Şimdi reform zamanı…(Köşe yazısı 08.04.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Seçimler yapılacak mı, yapılmayacak mı, ne zaman yapılacak, sandıktan ne çıkacak, itirazlar sonucu değiştirir mi tartışmaları arasında bir seçimi daha geride bıraktık.
Artık herkes film çevrilse de, koltuk hırsı ve adamına göre uygulamalar yaşansa da sonucu kabullenmeli.
‘İttifak’ destekli iktidar oylarını hızla eritiyor.
Eritirken, vatandaşın ve seçmenin derdinin ‘geçim’ olduğu net ortaya çıktı.
Birde ‘tek adam’ ya da ‘başkanlık’ sisteminin Türk toplumuna uygun olmadığı.
Toplumun çeşitli kesimleri ile farklı siyasi görüşlerden ulusal/yerel düzeyde 269 sivil toplum örgütünün ve on binlerce destekçi ile takipçinin, katılımcı ve çoğulcu demokrasinin güçlenmesi için bir arada mücadele ettiği bir hareket olan Denge ve Denetleme Ağı (DDA) 2011 yılında yeni anayasa çalışmaları sırasında bir araya geldi.
Ağ, Temmuz 2012’den bu yana izleme, politika üretimi, kamuoyu oluşturma ve savunuculuk çalışmaları yaparak, Türkiye’nin demokratikleşmesinde vazgeçilmez olan denge denetleme sisteminin güçlendirilmesine katkı sunmayı hedefliyor.
DDA, işleyen bir denge denetleme sistemi için reforma ihtiyaç duyulan yedi alanda çalışan “reform grupları” aracılığıyla faaliyet gösteriyor.
Bu yedi reform alanı, anayasa, yasama, yürütme, yargı, medya, yerel yönetimler ve sivil toplum.
DDA seçim sonrası bunu analiz ederek bir çağrıda bulundu.
‘Türkiye, yerel seçimleri geride bıraktı. Seçim sonuçları, güçlü bir denge denetleme talebine işaret ediyor. DDA olarak hem sonuçları değerlendirdiğimiz hem de önümüzdeki dönem için denge denetleme sisteminde rol sahibi tüm aktörlere sorumluluklarını hatırlattığımız bir çağrı hazırladık’ denilen açıklamanın başlığı ise
‘Seçimler bitti: şimdi yerel yönetimlerde reform zamanı.’
İşte o çağrı şöyle.
Seçim sonuçları, güçlü bir denge denetleme talebine işaret ediyor. Yeni dönem, yerindenlik ilkesi üzerine kurulu bir yerel yönetimler reformu başta olmak üzere, siyasi ve ekonomik reformlar için iyi değerlendirilmeli.
Türkiye 31 Mart yerel seçimlerini geride bıraktı.
Vatandaşlar olarak, yüzde 84,6 gibi yüksek bir katılım oranıyla yerel demokrasiye sahip çıktık, irademizi sandığa yansıttık. Anayasanın öngördüğü özgür ve adil bir seçim için gerekli iklimden bahsetmenin güç olduğu zor ve çekişmeli bir seçim sürecinin sonunda, 30 büyükşehir belediyesi, 51 il belediyesi, 922 ilçe, 32 bin 105 mahalle ve 18 bin 306 köyde yeni mahalli idareler belirlendi.
Öncelikle, tüm siyasileri ve vatandaşları, sandıktan çıkan sonuca saygı duymaya; kutuplaşmadan uzak, ayrıştırıcı değil, birleştirici bir dil kullanmaya davet ediyoruz. Sonuçları, güçlü bir denge denetleme talebi, siyasi ve ekonomik reform ihtiyacının beyanı olarak yorumluyoruz.
En yakın seçim tarihi dört yıldan fazla bir süreyi işaret ederken, bu dönemi, uzun zamandır ertelenen reform gündemine geri dönmek için fırsat olarak görmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Ülke olarak en acil reform başlıklarımızdan biri de yerel yönetimler. Nitekim seçimlerden önce yaptığımız çağrıda da, ağ olarak bir araya geldiğimiz günden bu yana savunduğumuz güçlü yerel yönetimleri ve yerinden yönetim ilkesini anımsatmıştık. Türkiye’nin son yıllarda içinde bulunduğu merkezileşme eğiliminin tersine çevrilmesi, yerel yönetimlerin olgun demokrasilerde olduğu gibi güçlendirilmesi için, seçim sonrası dönemi bir olanak olarak görüyor, sesleniyoruz:
Seçilenler kendilerini kanıtlamalı, verdikleri sözlerde durmalı, katılımcı, şeffaf, hesap verebilir ve vatandaş odaklı bir yerel yönetim anlayışını hayata geçirmeli.
Kesin olmayan sonuçlara göre, 81 ilin yalnız dördünde kadın adaylar belediye başkanı seçildi. Bu durumu bertaraf edecek, kadınların yerel yönetimlere etkin katılımını sağlayacak yerel politikalar geliştirilmeli.
Merkezi idare ve TBMM, yerel iradeyi tanımalı ve teşvik etmeli; yerinden yönetim ilkelerine uygun, çağdaş, katılımcı bir yerel yönetim rejimi için reform süreci başlatılmalı.
Bu seçimde birçok il ve ilçede, belediye başkanlığı ile yerel meclisleri farklı siyasi çoğunluklar kazandı. Bu durumu, demokrasi ve bir arada yaşam için fırsat olarak görmeliyiz. Farklı siyasal çoğunluklar, ortak çıkarlarımız için birlikte çalışmayı öğrenmeli.
Medya, özellikle de kamu yayıncılığı için tarafsızlık, çok seslilik, tüm adaylara eşit fırsat tanıma ilkelerinin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Medya kuruluşları, demokratik rejimlerdeki rollerini ve işlevlerini, vatandaşlara karşı sorumluluklarını anımsamalı.
Sivil toplum, demokrasi talebini örgütlemek, yeni yerel yönetimleri katılımcı ve hesap verebilir kılmak, kutuplaşmayı aşarak bir arada yaşama kültürünü besleyecek alanlar açmak için bu dönemi iyi değerlendirmeli.
Vatandaşlar için ise önümüzdeki dönem, demokrasinin seçimler kadar yönetime katılım da olduğunu tecrübe etme zamanı. Seçtiğimiz yerel yönetimlerin güçlü olmasını sağlamak, en çok bizlere düşecek.
269 örgütün gücünü birleştiren, Türkiye’nin en çoğulcu ve geniş sivil toplum platformu olarak, reform sürecine katkı sunmak için önerilerimizi dile getirmeye devam edecek, verilen sözlerin takipçisi olacağız.