O tarihi işçi eylemleri nerdeee..(Kaplan köşesi 12.03.2015 Kayseri Star Haber)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com
Kayseri tarihinde, Sümerbank işçi eylemlerini bilmeyen yoktur.
İşçi sendikaları bir karar aldı mı yer yerinden oynardı.
Hele lokavt, genel grev ve iş bırakma herkesi endişe ve paniğe sürüklerdi.
Sümerbank önünde başlayıp Cumhuriyet meydanında sona eren işçi eylemlerine, bırakın işçileri, eş ve çocuklarının yanı sıra, buradan ekmek yiyen esnafta katılarak destek verirdi.
İşçilerin ve sendikalarının bir dediği neredeyse iki olmazdı.
Bu işçi eylemleri sırasında, daha sendikalı olamayan memurlar sadece yolun kenarında izler, hatta kendilerinden fazla maaş aldıklarını söyledikleri işçileri kınardı.
O günlerden bu günlere geldik.
Şimdi iş tersine döndü, memurlar yürüyor, bildiri okuyor, protesto için tiyatrolar çeviriyor ama onları seyreden ve seyredecek bir tek işçi bile kalmadı.
Nasıl gelecek ki?
Arkasında doğru dürüst işçi sendikası bile yok.
İşten çıkartıldığında ona ekmek verecek bir sendikası da.
Eskiden ‘sarı işçi sendikaları’ vardı.
Şimdi işçinin rengi bile belli değil.
Türk-İş Kayseri il temsilcisi, Koop-iş sendikası şube başkanı İdris Güven, Konfederasyona bağlı şube başkanları ile bir kahvaltı da buluştu. Basına, Türk iş il temsilcisi olarak ilk açıklamasını yaparken, eski güçlü işçi sendika başkanları gibi konuştu.
“Yaşadığımız olumsuzlukları haykırmak, taleplerimizi dile getirmek, görmeyen gözleri, işitmeyen kulakları açmak, bir kez daha uyarmak için bir buradayız” diye söze başladı, sonra şunları ekledi. .
“Yıllardır ülkemizde uygulanan ekonomik ve sosyal politikalarla çalışanlar cendereye alındı. Ülkemizde bir nesil istikrar adına fedakârlığa zorlandı. Ağırlaşan yaşama ve çalışma şartları altında çaresiz bırakılmak istendi. Sendikal örgütlenmemiz ağır saldırıların hedefi oldu. Sendikalı işçiler örgütsüz işçilerin, taşeron işçilerinin, işsizlerin hedefi yapılmak isteniyor. Sendikalar ve sendikacılar baskı altında tutulmaya çalışılıyor. Toplu sözleşme ile aldığımız ücret zammı vergi artışını karşılamaz oldu. Yılın başında aldığımız net ücret birkaç ay sonra düşmeye başladı. Asgari ücretli bile net ücretini koruyamıyor. Asgari ücret işveren-hükümet kesimi tarafından yine sefalet ücreti olarak belirlendi. Devletin resmi kurumunun, sadece bir işçi için belirlediği, ailesinin dikkate alınmadığı asgari ücret tutarı bile dikkate alınmadı. Aradaki fark sermaye birikimi için işverene bırakıldı.
Buna karşılık zenginin vergisi düşürüldü. Sermaye kesimine sağlanan teşvik ve getirilen muafiyetlerle kamu gelirleri aktarıldı. İşverenlerin sosyal güvenlik primi, asgari ücretlinin rızkından kesilen vergiyle 5 puan düşürüldü. İstihdamda taşeron uygulaması ile sömürü çarkı hızlandırıldı. Esnek istihdam modelleri yaygınlaştırılmak isteniyor.”
İdris Güven, emekçilerin, sermayenin aşırı kar hırsı yüzünden işyerlerinde, iş kazası denilerek iş cinayetine maruz bırakıldığını tekrarladı. Onlarca, yüzlerce işçinin aynı anda bir iş kazasında ölürken, bir işçi katliamı yaşanırken buna ‘işin gereği’ olarak bakıldığına sert tepki gösterdi, şöyle devam etti.
“Sosyal devlet uygulamaları ortadan kaldırılmaya, unutturulmaya çalışılıyor. Örgütlü toplum yok edilmek isteniyor. İşçilerin hak alma mücadelesinden etkin silahların başında gelen grev hakkı bakanlar kurulu kararıyla ortadan kaldırılıyor. Fiilen uygulanamaz duruma getiriliyor. Acımasız sömürü düzeniyle işgücü maliyetini daha da düşürmek, rekabeti bu yolla sürdürmek amaçlanıyor.
Sorunlarımız çoktur, izlenen politikalarla ülkenin geleceğine ipotek konulmak istenmektedir. Çalışanlara “köle düzeni” şartları dayatılmaktadır. Çalışanların hak ve özgürlüğünü daha da kısıtlamak, yaşama düzeyini geriletmek, sendikaların gücünü ve etkinliğini azaltmak için sistemli bir kampanya yürütülmektedir. Buna elbette etmeyeceğiz, mücadelemizi sürdüreceğiz. Şikâyet edilen taşeron uygulamasını bile aratacak bir iş ilişkisi düzenleniyor. Çalışanlar bir ücretli kölelik düzenine mahkûm edilmek isteniyor. Geçmişte mecliste kabul edilen ve fakat işçilerin kararlı mücadelesiyle, Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanmayan bu yapı yeniden oluşturulmak isteniyor.”
