Şehitleri ve vatanı sahiplenme… (Köşe yazısı 09.09.2015 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com
Kayseri’nin ilk terör şehitlerinden biri, teyzemin dünürünün kardeşi idi.
O günden bugüne o kadar şehidin ilk haberinin ailelerine verilmesinden, cenazelerine ve son yolculuklarına uğurlanmalarına, hatta ilginç öykülerine kadar sayısız haber yaptım.
Daha öncede dedim. 41 yıllık ve halen devam eden gazetecilik yaşantımda, özellikle hamile eşler ve babasını göremeyen, hiç tanımayan, tanımadan büyüyen şehit çocuklarının haberlerini de.
Tabi bu şehitlerle aynı çatışma içinde kalıp, gazilik mertebesine ulaşan askerlerinde, acı, düşündüren ama vatan-millet sevdası için canlarını gerekirse yeniden verecekleri haberleri de eksik etmedim.
Birileri ‘Askerlik yan gelip yatma yeri değil’ deyip, çocuklarına çürük raporu ya da bedelli askerlik yaptırsa da, bazı şehit ailelerine olmadık hakaret etsede tarih onları zaten affetmeyecek.
Kayseri Gazeteciler cemiyeti yönetimi ve Denetim kurulu başkanı olarak 9. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e İstanbul Tarabya köşkünde ziyarete gitmiştik.
Toplam 45 dakika denilen görüşmemiz uzadıkça uzadı ve üç saate yakın sürdü. O görüşmemiz sırasında gazeteciler Cumhurbaşkanımıza birbirinden ilginç sorular yöneltti.
Zaten orada bulunan Gazeteciler Cemiyeti üyesi herkese sayın Gül ‘istediğiniz, içinizden geçen her şeyi sorun’ demişti.
O sorulardan sanırım en ilgincini ben sormuştum.
Sorum şuydu.
‘Bu makamda otururken, bugüne kadar sizi rahatsız eden, uykularınızı kaçıran, yutkunduğunuz, halen içinize dert olan olay ya da olaylar nedir?’
Cumhurbaşkanımız Gül ‘Yazılmamak şartıyla cevaplıyorum’ diyerek şunları söylemişti.
‘Bu makamda en çok beni rahatsız eden, şehitler. Şehitlerin hemen hemen tamamı gecekondudan ya da kırsal kesimden. İçlerinde bir tek zengin çocuğu yok. Anne-babalarının, kardeşlerinin durumları ortada. Çoğu ekmeğe muhtaç, gariban aile çocuğu. Bu vatan, millet, devlet için canlarını ortaya koyan bu isimsiz kahramanların cenazelerine katılmayı çok istedim. Hatta evlerine, ailelerine ziyarete gitmeyi de. Ama çeşitli nedenlerle bunu gerçekleştiremedim, telefonda görüştük. Beni rahatsız eden, uykularımı kaçıran işte bu şehitlerimiz ve aileleri.”
O günden bugüne belki de 5 yıl geçti.
Halen değişen bir şey yok.
Ne siyasilerde, iktidarda, siyasi partilerde, liderlerinde, ne de seçmende.
Şehitler yine belli kesimden.
İçinde bedellisi de yok, çürüğü de yok.
Bu vatana, millete, devlete, bayrağına, topraklara olan borçlarını ve bedellerini canları, kanları ile fazlasıyla ödediler, ödüyorlar, ödeyecekler.
Güya edebiyat yapanlar ‘Askerlik Peygamber ocağı’ diyor.
Diyor da iş çocuklarına gelince hepsi ya yan çiziyor, kaçıyor ya da torpilli güvenli yerlerde askerliklerini çeşitli şekillerde tamamlıyor.
Son Dağlıca şehitleri ve Diyarbakır’dan gelen Bünyanlı özel harekatçı şehidimiz ile diğer şehitlerimizin cenazeleri, halkın tepkileri anlayanlara iyi bir ders olacak nitelikte.
Türkiye-Hollanda maçı. Saat 20.00’de başlıyor. Başlama saatinden 4,5 saat önce Dağlıca’da ilk saldırı gerçekleşiyor. 2,5 saat öncesinde ise ikincisi. Yani Tabur Komutanı ile toplam 16 askerin şehit düştüğü saatler öncesinden Cumhurbaşkanına, Başbakana, ilgili birimlere geliyor.
Başbakan, bazı bakanlar ve yaklaşık 400 milletvekili Konya’da. Şehitlerin esamesi yok. Halktan, maçı izlemeye gelenlerden, herkesten gizleniyor. Ta ki maç bittikten bir saat sonrasına kadar. İlk açıklamada, tepki olmaması için saati, şehit asker sayısı bile verilmiyor. Sosyal paylaşımda konu gündeme gelince Başbakan apar-topar Ankara’ya gidiyor.
Aynı saatlerde Cumhurbaşkanı bir özel televizyonda. Ya şehit ailelerinden bazılarına hakaret ediyor ya da iktidar partisinin 400 milletvekili çıkartamamasından bunların olduğundan bahsediyor. Sonra çürük raporlu ve bedelli oğlunu unutup, vatan-millet-devlet edebiyatı yapıyor.
Sanırım bu son Dağlıca şehitlerimiz ve terör olayları, 1 Kasım’da istedikleri seçimde hepsini ya bitirecek ya da tarihe gömecek. Hatta, ahirete bırakmadan adalet önünde hesap soracak.
Zaten, son Kayseri’deki şehidimizin ve Dağlıca şehitlerimizin cenazeleri, sokaklara dökülen halkın tepkileri de, siyasi parti rozetlerinin çıkartılıp, kenetlenmenin en güzel örneği oldu.
Halkın sabrını daha fazla taşırmadan, terör konusunda kim ne yapıyorsa gereğini yapsın, yeni canlar yanmasın, yuvalar yıkılmasın, analar, çocuklar, eşler ağlamasın.
‘Süreç’ saçmalığı ile verilen tavizlerde, devletin yumruğu ile en ağır şekilde tahsil edilsin…