirildi, Türkiye liglerinde oynatıldı?
Bu futbolculardan kaç tane iyi antrenör, Teknik direktör çıktı? Neredeyse yok.
Peki Avrupa’da, gelişmiş ülkelerde alt yapılar böyle mi? Yok. Okulundan eğitimine, servisinden beslenmesine, okuldaki derslerindeki başarıdan antrenmanlara götürüp getirmelere, hastalığından cep harçlıklarına kadar herşeyini kulüp sağlıyor. Bizdeki gibi yiyenleri seyrettirmiyor.
Kayserispor iyi örneği oldu. Sıkıştıkça teknik direktör değiştirildi, sonrasında Ertuğrul Seçme hocaya takım teslim edildi. Ertuğrul hocada hepsinden daha başarılı takım kurdu, sonuçlar aldı.
Bugün futbolun ‘en’leri ‘ Yabancı futbolcu kısıtlamasını kaldıralım. Ne olacak ki yani. Bugün bu yasağı önceden uygulayıp da sonradan kaldırmış ülkelerin kaç tanesi o gün ki durumundan daha kötü bir duruma düştü? Bırakın ki iyi de olsa kötü de olsa yabancı futbolcular ülkemize gelsin, Türk futbolcular da kadroda kendilerine yer bulabilmek için çaba göstersin. Çalışmak zorunda kalsınlar. Zaten altyapıdan kaç tane oyuncu alıyoruz ki ilk 11’e, bari gelenler adam gibi olsun. Yine diyenler olacak ki Türkiye yabancı futbolcu mezarlığı mı olacak?
Bence artık bu lige yeni bir hava gelmeli. Yaşadığımız olaylar futbol tarihimizin kopyası oluyor. Değişim yok, her şey sürümcemede. Bu şekilde gittiği sürece de böyle olmaya devam edecek.
Ülkemizde futbola duyulan ilgi dünya genelinde en üst sıralarda. Ama nüfusu bizden daha az olan İspanya, İngiltere, İtalya gibi ülkelerin başarılarının gölgesine bile yetişemiyoruz? Genç nüfusu bakımından zengin, spora olan ilgi alakanın her geçen gün arttığı ülkemizde ne yazık ki federasyonlarımız ve kulüplerimiz yeterince altyapıya, eğitime ve tesisleşmeye önem vermiyor.
Bugün futbol kulüplerimiz, izin verilen sayıda yabancı ve altyapı eğitimini yurtdışında almış gurbetçi futbolcularla dolu.
İşin özeti şu.
‘Yabancı sayısı kalksın yerli futbolcularla yabancılar arasında bir rekabet olsun. Ben transfer parama bakarım. Takım ne yaparsa yapsın düşüncelerini bir korku salsın. Kadroya mı giremedi bu durum onu mutsuz mu ediyor yabancı menajerler bizlere nasıl amatör yabancı futbolcuları süsleyip sunuyorlarsa bizim yerli futbolcularımızda Avrupa’ya açılmalıdır. Belki o zaman Almanya’dan, Avrupa’dan, Afrika’dan gurbetçi ayartmayı bırakırız.’
Fenerbahçe’nin onbirinde bile 8 yabancı futbolcu var. Yaşasın Türk Futbolu, yaşasın Türk Futbolunun patronu Yıldırım Demirören. Eserinizle ne kadar övünseniz az.
Birde, kulüplerin, menajerlerin tutması olan, kalemini ‘Açık artırmaya’ çıkartan spor yazarları da ne kadar kendileri ile övünse az. Türk futbolundaki bu kötü eser hepinizin.