Türk İş Kayseri Temsilcisi İdris Güven, tüm bu olumsuzlukların bile iktidar için yeterli olmadığını, bu kez hedeflerinde, emeğin en kutsal hakkı, kıdem tazminatı olduğuna dikkat çekti. Bunun ısıtılarak yeniden gündeme getirilmesini ‘Kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor’ diyerek değerlendiren Güven bu konuda net ve kararlı konuştu.
“Kıdem tazminatı yaklaşık 80 yıllık bir uygulama. Kıdem tazminatı hakkı, bıçağın kemiğe dayandığı noktadır. Kıdem tazminatı, yalnızca çalışan işçiyi değil, o emek ile geçinen işçi ailesini de ilgilendiren bir müessesedir. Ödemesi sonraya bırakılmış ücretin parçasıdır. Kızımızın gelinliği, oğlumuzun damatlığıdır. Geleceğimizin umudu ve güvencesidir. Kıdem tazminatı, işçi sınıfına, gelecek nesillere devredilmek üzere emanet edilen bir haktır. Kimse, ama hiç kimse bu hakka el uzatmaya kalkışmasın. Kıdem tazminatına ilişkin uygulama açık ve nettir. Kıdem tazminatı ödeme sorumluluğu işverene aittir. Belirli koşullarda işten ayrılanlara, işyerinde geçen zaman ve emeklerine karşılık olarak işveren tarafından ödenmektedir. Bu sorumluluk, bireysel emeklilik şirketlerine devredilemez.
Şimdi kıdem tazminatında, bireysel emekliliğe dayalı bir fon hesabı düşünülmektedir. İşçinin geleceğine göz dikilmektedir. İşçinin alın teri sermaye birikiminin kaynağı yapılmak istenmektedir.
Ama asıl niyet, işgücü hareketliliğini yani esnekliği sağlamaktır. Böylece işçi kolaylıkla işten çıkarılacaktır. İstihdam üzerindeki mali yükler azaltılacak, rekabet ucuz emek üzerinden sürdürülecektir. Bu kadar açık…Kimse yapılmak istenen düzenlemenin, özellikle özel sektörde çalışan ve sendikalı olmayan işçinin fiilen alamadığı kıdem tazminatını almasını sağlamaya yönelik olduğunu ileri sürmesin. Bu konuda işverenin tutumu çok iyi bilinmektedir. Çalışanların kıdem tazminatına hak kazanmasını önlemek için girdi-çıktı yapanlar,İşçiyi istifaya zorlayanlar, İstifa dilekçesi alarak işe başlatanlar, Özellikle vasıfsız işçilerin kıdemi fazla artmadan işlerine son verenler, İşçiler tarafından çok iyi bilinmektedir. Kimse timsah gözyaşı dökmesin. Bunları ortadan kaldırmanın yolu;İşçi hak ve özgürlüklerini genişletmekten, Sendikal örgütlülüğü artırmaktan,
İstihdam güvencesini sağlamaktan, Taşeron çalıştırmayı engelleyen düzenlemelerden geçmektedir. İşçilerin bilinen tüm tepkisine rağmen kıdem tazminatı hakkına yönelik saldırılar devam etmektedir. Buradan haykırdığımız kararlılık dalga dalga tüm işyerlerinde yankılanacak. İşçi sınıfı ve örgütlü gücü, gündeme getirilmek istenen ve hak kayıplarına yol açacak hiçbir düzenlemeyi kabul etmeyecektir.”
İdris Güven, TÜRK-İŞ, kıdem tazminatına ilişkin olarak yıllardan beri süregelen görüşünü bugün de muhafaza ettiğini ve genel kurulda oybirliğiyle alınan kararı tekrarladı.:
“Kıdem tazminatı, Türkiye işçi sınıfının ve TÜRK-İŞ’in kırmızı çizgisidir. TÜRK-İŞ Genel Kurulu, bugün çalışanlar ve gelecekte çalışacak olanlar için kıdem tazminatının mevcut haliyle korunmasından yanadır. TÜRK-İŞ Genel Kurulunun, kıdem tazminatının fona devredilmesi, süresinin azaltılması gibi bu hakkın tasfiyesine ya da zayıflatılmasına yönelik her türlü girişimin karşısında, cevabı genel grev olacaktır.”
İşte İdris Güven’in bu son sözü, yıllar önce Türk-iş eski temsilcisi olan Teksif Sendikası Şube Başkanı Tahir Horoz’un bir röportajdaki ünlü sözünü bana hatırlattı.
“Biz sendikalar, işçilerle yürürken memurlar yolun kenarında durur, yürüyenlere ‘Bizden çok maaş alıyorsunuz. Allah belanızı versin’ diye tepki gösterirdi. Şimdi memurlar yürüyor, onlara bizi bitirdiniz, tükettiniz diye tepki gösterecek bir tek işçi bile kalmadı.’
Ben, tüm Dünyada ve Türkiye’de geçmişte gücünü siyasilere hissettiren, ekonomiyi tıkayan o işçi sendikalarını ve işçileri özlüyorum.
Yoksa bu siyasilerin, politikacıların, iktidarın akıllanacağı yok.